hatırlattığı Tayyare kaçakçılığının bir vak'a Sahe imza, sah Sahte ferman, $ YAZAN: a AZAN: AHMED Hatayı kamış. Ara. Veli Milliye Ahmed İhsan Tokgöz İlay; Min; sını taklid eden, Mü - Kalya, Miye ve Hariciyenin mektub Yapan cesurjardan hariciye me- Lo aş olunmuş. Bu işi başın- *den Ekrem Hamdi König Hamdi König denilen adam bin çi İP vakitler en Yaman İ- ar, di iy mensub imiş. Bu meseleler €t hükümeti böyle rezaletle- e Onu yapanların başlarını Seki yaka hafızamda buna benzer « Sahteköni i Mz, Arlığı bana hatırlattı, Şim- kaya en baslamak üzere Babı- dâ Baba Tahir diye rezil bir! Maya di Hiçbir tahsil ve kıy-! bu herifi bâlâ rütbesine çı- * İKİ azra di Saz ay işlerin içine girmiş imiş. YeYe intikal ettirilmiştir. a burada imanım kat'idir. Va, #A hikâye edeyim: öy isi Bunun hâmisi padi- a Haşrne sayımız nişanlar asmıştı. k Milümat isminde yevmi ve Je birde yevmi frân- vardı. Bu gazeteler birkaç devrinin Babiâli sansürü kapatılmıştı. Baba Tahir der- Mi hünkürdan tekrar intişar mü- MK Sa ve Babidli yokuşundaki Y ham denilen binanın ka» May İL-levha asmıştı! te, 77€ İle kapanan Malümat er, iradei seniye İle (pa- Yükiş ) açılmıstır. ve a Halil Rifat Paşa idi. > a zamnda elektrik tenvi- ter, 1. Padisah sarayından ve Yal, “bnelerinden başka İstan- işti, 2 Buraya elektrik müsaadesi A » Çühun sebebi de elektrik di- namitle akrabalığı olduğu- <dildiğinden ileri gelir Bizetesi idarehanesinin sa- #svablarile, mücevherli ni : Ori Yokuşunda epey saltanat Ye, N biinde &'r haber top gibi! * Tahir tevkif olunmuş, adli-| Aman neden? Bir takım Mİ tay “Ze nişan verdireceğim | m, TÜSVEtİ il lay Yazı *r almış ve onlara! lp çıkarılmış tuğralı fer- i Kar teslim etmiş ve bu ni- ç tik ak de kendi fransızca gıze- M. a ecnebi nişan tevci- wrip kiş farketti. Mü eme a bunu da affederdi. Fakat öm olan Arnavud Fe- vin tahkikine znemur edi- Kü ik müşaviri Hakkı Bey #sdrazam Hakkı Paşa) e Bay a » sahte ferman ve sahte ze ederken imzayı hü- Smus ve namı hümayu- Amedi divan kaleminden lig, ötlar ve: ştir, diye ya- 5 hünkâr kendi namma Bi, Olmasını affedeme- adliyeye teslim olun- Muhakemesi yapılırken i İm (1906). Berat ve fer * Vansile yazan kâtib- İN Ve Baba Tahirin fran- Mp be, >oharriri bir Ermeni A on pu mahküm oldular. ONE sene hapis cezası ak te mektub 1938 ahte berat 1906 İHSAN TOKGÖZ maştı, Ö muhteşem Malümat gazetesi ida. rehanesi ve Baba Tahirin Babıâli sarayı böylece kapanmıştı. 1908 inkılğbının başında. hattâ dör- düncü günü sadrazam küçük Sald Paşa İstanbul hapishanesindeki mahkümları salıverdiği için Baba Tahir önüne on ka- dar davullu, zurnalı adam âlarak, yaşa- sın hürriyet nidalarile Babrâli önüne gel- mişti, Bereket versin o zaman matbuatın gösterdiği medeni cesaret bu herifi tek- rar çıktığı yere sokturmuştu. Dünyanın garib cilveleri vardır, Meş- rutiyetin ikinci senesi Pariste Sen Lazar istasyonuna bir yolcu karşılamağa git- miştim, İstanbuldan gelen trenden tanı- dığım bir Ermeni indi ve beni görünce: — Aman Malümatcıdan bana malümat ver, dedi. Ben şaşaladım ve sonra an- attı: Baba Tahir bütün nakli kabil mücev- her ve servetini yanına alıp bir kadınla Parse gelmiş, O kadın Parise geldiğini müteakib bereber getirilen zikıymet eş- yayı ve paraları alarak ortadan kaybol- muş. Baba Tshirim de dilini bilmediği bu yabancı memlekette uğradığı bu felâket yüzünden dili tutulmuş ve akabinde öl- müş. * 33 sene evvel Babıâlide divanı hüma- yun kaleminde hünkâr fermanının sahte- sini yapıp yazanlar biçare küçük me- murlardı. O memurları bu belâya sokan Baba Tahirdi. Lâyık olduğu öczaya hem memleketimizde, hem de ecnebi diyarın- da uğramıştı. Bugünlerde gazetelerin bah iri ettiği Amerikan bombardıman tey- yarelerinin bizim adımıza.İspanyaya sa- tış dalaveresinin O başında (bulunan da mutlaka ayni âkibete uğrıyacaktır. Çünkü dünyada asil olan fazilet ve na- mustur. Cihanın her tarafında hır- sızlar, mürtekibler, oedebsizler, Oha mussuzlar vardır, Fakat onların yaptık- ları iğrenç işler hiçbir zaman MARİFET | olarak telâkki edilemez ve edilmez. Bu gibi cür'etlerin marifet sırasma geçip ce- zasız kaldığı zamandır ki felâketlerin en büyük başlangıcı olur, Akmed İhsan Tokgöz Kızılcahamam ile Ankara arasında yedi otobüs çamurlara saplanıp kaldı Kızılcahamam (Hususi) — Kızılca - hamama gelen ve giden yolcu otobüs- lerinden yedi tanesi Sincan ile Aydın köyü arasındaki yirmi kilametrelik ham yol üzerinde çamura gömülerek kalmışlardır. Bunlardan OKizılcaha - mamılı şoför Sadi ile Örer üç dört gün çalıştıktan sonra köylerden celbettik - leri birkaç (oçift öküz ve mandaların kuvvetile çektirerek (o arabalarını güç hal ile kurtarabilmişlerse Ode Bolulu Haydar ve arkadaşlarına aid makine - ler hasara uğramışlardır. Yolcuların bir kısmı yaya olarak An- karaya, diğer kısmı da bin müşkülât içerisinde Kızılcahamama gelebilmiş - lerdir. Bu sene havaların müsaid za « rranında bu yol az çok tamir görmiye - cek olursa bu kış Bolu, Gerede, Kızıl cahamam, Ankara arası otobüs yolcu seferlerinin icrası mümkün olamıyacak | ve nakliyat inkitaa uğrayacaktır. Bürhaniye kaza elektriği ıslah edildi Balıkesir (Hususi) — Bürhaniyede kaza elektriği ıslah edilmiş ve cereyan tâkati 120 voltluktan 220 voltluğa çı- karılmıştır. Bu ayın 20 sinden itiba - ren de kasabaya gece ve gündüz cere yan verilmesi karsrlaştırılmıştır. Ay » . rıca elektrik idaresi tarafından da ye- ve İni bir dinamo daha satın alınacaktır. Garib ve Meraklı ŞEYLER Senede 20 bin tuvalet giyen kız 77 di Bu genç kız 19 yaşındadır, Amerika - lıdır. Nevyorkta toptan satış yapan bü- yük bir tuvalet müessesesinin en gözde mankenidir, Londradan, Paristen ve A- merikanın her tarafından gelen moda krallarının önünde, müşterilerinin be - Reneceği tuvaletleri giyer. Bu yüzden de senede tam 20 bin tuvalet giyip çıkardığı tesbit edilmiştir. * 109 yaşına kadar gözlük kullanmıyan ihtiyar , 109 yaşında olduğu halde gözlük ne- dir bilmiyen bir İngiliz, son günlerde bir göz doktoruna giderek, gözlerinin bozul- duğunu söylemiştir. Artık gözlük taka - caktır. Bu İngiliz her gün idman yapar, geceleri bir kaç saat uyur. 150 yaşına ka- dar da yaşıyacağını söylemektedir. * Abraham Linkoln'in kayadan heykeli temizlenivor Senelerin yağ- mur ve rüzgârni yiye yiye kirlenen Amerikan cüm - hurreisles ji rinden o Abraham Linkoln'in bey - keli temizlenmeğe $ başlanmıştır. Re - simde, heykeli te- mizlemeğe memur iki kişiyi. cüm - hurreisinin çene - — TARİHTEN Yazan: Ayasofyanım uza Bugün müze halinde olan Ayasofya hiç şüphesiz dünyanın en çok dikkate lâ- yık ve mühim binalarından biridir, Bu binanın yerinde ve ayni isimde olarak dördüncü asrın sonlarında büyük Kos- tantin tarafından başka bir bina yapıl- muştı, O bina da bir kilise idi; uzun bir şekli vardı, üstü ahşab bir çatı İle örtül- müştü, İlk Ayaspfya 404 senesinde yandı. 415 te Imparator 'Teodos yeniden yaptırdı. Fakat 532 de çıkan meşhur Nika ihlâ- Wndeki yangında o bina da yandı. Niha- yet büyük Yüstinyanos bugünkü binayı yaptırdı. Bugün zarafetten ziyade heybetle yük- selen Ayasofyanın inşası hakkında bir çok efsaneler vardır, O zamanki vesait ve mimarlıkla böyle bir binanın vücude getirilebilmiş olması işe efsane karıştırıl- masını, yahud hakikatlerin efsaneleşti- rilmesini mazur gösterecek mahiyettedir. Büyük san'atkârlar, büyük hükümdar- Sarm veya devlet adamlarının parlak SAYFALAR — izansın en şakacı adamı: Ayasofya mimarı Kadircan Kaflı ktan görünüşü Yapılacak şaka, merak ve heyecanla bekleniyordu. Antemyos avukat Zenonun oturduğu odanın altındaki bodruma birkaç vazo yerleştirdi. Bunları su ile doldurdu. Ka- padı. Ağızları odanın döşemesine değe cek şekilde bakır borular koydu; buğu- nun çıkmaması için boruların weların derilerle kapamıştı, Bünlari yaptıktan sonra vazoların al- tma ateş yaktı. Su ısındıkça buhar çıkı- yor, toplanan buhar deri kapakları ve döşemeyi tazyik ediyordu. Bu tazyik ni- hayet o dereceyi buldu ki döşeme titre- meye başladı. Odasında sakin ve sessiz kitablarile yahud dava evrakile uğraşan avukat bir- denbire yerinden fırladı. Gözleri dehşet- ten büyüdü; kâpıya koştu: — Zelzele oluyor! hey, komşular, ev- lerden çıkın! Zelzele vari diye haykırı- yordu. Fakat dışarıda hiçbir şey yoktu. Bilâ- kis kapının önüne toplanmış olan halk kahkahalarla gülüyordu. devirlerinde yetişiyor. Zira her milletin parlak ve zengin devirleri e devir içinde yetişen yüksek istidadlara, deha olmak sını vermektedir. (Tral «- Sultanhissr) h Antemyosla Miletli İzidor da o mes'ud san'atkârlar- dandır. Ayasofyanın asıl mimarı ve en ziyade meşhur olanı Antemyostur. Bu adam ay- ni zamanda pek şakacı, tath sözlü, güler yüzlü, etrafında hayranlık uyandıran bir | san'atkârdı, Eski devirlerin birçok san'at- | Biesi kârlarında görüldüğü gibi yalnız mimar- lıkla meşgul olmuyor; bu meslekten baş- kü felsefe, tarih, fizik ve kimya gibi “mlerle de uğraşıyordu. 532 senesinde İstanbul şehri pek kala- balıktı, Çarşılarmda her milletten ve her renkte ınsanlar -görülürdü. Epeyce mü- him satışlar yapan ve bugünkü Ayasofya meydanınm bir tarafını doldüran zengin kütüphaneleri vardı. Koca imparatorlu- ğun meşhur adamları burada toplanmış- lardı, Vakit vakit din, siyaset, doktorluk bahisleri üzerinde şiddetli münakaşalar olur; bu münakaşalar bazan kavga ile ni- hayet bulurdu. Ayni zamanda birçok vilâyetlerden, Afrika, İtalya, Balkanlar, Suriye ve Kaf- kaslara kadar her taraftan gelen sayısız işsizler vardı. Dilenciler gelip geçenlerin yollarını kesiyorlardı. Hırsızlıklar, cina- yeller pek çoktu ve büyük Yustinyanos gayet iyi silâhlandırdığı ecnebi askerler vastasile süküneti ancak temin edebili- yordu. Mimar Antemyos bu muhit ve hava içinde vakit vakit komşularına muziblik- ler yapıyordu. Bununla hemen hemen bütün şehir alâkadardı. Her yenisi yapıl- dıkça derhal ağızdan ağıza yayılıyor; gü- lünüyordu. Antemyosun Zenon adında bir komşü- $u vardı, Avukatlık yapıyordu, Saf bir a- Avukat büsbütün şaşırmıştı. Tuhaf şey.. demek ki içeriden buraya çıkıncıya kadar zelzele bitmiş olacaktı. Kendisine gülenlere küfürler ederek odaya döndü- ğü zaman gene döşemenin sarsıldığını gördü; yeniden ve dehşetle cışarı fırla- dı: Dışamda deminkinden daha büyük bir kalabalığın daha coşkun kahkahaları yükseliyordu. Antemyos vazoların altındaki ateşi çe- kince zelzele bitti; Zenon da sükünet — Demek ki, zelzele yapan mabud Po- zeiian koca Bizansta yalnız benimle uğ- raşiyor! Diyordu. Bu şaka günlerce, haftalarca halk ara- sında anlatılıyor, şehir hududlarını bile aşlıktan sonra civara ve imparatorluğun diğer şehirlerine yayılıyordu. Mimar Antemyos bir gün başka bir şa- kü yaptı: Avukat Zenonun yazıhanesi civarına, fakat onun göremiyeceği bir yere böyük bir davul yerleştirdi. Bir adam mimarın işareti üzerine gök gürlemesini andıran sesler çıkartmak üzere hazır bulunuyor- du, Diğer taraftan Antemyos ta gayet kuv« vetli ve parlak bir ayna buldu. Bol gü- heşli bir günde aynayı dosdoğru avuka- İm penceresinden onun oturduğu yere doğru bir kaç defa çevirip çekti. Keskin ışık orada tıpkı bir şimşek tesiri yapıyor. du. O sırada davu! da hizli hızlı çalınca zavallı ve saf avukat büyük bir korku ile yerinden fırladı, Tavana, duvarlara göz gezdiriyor; başını, kollarını, bacak- larını yokluyor; yıldırımın bir zarar ve- r!p vermediğini anlamağa çalışıyordu. Bu şaşkınlık sırasında yeniden şimşek çakarak gökler gürleyince kendisini 80- kağa dar attı, Göğe baktı: Güneş pırıl pi- damdı, O sırada ortodoksluk hâkim ol- makla beraber eski Yunan itikadların- dan kendisini kurtaramamıştı Halen yıldırımın Jüpiter tarafından, fırtınala - rın ve deniz dalgalarının Pozeldan tara- fından yapıldığına inanıyordu. O günlerde şehirde bir hsber yayılı- yordu: — Mimar Antemyos avukat Zenona yeni bir muzibiik yapacakmış! — Acaba ne yapacak? Herkes bunu merak ediyor; birbirine soruyor; ber biri başka başka tahminler- de bulunuyorlardı. rıldı ve bir tek bulut yoktu. Hayreti büs- bütün artmıştı. Bulutsuz bir havada na- al oluyor da şimşek çakıyor; gök gürlü- yordu. Bereket versin ki düşen yıldırım küçük olacaktı da ona zarar vermemişti, Herkes ona gülüyordu. Büsbütün kı- zan Zenon şu hükmü verdi: — Demek ki Jüpiter bu koca şehirde yalnız bana düşmanlık ediyor. Benim su- çum nedir ki... Artık çok oluyor; gidip imparatora şikâyet edeceğim. Avukat Zenon imparatora diyordu ki? — Ey mukadtes Vasilevs; rica ederim bana yardım ediniz. Pozeidan yalnız bes (Devamı 10 uncu sayfada) i