Di ? t Evvelki günkü ve dünkü kısımların hülâsası My , Mahkemesinde meşhur hırsız ve Maya muhakeme ediliyor. Müddel- Mmamunun 174 üncü madde ile cesa- Wüyor. Bu maddenin ihtiva Büküm saamdır. eşinin birçok isimleri vardır. Hayrrd- St, AM, Sabri, Altındiş Mehmed. Bu ad devrinin dört paşasının karışıyor: Kenan Paşa, Covad Üye et Paşa, Musaffer Paşa, rat nfzflinin elinde bir mot def - , bunları 1926 da Ankara ba - mahpus bulunan bir tapu kâti- Eski bir zabıta memuru olanı bir mukaddeme ile hülâsa- “ay taşıyor: Köye şubat ayının 18 İnci Sah gü- ipisanesine ikisi yaşlı, biri genç Üy, ahküm getirtiyor. Bunlar üçüncü ko- ra layor Mabköm kanlı canlı bir adamdır. Ye sakin yürüyor. Kirafını dikkatle pakete Adet olduğu Üzere yeni mah- zaman derhal bir merak ve lr, e kâtibi bu gencin meşhur Sa- ine 0 Ve Garafim ona hayatını anlatmağa Vip. Varlığını törak ettiği gün kendid- Myo,» We portakal ağaçlarının altından İRoman devam ediyor” Ka Mağ ata ilk hatırladığım manzara Ü, taş duvarlarla çevrilmiş bü- yar Say, bir avlu, Her tarafta limon, par- n, keçi boynuzu ve zeytin ağaçla - Mp olunan pek yüksek olmıyan dü- “len ın arkasmda, bir kale gibi yük“ ei bir konak. Bu konağın taş Miri de açilmış olan yeşil boyalı Yı olar. Bu pencerelerde, vakit va Prag hayal gibi görünen ve daima yü- Hik Bülümseyen kumral sakallı, tatlı Gy #on derecede yakışıklı, fakat a ieriz ve çekingen bir adam.. » annem... e gürbüz vücudlu.. yeşil gözlü. ke, 29 çiplak bulunan göğsü ve kol * $edef eibi parlıyan.. Olgun ve kıp- ali hiç bir zaman te - dk eksik olmıyan şen, şuh, kır Da, kadın! Tun vücudle yaylana yay'ana du genç ve güzel kadın ne 7a- la gelse, şen gözlerini derhal Konağın pancurlu pencerelerine ka, İ. Ve eğer o zaman o kumral sa Yam, pencerede bulunursa, an - Mp erhal beni kavrar, yerden kaldı- #rma basar. Bir taraftan puse - Ka 'ken, diğer taraftan da o Bry Sakallı adema gösterirdi... Daha hiç unutmuyorum. Miş sonra. avlunun köşesinde, u - Md Yerinde oturarak dalma sizara k, & Tük: içen kıranta, çirkin vüz- Yi, konuşan, saatlerce yerinden kı- P, yan bir adam... Pig daima derin düşünceler Nİ, ağaçların arasında dolaş - By, Sonra, hırıltıh bir sesle beni çe- vi ema pedakimo. ela... elado.. ba du Şağırmalara hiç aldırmam. et Adamdan hiç hoşlanmıyorum. Tep 7âmsan ona: VR kt ederken bile; katbimde p Stbk duyuyorum. YA a olen bu adamın odası bile leri o, fistkatta bir odada ha- gale preyalnaz geçiriyordu. Ben, ans a katta bir odada ya" * ühnemin yatağınm ya- İK bir yatakta yatıyordum. Y Yatağ Uyandığım zaman, anne- aye Üy bos bühuyordum, Onu, ta- Magma ile lâzmlı bir yere git- , Yorum. Bekliyorum, beleli- lUğunu anlıyor. Kendisile samimi| r. Bazan basını kaldırır. Serseri | İ Sonra çocukluğun ve uykusuzluğun te- sirile gene uyuyuveriyorum. Ertesi gün anneme soruyorum. O uzun zaman kaybolmanın hesabını İs- tivorum... Annem, neş'eli bir tebes » sümle gülüvör. Her defasında, beni fk- na edebilecek sebebler gösteriyor. Ba- zan da işi tehdid ve tekdir ile geçiştiri- yor Aşağı yukarı üç yaşıma geldiğim zaman artık enikonu her şeve aklım ermiye başlıvor. Babama (Serif Ali) denildiğini öğreniyorum. Fakat bu isim, bu ar değil. (Girid) adasında âdet ol da bir de (Baki Şerif AV Pakida' a) ta- mdığım adamın isim ve hüviyeti O sırada ve günün birinde, annemin neş'esi birdenbire — soluveriyor. Ve, karşımızdaki konakta, pencerelerin o yeşil. pancürları arasındaki çehre de arlık görünmez oluyor. Anneme. soruyorum: — Nicin ağhıyorsun?, O. daha fezla ağlıyor. Ve beni süne sımsıkı bastırarak cevab veriyor: Hiç. Suallerime devam edivorum: — O, penceredeki adam kayboldu İ Nereye gitti?. İ Hiçkerikh bir cevab: — İstanbula gitti, — Niçin gitti? —Bi çok bi — Kimdi, o? — Vali, Vali Pasais... Evet. zekiyim, Anlayışlıyım... Fa - kat, (Vali.. Vali Pasais..) kelimelerinin mânasını henüz bilmiyorum. Ve anne- min niçin ağladığına da; kat'i bir mâna veremiyorum, ğ . yük bir adam oldu. r. Bir gün I boynuzlu Gene aradan cok geçmi babam, uzüm sakallı ve ça Ve - keçilerin venında rakı içerken, birden- e bere be :n bire kücük sedirinden yere yuvarlanı- a 7 re, portakal yor. gözlerini semaya dikiyor. ağzın-| e e, vehisimlek; dan beyaz bir köpük geliyor... Rakı şi- şesinin dibinde can veriyor Hayatında bir an bile kendisine içim ısınmayan bu adamın ölümüne acıyo- rum. Annemin çağırdığı komşular, onu başından ve svaklarından tutarak boş bir saman çuvalı gibi iceri götürürler. ken, kimbilir nasıl bir his ile dudak - larım bükülüyor. Yanaklarımdan aşs- ği, sıcak birer damla yaş süzülüyor, Bu hazin sahneden, aklımda Kalan yalnız, şu... Evin içine, ekserisi sarıklı- lardan mürekkeb bir kalaba'ık dolu - yor. Komstılardan biri beni alıp kendi evine götürüyor, — Sakın üzülme, Baban, gidiyor. Gene gelecek, Diyor. Halbuki ben, üzülmüyorum... Dalma keçilerin uzun ve çatalı boynuzları arasında ve daima rakı şiselerinin kar - şismda görmeye elhistığım bu askm çehreli, her zaman bir seye dartın gibi duran adama karzı kalbimde garib bir acımak hissi duyuyorum, Ve “(Kâbe) denilen yere pit#fkten sonra da tekrar (Kâbe)ye kumral | f KN X Yazan: ZİYA ŞAKİR Giridde geçen çocukluğum Günün birinde annemin neş'e si birdenbire yok oluveriyor. Bu arada, fısıltı ile konuşanların şu sözleri kulağıma çarpıyor: — Zavallı Şerif Ali Bakidaki... Ölüp gistiği ile kaldı. Ne karısı ve ne de çe- cuğu, ona hıç acımadı, Bu sözler, zihnime takılıp kalıyor. Fakat bana, sarih bir mâna ifade et- miyor, İki gün komşuda kalıyoruz. Üçüncü gün, evimize geliyoruz. Annem, eskisi! gibi neş'eli... Gene çıplak kollu. çıplak göğüslü en- tarilerini giyiyor. Gene başına limon i takıyor.. gene, şakaklarma si- en (İ) yapıştırıyor. ve ge ne avluda gezerken olun ve kıpkızıl dudakları arasından şar kılar o mımldanıyor.. Yalnız, va kit Ovakit gözlerini kaerşiki konağın kapalı pancurla derin derin içli süne bastırarak: — Anah, kardiyamu... Dive söyleniyordu. (Kardiva)nın (kalb) demek olduğu: nu biliyordum, Fakat annemin kalbi İile, o kapalı yeşil pancurlar arasmdaki münasebetin ne olduğuna akıl erdire- miyordum. çevirdiği zaman, çekiyor. ellerini »iğ- * Aradan çok geçmedi. Annem, eve gelen bazı adamlarla uzun uzadıya #örüştükten sonra, onlar gider gitmez beni kollarının arasma çekti: Hayreddin!.. Gidiyoruz. Dedi, Unutmadan şunu da ilâve edevim ki, hayatta ilk taşıdığım isim, (Havred - din'di, Havret ve merakla sordum: Nereye?. — Pabava.. babaya... — Köbeve mi? — Yok. canım.: — E.. baham KAbede değil mi? — O, kaka baba.. asıl cici baba, baş- ka yerde — Nerede”. — İstanbulda. Anladım... Keçilerin çatal boynuz - ları arasında, darsın ve somurtmuş İçehresile hiç durmadan rakı içen adam, | (Kska baba) mı... Ye (Cici baba) m?. Bunun kim olduğunu sormadım... Fakat - çocukluğuma rağmen - haya * tımda büyük bir sır olduğunu da, © anda anlamıştım. Sözü uzatmış olmamak için, teferri- ata ald bir cok kadisatı hazfedeceğim. Ve yalnız bunların hülâsalarını naklet- mekle iktifa evliyeceğim, Annem evimizi, behcemizi ve zeytin- Uklerimizi sattı, savdı. Garib bir mace- raya atıldı. Günün birinde, (Hanya) limanından (Hacı Davud) kumpanyasının küçük bir vapuruna (bindik. Girid adasını terkettik. Allı gün sonra da, bir sabah erkenden (İstanbula geldik, (Arkası var) (1) Girid adasında bez otlardan yapılan siyah hamur gibi bir şeydir. Kadınlar, giy- avdet etmesile hic alâkadar olmuo “İnet makamında tıpkı (Ben) gibi gakaklarına (Baştarafı 12 inci sayfada) — Amirinin sözlerini yerine getirmeğe medbursun!. İşine gelmiyorsa vazifeni değiştir, «süt taşıma» arabasına geç'. O- rada Wstediğin gibi ağır gidebilirsin!. Sen hastaların arzulurına göre değil, âmirle- rinin arzularını göre hareket etmeğe mecbursuni. Doktor Volk o gün öğlene kadar dai- rede meşgul oklu Çarşıya giderek mü- essese için bazı mübayaatta bulundu. Öğ- le yemeğini evinde yedi. Öğleden sonra tekrar dairesine döndü. Akşama kadar bir yığın evrakın tetkikile meşgul oldu. Akşama doğru daireye müfettişler geldi. ler. Doktor Volk, müfetiişlerle beraber bütün müesseseyi dolaştı. Müessesesinin müfettişler üzerinde bıraktığı iyi intiba- lardan fevkalâde sevimdi, Sevineinden el lerini oğuşturarak müfettişlere hitüben: — Görüyoğsunuz ki szami bir dikkatle çalışıyoruz, dedi. en ufak bir hata, şi- kâyeti macib olacak en ufak bir hareket yapmaktan çekiniyoruz. Hele hastanele- re kıyas edilecek olursa müessesemiz a- detâ pırlanta gibidir. Fakat hastaneleri. mizin halini hiç sormayın: Geçenlerde dostlarımdan biri kokmuş balıktan zehir- Venmiş. Adamcağızı, her nedense, karan- tinaya yatırmışlar, Hastahğile hiç müna- sebeti olmıyan bir ilâç vermişler. Üstelik te başını ustura ile traş etmişler. Velha- İsil orası pek feci? Gece yarısı evine dönen doktor Volk, İ karısı Rayeçkaya — Sorma Rayeçka, dedi, bugün onla- rn başına öyle bir iş açtım ki... Deme gitsin! Rayeçka büyük bir safiyefle; si YEY PA göre ikramiye dağıtılacaktır: 4 500 tarihlerinde çekllecelcir. T. C. ZIRAAT BANKASI Kuruluş tarihi: Sermayesi: 100.000.000 Türk Lirası Şube ve ajans âdedi: 262 Zirat ve ticari her nevi banka muameleleri BiRIKTiRENLERE 28.800 Lira IKRAMiYE VERECEK Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesablarında en âz 50 lirasi bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a !le âşağıdaki plâna 4 Aded 1,000 Liralık 4,000 Lira ” "” ” 4 ” 250 "” 1,000 "” Mİ 100) ir A0 100 , S0 , 5,000 , 20 ,, 40 , 4800 ,, 160 ,, 20, 320, DİKKAT: Hesablarındaki paralar bir sene lere ikramiye çıktığı takdirde 9e 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 1 Eylül, 1 Birincikânun, | Mari ve I Haziran m — Kimin başına, dedi?. Şu alçak «ace le yardım merkezi: nin mi? — Neder escele yardım merkezi» nin başına olsun?, Bizim müessesemiz neden diğer müesseselerden kötü olsun!. Benim mevzuu bahsettiğim hastanelerdir. Hani Şu beni iyi tedavi eimiyen, başımı ustura ile traş eden hastare.., — Peki... Ya seni saatlerce kıvrandıe ran, bir türlü otomobil göndermek istes miyen «acele yardım noktasıs hakkında bir şikâyette bulunmadın mı? Doktar Volk karısının bu sualine hig bir cevab vermedi. Çünkü arık uyu muştu, YARINKİ NÜSHAMIZDA; Artık çok geç Yazan; İnci Özkurt L Hava korunma Kai ununun tatbikına i ugün geçiliyor Hava taarruzlarına karşı pasif ko runma kanununun tatbikına bugün den itibaren başlanacaktır. Bu kanu nun tatbik: için hazırlanan nizamna « me de birkaç güne kadar Devlet Şü « rasından çıkacaktır, Yeni kanuna göre bütün vilâyetlerde hava taarruzların « dan korunma cemiyetleri teşekkül edes cektir. Pasif korunma kanunu bilhassa büyük müesseselere mühim vazifeler tahmil etmektedir, Baş, Diş, MWezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. BŞ İcabında günde 3 kaşe alınabilir. gi) OG içinde 50 liradan aşağı