SÖON POSTA Hergün Köylüye çalışmak aşkı Yazan: Muhittin Birgen ütün Türk münevverleri ben de köylüyü ve köy iktısa - diyatını uzaktan tanırdım. Bıiz münev - verler, köyü ve köylüyü ters tanırız; mü- selâ. Abdülhak Hâmid, bir vakitler: Beldi vuşi zehri mihnet eder, Bedevi taze taze şiri leziz! Demişti; o günden bugüne kadar Türk gairleri ne zaman köyden bahsetmişlerse orasını hep yeşillikler içinde saklanan bir cennot parçası, yahud altından başak ve- ren bir ekin tarlası olarak tâsavvur et - mişlerdir. Bununla beraber, ne büyük romantik Hâmid, şehirdeki mihne! zehi- rini bırakıp köye taze taze süt içmeğe gitmiştir, ne de ondan sonra gelen şair ve ediplerden biri çıkıp köye güçmüştür! Hayat istedi ve ben kâyü muhtelif ve. silelerle tanıdım, Gördüm ki, bilhassa bi- zim memlekette köylü olmak güç bir iş- dir. Oradakı hayat, serttir, katıdır, yıp- ratınıdır. Toprağın üstünde tabiatin en gizli ve esrarlı unsurlarından tutunuz da uzviyetin her türlü mikroblarına ve ce- miyetin gayet mahirane kurulmuş kazanç teşkilâtlarına karşı yalnız başına müca- deleye kalkmak aklı başında olan her ba- bayiğitımn kârı değildir. Bilhassa, bu ta- bist, bizim orta Anadolunun kısır, pahil ve kıraç tabiati olursa! Ben o tapraklar | üzerinde tutunmıya ve yaşamıya muvaf- fak olmuş Türk kuvvetini takdis ederim. | O kuvvet, nefesi tükenmiyen bir göğüs, kırılmıyan bir kol ve bilhassa mücadele- den korkmıyan bir azimdir! Onu hep takdis etmeliyiz, çünkü bu milletin kud- reti ve hayata karşı küstah bakışı yalnız © kuvvette mündemiçtir! * Biz münevverler arasında intişar et - miş bir fikir vardır: «Köylü tembeldir» deriz. Evet, Anadolu köylüsü tembeldir. Bunda hiç şüphe yok. Fakat bütün in - Banlar gibi insan olan bu köylünün niçin tembel olduğunu hiç düşünmemişiğdir. Bence, köylünün bu tembelliği, şundan ve bundan ve bundan ileri gelen bir-rulh haletidir. Meselâ, bu ruh haletinde, asır- lacın zulmü altında ezilmiş olmaktan mütevellid birrbezginlik âmil olduğu gibi, bir de şu hâkim kuvvetin tesiri vardır: Kazancından istifade edermez. Toprak üs- tünde, kimsesiz ve müdafaasız, teşkilât- 81z ve vasıtasız mücadele eden bu köylü, asırlardanberi çalıştığından iv: bir neti. ee almış olmadığı için, hayatın ilk ve sön zarureti olan yiyeceğini temin ettik- ten sonra fazlasına karşı lâkayd kalrm- ya alışmış bulunur. Yiyecek için fiat ve maliyet hesabı yoktur; yiyecek mutlaka ve tedariki elzem olan şeydir. Maliyet ve kazanç hesabları işe bündan sonra müdahale eder ve yiyecekten fazla istih- sal için, bu hesabları köylü, asırlardan - Resimli Makale: Bazı adamlar vardır ki, bilgi dağarcıkları zengindir, için- de her çeşid, her işe yarar malümat bilgiden ekseriya istifade edemezler, Bazı adamlar da var- dir ki bilgi dağarcıkları çok fakirdir. Fakat içinde ne varsa ondan zamanında istifade etmesini bilirler. bulunur, fakat bu öğren lecek şeyleri öğr e İşe yarayan ve yaramıyan bilgi.. -£ Bilgi her ne mahiyette, ne mikdarda olursa olsun datma faydahdır. Elinizden geldiği, fakat öğn bilgiyi kullanabilmenin yolunu öğreniniz, zira kullanılamı- yan bilgi yok demektir. gücünüzün yettiği nisbette renirken günün birinde işinize yarıyabi- miye çalışmız. Bilhassa elinizde bulunan Bir mekteb talebesinin Çınar ağacında Kurduğu ev Bu çocuk bir mekteb talebesidir. Ba- basının büyük çiftliğinde cesim bir çınar ağacının içinde kendisine bir ev kurmuş- |tur. Bu ev bir odalıdır. İçinde iskemleler, iki yatak, bir soba, elektrik tesisatı var- dır. Kapısma da merdivenle çıkılabilir Amerika Cümhurreisi ölümünü şimdiden düşünüyor ! Amerikan Cümhurreisi — Ruzvelt'in, ölümünden sonra ecdadından — kalma Hvde Parke'daki malikânesini, hususi beri, ne zaman yapmışsa, daima "n"hlevnkım. kütübhanesile plâklarını hü- çıkmış olduğu için tembelliği tercihe baş- lamıştır. Şu halde, köyü ayağa kaldırmak için Köylüyü çalışkan olmıya sevketmek en mühim işdir. Çalışma ise mistik bir duüygü olmazdan evvel bir hesab işidir, Köylü çalıştığı zaman, elde ettiği mah- #ülden istifade edemediğini gördükçe ça- lişmıyacaktır, çalışmaz. Çalışmayınce da her şey onun için «<pahalı» gelir. Çünkü «paha» ve «fjat» denilen şey, çok nisbi olan içtimaf bir mahlüktur. Parası olan İçin bir şişe şampanyanın yirmi beş lıra etmesi bir mesele değildir; fakat, parası olmıyan bir köylü için bir çift pabuç yir- mi beş kuruş ta olsa pahalıdır. * Demek istiyorum ki köy meselesinin halli işinde en ziyade ehemmiyetle göz Önünde tutacağımız şey köye çalışma şevki vermektir. Çalışma şevki vermek için de köylünün yaptığı işden fayda gö- Tebilmesini temin etmek iktiza eder, Şu halde, köyde evvelâ bir Tuh inkılâbına ihtiyaç vardır. Ancak bu ruh inkılâbı sözle ve nasihatle tahakkuk etmez. Köye iyi çalışma şartları vermek lâzım. Bu şartlar o kadar muhtelif ve çoktur. ki bunları burada saymıya imkân olamaz. Memleketin umum! hayat anlayişından buşlayıp tekniğin ve piyasa teşkilâtının €en ince meselelerine varıncıya kadar bir “k şeylerle alâkadar olan bu şartları biz koye ancak bir bayli emek ve bir hayli Zzaman ile temin edebiliriz. Fakat, çok Bistematik çalışmıya bağlı olan bir sürü | kümete vasiyet ettiğini beyan etmiştir. Hiyde Parke'daki malikâne, Cümhur- reisinin annesinin malıdır. O da bu ka- rarı tasvib eylemiş bulunmaktadır, ——— ——— tedbirlerle köylüye, ekip biçme işine tık bütün fiat meseleleri, ucuzluk veya pahalılık davaları birden ve kendiliğin- den halledilir. Bence, köy davasının radikal hal şekli buradadır. Köyde, yaşamak için sâyin ve mahsulün maliyet hesabı yoktur; fa « zuu bahsolduğu zaman, hesablar ınce o - lur ve uzun sürer. Mesele bu hesabı can- landırmaktadır. Muhittin Birgen 15 T'ENR yelim verilir, yeri Galimadadır, gittik: İSTER İNAN, İstanbul belediyesi İstanbul otomobillerinin plâkalarını değiştirtti, yemlerinin eskilerine nazaran mukayese odile- rülyecek derecede zarif olduğunu görmüşsünüzdür, bu değiştirme işinin pek uzüntüsüz geçtiğine hükmetmi - Otomobil plâkaları mutad üzere seyrüsefer merkez'nden — Evet, buradadır, fakat daha evvel 6 ncı şubeden' eski kavıdları tashih ettirip bir kâğid almak Jâzım, 6 ncı şube İstanbul semtinde. emniyet müdürlüğü bina - sındadır. Dikkat ettik, memurları hem çabuk çalışıyoclar, ÇaRböa Hergün bir fıkra Yüz altmış derece sıcak Uzun seyahatler yapmaş biri Mar- silyaya gelmişti. Kahvede Marsilyalı lar etrafını aldılar: — Şu seyahatlerinizde neler gör. dünüz bir anlatsanız, Seyyah anlatmıya başlamıştı. —Bir âra sıcak memleketlerden — bahsedi. yordu: — Gündüzleri hararet derecesi alt- *ışı geçer! Dedi. Marsilyalılardan biri gülüz — Bu da bir şey mi? Geçen yaz Marsilyada dört gün sıcak - olmuştu. Hararet yüz altmış dereceyi buldu. Seyyah şaşırdı: — Yüz gltmiş mı, dediniz, bir yan. Tışlık olacak.. yüz altınış - dereceye çıkmasına imkân yok. Bir başka Marsilyalı İ tasdik eti i — — Doğru söylüyor. Yüz altmış de- İ receye çıkmıştı. Yalız bir günde de- : | | İ İ | $ $ İ $ $ $ $ İ İ İ ; j arkadaşını ; 3 Kırkardan yüz altmiş etti. Anne ve babalar Yeni bir derdden Kurtuldular İngilterede çoluk çocukları yüzün - leler, şimdi bu derdden kurtulmuş bu- lunuyorlar, Hususi müesseselerin vü - cude getirdikleri gayet sıhhi ve mü - kemmel ana yuvalarına çocuklarını bir kaç saat için teslim eden anneler, ba - yorlar, Bu yuvalarda çocukları eğlendire - cek oyuncaklar, ve onlara bakan tec - Tübeli mürebbiyeler vardır. İSTER hi ile iş bitmedi: fakat — Şim medi: dedi'er. İNAN, ISTER İ ğil, ncak dört gün devam ımqri.ş Âi G İBEN SPE a: ğ Yunan Kralının Ismarladığı Kılıçlar Bugünlerde Londrada — bulunmakta lan Yumanistan Kralı Jorj, kendisine mahsus olmak üzere, ve üstünde ar - ması İle isimlerinin ilk harfleri bulu - nacak olan ve muhtelif askeri sınıfla- ra aid 20 kılıç ısmarlamıştır. Daha sonraları, bu kılıçlardan kül - Hiyetli mikdarda sipariş edileceği u - mulmaktadır. Zira Kral, mektebden çı- kan her yeni sübaya bir kılıç hediye etmek tasavvurundadır. Resimde kra- n bilhassa hoşlandığı Kılıçlardan bi - rinin kabzasını görüyorsunur. kadınları arasında Çü Kahramanların hakkı E Talu A kşehirde, emekli yüzbaşi wiz dir Tahsin Benderlioğlu baff bir mektub göndermek lütfunda bulul” muş. Tahsin Benderlioğlu, istiklâl saVi” şında, Atatürkün emri altında, aziz V# tanın kurtuluşu için ön safta har! Mi bir dilâverdir. Zaferi müteakib, ket terakki ve tefeyyüzü hakkında artık bİF ümidi kalmadığından, arzusile tekali'i muş. Aldığı maaş topu yirmi liradt ibarettir. Diyor ki.. yahud demek istiyor ki, CÜN huriyet hükümeti, kendisine emeği £ çen hizmetkârlarının refahını gözünül” de tutarak, bir tekaüd kanunu çıkâ! ve bununla, bizden sonra tekaüd ihti! edenleri. çok âlicenabane bir surette t fih ve ikdar eyledi. Yeni kantn mucilii” ce tekaülğ olan bizim vaziyetimizdekil bugüh, bizim aldığımızın üç mislini Y7 ni altmış lira alıyorlar, Biz, bu nimeti ne için tstifade etmiyelim? Sayın vatandaşımızın bu sualinde »' yük bir şemmei hakikat vardır. GEİ kanunları makabline teşmil eylemek & seriya zordur ve birçok mahzurlar! dir. Ve hükümetimiz, bu tekaüd kanufi bükümlerini, kanunun neşri tarihi önce tekaüd olanlara da teşmil ""’5 di, içinden çıkılamaz müşkülâta, mâ' imkânsızlıklara uğrardı. Ancak, o kanumu neşrederken, milli d7 vada bilfill hizmet görmüş, bilhassa ©7 duda çalışmış kahramanların — halkl pekâlâ gözetilebilirdi. Zira bunlar, ni yet, bütceyi sarsacak bir yekün teşkil miyorlardı. Millet hazinesine — bunlâ yüzünden binecek olan yük, ihtimâ! bir milyon Hra bile tutmıyacaktı. Diğ taraftan bunlar hakkında, bu şekilde ” tisnaf bir muamele ifazını millet t& nüniyetle, şükranla, minnetle hoş KöfÜ” dü. Zira, memleket nazarında, milli t cadeleye iştirak eden kahramanlaril mümtaz bir mevkileri vardır.- Onlar her biri, bugünkü mertebemizin mulkâf des birer âmilidir. Hepsine hürmet €dö” sevgi ve saygı bekleriz. Napolyon Bonapart, Yena muharePt” “ne iştirak eden askerlerine hitabe bir emri yevmide: — Asker! demişti. Siz, bu muhatebtl her sıkıntıyı çekecek, her cefaya M& kalacaksınız. Açlık, sefalet, ölüm içindir. Lâkin, günün birinde, ben. YEf” Tuharebesine İştirak ettim, dediğiniziti herkes huzurunuzda hürmetle eğilti ve: «İşte - kahraman!> diyecektir. Bizim istiklâl harbi gazilerimiz, polyonun Yena muhariblerinden de Ü” tündür. Bugün onların maddi SI? çekmekte olduklarını duymakla yürekle i İngiliz | bir mesele İngilterede saray etiketindeki ihti - sası ile şöhret bulmuş olan — Kontes Pembroke, Vindsor düşesine daha res- mi bir ünvan verilmediği için, İngiliz kadınlarının kendisine reverans yap - mamaları icab ettiğini söylemiş. Eski karşı bir şevk ve heyecan verdik mi, ar.|den bir yere gidip te eğlenemiyen ai -| , L D u len ile kanısının Pariste Düşese böyle bir nezaket ese - ri göstermelerinin sırf şahst bir hare - ket olduğunu Daf Kuper'le — kontesin hazır bulunduğu bir mecliste anlatma- sı Üzerine, eski nazırla aralarında bir kat, kazanç için İstihsal meselesi mev -| balar, keyifleri istediği kadar eğleni -| soğukluk hasıl olmuştur. Bu vaziyetten, İngiliz yüksek sosye- tesinde, Vindsor Düşesi yüründen bir takım hâdiselerin zuhur edeceği anla - şılmaktadır. İNANMAI! hem de nezaketle muamele yapıyorlar. Fakat kaydın tashi- plâkayı Galatadan alacaksınız, dediler. Elimizde istenilen kâğıdla Galataya döndük, orada da çabuk iş görülüyor, ranın plâkasını hemen bulup çıkardılar. Fakat iş gene bit- ve ayni kolaylıkla. Verilen yeni nmma- Öğrendik ki, tekrar İstanbula, altıncı şubeye gidip oto- mobile takılan plâkayı mühürletmek lâzım. Bu da güç bir şey değil, fakat binasızlık yüzünden bir dairenin muhtelif servislerini bir çatı altına elân toplıyamamış olmamıza: İNANMAIL rimiz parçalanıyor ve hicab duyu! Bu bir avuç Türk dilâverlerine yal' cak istisnaf bir muameleyi hiç kims€ . ğunsamaz. Sayın Kamutayın, o ”:,J' manların ağzından, âciz kalemimle * eylediğim hakl dileği nazarı itibard gl masını bütün hulüsu kalbimle tem* HD N : aet Bir kadın ilâç diye sürur içti —| Lângada KHavuzlubostan sokağında Oi p ran Gülperi, ilâç yerine yanlışlıkla sÜTW” çörek zehirlenmiştir. Gülperi berayi tedavi Haseki Ha M e TAKVİM Birincikâimun * 17 Sözün Kısası —ei ——— aa eee ar nunaRr Parnna Amar-— —a u ge ryürygcmn-uc v <— of — —a Mi