|» Vaktile bir köyde iki kardeş vardı. Köyün toprağı verimli, suları boldu. Fakir bir silenin çocukları olan iki kardeş gece göndüz durmadan, çalışır- lardı. Fakat kendi toprakları ve hayvan- ları olmadığı için para ile zengin bir a- damın yanında iş görürlerdi. Bu zengi- Bin gayet geniş tarlaları, bir sürü hay- Yanları vardı. Tarlaları süren, eken, ekini biçen, pa- Zara götürüp satan hep bu iki kardeşti. " İhtiyar zengin pek hasis olduğu için, bü- “Hün işleri çok az bir para ile çalıştırdığı Bu :ki kardeşe gördürürdü, ön para bile Vetip te bunlara bir yardımcı - tutmaz- WÜL Senelerce tecrübe edip ikisinin de “Çok namuslu adamlar olduğunu öğren- Mişti, Kendisi çubuğunu yakıp serin çar- dağın altına yan gelip kurulur, emir üs- #üine emir verirdi. a Zavalh iki kardeş hiç seslerimi çıkar- Madan her istenileni yaparlardı. Mahsu- H pazara götürüp sattıktan sonra para- fimı tastamam getirip sahibine verirler, Ohdan sonra tarlada ayrılan buğdayları Artlayıp değirmene giderler, efendileri. Bin kışlık ununu öğütürler, gelirip am- — Barlara da yerleştirirlerdi. Buğday işi bittikten sonra da oduncu- Tuğa başlarlardı. Senelerce böyle çalıştıktan sonra bir #ün zengin İhtiyar ölüverdi. İki kardeş: — Şimdi ne yapacağız, diye düşünür- ken efendilerinin kendilerine bir tarla Biraktığını haber aldılar. Haber aldılar amma tarlayı sürecek ne hayvan, ne de buğdayı dövecek düğen Vardı. İkisi de koyunlarından keselerini Fkardılar, yıllardanberi çalışıp biriktir. Gkleri paraları birleştirdiler. Bu para ile bir çift hayvan, sapan ve düğen aldılar. Sonra tarlayı ortasından işaret koyarak İkiye ayırdılar. Hayvanları nöbetleşe ça- | 'arak tarlayı sürdüler, ekini ektiler. Fakat aksiliğine bakın ki o sene hava'ar Pek kurak gitti, her zaman gayet bol — Fil bahçıvana bana biraz Yardım et te gu bahçeyi sulıyalım. Mrereen — Şemsiyemle, sa- — Kızım bana Stimi unulmuşum, — şemsiyemle tdülim mi alar msın?, İyi kalbli karde le n | mahsul veren topraklar o sene yarısı kâ- |dar bile vermedi. Hasat vakti gelince iki |kardeşi bir düşüncedir aldı. Buğdayı gö- türüp satmalı mı? Yoksa kışa yemek için saklamalı mı? Büyük kardeşin bir karısı, iki çocuğu olduğu için ne yapacağını büsbütün şa- şırmıştı. Buğdayı satsa, kışın yiyecek ek- mek kalmıyacak. Satmayıp saklasa ço- cuklara pabuç, mintan parası yok. Böyle düşünerek yattı. Küçük kardeşi, ağabey- sinin kendisinden daha fena vaziyette ol- düğünü bildiği için buğdayının bir kız- yordu. Fakat kabul etmiyeceğini bildiği için gece yarısı kal- kıp tarlaya gitti. Yığından büyük b'r de- met ayırarak sırtladı. Bu demeti göt'irüp kardeşinin buğdaylarının yanına bıraktı. Büyük kardeşi de: — Ben kendimi düşünürken kardesimi hiç düşünmedim. O zavallı yalnız da. Bir hasta olsa, çalışamasa kim bakacak. O. nun hem buğdaya, hem paraya iitiyacı var. Ben'm çocuklarım çalışabilıir. Asıl ona yardım etmeli! diye söylenerek kalk- tı. Tarlada kendi buğdaylarından bir k - mını demet yapıp götürdü, kardeşinin tarlasına bıraktı. Ertesi sabah iki kardeş kalktıkları zaman hayret ettiler, Ikisinin tarlasındaki buğdaylar gündüzden — bı- raktıkları kadardı, ne eksik, ne fazla. Bu işe bir türlü akıl erdiremiyen ıki kardeş ertesi gece, gene sırtlarında birer demet- le tarlada karşılaşınca işi anladılar. Kah- kahalarla gülerek iki yığmı bir etliler, Yarısını gatıp, yarısmı o sene hep bera- ber üfiyetle yediler. mımnı ona vermek il * ** — yardım ediyor Bahçıvan — Fil işimi görürken ben de tahat rahat pipomu içerim. Şemsiyeyle saati atar mısın? Fransada çıkan Kemancılar ve ağız çalgıcıları bir çocuk gazetesi, garib bir haber ve. ği haberi aynen % 'a riyor. Onun verdi- tercüme ediyoruz: toplansalar, içle- «Bütün — dül kemancıları bir rinde saçları dökülmüş, ancak yüz kişi sayabiliriz. Fakat bütün çalgı çalanları bir araya toplıyacak olsak, başı saçsız o- lanlar sayılmıyacak kadar artar. Bilhas- sa ağız çalgısı çalanların çoğunun saçları dökülmüştlür. İnanmazsanız, çalgı çalınan — yerlerde çalgı çalanlara bakınız.. ağız çalgısı ça- lanların ekserisinin saçsız olduklarını, na mukabil keman, viyolonsel gibi kirişli çalgılar çalanların da saçlı olduklarını Bunu âlimler ancak bir taraflı izah e- debiliyorlar. Onlar, diyorlar ki: Ağız ap çalgolarına üfliyenler, fazla nefes en kan hareketlerinde de husule gelir ve saç dibi ları besliyecek miktarda kan yüzden saçlârı dökülür. Fakat kemancıların niçin hep saçl, ol- duklarının, sacları dökülenlere pek na- dir tesndüf edilmesi sebebi ızah edi- lemiyor.. * Tırmanan balıklar «Balık — kavağu çıktığı zaman!» Tâbirini — dey » muşsunuzdür. Hiç bBir zaman vukua gelmesine ihtimal bulunmiyan şey « ler için bu tâbi - ti kullanırlar. Ya- alık nasıl kavağa çıkamazsa oU iş de: çbir zaman olmaz; demektir. Fakat size | cins balığın kavağa değil amma, su ndeki köklere tırmandığını — söyliye. yim. Afrıkanın sıcak denizlerinde bulu- nan bir cins balık vardır. Bu balıkların | | | eki köklere, suyun yüzüne, su içindeki köklere tırmanarak cıkınavı diğer balıklar gibi, yüzerek çıkmaya ter- cih ederler, Bir tilki bağa girdiği zaman bir res- sam görmüş ve Tesmini yapmıştı. Fakat ressam resmi boyayamadı. Siz gazeteden kesin, uygun gelecek renklerle boyayın Bayan Gülüyın hizmetçisi Nerkiz iyi kızdı amma biraz budalaca idi, Bir gün birlikte kasaba gittikleri za- man Bayan Gülüy Nerkize; — Acaba ne alsak? Demişti. Nerkiz cevab vermişti: — WNWe alırsak alalım amma bayan evvelki yün bakkalın size , verdiği kalp parayı verelim. Bir gün de Büyan Gülây, öteberi almaş, bunları Nerkize vermişti. Tre- ne biniyorlardı. Bayan Gülay: — Ben bir gazete alayım, sen otu- Tacağım yere bir şey koy da kimse oturmasın! Demişti. Nerkiz bayanın — sözünü dinlemişti, Adam, bunu duyar duymaz hızla ayağa Kkalkmış, kırılan yumurtadan elbisestnin ve oturduğu — kanapenin kir içinde kaldığını görmüştü. Çz İğ Demiş, bunu kasap ta duymuştu. Bayan Gülay, bu halde hem utanmış, hem de canı sıkılmıştı. Öyle ya, bir kere kasab onun kalp parayı kendi- sine vermek niyetile sokağa çıktığını Öğrenmişti. Kalp para gene Bayan Gülayda kalmıştı. Fakat onun, bayanı için ayırdığı yere bir adam gelip oturdu; Nerkia haber verdi: — Ajfedersiniz, oraya bizim bayan oturacak, hem oraya kimse oturma- sın diye bir yumurta koymuştum. Tren memurları Nerkizin bu abdal- Tığn yüzünden Bayan Gülaydan pera cezası almışlardı. Gene bir gün Bayan Gülây Nerkiz- le birlikte sokağa çıkmış, yumurta, un, şeker almış. Bunlarla pasta ha- muru yoğurduktan sonra Nerkize: A LNM — Bu hamuru ateşe koy, on beş dakika sonra bir bıçak sokar, çıkarıre sın, eğer bıçağa hamür yapışmazsa pişmiş demektir. ve bize gönderin, en iyi boyamış olan.| Yarım saat sonra Bayan Gülay kocasile ve çocuklarile mutfağa girdiği zaman lardan bir kişiye bir kilo çikolata, bir ki-| Nerkizi elinde birçok bıçaklarla gördü: şiye bir Cengel kitabı ve diğer yüz kişiye de ayrı ayrı güzel hediyeler vereceğiz. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür, bilmece cevabını bize gön- derdiğiniz zarfın üzerine eBilmece» ko-| — Ne yapıyorsun Nerkiz? — Bıçakları temizliiyorum bayan, en kirlilerini bile pastaya sokup çıkarınca temiz oldular. ekkkke a sekar eee eee ae berebene di serereresdeenA d erek Blee b keke e aA ee ber dek e se e eremE e dererAe e rerenAA Bilmecemizde kazananlar On beş giün evvelki sayımızın bilnmıecesinde kazananların isimleri Pazartesi Hmesini ve bilmecenin gazetede çıktığı | tarih! yazmalısınız. Dikkat: Bilmeceler ve bilmece mükâüfatları hakkında bir dileğiniz olursa, ayrı —bir zarfla gönderiniz. Zarfın üzerine eİldare» keliümesini yazarsınız. günkü sayımızda çıkacaktır. Bilmece mükâfatlarını İstanbulda bulunanlar Pa « zartesi ve Perşembe günleri öğleden sonra matbaamızdan alabilirler. Taşrada olanların mükâfatları posta ile gönderilir. — Al baba, atı- yorum,