ARAL AL AN © «Acele Yardımı merkezinin şefi dok - © tor Volk. üstüste gelen geceli gündüzlü © bir takım işlerden pek yorulmuştu. Pa - © zarı iple çekiyordu. Nihayet hummalı bir © faaliyet içinde Cumartesi oldu. Doktor — Volk, karısı Rayeçka ile oğlu Marat'ı ya- “nına alarak şehrin dışındaki bir sayfiye- “© de oturmakta olan teyzesi Manya'ya gitti, Hava her zamankinden güzeldi. Manya teyze misafirlerni büyük bir sevinçle karşıladı.. Karşılıklı bir konuşma arasın- dâ akşamı ettiler. Mevsim yazdı. Beyaz © gecelerin hüküm sürdüğü bir zamandı. © Doktor Volk, Manya teyzenin taraçasın - © da keyifli keyifli çayımı İçerken, (derin © bir hazla göğüs geçirerek: — Şu tabist denilen nesne cidden gü - zel bir şeydir, diye söylendi. Şu etrafın © güzelliğine bakın!. Şu beyaz gece iğinde ince tüllerle öslülmüş gibi duran ağaç - İsra bakın!. İnsan kendini çelik gibi sağ- lam hissediyor. Birkaç saat içinde ben kendimi değişmiş buldum.. âdeti bam - © başka bir adam oldum. Ya sen Rayeç - © ka, kendini nasıl hissediyorsun? Kend'n- © de hiç bir değişiklik görmüyor musun? £ Teyzeciğim, siz bu şartlar içinde yaşa - © makta devam ederseniz Hergül'e taş çı - /kartırsınız!, Doktor Volk, karısına yan gözle baka- “rak sözüne devam effi: © — İnsanın burada âşık olacağı geliyor. Ben iki saat içinde on yaş o gençleştim. © Kuzum teyzec'ğim sen bana limonlü bir çay daha verir misin? Doktor Volk, fot'nlerini çoktan çikar - Mış çoraplarile oturuyordü. Masanın al « © funda ayaklarının parmaklarını oynatıp duruyor, temiz sayfiye havasını, âdeta © Yutmak ister gibi, derin derin teneffüs © ediyor, ve burada aneâk bir gün kalsca- © ğa fikrini bir türlü kabul ötmek istemi « © yordu. Halbuki bu bir vakıs idi.. doktor Volk « ancak yarınki Pazar gününü burads ge - — çirebilirdi. Ertesi akşam tekrar şehre, işi — min başına dönmeğe mecburdu.. © Gece yarısından bir hayli zaman sonra © yattılar. Bütün gece Doktor Volk'u, karısını ve © Oğlunu tahtakuruları ısırdı durdu. ” © Manya teyze sabaha kadar o öksürdü. © Tabii bu şerait altında Doktor Volk gö“ © zünü bile kırpması, Fakat buna rağmen » kendisini dem'r gibi hissediyordu. Sabah kahvaltısında kızarmış o balık LU UN © yediler. Manya teyze biraz hasisce idi. “Doktor Volk, Manya teyze görmeden, bir defa önündeki balık tabağını şüpheli şüpheli. kokladı. Sonra oğlunun kulağı - Son Poslanın edebi romanı: 21 tnt “ Son Posta ,, nın Hikâyesi “m Çok Acele Y MAİ RAE IYIL LL, Reçelle tereyağı daha iyil, | Hiç bir şeyin farkında olmıyan Ri yüksek sesle sordu: — Ne o baba, yoksa balık kokmuş mu? Biçimsiz bir vaziyet hasıl (olmuştu. Manya teyzeyi gücendirmemek için, dok tor Volk, kendi porsiyonunu bitirdikten sonra biraz daha İstemek mecburiyetin - de kaldı. Oldukça uzun süren kahvaltı faslından sonra doktor Volk, bahçeye çıkarak şez- longun üzerine uzandı.. Aradan takriben İbir saat geçtikten sonra doktor Volk fe- | nalaştığın: hissetti: Başı dönmeğe, kulak- lari uğuldamağa başladı. Midesinde, â « deta sivri uclu bir taş gezdiriyorlarmış gibi, bir ağrı başladı. Doktor Volk hafifce inledi. Gözlerimi yumdu; kısık bir sesle karısına seslendi. faksf ona cevab veren olmadı. Çünkü ka. rısı, oğlu, Manya, hep birlikte göle, yı - Kanmağa g'tmişlerdi.. Doktor bir defa daha inledi: — Belki de kendi kendine geçer, dive söylendi, şu ödktorlara baş vurmayı hiç sevmiyorum. Fakat çok geçmeden kar - nındaki ağrı o kadar şiddetlendi ki, avaz avaz haykırmağa mecbur oldu. Ayağı kalkmak istedi, fakat kalkamadı. Emek- liyerek, bin bir müşkülüt içinde kehdini taraçaya atlı.. * Velhasıl, kokmuş balıktan zehirlenen sAcele yardım merkezi» nin şefi Doktar Volk, «Acele yardım merkezi» ne müra- caat etmek mecburiyetinde kaldı. karı » sını, b'r ecankurtaran, göndermeleri i - çin «Acele yardım merkezi. ne telefon etmeğe gönderdi. Manya, yüzü kireç gi- bi bir halde doktorun bâşı ucunda otu - ruyordu. Küçük Marat dırdır dırlanıyor, dondurma istiyordu, Değil yalnız şuurunü, fakat insanlık hislerini b'le kaybeden doktor, gözlerini açarak bağır bağır bağırıyordu: — Hayır efendim, hayır!, İşin içinde bir kasıd var: Siz kendiniz niçin balık yemedin'z?. Siz balığın kokmuş olduğu- nu tabii biliyordunuz?. Cevab © verini madam, balığın kokmuş olduğunu bili - yor muydunuz? 'Teyze Marya dövünerek haykırmağa başladır — Gördünüz mü başıma © gelenleri?!. / Hem bunu söyliyen yabancı da değil, kız j kardeşimin. oğlut, Doktor Volk söylenenlerden hiç biri - $ini işitmiyor, sadece inliyordu: ÖGON POSTA ANALI KARAKAN AKARSU UAAAYAN AN RAY UL, kimliği yaptım bayat bira satıyorlar di- ye yüzlerce insanı mahkemeye verdim.. Kokmuş bukk yedirmenin cezası bundan çok daha kuvvetlidir. * Otomatik telefonun madenf sesi şun - lari söylüyordu: — Lütfen on kapiği kutuya bırakınız!, Bir kap k, iki kepik, üç kapik, dört, beş. altı, yedi, sekiz, dokuz, on kapik!, İste - Ğiğiniz numarayı veriyorum; konuşabi- Tirsiniz!, Doktor Volk'un karısı Rayeçka büyük bir heyecanla: — Orası «Acele yardım merkezi: mi' diye sordu. Doktor Volk hustalandı! İ- şitiyor musunuz, doktor Volk ağırca has talandı?. Sizinle doktor . Volk'un karısı konüşuyor.. Derhal buraya bir «cankur - taran» gönderiniz!. Adres şudur... Oldukça neş'eli bir ses: — Affedersiniz, dedi, fakat biz ecan - kurtaran» 1 şehir dışına gönderemeyiz!, Otomobilimiz ancak şehir hududu için - deki vak'alara gidebilir. Rayeçka, yalvardı, yakardı, telefonda- ki muhatabı duysun diye yüksek sesle inledi.. Merhsmetten, ölüm halindeki bir insana yaröım etmeği emreden insanlık borcundan bahsetti... Yalvarmanın para etmed'ğini görünce bağırıp çağırmağa başladı. Karşısındakileri, meseleyi gaze- telere aksettireceğini söylemekle tehdid etti. Nihayet, iyileştiği zaman kocasının, bepsin'n csnına okuyacağını söyledi. «Cankurtaran» otomobili ancak dört sa at sonra vak'a yerine geldi. Doktor Vol- kun kıvrandığı oduya giren sıhhiye me « mMuru? — Doğuran kim? diye sordu, Doktor Volk, acı bir istihza ile — Bana yardım etmeniz için mutlaka benim doğurmam mı lâzim?. diye sordu, Sıhhiye memuru, bütün odayı dikkat le gözden geçirdikten sonra, sert bir ses- le: — Görüyorum ki, dedi, burada doğu - ran falan yok. Bizim otomobilimiz mün- hasıran acele doğum vak'alarına tahsis edilmiştir. Şu halde sizin ihbarınız sahte bir #hbarmış. Hakkınızda şikâyet etsem mutlaka mahkemeyi boylarsınız!; Fakat haydi neyse, gene yiğitlik bende kslsın', Sihhiye memuru bu sözleri söyledik - ten sonra gerisin geriye dönerek sert a - dımlarla Kapıya doğru yürüdü. «Cankurtaran» otamobilile bir gez'n - ti yapamıyacağını anlayan küçük Marat,' Il Yazan : — Oğlum Marat'k, dedi, balık yemel. | ye vereceğim! Ben dört sene belediye he-!hiye EEE Yü. Herman - Çev memurunun ardından kapıya atıl - dı, Fakat sıhhiye memuru, arkaşına bile bakmadan otomobile kuruldu ve şoföre: — Çek!, Kumandasını verdi, Otomobil hareket etti. Doktor Volk büyük bir elemle söylen- di: — Şu sAcele yardım merkezi» ne ya - man bir müessese imiş de bizim haberi- miz yokmuş!. İkinci «Cankurtaran: otomobili ancak gece yarısına doğru geldi.. Doktor Volku sedyeye yatırdılar.. Rayeçka ile gözleri (uykulu Marat otomob'ldeki küçük san - i dalyalara oturdular. Otomobil hareket etti. Şoförün sop seferi imiş. otomobili i başka şoföre devredip evine © gidecek - miş!, Onun için arabayı bir çılgm gbi sürdü. Zavallı doktor Volk, yedi - sekiz defa başını otamobilin kenarına çarptı. Nihayet kalkıp, #sdyenin içinde otur - maktan başka çare göremedi: Çünkü 0 - tururken daha az sallanıyordu. Otömebil'n içinde oturmakta olan sılh- i rinden birinde tatlı tatlı uyku kestiriyor- du.. şoförle diğer sıhhiye memuru, yanık Wir şarkı tutturmuşlardı.. Telefon direk- seri, ağıçlar yıldırım g'bi aksi istikamet. t8 uçuyorlardı. Doktor Volk, şiddetli ağrılarına rağ - men, bütün bunları alâka ile takib edi- yor ve kendi kendine: — Bütün bunları bir yoluna koymak gereki, ölyordu.. * Umumiyetle Doktor Volk çok namus - ln bir adamdı. Ne otomobildeki sıhhiye memurlarına, ne şoföre, ne de en yakin «Acele yardım noktası» nda, kendisini muayene eden doktora, (kendisinin de bir doktor olduğundan bahsetmedi. Bu suretle mevki ve vaziyetinden istifade e- derek hususi bir muameleye tabi tutul - masını istemedi. Doktar Volk, hiç te fena sbhatli bir a- dam değilmiş!. Uzviyeti, içindeki zehir- lere tedricen galebe çaldı... Doktor, her | geçen gün biraz daha iyileşmeğe başla- dı, Bir doktur olarak değil de alelâde bir basta vaziyetinde hâstahede yatmak, doktor Volk :çin: gittikçe enteresan bir hel almağa başladı. Kendisine bağlı bir müesşesede, sira neferi hastalara nasil muamele edildiğini bundan iyi tetkik et- mek mümkin değildi. müessesesinin bü- — Aman Allahım, ölüyorum!, Koca ca | avaz avaz aflamağa başladı. Doktor Volk, |tün kirli çamaşırları tömamen önünde, dı göreceksin. Ben seni nasıl mahkeme - Yazan: Halid Fahri Ozansoy © Yoksa, ay ışığında, başını denizden tatlı | Demek ki ben de, yavaş yavaş, dünkü te- tatlı esen serin rüzgâra vererek dolaş 'miz sandığım benliğimden sıyrılmada- çocuğu kulağından çektikten sonra, sıh- gene kendisi isyan elmez mi 1d1?... Am- ma ihtimal iyi ki bilmiyor, hissetmiyor, yoksa utancından evvel dehşetinden ö- lürdü! Sevgili Süheylâcığım, bak, sarki kar- şımdasın gibi seninle konuşuyorum. Se- minle derdleşiyor, senin deri'ni kendime de derd ediniyorum. Hani şu odamın du- varında, yahud hayır şu masamın üstün- de bir fotografın olsaydı yok mu, © 7a- man semi büsbütün karşımda sanacak. tım. O resmini şu yazihanemin gözüne sereserpe duruyorlardı. nun bekcisi, bu noktada yarın ne göre- İceğim?.. Hayalinle dolan bu gözlerime ne görünecek?.. Kanlı bir gurub mu, yok- sa aydınlık bir sabah mı?. Hangisi, AL lahım, hangisi?.. İKİNCİ KISIM I Sabahleyin bizimikiler ben uykuda İ- ken plâja gitmişler, kendim geç kalmış- hiye memuru, otomobilin rahat köşele «| “ması ona bilâkis iyi gelir, Beyni dinle- «nir, gece her zamandan daha rahat uyur! © Burada itiraf etmeliyim ki eniştemin, * karşısındakileri inandırmak kudreti çok fazladır. Hani, içyüzünü herkesten iyi bilmese idim ve hele bir akşam Naciye hanıma, sarıtışını görmese idim bü söz- “lerine ben bile kanacaktım. VakiA ben © gene kanmadım amma babam kardı, an- nemle ablam kandı ve ötekiler hep sevin. — diler, turda daha kalabalık olacağız, da- © bu cok eğleneceğiz diye... Halbuki asıl “eğlenecek, zevkedecek olan eniştem... 'arımı şimdiden hazırlıyor!.. Herhalde imân adam. evet yaman.. fakat iğrenç ede... Wi « Bir taraftan yakmdaki bu tur hazırlığı # münakaşasını dinlerken, bir taraftan da # Süheylâyı düşünmekten kendimi alamı yördüm. Hattâ en çok onu düşünüyor- “dum. Bu geğe turları €snaşında kendim Blhass? Onun bineceği arâbaya binmeği Sakima koymuştum. Hey! bu deftere bir ig daha Yazmıştım ya: insan çok sefil “bir mahlük!. Büzen öz kürdaşinin ziya. Bina bile kendi menfaatini güdebiliyor! yun . Değil mi ki. sinirlendiğim, iğrenç bulduğum bir desisede ib'le kendi hisseme zevkimi düşünebiliyorum. Zavallı Süheylâ!.. Akşam bana anlat- |tıkiarın İçimi paraladi - yavrucuğum!... İnan ki bedbaht babana senin kadar ben de acıyorum, anana senin kadar ben de lânetler savuruyorum, Hiç şüphesiz, de- mirden bir kuş kafesini kocasımn başına fırlatacak kadar katilleşen o kadın çek korkulu bir mahlük.. baban da onu affe- debildiği ve sonunda hayatını sakatlıyan bu hâdiseyi bir otomobil kazası diye orta. | ya sürebildiği için o nisbette hayret edi- lecek, evliya denecek bir insan... Fakat onun bu faclasını, karısının canına kas- dini böyle gizlemesi he içindi, Süheyl. cığım .. Herhalde yalnız, ailesinin etra fında bu yüzden bir dedikodu uyanma- sın ve karısı bir mahkeme kararile hapse girmesin diye değil mi,... İşte o, anmone, hiç lâyık olmadığı halle bu büyüklüğü gösterdi, omur cinayetini böyle kâpattı,. tarama haklı yn bu iş”. Zavallı adam, asıl lekenin, en müthiş lekenin gene 6 kadın tarafından alnın sürülüğünü bilseydi ona Karşı bu merhâmetina bu Tütfuna kilitler, her gelişimde odamın kapısını | tm. Süheylâya verdiğim sözü hatırlıya- kapayınca hemen çıkarır, şuracığa, ma- samın üstündeki şu küçük saatin kena- rina diştirirdim, Fotografın bana gülüm- sesin isterdim ye resmini öyle çıkarır. dım. Yoksa ağlar çehrenle karşılaşmak hiç istemezdim, Yalnız korkuyorum, Sü- heylâ, ah çok korkuyorum, © gözyaşla- rında ârmenin vaktile babana Yaptığı zu İlimden başka bir kederin de İzi olmasın diye... Hani o «Bilseniz.. ah daha bilseniz., ben ne bedbaht kızım!» deyişin yok mu?. işte en fazla beni o söz bitirdi. Neydi o, baş- ka söylemek istediğin?.. Yoksa?.. Hayır, kabil değM.. bu olamaz... Bunu akiıma getirmek bile senin saf ve masum İvarlığına karşı bir cinayettir. Çünkü sen ” /temizsindir, Süheylâ.. öyle değil mi, yay. Tum, bir konca kadar İekesiz ve temiz... Fekat niçin o sözü şöyledin?. beynime o şüpheyi soktun? Anlıyorum, seninle daha çok konuşa- Gaklarımız var. Yalnız dilerim ki eldan- miş olayım.. korkum hakikat çıkmasın!., Düşün, eksi takdirde ben ne olurum?,, Yasıyabilir miyim o zaman? Anlıyorum, hayatımın asıl şimdi dö üm noktasındayım. Ben, Âşıklar Yolu Niçin rak acele giyinmeğe başlamıştım ki, ka- pimin önünde bir arabanın durduğunu işiltim. Biraz sonra hizmetçi İstanbul- dan misafir geldiğini haber verdi: — Bir bey, dedi, sizi istiyor. Salona indiğimde Suphi ile karşılaştım. Beni: görünce, sevinçle yerinden kalktı ve İki elini omuzlarıma yapıştırdı: — Sana iyi bir haberim var. Nevinle evleniyorum. — Ya. tebrik ederim. ben zaten tah- min etmiştim. Yalan söylüyordum. Hak'katte hiç bu neticeyi kestirememiştim. Hele bu ka- dar çabuk! Dostum anlatmağa başladı: — Hani sen o gün geldindi ya. Ada- dan konuşmuştuk... Ertesi gön de Nevin- le aramızda bu bahis tazelendi... Nevin Adayı çok seviyor. inkat beraber gel- memiz İçin evli olmamız lâzum.. zira iki- mizi de tanıyanlar çok.. zaten İstanbulda da sağdan soldan dedikodular işitiyoruz. Bunun üzerine diişündük taşındık, bak- tik başka türlü olmıyacak.. benim fik- rimse ne zamandanberi hep bu idi. Yal. nız Nevin biraz tereddüd edi; lenirse belki çocuğu babam AARLANL ANKARA ardım iren: H. Alaz alllllli Doktor Volkun bizzat kendi mü hakkında edindiği intiba hiç te iyi dı, Niçin mi7. Doktor Volkun tâbi ğu munmeleleri öğrenecek olursanız ! de bu kanaate gelmekle siniz: Evvelâ: Doktor Volkun balıkla lendiğine, her hedense, inanmak diler. Zavallı adamcağızı temaruz le itham citiler. Onu tek bir odaya, © ridhaneye kapadılar. Sonra, gene her & dense, zavallı âdamcağızın başını ile traş ettiler,. ve, hepsinden mühit ona, zehirlenmiş insanlara hiç te memesi İâzm gelen bir Mâç verdiler. aşağı kend tedavi edenler kadar P? doktor olan dekter Volk, ilâcı içmek istinkâ? etti, İlâcı getiren hemşire omüğ larını silkerek: — Canım isterse iç, dedi, sanki bizi murumtuzda... h Doktor Volk, ertesi sabaha kadar # rantina odasında kaldı. Sabah olur © maz, kendisin! oldukça iyi hissettiği İS taburcu edilmesini rica etti. Esasen © alıkoyan da olmadı. Hemen hastan çıkarak doğruca kendi işi başına, i yardım merkezi» ne yollandı. «Acele yardıın merkezi nin Jarı onu büyük bir sevinçle kı Teker teker gelip elini sıktılar. «Göl miş olsun!» dediler; Hattâ yardım ? kezinin «nakliyat bürosu» şefi Marya Livovnu kendini tutamıyarak d tor Volkun boynuna sarıldı; her iki nağından öptü.. Bu shoş gelin! faslı bittikten hergünkü iş faslı başladı. «Acele merkezi» şefi doktor Volkun yamna a essesenin başşoförü girdi. 5 nurmdrö” «can kurtaran, arabasının şoförü riyevden sikâyet etti, Anufriyev sını çök yavaş sürüyor, dalma gecikii mş!,. Doktor Volk şoför Anufriyevi mına çağırdı. Başsoförün şikdi; bahsetti: — Bak oğlum, dedi, âmirin senden # küyet ediyor, otomobilini çok ağır yormuşsun!. Vaktinde nöbetine miyormuşsun!, 5 numaralı «can kurtaran» İ şoförü kaşlarım çatarak: işa Ne yapayım, dedi, kabahat b E Hizh gittiğim zaman fazla smtı yapıyor diye hastalar şikâyet yor. Doktor Volk kat'i bir sesle; (Devamı 13 üncü mez diye.. halbuki münasebetimiz fi dana çıkalı elbette kocasının da ki gitmiştir. Öyle değil mi?.. Sonra ben N vini seviyorum, o da beni seviyor. Böİ” iken evlenmemizi gelecek yıla ne bırakalım?.. Doğru değil mi amma?.- Suphi, aşkının heyecanı içinde o K8€ coşmuştu ki durmadan anlatıyordu. turduğu koltukta ikide bir doğrulu) elerile, kollarik o bareketler kaşlarını kaldırarak, gözlerini açarak X neş'esinden, hemen hemen eksiği görünen sapsağlam otuz iki dişini bir göstererek sir'tıyor, gülüyor, vurup kahkahalar savuruyordu. Nihsi yoruldu ve köşesinde, uzun müddet Si kalandıktan sonra durulan bir göl 8 sakin, hareketsiz kaldı. i Şimdi söz sırası benimdi. Fakat ne #” liyecektim? Onun bu sevincine ilâve bengi sözü yaralı kalbinden çı tum? Sevgi bahsinde ben ondan değilim ki... Yahuz tebriklerimi rarladım. Karısile sandetlerini Suphi benim bu birkaç cümlem esi” da oldukça nefes almış, dinlenmişti. #5 tik meselenin ikinci faslına a — Nikâh, haftaya Pazartesiye, d Beyoğlu aikâh memurluğunda... B şahidim sen olacaksın?., Eski a: bu lütlü esirgemezsin değil mi? Hele bu sabsh, böyle bir teklif Ki sında bulunacağımı hiç aklıma g dim. Maamafih Suphinin bir gürü do” Ti içinde nikâhına şahid olarak beni mesi gururumu okşamıştı. Bu hisle püna Sarıldım: — Tabii Suphiciğim, dedim, bu için büyük bir şeref ve saadet. senin pi yordu: ev-|bi kıymetli bir arkadaşın nikâhındi hiç gönder-İhid olmak... (Arkan 9