8 Sayfa ATATÜRKÜN HATIRATI Ali Rıza Paşa kabinesi telifi beyn - - 4 — Nuzzarı sabıkadan Ali Kemal! ve Âdil Beylerle Süleyman Şefik Paşanın, meelisi milli küşadında divanı âliye tev- di edilmek üzere, hiç bir tarafa firarla - rına meydan verilmemesini, posta ve telgraf müdiri umumisi Refik Halı_.i Beyin derhal tevkifile mahkemel aidesi. ne tevdilni, kanunun masuniyeti ve hu « kuku milliyenin kudsiyeti namına taleb ederiz. 5) — Harekâtı milliyeye iştirak etmiş veya harekâtı milliyeyi terviç eylemiş - lanlar aleyhinde başlanılmış olan takibat ve tazyikata nihayet veriniz. 6) Matbuatı ecnebi sansüründen kur - tarınız. 5 Hülâsatan saydığım bu noktalara ai? mütaleat ve teklifattan sanra telgrafımı- n şu tarzda ikmal eyledik: «Marnzat ve tekâlifi mesrudeye, milleti tatmin edecek cevab sarih ve muvafıkı ita buyurulaca- iı zamana kadar, temini makasıdı milli- ye için, milletçe ittihaz edilmiş olan te- dabiri kat'iyeye, kemakân devam zarure- tinde kalınacağını bilcümle vilâyat ve ldi. müstakil elviye ile mülhakatında! ğımız kararlar üzerine, kemali k le, arzeyleriz... İmza: Anadolu ve R' N Müdafaai Hukuk Cemiyeti heyeti tem siliyesi namına, Mustafa Kemal.» Ali Rıza Paşa kahinesinin mevkii ik- idara geçtiğinin beşinci gününe geldik. anlaşamıyoruz. Memleketin, İstan- bal e olan muhaberat ve münasebatı rezmiyesi hâlâ rüptür halinde, devam e- diyor. Sadrazam paşa hazretleri, teklifa- tınuza cevab vermiyor ve hiçbir. vak't vermemiş olduğunu göreceksiniz. Heyeti | vükelâdan, hiç kimse, bize muhatab ol- mak istemiyor. Bugün, yani 6 Teşrinievvel 335 günü, Yunus Nadi Bey arkadaşımız, harbiye nazırı olan, Cemal Paşayı daveti Üzerine makamında ziyarete gitmiş, Cemal Pa. şa, Yunus Nadi Beye vaziyet hakkında, bilhassa hükümetle heyeti temsiliye arı- sında, henüz itilâf edilemediğinden bah- setmiş ve anlaşıldığına göre, bizi haksız göstermiş ve kendilerinin her şeyi kabul ve tatbike amade bulunduklarını anlat. mış ve herhalde ihtilâf çıkaran ve bun- da ıstar eden tarafın, heyeti temsiliye olduğunu söylemiş; ihtimal ki Yunue Nadi Bevin bizimle şahsi muarefesine bi- naen, telifi beyne tavassutunu teklif et mis olacak. Yunus Nadi Bev, bu tavassut teklif'ni maalmemnüniye kabul etmis; yalnız Yu- nus Nadi Beyin. Cemal Paşanın verdi malümatı esas ve hakikat telâkki ettiği ve vazivet! ona göre mütalea eylediği gimdi bahsedeceğim telerafnamesi me- fadından anlasılmaktâ idi. Yunus Nadi Beyle, teleraf basında vu- kubulmus olan bu müuhaberemiz, yen! kabine ile bizi zâhiren olsun itilâfe safk olmak noktaf nazarından mühimdir. Bu gebekle müssade buvurursanız biraz izah edeceğim. Harbive nezırı pasanın bent teleraf ha- şına davet ettiğini haber verdiler. Zaten dafremizde bulunan makine başına git- tim İstanhul — Harbive telerafhanesi, Yu. nus Nad' Rev zatı devletinizle görüsmek fativor efendim. Denildikten sonra, Harbiye telgrafha- nesinde makine basında hazırım! dendi. Hazır olan kimdir? dedim. Telgrafcı — Yunus Nadi Bey ve va- nında nazır pasanın vaveri Cevad R'fat Bey vardır efendim. Nazır pasavı istedi- ler mi, yoksa.. izabında bulundu. — Kendilerile şimdi eörüşürüz. Ya'nız, beni, telgrafa davet ettikleri zaman nazır pasa istiyor demislerdi. Davet eden na- zır paşa midir. Yoksa, zatı Alileri mi? Yunus Nadi Bey — Nazır paşanın mü- saadestle ve yaveri vasıtasile Harbive merkezinden, zatı devletlerini aradık. Bundan polâttır efendim, dedi. Ben — Teşekkür ederim. Buyurun! de- dim. Bunun üzerine Yunus Nadi Beyin söz- leri alınmağa başlandı. Yımus Nadi Bev mütaleatıma şu mukaddemevi yaptı: «İ. radei milliyenin, hâkimiyeti milleti infaz etmesi neticej meşküresi olarak meyda- Ha gelen takallüb üzerine, burada teşek. Xö eden hükümetle, teşkilâtı milliye a- rasında ahengi ittihad husulünün gecik- e Mustafa Kemal arasında teşebbüsleri miüyeceğinie hükmetmiş idim. Tahkikatım neticesinde henüz, bir iki noktada ihtilâf |bulunduğunu anladım. Bu ahengin te- hhurü husule, dahflen ve haricen iyi ol- mıyacağı cihetle, bazı maruzatta bulun- mağı vazife addettim.» Ondan sonra, şimdi hülâsa edeceğim noktalara asid malümat ve mülâhazaları. ni, birinci mesele olarak zikrettiler. 1) Ferid Paşa kabinesinde bulunmuş olan bazı zevatın bu kabineye ıştirakle. İrinden dolayı suinazarla görülmelerine mâhal olmadığını ve Abuk Paşanın Fe- |rid Paşa kabinesinin iskatında rol oyna- dığını, 2) Rıza Paşa hükümetinin, intika! dev- resi hükümeti olduğunu, hayatının inti- >|habatı teşrilye neticesine kadar devim ledebileceğini, 3) Hükümeti hazıra emel ve metal'bi milliyenin kâffesini hüsnü telâkki etmek ve hüsnü intacma da sây eylemek husu- sunda en ufak şüpheye mahal verme- |mexte olduğunu beyan ve 4) Hususile, Cemal ve Abuk Paşalar gibi zevatın, hükümette teşkilâtı milli. yenin bir murahhası ve kâfili gibi telâk- ki olunmalarında tereddüde mahal yok- tur. Hükmünü ita ettiler. İkinci mesele olarak ta; Yunus Nadi Bey, eşhasa taallük eden kısma temas et- tilor; bunda tamamen bizimle hemh's ol- makla beraber ebiraz itidal tavsiyesine cesaret edeceğim» dedi ve noktal naza- rını; muvaffakiyeti — milliyenin —husule getirdiği tesiratı hasenenin bazılarınca intikamculukla tefsir olunarak, şabedar olmaktan masun bulundurulması mühim olduğu mütaleasile tavzih etti. Yunus Nadi bey, «Heyeti hazırai hü - kümetin erkânile vukubulan temasla - rımdan teşkilâtı milliye metalibinin te . mamii icra ve infazına azmetmiş olduğu Müsteban oluyor» dedikten sonra, şu malümatı verdi: « Harbiye nazırı Cemal paşa, bugün neşredilecek beyannamede bu cihetin zaten kâfi derecede musarrah olduğunu ve ancak beyanname, lisanı resmii hü « kürnetle yazıldığına göre ber taraf naza- rı dikkate alınarak dercedilmiş, suri bir kaç kellmeye atfı ehemmiyet olunmaması lâzam geldiğini beyan eyledi.. Yunus Nadi bey, sadrıcedidin ve hü - kümetinin - her türlü suitefehhüml izalo için - teşkilâti milliye erkânının ırae ede- ceği bir heyetle doğrudan doğruya temas etmeleri hususundaki arzuyu samimisini bildirdikten sonra, bütün mütaleatını şu cümle le hülüsa eyledi: «Halen, bende - nizin en ztyade lâzım addettiğim cihet buhrzanın gayri münhal ve müşevveş bir vaziyette temadi etmemesinden iharet « tir. Yünus Nadi bey, mütaleama intizer eylediğini söylediği için, ben de, şu ce- vabı verdim: Sivas 6-10 35 Yunus Nadi beyefendiye Heyeti temsiliyece sadrazam paşa haz- retlerine vukubulan teklifatı esasıye ve tâliye ve müşarünileyhin heyetimize vet. diği cevab, bilhassa bu cevabın sor fık- raları manzuru âliniz oldu mu? Beyanat ve mütaleatı âliyelerinden bu yazıları görmemiş olduğunuza ve tekliflerimizin mahiyet ve samimiyeti tamamen anls - şılmamış olanlar tarafından zâtı Alinize hikâye edilmiş olduğuna hükmediyoruz. Bu sebeble, esas hakkında burada mü - daveleji efkârı müşkül görüyoruz. Yalnız şahsi olan mütaleai Aliyelerinde bazı nok- taları tenvir maksadile, bervechi âli sıra He itayı izahat olunur.: Yeni kabine ile teşkilâtı milliyemiz a. rasında, ahenk husulünün gecikmiyece - ğine, biz de, hüküm verdik. Bunun teahe hürü sebebini bizde değil, yeni kabinenin dört gündenberi göstermekte olduğu tav- r: mütereddidde aramak lâzımdır. Yeni kebine ıle aramızda fhtilâf olduğunu da- hi, yeni kabine bize bildirmemiştir. Yeni kabinede ibka edilen eski nazırların na- musları hakkında şüphe etmemekle be . raher, eski kabinenin harekâtı cinayet - kâranesine bilerek veya bilmiyerek işti. rak eylemiş oldukları nazarı dikkatte tu- tulacak mühim bir noktadır. (Abuk pa « şanın) kabinenin iskatında yapmış oldu- ğu rol mechulümüzdür. (Arkası var) BSON POSTA _lııllıll;' Atatürk ve anası Çankayada Büyük Türk kadınını hergün ziyaret etmek Atatürk için tabit bir vazif* idi. Fakat bu ziyaretler haberleşmeden kat'iyyen yapılmazdı. Çünkü ana ve oğü hazırlanmadan birbirlerini görmezlerdi. Atatürk evvelâ haber gönderir, cevab gelin * büyük bir merasimde bulunacakmış gibi hazırlanırd:. Anası da öyle idi (Baştarafı 1 inct sayfada) Az bir zaman içinde, Kocaeliyi de da- hilt ve harict düşmanlarımızdan temiz- |Temiştik. İşgal altında bulunan İstanbulun ha- miyetli çocukları milli müdafaa teşki - Tâtı içinde, Ankara, yani milli davamız hesabına cansiparane çalışıyorlardı. İstanbul matbuatı, milli muvaffaki - yetlerimizi tebarüz — ettiriyor, şuurlu |Türk muharrirleri bütün kuvvetleri - ni kalemlerine vererek yazılar — yazı - yorlardı. Bu güzide matbuatın hedefe giden yoldaki çalışmaları daha çok ken di insiyatiflerine kalmıştı. Her biri, ay- Tı ayrı Ankarsa — muvaffakiyetlerinin çok kıymetli birer hâdimi olmuşlardı. Fakat, ecnebiler için, — Anadolunun bilyük faaliyeti karanlıktı. Çünkü hiç bir resmf ecnebi memuru anavatan top raklarında bırakılmış değildi. Frank - len Büyyonun temas temin ettiği gün- lerden uzaklaşmıstık. Muhtelif vesile lerle ve muhtelif kisveler altında ara- mıza karısmak isteven casuslar da ya- kalanıyor, içimizde yaşatılmıyordu. Vakıâğ Romada, Almanyada, Bulga - ristanda nira resmi — mümessillerimiz vardı. Rusyada resmi sefaretimiz mev- aA idi. Fakat bunlardan — başkasına, ecrebi devletler henüz müsamaha et - miş değildiler. İşte, haricf vaziyetimizin böyle oldu- ğu bir sırada, Fransızlar, kendilerince muhterem bir edip sayılan ve hal, fa - aliyet tarzı bizim için de şüpheli gö - rülmiyen Klod Fareri İstanbula gön - dermişlerdi. İstanbul münevverlerinin Klod Fa - rerle temaslarının sonunda hasıl - olan kanaat, Atatürkün onu kabul etmesi - le neticelendi. Atatürk, Klod Farerle Kocaelide gö- rüşecek idi. Bu garada İstanbul gazete - lerinin sahibleri ile kurtuluş savaşımna kalemlerile hizmet eden muharrirler de bulunacaklar ve kendilerinden di - rektif alacaklardı. Fakat, Atatürk için, anunla görüşe - ceklerin arasında, hepsinden daha kıy- metli olan biri daha vardı: — Anneleri Zübeyde Hanımefendi. Uzun yıllardanberi oğlunun hasreti- ne katlanmak mecburiyetinde kalan, bilhassa Erzurum köngresinin akdin - den sonra hain padişah tarafından ida- ma mahküm edilen Mustafa Kemalin âkibetini düşünmekten hastalanan bu Anlatan: Cevad Abhas Atatürk anasının mezarı başında Büyük Türk kâdını, evlâdımı mutlaka görmek arzusunu izhar etmişti. İşte, Atatürkün Kocaeline - teşrifleri bü üç kıymetli teması, yani Klod Fare- rin, İstanbul gazetecilerinin ve Zübey- de Hanımefoendinin Ebedi Şefle telâki- lJerini mümkün kılryordu. Atatürk İzmite geldi. Orada meşhur İzmit nutkunu verdi. — Gazeteciler ve Klod Farerle görüştü. Bu suretle res - mi mahiyette olan kabüller, mülâkatlar tamamlanmış oldu. Şimdi sıra Atatürkün validelerinin idi. Zübeyde Hanımefendi ile Ebedi Şe fin telâkilerinin sona — bırakılmasının sebebi şu idi: O, anasından, anası on - dan ayrılamıyacaklardı ve nitekim de öyle oldu! Zübeyde Hanımefendi ile — beraber birkaç gün sonra, hep birlikte Ankara- ya döndük. Çankaya, artık Zübeyde Hanımefen- di için, tahassürünün — giderilmesine melce oluyordu. Bu Büyük Türk ka - dmı, daha küçük yaşta öksüz kalan oğ- Junun her halile yakından alâkadardı. Çünkü onun yetişmesinde ve yetiştik - tep sanza da memlekete hâdim olma « sında büyük bir âmil rolünü üstüne al- mıştı. Atatürke hem analık, ve hem de babalık etmişti. Fakat Zübeyde Ha - nnnefendi Atatürkün idam hükmile mahkümiyetini duyduğu — zaman, son derece dinç olmasına rağmen, hastalan- mış, yatağa düşmüş idi. Uzun müddet, oğlundan hiç bir haber alamaması da, hastalığının ilerlemesine sebebiyet ver mişti. Şimdi, Çankayada, gönlü rahat, hem istirahat ediyor ve hem de oğlunu do- ya doya kokluyordu. Zübeyde Hamımefendinin yaradılışı- Ti, zekâsıni ve muhitine karşı olan mü- amelesini anlatabilmek için uzun uzun düşünmek ve bunları uzun uzun yaz - mak Jazımdır. Çünkü anasından etraf- hea bahsedilmeden, Atatürkün tarif e- dilemiyeceğine kanitm. Bu vakur, ciddi, taşkın zekâlı Bü - yük Türk kadınını her gün ziyaret et- mek, Atatürk için tabif bir vazife idi. Fakat, bu ziyaretler haberleşmeden kat'iyen yapılmaz idi. Çünkü ana ve o- ğul, hazırlanmadan birbirlerini — gör - mezlerdi. Her ikisi arasındaki münasebetin e - sas kaidesi, datma ziyaretcinin Atatürk olması idi. Ebedi Şef sabahleyin uyanır uyanmaz eğer ogün validesini görecek ' ise, annesinden, vasıtasile İzİP :, hrdı. Sanra, büyük bir merasim lunacakmış gibi hazırlanırdı. M Zübeyde Hanmefendi - “de, OĞlU . hemen kabul etmezdi. Kendisi, YF b ğında dahi olsa, Atatürkle tellbıiğn,g deta ihtimamla — hazırlandı. ç$ başörtüsünü, başına almadan önce larını taratır, toplanırdı. MY:E gelinlik kızların cihazından % lan oyalı bürümcük gömleği bol ipekli entarisini giyerdi. KY9 ça İstanbulkâri maşlahile ıüsıedlk“"h,, yatağına da oturduktan sonra oğluz beklediği haberini gönderirdi. ; Zübeyde Hanımefendi, Atatürk& — Mustafa, diye hitab bi*'ı’ Ben, bu büyük allenin içine, Üperl bir talih mazhariyetile — yıllardaf « karışmıştım. Hattâ Zübeyde W& fendinin evvelâ emniyet - ve ! ” kazanmış, ondan sonra da ,ev!h““ dim. A Ekseriyetle her ikisinin telktlef'ğe de beraber bulunurdum. Bu k'“uw V manzaradan adeta — geşyöl eli Büyük evlâd yetiştirmek hh:gfui“' le, büyük anaya sahib olmak î"J nu bir arada gördükçe; TürküN :m * bünyesindeki terbiye temellerii kadar köklü, ne kadar nezih, N€ j of kıymetli, ne kadar ciddi ve duğunu anlardım. x Bu levhalar, benim için büyü' devs mahiyetini alırdı. Diyebilirim ki Atatürk ile Z yirbif Hanımefendi, ana oğul, adeta A, ** lerine âşıktılar. Çünkü, ©, VA millet muhabbetini daha beşik Si a * iken anasından öğrenmiş; © '.';-ı ef disini Mustafa Kemal ve Ata mışti! Bu ziyaretlerir ber birinde, At3part anesının elini, büyük bir tazifile di. 4 Hattâ, ilk telâkilerindeki sahffiyan bu sahnenin ulviyetini hiç uynutamıyacağım: Mdp’ Atatürk, Zübeyde — Hanım€ odasına girmişti. Ben de b'f;î Atatürk, anasının mübarek eli elini Zübeyde Hanımefendi, o!l“f" ge zatırken, gözlerinin bütün ifa nt bağrına basmak istediğini yozdü. ha Türk milletine eşsiz milli 1:: ari. o' veren ana olmak, pek haklı © ) Alaçı? (Devama 11 inci Yazan' Sabih EEFEY BEESESESESRE SEFFF | ” n eee İEEYEPERAMET M biri İ 2 < N Bı