| | Aş My Ezer Pe Pare meyen rig e Şe A A Bae 12 Sayfa “Son Posta, sın Hikâyesi Meshur avcı Len Çecirem: E.E. AN Önejim namuslu bir aile reisidir. Yal) nuz bir kusuru var: Afrikada yaptığını|y — Bu vesile ile eski günlerimi hatırlı ğım. Hey gidi günler hey! Ben ne söylediği macerah seyahatlerini, av hi-| vahşi hayvanları inlerinlen çıkartmışım- | kâyelerini mübalâğalı surette anlatırdı. |dır. Elimden kaçar mı hiç!, Fakat o doğduğu Ruen şehrinden başka ris» e gitmiş ve orada az bir müddet kaldıktan sonra yirmi senedenberi «ce- naze defin müteahhidliğini> yaptığı Trin- to kasabasından çıkmamıştı. Onejimin avcılık palıvraları ise dede. sinin dedelerinden birin'a malüm olmı- yan bir tarihte, Afrikay» yaptığı bir se- yahat esnasında her nasılsa ber iki vahşf © hayvan öldürmüş olmasından İleri geli- yordu. Binaenaleyh kahraman dedesinin, halefi olmasını pek tabil görürdü. Bir gün «Trintos ya bir sirk çıkage Sirk. kasabanın haricinle konakladı. O- hejim. tek bir numara hile kaçırmış de- © ğldi. - Tebif karşısındak'lerine de, <mevsuk, malümatına binsen bu dört 3- yaklı muhtelif hayvanlar hakkındaki bil- g'erini anlatmak fırsatım da kaçırmadı - © Öjenim, bir Cumartesi akşamı dostları. nım toplanmakta oldukları kahveye git- ii. Oradakilerini pek müteessir, pek şünceli gördü: — Ne var? diye sordu. Müteka feci bir havadis verdi Yabani bir ayı sirkten kaçmış, bütün araştırmalara rağmen bu tı, A» yıyı Trintonun harle'nde mağaraya ben- “zer bir e a gördüklerini birkaç kişi iddia etmiş iseler de zakıtanın yardımı memişti. Sanki yer açılfı da ayı asır» ol du Acaba nereye gideb'lirdi? Şi Kikada nerede bulunabilirdi kaç zavallı, bu vahşi kı tırnakları uğramışlardı. Onejim sulh h&k'mi Körnisonun “vers miş olduğu bu izahatı Hinlerken korku. sundan tüyleri diken diken oluyordu. Ni- hayet Kornison gerek kendi ve gerek 0- roda bulunanlar namına yardımını esir- gememesini Önejimden rica etti. Çünkü bu iş ancak bir «mütehessıs» im yardımı ile halledilebilirdi. Zavallı Onejim, kendisinden medet u- mar bakışlar karşısında bır gurura kapıl- dı, İyice düşünmeder, ayıyı bulmak ve tutmak üzere erlesi gün harekete geçe- ceğini kemali iftiharla kildirdi ve göğ- imdi şu da- Allah bilir yanın korkunç asına düş rüne haber nı, zira hayv sulh hâkimi Kornison ona), ek talihsizliğine| Arkadaşları alkışladılar. Hemen ks! sirk kumpanyası direktö- öndererek müsterih olma» bulunmasını bzzat O- min deruhte ğin! ve erlesi sabah yete geçeceği cihetle öğeye kadar ayıyı kafesinde bulacağını bildirdiler, * Onejim, arkadaşlarından ayrıldığı za-)|” man düşünceye daldı ve çok pişman oldu. — Derdsiz başımı derde soktum, diye söylendi, neme lâzun Lana âlemin ayı- ları, aman yarabbim nasıl oldu da ağzım- dan böyle bir şey çıktı! Yarın git yim, gitmemeli miyim? Onejim, böyle derin bir ken ansızın arkasından bir'nin dürttüğü- nü hissetti. Arkasına döndü ve az evvel ayrıldığı kahvenin sahibi Teri olduğunu gördü, — Size söyliyeceklerim vaz Onejim, di- ye mırıldandı. Bilirsiniz ki ben «dobra» bir insanım, Bir takım münasebetsizlerin sizin gibi ciddi bir zah eğlence mevzuu yepmalarına gönlüm ram olmaz. yeyim ki arkadaşlarınız size bir mu- r, Vergi tahsildarı Po! Ka Şuru| navaller rek vahşi hayvanı aramaya gideceğ yolu kesecek ve sizi korkutacak. Önejim, az kalsın Teri amcayı kucak- Hyacak ve öpecekti, Teri ame imdadına ) 3 ve onu büyü kıntıdan kurtarmıştı, P, belli etmemek için de — Adam sen de ni zaman hakkımda gösterdi * Ertesi gün Onejim yalar bastonunu almakla iktifa etmiş, gezmeğe gidermiş gibi pürneş'e yola çıktı, Epeyce yol almış bulunuyordu, birden- bire, büyük bir ağacın arkasında bir ayı- nın homurdanmakta olduğunn gördüş, — Bravo muvaffakiye: tam' Görüyo. rum ki Pol rolünü pek güzel ifa ediyor. Hakiki ayıdan farketmek gür! Hayvan yavaş yavaş kendisine doğru yaklaştı, İki ayağı üzerinde dik durdu ve homurdanarak keskin dişler.ni gösterdi. — Zararı yok. Rol icabı, Fakar Pale: Yazan: Halid Fahri Ozanany Ve bunu derdemez, gözlerini deh -İşamında yazıyorum. Namik beyi öğle- nladım ki, ı zakkum kesilmiş, Namık © beyin karısma sadece derin çlihsiz koca, daha pek | Yy o kadını sevi - sonunda bull sevgisini rım dan korkuyorum» sö- zile bağlarken asıl hakikati havk mış mıydı? N olmuş da o gece bu- nu anlamamıştım? * ir mum gibi ma teselli verenler ümün dehşeti karşı- sında asıl kendileri teselliye muhtactı- lar. Hele abi kada ,İbir kaç kişi mdük. Cenazesine eski dostu, Adadan da Imişti, Sonra başta ba- bam olmak üzere, çocuklardan, Dadı- dan ve hizmetçilerden masda, kadın erkek bütün bizimkiler... Daver ağa beyim İstanbula inmemiş, Nüzhet bile, n bir ki SON POSTA ğüm ben sana vahşi hayvanlardan kork» madığımı isbat edeceğim, Ve ayıya doğru hamle ederek elindeki bastoncağızını salladı ve baf — Demek bana meydan okuyorsun... Benim kim olduğumu bilmiyotsun.. ben ki senden daha vahşi bir memlekette doğ- muş ve senden on misli daha vahşi hay- anlar arasında büyüdüm. Şimdi beni uslu uslu takib et. Aksi tak'lirde mahvol- Şubat 8. Berlinde 3 sene kalemi ile geçinen bir Türk kadını (Baştarafı 8 inci sayfada) Babam otuz üç sene profesörlük etmiş- ti amma bü hak sayılmıyormuş, Baremin tatbikinden galiba iki sene sonra profe- sörlük teksüdiyesine hak kazanırmışi... Oluz üç senelik emek berhava olmuştu. Babam evvelden askeri doktordu. Bal- kan harbinden sonra gözleri rahatsız ol. duğu için binbaşılıktan teksüde sevkedil. mişti. İşte babamın ailesinin istihkakı an- cek bu eski tekaüdiyeden bağlanacak pa- İ bilirsiniz. duğun gündür. ra imiş, Anne: ufak iradı, yetişmiyor. Ayıyı kulağından tuttuğu gibi çekti. İlkin hayvan biraz ymukavemet gösterdi hare ona itsat etmekte gecik- medi. Efendisinin arkasından giden bir köpek gibi Onejimi takib etti. erkek kardeşimin başına bir aile yükümü bırakarak, yeniden beynelmilel şöhret a- vına çıkmak için bende ne heves, ne de cesaret vardı, İsviçreye değil, “ âilemin bulunduğu kendi memleketime döndüm. Ve işte o tarihtenberi erkek kardeşim- le beraber tatilsiz çalışıyoruz. O zamandanberi de henüz bir kere bi- ise de Kahraman hatırından şunları yordu. geçiri- — Dostumuz rolünü ifa etmekte de- vam ediyor.. ne mutlır bana. Benim için fevkalâde bir reklâm; Çünkü şehrin belli başlı caddelerinden geç'receğımi bilmi-| yor, Bundan daha iyi reklim mi ve fakat sevgili Poleliğim seni hakiki bay- yanlar arasına götürünce ne yapacaksın | hele! (Baştarafı 7 inci sayfada) Kı atmâz, Geç kaldığından dolayı fazla | ücret isteniyordu. Ne ise ihtilâl halloldu. | Biz vapura girdik, Artık ensedeyiz. Arka kamarada bir sofra kuruldu. Mükemmel iler, envai türlü meze, biz o neş'e ile giriştik. Yalnız memurun: — Köprü! rdığını biliyorum. prüye çıktık. Baktık para filân yok.. r bu iş teberrüken yapılmış dedik ük. Fakst ressam Muazzez on atled altın lirayı kıvırmakta kusur etmemiş Trinto caddelerinden geçtikleri zaman Onejime yapılan tezahüratı tahmin ed Bu harikulâde mürebbiy maşa etmek, takdir k arzusun nemiyen halk, çoluk ç dökülüyordu. yının daha fazla homurda m de ha; Kez Yerli cambâzlar el oluyor ve One at buluyord emir d m solmaya koşuşe | EEE BE gm ahibi Onejimi| k hay n Polun koş bire sapsarı kesildi: sin Pol — Tabii benim işte... “ğini — Sen m — Pekl amma ne çab'ık kafesten çık- tın, — Kafeste ne işim vardı. — Ayı sen değil mi iin? — Dün gece ben hastalardım. Şimdi'da bulunanlara bakir: bile ayakta duracak hâlini yok... — Ayının bu dkibeti bana karşı biç İ mukavemet göstermemesi ve onu yola getirmek için başka vasıtalara müracas- time lüzum bırakmamış olmasındandır. Onejim hakiki bir ayı tuttuğunun far.! Yoksa leşini getirmek fcab edecekti. Bu kına Varınca soğuk bir ter döktü. Atlat-| hal bana başka bir ayı avı vak'asını ha-| tığı büyük tehlikeden sağ salim kurtulİtırlattı. İlerde size bunu hikâye edeceği Ayayı| İtuttuğunu haber alınca dayanamadım. Muvaffakiyetini tebrik etmeğe koştum. hafızın dns bitince, gözlerimi güneş- | değildi. ten parlayan İsa tepesi (o çamlıklarınaİkızın bindiği araba idi bu... çevirdim ve bir lâhze uzaktan bü çam| Evet, hayat hep böyle! Bir taraftan liklara baktım. Sonra Dile karşı olan | neç'evi, öbür taraftan ıztırabı taşıyor. yolun başmdaki bir sıraselviye gözle »İ Değişen ne arabalar, ne içindekiler... rim ilişti. O serviler ne kadar bu me -İ Değişen, yalnız, ayni müşterilerin tatlı aki servilerden başka türlü KÖ -İ veya acı hayat saatleri... m bilir, şimdiye kadar, nde, Âşıklar yolundan, yuz a çıkan Kaç sevdalı dinlenmi: Buradaki servilerin o dibinde ise, son aşklar ve bazan da son nefret çarbın - tısı duran kalbler di yordu, Fakat bu dinleniş, sadece bir çürüyüştü. daha cenaze gö- İskeleye koştur - duğumuz bir hayirsever (gencin acele getirdiği arabalardan birisile yokuşlar- Ah araba'ar!... N 4 Zavallı Nashık Bey! İnmı karartana bir sıkıntı sessiz sağa ki hasta vermeden, Çünkü ölümünden evvel 6 zalim yü son ni zehi topallıyan bacağını Cami mahallesin - deki dik yokuşun başıma kadar sürük Camide cenaze namazı biz, dışarda, Daver ağabeyimle bera ber, Siihevlânm yanından hiç ayrıl » madık. Ağlamaktan tıkanır gibi olu - yor, ara sıra r, buhranlar ge - rdu. Annem de hiç durmadan ona kolonya koklatıyor, şakaklarını oğu - yordu. Nihayet namaz bitti ve cenaze tekrar sola koyuldu, Simdi hep yokuş vuka - rı çıkıyorduk. Bilhassa Tepeköyüne kan ikinei yokuşta Süheylâ büsbütün fenalaştı ve bir Iki kere yıkılacak gibi oldu. Artık yürümeğe takati kalmamış- tı. Onu, Daver ağabeyimle kollarına gi- rerek yukarıdaki mezarlığa (güçlükle çıkarabildik. Cenaza gömülüp te imamın ve birkaç kılınırken, | «İdilile kuruluyor, İdan indi Yoksa mt ıhakkak ki yolda onu da öldü- asında, benden ve e Naciye hk »idır ve korkarım Ki bu mezarın ü bir taş bile dikmiyecek! ş akı İrasında baygın gi y Hayat hep tezad dolu idi, İşte araba-| larımız İskele civarından Kadıyorana| doğru çıkarken, kizgın güneşli asfalt yolda, b fularlı o ve şık pijsmi hiç dışarı çıkmıyordu. den, anası her fki zi ce Il Yörükalide öğleden sonraya kadar plâj Sn Bi da kalan kızlardı ve daha şimdi kendi- arabalarından inmişler, yâkındaki ev « lerine gidiş rd oSüheylâ da daha henüz ikı üç gün evveline kadar o plâj dan bu saatlerde böyle dönerdi. Fakat o, çamlıkların içinden, Âşıklar Yolunu geçerek geliyordu. Halbuki bugün bu saatte onun da bindiği bir araba hiç o neş'ali kızların bindikleri arabalardan dn lâm karşısında gösterdiği kaktı, Su, Henüz lise tahsilini bitirmemş olan| İduğuma şökretti. Bıyığını kıvırarak ora- | Babasını mezara bırakan bir Hayatmı ve al - ç Avı bu hafta ancak f#ki kere © İvinde görebildim. Çünkü teessüründen | gü: Fakat bilmem ne| ha bu yokuştan anları aretimde de beni biraz şüpheli ve hattâ soğuk diyebile - im bir şekilde karşıladı ve yanımız- kikn bile uzaklaşmadı. Maa - mafih Süheylâ, annemin hastalık ve ö- heyecan ve tesssürü gördükten sonra, bizim bah - çedekl o soğuk baş selâmını çoktan u - nutmuşa benziyordu ve anasına da bun dan evvelse hiç bahsetmediği muhak » yle iken bu defa anasınm bana karşı takındığı vaziyetin farkında ol - le Berline gidip, babamın mezârmı ziy# ret edemedim ve henüz onun cenazesini, ondan geri kalan ne varsa bütün bu şey” leri İstanbula naklettiremedim. * Almanca çıkan romanımın Peştede ma carça intişar ettiğini İstanbula geldikten sonra öğrendim ve o romana ald son pa“ rayı İstanbula geldikten biraz sonra al- dım. Bir daha Avrupa ile hiçbir alâkam İ kalmadı. Yazılarımın neşredilip edilme- İdiğini takib edemedim. Bir Alman ajan- sında da bütün yazılarım kaldı. Oradın İher ay muayyen bir para alırdım, Ben İstanbula geldikten sonra bir daha bans ne para yolladılar, ne de haber! İşte benim Avrupada yazı yazmak ve beynelmilel bir muharrir olmak isteğin» den doğan üç senelik Berlin maceram da İ böyle bitti. Suad Derviş Hayatım: Bir sarakal hikâyesi Bu benim İstanbuldan uzakta oynadı | Eem ilk oyun ve bilâistisna bütün taklid- lere çıktığım ilk fasıldır. Bu yaz temsil vermek üzere Bursaya Çelikpalasa gitti- ğimiz zaman yıllarca evvel, genç yaşt yaptığım bu seyahatf hatırladım. Ayni tezeliğile hafızamda yaşıyordu. Aradaki farka şaşmaktan kendim: alamadım. Fa- kat shey gidi günler heyf» demedim. Z ra o zamanlar bugün benim için bir gaye idi, İ (Arkas var) Yazan: Nusret Safa Coşmn .RADYOLIN iie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra munt zaman dişlerinizi fırçalayınız mi vâdederim. İsterseniz şimdi de anla « | tabilirim. YARINKİ WÜSHAMIRDA: San'atkâr Alfred Çeviren: İbrahim Hoyi mah ki içinden ayrıca üzüldüğünü hi: settim Yalnız hiç bir şey demeden yüs züme hazin hazin bakmakla iktifa etti. Zavallı kız ıztırabından o kadar bitkin İve solgundu ki ona daha fazla azab ver mek istemezdim. Bunun için Süheylâ * ya en ufak telmihle bile anasının bu hs reketindeki manasızlığı o tenkidden ve en ufak bir dudak büküşile, «Buna se * beb ne?» diyen bir bakışla bu muam * m sormaktan (o çekindim. Hele bir müddet daha geçsin dedim. * bu akşam, çok bekle * bulunuyo * Heyhat!. İşt meden, her şeyi anlamış “İrum fret bakısından içinin ne kadar e dolu olduğumu anlamıştım. Sim- di ise üstüne toprak örtüleli bir haftayı gecti ve artık o bedbaht ömrün bu dün ada ne kini, ne nefreti, ne göz yaşları ü karşısında, bir ç8 » köşkün m8 indeki bal * Ben, onların mın dibinde oturmuştum açık bir penc: de, ne konunda bir saattir ne Süheylâyı, ne * nasını görm Beslemeleri de me) şk âdeln boşalmış benziyordu. Bu sebebten, derin bir ef” mıyordu. kuştan bir arabi r kere dâ” araba İle çıkı larını gördüğüm günü hatırlayarak, hİŞ bir mantığa o, yalnız hisle kav* ranan bir k tie «muhakkak onla” dırl» dedim. Hakikaten onları da. SÜ heylâ, anası ve yanlarında beslemele * Tir Tuhaf şey! Daha bir hafta evvel için den bir ölü çıkan köşkün önünde, ara“ badan, sanki bir düğüne hazırlanıvor © larmış gibi üçü de ellerinde paketleri indiler, (Arkası var) FF er.