HL d, ü Eğ e$f PF Z V SAÇ <S Me. p P AŞ — P A Sa A 8 üA SAA H hdi e livudun zenginleri SON POSTA Şarlo 4 milyona yaklaşan servetile başta geliyor. Garbo da çok tutumlu! Yeni Alman Hollywoodun her şeyi gibi zenginleri İt Çok moşhurdur. Hollywoodun zengin- len hemen ekserisi ya büyük bir "““e erişmiş sinema san'atkârları, ya Tüm prodüktörleridir. Bir sinema muharririnin dediği gibi: b 'İ'lelnı batırmadığını çok zengin eder.» zengin olmak herkesin kârı Üeğildir... Her şey gibi bu da bir kabiliyet Teselesidir. Hollywoodun belli başlı zenginleri için. & sayılanlardan biri Charlie Chaplindir. 1985 şenesi sonundaki serveti Ameri - kan maliye nezaretinin salnamesnde ;"'B.ooo dolar olarak tesbit edilmişti... h';ikn film çevirmiş olması nazarı dik- tlınacak olursa bu muazzam para- Öin ehemmiyeti bır kat daha artar, Charlie şimdi «Hollywoodun en zen » adamı» Ünvanını almıştır. 1880 senesinden ilibaren en mühim Tyrone Pover âşık — rollerinden bıkmış! W ; * Aşktan,, iğrenir oldum, bu yüzden macera filmleri çevireceğim, diyor Amerikanın genç san'atkârları ara - :ıdi en mümtaz mevkil işgal edenler- Vhir'ı de Tyrone Power'dir. ş"hdiyı kadar hep jönprömiye, â - ba Tolleri yapmış olan — bu san'atkâr Tollerinin artık beğenilmemekte ol- n:*'lnu anlamış olduğundan oyun tar- Nl değiştirmeğe karar vermiştir. Bu- hıübmı." 'Tyrone Power son zaman - & boks, futbol öğrenmeğe başla - h kendisini spora- vermiştir. ,_h:ek yakında (Stanley ve Livinge- w) adında büyük bir film çevirmeğe &.nîyıcılmr. Malüm — olduğu üzere Mrlkı:y bir Amerikan — gazetecisi idi. da Sahra yikebir — içerilerinde| .b"hlmu. olan David Livingstone a -| | m'düı İskoçyalı misyoneri arayıp bul| 'ü":lıı. Bu vak'a o zamanlar pek bü - bir heyecan uyandırmıştı. Un tarzını değiştirmesi hnkkıııdnl Sorulduğu zaman Tyrone şu cova- S vermi Üz e İ di Z aa ae yıldızlarından ikisi Marihe tök ve Maay Rahl kumpanyalardan biri olan Mutrral Com- pany'dan senede 670,000 dolarlık maktu ücret almaktadır. Char'teden gonra sıra Eddie Cantorda- dir. Eddie Cantorun filmleri pek çok va.| rıdat temin eylemektedir. W'hopet adındaki filmi üç milyon do - lardan fazla hasılat temin eylemiştir. Amerikan resmi makamatı tarafından tesbit edildiğine göre Eddie Cantorun se- nelik iradı bir milyon doları geçmekte - dir. Radyoda söylediği şarkılar ve nutuk » lar kendisine haftada safi olarak 71000 do- lar hasilat temin eylemektedir. Eddie Cantar bunlardan maada «Radio Consultants» adında mühim bir teşkilâ. tın başında bulunmaktadır. Bu teşkilât radyo amatörlerine hususi programlar hazırlamaktadır. £ lştir hep Doğrusunu — söyliyeyim... Artık tn fşik, sevdazede rolleri çevirmek - biktrm... Ü e garib gelmesin. Bu rollerim - H—:olıyı iktan da bıktım. «Aşk» ke- %İn! duyar duymaz Adeta sinirle - kaum... Nihayet hiç olmazsa âşıka - Yeni Amerikan yıldızlarından Patricia Farr (Kolombiya) di artık bir müddet macera filmler! çe-| ber alan diğer bir işsiz |vireceğim. Umarım ki hem bu tarzda - ki rolierim ile daha fazla muvaffaki - lmler çevirmekten vazgeçtim. Şim yet gösterebileceğim... Seyahat eylediği sırada Cantor daima kendine mahsus bir vagon kiralamakta - dır. Maiyeti her vakit on altı kişiden mürekkebdir. Cantorun dediğine göre kendisi saye - sinde geçinenlerin sayısı elliyi bulmak - tadır. Cantordan sonra zenginlik sırası Ha « rolâ Lioyddedir. Serveti 438,725 Türk lirası olarak tak- dir edilmiştir. Mae West gelince: 1937 senesindeki ka- zancı mikdarı: 339,166 dolardır. Greta Garbonun senelik kazancı 500,000 doları bulmaktadır. bir kadındır. Para biriktirmekle meşgul- dür. Marlene Dietrichin senelik kazancı ise: [MM dolardır. (Greta Garbo) ne kadar tutumlu ise Marelene bilâkis o kadar müsriftir. işsiz san atkârlar nasıl iş bulabilirler? Gürültü çıkarma sayesinde bir işsiz stüdyoda rol sahibi oldu çevrildiği sıra: civarında hiç bir gü y icab eylediği malümdur. Gürül sinde de iş temin eden san'atkâra şim- diye kadar da rastgelinmemiştir. Fa - kat ilk defa olarak buna şahid oluyo - Tuz: Sinema kumpanyalarında vaktile iş görmüş olan bir san'atkâr uzun zaman- danberi boşda kalmış.. nereye baş vur- duysa red cevabı almıştır, San'atkârın vaziyeti günden güne vahamet peyda ettiğinden bir hayli dü- şündükten sonra şu çareye baş — vur - muş: Stüdyonun mühim bir film çevire - cek olduğu günü seçmiş, eski bir oto - mobil kiralamış, stüdyonun harici du - varının kenarına gelmiş, bir. müddet sonra durmadan klaksonu çalmağa baş lamış, stüdyoda telâş haş göstermiş. O- nu tehdide kalkımca eski san'atkâr ge- ne aldırış etmemiş. Nihayet stüdyo müdürü kendisini çağırtmış, susmasını temin etmek üze- ve ona bir rol vermiş. İş bumunla kalmamıştır. Bunu ha - san'atkâr da başka bir hileye baş vurmuş: Stüdyo - nun duvarı dibine gelmiş ve boru çal - mağa başlamış. Stüdyo — bu gürültücü stüdyoların Greta Garbo tam zmanasile muktesid| Bedbaht bir şarlatanın kepazelikleri Aktör Bürhaneddin Fransada Türkiye hakkında konferanslar veriyor! İğrenç herif, eyalet gazet elerine lütfettiği (!) mülâ- katlarda Türkiyeyi Cezayir ve Tunus kadar Fransız- laşmış bir memleket olarak göstermekten çekinmiyor! (Baştarafı 1 inci sayfada) yük trajedi artisti Bürhaneddin bey idi. O zamanlar, iiyatroya ve bilhassa traje- diye karşı pek büyük bir alâka gösteren memleket, «Abdülhamidin karanlık gün- lerinde kendi kendisine Fransada yetiş- miş olan bu büyük artisti» Türk sahnesi üzerinde görmeği büyük bir helecanla haftalarca bekledikten sonra, günün bi- rinde sahne üstünde bir san'at adamı de- ğil bir palavra kahramanı görünce der- hal başını çevirdi. Bu suretle, bu büyük şöhretin Türk sahnesi üzerinde görün- mesile kaybolması bir oldu. O tarihten sonra Türkiyede nasıl ya- şadığı meçhul veyahud pek malüm olan Bürhaneddin bey, meşhur Sylvain'in bu meşhur şakirdi, sonradan Fransaya çe- kildi. Orada ne yaptığını ve nasıl yaşa- dığını merak etmeğe lüzum bile yoktur. Türkiyede geçmiyen san'atını Fransız- lara sürmeğe muvallak olsa gerektir ki geçende Fransa vi Jüyetlerinde «bir könfe rans türnesi» yapmakta olduğunu Nan- tes (Nant) ta çıkan bir Fransız gazete- gine <dütfen verdiği» bir saatlik uzun bir mülâkattan öğreniyoruz. Bütün Türkler namına söz söyliyen ve «biz Türk olarak doğduksa da kültür iti- barile Fransızız'» diye Fransız vilüyet. lerinde «Türkiyede Fransız kifltürü» mevzuu üzerine konferanslar veren bu panayır konferansçısı, Nantes garzetesi- ne göre «Büyük şark trajedicisi» dir. Bi- ze nasıl Sylvain'in şakirdi marifeti ola- rak geldiyse Fransaya da öylece büyük şark trajedicisi olarak giden, fakat bize yutturamadığını, şarktan bihaber Fran- sızlara pekâlâ yutturmakta olduğu görü- len Bürhaneddin, gazeteye söylediği söz- lere göre möğerse ne büyük bir kahra- manmış! Gazete diyor ki: «Türkiyenin Franeaya karşı harbe gir- mesini istemiyen Bürhaneddin bey harb- den biraz evvel Babrâliyi kâmilen hava- ya uçuracak bir komplo tertib etmişti. Eğer bu iş mnvaffak olmadıysa kabahat kendisinin değildir. Bir takım siyast ih- tilâtlardan korkan Fransa - sefirinindir! Buna rağmen, Bürhaneddin bey, harb esnasında Henti Lavedan'ın «Servir» ünvanlı piyesini, Fransız zabiti ünifor- masile Türk şahnesinde oynamakta de- vam etmiş ve ne darağacındatı, ne de vü- cudünü delik deşik edecek on iki tane kurşundan korkmamıştır!. Atatürkün ölümü münasebetile şu gün- lerde bütün dünyada Türkiyeye karşı gösterilen alâkadan istifade ederek Fran- sada vilâyetleri dolaşıp «Türkiyede Pran- sız nüfuzu» mevzuu üzerinde konferans- lar veren ve boş lâflarla Fransız guru- cünu okşayıp para kazanmak istiyen bu çe- | bedbaht şarlatan gazeteye söylediği söz- |lerle Türkiyeyi meselâ Cezayir veya Tu- & kadar Fransızlaşmış bir memleket o- larak göstermekten çekinmiyor, Fran- gsızlar da bu şarlatanın ipsiz sapsız saç- malarını senelerdenbeni memnuniyetle dinlemiş olsalar gerektir ki Akademie kendisine eyirmi beş senedenberi Tür- kiyede Fransız dilinin neşrine mütemadi hizmetinden dolayış bir dil madalyası vermiş! Yirmi beş sene içinde Türkiye- de yirmi beş defa fransızca söylediği gö- rülmemiş ve işitilmemiş olan bu Sylva- in'in perdecisini Fransızlar, kim bilir ne kadar tatlı tatlı dinliyorlar! Onun anlat- tıklarına göre Türkiyede kültür ve me- adamı defetmek için bir çok çarelere başvurmuş, ona da vaidlerde bulun - muşlardu. Aldırış . etmeyince, polise deniyet namma ne varsa hep Fransız imiş. Bunun sebebi de meşhur Fransiz Nâksidil sultan imiş? Bu meseleye dair gazeteci ile şöyle ko« nuşuyorlar: Kanuni Süleymandan üç asır s ra bir Fransız kadını sultan oluyorc : Aimâe Dubuc de Rixery, hikâyesi bir 19- mandan daha enteresancır, Josephine n kuzini olan bu kız, Fransada tahsilini yaptıktan sonra Martiniğue adasına dü- nerken korsanlar eline düşmüş ve o1« dan Birinci Abdülhamidin sarayma cse riye olarak satılmış. Birinci Abdülhami- din gözdesi ve karısı olduğu gibi sultan Mahmudun da annesi olmuş.» «— Demek oluyor ki valide sultan, oğ- lu üzerindeki tesirden istifade ederek Türkiyede Fransız nüfuzunun yayılması- nı temin etti? «— Tamam, tamam...» Bu sözleri okuyan ve bu konferansları dinliyen Fransızlar kim bilir ne kadar (mestolurlar. Fakat, bizim panayır kon- feransçısı Bürhaneddin bununla da kale ılmıym. Daha ne güzel şeyler anlatıyor: e— ... Atatürk inkılâbı Fransız Cüme huriyetinin prensiplerinden — ilham | mıştır. Bu, ayni zamanda bizim Türki- yede ekserisi rahiblere aid bulunan 150 «Fransız mektebimiz» tarafından temsil edilen bir medeniyettir, Orada, Türkiye- de sizin için yapılacak pek çok şey var- dir, Yalnız Türkiyede değil, Rusyaya karşı kaybettiğimiz harbler neticesi rak kaybettiğimiz vilâyetlerde yaşıyan 120 milyon Türk ve Turanlı arasın Fransanın bu uğurda sarfettiği mil ların boşuna olmadığına kaniim'» O milyonlardan bu bedbaht Türkün cebine ne girdiğini tilmiyoruz. Bildiği« miz bir şey varsa Sylvain'in perdecisi Bürhaneddinin bu tarzda hareketini tave sif için kelime bulamadığımızdır. Yegâne tesellimiz şudur: Her millet içinden böy« le adamlar çıkabilir. Teşekkür edelim ki şimdiye kadar bizim içimizden çıkmış O« lan bu nevi adamların birincisi de, so- nuncusu da bu serseriöir! ah Sinema yıldızlarının Gönül maceralarından Biri daha : GT MT Erkek sinema yıldızlarından Tyron e SAA müracaat edilmişse de zabıta bir Ame-| Power, film arkadaşlığı ettiği Janet rikalının ef'al ve harekâtında tamami- | Gaynor, Sonya Heni ve Norma Şirer'le le serbest bulunduğu cevabını vermiş- tir. Nihayet stüdyo habersizce filmi baş ka bir yende çevirmek mecburiyetin - de kalmıştır. Bu filmin ismi — (Büyük vais) dir. Bu adam yüzünden vukubu- lan göç masrafı 7,000 dolardır. birer müddet gönül eğlendirdikten sonra, cenubi Amerikaya göiderken Pariste bulunan Anna Bella'ya telgraf çekmiş, 'onunla gizlice buluşmuştun Aktörün, bu yıldızla evleneceği söy « lenmektedir. KŞŞK Eİ yasa