a ğe m m | Piüsieler Karsi | ÂSARI ATIKA — Ben âsarıatika düşmanıyım! tak. Ben içimden: — Nedeni Dedim, bir başkası muhakkak: — Cahil! Daha bir başkası" — Alçak! Demişlerdi.. fakat o, bekışlarımızdaki manaları anlamamazlıktan geldi. Söyle- diği sözü tekrarladı: — Ben âsaratika düşmanıyım! Kendimi tutamadım: — Siz bunu şaka diyo söylüyorsanız tatsız bir şaka. — Hayır şaka iye söylemiyorum. biraz benimle beraber gelir misiniz? Şapkasını, pardösüsünü giydi. Şapka- Jarımızı, pârdösülerimizi giydik, — Yürüyelim. Çok değil, çok öz yürüdük. — Duralım. Durduk. — Bakalım. Elile gösterdiği tarafa baktık. — Bir taş bina var. — Evet, binaya biraz daha yaklaşalım. Yaklaştık. Burnumuza pis bir koku geldi. — Bir arabacı arabasının alını buraya bağlar. Koku bu yüzdendir. Demir parmaklıklı pencerelerden bi- rinde yırtık çamaşırlar asılıydı. — Sakinlerinden biri çamaşır yıkamış. Kurutuyor. — Sakinlerinden biri, dediniz; demek ki sakinleri çok. | Bunları biliyor — Pek çok. İçerde yirmi oda varmış, Dediği zaman bep birden yüzüne bak- Her odada ayrı kimseler otururlar, Kimi hamallık eder, kimi çamaşırcıdır, kimi 'dilenir.. fakat hepsi birden, bu binayı ne kadar pis tutmak kabilse o kadar pis tut- makta ittifak etmişlerdir. — Bu bina kımin? — Sahibi yok. — Bunlar nasıl girer. yerleşirler? — Birbirlerinden devir alırlar. Eski gidenin atı varsa yeni gelenin ta- vukları vardır. Eski gidenin merkebi du- varları tepe tepe yıkıyorsa, yeni gelenin çocukları temel çivisile yıkıyorlardır. Düşündük, o elile sıra sıra muntazam ve temiz âpartımanları gösterdi: — Bu taş bina bu kirli görünüşile, ca- nım apartımanların güzel görünüşünü. ve füzult şagilleri, gürültü patırdılerile mahallelinin huzurunu ihlâl ederler. Da- hası var, Bu bina yüzünden yol da geniş- İetilemez. Yol genişletilemediği için ka- zaların da önü alınmaz. Hep birden söylendik: — Bari bunu yıksalar. Güldü: , — Yıkılmaz, dedi, çünkü ösarıatika- dandır. Tekrar güldü: — Âsamatiksya düşmanım demekte haklı mıyım? Hep birden yüzüne baktık. İçimizden: — Haklısın! Diyorduk. Fakat o gene bakişlarımız- daki mansyı #nlamamazlıktan geldi. Söy- lediği sözü tekrarladı: — Ben öâsanatika düşmanfyım! İsmet Hulüsi mu idiniz? | 12 bin Tiraya satın alınan bir doktor defteri ) Holandalı doktor Herman Boerhaave iz e sanan bir a zamanının tanınmış dektoruydu. Ö- fasından maada diğerlerinin boş olduğu Yürice eşyası müzayede ile satılmıştı. Te-| örülmüştür. Bu tek sayfada da şunlar rekesi srasında kilidli bir defter de bu- İunarak, bunu gayet değerli bir şey zan- nedenler pey sürerek defteri 13 bin Türk Okuyucularıma Cevablarım Bay Hayriye: — İnsan hayatında birçok kararlar verir, birçok işler yapar, bazılarında kazanır, bazılarında kaybeder. İzdivaç ta bir «iş» dir, fakat öyle bir iş» dir ki bütün diğerlerinin hilâfına Olarak «zarar» tamir kabul etmez, bunun içindir ki insan bu işde ilk adı- mı atmadan evvel yarılmamayı temin maksadile arami ihtiyata müracaat et. melidir. Bu ihtiyatların başında «ted- kik» ve saraştırmu: gelir. Mektubu- muzdan ânladığıma göre bu sahada siz henüz hiçbir faaliyet göstermiş değil. siniz, tesadüfe ve kadere tâbi olarak yürüyorsunuz, evvelâ büveksikliği dü- geltiniz, dikkat eltiğim fkinci nokta: Vaziyetinizi genç kıza kâfi sarahatle anlatmamış olmanızdır ve öyle sanıyo. rum ki kız da bu şekilde hareket et- miştir. Gayri vazıh, mübhem.temelle- re dayanan aile yuvesı çürük olur, en küçük sarsıntıda yıkılır, unutmayınız, * Manisada Boy «B. D.n ye: Çocuğun size nikâhla bağh olmıyan s5 Sihirbazlığı ile isyan bastıran Tanmıştı. Yerlileri törlü türlü oyun- larile şaşırtan si- hirbaz, Osonunda onları teslim olma- ya mecbur etmişti. İ yazılı idi: Ayağımı meak tut, başını serin. O zaman doktorunu gamkin edersin. bir kadından dünyaya gelmiş olması onu sizin çocuğunuz olmaktan çıkar. maz. Tanımıyabilirsiniz, elinizdedir, fakat kendisini müdafaa ömkânma malik olmıyan, daha söz söylemekten âciz bir yavruya kayşı alçakça hare- ket etmiş olursunuz. Tanımak bahsine gelince, çok kolaydır, kanun! imkân vardır, iki şahidle keyfiyeti nüfusa tescil ettirmek kâfidir. * Ortaköyde Bayan (R. R.) ye: Nişanlı vaziyette iki genç arasında ara bulmayı anlamam, bilâhare izdi- vaca inkılâb ettiği zaman bu münase- betin vereceği netice şüphelidir. Buna mukabil evli bir sileyi, karı kocanın ihtilâfını halletmek bir vazifedir. Size tavsiyem şudur; — Karışmayınız, istedikleri şekilde hareket etsinler. * İzmirde Bayan (H. İ.) ve: — Bu vaziyette bütün bildiklerinizi kendisine söyleyiniz, açık bir anlaşma fena netice verse de şüpheli vaziyete her zaman müreccahtar. £ TEYZE SON POSTA Amerikalılara göre ideal kadın nasıl olur ? Bir Amerikan mecmuası gerek sinema sahnesinde, gerekse hususi hayatta ideal kadının ne suretle tarif edilebileceğine dair okuyucularının fikirlerini anlamak istemiştir. Alınan cevablardan şu netice| Zoraki mizah Yazan: Halid Fahri Ozansoy Moliöre'den Ahmed Vefik paşanın a dapte ettiği «Zoraki Tabib> gibi, mizah ve karikatüri sıkıntılı, tatsız bir şekilde kendilerine meslek (o edinenlerimiz var. Amma her zaman mı? Hayır Sadece, her gün mevzu bulmakta güçlük çeken istihraç edilmiştir: 1 — Deanna Durbin'in cazibesi. 2 — Norma Shearer'in terbiyesi. 4 — Myrna Loyun ağır başlılığı, 5 — Jane Withersin itimadı. 6 — Barbara Stanwyekin zekâsı, 7 — Mona 'Barrienin sesi. $ — Dorothy Lamourun saçları. 8 — Carole Lombardın gözleri. 10 — Marlene Dietrichin bacaklar. 11 — Clavdette Colbertin çehresi, 12 — Sonja Henienin gamseleri, İngiliz Başvekilinin 3 — Shirley Temple'in hayatiyeti, Şemsiyesinden Yapılan şapka Parisin meşhur moda kraliçelerin - aen Madam Sorbiye, İngiliz Başvekili | Çemberlayn'ın şemsiyesinden İlham a larak yeşil ve sarı renklerin hâkim ol- duğu yeri bir şapka modeli çıkarmış ği tır. Yüzlerce genç kız, bn şapkaları giy- | miş, ve Pariste bulunan İngiliz Baş - vekilinin önünde bir geçid resmi yap- mışlardır. Çelik ciğer makinesinde 75 dakika yatan gazeteci İngilterede pek fazla görülen çocuk felcine karşı kullamlan (çelik ciğer) ma- kinesini pek merak cden bir İngiliz ga- zetecisi, kendi arzusile bu makineler-| den birinin içine yatmış, ilkönce adeta boğuluyormuş gibi bir hisse (kapılmış, sonraları rahat etmiş, 15 dakikalık bir deneme neticesinde, biraz yorgun ve ser- sem bir halde makineden dışarıya çık- mıştır. Denize düşen üç kişi kurtarıldı Hasköyde oturan Malatyalı Abdul - lah isminde iri, karısı Zeyneble bir - likte Hasköye gilmek üzere Unkapanı iskelesinden Ahmedin sandalına bin - mişlerdir. Sandal Cibali vapur iskele si önlerine geldiği bir sırada Ahmed Hasköye doğru giden Tomörkörün ar - kasma sandelını bağlamak istemiş ise de buna ınuvaffak olamamış ve sandal arkadan gelen bir mavnanın önüne dü- şerek devrilmiiştir. Sandalda bulunanların her üçü de denize düşmüşler ve çırpınmağa, İfer- yad etmeğe başlamışlardır. Boğulmak üzere olan kayıkçı ve yolcular sandalcı ve kafası yoruldukça baba (mirası eski sermayeye el uzatan muharrirler gibi bu mizahcılar da, yazıda olsun, resimde ol - sun, bazan bu hataya düşüyorlar Bu da, ber şeyden evvel, san'atlarına ve san'at- kârlıklarına ziyan veriyor. Çünkü ihti - mal yirmi senedir söylene söylene, hikâ- ye, fıkra, gene hikâye, gene fıkra tarzın- da yazıla yazıla hayideleşmiş nüktelerin her sünuhat fukaralığında tazelenip orta ya sunulması nasıl okuyanlarda neş'eden ziyade neş'esizik uyandırıyorsa ayni şe- kilde bayat #ihamların karikatür ressa - mının çizgilerinde tekrarlanması da du - daklarda can sıkıntısına başlıca deil o - lan hüzünlü bir tebessüm belirtiyor. Ne- tlcede, sarfedilen hazır nüktenin ne hi - |kâyesi, ne de resmi ondan beklenilen hay ri temin ediyor. İşte insanın o bilhassa yandığı da budur. Son zamanda en revacda (gördüğüm mizah edebiyatımıza bir (misal olarak yalnız bir tek kelimeyi ele slayım. Ma - Jüm ya, Türkcede hir yüzmek kelimesi var, İnsan suda yüzer, kasab koyunu yü- zer, bazan da insan insanı (yüzer, yani| parasını çeker, soyar. Bu kelimenin daha akla gelen, gelmiyen diğer mecazslrini aramağa lüzum yok. Yalnız bu «soymak» manasına gelen «yüzmek; (o masdarındâ duralım. İşte bu bir tek mecaz, hemen her mevsimde; yazın deniz banyosu; kı-! şm kürk manto vesilesile; mizahla uğ -| raşan yazıcı ve ressamlarımızın sik sik başvurdukları hazırlop bir nüktedir. İs - terseniz cildlerce mizah kolleksiyonları - nı önünüze yığarak karıştırın; eminim ki bir saatte yüzden fazla resim ve fik - ra ile bu nükteyi karşınızda tekrarlan - mış bulursunuz. Öyle ki; eski o meddah tekerlemeleri bile bunun kadar size ya - van gelmez. Karikatürde bunun, bu eskiyi tekra - rın başka bir şekline daha (rastlarsınız. Meselâ bir romancı ilk defa İspinoz di - İye bir roman yazmış da meşhur olmuş - tur, mutlaka onu ispinoza benzetmek is terler, Amma o san'atkâr yüz kilo ağır- Jığında heybetli bir ımsanmış, bunu dü - şünmezler, Mutlaka ispinoza benzeme - Idir o... Düşünün, bunun mizah nere - sinde? Karikatürcü, o romancının vü - cudündeki ve çehresindeki hangi husu - siyeti, hangi hatları örnek almıştır? Hiç birini değil mi? Aradan yıllar geçer. «İspinozs mubar- riri daha başka mevzuda ve ihtimal da. ha kuvvetli eserler yazmıştır. İmkân yok, karikatürcü ve mizahçılar, vaktile, yirmi yıl evvelki eserden ve o eser ve « silesile zoraki yapılmış nükte ve resim - den öteye geçemezler, Geçmek te iste - mezler. Sanki, kara sapandan ayrılamı «- yan eski zaman köylüleri gibi, sıska İspi- nozun kanadlarına bir kere yapışmıştır. Jar. Artık onları oradan ölüm ayırır! Bu nasıl san'at? Doğrusu anlıyamıyo - rum, İsmini unuttum, bir zamanlar Fransada bir karikatürist vardı. Siyasi, edebi, il - mi şahsiyetlerin birer hayvan şeklinde karikatürlerini yapardı ve o karikatürle - rin hayvan portrelerini de mevzu ittihaz Niyazi tarafından kurtarılmışlardır. ve karikatür len değil, sadece yüzlerinin yanl an çıkarırdı. Bu suretle meselâ sahne şairi Edmond Rostand'ın ç€ barikulâde bir buluşla ve yalnız bif için file benzetmişti. N Demek oluyor ki bu san'atkâr, yari tür yaparken in çehrenin “gl sını, çizgilerini a rıyor ve Dari zZariyesine dayanarak hayvanla dns89 “yi sında fiziyanomi benzerlikler arat kuyruğa, bir kelimede hakarete vii du. Ayni zamanda bir hâdisenin, b tabin, bir soyadının ve daha iböyl€ 4 katür ressamının kaleminde portre zerken büyük bir mana ifade y tesadüflerin karikatürünü yapmağl çalışmıyordu. Çünkü böyle bir eşe sün kendi san'atı ile alâkası di bir soğukluk, bir iptidailik teşkil ei ğini herkesten iyi kendisi biliyor, 4) takdir ediyordu. İşte bizim mi 5 karikatüreülere de böyle bir sansi kisinin şimdikinden daha doğru kanaatindeyim. Bilhassa karikatür ressamların meselâ Semaver e) mutlaka semavere, Leylâ gil mutlaka Leyliya ve Saat m mutlaka asma saate benzeteceğin uğraşmaları ve bu zoraki veyâ zeri? gl bazan beş. bazan on, on beş, yirmi yl vam edip gitmeleri onlardan ziy&ğö dilerini gülünç ediyor. Bu ise n€ ne de san'atkârlıktır. Âdeta karşılÜyi izzeti nefis sutkastıdır. Hiç değil” zevksizliktir ki, bunun da, mizah © rikatür namı altında san'atı yarali” itiraf etmek lâzım gelir. Ayni romancıya, tiyatro muhârririne V€ verilmiyen sistematik alaylı bir 49 hakkının mizahçı ve karikatürcüy© sile verilmesindeki hikmeti de anl fi Rcizim, Yoksa san'atın bw sahasi riye değil, hep geriye mi gidi; san'at şubesinde olduğu gibi, nihayeti zah ve karikatürün de bir hududür” zevk!, bir mantığı ve derecesi yok » dur? Bunu da bu tenkid sütunundi çıkça soruyorum. Hahid Fahri Ozan sesissrarenenerennsmsnensn satana senı sanaya Bir adam 13 yaşında bir gec yaraladı Beyoğlunda o Kalyoncukuluğ” Çeşme sokağında oturan 13 3 Dimitri, arkadaşlarile birlikte #9 gi oynarken, Kenan isminde biri l ların bâğırmasına kızmış ve Di” yakalıyarak sustalı çakı #le yar” tır. Suçlu yakalanmış, yaralı & tına alınmıştır. Meyhanede gürültü çıkaran sarhoş yakalandı Sebzeci Koço ile Andriya arkadaş, evvelki akşam 0 Çiçekçi sokağında bir meyhanejf gi! dip bir hayli içtikten sonra orağf lunan diğer müşterilere saf başlamışlardır. Hâdiseden haberdar edilen kendilerini bilmiyecek kadar içe”, iki sarhoşu yakalamış ve haklarınd kibata başlanmıştır. Bir tramvay bir otomobile Vatman Osmanın idaresindeki * g li - Tünel tramvay arabası, evvelki İğ Taksimde (oCümhuriyet cadd geçmekte olan şoför Yusufun deki 2641 numaralı otomobile ve otomobilin arka kısmı parça “ ettiği şahsiyetlerin kitab vesaire #simle-İtır. Suçlu vatman yakalanmıştı” | Bacaksızın maskaralıkları : Görünür kaza | GP EEPTHELEEŞ SESE. LEE. amine “emen EL