e 4 Sayfa SON POSTA O ve Ötekiler b kalmıştı. Yalnız yaverleri matem alâmeti olarak kordonlarını çıkarmışlar, “Nazır Paşa Hazretleri emir buyurdular. Kordonlar tekrar takılacak!,, : ğbirkaç saat sonra içeriye giren bir başka yaver bağırmıştı: | iİşte ötekilerden biri: Beşinci Mehmed... Onun ölümüne saray bile lâkıde atürkün hastalığı bütün yurdda endişelerle karşılanıyordu. Onu kendine can bilen 'Türk mulleti en hafif bir ıztırab çekmesine bile razı de- ğildi. Eğer mümkün olsaydı onun ağrıyan tarafını kendilerinin ağrısız ve sağlam taraflarile değiştirmeye, bu uğurda ölü- mü seve seve kabul etmeye hazır on bin- lerce vatandaş bulunmaz mi fdi? Atatürkün hastalığı sırasında bizl avu- fan bir his vardı: Bu da ölmesine bir türlü ihtimal vermeyişimizdi. O, ölmek Üzere bulunan koca Türk milletine can vermişti; kendisi nasıl olur da — ölüme yenilirdi? Öyle düşünmekte haklı idik. Bugün bile şöyle diyoruz: — O, zaferleri, medeniyeti ve dehası yaradılışla başlıyan büyük Türk milleti- nin şahıs haline gelmiş olan ruhu idi. Şahlandı, harikalar yarattı. Vazifesim bi- tirdi. On yedi milyona kendi mayasını kattıktan, onu olgun ve pişkin bir hale getirdikten sonra gene eski yerine dön- dü; büyük Türk milletinin büyük varlı- Şına yayıldı. Fakat bu tenasüh bizi ne kadar derin- den sarstı: Süt dişli olanlardan şüt sakal- hlara kadar herkes tıkanır gibi oldu. O saatlerde hepimiz yıldırm sesi duyan kuzular, şimşek gören piliçler gibi üçer beşer kümelere ayrılıyor; başlarımızı birbirine yaklaştırıyor; birbirimize omuz veriyor; göz yaşlarımızı dökyor; bir ço- Zumuzu acı hakikate inandıramıyorduk. Günlerdenberi koca Türkeli yas tutu- yor. Adı anıldıkça hiçkiriyoruz; hatırla- dıkça gözlerimiz yaşarıyor. Sanki bütün yurd bir tök cenaze evidir; sanki bütün millet her akşam ayni sofra başında töp- lanan bir ailedir. Bu millet eskiden de vardı. Fakat o za- man bu millete «baş> olduklarını iddia eden, bu iddlayı ancak bir etesadiif» e İstinad ettiren zavallılara kaç kişi ağlar- dı? Onlardan hangisinin ölümünde bu derece candan bir üzüntü, bu kadar de- rin bir matem görüldü. İşte size İstarbulda ölen padişahlar: dan sonuncusunun ölümü ve ölüm gü- RüÜ... * 1918 senesi temmuzunun ikisi: Türk or- duları yurdun her çevresinde dövüş'üyor. Memlekette yokluk, yoksulluk, öksüzlük ve yottmlik var. Dört senedenberi süren Büyük Harbin yıkmadığı, yoksul bırak- madığı yerler padişah sarayı ve Lirkaç yüz bendesinin konak veya yalılarıdır. Ramazanın on beşidir. İhtiyar ve za- vallı bir adam olan beşinci Mehmed âdet olduğu üzere Topkapı sarayında hırkal #aadet Merasimini yapmış, Yıldız saray- na dönmüştü. Kendisinde kırıklık duyü- yordu; ateşi de vardı. Hemen yatağa yat- tı. Titreme devam ediyordu. Sonra hafif- ledi, fakat kırıklık çoğalmıştı, Ertesi sabah hastalık birdenbire hız- Jandı, bu hal öğleye kadar sürdü, fakat konuşabiliyor, düşünebiliyordu. Öğleden sonra derin bir dalgınlık içinde kaldı; ni- hayet akşam yediyi on geçe öldü. Bu sırada Yıldıza çıkan cadde ve sa- rayın etrafı bamboştu. Hiç kimse, yurddaşlar, ne zabitler, ne talebe, onun hastalığile ve ölümile alâkadar olma- mıştı. Her yerde gene eski âlem vardı: Sofra başına mümkün olan ney'e ile top- lanan alleler, sokaklarda geç kalmış ve çoğunun ellerinde trili ufaklı yiyecek ç kınları bulunan tektük adamlar, şurada burada bir iki polis veya asker, tramvay- ların çanları, arabaların tekerlek gürül- tüleri, pek seyrek olarak ta ötamobil korneleri... Sarayda bile yalnız yaverlerin sırma kordonları çıkarılmıştı. Ağlıyanlar, göz- leri kızaranlar hiç yok gibiydi. Sadece gidenler ve gelenler daha yavaş hareket ediyorlar; başlarını, kederli — görünmek için eğiyorlardı. Kapıtılar, haremağaları, uşaklar, ara- bacılar, hattâ teşrifat memurları kendi odalarına veya selonlarına çekilmişler; yurddaşların © sırada rüyalarında bile acen sÜlcve smae yu eme | a N Si m l cf Yazan: Kadircan Katflı Ankara gençliği göz yaşları içinde and içerken göremedikleri nefiş yemekleri hergünkü iştahla gövdeye indiriyorlardı. Salonda birkaç nazır toplanmış: Hepi- sinin de yüzlerinde, çok sevdikleri birini kaybetmekten ziyade ölümünün kendi- leri üzerinde hiçbir tesir uyandırmadığı bir adama karşı en son Adeti yapanların hisleri okunuyordu. Odalarda ve koridorlarda yaverler gö- rülüyor; elleri tesbihli, kukla tavırlı ma- beyinciler öteye beriye arasıra emirler götürüyorlardıi. Kırmızı fesli, siyah is- tanbulinli, kaloş kunduralı hademeler, gümüş zarflı fincanlara konmuş olan sa- de kahveleni gümüş tepsilerle şauraya buraya götürüyorlardı. Sadrazam Talât Paşa, şeyhülislâm Mu- ea Kâzım efendi, harbiye nazırı ve baş- kumandan vekili Enver Paşa saraydan çıktılar; otomobillerinin içinde, iki tara- fi çınarlı 1ssiz yokdan geçtiler. Deniz kı- yısmdan bir çatanaya bindiler ve Çen- gelköyüne gittiler. Veliahd Vahdeddin efendi orada oturu- yordu. Nazırları kabul etti; onlarla kısa bir görüşme oldu. Yıldız sarayının kumlu bahçesinde ye- niden otomdbil gürültüleri duyuldu. Na- tırlar dönmüşlerdi. Biraz sonra yaverlerin bulundukları odaya gene kendilerinden birisi girdi. Hazır ol variyeti alarak askerce selâm verdi: — Narır paşa hazretleri emir buyür. dular; kordonlar tekrar takılacak! Dedi. Gelenin selâmini ayni şekilde karşıh- şan ötekiler kapıya baktilar. Orada kır- mızı fesli, istanbulinli ve kaloş kunduralı hademeler göründü. Ellerinde sırma kor- Sonlar vardı. Onları yaverlere uzattılar. Yaverler kordonları aldılar; göğüsle- rine taktılar, Hallerinde, herhangi bir emri Insiyak! bir hareketle yapmaktan başka bhiçbir fevkalâdelik yoktu. Matem bitmişti. * Beşinci Mehmedin ölüsü sessizce ve beş on saraylının nezareti altında Topka- pi sarayının hırkal saadet dairesine gö- türülmüştü. Sarayın birinci, ikinci avluları msızdı. Daha içeri taraflardaki bütün koridor- lar da boştu. Ancak Hırkal Saadet daire- sinin sarı kapısına yaklaşıldığı zaman buralarda insanların da bulundukları anlaşılıyordu. Redingotlu saray adamları, haremağa- ları ve istanbulinli hademeler... Bunla- rın sayıları da bir düzüneyi ya buluyor, yahüd bulmuyordu. — Hergünkü Işlerini yaparken nasıl idilerse bugün de ondan farklı değillerdi. Hacet penceresinin altın yaldızlı par- maklığının önüne gelenler içeride iki ke- revet görüyorlardı. Onların üstüne tah- tadan kollu ve yüksek ayaklı bir sedye konulmuştu. Sedyenin üstünü minder gibi düzdü. İki taraftan koyu renkli şal- lar ve bürümcükler sarkıyordu. —— X- g- DN Beşinci Mehmed işte bunların altında, O sedyede yatıyordu. Buranın küçük bir balkonu vardı; Ha- lice ve yandan Boğaza bakıyordu. Taba- nı malta taşlarile döşenmişti. İşte o taş- lara bir sacayak, anun üstüne bir kazan konmuştu. Altındaki odunlar yandıkça alevler ve dumanlar kazanı yalıyorlardı. Cenazenin bulunduğu yerin hasırları kaldırılmıştı, Malta taşları yer yer ka- rarmış, yahud gararmış, birçok yerleri a- gınmıştı. Bunların üstüne teneşir tahtası konulmuştu. İpek veya saf gömlekli dört hoca kol- Tarını sıvamışlardı. Kenardaki sarı bakır güğümler, beyaz kalaylı maşrabalar hiz- mete hazırdı. Nalınlarını tıkırdatan ha- demeler masayi teneşire doğru çektiler; sonra Ölünün sarındığı şalı, bürümcük ve ketenleri, patiskaları açtılar. Teneşire fndirdiler. Orada ince yün fanilâsını da, yanlarını ve kollarını keserek çıkardılar. Ölüyü yıkadılar. Kefene sardılar, selvi ağacından yapılmış bir tabuta koydular, Bu gsırada sarayın avlusunda kırmızi elbiseli beyaz sorguçlu hassa askerleri dizilmişlerdi. Nazırlar ve şehzadeler de gelmişlerdi, Yeni padişah altıncı Mehmed fes rengi kumaş döşenmiş olan geniş tahtın bir ta- rafına oturmuştu. O buraya gelirken sa- ray hademeleri 1smarlama bir sesle: — Maşallah, şevketinle bin yaşa! Diye bağırmışlar, alkışlamışlardı. Şehzadeler el sıkıyorlar, vezirler, na- zırlar, mebuslar ve âyan azaları saçak öpüyorlardı. Mıtıka hiç durmadan çalıyordu. Merasim bittiği zaman selâm havası tekrar edildi. Oruda büulunanların hepsi birden: — Padişahım çok yaşa! Diye bağırdılar. Saray hademeleri alkışladılar, Beşinci Mehmedin tabutu © sırada mu- salla taşına konmuştu. Altıncı Mehmed ona doğru yürüdü, diğerleri de öyle yaptılar, İhtiyar bir ho- ca sordu: — Bu mağfuru nasıl bilirsiniz? Adet olduğu Üzere hep birden cevab verildi: — İyi biliriz. Dua edildi ve tabut kapıya doğru gö- türüldü. Şeyhülislâm cenaze namazını kıldırdıktan gonra yeni padişah önü orta kapıya kadar uğurladı. Birkaç yüz kişi- nin önünde, pencerelerden ve dükkünla: rın kapılarından bakan solgun yüzl1 hal- kın kayıdsız bakışları arasında, Halicin ucuna doğru, iğri büğrü sokaklarda kay- boldu. * Atatürk için yapılan merasim progra- mını ve gerek içeriden, gerek dışarıdan iştirak edecek olanları okurken Insanın |başı dönüyor. Öyle bir adama bu kadarı bile azdır. Fakat şurası muhakkaktır ki dünyanın en büyük devletlerini, en bü- yük ordularınım en mümtaz kıt'alarını, imparatorluğun can düşmanlarını, dağ gibi dritnotları ona son ihtiram vazifesi- —e v a ı İkinciteşrin 18 Milli Kahramanın ölümü Çinlileri de mateme soktu Sovyet, Çin, Hatay ve Arnavud matbuatı Büyük Ölünün bıraktığı boşluğu tebarüz ettiriyorlar Hong-Kong 17 (A.A.) — Chekiai Çin |nutmasını bilecek ve âdilâne ve insani bir Ajansı tebliğ ediyor: Çinde bizzat Çinin büyük bir devlet adamı gibi takdir edilen Türkiye Reisi - cümhuru Kemal Atatürkün elim haberi wefatı, büyük bir heyecan tevlid etmiş ve bütün Çin matbuatı bu acı hâdise hak - kında neşriyata başlamıştır. Çin gazeteleri, milli Türk kahramanı- nın hayatı ve muazzam eseri hakkında çok derin bir sempati ve çok büyük bir hayranlık hisleri ile mütalcalar yürüt - mekte, ayni zamanda Büyük Ölünün en yükın silâh arkadaşı ve serini idame edecek en liyakatli adam olan namdar halefi İsmet İnönünün sitayişinde bu - Tunmaktadır. Büyük bir boşluk Bitaraf Takung Pao gazetesi yazıyor: «Türkiyenin kahramanı Reisicümhur Atatürkün vakitsiz ziyaı, asil kardeş ve dost milleti yüreğinden yaralamıştır. Biz Çinliler hepimiz bu mateme iştirak edi - .yoruz, zira büyük bir milletin bu çok se- vilen Atasının ufulü yalnız Türkiyede değil, ayni zamanda bizim kıt'amızda ve bütün bir dünyada büyük bir boşluk bı- rakmaktadır. Türkiyeden ecnebi müstev- lileri kovan ve müteakiben ufak bir kin ktesi bile beslemeden onlarla samimi dostluk rabıtaları vücude getiren, Odur. BDütün komşu memleketlerle, hattâ Tür- kiyeye karşı kıyam etmiş olan ve Ona karşı düşmanlık hisleri ile mütehassis bu- hanan milletlerle de dostluk ve ittifak mi« sakları akteden gene Odur. Atatürk, va- tanını istilâya kalkan fütuhaıçıların kor- kunç bir düşmanı ve Türkiye aleyhindeki ihtiraslarından — vazgeçtikleri — takdirde bunların en emin bir dostudur. Bu müca- gdele ve ayni zamanda iyilik zihniyeti, wkimızin dehâsı mahsusudur. Yeni Tür- kiyede her tarafta Onun bırakmış oldu - ğu ebedi eserlerin hayırkâr intıbalarına tesadüf olunmaktadır.» İsmet İnönü Kendisinin halefi ve uzun seneler silâh arkadaşı ve samimi mesai yoldaşı olan Reisicümhur İsmet İnönü de daha şim - diden Türk milletinin «Vatanın ikinci A- tası» diye yüdetmekte olduğu büyük bir devlet adamıdır. Yeni Reisicümhurunun gerek Türkiyedeki, gerek dünyanın her tarafındaki şahsi prensipleri müteveffa Büyük Şefin bırakmış olduğu muazzam eserlerin idame edileceğinin en kuvvetli zamanıdır. Bu kayıp, Türk milleti için ol duğu kadar İsmet İnönünü şöhretşiar selefi kadar takdir eden ırkdaşı Çin kar- deşleri için de bir tesellidir. Bu Büyük Ölüden ve Onun modern Türkiyedeki muazzam eserinden bahse- derken hatırımıza derhal büyük lideri - miz başkumandan Mareşal Şan-Kay- Şekin siması geliyor. Çünkü Mareşal, A- tatürkün vaziyetinde bulunmakta ve ay- ni idea) poşinden koşmaktadır; vatanını echebi istilâsından kurtarmak ve asrf bir devlet kurmak. Bu iki Büyük Şef, birbir. lerini müteakiben takdir ve şahst fo - toğrafiler teati ederlerdi. Dâhi Mareşali- miz, tabif tıpkı Büyük Atstürk gibi fev- kalâde hasletlere maliktir. Bu hasletler, bizim nihaf zaferi elde edeceğimizin en kuvvetli zamanıdır. Bütün cebhelerde asker? harekâtın biz- zat idare etmekte olan sevgili milif kah- ramanımızın da ruh büyüklüğü ve iyilik hisleri vardır. Mili — topraklarımtz, bir kere Japon müstevlilerin elinden kür - tarıldıktan sönra O da her türlü kini u - ee — ni yapmak Üzere koşturan böyle bir deha bir daha gelmemiş ve gelmiyecektir. O, ezel ve ebed arasında bir tanedir ve bir tane olarak kalacaktır. O bir şahika- dir ki uzaklaştıkça daha heybetli, daha muhteşem görünecektir. O, yalnız Türk milletinin değil, dünkü düşmanlarımızın bile dostluklarını ka- zandığı gibi kalblerini de kazanmış bu- lunuyor, 'Tekrar ediyoruz: Ne mutlu Türk mil- letine k! bu en büyük adamın kendı ara- sından çıkması gibi eşsiz bir saadete er- m' . #ulh akdetmek yolunu bulacaktır.» Hatay matbuatı Antakya 17 (A.A.) — Hatay gazeteleri bütün sütunlarımı Büyük acıya tahsis ete mektedir. Yeni Gün gazetsinde Selim Çelenk «Güneş battı, fakat ebedi ışığı yö* lumuzu aydınlatıyor» başlıklı yazısında diyor ki: «En Büyük, Türk sensiz kaldık, Fakat, ülkünün başında bize emanet et « tiğin kıymetli vedianın en sadık bekçisi ve nöbetçisi olarak bekliyeceğiz. Ulu Şef müsterih uyu. Sana verdiğimiz sözü ye « rine getirecek, namus borcumuzu ödiye“ ceğiz. Ayni gazetede Bekir Sıtkı Kunt teese #ürümüz ve tesellimiz başlıklı yazısında şunları yazıyor: «Atatürkün ölümüne biz ağlıyoruz, âct ve mutemimizi, bizi takib odecek nesil« le> ebediyete kadar tutacaklardır. Bu Bü« yük Ölü karşısında ne kadar göz yaşlari dökülse, ne kadar ağlansa, ne kadar ma « tem tutulsa azdır. O, insanlığın fevkinde bir varlıktı. Beşert! acı ve teessürlerle O- na matem tutmak yeter mi . Bütün ta « biat dile gelse, deryalar cuşu huruş ey“ lese, yıldırımlar birbirini kovalasa yeri* dir. En büyük tesellimiz şudur. Atatürü aramızdan ayrıldı. Fakat, ölmez eseri çe“ lik kalelerden daha sağlam olarak dim « dik ayakta duruyor.,» Gene en büyük tesellimiz şudur: Türk milletinin başına Atatürkün en yakın 38- kerlik ve giyaset arkadaşı çelik iradeli Yahraman İsmet İnönü geldi. Atatürkten sonra İsmet İnönünün, Türk milleti için en büyük talih eseri ve Onun iş başına gelmesi kazançların en yükseğidir. Besim Tecer de gene Yeni Günde neş* rettiği bir yazıda diyor ki: Türkün Bü « yük Atası, kurtarıcısı aramı”dan cekildi. O, ışıldıyan nür söndü, Elimizde Onun çı“ rağından yaptığımız meşâleler kaldı, Ar- tık rehberimiz de o meşalelerdir.> Sovyet matbunatı Moskova 17 (ALA.) — Tas ajansı bil * diriyor: Journal de Moscou, «Türkiye matem içinde» başlığı altında Türkiye Reisi * cümhuru Kemal Atatürkün ölümüne tah: sis etmiş olduğu bir makalede şöyle di * yor: «Kemal Atatürkün Türkiyede fevkalle de bir prestiji, halk arasında müstemmâ bir mergubiyeti vardı. Atatürkün ölü “ mü, Türkiyede büyük halk kütlelerini V€ memleketlerinin istiklâl ve hürrf, kendileri için pek aziz olan kimseleri dt rin bir kedere garketmiştir. Müstaki! TÜf kiyenin dostları, Sovyet efkârı umumi * yesi ve diğer memleketlerdeki telâkli taraftarı bütün mehafil, Türx milletinifi matemine samimi surette iştirak etmekte“ dir.> İsmet İnönü Reisicümhurluk makamında Atatürkü halef olan zat Onun en yakın silâh af * kadaşı olan İsmet İnönü, İstiklâl harbinde Atatürkün yamıbaşında harbermiş, hemtfi bemen 14 sene Cümhuriyet hükümetinif Başvekilliğinde bulunmuş; bu makamdâ Türkiyenin iktısadt bakımdan ıslah V8 imarı ve haricf ve dahilf vaziyetin tarsiİ için büyük bir enerji göstermiştir. SOV * — yet efkârı umumiyesi, 1932 senesinde — Sovyet Rusyaya yapmış olduğu seyahâ ve hükümetin başında bulunduğu müd * detçe hararetli bir müdafii olmuş olduğu sihan sulhü ve Sovyet - Türk dostluğu 16 hinde parlâmentoda söylemiş olduğu NU” takları dolayısile İsmet İnönünü pek 1Yi tanır. Bütün bunlar, Kemal Atal bütün muhtemel düşmanlara karşı TÜf kiyenin müdafaası eserinin emin elle tevdi edilmiş olduğunu göstermektedir” Arnavud gazetelerinin neşriyati Tiran 17 (A.A.) — Alba ajansı tebliğ ** diyor: Gazeta Ekörces, ilk sayfasında Au'n; kün bir fotoğrafisini, ilcinci sayfasındâ C Yeni Türkiyenin dâhi, halâskâr ve ıslâ batçısının hayat ve eserine tahsis mühim bir makale neşretmiştir. Bu gazete diyor ki: «Bir noktadan Kemal Atatürk, Rusyanın Büyük Petrosu ile dilebilir. lll“: ” —