10 Sayfa £ darağacı altında biten “ee örarenemenis sessaaransnseensı esamesi sesarsmsasanesasaasssana Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dehiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Jandarma müteşekkir gözlerle yüzüme baktı: “ Bu leylekler her yıl buralara sürü ile gelirler. Fakat üç senedir beyhude yuva yapar, yumurtlarlardı. Bu sene sayenizde ana baba olacaklar! ,, dedi Damdan düşer gibi: «Bu kürkü size |mezara diktiği bir sevda bayrağıdır... kim verdi?» diye sormak tabii müna - sib değildi. Şaşkınlığımı Esad Efendiye ânlatmamak için bu garib ve cebri zi- yareti iki üç dakikadan ziyade uzat - madım. Musula dönüşümde Esad Efendiden hiç bahsetmiyerek babamın kürklerini he yaplığını ânnemden sordum. Şu ce- vabı verdi: — Üçünü İzmirde, Edirnede müna - sib seyhlere, hocalara verdirdim. Birini de İzmirden Edirneye giderken İstan- bulda kendisinin münasib göreceği bir zata vermesi için, dayım Emin Beye bırakmıştım. — Hani, dedim, ben ilk defa Konya ya giderken götürdüğüm ve göğsünü yaktığım kavuniçi bir kürk vardı. O herede? — Emin Beye bıraktığım kürk,o kürktür. Fakat kime verdiğini bilmiyo- .—.. —76— ZAHO KASABA VE «MESELE»Sİ Zaho boğazının açılması ameliyatına başlanmasından eşraf ve ahali çok memnundu. Onların gösterdikleri ar- guys uyarak, boğazın en yüksek nokta- sına üç saat mesafede bulunan Zahoya gittim. Bu kasaba Hizel yahud Habur ırma- | ğının iki kolu arasında bir ada halinde idi. Orava yalnız bir köprüden girilir, çıkılır idi Orada on gün kaldım. Her iki, üç günde bir bizzat boğaza giderek ame- Tiyata nezaret ettim, Mart ayının sonları idi. Her taraf ye- şil ve çeşid çeşid çiçeklerle süslü idi. Şahikaları karlı Van dağlarile Cudi da- ğının önündeki küçük dağlara kadar Uzayan saha, tarif edilemiyecek kadar güzel idi. Hükümet daireleri eski bir şatoda idi. Leylekler buraya yuva yapmışlar- dı. Esasen ne tarafa bakılsa Jeylekler görülüyor, her yerden leylek takırdı- ları geliyordu. Jandarmalardan birine: — Levlekler her yıl bu kadar çok mu gelirler? Yokss* yalnız bu sene mi? di- ye sordum, — Her yıl çok gelirler, Fakat üç se- nedir beyhüde yuva yapar, yumurtlar- lardı. Bu sene, sayenizde ana, baba ola- caklar. Leyleklerin ne sebeble sayemde ana baba olacakları anlaşılır şey değil idi Jandarmaya ns demek istediğini sor- dum. — Efendim buradan kaldırarak dualar aldığımız adamlar yok mu? İşte 0, 'bunların yumurtalarmı bize zorla toplatır, yerdi. Jandarma, azledilen kaymakamı an- Yatmak istiyordu. Biz, bu şekilde konuşurken, yuvaları- na muttasıl çeşid çeşid şeyler taşıyan leyleklerden biri, ucuna, kırmızı bir şey, belki de bir bez parçası takılmış ince ve küçük bir ağaç bulunduğu hal- de, « zamanki teşbihle «bayrakh bir se- finei havaiye: gibi üstümüzden geçe- rek ırmak cihetindeki yuvalardan biri- ne kondu. Jandarmaya: — Bak, dedim, leylek yuvaya tuhaf bir şey getirdi. Erbil! ahalisinden öir anlaşılan jânderma; Türk olduğu Niğde tabrirat kaleminde başlayıp İstanbulda N > memuriyet hayatı: 140 — Nasıl mezar? Nasıl bayrak? — Efendim, mezarlıkta bayram için donatılmış mezarlardan birinden almış» tır. — Dün akşam yanından geçtiğimiz mozarlıktan mı bahsediyorsun? — Evet, Oradan geçerken böyle donatılmış bir mezar görmemiştim. Jandarma - — Havdi mezarlığa gidelim, dedim. Ve gittik. Yalnız duvardan, açık veya kapa - lı bir kanıdan değil, ölenlerin diriler - den umabilecekleri saygı eserlerinin her türlüsünden mahrum bir mezarlık. İnsanların, burada ebedi rahsta ermiş olduklarına delâlet edecek ne bir taş var, ne de bir kitabe... Hayat ufuklarını dolduran dilek se- rablarının ebediyen zail oldukları bir yer nasıl görünürse burası da öyle... Mezarlığın giriş tarafında hayvan ayağı çiğnememiş hiç bir mezar yoktu. Fakat insan eli değeni görülmüyordu. Nerede kaldı ki sevda bayrağı dikileni. Biraz daha ilerledik. Küçük bir tümseğin öte tarafında do- SON POSTA Casusluk tarihinden birkaç yaprak (Baştarafı 7 nci sayfada) Bu sirada Rusya içinden yıkılmıştı amma Amerikanın harbe girişi, Fran - sa orduları başkumandanı o (Foş) un 1918 temmuzunda mukabil (otsarruza geçişi vaziyeti itilâf devletleri (lehine döndürmüştü. Almanların arka arka - ya verdiği bozgun haberleri İranın bu uzak dağ köylerine kadar yayılmıştı. Almanyanın yenilmek üzere oldu- ğunu gören İrsn şefleri kazanan tara - fı tutmıya karar vermişlerdi. Kendile- rini aldattığı için (Wassmuss) a diş bi- liyorlardı. En çok da sinirlerine dokunan şey boşalan Berlin kasalarından artık pa - Ta çekememekti, Wassmuss, vaziyeti - nin gittikçe tehlikeye girdiğini gördük- çe etrafı bol bol vâdle avutmaya çaba- ıvordu, Yerliler ise onun ohakkından gelmekten, ödeyemediği paraları cani- le ödetmekten artık açıktan açığa dem vuruyorlardı. Amma hiç biri de Wass- muss'u İngilizlere teslim edip o büyük mükâfatı almayı düşünmüyordu. Çün- li bir tek adamın bu kadar para edece- ini akılları almıyordu. Nihayet bir gün bir ayak takımı ka- Tabalığı Wassmuss'un evini kuşattılar, maya başladılar, Bütün bu insanları ne türlü kurnazhğile hep kendi o emeline de onları allatmaya yol buldu. Tıpkı bir aktör gibi elinde bir telsiz cihazile kalabalığın ortasına çıktı. On laa susmalarını söyledi. Etrafını sa - ran insan çemberinin gittikçe darlaşa- rak kendini sıkıştırdığını farketmiyor- muş gibi âletini kurdu ve güya halife- ya hitaben «bunca fedakârlıklar ettiği natılmış, karaya düşen küçük bir gemi gibi bir mezar göründü, mailen gelen! güneş zivasile bir yıldız kümesi gibi| ışıldayordu. İ İstical ile yaklaştım. Mezarın top - rakları düzeltilmiş idi. İki mail satıh - tan biri tamamile, diğeri kısmen renk» | leri muhtelif kâse, bardak, fincan, ve hattâ ayna kırıkları kaplanm Baş ve ayak tuçlarındakiler büyük ol ; mak üzere üste ve yanlara kırmızı ve mor zemin üstüne siyah çiçekli basma | dan küçük bayraklar takılmıştı. Sırça parçalarının yetişmediği yere biri, ö - tekini bozmamak şartile üçer üçer ve üç sıra küçük bir el basılarak bu bedi san'at eseri imzalanmıştı. Mezarın ka- idesi, biraz aşağıdaki ırmak kenarın - dan seçilerek getirilmiş küçük, beyaz taşlarla kuşatılmıştı. (Arkası var) Gazetecilik niçin güç bir meslektir (Baş tarafı 7 inci saufada) Etraf derin bir sessizlik içinde idi. Şim-| di yaprakları dökülmüş ağaçlarla, kapı -| dan başka bir şey görülmüyordu. Bir a-| acın altına sindim. Nefes almaktan bile| korkarak bekledim. Üç otomobil Pots - dam kapısına doğru ilerlerken projektör- lerinden fışkıran ışıklar caddeyi taradı. Kapıya yaklaşınca arabalar yavaşladı ve gecenin ıssız karanlığında sessiz duran kapıların içeriye doğru açildiklarını ve içeride silâhlı Holânda polisinin bekley-| | yalnız seninle ben biliyoruz. Haydi gide- — Leyleklerden biri, dedi, jik geldik- İlim de işin aslını gazetemize bildirelim.. tiğini hayretle gördüm. Bir kaç saniye içinde, otomobiller sü - zülerek karanlıkta #ayboldular, ve ka - pılar açıldıkları gibi gene engin bir ses- sizlikle örtüldü. Bir an çivilenmiş gibi olduğum yerde kalakaldım. Sonra otomobilime seğirttim. 'Tam bu sırada parkın öbür tarafından ba- zı gürültüler geldi. Ve fotoğrafçıların gelinin resmini alıyorlarmış zannile yak- tikları magnezyomun kısa süren ışıkları geceyi aydınlattı. Doğru Wyre gittim. Wyre:, «— Yüzü kalın bir peçe ile örtül bir kadın, tantanalı bir merasim ile karşı- landı. Fakat bunun asıl gelin olmadığını leri zaman memlekete yeşil veya yeşi- | dedi. limsi renkte bir şeyle gelirlerse ekin - Ertesi sabah Wyre'le otelde lâf atar. eski dostlarınız kendi elile dağı lâhlarla kendini öldürmek istediği den» şikâyetler etti, (Wassmuss daha Almanlar ilk yenilmeye başlar başla - maz müslüman olmuş, hatlâ yerlilerin givdiği entarilerden giymeğe (başla - mişta.) Halife de ona karşı şu cevabı verdi: "| Wassmuss'a en ufak bir zarar gelirse İranın yarısı bunu ödeyecekti. Casus, halifeye teşekkür etti, Aleti- ni topraktan aldı. Bu komedyaya ina - narak yol açan kalabalığın arasından sıyrıldı. çıktı. Fakat aradan birkaç hafta geçme - den kayınbabası artık İranda durma - sına imkân kalmadığını, bu defa dine sığınsa bile canını kurtaramıyacağını haber verdi. Yaman casus, ancak bu - nun üstüne İranı bıraktı, koca İngiliz imparatorluğuna meydan okuduğu, tacsız bir kral gibi hüküm sürdüğü yerlerden uzaklaştı. İki sabıkalı birbirini yaraladılar Sabıkalılardan Arab Abdülkadir ile Arnavud Receb isminde iki arkadaş ev- velki gün Taksimde Yenişehirde bir meyhanede oturup içerlerken o sırada hatırladıkları bir kadın yüzünden kav- gaya tutuşmuşlardır. Ağız kavgas! bü üş, Receb bir yumrulkta Abdülkadirin üç dişini bir - den kırmıştır. Abdülkadir de kırılan dişlerinin acısile bıçağını çekmiş, Re- cebi muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Her iki yaralı tedavi al- tına alınmışlardır. nuştular, Tek bir kelimesini anlamamak- la beraber, benden bahsettiklerini sez - dim. Wyre, nihayet bana dönerek: — Senin hakiki programı ne suretle öğ- rendiğini anlamak istiyor, ben de bu meslek sırrıdır, söyienmez!, diye cevabi verdim, dedi, Sırrttım. Wyre sözüne de- vam etti — Senin ağacın altında beklediğini gör- müşler. Orada bulunduğun sirada, üze - rine silâhlar çevrilmiş imiş, anlaşılan bir suikasttan filân korkmuşlar, Eğer elini kaldırmış olsa imişsin, şu dakikada öl mü bulumacaktın! Üçümüz birden xahkahalarla güldük. Polis müdürü vermutunu yudumlarken, bir şeyler daha söyledi. Arkadaşım ter- cüme elli: — Senin çok talihli bir adam olduğu- iz ve bereket olur. Kirmiz: bir | ken, adamın biri önümüze dikildi. Ayak-İnu, ve seni tebrik ettiğim söylüyor! şeyle gelirlere? düğünler çok olur. Be-İlarını askerce vurarak benimle tanışmak| Aptal aptal sordum: yaz bir şeyle gelirlerse hastalık zuhör | istediğini söyledi. Wyre'in yüzüne bak- eder, ölek olur derler. Lâkin bu ilk ge- | tım. Ustam; lişleri olmadığı için ehergmiyeti — Gazeteyi okumuş mu?, — Yok canım, sapsağlam daha bu dün- yok. | — Polis müdürü!. diye mırıldandı. Hep) yada yaşadığın için seni tebrik ediyor, Bu leylek getirdiğini şuradaki mezar -|beraber oturduk. Ustam ile polis mü -|dedi, Amerikalı dostum. hktan çalmıştır. Kimbilir kimin hangi |dürü almanca ciddi çiddi bir şeyler ko - İbrahim Hoyi ae Ondan öç almak için bağırışıp çığırış "l âlet etmiş olan Alman casusu bu sefer İkinciteşrin 27 LL SEYAHAT | Otomobille Avrupaya seyahat zorlukları Istanbul - Lüleburgaz asfalt yolu ı «Dünyada seyahat kadar zevkli ve fay- ,€alı ne vardır? Diyene hak vermek lâzımdır. Bir se- i yahatin bir âlem değiştirmek ve bir mek- teb bitirmek kadar verimli bir hareket olduğunu artık bizde de anlıyanlar ço- ğalmağa başladı. Çünkü, maalesef seya- hst şartlarının güçlüğüne rağmen, bizde de her sene seyahate çıkanların mikdarı gün geçtikçe artmaktadır. Seyahat şartlarının güçlüğü, dedim. İ- | Başta döviz işi geliyor. Bu, paramızı ko- rumak, para kaçakçılığına mâni olmak için hükümetimizin aldığı mukabil ve za- İruri bir tedbirdir. Amma.. fskat halkımı- zm dünyayı yakından görüp tanıması için gezip dolaşması da içtimai ve kültü- irel hayatımız için az faydalı şey midir? Memlekete seyyah celbetmek kadar, va- tandaşları yurd içinde ve dışında seyahat etmeğe teşvik etmek, hiç olmazsa grup halinde ekonomik seyahatler tertib eyle- mek lâzım. Güçlük şartlarından biri de! bu. Turizm ofisimizin hazırladığı geniş programla bunlara hal çaresi bulacağını âmid ve temenni ederek meyzua gelelim, Turing klüpten aldığım malümat - yu- karıda da dediğim gibi bugünkü şartla- zın uygunsuzluğuna rağmen - memleke- #imizden seyahate çıkanların o gittikçe ortlığını gösteriyor. Seyahate çıkanların dörtte üçü Avrupaya gidiyor, İçlerinde Avrupadan bıkıp ta Mısıra, Suriyeye, Töbnana, hattâ Kafdağının arkasına gi- #epaler de var. Fakat bunlar mahdud mikdarda... Bizim seyyahların Amerikalı, Alman- yalı seyyahlardan farkı şurada: Onlar, vapurlar dolusu dört yüz, baş yüz kişi birlikte geliyor. Bizimkiler münferid o- lerak, nihayet üçer dördör kişilik grup- ler halinde seyahat ediyorlar. Bizimkiler Avrupa için deniz yolunu daha'çok tercih ediyorlar. Çünkü bu yol- dün gidip gelmek trenle gitmekten daha ucuz. Üç dört senedenberi bizde de oto- mobile seyahat modası başladı. Arsiz | yolcularımızın çoğu - eğer bır arabaya sahib veya bir arabalı dostu olan bahti- yarlardan iseler - yolculuğu otomobil ile yapıyorlar, Bilhassa, son Üç senedenberi otomobil yolcularımızın mikdarı mahküs bir art- ma gösteriyor. 936 senesinde Avrupaya otomobille gidenler elli kişi iken bu mik-| dar geçen sene 90 kişiye çıkmış... Bu se- re ise Avrupayı dolaşan otomobilli turis-| timizin mikdarı 150 yi bulmuştur, Turing klüp erkânından biri bu husus- ta dedi ki: — Bu sene Avrupaya otomobille gide- rek. turistlerimiz 800 den fazla iW*. Fakat Çekoslovakya meselesinden doğan harb tehlikesi üzerine bunlar seyahatlerinden sarjınazar ettiler. Memlekette, hususi otomobiller gün geçtikçe çoğalıyor. Yollarımız yapıldık- ça bu mikdar daha çok artacaktır ve her araba alan muhakkak bir kere Avrupaya gidiyor. Hele şu Avrupa yolunun Bulga- risten kısmile bizde kalan parça asfalt o- larak bir tamamlanırsa İstanbuldan oto- mobille Avrupaya gitmek en kolay ve rahat bir iş olacak.» Alâkadarların verdiği malümata göre, Otomobil ile Avrupaya Seyahatteki zorluklardan * de triptik işidir, yol derdini de süratle halletmeliYif nun Lüleburgaz civarından görünüşü ii İsta” yası we İstanbul » Edirne asfalt yolundan bir görünüş Lüleburgaza kadar tamamlanan bul - Edirne asfalt yolunun kalan nin inşaatı da ihale olunmuştur. yeti” sım nihayet önümüzdeki sene mk de tamamlanmış olacaktır. Bu * biz, beynelmilel turistik yoldan b” |. olan kısmı « elli kilometresi ij bitirmiş olacağız. Fakat, Bul 7 Geçenlerde otomobili ile Romayf dar gidip gelen bir arkadaşım anlatı? uz — Bizim yollar iyi... Fakat Bul tanda 1000 kilometre kadar bozuk bga var ki hususi bir araba ile değil > bile geçmek imkânsız. On defa Yas yaptı. İki defa makas kırdım. Heri ef birinci vitesle atlamaktan ve sani ağ öyle yürümekten motör kızdı, Veihasıl anamdan emdiğim süt b dan geldi. Bunun için otomobille nba Kap ler veya buradan gidenler zi di ve masrafına rağmen Romanyâ tercih ediyorlar. gir Memlekette otomobil sporunun ner mobille seyahatin taammüm e' a henüz pek mahdud mikdarda da ğa falt yollarımızın büyük tesiri © yol kabul etmeliyiz. İstanbul - EĞE ağ tamamen biterse bu hudud şebri bulun bir mahallesi halire gel Bunun için, bu yolun imarına aşılıyor. Alâkadar ve salâhiyetiâ”, zat yol üzerinde alınan teğbirleri retle sıralıyor: «— Asfalt yolun dört yerinde yan umum kumandanlığı tarafından yer zel jandarma karakolu yapılmak elat Yolun Lüleburgaza kağar ii” kısmındaki bozuk yerler tamir yi“ Lüleburgazda turist yolu Üzeri yar yük ve konforlu bir otel inşasına Z mıştır. Bu otel 1939 senesinde bi va Gene turist yolu üzerinde, İ ye içinde mimar Sinanın büyük eseri.» js Sokullu vezirin camisi 15,000 Tiray mir ettirilmektedir. (Devamı 14 ünnü enulada? g gi ! — SPP ESAPBIKENSELRISESIESS 2 sgs orweog “»> a rine şe ai ee rd b se im