Hergün İstanbulun Et hikâyesi Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) tı ile mütenasib değildi. Daha fazla idi. Hükümet, bu fazlalığ: (et tüccarlırınm vatanperverliklerile örtmeği düşündü ve onlara dedi ki: «— Siz bu et işlerinden fazla kazanı- yorsunuz, Kazancın biz kısmından feda- kârlik ederseniz mesele halledilir. İstan- bul halkı ucuz et yer, Haydi (bakalım, göreyim sizil» Bu sözler, et tüccar'ırını. eski bir ta- bir #e, gözdağı olacaktı, Eğer, tenzil e- dümesi lâzım gelen fiat bir, (ki kuruş olsaydı belki bu sözler tesir — gösterirdi. Fakat, belediye hükümetin emrile, hat larda, galiba on kuruş b'rden bir ucuz - luk yapmak üzere, bir narh koyunca iş değişti. Onden sonra İstanbulda malüm olan et hikâyesi uzadı Bu bahiste #fk söylerece söz şudur: Hükümet et #latlarını indirmek teşebbü- sünü en fena bir mevsmde yapmıştı; ilk baharın ilk ayları et fiztiarmin oda'ma yükseldiği mevetmdir. Tabii bir mevsim hidisesi tesirini yapmakta olduğu bir sıra da et fiatlarını düşürmeğe kalkmak tam manasile mevsimsiz bir teşebbüstü, Yürü medi. Yürümeyince, hikömet piyasaya, tiearet bakımından gavritabii olan bir ta kım müdahalelerle tesir yapmak yolunu tuttu. İş, bu şekli alıncı arlık sam bir neticeye varmağa imkân yoktu. * Eğer okuyucularım hatırlarlarsa ben © zaman bu sütunlarda hayatı ucurlatmak behislerile çok meşgul (o oluyordum. Et meselesi hakkında ilk kararlar verildiği zaman, bülâsaten şunuarı söyledim: <Ucurlatılacak et, ekmek, oportaksl, pirasa vesaire yoktur. Ucuzlatılacak bir hayat vardır. Biz, her maddenin fiatını düşürmek için ayrı ayrı tedbir slamsyız. Belki de bütün memlekette fiatları dü - şürecek, dahs doğrucu fatlerla kazanç - lar arasında âhenk tesis edecek bir siya- set takibine mecburuz. Eğer her madde ile teker teker uğraşırsak ucuzluk yeri - ne pahalılık yaparız» Fdiseler gösterdi. Hükümet, 6! piya - sasına elinde rabita tedbirlerile müdaha- Te ettiği günden itibaren piyasa gayrita- bif bir vaziyet aklı ve et, nozmalden da- ba fazla pahalanmaya başladı. Bugün gene ayni şeyi söylemek mec - buriyetindeyiz: Pahahlık ve ucuzluk ns bi şeylerdir. Memleket için pahalı veya vcuwz olarak bir et, bir ekmek, bir sebze, bir giyecek ve ih... meselesi yoktur; tek bir #at meselesi vardır. Ve bu da Şu ve- ya bu memurun, şu veya bu devlet ada- mının bileceği bir iş değil, bir İLİM me- selestdir! Evet, Türkiyede umum! ve müşterek bir #ist meselesi vardır. Bu. kazanç ve gelir denilen şeyle alâkadardır. Yani nis- hidir, Bir bardak suyun 10 paralık kıy - reeti benim için pahalıdır: fakat, şe şampanyanın 25 lira olması «izin İçin ©n paralık bir bardak sudan oGaha ucuz Resimli Makale Gömü tırmaıyacak derecede şiddetli hürekit fazlalığı, taşkın sevinç veya keder eseri gördüğü. müz zaman yapmacık, sathi veya hakiki olup olmadığını düşünmekte haklı olursunuz. İngiliz bale Artistleri hasta Londrada Duke Y. York fiyatrosu ba- le artistlerinin hepsi gfipten yattıkları Kin, mutad oyum verilememiş, seyirci - lere paraları iade olunmuştur. Fakat bu artistlerden Madam Lameni, hasta ol - masına rağmen ertesi günkü iki saat sü- ren temsilde 14 muhtelif dansı arkası ar kasına yaparak, san'atine olan aşkını bir kere daha göstermiştir. İ örktüler, İstanbula gelecek yerde başka tarafa gidiyorlar. Zavallıların hakları da var; ker yerde bir tane iken, nbulda kendilerini iki bıçak bekliyor: Biri mez- buhanm satırı, öteki daimi surette bele - | diyenin veya kurumun fat bıçağı. Bu iki bıçaktan biri koyunu, öteki sahibini ke - #er, o Zaman koyunla koyun sahibi #ttı- fak ediyorlar ve kendilerine İstanbuldan başka bir yer arıyorlar! İşte, hikâye budur ve bugünki vazi - gelebilir! İş, Türk halkının kazancı ilefyet, bir senedenberi, ayni şeydir; şimdi Türk halkının tedarikine muhtaç olduğu; bu hikâyeden bir takım umum! manalar hayat maddelerinin umumi ve müşterek fiatı arasında bir Ahenk tesisinden ibaret | bulunur. Halledilecrek mesele budur; yoksa et fatını, ekmeği vesaireyi ayrı| birler, İstanbulda norma! ayrı düşürmek üzere (o sarfedilecek her nevi tedbirler, büyük bir derö için koca- karı ilâcı kullanmaktan başka bir ma » hiyeti haiz olar İnkılâbın bu sahadaki tecellisi de şöy le olacak: Biz, bir Avrupalı gibi. 'Türki- yenin umumi ve müşterek fiat mesele - sini mütalea edeceğiz & ve teferrüat ile uğraşmayı kahve ulemasına bırakaca - hz! * Hükümet, bu işin yürümediğini, sözü- nü piyasaya geçiremediğini görünce, İs- tonbul belediyesini koyun © tüccarlığına sevketti. Belediyeye İş Bankası kocaman bir kredi açtı ve bir günde bir belediye memuru bir koyun tüccarı oldu. Bunun vereceği netice de malümdu. Halka fay- dası olmıyan bir belediye o zararı Oda oldu ve hâlâ da bu gayritabii vaziyet de vam ediyor. Bugün ortada bir ziraat kurumu var ki et piyasarile Türkiyenin her tarafın - da mücadele halindedir, Neden? Kurum €( ucuzlatmak istiyor da ondan. Et ucuz- luyor mu? Hayır. Ne oluyor? Koyumlar dö çıkaralım: i 1 — Yanlış anlaşılmış bir ucuzluk me- selesi üstünde yanlış tatbik edilen ted - €t piyasasırı anormal bir hale soktu ve ucuzluk yerı ne hattâ pahalılık yaptı. 2 — Bu uğurda İstanbul belediyesi 18 bin lira kadar bir zarar yaptı ve bu su - retle zenginlerin dahi ucuz yedikleri şüp heli olan bir et muamelesinin © zararını fukaralar da dahil olduğu halde, bütün İstanbul çekti. (Devamı 11 inci sayfada) İSTER mazsa bu gezintiden az masrafla çıkmış diği para günde 5 Türk liramdır. Meslektastımız bu parayı ne beynelmilel piyasaya, he de kendi vaziyetimize uygun bulmuyor, baklıdır. İSTER INAN, Bir meslektaşımız bayram tatilini Büyükadada geçirmiş, kaldığı otel ikinci smıftır, Kaloriler aramayınız. Odaların. da sıcak, soğuk akar su da bulunmaz, suyu güğümlie taşır- lar ve yüzünüzü kâsenin içinde yıkarsınız. Arkadaşımız otelin sadece yemeğinden memnun, hiç ol SON POSTA m Hakiki his, yapmacık hareket — bir his tufanı, bir memur insa! nl EN ie ei Hergün bir fıkra Başınız ağrımaz mı? ; Aleksandr Düma romanlarının bi- rinde «ıztırab veren bir boşlukn tâ- : birini kullanmıştı. Romanı okuyan : ve Aleksandr Dümanın pek hoşlan- : madığı bir tanıdığı: — Üztad, dedi, romanınız güzel, fa- kat bir yerinde bir tâbir kullanmışsın nuz; bana garib geldi. — Naml bir tâbir? — «lztırab veren bir boşluk; di. yorsunuz. Boşluk hiç trav verir mi? 5 Jeksandr Düma güldü: — Neye vermesin, dedi, sizin hiç başınız ağrımaz mu? ele mama i Londrada uzun Tüllü şapkalar moda | Londrada yeni çıkan o şapkaların İtülleri tâ bele ka- İdar gelmektedir. Bunun için de ga- yet nadide, en gü- sel tüller aran- maktadır. Aranm- ca da erkklerir. kö» İselerinin ağızları- nı daha fazla aç- maları lâzım gel mektedir. o Uzun iboylu, zarit genç kızlara pek yakı » çan bu şapkalarin bir hüsüsiyeti de giyenlere gayet ma İsum o nisbette gönül alıcı bir eda ver- İmekte, etraflarında gayet çekici bir ha- E, yaratmaktadır. Şapkaları konan tüj- İler, ekseriyetle dantelâ ve tüllerile meş- hur Belçikadan getirtilmekte, ve türlü türlü renklerden seçilmektedir. Soğukkanlı bir fotoğrafcı Şikagolu bir fotoğraf meraklısı. elinde makinesi sokakta yürürken, bir top gü- rültüsüne benzer bir ses duymuş. başı - nı çevirerek aranmış, me görsün?. Bir #partımanm üst katını boyayan iki bo - yacının oturdukları iskele ortasından bö- lânmüş, ve zavatlı adamlar da canların. kurtarmakla meşguldür... Soğukkanlı - lığını kaybetmeyen meraklı, harikulâde hereketli resimler çekmiştir. İSTER Biz bir müddet e prospoktus ile fat me evi için doktor, olsa, o da yok. Öde- > Uzakşark ile Afrikada yapılan cenaze alaylarında ağiâ- yıcı kadınlar, Avrupa tiyatrolarında artistleri alkışlamaya ar hep para İle tutulurlar, Kederın veyâ 8€- Hitterle evlenmek İsilyen genç kız Resmini gördüğünüz, elâ gözlü 18 yaş- larındaki genç kız bir İngilizdir. Bütün aklı, fikri, emeli, arzumu Almanya büşve- kili ile evlenmktir. Almanyaya gitmek Üzere pasaport almak niyetile Londraya gelmiştir. Fakat yaşının küçük olması do- Taynsile, bir takım idari müşküllerle kar- gılaşmaktadar. — Ne yapacak, edecek, Hitleri yakm. dan göreceğim. Onu, sesli sinemada gö- rerek kendisine âşık oldum. Hitler bana evlenmeği teklif ederse, hemen kabu! e- deceğim, diyen Miz Coys, Alman başve- kiline bir mektub yazarak kendisile gö- rüşmek istediğini bildirmiş ise de, Hit- lerden hiçbir haber çıkmamıştır. 13 yaşında bir paten hârikası 13 yaşında olan bir İngiliz yumurca- ğına, paten harikası ismi verilmekte, hünerce meşhur yıldız Sonya Heni'den üstün olduğu iddia edilmektedir. O - nun göze görünmez zerreler kadar ha- fif rüzgürda sallanan kamışlar kadar zarif, lâtif olduğunu, insan gözünün takib edemiyeceği kadar çevik, atik bulunduğunu söyliyen, Sonya'yı da ye tiştirmiş olan antrenörü, genç kızın Sonya Heni'den daha iyi patenle kay- dığını beysm etmektedir. Harika kızın ismi Hazel Frenklin - dir. e İNANMA! vvvel bir aile için Avrupada bir sanator. yom aramak mecburiyetinde kalmıştık. Bavyera Alplerinde bir yerin adını verdiler, yazıp çizip malümat istedik. Gelen Hstesi gözümüzün önünde duruyor. Bu listeye göre tabil kaloriferli, banyolu, sıcak sulu bir dinlen. ilâç ve röntgen parası da dahil olmak Üzere istenilen ücret günde 35 Türk Hramdır, Fakat bu pa- Ta Almanların seyyahlara verdikleri tenzilâtlı markla öde- neceği için 2.5 Hire; İNAN, İSTER ya gelecek demektir. Artık memleketi. mizde bu gibi şeylerin ucuz olduğuna: INANMA! Sözün kısası Hüb sada E. Talu üreta ehemmiyetsiz “ibi amma, İstanbulun Belediye ! rini idare eden yeni zihniyet hakkındö | sana bir fikir verebilmek için kâfidir: Z ha bayramdan önceki gazetelerde iki çük haber gözüme ilişti. ” Biri, önümüzdeki yaz açılacak dan iz hamamları hakkında şimdiden ahnmakta olduğu, öteki de Adaların İS min su meselesini mevsim gelmeden Bİ letmek çarelerinin derpiş edildiğ!dir. Bugüne kadar biz buna alışık deği, Deniz hamamları ve plâjlar, gazetel&ii dalma bir yaz mevzuu olurdu. Belediy işle, Haziranda iştigale başlar, Temmi gi Ağustosta devam eder, Eylül nihayi de, hiçbir neticeye bağlamaksızın atiyeye terk» ederdi, Adaların su meselesi de böyle lü Mevsim gelip te, o güzel yere tebasiğ vukubulur bulmaz. şikâyetler, ferya* da beraber başlar, Belediye, cfkâr. W miyenin suallerine, istizahlarına; daş Ish!, Maşallah!,» la mukabele eder, Ki yonlar kurulur, tetkikler, müşavere müzakereler yapılır, enine boyuna ör lör; bışilir, tamarla dosyalar tutulur , nihayet, Adadan İstanbula ters yüzün kın başlayınca, su meselesi de ertesi neye kadar uykuya yatardı. Yurdun ikinci şehrine merhamet DA cek büyük zevatın iş başına geçmeleri kadar, on iki yıl bu, böylece, halkla ss$ eder gibi devam etti. İşte onun içindir ki, o dediğim küçücü havadislere benim gibi büyük ehemmiğ atfedenler çoktur. Zira bu ekseriyet yi rejime candan bağlıdır ve ciddiyeti iman etmiştir. Bilir ki, cümhüriyet İİ kümeti savsaklayıcı değil, başarı «Bugünkü işini yarına bırakma» di runun bile onun zihniyetine göre oksi olduğunu, ve burun ebügünkâ işin dö” den tasarlanmış, hazırlanmış olsun!» linde umdelerinin arasına girdiğini o © seriyet bellemiştir. En ufak bir iz, onu bundan dolayı “İ vindirir, kalbini ümidie doldurur. Doktor Lâtfi Kırdarın Belediyenin bf şına gelişi İstanbul halkını çok sevin di, Onun işleri kavrayış tarzından şorsif ümidlere düştü. Ortada, patırdisiz, gü tüsüz bir faaliyet, bir mücadele çarpıyor. On yılda memleketi sıtmadan kurta Büyük Başvekilimizin kıymetli direk leri ile, Belediye Reisimizin bu yaz İstanbullulara, tarihe (geçen meşhif (Mecidiyeköyü sinek salgını) nı unut” racağından ümidvarız. Sokaklarımızın tamir görmeğe başi” dığını, adetâ heyecandan nemlenen lerimizle görüyor, temiz Kaldırımlar? daha çevik adımlarla yürüyoruz. İstanbulun üzerinde yeni bir ruh. y zihniyet hissediyoruz. Ve bu, hükümeğ mize karşı şükran duygularımızı tak ediyor. Yazıma başlarken zikrettiğim iki ub hâdiseyi yabana atmayınız. Bunlar vir (hüb sadaJ dır. Ve nasıl ki, insanları Fibirlerinden bazan küçücük ihmaller * zaklaştırır ise, bu gibi hb sadalar, hay İı alâmetler de, milletle hükümet ar! da hiç şüphesiz yakınlık hâsıl eder!