2 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

# “Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda $, darağacı altında biten Va erevereseseree e enenence e memuriyet hayatı: 144 Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Vağmur duasında bulunuyorduk. Binlerce ağızdan çıkan yalvarma ve âmin seslerine, gene binlerce koyun ve kuzunun melemeleri karışıyordu Arlık, çaresiz, yağmur duasına işti- Yake razı oldum. 6 mart 1317 gabahın- Ga, duaya yaya gitmek âdet olduğu için, yola koyulduk. Arada epeyce bir JMmesafe bulunmasına mebni, tepede terli terli rüzgüra maruz kalmamak İçin ince muşamba pardesümü de bera- ber götürdüm. Musulun hemen hemen bütün erkek nüfusu - kadınlar yağmur duasına işti- rak ettirilmez - Musul köprüsünden |Töbe kapısına kadar rengârenk bir armak gibi akıp, dizilmişti. Civardaki — köylerin ahalisi de bütün koyunları, kuzuları ve sığırlarile beraber gelmiş- derdi. Duaya başlandı. Yolda fazla terlemiştim. Rüzgâr da yoktu. İhtiyaten getirdiğim muşamba- ya hacet kalmadı, giymedim. Binlerce insan can ve gönülden dua- ları dinleyip <«amin» diye bağırıyorlar- (. Halk cübbelerini, paltolarını ve ok- geriyet teşkil eden maşlahlarını, aba- Jarını ters çevirerek giymişlerdi! Eller Ge avuç içleri gökyüzüne değil, aşağıya gelmek üzere kaldırılmıştı! Binlerce ağızdan çıkan yalvarma ve amin seslerine, gene binlerce koyum, kuzunun melemeleri, inek, öküz ve da- naların böğürme karışıyordu. Gü - len cemiyet içinde bulunup da taş bebek gibi d & nasıl mümkün değil İse, binlerce yan İnsan arasında ağ- Tamak; olmazsa gözleri yaşarma - mak da kabil olmuyordu. Ben de ağla- mıya başlamıştım. Uzun dualar nihayet buldu. Cemaat Bözyaşlarını silmeğe, ters giydikleri es- vabların yüzlerini çevirmeğe vakit bu- Tamadan, birdenbire, bardaktan boşa - nır gibi şiddetli bir yağmur yağmağa başladı. Bu kadar gözyaşlarile, — mütenevvi Gualarla istenilen bir yağmurdan ko - Tunmak münasib olmıyacağı için, şem- siyeleri bulunanlar da onları kullan - madılar. Cemaat içinde sırsıklam ıslan- mıyan yalnız ben idim. Daha ilk dam- lalar düşerken muşambamı giymiştim. Bu arada: — Vali bey, yağmur yağacağından e- min olduğu için, bakınız muşambasını (da getirmiş, diyenler, böylece bana, hiç düşünmediğim bir de kehanet isnad e - Genler çıktı! Atlarımıza binerek şehre döndük. Yağmurdan slandıkça — keyifleri, meşveleri artan ve ileride, geride hose (*) ler yapan halk arasından geçerken (Arabça: — Allah ömrünü uzatsın! diye bağrı- şıyorlardı. : — 80 — Musulun mülki ve askert memurları Musul vilâyetinde bulduğum mülki we askeri memurlar hakkında yapılan şikâyet ve ihbarlardan, devir ve tef - Kiş süretile gittiğim Zaho, Dehük, Ak - Ta, Erbil, Köysancak ve Erbildeki mü- şahedelerimden, aşiret — çadırlarından aldığım malümattan, kanunların teca - vüz sitâhıma dönmüş olduğunu — anla - idem. Bundan çok müteessir olmuştum. Bu sözüm, ekseriyet itibariledir. Ge- rek askeri, gerek idari, malf ve adli me- murlar arasında gerçekten ahlâkı te - miz memurlarımız da yok değildi. Askeri intizam ve itaatten eser kal - mamış gibi idi. Adliye memurları da, celbnameleri balık oltası — kabilinden bir av aleti gibi kullanıyorlardı. Kaza- | Tatın, na haber alı: lerin az çok zenginlikleri n kimselere, ne birer celbname, ihzar - Tiyorlardı. Gizli nakid ce - nce salrveriliyorlar, para N aylarca mahpus kalıyor - lardı. Bu yüzden Hir çok yerlerdeki şa- hıslar maktan başka çare bulamı - yorlar; mecburen dağlarda eşkiya ha - (*) Hozse, bir cok şahısların — stlâh veya kargılar Üc, yahud bunlardan hiç biri bu - Tunmaksısın yapt: rakısdır. Trabzonlu - farm oyunlarına benzer. uydurma ih - |, |yatı sürüyorlardı! Yalnız Musul bida - yet mahkemesile sorgu dairelerinde ye- di sekiz sene içinde müruru zamana uğ ratılmak suretile iptal edilen ceza mad deleri evrakı dört bin dokuz yüz yirmi altıya baliğ olmuştu. Keyfiyet — adliye müfettişi tarafından resmi raporla vi - lâyet makamına bildirilmişti. Harb yüzünden uzun veya kısa bir düşman istilâsına uğrayan, yahud hü - kümet konakları kısmen veya tama - men yanmış bulunan vilâyetlerde, me- selâ aşâr mültezimleri senedlerinden, havi oldukları parayı almak mümkün olanlarının zayi ve muhterik olduğu, mümkün olmayanların da sanki kâğıd- ları mahud (semender) tüvünden ya - pılmıslar gibi tabiatile yok edildikleri- ne defalarla ve hayretle tesadüf ettim. * O zamanlarda mevcud olan — idare mahkemeleri — yani müddeiumum! ve müstantik vazifeleri ücretsiz bir me - İmuriyet ilâvesi olarak bu işe ehliyetli, iyetsiz idare memurlarına tafviz e- |dilmek suretile suçlu memurları mu - Jerlerdi. Bu mukhakemelerin den çoğu mahud - Karak hür sulistimali suçundan dolayı Musul İ iyesince — cinayetle du ha hap'khaneyi teftiş eder -« ken muttali oldum. Bu kaza meclisi azasının her biri u- rleneceği günde meclise gelemediği veddelerinde imzası bulunan o da kendi mühürile beraber kavıb â - rünü mazbatalara basar. Mühür sahibinin, emniyeti suiisti - mel edildiği yolunda hiç bir iddiası bu- lunmayıp blâkis Mustafa efendinin ma sum olduğundan hemen tahliye ettiril- mesini bir arzuhal ile resmen is! tiği halde, idare heyeti ithamındı etmiş! Adamcağıza isnad olunan cü - rüm, kanunen memnu fiillerden olma- dığı için, hokkında beraet kararı ver - direrek zavallıyı hapisten çıkartmış i - dim, * Memurların bir çoklarının — irtikâp ve irtişava koyulmaları hem maaşları - nın azlığından ve hem de aylarca bun- Tarın tediye olunmamasından ileri ge- Hiyördu. Bilhassa mülkiye memurlarının se- bebli, sebehsiz ve hattâ mükâfata müs- tahak oldukları bir zamanda — azilleri en çok gör n facialardan idi. Bunla - va avdet horetrahı da verilmediği için, hürmet gördükleri bir yerde dilenme - mok için fırsattan istifade ile irtikâba mecdur olanlar da nadir değildi. Bu arada hükümet disiplini de kal- mıyordu. Resmf makamlar arasındaki Hhtilâflar yüzünden soygunculuklar bi- le vuku buluyordu! Hattâ daha çirkin hâdiselere bile te sadüf olunuyordu. Meselâ, mafevkle - rirden bazılarının alen! irtikâbların - dan cüre't bulan galiba üç dört yüz ku- ruş maaşlı bir memur doksan bin ku - ruş çalmış, divanıharb bu fiile sirkat değil, zimmet demekle beraber zimmet hakkındaki kanun hükmünü de tatbik erek 'karzen alınıp ödenilemiyen âdi bir borç gibi her ay maaşının dört- te birinin kesilmesine karar vermiş idi. Böylece bu memura ayda — yüz v rek 75 senede ödemek — şartle fa doksar: bin kuruş ödünç para verilmi ti sanki! Musul vilâyetinde irtikâb ve irtişa - nın bu derecede yayılmasına bazı va - lilerin pek mütecasirane hareketleri - nin sebeb olduğunda şübhe yoktur. (Arkası var) zasından Mustafa efendi güya bir mü- |ha Fellâh ne demek? Fellâh, arabca bir kelimedir, rençper munasına gelir. Arabeca konuşualan yer - ierde, köylülere fellâh denir. Bilhassa be- devilerle Mısır köylülerini ayırd etmek için, sonunculara fellâh ismi verilmiştir. Bununla beraber Arablar, (fellâh) keli- mesini tahkir. makamında kullanırlar. Fakat Fellâhlar, bilâkis Fellâh neslin - den olmakla öğünürler. Fellâhların eski Mısırlılardan geldiği rivayet olunmak - tadır. Mısır halkının ekseriyetini teşkil edenler, müslümandırlar. Yukarı Mısırın bazı köylerinde yaşıyanlar ise umumi - yetle hristiyandırlar, Yelpaze nasıl meydana çıktı? Yelpaze, medeniyetin en eski zamanla- rında da vardı, Çinde milâddan 3 bin se- ne evvel yelpaze kullanırlardı. Tavus veya kekliğin boyanmış tüylerinden olan- lar en makbul sayılırdı. Japonyada yel - pazeyi, açılıp kapanmasından kinaye o - larak hayatın bir sembolü diye telâkki ederlerdi. Eski Mısır, Asirva ve Hind medeniyetlerinde de yelpaze medeni ve dint bir remz olarak - kullanılagelmiştir. Orta çağlarda ise, hıristiyan kiliseleri yel pazelerin dini âyinlerde işe yaradıklarını müşahede etmişlerdir. Portekizin Hindistanla olan ticari ra - bılaları neticesinde açılır kapanır yelpa- zeler 18 ncı asırda Avrupada salgın bir moda halinde kullanılmıya başlandı. Feminizm ne demek? Bu, kadınların hakkını aramak için vü- cud bulan harekete verilen bir isimı vardır. Femin! _min kadınların her eğini isbat hede sahada erkeklerle omuz tmektir. İngilterenin en güzel kızı evlendi (Baştarafı 7 inci sayfada) bhastik hareketleri yaptırılmıştır. Bunları İseyir için duhuliyeler konmuştur. Bu du- huliyelerden elde edilen para ile yeni ye- ni stadlar ve spor teşkilâtları vücude ge- tirilmiştir. İngilterede bile bugün adamakıllı spor meydanları kıttır. Meselâ meşhur Oxfor- dun bir spor meydanı yoktu. Oxfordun 724 senelik bir maziye sahib bulunduğu unutulmasın... Şimdi bu teşkilât Oxforda yardıma karar vermiş ve bu yolda 100,000 İneiliz Prası toplamağa koyulmuştur. İşte bu sayede Mis Prunella Staack İn- gilterenin en meşhur kacını olmuştur. * M's Prunellanın şöhreti böylece İn « gilterenin en yüksek sösyetesihe kadar yayılmıştır. İngilterenin en asil şahsi - yetlerinden biri olan dük d'Hamiltonun dördüncü oğlu Lord Davis Douglas Ha - Mmilton bu sporcu kızı delice sevmeğe baş- lamıştır. Bu sevda nihayet izdivaca in - kılâb eylemiştir. Genç Lord İngılterenin en yakışıklı ve en sporcu gençlerinden biridir. Mükem - mel bir boksör ve tayyarecidir. Lord orta halli ınsanlar içinde yaşa - maktan büyük bir zevk duymaktadır. A- melelerin hayatları hakkında tetebbüatta |bulunmak üzere uzun aylar madenlerde çalışmıştır. Ailesi onun bu izdivacına mâni olmak istemişse de muvaffak olamamıştır. Mis Prunellaya İngilterede: «No. 1 Beauty Girl» sıfatı verilmiştir. Sözün kısası: Zâhirde ehemmiyetsiz, lâkin... (Baştarafı 2 inci sayfada) Bazı memleketlerde, kondöktörleri ve kontrolü olmadığı balde bir tek kişinin biletsiz binmiye tenezzül etmediği tram- .|vayların işlemekte olduğunu bilirim. O kadar ilerisine gitmiyorum: Fakat gönül, anaforun ve hilekârlığın bizim cı miadan tamamile tardedilmiş- olmasını görmek istiyor. iJoğlu demiştir ki: Avukatlar yeni kanunu sevinçle karşıladı' (Baştarafı 1 inci sayfada) rak, arkadaşların kayıdlarını tecdid me- selesi etrafında konuşulmuş, kendilerine mektublar yazmak suretile, yeni kanu- na ve 460 numaralı eski kanuna göre, a- vukatlığa müâni bir halleri olup olmadı- ğının sorulmasına Çarar verilmiştir. Ay- rıca, yeni kanun dalresinde yapılacak staj müracaatlarının da. şekil ve suret- leri tesbit edilmiştir. İhzar? vaziyette kanunun asgati ücret tarifesi hakkında tedkiklere girişilmiş ve cari muamelâta bakılmıştır. Şimdiye kadar haftada bir gün içtima eden inzi- bat meclisi, ihzarf ve kanunun emrettiği muamelenin tekemmülü için, hergün toplanmaya karar vermiştir. Gayrimüslim avukatların vaziyetlerin. den endişe ettiklerine dair sorduğunuz suale gelince: Baromuz bir Türk barosu- dur. Avukatlarımız da, Türktür. Din ve milliyet için biçbir şey düşünmemekte- yim., Maddeten ve manen avukatlığa lâ- yık olanları, men imkânı yoktur. Eskiden avukatlar için, bir üçret tarl- Fesi yoktu. Yalnız kanun azami haddi takyid etmişti. Bu ücretler için maktu esas kabul edilmişti. Yeni kanun vekil ile müvekkil arasında ücretin serbest takdimi ve bunun mukaveleye - raptını emreder, Bu, tesbit edilmemişse, vekil Ücretini asgari tarifenin üç misli üzerin- den, hâkim hükmeder. Avukatlar ne diyorlar? Yeni (avukatlık kanunu) nun mer'i- yet mevkiine girmesi münasebetile ta- nınmış avukatlarımız arasında küçük bir anket yaparak yeni kanunun nasıl karşı- Zandığını tesbit etmek istedik. Aldığımız cevabları aşağıda bulacaksınız. Avukat İrfan Emin Kösemihal- «— Büugün tatbikine başlanan (Avu- katlık kanunu) eskisi ile kıyas kabul eda- miyecek kadar mükemmel bir hukuki eserdir. Eski kanuna göre avukatın mukadde- ratı baro ile Ağırceza mahkemesi odala- ti arasında sıkışık, iptidaf bir manzara arzetmekte idi. Şayed bir avukat iki ta- rafı gücendirmiş olursa, onun için hayat hakkı müebbeden kalkmış sayılabilirdi. Çünkü meslekten müebbeden çıkarılma- sı baro kararının Ağırcoza heyetince tas- diki. yahud böyle bir kararın o heyetten resen veya itirazen suduruna bağlı idi. Avukat /zarurt olarak yırtıcı bir adam- dır. Bu itibarla hüviyetinin daracık bir çerçeve içinde mütalea edilmesi birçok yanlışlıklara sebeb olabilirdi. Gerçi bu- na misal verecek bir vakıâıya tesadüf et- medik. Fakat ne olursa olsun prensip sa- kattır. Şimdiki kanuna göre avukat, adli ve idari cebhede yer alan olgun bir hü- viyettir. Vazife ve salâhiyeti hassas bir ölçü İle tesbit edilmiştir. Avukatlar hakkımdaki inzibatl karar- ların son tedkik mereli Ankarada müte. şekkil haysiyet divanıdır. Bu divan tem- yiz — birinci —reisinim — riyaseti al- tında, temyiz ikinci — reislerinden biri ile, iki temyiz azasından ve barolarca ıntihab edilen üç avukattan müteşekkildir. Eski kanunda olduğu gi- bi kâğıd üzerinde değil, yüz yüze yapı- lacak duruşma sonunda son karar veri- lebilir. Böyle mükemmel bir teşkilât müuvnacehesinde hata ihtimali şübhesiz as- garl bir hadde iner. Eski kanun avukatın adliye cihazı içindeki yerini lâzım oldu- Bu gibi tesbit etmemişti. Şimdikine göre âmme hizmeti mahiyetinde mesleki va- zifesini gören bir avukata yapılacak te- cavüz devlet memurlarına karşı hare- kette bulunulmuş gibi, âmme namına ce- zalandırılmak mecburiyetindedir. Gene yeni kanuna göre avukatın vazifeden do- ğan veya vazife sırasında işlenen suçun- dan dolayı hakkında takibat ferası ancak Adliye Vekilinin Iznine bağlıdır. Şu hal- de avukatın büyük âmiri bizzat Adliye Vekilidir. Kabul edilen kaidelerin serbest müda- |faayı ne âöereceye kadar korumağa salih olduğunu tafsile hacet yoktür sanırım, Büu kanun, meslek #hlâkında en küçük İbir mübalâtsızlığa tahammül edemez. Bu itibarla bir avukat bir işin takibini deruhte ettiği takdirde onun haklı oldu- ğuna en kuvvetli bir karine mevcud sa- yılır. Yeni kanun avukatların hal ve is- |tikbalini korumak için meslek sigortası ve bu yolda bir teşebhüsün tahakkuku- na imkân görülemediği halde — tekaüd| sandığı teşkili gibi mevzuları da ihtiva etmektedir. Bunu her gerbest meşlek sa- hibi insan hakkında da temenni etmek bizim için medent bir borç sayılır, Bil. hassa bir kânunuevvel tarihinden #tibir ren meslekt hakları, vazifeleri tamamtf mazbutiyet altına girmiş bir yeni VU" katlık hayatı başlamış demektir. CÜM” huriyet kanunları manzumesi içinde hu kanun hususi bir kıymetle şerefli met kilni bihakkın işgal edecektir. Bu kanunla yalnız avukatlar değil, bür tün vatandaşlar övünebilirler, Çünlü hak sahibleri artık tam bir teminat SF tında kanüuni dileklerinin yerine ğine ve bir takım şübheli kimselerin &lamıyacağına kani olarak müteselli OlM” bileceklerdir.> Avukat Suad Ziya diyor ki: «— Ben yeni kanunu meslek için göY faydalı görüyorum. Bunun sebebi de bi de içtimaf yardım müesseseleri pek 4 dır, hemen hemen yoktur, denel Memurların tekaüd maaşını hariç tutâf” sanız, içtimaf teşekküllerin hiçbir mnl"' Bgarantisi mevcud değildir. Yeni kanlf bizi teşkilâtlandırıyor, içtimat yı sigortayı temin ediyor. Binaenaleyb tiyarlığımızda tekaüd maaşı gibi bir de alabileceğiz. Bu kanunun halk iehin? olan tarafları da çoktur: İhtilâflı badema avukatlar tarafından takib nacak. Bu halk için büyük bir avantaj” dır. Kanun şeraiti maneviyeye yet veriyor. Binaenaleyh mesleğe Gif” cek olanlar daha çok eleneceklerdir. Bu hem mesleğin tealisi, hem de if hiblerinin selâmeti ıçin güzel bir birdir. Muakkiblerin ortadan çekilişi hetf halk, hem avukatlar lehine kaydedilebi” lir. Avukatlar mütehassıs olduğu için İW leri daha kolaylıkla ve süratle takib ©* deceklerdir. Bundan şübhe yok ki bi çok istifade görecek, Halk lehine bir netice daha., biz. &/ devlet dairesi gibi kontrol edileceğiz. Bi iş sahibleri için bir garanti tevld edöfi Halk için en mühimmi, meselâ, M arkadaşlarımız var. Bir kimse işini Of vermek ister. Muayyen ücret baremimii yoktur. Binaenaleyh bir boşanma daviff elli liradan beş bin Tiraya kadar VÜ kaldıracak bir mestledir. Tarafeynin S0f vetine, avukatın şöhreline göre bu ücret tehalüf eder, Ücretlerde şimdi azami V tesbit eden bir tarife yapıl” caktır. Bakın size kanunun tatbikatından Ö” ğan tuhaf bir vaziyetten bal Baro bugün için mülgadır. Binaenaley? hiç birimizin avukatlık hakkı yoktur: Diğer bir mesele: hazine vekilleri devairi sesmi mümessilleri ya vukatlığı bırakmak, yahud resmi rinden uzaklaşmak mocburiyetindediri Bu maddenin tatbikini Adliye Vektli Öf sene müddetle talik edebilir. Henüz b emir gelmediği cihetle böyle vaziyette * lan arkadaşlar tereddüd içerisindedirle” Bunu da ilâveden sonra fikrimi bülMü edeyim: Kanun mükemmel bir M eserdir.» Recai Atabek diyor ki: «— Bu kanunun bence ön plâna alıni rak mütalca edilecek ilk vasfı yazıhafk siz yüz, yüz elli #vukatı yazıhaneli çabi” mağa mecbur etmesidir. Sonra, evvelce de bu meslekte ’gı rTapt vardı. Fakat yenisi avukatlart “C çok takyid edici hükümler vazetik tir. O derece sıkı bükümler ki, mi“rş best meslek teşekküllerinin hğn:”, yoktur. Meselâ: Doktorların, vesairenin merbut bulunduğu VEM Tin hiçbiri böyle geniş bir takyid 0':: vesi hazırlamamışlardır. Sebebi: A katlık mesleğinin halk nazarındâ selmesi ve ıtimad telkin etmesini matuftur. ’ Maalesef şimdiye kadar ıvuh!ı) lince şayanı itimad bir tesir gelmiyordu. » Şimden sotite böyle bir şey ST bahsolamaz. © Bu kanun sakat zihniyetleri, sakâf İiş lışmaları yıkmıştır, çok mnkmn:'n,; kanundur. Avukata lâyık olduğu vermiştir. ğ ” Avukatlık âmme hizmeti uyıh":w vukat vazifesini görürken hiçbir Kaf lefete maruz kalmıyacaktır. Maruf g dığı takdirde ceza kanununun müeyfi lerine t&bi olacaktır. Yeni kanunun taz hususiyetlerinden biri de Orhan Arsal diyor ki: çaf «— Yeni kanun biz avukatlari mile tatmin ediyor. Bilhassa biZİ diren nokta, avukatlığın âmme M€ çei ü yetleri mesabesinde myılnmsıw. kilde bir takdir, mesleğin Ş abrt göstermek itibarile göğsümüzü yor. Bize, daha kuvvet veriyor..» SEK. VELESER, SLTLSETSİR

Bu sayıdan diğer sayfalar: