ki | ise “Son Posta, nın Hikâyesi ANIYOR i AR © SON POSTAV MM la. Çeviren 4 İsmet Hulüsi Samiye çok gençti. Göründüğü gibi on sekiz değilse bile yirmiden de fazla de « “ğildi. güzeldi, kıvraktı, sevimli idi, hoğ- * İtu, cana yakındı amma, bir kusuru, daha (doğrusu kusur sayılan bir kusursuzluğu » vardı. Kir izdi ve fakirdi. Yaşamak için çalışması, para kazan - ması lâzımdı. Samiye tembel değildi, ça- Yışırdı.. Fakat iş bilmiyordu. Gazeteler - deki «İşçi aranıyors serlevhalı ilânları o- yordu. Bu işçi arıyanlar da ne müş - külpesend insanlardı. Kimi aradığı in - sanın otuz yaşında olmasını istiyordu. Kimi ingilizce, fransızca, almanca, daha bilmem kaç lisanı &na lisanı kadar iyi bilmesini şart koşuyordu, Kimi stenogra- fi bilsin, diyor, kimi yazı makinesile mâ- © kine gibi tıkır tıkır yazı yazmakta ma- hir olmasını ileri sürüyordu. Velhasıl, bütün bu işçi arıyanlar, ara- dıkları işçiler de, Samiyede olmıyan şey- Jeri arıyorlardı. Samiye her şeye rağmen bunlara baş varmalıydı. * Bir yazıhanenin kapısını tıkırdattı, — Gir! Girdi. — Emriniz bayan? — Şey, affedersiniz.. Gazetede okudum. © Bir kâtib arıyormuşsunuz. — Ha, onun için mi geldin? Sorgu sual başlamıştı: — Kaç yaşındasın? — On dokuz. — Hangi mektebde okudun? — Şey, ilk mektebde, © Karşısındakinin yüzü buruşur gibi ol- muştu: — Ayrıca hususi tahsilin? — Şey, pek yok. Bu sefer yüzü adamakıllı buruştu. — İngilizceyi, almancayı, fransızcayı © nerede öğrendik? — Hiç. — Yani bu lisanları bilmiyorsun de - mek. — Evet © — Peki amma sen buraya slay etmiye mai geldin — Hayır bay, niçin alay etmiye gele - © yim. f | & : İ ; : Ben iş arıyorum, siz de işçi arıyorsu « Bizimkisi bunda l Topal herifi ittiği gibi, Takvor pal - dır küldür mer - divenlerden çık « tı, Gürebi efen « di ile İfakat ha « nım da arkasın - dan. Sofaya çıkın « sa kendilerini To- rik karşıladı. — Ulan! Nere» desiniz, be? — Buraı buluncaadak hellak olduk. Soram yolda öryendik ki bundasın de- yi, kalktık, geldik. ©” — İtakat hanım, uzün vekittir gerilen sinirlerinin o birdenbire boşanmasile, © evlâdlığının boynuna atıldı, sarıldı, “ zapledemediği gözyaşlarını koyuverdi; — Ah, evlâdım! o Tosunum! Senden bir dakika ayrılmam artık. Bu adam - “larla beni bırakma. Kanımı kurutu - 'yorlar.. * Diye derd dökmeğe başladı. Takvor bu iştikâdan kendine isabet ; eden hisseye içerledi. — Hangı kanını kurudoorum, 20! de di! Sende esasen kan vardır, can var - dır ki? Sıfatına aynada © bakmamışm ” görünvor. Boş arşak evde yazlamış tah- “ta bitindenıne farkın vardır? Birde tutmuşun kuzu gibi kocandan, benim gibi heriften şikâyetlik edoorsun. Amo- o te,zo! Kocakarı bermutad bu lâfları karşı- ” iksiz koymamağa hazırlanırken, To - rik ikisiri de susturdu: — Ayıbdır! Yabancı yerde misafi - Tiz, Burada olsun hurlaşmayınız! E#mrini verdikten sonra, analığna, Gurabi efendiye Takvora yer gös - terdi. Bu sobnevi afal afal seyreden to- © pal bekçiye de döndü: — Haydi, sinyor! dedi, şarap getir de bizim valide ile pedere ikram edelim. — Bu senin baba? Senin ana?, Ma - “'lahi. Aslan doğur senin ana.. — Şimditik şarabın eğav.da, sonra nuz, Gerçi ben bu söylediklerinizi bilmi- yorum arama, biraz okumam, yazmam var,. Benim için de bilgime göre bir iş bulunmaz mı? — Bizde yokl — Peki! Samiye yılmadı. Bir yanhaneden çık- fi, öteki yazıhaneye girdi, — Bir daktilo istemişsiniz? — Evet siz geldiniz demek, daktilo bi- Tir misiniz? — Evet, makine ile yazı yazmak.. de - mek istiyorsunuz? — Evet, demek istiyorum amma, ma - kineyle yazı yazmaktan, yazmıya fark var.. — Evet öylsör, — Siz dakikada kaç kelime yazarsınız? | — Ben mi?, Hiç tecrübe etmedim, — Yani hiç saaf tulmadınız. Mesele değil. Makine burada, bir müsvedde ve- reyim, bakalım kaç dakikada yazacak - sınız? — Ben mi, şimdi için belki uzun sörer, fakat bilâhare her halde çok çabuk ya - #acağımdan eminim. — Çok zamandır makineyle yazmadınız zannederim, — Evet, Bir kere yazmışlım, pek güç olmuştu, Ondan sonra fırsat bulamadım, — Bir defa mı, siz makineyle ömrünüz- de ancak bir defa mı yazı yazdınız? — Evet! — Buraya ne diye geldiniz?.. — Dektiloluk istemiye, — Makinede yazı yazmasını bilmiyen daktilo. — Öğreneceğim efendim, — Burada öyle mi, haydi kızım işine. Burası mekteb değil, iş yeri. — Olabilir, fakat bütün daktilolar, ma- kinede yazı yazmasını annelerinin ka - rınlarında iken öğrenmediler ya..? — Nihayet iş yerlerinde de öğrenmiş değillerdir. Başını önüne eğdi. — Peki! Fakat gene ümidini kesmedi, Yazıha - neden çıktı, çantasındaki deftere baktı. — Bir de oraya gideyim. Büyük bir mağazaya girdi. — Buranın sahibi kimdir? konuşuruz. bas! — Peki, Gurabi efendi sor- du: — Bu da kim? — Benim lâlam! Maiyetime- memur ettiler. Bu hane de fakirin. » dünyalık da verdiler. keyfim © hususlarda ta: mam amma, gelge « lelim, haftaya Az - rail ile gene karşı karşıya geliyoruz. — Allah verme « sin; sus! O nasıl lâ « kırdı? © — Basbaya”ı lâ kırdı! Bu yerde as dama bol mangiz uclanıyorlar amma, can pahasına, Gurabi efendi başını salladı. — Evvel Allah, korkmam! — Sen belki korkmazsın amma, bir de bana sor. — Ben senin hesabına söylüyorum, evlâdım Necmi! Bugün neydi 6? Azgın hayvanı bir yere vurdun. o Alimallah, Zaloğlu Rüstem aslanla güreşiyor san- dım. — Ay! Sen de orada mı idin? — Validen sakız istedi idi. Aramağa çiklım. Baktım: Bir galebelik; aceb ne ola? deyü şöyle bir başımı (uzattım. Sen misin uzatan?! Bir seylihurüşan Haydi, — Direktörü mü soruyorsunuz, patro - nu mu? — Bilmem.. Bir tezgâhtar arıyormuş » lar da. Mağazânın kıdemli tezgâhtarı bu yeni tezgühtar namzedini başlan ayağa süz - dükten sonra: — Siz de mi tezgâhtar olacaksınız? — Evet, Ne iyi, ne de fena manasına gelmiyen bir baş işareti yaptıktan sonra kasanın yanında ayakta duran kırmızı yanaklı, şişman erkeği gösterdi. — Direktör o. — O mu karışır? — Evet! Direktörlin yanına gitti. Dişektör: — Bir şey mi istiyorsunuz bayan?.. — Evet, tezgfihtar arıyormuşsunuz.. — Şimdiye kadar hangi mağazalarda çalıştınız? — Hiç bir mağazada çalışmadım. — Ne işlerde bulundun? — Hiç bir işte. — Bizde de iş yok. — İlân vermişsiniz. — Sen okumak biliyor musun? — Biliyorum tabii, — Öyleyse o ilânı dikkatli oku. «Tec- rübeli tezgâhtar aranıyor» dedikti, — Fakat tecrübeyi burada... — Hayır, hayır. Başını kasaya çevirmiş, kasadarla ko - nuşmıya başlamıştı. Samiyeye ters yüzü geri dönmek düşmüştü. Samiyenin ümidi kırılıyordu, demek iş bulamıyacaktı. Fakat ne olsa baş vurma- lı, vazgeçmemeli idi. Defterine bir kere daha baktı: «Ondülâsyon yapmakta mahir bir ba- yan âranıyor.» — Haydi bunu da tecrübe edeyim. Berberin kapısını tereddüdle açtı, Bir sıraya dizilmiş koltuklardaki kadınların saçları kıvrılıyor, saçları boyanıyordu. Bir kaç erkek saç kestiriyorlar, traş olu- yorlardı. — Buyurun bayan, — Ondüle mi yaptıracaksınız, perme » Bant mı, yoksa boya m? (Devamı 13 nci sayfada) SON POSTANIN ROMANI .. 7: Trabzon Nafıa Müdürlüğünden: — Trabzon vilâyet merkezinde (11004) lira (09) kuruş keşif bedelli Zano$ köprüsünün tevsii kapal zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 2 — Muvakkat teminatı (825) lira (31) kuruştur. 3 — İlân müddeti 16/11/938 tarihinden itibaren 14/12/9398 tarihine kadar gündür. 4 — İhalesi 14/12/9838 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat on beşte vilâysf ş makamında toplanacak olan daimi encümende yapılacaktır. 5 — İsteklilerin: Şartname, resim, plân, tahlili fiat, silsilel #iat bordrosu keşif ve buna benzer salr evrakı Trabzon Nafia dairesine müracaatla tedkik edef ve bir suretini parasız alabilirler, 6 — İsteklilerin 938 yılına aid ticaret odası vesikası ile bu işi yapabileceğin” ald vilâyetten alacakları ehliyet vesikasını ibraz etmeleri çarttır. Ehliyet vesikası talebinde bulunacakları ihale tarihinden en az sekiz gün evvel Trabzon vilâyetine müracaat etmeleri lâzımdır. Aksi takdirde eksiltme? iştirak edemezler. 1 — 4 üncü maddede tayin olunan gün daimi encümen riyasetine makbuz saat on dörde kadar teklif mektublarıM mukabilinde vermeleri icab eder. Postâ ile gönderilen mektublar kabul olunursa da vâki olacak tehirden dolay! talibler bir hak iddiasında bulunamazlar. NEVR (8623) OZiN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal kessr. MM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Jaya İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden : 3/1189 Emniyet Sandığına borçlu ölü Bayan Emine Fatine varislerine ilân yolile tebliğ Bâyan Emine Fatine Boğaziçi Kuruçeşme mahallesi eski Arnavudköy yeni Kireçhâne sokağında eski 3, yeni 7 numaralı bir nim kâgir evin tamamıni birinci derecede ipotek göstererek 18/4/931 tarihinde 10602 hesab numarasi? Sandığımızdan aldığı 800 lira borcu 16/5/938 tarihine kadar öğemediğinden fsi komisyon ve masarifi ile beraber borç 1363 lira 35 kuruşa varmıştır. Bu sebebi? 3902 numaralı kânun mucibince hakkında icra takibi başlanmak üzere tanzi olunan ihbarname borçlunun mukavelen amede gösterdiği ikâmetgâhıma gönde “ rilmiş ise de borçlu Bayan Emine Fatinenin yukarıda yazılı sdreste öldüğü anlaşılmış ve tebliğ yapılamamıştır. Mezkür kanunun 45 inci maddesi vefat hâ” linde tebligatın ilân suretile yapılmasını Âmirdir. Borçlu ölü Bayan Emine Fatine mirasçıları işbu ilân tarihinden itibaren bir buçuk ay içinde Sandığımıza mü" rasaatla murislerinin borcunu öğemeleri veya kanunen kabule şayan bir itirs”” ları varsa bildirmeleri lâzımdır. Mirasçılar ipoleği kurtarmazlar veyahud başi” yan takibi usul dairesinde durdurmazlarsa ipotekli gayri menkul mezkür kanuni göre Sandıkça satılacaktır. Bu eihetler alâkadarlarca bilinip ona göre harektt edilmek ve her birine ayrı ayrı ihbarname tebliği makamına koim olmak üzer” keyfiyet ilân olunur. — (8749) beni önüne kattı, içeriye ( sürükledi. Encamı kâr, kendimi orta - srdeki ce - maatin arasında buldum, E edene gö- reyim? Sen önde, boğa ark nda mey - dana çıkmadınız mı? Fery d ve figan edeceğim, lâkin havfımd: . ve heye - canımdan sesim boğazımı '/kadı. Aya - ğa kalkmak istedim, arkalan eteğimi çekip zorla oturttular. Elhamdülillâh.. sümme elhamdülillâh!, Hele bir defa döndün.. aman, evlâd! O ne savleti şi- raz? O ne hamlei Rüstemane?. Sen ih- timal ki o anda farkında bile değilsin: Hayvan boynuzlarını getirdi. nerede ise karnmı deşüp, maazallah barsak - Jarını dışarıya dökeyazdı. Nasıl pürtâb etti oOİsen, pehçel kabrindeki tiği me hib, sevri aku - run şah damarına bir saplandı, Fakir, &«z kaldı sektei kalbe uğrayor, o olduğum yere ( yıkılıyordum. Etrafımda kopan gi- kış tufanı bir tazi - yanel teşvik oldu; gözlerimi açtım, kendimi topladım. — Acayibi — Ya, evlâdım. auru ayhımi,, Der - ken, seni derağuş deyim, nasiyel ce - adetinden © öpeyim deyü ileriye atıl - mak. istedim, Ne mümkün? Ahali birbirini çiğniyor. Ortalık ruzu mahşerden nümunenü - mal Kımıldasam, yere düşürüp çiğni- yecekier.. Zaten o aralık baktım: Seni sallasırt etmiş, götürüyorlar, O mevki- bi azime katılayım dedim, kenardan kenardan süzülerek fürceyâbı (O dühul oldum. Lâkin kahbe oğulları beni itti- ler, gerileltiler. Yolumu şaşırdım; ken- dimi güç belâ kapıdan taşra atıverdim.. Koştum validene.. bu hengâmenin he- nüz dibâçesini tekrire ağaz eyler ey - lemez, cazu üzerime hücum etmez mi? Hakkı nâhakkımda elfazı galize ve nâ- lâika istimaline kalkışmaz mi? İşte, bütün mavukaı hikâye ettim. o ancak göğsüm iftiharla doldu. Sonra 'Takvof” dan da işittim ki herifler, bu hamas& tipe mükâfaten bin lira kadar da #fi?* vermişler. Memnun oldum., mesrur © Vehhab fakru halimiz” birmecalimiz? dum. Cenabı gurbel elindeki merhamet buyurdu. Torik, babalığının sözünü kesti. (Arkası ver anma vazı Bursada bir amelenin ölümile heticelen bir otomobil kazasi Bursa (Hususi) — Evvelki gün ş*” rimizde bir amelenin ölümile metie? lenen feci bir otomobil kazası olmüğ. tur, Şoför Süleyman oğlu Mehmed şad Kaleli adında bir şoförün mekte olduğu 49 numaralı açık yük kamyonu, şimendifer istasyonun kanala çimento götürdükten sonr# * olarak tekrar istasyona dönerken, o vuddede köprüsünde istasyon am0l?, sinden ve Yeşil Bursa ambarına mer sub 45 yaşlarında Halim adındaki ami a le şoförün yanına binmiştir. p” köprüden yüz metre kadar ayrıldığı * rada Halimin şapkası pencereden gr lamış, bunun üzerine de Halimi; haber vermeğe lüzum görmeden ye hal otomobilin kapısını açmış ve atlamak istemiştir, i Olomobilin hareket halinde bul”, masından dolayı birkaç adım ayak 4 yürüyebilmiş ve yere düşerek va dan ağır surette yaralanmıştır. xa zamanda ağzından burnundan v , gelmeğe başlamıştır. Vaziyete el det yan seyrüsefer memurları yaralı? şi“ hal hastaneye sevkettikten sonrâ ii kikata başlamışlardır: Şoförün b? bi hati olmadığı, gerek frenlerinde » S rek kapısında vesair yerlerinde hiç ârıza bulunmadığı anlaşılmıştır. dö İşci Halin bir gün sonra ölmüştür. idare © golü” p 7) â” i 2d GE > as. >