13 İkinciteşrin SON POSTA Sayfa 9 Tarihin büyük ve meşhur adamları nasıl öldüler? İskender Finikedeki gemilerden bir Soğunu söktürmüş, Babile getirtmişti. Nehri de derinleştirdi ve Basra körfezine doğru bir keşif seyahati yaptı. O sırada sert bir rüzgâr çıktı; başındaki tac suyo düştü, Askerlerden biri de onun ardın. dan nehre atladı; yüzebilmek için elleri boş kalsın diye tacı kendi başına koydu. Babil papazları bundan kötü bir mana çıkardılar: — İskender ölecek! Sonra ona: — Şehre girme, başına bir felâket gelir! Dediler, O, böyle manasız inanışlara aldıran bir adam değildi; Babile girdi. Pakat birkaç gün sonra hummaya tutul- dü. Ateşler içinde yandığı halde yatmı- Yor; birçok işlerle uğraşıyordu. O kadar 7ayıf düştü ki artık ayakta © duramadı, Yattı, Hastalığının on birinci günü büsbütün İenalaştı, Yüzü solmuş, gözlerinin rengi kaçınıştı. Başını bile: kaldiramıyordu. Kumandanlar etrafına toplandılar, İs- kender onlara uzun uzun baktı. Başını Büçlükle doğrulttu, dudakları kımıldadı. $€y söylemek istediğine şübhe yoktu, Pikat söyliyemedi. Akşam yaklaşırken onun da yüzünün *on hayat rengi, gözlerinin son hayat ışı- sönüyordu. Güneş Mezopotamyanın engin ufukla. #na kızıl bir çevre örüyor, batıyordu. © sırada İskender de öldü. * Atina Cümhuriyetini kuvvetlendiren, Atinalılara «Altın devri» ni yâşatan bü- Yük (Prikles) İspartaya karşı denizde berbediyordu. Bu sırada Atinalılar arasından birçek- İarira sürekli bir titreme sarıyor; müdhiş b" baş ağrısından sonra dayanılmaz bir #usuzluk duyuyorlardı. O kadar ki bir Şokları kendilerini kuyulara atıyorlardı. Yüzletee ölü sokaklarda yatıyor; bu bal kenüz sağlam olanları fena halde ürkü- tüyordu. İspartalıların, suları zehirledik- ini sanıyorlardı; halbuki veba hastalı- çıkmıştı, Halk bütün suçu Priklese yükledi; 0- Bun hırsız olduğunu haykırdı; ödiyemi- ği bir paraya mahkâm etti. Prikles tün bu acılar içinde en sevgili dostla Yinın öldüklerini görüyordu; kız kardeşi Ve İki oğlu da kısa bir zamanda hayata lerini yurndular. Prikles son yavru- Sunun başına ölüm çelengini koyarken artık dayanamadı; haykırdı ve hüngür üngür ağladı. Çok geçmeden o da vebaya tutuldu. olan Atinalıların onu tekrar ku- Handan yapmaları faydasız olmuştu. de ki ölüyordu. Dostları onun yata- “trafında toplanmışlar; yüksek fa-| lerinden bahsediyorlar; zaferlerini #yorlardı, Prikles o zaman doğruldu: Mr Söylediğiniz şeyleri benim gibi her- iğ Yapmıştır. Fakat hayatımda en bü- Ba, ek yaptığım bir şey varsa o da imi yeis içinde biriakmayı- Urndir., Gözlerini Yumdu ve sessizce, bir yol- *uliğa sıkar gibi öldü. * litYalı &n mizceralı bir roman kadar MİLİS gocer Roma kızmandamı Hezer açik diktatör olmuştu. Cümburiyetçiler Yine Börmüyorlardı. Söz dinleteme- bir , öldürmeye karar verdiler, Kârıs: tn, âYA görmüş, o gün sokağa güne lemişti. Bir kâhin de İd'dö Mars Fakat sakmmasını tembih etmişti. Sezar ikisini de dinlemedi. Hattâ rTastlayınca; — İşte dediğin Dedi, gün geldi, — kin Geline eva geçmedi, Sezar #enatoya girerken eline bir ye Vergi ir yazı iler, hemen okumasını söylediler, du, pp 2 Kurulan pusu haber veriliyor. biz 'akat diktatör bu yazıyı herhangi en; Yümadı a yüzünden sonuna kadar öku- içeri girdi, Gi a ni 1, ürİyetçiler senatoda hançerleri - Salanıın altıma saklamışlar; Sezar: sia Yerin etrafmi almışlardı. Se- Ya oturunca içlerinden biri ona Yazan : Kadircan Kaflı | — Tarihteki büyük aaamıarın en. vüyüğu narkında bu mevzuda söyliyebilecegimiz. şey, ölümünün uyandırdığı matemin Laşka hiç bir tarih büyüğünde görillmemiş şekilde âlemşümul oluşudur. yaklaştı. Bir suç işlemiş veya iftiraya uğ- ramış olân kardeşinin bağışlanmasını is- tedi. Tam bu sırada diğerleri hemen han- çerleri çektiler; diktatörün üstüne sal- dırdılar. Sezar, birkaç saniye içinde bir kaç yara birden almış, kanlar içinde kal. mıştı, Buna rağmen cesaretini kaybet- memiş, şaşırmamıştı. Fakat bunların aralarında Brütüsü de görünce: — Sen de ml, oğlum? Dedi. Bu genç adam Roma Cümhuri- zetini ilk olarak kuranlardan ve bu u- Iğurda iki oğlunu da mahküm etmekten şekinmiyen meşhur Brütüsün soyundan- dı, Sezarla çok sıkı dostluklârı vardı. Fa- kat buna rağmen cümhurtiyet namınâ ve istibdada karşı: silâha- sarılmayı" vicdan borcü bilmişti. Sezar togasile yüzünü kapadı; ne sesi- ni çıkardı, ne de kendini korumaya Ça- baladı. Biraz sonra kanlar içinde, yirmi üç yerinden yaralı olarak senatonun mermer döşemesi üstüne yuvarlandı, * Cengiz küçük bir kabile reisi iken genç ve kuvvetli bir devlet kurnuş, büyük Okyanustan Macar ovalarına kadar uza. yan, şimalin bozlu steplerinden Hindin sık ve sıcak ormanlarına kadar genişli- zen bir imparatorluk yaratmıştı. Fakat ârtık ihtiyarlamıştı, Tamam yetmiş iki yaşına gelmişti. Bu- na rağmen ordusunun başında Çin ülke- Jerinde savaşa gitmişti, Çinde (Tin-tar-oho) şehrini aldığı sı- rada bir rüya gördü. Zaten vücudünde ve zâmandanberi bir kuvvetsizlik, &on günlerde bir kırıklık duyuyordu. Asya- nın geniş bozkırlarında, yalçın dağların- da ölümü bir an hatırına bile getirme den at oynatan bu büyük kumandan şim- di ölüm ihtimali karşısında kuzu oluyor; €r. küçük bir İsyan hissi bile duymu- i yordu. Rüyaya inanıyordu. Son rüyayı yakında öleceğine işaret zaydı. Oğulları Oktay ve Tuluyu çağırdı" — Oktay benden sonra tahta çıksın! Umarım ki diğer oğullarım ona itaat e- derler, Onlara dalma beraber olmalarını, düş- mana karşı birlikte yürümelerini, dost- lara iyilik etmelerini tavsiye etti, Kerulan ırmağının fışkırdığı heybetli dağlarda ava çıktığı zaman dinlenmek için büyük bir ağacın dibine oturmuştu, Bu muhteşem tablat manzarası karşısın- da dalgın dalgın baka kalmış, ayağa kak kınca oğul ve torunlarına: — Öldüğüm zaman beni bu ulu ağacın altıma gömün! Demişti. 1227 senesi ağustosunda hastalandı. Yedinci gün ağırlaşlı, Rahat döşeğinde, sessizce gözlerini hayata yumdu, * 1404'de dünyanın en büyük ve Zengin imparatarü (Timur) du. Devrin 'en yık maz kumandanı olan Yıldırım da mağ- Jâb ettikten sonra Semerkanda dönmüş, Çin üzerine gitmek istiyordu, Zafer yürüyüşü yaptığı ülkelerden her geşid san'atkârlar getirtmiş, Semerkandı €şsiz denecek güzelliklerle süslüyordu. Şehre yakın bir ovada altı torununun düğününü birden yapıyordu. Buradaki ihtişam tarifi mümkün olmıyacâk kadar parlaktı, Bütün Asya kükümdarları, elçiler ve hediyeler göndermişlerdi. Güveylere do- kuz defa hil'at giydirildi; dokuz defa el- mas kemer kuşatıldı, başlarını dokuz de- fa taç konuldu. Her hil'at giyişlerinde develerinin önünde alınlarını yere koyu- yorlar, bu sırada başlarından inciler, el- maslar, yakutlar, altınlar serpiliyordu. Kısa bir zamanda yerler altın ve MÜCEV. herlerden görünmez oldu. Timur o sırada yetmiş bir yaşında bu- lunuyurdu. Öleceğini sunmıyor ve hiç) düşünmüyordu. Koca ordusunu yola çı. kardı, kendisi de omunla birlikte yürüdü, Fakat Atrar şehrine geldiği zaman bü. tün vücudünü sert ve sürekli bir titreme, bir ürperme sardı. 19 şubat 1405 de bitkin bir halde yata. rülmemiş şekilde âlemşümul oluşudur. ğında yatıyordu. Otuz alti yıllık hüküm- darlığında ufuklardan ufuklara uğultu- ları çarpan orduda derin bir sessizlik vardı. 'Timur o gün dalgın ve sessiz, son defa vuran kalbinin çırpınışları arasında göz- lerini göklere çevirdi; biraz sonra da bir daha açılmamk üzere kapadı, * Büyük Türk kumandanı Yavuzu Ra- dos üzerine götürmek istiyorlardı. Gidi- len yerden herhalde zaferle dönmeyi he- sablıyan cesur adam vezirlere sordu: — Kaç aylık barutunuz var? — Dört aylık... — Radosu almak için dört aylık barut yetişir mi? Siz Radosu dört ayda değil, öltı ayda bile alamazsınız, belki sekiz ve- ya dokuz ayda alınabilir. Yavuz bundan sonra ılâve etti; — Bize sefer yok. Belki ahirete sefer var! Ölümünün yaklaştığını sezmiş olduğu anlaşılıyor. Sırtında ufak bir çiban çıktı. Nedimi- nin tavsiyesine rağmen bunu hamamda oğdurdu, fakat sonra pişman oldu: — Hasan Çan, seni dinlemedik, amma kendimizi telef ettik! Dedi. O sirada Edirneye gitmek istiyordu. Gecikmeden. ata bindi. Çorluya yakın bir köyde babasile harbettiği yerde ağ- rıları o kadar artti ki daha çok dayana- madı. Çıban «şirpençes idi; günden güne bü- yüyordu. İki ay o köyde kaldı. Dört he- kim bütün Kudretlerile çalışıyorlar; iyi netice alamıyorlardı, Bir arakk çok ağırlaştı. Hasan Can o- nun yanı başında kur'an okuyordu. Ya- vuz dudaklarını kımlıdatıyordu; elinin dört parmağını yumdu, şehadet parma- ğını yavaşça kaldırdı ve o anda kalb durdu. İki koca İmparatorluğu yenen ve de- viren, hiçbir engel önünde duraklamıyan Yavuz ölümün karşısında boyun eğmiş, kendisini sükünetle onun soğuk kolla rına vermişti. * 1821 senesi mayısında Sent Elen ada- sının basit bir evinde bir hasta ızlırab çekiyordu. Bu adam Korsikalı Napolyon Bona- parttı. On dört sene bütün Avrupaya karşı harbetmiş, neticede iki milyon Fransızın ölümüne sebeb olmak ve Ren hududunu kaybetmekten başka bir şey yapamamıştı. Altı sene evvel, İngiltere. de serbest yaşamaktansa buraya sürgün gelmeyi tercih etmişti. İklim kötü idi; İyi şartlar içinde yaşamıyordu. Kavga- cıydı ve bu ihtiyacını şimdi adanın vali- si olan İngilizle uğraşmak, tetmin ede- mriyopdu. Napolyon, elli iki yaşında, hönüz dinç bulunuyordu. Lâkin midesinde kansör vardı. Bir insanın tahammül edemiyecs- ği kadar müdhiş ızlırablar içinde kıvra- nıyor; o kadar kuvvetli olan iradesini, o bitmez ümidlerini çoktan kaybetmiş bu- İunuyordu. 'Beş mayısta her zamandan daha zayıf ve yorgun görünüyordu. Saat beş buçukta, güneş ufka yakla- şırken onun da damarlarındaki kan son gayretlerle vücudunu dolaşıyor, aksak ve telâşlı atışlarla âdeta hayatının son daki. kularında olduğunu ihtar ediyordu. Saat altıya yaklaşıyordu. Avrupayı dar!” gören, atak, cesur, büyük kumandan ve büyük maceracı Napolyonun kalb; dur- du,-damarlarındaki kan durdu ve don- n.aya başladı. O da öldü. * Bu büyük adamların en büyüğü olan Atatürkün ise nasıl yaşadığı tığını hep biliyoruz ve bu neler Yap-| ün iÇi -İmen Şeref fakir ve yoksul çocukların “ Dünyada ondan daha büyük adam yoktur ,, Şehrimize gelen Fransız san'atkârı Harry Baur böyle diyor Harry Baur Dün sabah memleketimize gelen bü- yük Fransız sa Harry Baur bir muharririm'»! ke ştir, Atatürk seri büyük san atkârı cidde smişu, Çok mütees * sirdi. Teessürünün samimi olduğu gö * rülüyordu. Harry Baur muharririmize şunları söylemiştir: — Reisicümhurunuz Kemal Atatür- kün ölümünü çok büyük bir (kederle duydum. Çok, pek çok (o müteessirim. Teessürümde samimiyir.. Büyük adam ları severim. En büyük «Büyük Adam» o idi. Bunlar: söylerken size yemin e « derim ki turneyi düşünmüyorum. Sırf «O» nu düşünüyorum. Cidden matem deyim... Kemal Atatürkün Türkler ve Türkiye için değil, manda insaniyet için çok elim bir ka * yıkdır. Atatürk bir harb adamı idi. Büyük bir harb adamı. Fakat harb çıkarmağı aramadı. Harb yaptığı vakit «tam manasile» harb yapmağı bildi. Sonra büyük bir «sulh» adamı oldu. Tarıhte ona cidden misal göstereme *« yiz... Memleketine ne yapmadı ki... Han gisini saymalı. Ben bir san'atkârım.. Terakki hamlelerinin başında harf in « kılâbını görüyorum. Bu harfler saye « sindedir ki Türkler Garbın bütün ince“ liklerini alacaklar ve hattâ onları ge « ride bırakacaklardır. Onun huzurunda temsil vermeği o kadar arzu ediyor « dum ki bilseniz... Dinleyiniz beni: Ken- di Kendini yavan, bir vafanı yoktan ya pan bu büyük adamı neye benzetirim biir misiniz?.. Dünyayı teşkil eden mümbit toprak ların yetişlirdiği enerji” kâynağına.. Bu enerji kaynağı olmak ancak ve ans cak Atatürke nasib olmuştur. Ondan başka dünyada doğrusu büyük (adam pek de göremiyorum... Ben memleketimde san'at meşgale leri ile uğraşırken dünya hâdiselerini dahi kenarda bırakmıyordum. On sekiz sene evvel Türkiyeye ge lişimde bu menileketi candan sevmiş « tim. Bu memleket ile alâkalanmıştım. Afatürkün bu memlekete - fevkalâde bir dinamizm vermesi, bu memleketi yeni baştan canlandırması beni kendis aynen ölümü yaln Dİ Zi sine hayran bırakmıştır. Mateminiz matemimdir... Kederini » ze bütün kalbimle iştirak ediyorum..# D. Tüzün —Orhangazide kültür faaliyeti Orhangazi * (Hususi) — Orhangazf ilk okulu şehrin .dışma yakın ol ına rağmen 360 talebesi vardır. Başöğret- mize çöken acısı gün geçtikçe artıyor. O-| mektebe devami için mekteb telebeles Dun hakkında bu mevzuda söyliyebile - ceğimiz şey ölümünün uyandırdığı ma - temin başka hiç bir tarih büyüğünde ri srasında teşkil ettiği kızılay ve koo- peratif teşkilâtının hasılatile kitab ves BÖ-| sair malzeme ve ihtiyaçlarını temin et mektedir,