SON POSTa İtalyan donanması Bir (Fransız - İtalyan) harbinde bu donanmanın alacağı netice ne olabilir? (“Son Posta,, nın deniz işleri mütehassısı yazıyor | İalyan donanması kruvazörlerinde n üçü bir manevra emasındı. (Öndeki Kont di Kavur zırhlısıdır.) Bu mevzi: etrafında yazılanlar, yapı- lan münakaşalar ve hattâ varılan kümler başka başkadır. Bunlar hakikat- ten âri veya kıymetsizdir, demek iste- miyoruz. Fakat katolik devletler arasın * daki bugü gerginlik münasebetile ei. velâ bu kuvveti ve bilâhare de Fransız kuvvetini yeniden gözden geçirmek pek te faydasız olmıyacaktır, Kara ve deniz kuvvetleri arasındaki farklar Kara ve deniz kuvvetleri arasında ba- sit fakat o derecede mühim bir fark var- dır. Orduların kıymeti, yalnız hemhu- dud bulunduğu komşu ordularla muka- yese edilir. Meselâ, Büsyanım, komşuları ir taraftan, Bari harıl çeyizini hazırlıyorlardı. O, dermansız- Yığını bahane ederek buna iştirak etmi- yordu. Hatt tamamile lâkayıd davra- nıyordu. Ve bundan gazaba gelen 'kalfaların, başını kakar gibi yaptıkla- rı muameleyi tam bir lâkaydi ile karşı- Javordu. Kendisini bu hale düşüren Molla be yin bir daha yüzünü görmemişti. Yal - nız, büvük kalfa Râzidilin, ağzından kaçırdığı — Beyefendiye dua et! O emretti de, sultanlar gibi donanıyorsun. Yoksa se- nin gibi yelloza zırnık bile vermezler - di... Lâkırdıından, Mollanın kendisile Alakadar olduğunu anlamıştı. Lâkin bu anlavıs onun Üzerinde, gururunu okşa- maktan baska h'e bir tesir yapmamıştı. Varacafı adamın ktm olduğunu da merak etmivordu. Ahdı vardı: Onu #evmivecekti, Sade onu değil, hiç bir erkeği, Bundafhı sonra, onlara ram ol- mıyacak. onları kendine ram edecek- H. Cehaletine re#men. kendi kendine felsefe vürütüvordn Bütün insanların ve bilhassı kendisini iğfal ederek bu vaziyete dilsüren cinsin aslen şenaatine kanaat getirmişti. O senaat ve denset! badema kendi zevkine, eğlencesine, İntikamına Alet etmek azminde İdi. Çeşmisil! hamfendi, bir müddet Ri- nâyı eözetledikten sonra, kocasmın buj isde tamamile masum» bulunduğuna! inanmıştı. Bu inanç, kıza karşı muame- lesini yumusatmasına da sebeb olmus- tu, Çekmecesindeki döküntü sırça taş- lardan ona bir cift küpe, bir gül » birde hotoz iğnesi yantırttı. Çeviz sans dığıma da, işlemeli bir hamam takımı, bir iki tane de sırmah bohça koy Eski entarilerinin en ağırlarını bozdu- rup. Rânânın boyuna posuna göre dü- zelttirdi. Hamamcı ile bohçacı Ülfet Banım|iâletile Rânâ hanımlarının - huzuruna Adamcağız, | çıkıp etek öptü, helâllaştı ve veda etti. kendisine ballandırılan bu Zümrüdan-i Molla bey, Kuruçeşmeye, şeyhislâmın günü kararlastırmışlardı. -İrilen: Türkiye, Romanya, Lehistan vesa're ve- #airedir. Binaenaleyh Rus kara kuvvet lerinin, sulh zamanında, memlekete tak- simi sadece bu komşulara göre Yapılır. Bunlardan falan dost, filân düşmandır! O hâlde kuvvetler de düşman tarafintla #uzla, dost tarafında a2 olmak üzere va- tana yayılır. Halbuki denizlerde bu husüiset yok- $ur. O halde hükümetler deniz kuvvet lerini, daha sulh zamanımda, en kuvvet- li ve en uzak devletlerin trarruzu ihki- mallerini hesablıyarak hazırlamalıdırlar. Bu zaruretin kiymeti, denizlerin zengin edici bir vasıta olması dolayısile artmak- tadır. Bugün bir metre de olsa sahili bu- Jünan memleketler için deniz kuvveti ve| kâ kuşunu sabırsız - lıkla bekliyordu. Pazartesi günün - den, kızın çeyizi, bir yük arabasının içinde Aksâraya hamamcının evine gönderildi, Ülfet ha- nım bütün bu. işle- rin başında bulunu yordu. Eve de o gite ti, ve eşyayı yerli İyerine teslim etti, i Bir hafta evvel ko - nakta nikâh kıyıl - mıştı, oRânâya aşçı başı vekil, seyis ile | bahçıvan da şahid olmuşlardı. Güvey tarafından : gelenler ise Aksaray es - naf takımındandı. Nikâh, nafaka 1001 kuruş olarak tesbit | yalısına gitmek zaruretini ideniz ticareti, bir milletin refahı bakı- mından çok mühimdir. İtalyanın vaziyeti İtalya etraf denizlerle çevrilmiş ve yalnız deniz ticaretile yaşar bir memleket olması dnlayısile deniz kuvvetlerine daha ziyede muhtaçtır. Bel ki ordusunun, Düçenin söylediği gibi bü. yük muzafferiyet kazanması ihtimal da“ hilindedir? Ve belki de Amerikaya ka- dar (lo halinde uçacak tayyareleri or- talığa tahminin fevkinde dehşet saçabi» | Ur. Lâkin bunlara rağmen şurası muhak- kaktır ki donanması, harb zamamında, İrem olan ham maddeyi selâmetle taşıya mazse, maneviyattan ziyade maddiyata (Devamı 10 uncu sayfada) Son Posta'nın Romanı :15 “Ah ne bay ın ba Molla Bey: «Bu gece beni taltif etmez misiniz?» bahane! edilmişti. Rânâ nikâh pazarlığını da,lederek erkenden savuşmuştu. Rânâ| İ merasimini de Iâkayıd karşılamıştı. Aş-İlle yüz yüze gelmek istemiyordu. Yal- çibaşi, alırken, t olduğu gibi utangançlık, çekingenlik göstermemiş, soğukkanlı - lıkla ve derhal cevab vermişti. Onun bu hali, kapı yoldaşları tara * ıdan bermuutad fena şekilde tefsire | hı uğramış, kendi hakkında ötedent Azgınlık, hay teyide medâr olmuşt ri ve|fen tai asızık hükmünü |sına, kapının aralığından vekâletini/ nız, evden çıkarken, bunu benim tarâ- Ifımdan kızcağıza verin.. diyerek, kâh- -Iya kadına ikı tane beşi biryerde bırak- mıştı, Bununla, Rânânın ismetini, ak- lınca ödemiş oluyordu. Veda rasimesi bittikten sonra, lüt - edilen haremin kupa araba- nâ ile bohçacı karı kuruldular. Karşılarna da, evi, hamamcıyı yakın- Perşembe sabahı, yengelik vazifesi»|dan görüp intibalarını dönüşte arlat » İni de üzerine alan bohçacı karının de- mak üzere, genç kalfalardan biri otur- İdu. Aksaraya doğru #raba hareket etti, Yolda giderken, Rânânın içini bir- denbire, tatlı bir büzün bürüdü. Ufa- aym Garib ve meraklı soyler 3 Amerika iki yaram çocukla meşgul! San Fransiskodaki maliye hazinesi elektrik “ tertibatı ile mücehhez çelik bir kaleye konulü Girilmesi imkânsız denen bu kaleye iki çocuk g Bundan iki sene evvel, Amerikalılar San Fransiskoda dünyanın en muh - kem, en modern maliye hâzinesi bina” sını inşa etmişlerdi. Bu hazine bina - sının kaleden hiç farkı yok idi. Duvar- larının inşasında bol mikdarda çelik kullanılmıştı. Otomatik tehlike işaret- lerini havi idi. Gi»''ce girenleri ve kaç- mıya teşebhüs edenleri yakalayabi) - mek için hususi gaz tertibatları yapıl- mıştı. Gece ve gündüz otomatik detek- iörler işlemekte idi. Bu binanm muhafazasına küçük bir ordu teşkil edebilecek mikdarda gür - diyanlar tayin edilmişti. Fakat bütün bu tedbirlere, aylarca vaffak olduklarını dışarda arkadaşlarına bildirmek için rer taş fırlatmışlar ve aynı yeli mıya uğraşırken yakalann Çocuklar şu sözleri söylemi$i — Maksadımız alaydır. si mızla iddiave giriştik ve kaza Taya girmek meğerse ne imiş! Biz muvaffak olanı; sanıyorduk! Mahkemeye sevkedilen pek hafif bir ceza verilmiştir. da tecil edilmiştir! Çocukların bu harikulâde ” kiyetleri üzerine Amerikan 798 yi tetkikattan sonra yapılan plânlara rağ, | Zâretini ve bankaları pek birl meh kalenin aşılmaz bir şey olmadı; ığı- | dise ve telâ sı iki çocuk meydana çıkarmışlardır. Çocukların isimleri: William Galla « cher ve Francis'dir. On dört ve on beş yaşında iki kardeştirler. Ru afacanlar su borularına tırman- ,mak suretile üst kata çıkmağa ve pen serenin birini açıp içeri girmeğe mu - vaffak olmuşlardır. Burada gazetesini okumakta olan gardiyana gözükmeden içeri dalmışlardır. Kaleye girmiye mu- Renkli duman çıkaran yeni sigaralar Otto Miller'namanda bir adam sigara içmek zevkinde büyük bir inkılâb vukua getirecek bir icadda bulunmuştur. Bu a- dam sigaranın damanlarını renklendir - meğe muvaffak ölmüştür. Bu yüzden pek yakında kırmızı, beyaz, sarı, yeşii, mor dumanlı sigaralar piyasaya © çıkacaklır. Bu dumanları renkli sigaralara bilhassa | kadınların çok rağbet eyliyecekleri an » laşılmaktadı. r. el var, Cıkken, oânasından babasından, kardeş » lerinden oayrılarak geldiği bu konaj” bir öz evlâd sevgi - sile (bağlanmıştı . Benliği inkişaf et - tikce şuurunda fev- ren peyda olmağa başlıyan en iyi his- ler burada müsaid bir muhit bulmuş olsalardı, dünyanın en iyi bir insanı 0 lacağında şüphe yok tu. Sonsuz bir mu - habbetde | merbut bulunduğu hanımla - #wın ve hassaten dör düncü hanımın ma - 0as17 kıskançlığı, ha - karetâmiz muamele - leri kendisini beyin kucağına (atmıştı. Bunda; zerre kadar kabahati yoktu. Şim- di, bir paçavra gibi, baştan atılıyordu. Bilmediği bir yere gidiyor, tammadığı bir adamın karısı oluyordu. Hayatının şimdiye kadarki safhası ilerisi için ü mid verecek mahiyette değildi. Rân&â talihe, kısmete, kadere, nasibe inanan» lardandı. Ve bütün bu şeylerin değiş mez ok manlar namaz süreleri len hocahanmı, bir gün ders esnasın- da insanların dünyaya almlarında bir yazı ile geldiklerini, mukadderatı tayin eyliyen bu yazının da silinmez olduğu İnu söylemişti. Demek oluyordu ki, ken- kaplamıştır. İ İsenin giremiy ni sandıklar, azzam «Hazine» binasına iki G dikten sonra.... Mahkemeden sonra emniyöi ri çocukları çağırtmişlar ve girilmemesi için ne yapılmak © diğini sormüş Çocuklaf alaycı bir tav — Kapıları lerdir! Me: ' sıkı kapayını& “Nuh gemisini,, Yâ Yugoslavyalı köf Yugoslavya köylülerinden Miloviç geçen şiddetli yağmur bir «Nuh gemisis inşa eylemiş âilesi efradını ve hayvanların! miştir. Prkat geminin ikmali İİ run kesilmesi bir olmuştur. BU”A inşası için bütün varini yoğun İlemiş olan Dragutin üstelik İ miştir. Bu yüzden alacaklıları ye müracaat ederek «Nuh İ haciz koydurmuşlardır. disi için bundan böyle ayni rüp gideceği muhakksk ole tuzsuz bir ömür takdir edim”. Bu aci düşünceler arasınd Aksaraya vardığını ve bir Ki nünde durduğunu tarketmifi bohçacı Ülfet hanımın kolu! çimdikle uyandı, kendine ve — Burası mı? diye sordi- — Evet. Kocan kapıda bek” başlı ol! / Sanki bu tembihe hacet MİLA Mahatleli, Hamdunenin e€” tığı günkü gibi pencerelere © di. Erkekler, teeddüben o müyorlardi; kâhveye kap” Bir, iki sıska, pasakh çocuk yanıma kadar sokulmuşlar, P” karıştıra karıştıra, «yeni İİ ne biçim şey olduğunu görme rakla bekliyorlardı. Önce Ülfet hanım, onun ş da Rânâ ile gerç halayık in“ çacı karı yüksek sesle çektiği gi yi müleakip içeriye girdi. “gi takip eden Rânâyı, avla Osman efendiye tekdim et — İşte, cananı getirdim. yorum, o Uğurlu, kademlidif Rabbım: her ikinizi de bir catsın. a Ve, hamamcı, zevcesine: “efil hizl» deyip da temenna ed uf hanım Ran Aya döndü, ve İ öpsene, kız! ÂyaliP” karısının 1 y diği elini geriye çekti: — Estâ urullah! Buyurut ©) z i Merdivenin ayağ mend, ablasını hatirlami$ı gözlerile, yeni gölen hani ne bakıyordu. Rârâ, çocuği. öf n tebessümle O eğe fena duygular Çıktılar,