— Hergün Milli Müdafaanın İçtimat tarafı Yazan: Muhittin Birgen ünyanın yeni bir mücadeleye doğru gittiğini gösteren alâmet. ler ne kadar çoksa, milletler — arasında makul bir anlaşma ve medeniyet için hu- Zzur ve refah teminine doğru çalışan â - miller de o kadar az görünüyor, Mer şe- yi bir ta: bıraksak, muhtelif devlet - lerin yeni sene harb bütceleri ıçin hazır. aadıkları hesablar hakkında bir vakıı - tonberi neşredilen haberler — zihinlere gdehşet vermeğe küfidiş, Türkiyenin hü - tün bütcesinin —iki ve hattâ üÜç mislin! almız milli müdafaa tahsisatı olarak a- an memleketlerin sayısı az değildir. her millet için milli mücafan meselesi en mühim bir hayat davaw olu- yor ve her şeyden evvel bu ciheti dü - şünmek, her millet — ve hattâ her milli ferd için günlük bir vazife şeklini alıyor. Bu arada, Türkiye gibi coğrafi vaziyeti itibarile bir kısım dünya yolları üzerin « de bir köprü, ve bir kısım milletler ara- sında bir ittisal unsuru olan memleket - ler için milli müdafaa — kaygusunun e - hemmiyeti elbet daha büyüktür. Bu ha - kikatı da, yukardaki mülâhazalara ay - rıca ilâve etmemiz lâzım. * Zamanımızda milletlerin müdafaa va - gıtaları yalnız silâhtan ibaret — değildir. Onun kadar ve belki de ondan daha kuv- vetli olarak millit müdafaada rol sahibi | unsurlar ve ömiller vardır. Bu âmillerin bir tanesinden çoktanbe - ri bahsedildiği için onu pek iyi - biliyo - Tuz: İktısadi müdafaa. Her millet, disine mükemmel teşkilâtlı bir o cude getirmeğe mecbur — olduğu kadar Mmükemmel teşkilâtlı bir iktısad makine- Bi tesisine de muhtaçdır. Bunu yapma - di mı mutlaka mağlüp olacaktır. Fakat, milli müdafaa bahsinde kadar n vü- silâh r, iktışad kadar mühim başka bir| r vardır ki bunu biz henüz — bülün kuvvetile ölçmüş Ve tanımış değiliz. Bu unsur da şudur: Bir milli camia içmde yal niz milli bir hi andan ilham alan bir Vatanseverlik değil, belki de bu mi mianın bütün temellerini teşkil eden iç- timal » selerde sağlam bir pâyid. lik hâkim almak mdır. Heyecan halindeki vatanseverlik, bü « tün heyecanlar gibi, çabuk parlayan, in- Hilâk dakikasında çok iş yapan, — fakat, infilâkın kudreti geçtiği zaman yavaş ya- | vaş sönebilen bir şeydir. Halbuki, bir ne- miyetin femellerinde yaşayan mukave - met kuvveti böyle değildir. Bu kuvvet, milleti her zaman heyecan halinde tu « tar. Başka bir ifade ile Efsane ruhu, kahrama heyecam yu- karı ve yüksek bir duygudur. Bu, her ce miyette, ve her millette, kendi Ka - man zaman gösti Fakat, nal te - melleri saığlam k muş olan bir cemi- yet içind. Tuh küvveti, 0 cemiyet için dalma heyecan kaynağı olur. * Biraz daha izah edeyim: Vatan sevgi. si, sade gönüllere göklerin ilham et Mâhi bir duygudan ibaret değildir. Bu tarzdaki duygular, yukardan #lham gel- Mediği zaman, büsbütün çürümese - bile uykuya dalahilir. Vatan sevgisi, yerden, vatanm taşından, toprağından, havasın- dan ve nihayet ferd ile cemiyet ve va - unu söyliyeyim: günkü milletler için bu tarzda bir ve . 1 her vekitten ziyade lüzımdır. cihan harbinde Rusyayı vıkan kuvvet, sade Alman orduları değildi. o geniş memleket, vaktile daha büyük a& - keri istilâlara göğüs vermişti. Cihan har- binde bunu yapamadıysa bımun sebebi, Çarlık Rusyasının içtimaf Çürümüş bulunması asının bugünkü yıkılışımı da ayni sebeb fte aramak lüzimdir. — İlk Yunanıstan ve büyük Romayı yıkan kuvvetler de bun- Tardan ibaretti. temellerinin « Koskoca Çin kıt ik Şimdi işin daha konkrı adeşi « Bi 'et ifadesine ge Bir cemiyetin ve bir milli camlanın sağlam bir ternel üzerine oturması VE Vö fanseverlik duygusumun daimi bir heye - €2 kaynağından kuvvet alması için bir Kkaç şart lâzımdır. Bunlar da şunlacdır: (Devamı 19 uncu sayfada) İ detlerine uyularak ta düğün günü, ba -| Resimli Makale: İnsanı insanlıktan çıkaran' başlıca kusurlardan bahsedar- ken: — İçki, sefahet, kumar, diye sayılır, ve bu üç kusur sirer hacalet damgası olmakta yekd'ferine müsavi görülür. Haki- katte aralarında büyük farklar vardır. İçki gerçekten fenadır, insanı ölüme kadar sürükliyebilir, fakat azıtı ayyaşların arasında vazgeçenler de görülmüştür, nitekim ev bark sahibi olduktan sonra model hayat yaşıyan eski sefihleri de tanırız, fakat kumar için ayni şey söylene- mez, başlangıç tarıhini biliriz. hitam tarihini ancak ölüm Başından bir köva Soğuk su dökülecek Olan Siyamlı gelin lardan biri: cinsindendir. nizdir. celir, erir! Bu genç kız 22 yaşındadır. Siyamlı - dır. Yakında eski Siyam Kralının evlâd- kığı İle evlenecektir. Eski Brehmen â - şından bir kova soğuk su dökülecektir. Gelinlerin başından su dökmek, «nikâh- ta saadet» manasını ifade edermış! SON POSTA Pa | Kedi gerine | Aslan besleyen kız İçki iptilâsı nasıl bir tek kadehle başlarsa, sefahetin mü- kaddemesinde nasıl masum bir eğlence görülürse, kumarın ilk adımında da barit bir talih oyununa tesadüf edilir. Bu, evvelâ adı bile mevcud olmıyan âdi bir kâğıd, bir zar, bir bilya oyunudur, fakat yâğıd, zar ve bilya çok göçmeden po- ker, bakara veya rulet baline gelir ve öyle bir iptilâ halini Alır ki artık önüne geçilmesi mümkün değildir. Poliste, mah- kemede ve mezar taşında nihayet bulur. Talih oyununa baş- lamamak her zaman için insanın elindedir. Fakat başladık- tan sonra önüne geçebilecek kuvvet henüz icad edilmemiş- tir, SOZ ARASINDA Herg”n kir fıkra Peyniri kavanozundan : yalayan Bir mecliste hasis bir adamdan bah- sediyorlardı. Hasis adamı iyi tanıyân- i t $ 4! — O permiri kavanozundan yelayan l Değdi, fakat bunu söyler söylemez ? tam karsısında oturanla gözgöze gel- İ giler, Karşısında oturan da hasisliğile | meşhurdu. Pot kırdığını farketti. Te- j & gile kalktı: Hasis adama bakarak: — || — Gerçi sizin için de muktesid der- j ler amma, nihayet onun gibi değilsi- ı Hasisş adam cevab verdi: »— Tabil değilim, hiçbir zaman pey- mizi kavanozundan yalamam. Çünkü yalana yalana nihayet kavanoz da in- Önüne geçilmeyen hastalık.. — 13 yaşındaki # Krala karşı | Suikasd teşebbüsü 4 Danzigde ilk defa iki kadın idam edildi Danzigde iki kadın, muhtelif cinayet tan arasındakt münasebetlerden çıklığı #uçlarından dolayı başları balta ile kesi- Zamandır ki kuvvetli olur ve gönüllerde | lerek idam olunmuşlardır. Şimdiye ka- her zaman heyecan uyandırır. İşte, bu -| dar Danzigde bir kadının idam edildiği H TER Bir meslektaşımız senelerdenberi tahayyü! etmektea oldu- ğumuz büyük turistik etomobil yollarının nihayet başarıldı- ğanı farzetmiş, yazdığı bir yazıda: — Alâ, âlâ!. Asfalt üzerinde kayacağız. Her adırıda bir tarihi hâdise çeçen bu maceralı toprakları dolaşacağız. Öte- de beride tarih! harabelere de rastlıyacağız.. fakat nereye gidiyoruz? İşte ezeli bir mesele: Nerede geceliyeceğiz, hattâ öğle yemeğimizi nerede yiyeceğiz, diyor. Dün Pazardı, biraz öinlenmeyi düşünürken sabahleyin er- kenden bir arkadaş küçük otomobiline binmiş, geldi: — Yağmur, soğuk, belki de karlıyacak bir havada bi kır gezintisi, deniz kenarında bir öğle yemeği hoşuna gitmez mı? dedi. Teklif cazibdi, çıktık, Evvelâ Floryadan geçtik. Her ta- İSTER Eski Çekoslovakyanın en güzel kızı, Mile Reymenova şimdi Londrada bulun- maktadır. Genç kız, kedi köpek besliye- İNAN İSTER yedik. Geceye doğru İst: İNAN, IİSTER, nan, memleketine dönerken de yolda kerdisine suikasd yapılacağı anlaşıları Siyamın on üç yaşındaki çocuk kralı, Ananda, izel elbisesile, Bangkok'ta mil N stadyomda kız atletlerinin geçid res- minde bulunmuştur. —e wanlar kralı da sahibesine pek mutıdir. Onun peşinden ayrılmaz. Genç kızı gölge ceğine tri bir aslan beslemektedir. Hay- | gibi takib eder. İNANMA! raf kapalıydı. Küçükçekmece, Büyükçekmece derken uzan- dikçe uzandık, deniz kenarında bir lokanta arıyorduk. Uzun- ca bir geyahatten sonra sıcak, temiz bir yer peşindeydiğ, köyleri lokantasız, küçük şehirleri de denize sırt dönmüş vü- ziyette bulduk, deniz kenarında nasihimiz yokmuş, biraz da karaya dönelim, dedik. Yol bizi evvelâ Çorluya, sonra Lüle- burgaza götürdü. Öğle yemeğini sahanda pişmiş ikişer yu- mürta halinde temiz, fakat kirasesiz, sokak içi bir lokantada tanbula dönmüştük, sicak bir odaya ka- vuşumca gündüz okuyâmadığımız gazetelere bir göz atmak istedik. Gözümüze meslektaşımızın az evvel naklettiğim sa- tırları ilişti ve asfalt yolun bugünkü vaziyette iktısadi hayat için çok faydalı olmakla beraber turizm cereyanlarını uyan- dırmaya yetişmediğine inandık, fakat ey okuyucu sen: İNANMAI! Sözün Kısası Azizlik gi D E Talt zizlik. oldum 'olası hoşlandie ğim, zevk.duyduğum bir şey* dir. Ancak, hoşa gilecek azizliğin de şaf” - tı, şurtu vardır. Evvelâ nezih olmalı, sa* nıyen kimsenin zararını mucib, haysiye” |tüni kırıcı mahiyette olmamalıdır. | Eskiden, azizlik sevenler çoktu. Galit ba, harbeden önceki hayatın kolaylığı, bâ* sitliği, gönüllerin o zamanki terahlığli insanlara azizlik düşünecek ve azizlik ©* dip te bol bol, doya doya gülecek Vi ve fırsat bırakıyordu. Herhalde, frenklerin «pince sans rire? dedikleri - ciddiyeti elden komayan - «â* ziz> ler zümresinin son yıllarda gitlikçi azaldığını görmekle esef ediyordum, MO* , 6.çeşid kimseler hâlâ varmış. Geçtlii gün elime geçen, epeyce ciddi bir me&t muada, şahsan pek sevdiğim ve ilminü ve olgunluğuna karşı saygı besiediğilik mekteb arkadaşım Sedad Zeki Örsün bil kabilden bir azizliğine rastladun; hatıl” ladıkça gülüyorum. Azizliğin, demin zikretmeyi — unutü ğum üçüncü bir şartı da, ona maruz #” lanların işi ciddi telâkki edip, tâbiri yaresile faks basmalarıdır. Sedadın, şili” di arzedeceğim azizliğinde bu şart ta sıl olmuştur. İşte, beni de, ssir okuyanlacı da, S0f suz bir kahkaha krizine düçar eden BZf lik! Dikkatle dinleyin: «1938 Ankaras. — Yeni Ankaranifi manzarası, ki oraya ahiren avdet ettifli epeyce şüren bir gaybubetten sonra, Tw humda uyandırdı bu şehrin ilk ğümde bende hâsıl ettiği tesirin hatırtt sını, fevkelâde keskin ve plâstik bir har yalet halinde, bir nevi miraj kuyvetile.? « Bu oldu ruhumda ilk defa canlanidi? ran bir hâdise muazzam teşebbüsünü kımın.. ve ırktaş muasırlarımın ki Ç yorlardı, ateşli ve dâhi bir - inkılâbemili irşad ve işaretile bu yorgun diyariü göbeğinde kurmak yolunda modern niğin bir kalesini..> Şimdi, karilerim, siz de beni, hâşi, # lay ediyorum, azizlik ediyorum. saftl nız, değil mi? Vallahi değil! Ben bu $47 tırları Yücel mecmuasının İlkkânun tarihli sayısımın 199 uncu saylfasın! harfiyen iktibas ediyorum. Bu gerib edebiyat (!) m başında göYÜü hülâsa edilebilen bir de mukaddeme Gir: «Osmanlı nahvi, türkçenin medrese sarığı gibi bir belâdır.. onun ’t şünden Türk edebiyatı nesirde, son V? Jara kadar hiçbir şöhret verememii Simdi nahvimizi, nümunesi yukarıda g rülen mantıkt (!) kalıblara dökerek HÜ nayı, anlaşılır - Allah için! - bir hale 2” yarsak, bu eksiğimizi telâfi ederizi” Sedad Zeki Örsü tanıdığım için, bu çoluk çocuğa azizlik ettiğine, onlafl da kemali safiyetle bu tuzağa düştüki” rine hemen hemen 'inanç getiriyi Yökün < haydi ben de yeni nabvi M söyliyeyim » o sözler ki yazılmıştır !“": 'Tahlta geçmek üzere mektebten alı-İrıda yent Türk nahvine olsun için (8 ve heniya benzerler çok deli saçı ki dinler hergün Bakırköydeki ıard”"' lar, telâkki edilseler eiddi, gülerler BÜ İlara yedi iklim dört köşenin on gülü adamları! İlâhi Sedad Örs! İlâhilerle güvey gi sin, e mi?. , TrE , NT A EKzssrr —- 4 B aç -