a be 12 Bayfa © Balikçılıkla geçiniyordu. Fakat çok” | tandır hiçbir balık oltasına takılmak is- temiyordu. Zavallının tali pek tersyü- © süne dönmüştü. Üstelik, herkes, küçük- | ten büyüğe kadar onunla alay ediyor, $6- | petindeki yemlerini çahyordu. © o Nihayet balıkçılıktan rızkını kazana- © muyacağını anlayınca takımlarını derle yip toplayıp bir köşeye attı. | Birgünkarısı: © — Bugün bara ya kırın bir | barbunya veyo yağlı bir uskumru getir- melisin, dedi. Adam cevab verdi: © — İmkân yok. Sular alçaldı. | O— Aman seninde işe yarıyacak bir ta- | rafın kalmamış. Bü'ün komşular, senden | balık almak için bekliyorlar. Sense, zah- © met edip te sahile bile gitm'yorsun! — Ne yapayım, kabahat benim mi?, Ba klar oltama uğramaz oldular, Şansım döndü. Kadın dinlemedi, bağırdı: — Haydi haydi dinlemiyorum; öldü. Bümü istemiyorsan hiç olmazsa bir sar- © dalya balığı getir. Bunun üzerine erkek takımlarını aldı, — sahile gitti ve sandahına binerek açıldı. © Oltasma ilk defa dokunan güzel, par- «lak bir balıktı. Onu suyun üstüne çıkarır çıkarmaz balıkçıya yalvardı. Balığın yal- — varışlarına cevab veren balıkçı: — Benim seni öldürmeğe hiç niyetim “yok. dedi. Fakat karım ille bana bir ba- “dık getir, diye tutturdu. Getirmezsen öle- “ceğim, dedi. © — Beni tekrar denize atarsan sana üç sandal dolusu balık getiririm. Bölıkçı, balığı suya atınca balık verdiği © sözü yerine getirdi ve hakikaten ona yı- © Eınlarla balık taşıdı. Balıkçı memnun bir halde balıkları © yükledi ve köyün çarşısında satmağa ve i bağırmağa başladı: . —Bila E! Ella de. © Yarım saat zarfında bütün balıklar sa- ç talmıytı. Yalnız içlerinden en güzelini, en büyüğünü eve götürdü. © Balık p'şip te sofr. > adam karısına dedi ki: — Bu balığı görüyor musun, ne kadar gürel, ne kadar şişman!. İşte bu, ilk tut- İ tuğum balığın bana getirdiği balıkların çen güzeli.. | Bu söz Üzerine kadın balığı yere ata- | | a geldiği zaman Tük tep'ndi: — İstemem bunu, ben istemem. Benim © yemek istediğim balık o birincisi. Balıkçı dayanamadı: © Son Poslanm edebi romanı: 23 Duvarlarda. büyüklü küçüklü, çer- i çeve içinde sile fotografları. Bir tanesi, i madamın evlendiği günün hatırası ola- . cak: beyaz gelinlik elbisesi ile, siyah re- ç dingotlu. iri. papiyon. boyunbağlı, açık başlı ve pala bıyıklı kocasının koluna » girmiş gülümsüyor! Kadın, bu gelinlik Be ne kadar da bugünkü kızının « benzeri! Demek ilerde bu güzel kızın çehresi de böyle buruşacak, anasınınkini o Andıracak? Ne Karin tali! Zavallı Des- pina, dikiş'nle drahomanı çabuk birik- tirmeğe bak, yuksa ortada kalacaksın! © Oöalara göz gezdirirken ve duvarlar. daki resimlere bakarken hep bunları düşünüyordum. Nihayet madama oda- arı beğendiğimi ve bir arkadaşım için “ peyliyeceğimi söyledim. Aztık iş pazârlı- kalmıştı. Madam bu sefer bütün talâ- katını takındı. Tellâlla yeniden adeta bir , vodvil menoloğu dinliyorduk! © — Ne mobilya kiralanıyoruz, ne salon ya! Hava, den'z, su olmali! Ev temiz ol sun ki sizin arkadaş memnun kalsin, ra- «hat bulsun! Hep oda iç'nde kalacak? Bir gece yatacak! Sizin kısmet var, on gun / &vel kiracilar gittiler. Biz kovalamadik. « Beyfendi Ankarada gitti. Madam ilen be. "raber. Sizin arkadaş yibi, o bey de çok “Sen Posta, nın Hikâyesi Kübalı balıkçı NANA A Çeziren: Faik Bercmen dinynmaBıni dar para kazandıran balığı yemek isti- yorsun! — Ne olursa olsun yarın bana o balığı getireceksin! Eğer benim öldüğümü iste- miyorsah.. Adam ertesi gün tekrar balığı gitti. Deniz o kadar parlak ve berraktı ki adetâ dibi görünüyordu. Biraz sonra ayni balık dünden daha parlak ve güzel olduğu halde oltanın u- cunda göründü, O vakit balıkçı mahzun bir sesle: — Ne yapayım, bugün seni eve götüre- ceğim. Karımın yemek istediği balık sen- sin! Şayed seni yemezse ölecek.. çünkü © yalan söylemez. — Beni denizde bırak! Buna mukabil sana altı kayık dolusu balık getireyim. Adam bu şarta kabul etti. sattı, Eve de dünkünden iki misli büyük ve yağlı bir balık götürdü. Fakat gene karısına beğendiremedi. Karısı sızlandı: — Daha bir günüm kaldı, Eğer ölmemi istemiyorsan o ilk balığı getir! Zavallı adam pek kederlenmişti, Ertesi gün denize açıldığı zaman ayni balık tekrar suyun üstüne çıktı; altın yaldızlı başını sallıyarak: — Bugün öleceğimi biliyorum, dedi, al beni götür! Fakat karın beni yedikten sonra kulaklarımı kakao ağacının dibine igöm! Kılçıklarımı köpeğin Allabe Kum- Ain Nevralji, kırıklık ve bütün Aded ! — Tavel 20 gözlü motörlü tam takım I — Çile makinesi ! — Seriplan 10 kiloluk Bursa İpek Kondisyonman bürosu Yazan: Halid Fahri Ozansoy de buyuk! Mikanikas! Nasıl ki yol ya- par, köprü yapar! Eğer bu odalar tuta- caksiniz, öyle çok memnun kalacaksiniz. Vakit geçti, onu için bu defa ucuz da ve- recöğim. Kadının ucuz kira dediği yüz yirmi İi- ra idi, Hem de Temmuz geçtikten son- ra... Yaman kadın doğrusu! Nerede ise «Yüz yirmi lirayı verdikten sonra siz de on beş gün oturup gidin de şu fki odayı bu yaz üçüncü defa da kiralasam!» diye- cek. Amma artık bunu da kendi dilince nasıl anlatırdı, orasını bilemem. Yalnız anladığım, kadının bütün dini, imanı pa- ra... Nihayet tellâlla beraber, anlıyabile- ceği dille pazarlığa giriştik. Zaten anla- gılan o da, doksana tutturmak için fazla- sım atmıştı, Hâsılı bu son fiata işi bitir dik. On lirasını Suphinin namına pey verdim ve kadının bir bakkal defterin- den kopardığı kâğıda kızına yazdırdığı senedi cüzdanıma koyarak «Adiyö» de dim. 'Tellâl şimdi, iki taraftan alacağı yüzde on kom'syondan dolayı pek keyifli idi. Meamafih içinde, benim için, belki yarı na kadar verdiğim peyden ve komisyon- dan vazgeçer, arkadaşıma başka bir yer bulurum ve bu suretle kendisini kadın- k'bar familya! Çok memnun kaldim. İsilden alacağı komisyondan mahrum bıra-| bir kızım ben... O günkü balıkları da şehre götürüp | SON POSTA beleye ver; kuyruğumu da katırına ye- dir! Balıkçı böyle yapacağına söz verdi. Kadın o Ella (1) yı yedikten üç saat sonra üç tans oğlan çocuğu doğurdu. Kö- peğin ve katırın da üçer yavruları dün- yeya geldi. Üç oğlan çocuğu dünyaya çıkar çıkmaz Ayağa kalktılar; ve Usana gelip: — İyami (2)! dediler. Ondan sonra kakao ağacının yanına gidip üç dal kopardılar, Kendilerile beraber dünyaya gelen kö- pek ve katır yavrularını yanlarına katti- İar ve analarının bulunduğu yere gele- rek onun etrafında dansedip şarkı söyle- meğe başladılar; Alla! Kumbelef Koima Abe, Kun, Kıra nellef Şarkıyı bitirince hepsi birden suya daldılar ve nereden geldilerse gene ora- ya döndüler. Kübada yaşıyan Mhtiyarlar bu üçüzle- re: — Koinde, Taeguo ve Odduo! derler, ki yani talih, servet ve kanaat demektir. (1) «Ella., Küba llsininda balık de mektir, (2) Annet YARINKİ NÜSHAMIZDA; Bir yılbaşı gecesi Yazan: Muazzez Tahsin Berkand BA AA İcabinda günde 3 kaşe alınabilir. Bursa Ticaret ve Sanayi Odasından: OZiN baş, Dış, Nezle, Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser. Aded | — Sehopper kumaş mukavemet makinesi ! — 100 kiloluk hassas baskül I — Adi terazi, için müfredatı yukarıda yazılı âletler alınacaktır. Vermek istiyenlerin ! Şubat 1939 tarihine kadar Bursa Ticaret — Öyle insafsız kadınsın, ki bana bu ka | Odasına müracaatle tekliflerini yapmaları ilân olunur. kırım korkusu da olmalı ki, yolun orta- sında benden yüzde onunu alıp ayrılır. ken: — Doğrusu ucuz tuttuk, beyefendi! Yoksa bu iki odayı, mevsim de geçse yüz oluzdan aşığı vermezlerdi. Hattâ yür el- iye, yüz altmışa kiraladığım seneler ol- du. Diye adelâ kelepire konduğumuzu müjdeledi. İhtimal böyle daha da söyle- recekti. Fakat gülerek yüzüne baktım ve NE YT sabaka ile Müfettiş Muavini alınacak P.T.T. Umumi Müdürlüğünden: İsaremizde münhal «35» lira maaşlı müfettiş muavinlikleri için 10/2/939 te rihinde Ankara ve İstanbulda bir müsabaka imtihanı yapılacaktır. İsteklileri8 J aşağıdaki şartları haiz bulunmaları lâzımdır. : 1. — Türk olmak ve ecnebi kadınla evli bulunmamak, 2. — Hukuku siyasiyesine sahib olmak. 3. — Hukuk, Mülkiye, Yüksek İktisad ve Ticaret mekteblerinden ve bunla'8 tekabül eden ecnebi yüksek bir mektebden mezun bulunmak, 4. — Hizmeti filiyesini yapmış, veya sınıfı ihtiyata nakledilmiş veya askeri" ğe elverişli olmadığı sabit olmuş bulunmak veya tecil edilmek. 3. — Otuz yaşından yukarı olmamak «halen devlet memuriyetinde bulunan” lar bu kayıddan müstesnadır.» 6. — Hüsmühal eshabından bulunmak ve haklarında yapılmış tahkikat neti” cesinde herhangi bir suçtan dolayı mahküm olmadığı sabit olmak. ği 7. — Daire doktoru veya idarenin lüzum göstereceği hastanede sıhhat bey tince yapılacak muayene neticesinde, sıhhi vaziyeti bu vazifeyi ifaya müsaid “€ | memleketin her tarafına daimi surette seyahate mütehammil olduğu anlaşılmj bulunmak. İsteklilerin nüfus hüviyet cüzdanı, askerlik vaziyeti, iyi hal, adliye vesiksin — | File aşı kâğıdı ve mekteb diplomalarının asıl veya noterlikten tasdikli suretleri” ni ve halen bir dairede memur olarak müstehdem iseler zati sicil cüzdanlarilt dilekçelerini 4 kıt'a vesika fotograflarile Ankarada P. 7. T. Umumi Müdürlüğü Muamelât Müdürlüğüne, İstanbulda P. T. T. Müdürlüğüne 30/1/9809 tarihine kadar tevdi etmeleri ve imtihanın yapılacağı 10/2/939 tarihinde saat 10 da me# kür Müdürlüklerde hazır bulunmaları lâzımdır. . İmtihan tahriridir. Muvaffak olanlar aldıkları numara derecesine ve münbal aded'na göre Müfettiş Muavinliğine tayin olunurlar. Muvaffak olanlar münhal adedinden fazla olursa muvafakat ettikleri takdirde idarenin diğer münhal hiz metlerine tayin olünabilirler. Kazananla dan müsavi numara alanlar arasında ecnebi Jisana vâkıf olanlar tercih olunurlar. İptidaen memuriyete intisab edecekler «30, lira asli masşla Müfettiş Musvin” liğine namzed olarak ve halen devlet memuriyetinde «35, lira alanlar veya 30 lirada kanun! müddetini doldurmuş olanlar «35, lira maaşla tayin olunurlar. Müfettiş Muavinlerine teftiş maksadiyle seyahatlerinde harcırah kanun ve k#" rarnamesinde yazılı nisbetler dairesinde seyahat ve ikamet yevmiyesi verilir. İMTİHAN PROGRAMI 1. — Türkiyenin iktısad! ve tabi! coğrafyası, 2 — Hesap: Faiz » İskonto, tenasüp. 3. — Malt usulü defteri, Muhasebel Umumiye kanunu. b sail 4. — Memurin kanunu - Memurin Muhakemat kanunu, Ceza Muhakemeleri usulü kanunu, 1609 No. lu kanun, Kefalet kanunu - ve Türk Ceza kanununu8 memur suçlarına müteallik hükümleri, 5. — Türkiyedeki Posta ve Telgraf ve Telefon teşkilâtına aid umumi mal“ ğ | | İ mat ile P, 'T. T. İdaresine aid 2822 No.lu teşkilât kanunu, 65» «18» 4 İbevlet Demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ilânları) Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğünden: di Iran Transit yolunda cer servisine nezaret ve cer müfettişliği vazifesini b iü etmek üzere motör işlerinde çalışmış tamir ve bakım hususunda tecrübeli 78 & memleketimizde, yahud yabancı bir memlekette mühendislik diploması alf | veyahud motör işleri ile alâkalı bir sahada tahsil görmüş kimselerin dıplomâ ve bonservislerinin şimdilik birer tasdiksiz sureti tercümeihal ve kartpostal bü © li yüklüğünde bir boy fotoğraflarile 20/1/939 tarihine kadar Devlet Demiryola” | | Umum Müdürlüğü cer relsliğine müracaatları ilân olunur. «b ERTUĞRUL SADİ TEK HALK OPERETİ TİYATROSU ç Bu ukşam saat 9 de Büyük operet ÜÇ YILDIZ ha ö HİS Eİ ŞAYİA) Pek yakında: Senenin ee #© i Vodvil 3 persie ve kahkahalı opereti MODERN KIZLAR ( Pak yakında İnsan Mabut | yavaş başını yukarıya kaldırdı ve elik karşı çamların arkasında dün akarak N den daha kalın, daha parlak ü ği lâli göstererek: ; — Gökte tıpkı bunun gibi bir hilgl ps” layan bir akşamdı, dedi, bir yaz aşa” annemle Göztepede bir köşke misafirli gitmiştik. Babam, hastanede idi. ç — Nasıl, babaniz hastanede iken Li mi? 2 — Böyle deme, Süheylâ.. bir kaza, ka- derin fena bir cilvesi... Bu tevili ben mi yapıyordum”. Bu te- selliyi ona ben mi veriyordum? Uzakta, tâ aşağıda, D'le çıkan yokuş- tan araba takırtıları geliyordu. Burada, bu tepede-ise şimdi bir kanad sesi bile duyulmuyordu. Yalnız Süheylâ ağlıyor, Süheylâ hıçkırıyordu. Sanki bütün çam- lık, bu genç kızın sonsuz ıztırabımı din- lemek için susmuş, kendi içine çekilmişti, Ah! ben'm için, Süheylânın bu akşam- ki itirafı, dün akşamkinden daha ne ka- dar korkunçtu! Bunu zaten dünkü yarım trafından hissetmiştim ve hakikat ok uuğunu öğrenirsem yaşıyamam sanmış- örn, Halbuki işte yaşıyordum. nefesim axanarak, o kırık dalların, 6 yanık ot- «arla dikenlerin arasına yıkılmamıştım. demek ki bu acıya katlanacak kadar ta- aammülüm vardı. daha da katlanabile- cektim? Hem ona, Süheylâya kendimden tazla acımalı değil m! idim, ben ki bu uurabı henüz yüklenmiştim! O ise, bu nee, bu hisli ruhile hiç şüphesiz bir iğ- falin değil, her cihetçe bir alçaklığın. bir #wkavetin kurbenı olarak iki senedir hiç ximseye açamadığı derdinin bütün ağır- 'ığını yalnız kendisi için taşımıştı ve an- >ak şimdi, ilk defa biraz cürete gelerek, ilk defa bir yabancıyı kendisine herkes- ten yakın bularak açılıyordu. Bari bu müthiş itirafın sonunda bu hıçkırıklar, bu gözyaşları geçince biraz sükün bula- bilse idi... — Nasıl oldu? dedim, nasıl oldu da bu iş başına geldi?.. Hangi fena tesadüf seni — Hayır, diye inledi, hayır, Tuğrul! iu faciaya sürükledi?. Bey. beni unutunuz.. ben size lâyık bir) Şimdi hıçkırıkları kesilmiş, yalnız ba- vücud değilim! Söyledim ya, lekelenmiş | $ını önüne eğerek için için ağlıyordu. Bir lâhza hiç cevab vermedi. Sonra, yavaş bu sessiz, alaylı cevab karşımdaki çene tellâlini derhal susturmağa kâfi geldi. Çünkü, icabında çenesi kadar zekâsı da işlekti, bunu inkâr edemezdim. İçimden- se yalnız bir şeye memnundum, bu ev- den Suphi ile karısının herhalde boşlana- cağına... Ancak şu şartla: onlar da ma- damla kızını fazla söyletmesinleri Güneş battıktan sonra, çamlığın yuka- rısında, Süheylâ ile bir akşam evvelki yerimizde oturmuştuk. Ayni çamın al tında ayni gölgeler içinde Idik. Ellerim gene ellerinde idi. Zavallı yaralı kuş, ge- ne ağlıyordu. Yalnız bu sefer sürekli bir ağlayışla, hıçkıra hıçkıra... Ve ben, gün- düz Madendeki vodvilden sonra burada bir facia pozu, bir facia çehresi ile kar- şılaşmıştım. — Ağlama, Süheylâ, dedim, beni de harab ediyorsun... Ne yapalım, olan ol- muş, yavrum!.. Artık unutmalı bunu... Yalniz yarını düşünelim, aşkımızı, Sü- heylâ... “Evet. size söylemiştim ya. özi yıl #0 vel.. başından dolayı... nl — Demek anneniz, onu yarayan Ki d'si olduğu halde gene davetlere “il yordu? ,e — Annem o meselede kendisini ii zaman haklı görmüştür. Daha ere de bana, baban kıskançlık yapıyor Sie | söylenir dururdu, Halbuki bugün “e yorum, babam haklı imiş. annemi w âşığı varmış... Zaten onun her zams9 * Aşığı olmuştur! yi —.Pekt'o ükşam siz niçin ona Sİ nuz? gd — Ne bileyim, ben! aldattı, Sonr* yak anladım: kendisi Göztepedeki davet€ 7. niz başına giderse başkalarının eri ni uyandıracaktı. Kocası hastanede e kızımı tek başına evde bırakıp Kİ”. eg nerelere gidiyor diyeceklerdi. Belki w zamanda dargın olduğu âşığile Ord iye tuşup barışmağı da hesaba katı li arafih, benim başıma gelecek ER herhalde tahmin etmemişti, edem 7 Gene bir lâhza sustu, Sandım Kİ i sını getirmiyecek... Bu endişe ie yalvardım: e — Devam et, Sühe' artık yâ, Basi öğrenmek isterim, her şeyi... mad edebilirsin... (arkan ef)