— Çocukları Kurtarma Yurdu genişletiliyor Mürebbilere yardımcı olarak idare kadrosuna Üniversiteli gençler alınacak Yurdda beden terbiyesi Çocukları Kurtarma Yurdunun kapı -| sahalarına - bilhassa kunduracılık, mo -| 7851 adedi bugün 150,000 i bulmaktadır. (Aodan içeri girdim, müdürü sordum. Ka- hi götürülmem için yanıma bir rehber —“'- Bu, on iki, on üç yaşlarında bir ço- tüu. Üstübaşı tertemizdi. Konuştuğu bilyacılık ve marangozluk gibi - girmişler ve her birinin müsbet bir vaziyette bu « lunduğu görülmüştür. Muhtelif vesile - lerle yapılan tedkikler sonunda, mezun- Balan. bütün adabı muaşeret kaldelerini |larımızın iyi 'yaşadıkları, çalışmaları - #t, yaşlı başlı bir adam tesirini veri-|mın müsbet bir randıman verdiği anla - du. Tavırları, yaşını göre, âdeta ço -| şılmıştır. bilktan çıkmış, olgunlaşmıştı. — —O halde, yurdun ıslah edilmesine, da- R kî:’““:“’ T REREİN gidinci- İha verimli bir hale konmasma neden lü- Kikviynüe söxe, Geletede züğürz)| ” Müeaaesayı peyinyer ölmüklm b - — ue mdriraka tarmak lâzım. Yani yurdun tecrübe mü - Bi zlında """“'f':;"' H"ıî'ı'(“ ;"“'Z essesesi olmak mahiyetini değiştirmesini Bördüğümüz ayakları çıplak, Bi t’- başları parça parça serseri çocuk - 'dan biri... Hani, şu alnına «sokak ço « Hl» damgasını vurduğumuz, evin, aile Nğımn temiz muhitine sokmadığımız, —kgilrerlno gicak bir çorbayı çok gör - ümüz çocuklardan biri... Fskat, aradan bir sene gibi kısa bir za- geöçmesi; cürmü bize, yani cemi-| H*ı tezası onlara, yani çocuklara ald o- damganın, bu <sokak çocukluğunun> Tik Olmasına kâfi gelmiş. Bu bakımdan, bilhassa terbiyevt un - surlar üzerinde daha esaslı tedbirler al « mak icab ettiğini düşündük. — Yurdun, memleketin bünvesinde yer alması için, müstekar, müesseş bir hale gelmesi şart- tır Biz, beş senelik tecrübelerimizle; da- ha esaslı işlerin yapılması maksadile, ge- reken şeyleri ve bunların esbabi muci- belerini tesbit ettik. Dileklerimizi, önü- müzdeki Şehir Meclisi umum! toplantı- sına bildireceğiz. — Tasavvurlarınızın nelerden olduğunu anlatmaz mısinız? — Mselâ, pedagojik —unsurlara sabit bir şekil vermek lüzurmunu iler! sürece. ğiz. Kadronun şimdiki gibi, ücret şeklin- de olmayıp, maaşlı yapılmasını — İste - yeceğiz. Böylece, yurdla alâkadar arka - daşların mücsseseye tamamen bağlanma- » ü U Yyavrunun çalıskanlığile, terbiye - :- ahlâklle, şimdi her baba övünebilir. *kim direktör Bav Kâzım Nami Ye- de ayni sevinçli gururla: .; Bön, tam $0 çocuk babasıyım, di - %Hayınnki bütün servetim, bütün if- Vasıtalarım onlar... ibaret 8832 B r a Gt — Sizi tebrik ederim. cevabını veri - t“'n. sade yol parasından — muafiyet kımı Kkazanmış değil, ayni zamanda , ', qdr_de çok çocuklu aile reisi olmak|ları, onların tam işe yarar bir hale gel - İy 'Tunu da kırmışsınız! dikleri zaman aramızdan ayrılmamaları: " 'blro)nuı-_ Çocukları Kurtarma Yur «İmı temin edeceğiz. K küçük bir taribçesin! yapıyor: Ayni zamanda pedagojik teşkilât un - g xıîhıaae... surlarının çoğaltılmasını istiyeceğiz. Bu- 4 .x Yani mekteb, öyle mı? nun için de, mürebbilerin yanında gece a Hayır, burası mekteb değil. Çocuk- Kurtarma Yurdu, enlediğrmiz, bildi- şü klâsik manas'le bir mekteb değil- Ç'— Bi farkı kücük bir misalle anlata N Mektebde, muallim vardır. Bura - TMuallim yoktu, mürebbi vardır. Mü- 't: hatayı en ttiz bir dikkatle gören, —bn"uhmııyın. arkadaşlarile, yani ço - —_'. la her zaman düşüp — kalkan, beraber çalışan, oturan, oynıyan, ğm en kuvvetli muvaffakiyet vası- ve gündüz, Üniversite talebesinden bazı gençlerin bulunmasını düşündük. Böy- lece, hem alacağımız yardımcı unsurla - rın bize lâzım olduğu şekilde yetişme!e- rini temin edeceğiz, hem de mürebbilerin yükünü azaltacağız. — Demek Yurd çocuklarına ağabey - lerden sonra <«süt kardeşler» buluyorsu - nuz, öyle mi? — Evet. Ayni zamanda da, bu arka - daşlardan bizim çalışma tarzımıza merak saranları da kendimize göre yetiştirmiş o- lacağız. Kısa bir zaman sonra, bugün sa- yısı tek olan yurdu, bir ikincisinin, bir Üçüncüsünün takibi imkânı temin edil - miş bulunacak. Butlardan başka, kütüphane tahsisalı- nın çoğaltılmasını istiyoruz. Yurdun ça - tıst altında bulunan her çocuğun, hayata atılacağı güne kadar, medeni bir insana lâzım bilgilere tamamen sahib olmasını a. bir ağabeydir. hattâ icabında, en kuvvetli silâ - Hedir, biliyor musunuz? Arkadaş- h Bu arkadaşlık, yurdun çatısı altına qnhim etmiş değildir. Mücsseseden SO OSN S olan çocuklar, hayata atıldıkları, lâtına girdikleri zaman da bizimle rdirler, bizim manevi havamız için lar. , hayatta muvaffak olacak a - Ve pratik insan yetişltirmeği gaye e- d Nuh:. Nitekim, stölyelerimizde, ders | düşünüyoruz. N l'Hın haricinde çalışan çocukları -| — İşte, yeni tekliflerimizin başlıcaları... &p T sahilrl olmanın, müsbet ve alın te- Sabih Ala: k:"l kazanmanın tadına alıştırılırlar, yece k“&n nisbetinde para kazanırlar, On- bu yevmiyeleri birikir, ileride ken- A 2& ufak bir sermaye olur. suretle iş sehibi olmuş mezan - Yar mı? Balıkesir emniyet müdürlüğü Balıkesir (Husust) — Balıkesir em - niyet müdürü Said Özgür terfian em - K niyet umum müdürlüğü üçüncü şube q'bîL Beş senedenberi, yani mües- | müdürlüğüne, Balıkesire de İçel emni- kuruluşundan bugüne kadar 32| yet müdürü Ruhi Çalışlar naklen ta - Yetiştirilmiştir. Bunlar muhtelif iş| yin edilmişlerdir. SON POSTA İngilterenin © İ CEDE güzel kızı evlendi Mis Prunella Staackın, İngilterede Glascow şehrinin büyük kilisesinde İn - gilterenin en yakışıklık ve en genç lordu Davis Douglas Hamilton ile evlenmesi son haftalar içinde İngilteredeki dahili hâdiselerden birini teşkil eylemiştir. Her muhitte bu izdivaçtan bahsedilmektedir. Mis Prunella Staack İngilterede (gü - zellik ve sıhhat için) namına büyük bir teşekkül vücude getiren genç İngiliz kı- zıdır. Bu teşekküle mensub azaların sa- yısı günden güne çoğalmaktadır. Bu teşekkülün ingilizce ismi (Leagle of Health and Besuty) dir. 1932 senesinde Mits. Bagat - Staack tarafından kurulmüş- tur. Bir İngiliz zabitinin karısı olan bu kadın Prunellanın annesidir. Mrs. Bagot üç sene evvel ölmüştür. Öl- meden evvel kızına teşekkü devreyle- miş ve bunu taali ettirmesini sıkı sıkıya tembih eylemiştir. O vakit Prunella 19 yaşında idi. Fakat gençliğine, toyluğuna rağmen teşekkülü fevkalâde bir surette canlandırmağa muvaffak olmuştur. (Leagle of Health and Besuty) nin a- Yeni evliler Hepsinin hususf üniforması vardır. Her âza altı peni aidat vermektedir. Azalar her sabah kendilerine mevdu vazifeleri hüsnü suretle ifa eyliyecekle - yine dair yemin etmekte, haftada iki defa büyük salonlarda toplanmakta ve jim - nastik hareketleri yapmaktadırlar, 1988 senesi ilk aylarında bu cemiyet biz National fitness campaign (Milli sıhhat seferberliği) tertib eylemiştir. Bu sefer - berlik memlekette büyük bir rağbet ile karşılanmıştır. Bu seferberlik esnasında umumi meydanlarda grup halinde jim - (Denamı 10 ncu sayfada) İYAT —) Atatürkün milli edebiyat hakkındaki Yazan : Halid Arab harflerinin tarihe karıştığı ve yeni harflerin kat'i olarak ilân edilmesi ile Türk milletine parlak bir kültür sa- hasının açıldığı 29 ağustas 1928 günü ak- şamı... Dolmabahçe sarayında, her inkı- lâb gibi bu inkılâbın da Önderi Büyük Şefin meclisindeyim. Atatürkün yakın - ları arasında, ben de, ilk ve son defa olü- rak diğer iki edebiyatçı arkadaşımla be» raber o tarihi günün «kşamında bu saa- dete ermenin büyük hazzı içinde ancak Onu görüyor, Onu işitiyor, Onun göz- lerinin ve sözlerinin derinliği (le hayatı- mın yalnız bir gece geçen, fakat bütün varlığımı kaplıyan en renkli hatırasını yaşıyorum. Bilhassa gece saat 24 te, ye- niden 30 ağustosa girdiğimiz dakikala - rın heyecanını, şimdi bile, Onun egörü - yorum, hâlâ görüyorum, yurd için dö - vüşen aslanlara, sırtlarında mermi ta - şıyan Anadolu kadınlarının, Türk anala- rının dağlardan, bayırlardan zafere cep- hane taşıdıklarını görüyorum>» diye gür- liyen ahenkli sesini, bütün meclisinde- kiler gibi ben de her zaman içimde duy - maktayım. Yarabbi! O gece büyük zaferi yaratanı dinlerken nasıl coşmuş ve gurür sevincile ağlamıştık. Fakat o gece, yalnız zaferden, inkı « lâbın hızlarından değll, diğer mevzular- dan da bahsedilmişti. Atatürk, her mev- zuaâ can veriyor, her bahçeden bize de « met demet çiçekler devşirir gibi büyük duygular ve fikirler yaratıyordu. İşte o fikirler arasında ebedi Şefin edebiyat ve bilhassa şilr hakkındaki düşünceleri de bizim kalbimizi ve viodanımızı ay - dınlatmıştı. Ben, o tarihi gecede Ulu İnsanın bana not ettirmek ve sonuna imzalarını at - mak lütfunde bulundukları yüksek ir- şadı aşağıya kaydederken, sadece, bu - günkü ve yarınki genç Türk san'atkâr - larına Atalarının milli san'at için çizdiği nurlu yolu bir kere daha hatırlatmış olu- yorum. Bir kere daha diyorum. Çünkü bu mukaddes vazifeyi, evvelce, Cümhuri - yetin anuncu yılında Şehir Tiyatrosu mecmuasında yazdığım bir makaled ilk defa bir makale ile ifa etmiştir.. Atatürk aynen şöyle buyurmuşlardı: — Mutlak dahil olduğun parlak Türk devrinde şair olduğunu isbat edeceksin. Şürlerin şen, şatır, faal Türk milletinin sürur, şe- taret, faaliyet, his ve ha- reketlerini terennüm ede- düşünceleri Fahri Ozansoy cektir. Buna mevcudiyetini hasredeceksin. Kökü çok büyük olan, dalları ondan daha büyük olacak bir ır- kın çocuğu olarak, mensub olduğun millete lâyık şiir- ler yazacaksın. Bunu ya parsan kimse itiraz etmez ve kabul ediyorum ki o zaman muvaffak oldum diyebileceksin.,, Benim gibi naçiz bir Türk şairine hi - tab ederken bütün Türk şairlerine, ede - biyatçılarına yürünecek yolu gösteren bu büyük sözler, öyle sanırım' ki millt ede- biyat davamızı en belâgatli, en kuvvetli kelimelerle işaret ve halletmektedir. A.- tatürk, melankolik, romantik edebiyat istemiyor. Türk edebiyatından ve Türk şiirinden istediği, bilhassa neş'e, hayat sevgisi ve faaliyet aşkıdır. Çünkü Türk milleti neş'eli, şataretli bir millettir. Ka- vuştuğu, Onun sayesinde idrak ettiği par- lak rejimde keder ve :ztırab duymasına imkân yoktur. Milletin şairleri millete bu coşkün ve hisli sürur devrini teren « nüm etmeli. ona en hafif manasile elem |verecek terennümlerden uzak kalmalı - dır. Ferdi ıztırablar, mill! ve dinç hayat kaynakları içinde erimeli, göz yaşları ye- rine neş'e çağlıyanları akmalıdır. Bil- hassa Türk milleti gibi «kökü çok büyük ve dalları ondun daha büyük olacak olan bir ırkın çocukları» bu asil milletin şan, zafer ve ümid teranecisi olmalıdır. Zira € yüce destan kadar terennüme lâyık hiç bir mevzu yoktur. İşte, Atatürkün milli şilr ve edebiyat hakkındaki yüksek düşünce ve prensip « lerinin kısa bir tahlili... Fakat bu tahlil, Onun sözlerindeki derinliğin bindebirini bile fade edemez. Çünkü Onun bütün vecizelerindeki kuvvet, şiir hakkındaki bu yüksek trşadlarında da fazlasile mev- cuddur. Buna nazaran yapılacak iş mey- dandadır. Türk edebiyatı bu irşaddan il- ham almalı ve Türk edebiyatçıları Ata - larının bu san'at düisturunu kendilerine en büyük, en mukaddes bir vazife bil - melidir. Onun yüksek maneviyatı, Türk şair ve muharrirlerinden bunu bekliyor. O halde Atamıza lâyık, Onun dileğini yerine getirecek bir edebiyat yaratmağa çalışalım. Balid Fahri Ozansoy ingiliz karikatüristine göre Fransanm vaziyeti OA D anyyos ae