6 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

6 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İngiliz zabitlerinin soygu a Verdi Gündüzleri, lüzumsuz yere ortada do Yor, kendimi pek fazla göstermek Ee Fakat ortak kararır -nA2, gayet şık ve temiz giyinmiş duğum halde meydana çıkıyor, Güla- Ve Beyoğlu caddelerinde, dolaşmaya İva, Kerimi zengin madenim, sarhoş as - Merin, di. İstediğim zaman bunların ceb deki paraları kendi ceblerime bo * bir J#ceğime dair artık bende büyük On; at husule gelmişti. un için, hiç telâş ve acele etmi um, Malik olduğu maden damarla» dene zenginliğinden emin olan bir mâ- Seri EDİ telâşsızca işime devam edi - kap im. Geceleri, geç vakit sokağa çi il naz, evvelâ büyük caddede şöy- Map, dolâşıyordum. Barlara ve bira - Uzaktan göz gezdiriyordum. i Knra, karanlık sokaklara saparak ar - Mari Zece avlayacağım sarhoş asker - B Peşlerine düşüyordum. bi lar, malım ölen (hane) lerin ka ezim önlerine diziliyorlar. İçerisi 2 ple) olduğu için kendilerine âcıl - in kapılara karşı ağız doluları kü- *r tavırduktan sonra: > Hey. Mis Katina. Mis Eleni. Mi- Hayranı. Pliz2z.. O pındı dor... — bağırıyorlardı. « açılmıyan demir kapıların kar - anda dişlerini sıkarak homurdana and, küfürlerine devam ediyor - B ların, arasma karışmakta ve çar- Yeş n olmakta, hiç sıkıntı çekmi » ve de onlar gibi, o kanalı kapılara kp > sayıyor... küfürler ediyor, şal tokmaklarım koparırcasına TAK, Güya, onlara dostça yardımda e istiyordum. pt buyardınım boşa gidip te: tapar esef ederim. Size bir hizmet- İhmamadım. Gudbay... deki çekilip giderken, onların ceble- di, bütün paraları da tamamile çek bulunuyordum. daeş. adeta (lüks) denilecek e mükemmel bir pansiyona yer- Yan m. Bir türlü içimden çıkmayan Du Yy Pek ve hasretini unutabilmek için day, ime birkaç gönül eğlencesi te - ettim. a Uzun müddet, bu halin böylece de - Sdecoğini tahmin ettiğim için ar - Diet bir hayat (o yaşavabilece - <n tamamile emin ve müsterihtim “A bu emniyet dolayısfledir ki, her ha, “ime geçen oldukça mühim para- bir miktarını arttırarak bir taraf. ia ADAYI aklımdan bile geçirme - Zn * ikin, araden çok geçmeden mühim Yeyetdise ile karşılaştım. Ve kafama İğim ağır bir darbe ile, gene eski ei Uçurumuna yuvarlandım. Bir esli i gece, mutad olan saatte pansiyo- çıktım. Gene ayni programı “etmek için, malüm olan sokak- dalmış, ağir ağır dolaşıyordum. © bahriyeliden mürekkeb bir sar- kaflestle karşılaştım. Tabildir ki, gözüme kestirdiğim bu mükem- ortasına atıldım. tilmenler!,, Görüyorum ki, iyi bir yer bulamadığınız Yap sokaklarda dolaşıyorsunuz... Si - Viper yerli dilberlerin ellerinden tiz, yede viski içmek arzusunda ise- in beni takib ediniz. Zf TEE, 5 £ ğ m 7 girdiler, adımda, büyük bir ma- izi sağımdaki solumdaki Mak, ceblerine daldırdım. Par - uçlarile çektiğim paraları ceblerine attım. Ve der- için, birdenbire durarak başladım: “ Nasıl bir yere git — Eğlenecek bir yer olsun da, nasıl olursa olsun, -— O halde, siz beni burada bir daki- ka rim. — Hayır, Beraber gideceğiz. — Fakat. gideceğimiz yer, hususi - dir. Evvelden haber vermek lâzım. Sağımdak! nefer, birdenbire bir kah- kaha attı. Kolumu, daha sıkı yakm'adı: — Seni kurnaz çapkın seni.. nihavet yakalandın... Haydi bakalım. Kroker oteline... Diye bağırdı. Üç sarhoş neferin heli bir anda de - ğismişti. O zaman anladım Ki, bunlar beni yakahvabilmek için kendilerine sarhoş süsü vermişlerdi. (Kroker oteli) adını isitir isitmez, âklım başımdan gitti, Çünkü, herhanei bir sebeble oraya düşmek, cidden bü- yük bir folâketti. — Centilmenleri, Herhalde, yanlış bir harekette bulunuyorsunuz. Ben çok namuslu bir adamım. Maksadım, memleketimizde misafir bulunduğunuz için size yardım etmekti. Çok rica ede- rim, beni başkasına benzeterek bir yanlışhık yapmayınız. Diye, yalvarmıya başladım. Bu yal- varma esnasında, onları gafil avlıva- rak büyük bir çeviklikle aralarından fırladım. Kalyoncukulluğuna doğru koşmıya baş'edım. Arkamdan, kıvamet kopuyordu. Git- tikçe artan bir takib kuvveti, peşimi bırakmıyordu. Dahp çıktığım karanlık sokaklarda, Paranın işe ve saklanacak bir delik arıyordum. Fakat, bir anla düştüğüm bu tuzaktan o ka” dar korkmuştum ki; başım dönüyor, "bulamıyordum. Yıldırım sür'atile dar bir sokağa sa- parken, birdenbire karşıma bir bekçi çıkıverdi. 'Tam onu devirip geçeceğim zaman, bu kurnaz bekçi elindeki kalın sonav: ayaklarımın arasına atarak ve re yuvarlanmama sebebivet verdi. Ve ben yuvarlamr yuvarlanmaz, Üzerime çullanarak başıma bindi. Bu boğuşma sırasında da artık askerler yetişmişler, etrafımı çevirmişlerdi. im dehsetli bir yumruk, sersemletmiye kâfi gel- di. Bu sersemlik sırasında, ellerimi de sımsıkı bağlamışlar, artik beni, kaçıp kurtulamıvacak bir hale getirmişlerdi. Kollama girdiler, caddeye çıkardı ler. Bir otomobilin içine attılar, Üstü- me çıkıp oturdular, Mütemadiyen ba- #rmp çağırdığım için ağzımı da sımsıkı kanad:lar Otomobil: riderken, hiç bir veri gör müvordum. Fakat, köşeleri dolastıkça, Kroker oteline gittiğimizi hissediyor - dum . Nitekim, çok geçmedi. Otomobil du- rur durmaz, beni kaldırımların üzerine sürükledikleri zaman, Kroker otelinin kapısı müthiş bir canavar gibi beni titretti, (Arkası var) yaramadığı medeni bir diyar! (Baştarafı 9 uncu sayfada) Sözün kısası bizde esas şu: Kolonimi- ze her giren gücü yettiği kadar çalışır, ihtivacı kadar alır. Elbiseleri bie kendiler:nin değil! «Filistin cemaatinin temeli işte bu noktaya dayanıyor. Bu usul Filistinde pek iyi yürüyor. fakat baska bir mem- Jekette, meselâ İngilterede, meselâ A- merikada da vürüveceğini düşünmek clemlik olur. Sebebi: Bir çok ırklarda başkalarının sırtından yaşamak isti - yecekler çoktur, Siyonistler arasında buna nadiren rastlanıyor. Çünkü! A- rablarm elinden çektikleri ve kaçtık'la rı Avrupa memleketlerinde kendileri- re karsı gösterilen husumet, içlerinde tek bir ülkünün «tesini tutuşturmuş: Filistinde «Mili bir. Yahudi vurdu». kurmak Zlküsünü... Bu, onlarda öyle derin bir iht'ras ve din ateşi halinde Xi aralarında yan çizecekler çıkamaz. Koloninin fırmını, Bithamesini, üç günde bir 800 çivciv çıkaran kuluçka makinelerinin bulunduğu yeri gezdim. İneklerden yılda 6000 litre süt almı - yor. Kazıklı mânianın baska bir kapısın- dan dışarı çktık. Çiftliğin etrafında devriye gezen bir kaç tüfekli müstesna kadın erkek herkes işe dalmıştı. Sordum: — Şimdi bu koca çiftlik kimin? — Bütün Filistin Yahudilerinin de- yiniz gitsin. «Mijlt Yahudi sermayesi» adında bir teşkilâtınız var. Toprağı o satın alır, kolonilere kiralar. Koloni - lerden pek azının toprak alacak kadar perası vardır. — Desenize, üstünüze giydiğinizden başka sizin olan hiç bir şeyiniz yok. — Üstümüzdekiler de bizim mi sa - nıyorsunuz? Su sırtımdaki gömleği ge- çen hafta kimbilir kim giymişti? Bun- larin hepsi dikilirken buradakilerin sa- yisma ve ölçülerine göre dikilir. Her yıkamp gelişle, üstümüze uyan alır giyeriz. Fakat giyindik diye bizim ok maz, 5 b — Ya koloninize gelenlerden biri kıymetli elbiseler de getirirse”. — Olur a niçin olmasın, Meselâ: Bir bir genç kız güzel bir kürkle gelmişti. Kı- Şın içimizden biri ana ve babasını gö” mek için Polonyayu #itmeğe mecbur kaldı. Kürkü ons #'yvdirdik. — Sahibi kızmadı mı? | — Hangi sahibi? Artık onun sahibi j mi var « Bureya gelir gelmez nemiz bd nemiz voksa aramızda paylaşırız, İki fevkalâ*e'ik Koloni çi nin iki ofevkalâdeliği var, Birincisi: Yüksek ve fenni bir ida- re teşkilâtı, ikincisi mahsul cesidlerin- deki zenginlik... Çeşidin çokluğu çift- likte her mevsimde ayni derecede iş bulunmasını temin ediyor. Bu karışık ekim tarzının en büyük iyiliği de bu- dur. Herkes hergün meşgul, İş vakit vakil ve birdenbire artmıyor, Dışarı dan muvakkat yardımcı almıya lüzum kalmiyor. Filistinde patates yetiştirmek imkânsız zannolunurdu David bana bir çok meyvalar gös - terdi, Pilistinde şimdiye kadar hiç biri çıkmazmış. Dört sene evvel, burada patates yetiştirmenin «imkânsızs oldu- ğu zamnedilirmiş. Şimdi ihtiyaçtan faz- la yetişiyor. Bir gece bir Yahudi Mısır- dan Yahudi kolonisine kamyonlar do- Tusu hurma ağacları kaçırmış. Şimdi Filistin hurma ihracatı yapıyor. Başka bir Yahudi de Kanarya adalarına gidip muzun nasil yetiştirildiğini öğrenmiş, Bugün Şeria vadisinde muzluklar var. * az Son Posta'nın Beron deTo tefrikası: 21 tun atırala e a a kz mar | Yeni Padişahın icraatı nNCUsu Dellâllar kanunun ilânını henüz bitirmemişlerdi ki tebdili kıyafet dolaşan padişah ve yanında cellâdiar Rum, Ermeni, Yahudileri tedibe başladılar serpuşlardan ikisi iptida padişah isterse başındaki sarığı değiştirebilmesi içindir Fakat sırf ihtiyat için başlıyan bu âdet sonraları bir debdebe ve gösteriş mevznu teşkil etti. Lâl renginde sephalar Üzerine konmuş olun bu sarıkları beygir üzerinde iki a- dam sağ ellerinde taşırlar. Bu adamların etrafında birçok çuhadar vardır. Yeniçe- riler, imparatorun şorguçlarını selâmla- mak üzere, yedişer sekizer hep birden yer lere kadar eğildikçe, bu zabitler garıkları sağa sola hafifçe eğerler. Tarif ve tasviri güç olduğu kadar görül- mesi hoş olan bu alayda her ikisı de be- yazlar giyinmiş olan vezir ile müftü, ve- zir ipekli, müftü yünlü esvablarile, yan- yana yürürler. Etraflarında adamları vardır. Önlerinde vezirin yedek atlarile şatırlar (1) yürür. Vezirin yanı sıra alay çavuşları gel- mektedirler, Bunlar çıngıraklara pek benzer küçük zincirlerle mücehhez gü- müş deyneklerini daimi surette salhya- rak bu gürültüyü tâ vezirin sarayına ka. dar temadi ettirirler. Üstü örtülü, kaba surette yapılmış. fena bir surette yontul- muş, fakat muhteşem surette süslenmiş bir arabanın içinde küçük bir minder vardır. Müftü yorulduğu zaman binmesi için dalma onun arkasından gelir. Sonra enderun muhafızlar zabitleri ge- Brler; büyük ve küçük imrahorlar gelir- ler ki bunlar padişahın yedek atlarınm önünde? Bu atlara gayet zengin ha- şeler ö: ".imüştür. Ucları yere kadar sar- kar, Hayvanların yâlnız başları görünür. Alınları bir sorguç ile süslüdür. Boyun- larının altına takılmış bir beygir kuyru- ğu da vardır. Eğerin üzerinde bir kılıç ve kılıf içinde Jar bulunur. Üzerleri bir kalkan ile örtülüdür. Her beygiri yayan iki adam götürür. Bunlar hayvanların başına tesbit edilmiş ipi tutarlar. Hemen arkalarından iki sıra haseki (2) gelir. Kılıçları boyunları- Ta çapraz olarak asılmıştır. Ellerinde bs- yaz deynek vardır. Bir zülfçü (3) grüpu, başlarında lâl miğfer, ellerinde uzun bir mızrak, iki sıra yürüyerek peyvklere ta- kadâüm ederler, Peykler, Romalı tar. zında giyinmiş, birer hademe taşırlar, Bu| hademelerin üzerlerinde bir gümüş balta vardır, Bunlar solakların (4) önündedir. ler. Ayaklarına bir nevi ecothurnes giy- miş olan solaklar yay ve ok ile müsellâh- tırlar. Başlarına muhteşem birer miğfer giymişlerdir. Miğferin üstüne yelpaze bi- çiminde bir panaş taktudır. Solakların iki uçları birleşerek #ki sıra bir saf teşkil ederler. Ortalarında padişah yalnız ola- rak at üzerinde gelir. Bu mühteşem gru- pun ortasında padişahın sorgücu hâkim- dir. * Padişahın yaklaşması derin bir sökün telkin eder. Yeniçeriler tüyler impa- ratoru nazarlarından gizlemeden evvel yerlere kadar eğilirler, Padişah ta sağa sola hafif bir baş hareketile bu selâma mukabele eder, Hadsiz hesabsız bir sürü çuhadar pa- dışahın etrafında ve arkasında yürümek- tedir. Bunlar ayni zamanda silâhtar ağa- nin etrafını da ihata ederler, Silâhtar a- ğa imparatorun kılıcını omuzunda taşır. Sırmalı bir esvab giyer ve bu esvab be- le kadar inen yegâne Türk esvabıdır. Sonra kızlar ağası, arkasında hazinedar ağa (9) olduğu halde görünür ve alay hazinedar ağa ile nihayet bulur. Hazine dar ağa kendisinin etrafını alan halka para dağıtır. Padişahın bütün çıkışların- da önünden giden kapıcılar kâhyası (6) ile bostancıbaşı padişah saraya avdet et- Toprağın tahlilile uğraşan nümune|tiği zaman, birinci avlunun nihayetinde çiftliğinde bakterileri yakından tedkik| hayvanlarından inerek padişahı istikbal için yeni tip bir ültra viole mikrosko-| ederler. Yaklaştıkları vakit adımlarını pu kullanılıyor. Bütün dünyadaki üç) sıklaştırırlar, padişahım atının ayskları- makineden biri, Bütün bu teşkilâtılnm altına yatarlar. Padişahın önünde yi. Weizmann adında bif doktor idare edi-İrüyerek onu ikinci avluya sokarlar ve | Vazifesi husus! hazineye muhafızlık etmek. yor. Filistin Milf Yahudi yurdunun |hükümdurin attan ineceği noktaya kadar |. Merasimde halka para dağılırmağa sap“ kuruluşunda onun rolü herkesten bü-| böyle giderler, Orada enderun zabitleri padişahı karşılarlar. ER Çeviren: K. Neyyir | Eski mütebevriini defnaderek yenisini |nâ mahsustur. bekleyiniz. Şimdi size haber getiri- | gözlerim kararıyor, sokulacak bir yer) fzerlerine sorguçları takılmış olan bu) tahta iclâs etmiş olan meşhur Ragıb Paşa gayet cahil, fakat tahmin edildiğinden ziyade faal olan Sultan Mustafanın bir şeyle mergul edilmeğe muhtaç olduğunu herkesten evvel idrak etti. Bu sadraza- mın karakterini yukarıda tasvir etmiş« tim. İlk işi efendisini lüks ve ziynet &- leyhindeki kanunları tahdide ve bunları bizzat şiddetle tatbik etmeğe teşvik ei mek oldu. Bu suretle padişahın cehaleti- ni idame etmek ve otoritesini halkça menfur bir hale sokmak istiyordu. Bu otoritenin ilk tezahürleri gayet şe- did ve son derece zalimane oldu. Tellâllar kanunun ilânı henüz bitirmemişlerdi ki tebdili kıyafet dolaşan padişah ve yas nındaki cellâdlar Rum, Ermeni ve Yahu di milletleri için memnu renklerde et vab giymiş Rum, Ermeni ve Yahu- dileri tedibe başlamışlardı. Zavallı bir hıristiyan dilenci sarı meş'nden eski bir çift ayakkabı giyiyordu (7). Bunu ona sadaka olarak bir 'Türk vermişti. Padis şah bu dileneiyi tevkif ettirdi. Gösterdiği mazeret hayatını kurtarmağa hizmet e demedi. Hergün yeni bir zulüm kendisini gösteriyordu. Türkler de kanunun hükmüne tâbi tu- tulmuşlardı. Kanun her sınıfla mensub halkın hangi nevi kürk giyeceğini tesbit ediyor, kadın esvablarının şeklini ve bağ- lıklarının yüksekliğini tayin eyliyordu. Avrupalılar kendilerine mahsus esvabla» rı giyinmek şartile bu kanunun hükmün. den hariç kaldılar. Sefirleri mahmileri. nin sopalandığını görmek zilletinden ans cak bu tarzı tesviye kurtardı. Maamafih, iki müessif vak'a bu tarz- daki iaaddiyatı biraz gevşetti. İstibdad altında kalan beşeriyet ancak yeni felâ. ketler zuhür ederse eskilerinin şiddeti hafiflediğini görebilir »r. Bu münasebetle şunu kaydetmek isterim ki İstanbulda bir adama yaşı büyük veba senesini, kıtlık senesini, fi. İlân isyan, falan yangm senesini zikrede- rek ona göre hesabını yapar. | Padişahın donanması Cezayir, Bahri. İsefidde zavallı ahaliden vergi toplamak. Ja meşguldü. Bu tarzda yapılan tahsilât dalma vergiyi dört misli daha ağır hale sokar. Mekke hacılarından mürekkeb kervan da Şama müteveccihen yolda idi. İstanbula amiral gemisnin, zabitler ile tayfaların büyük bir kısmı karada bu- fından kaçırılarak Maltays götürüldüğü. ne ve hâç kervanının, paşanın toplu mevcudiyetine rağmen, çöl Arabları tâ rafından hücuma uğrıyarak kılıçtan ge- çirildiğine dair ayni zamanda haberler geldi, Bu iki felâket hem izzetinefsi, hem batıl fikirleri ceribedar ettiği için artık duğu teessür ve endişe halkın cüretini ars tırarak, padişah aleyhinde açıktan açığa sözler söylemeğe ve bu müessif vak'alare dan onu mes'ul tutmağa başladılar, Müesses olan düzeni kuvvetli bir he- yecan ile tehdid eden şeylerin hiçbiri Ra. gib Paşayı endişeye düşürmekten hâli kalmazdı. Bu kurnaz vezir derhal halkın dikkatini başka tarafa celbedecek (bir tedbir buldu ve kendilerini hoş bir mev« ra ile işgal etti, (Arkası var) (1) Bunlar Wi kuşaklarile konak hizmet. kârlarıdır. (4) Hasekiler bostancılar arasından seçil, miş güzide bir heyettir. (8) Zültçüler diğer bir nevi enderun aske» ridirler. Zengin surette giyinirler ve lüle ha- nde Iki urun saç taşırlar. Bunlar şakak t- rafında külâhlara raptedilerek omuzlara ka- dar sarkarlar. i (4) Solaklar «sol ellerini kullananları de- mektir. Bunlar padişahın şahsını muhafa- zaya memurdurlar, Padişahın sağında gi- denler oklarını sol « fle çekmeğe mecbur- durlar. İsimleri şüphesiz ki bundan geliyor, (5) Malüm olduğu Ünere, kızlar ağası ha» rem ağalarının şefidir. Ondan sonra hazine» dar ağa gelir ki o ân zeneldir ve hadımdır. (6) Babâli muhafız zabiti. (7) Bü renk yalnız Türklerit ayakkabları sorulacak olursa da'ma “ lundukları sırada, içerideki esirler töra- “

Bu sayıdan diğer sayfalar: