12 Sayta Köyde yaşasam, kuşlarla sıkı bir ah- | bablık tesis ettiğime şaşmaz, bunu bilâ- | — kis en tabif bir şey gibi kabul ederdim. Ağaçlar, kırlar, yeşil ve mavi renkler İnsanda her şeyi seven, her şeyle nlâka- | Gdar olan bir çocuk ruhu yaratıyor. Belki | de köyde yaşamaktan duyular sandet ve | — Fahatin büyük sebeblerinden biri de bu- | — dür. Fakat ben maalesef köyde değil, şe- hirde, tam manasile şehirde yaşıyorum. Etratımda kalabalık, gürültü, patırtı var. 'Tramvayların, otomobillerin ve sokak - satıcılarının günün ve gecenin her saa. — ginde kopardıkları kiyamet, çok defa uy- kuma bile tesir ediyor. Bahusus 'onun a- — cisı kalbime dolduktan, onu kaybettik- “ten sonra... Kuşlarla ahbablığım da bu uykusuzluk yüzünden toessüs etti... Aylardanberi bu apartımanda oturduğum halde sabah er- kenden kalkıp işime gittiğim — gecede yorgun bir halde yatağıma girip hemen — yudüğüm için yanımızdaki alçak evle bizim apartıman arasındaki boşlukta gü- vercinlerin bir karargâh kurduklarının “farkında olmamıştım. Büyük felâketin ertesi sabahı idi... Bu cümleyi- yazdıktan sonra zavallı sevgili Bemihadan bahsetmemek kabil mi? O- — nunla sevişerek evlenmiştik. Etrafımda- kilerin, hattâ annemin bedbinliğine rağ- | — imen üç sene onunla cidden ve tam ma- hasile mes'üd bir ömür sürdük. Semiha, < genç kızken serbest, hattâ biraz delişmehn Semiha, evlendikten sonra büsbütün dr- — Bişmiş, mazbut, hanım hanımıcık bir ev kadını olmuştu. Onun böyle değişmesine — gaşan arkadaşlarina Semihacık: <Bu te- beddülün sırrını sahici ve hakiki aşkta — aramak lâzımdır» sözlerile cevab verir /-ve bunu söylerken tatlı elâ gözlerile göz- | lerime bakardı. Zavallı sevgili Semiha, genç yaşında © kain hastalığın pençeleri arasında kıv- |ranarak nasıl öldü? Buna hâlâ şaşıyorum, bu acı ve çaresiz felâkete hâlâ inanami- — yorum, İşte bir gün, eşimi topraklara bıraktı- — Bimın ertesi günü, uykusuz ve buhranlı K -geçen bir gecenin sabahında ve tam si. nirlerimin çözülüp beni biraz uyutacağı b 'ahnisi, kızartması budur işte! E zin ağnaacağınız, ateşin ortalık yerine j kapıp koyuverile- ceğiz. — Muharebeye mi sokacaklar? — Onun gibi. Kendi limanları - na götürecekler - miş. — İyi ya? Sa - Hmen — çıkâalım, karaya ayak ba - em da, neresi olursa olsun! y Sizler b fikirde iseniz, ben deği - lim. Denizin ortası, bazı defa kıyıdan - eyidir. Subayın kendilerini almağa memur / ettiği asker gelmiş, götürmek İstiyor - du. Takvor, arkadaşlarına: — — Haydin kümesel dedi; eğer her bi- aryı artyı oturtmazlarsa, maba- ğıda konuşuruz! Küs küs, önlerine bakarak, neferin üne düştüler, yürüdüler. Bu defa kendilerine tahsiş olunan yer geminin kıç ambarı — idi. Burada İumboz falan yoktu. Hava ve işik yu « he karıya açılan kapaktan Ririyordu. Maa — Mafih, istirahatleri düşünülmemiş de- " ğildi. Altlarına birer döşek, üzerlerine - de birer battaniye verildiği gibi, am - /— bavza dört tane de İskemle konmuştu. — Asma bir merdivenden aşağıya tn - — meden önce, nefer kehdilerini durdur- ” üstlerini başlarıni âradı. Ve buldu- — ğü siğara paketlerini, Gürabt efendi - -— hin mahud yadigâr piposunu, kibritle- Jrini müsadere etti. Bu ameliye esnasında Torik arka - daslarına: — Eyvah! Yandık!. dedi; bu kuyu - nun dibinde efkâr dağıtmak için sipsi — de olmazsa, ne yaparız? Cevab almadı. Fakat Gurabi efendi mdisine öyle melâl — melül baktı ki, | Totik kendi derdini uhultu. — Herif bunleri teker — teker indirdi. “Her biri hevecandan bitab ve mö'vus peş “Sen Posta,, nın Hikâyesi TI IZ DS NE CİFTE KUMRULAR z ğı-m-ıuıum-mı_ Yazan: Muaazzez Tahsin Berkand #NEZDİLÜK bir zamanda birdenbire feci bir inilti duyarak gözlerimi açtım. Birisi boğuk boğuk, açı acı inliyordu. Zaten heye- canlı olan kalbim daha kuvvetle çarp- mağa başladı, yeni bir felâket korkusu warlığımı bütün ateşile sarstı. Sersemliğim geçip kendimi biraz top- ladığım zaman anladım: Bu bir insaa iniltisi değildi. Pencerenin arkasından güvercin sesleri geliyordu. Evvelâ hid- SON POSTA vimli ve şakrak dişi güvercinle kül rengi ve boynunda moör bir koölyesi olan erkek güvereini bulduğum zaman onlar da, ben pde uzun bir ayrılıktan sonra buluşan es- ki dostlar gibi memnun oluyorduk. Sabahleyin gözlerimi açar açmaz kuş- larıma koşmak bana odamin yalnızlığını bir parça unutturuyordu; fakat onların gagğalaşarak koklaştıklarını görmek, kay- bettiğim sevgili karımı bana çok daha detle, sonradan yavaş yavaş gelen bir | acı bir. surette hatırlatıyordu. sükünet hattâ merhametle penceremi aç- | tım., Hava soğuktu, ince ince yağmur ya- ğiyordu. Zavallı güvercinler üşürler di- ye düşündüm. Bu, mutlaka bir gün ev- vel sevgili eşimi toprağın soğuk göğsüne bırakırken içimi kemiren acının devumt idi; yoksa böyle bir havada kuşların acı- nacak kadar üşümediklerini biliyordum. Penceremin dışında ve karşıdaki alçak evin pencerelerinde birkaç güvercin sıç: raşıp düruyorlar, - şakelaşiyorlar, - sevişi- yorlardı. Bir tanesi kanadlarını çırparak benim pencereme kondu; arkasından er- keği geldi. İnsana alışkın oldukları ne kadar belli idi: Benim oradak: mevcudi- yetim- onların oynaşmalarına ve seviş- zelerine mâni olmadı. İşte o günden sonra bu çifte kumrular- Ta aramızda ciddi bir arkadaşlık baş gösz- termişti. Her sabah, gün dnğarken, pen- ceremin arkasından gelen «lin! Hu!» ses- | Zavallı Semiha; keşki o sağ olsaydı da lerile gözlerimi açarak 'yatağımdan İır- hyor ve mutfağa koşarak bir dilim ek- mek alıp bu mes'ud çiltin karnını doyu« rTüyordum, Keşki benim de Semiham sağ olsaydı da biz de onunla kuru ekmek yeseydik! Kuşlarımla ahbablığımız gitlikçe arttı. Artık soğuk havalarda onları odama bile aldığım oluyordu. Beş on dakika ikisini de kolumun Üstünde tutarak . ökşuyor; ipek tüylerini, minimini başlarını, stvri Bagalarını seviyordum, Onlarda: «Yanys- na olduktan sonra nerede olsak mes'uğ oluruz!» diyen sevimli bir hal vardı Beş on dakika böylece üçümüz bir arada se- viştikten sonra onları tekrar pencereden | *Bazı günler, içimin derdi o kâdar taşı- yordu ki, bilhassa erkek güverc'ne ipek tüylerini okşuyor, onünla — derdleşiyor- düm: — Eşini çok mu seviyorsun kuşcağızım? Sev onü; çok sev; ben belki benimkin! kâfi derecede ve lâzım olduğu kadar se- vememiştim? Belki de bunun için o ben- den ebediyen ayrıldı. Şimdi ne kadar yanıyorum bilsen! Kalbimin üstüne bir ateş bırakmışlar gibi içimin en ince tel. leri yamıyor; kavruluyor. Fakat bazı günlerim oluyordu ki on- Tarın sevişmeleri bende büyük bir isyan yaratıyordu. İçimden - göylemeğe utanı- yorum - kıskançlığa çok benziyen — bir düygü kabarıyor, onlar seviştikçe — kal- bimden başıma doğru çıkan bir ateş yük- seliyardu. bu çifte kumruların karşısında biz' de sevişseydik; O zaman mutlaka onlar bize kıskanacaklar, asıl onlar bizim için eçifte kumrular'» diyeceklerdi. Evet kıskandım, bu güversinlerin saade tini kıskandım; fakat onlara fena bir gözle bıkmamışlı.'r_ı: büna yemin ediyo- | rum, © halde neden bir sabah penceremin dibinde güvercinlerin dişisinin öldüğünü ve erkeğin onun başucunda, benim Se- zaihamın başında olduğum gibi meyus, |Perişan ve zavallı bir halde durduğunu gördüm? Onun da Semihası ölmüştü, n dışarı bırakiyor ve ertesi gabaha kadar onlara veda ediyordüm. Yirmı dört saat tekrar yeşil başlı, parlak ge. bir halde döşeğine serildi. — Hasbıhale koyuldular: — Nedir bu başı- mıza gelen? — Alnımızın ka - ra yazısı! — Pis yahudinin, paracıklarında, - çı - kasi gözü kaldı.. — Ben sana de « medim mi bahşişini daha bol ver diye? — Ben önü de- miyorum. O aldı a « lacağını. — Ya, hangisi? — Sinaya mıdır, neresidir? İşte ora - daki mendebur çı - ht — Onun ne gözü kalacak? Bönim, ©- nun paralarında gözüm kaldı! — Buradan sağ salim kurtulsak, ge- ne de bir şey demiyeceğim.. — Böy Gurabi! Cenabın bir laf de - ordun: Elmuğayyer — lâtugayyerdi, ne idi? — Hay dilini eşek arısı soksun! — Eşek arısının sökup sokmıyacağını bilmem amma, bu gece bunda sıçanlar ıilan maç edeceğiz görünoor. — Aman! Deme!, Burada var mıdır. dersin? — Çook! Papor anbarı olur da fare olmaz olur? — Eyvahlar olsun! Ben Sülün Bey - den pek koörkarım! — O da ktimdir? da eşinden ayrılmıştı Zavallı kuş! Bir aydanberi her sabah okşadı SON ROMANI G ö aa — İşta © hayvancıklar. — Çok şey! Farenin bey olduğunu, ve soyadı taşıdığını sefte işidcorum. Torik derin derin içini çekti: — Ah, ah! dedi; ben kodesde bilem tigarasız kalmış adam değilim, İstedi - ğim zaman hampe bulurdum. Burada, Eörüyorum ki gözümüze üyku da gir - miyecek. Artık sipsisiz sabahı nasıl e - deceğiz, günler nasıl geçecek, bilmem! Öteden, İfakat hanım — evlâdlığına bir göz işareti çaktı. Kadın olduğu için onun üzerini yoklamamışlardı. Koöy - nunda bir avuçtan fazla tütün, yete - cek kadar sigara kâğıdı, bir de — fitilli çakmak vardı, Zeki Torik verilen — işareti derhal çaktı. Tütünsüz anla- |yen, acınmak istemiyen, isyana benziyen |kaybettiğimi anladığım zaman böyle te- ıPOS"'ANIN Da Almanca mütercimi aranıyor Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden: Almancadan Türkçeye ve Türkçeden Almancaya mükemmelen - tercümeye Müktedir bir mütercim alınacaktır. Almanca ile beraber Fransızcayı da ayni derecede bilenler tercih olunacaktır. İsteklilerin şartları öğrenmek üzere birer istida (le Umum Müdürlüğe müra« caatları. — «8030» Keşif bedeli 583 lira 42 kuruş olan Yalova Kaymakamlık konağının noksan ve kusurlu yerlerinin ikmal ve ıslahı mü teahhid nam ve hesabına açık eksiltme- ye konulmuştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görüle » bilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesikadan başka en az 500 liralık bu işe benzer iş yaptığına dair Nafa Müdürlüğünden eksiltmeden sekiz gün evvel alacakları fen ehliyet ve 938 yılına aid Ticaret Odası vesikalarile 43 lira 76 ku- ruşluk ilk teminat makbuzu veya mektubile beraber 28/11/938 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (8286) MA Keşif bedeli 3075 lira 32 kuruş olan Heybeliada İşgüzar sokağı gose inşası açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazim Müdürlüğün « de görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesikadan başka Fen işleri Müdürlüğünden bu iş için alacakiarı fen ehliyet vesikasile 230 lira 65 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 21/11/938 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimi Encümende. bulunmalıdır lar, — (B.) — (SliT) a Senelik muhammen kirası 250 lira olan Yeni halde 69 numafalı oda üç sene tüddetle kiraya verilmek üzere açık ürtürmaya kanulmuştur, Şartnamesı Leva- zm Müdürlüğünde görülebilir. »«tekliler 96 lira 25 kuruşluk ilk teminat makbuz veyâ mektubile beraber 16/11/038 çarşamba günü saat 14 buçukta Datmi Encü- mende bulunmalıdırlar. — (B.) — (8043) —— Eminönü Kaymakam ve B. Ş. Müdürlüğünden Beyazıdda Ordu caddesinde 148-150 No. hu binanın yıkılma tehlikesi göstermesi ve muamelesi yapılmak ü - zere sahibin!n de adresinin bilinmemesi dolayısile dairece yıkılmak — suretile mahzuru giderileceğinden sahiblerine ka nuni tebliğat makamına kaim olmak ü« zere ilün olunur. — (8329) —<— ——— —— |tüylerini, onu teselli için, okşarken, ba-|tık, uzaklara, kim bilir hangi diyarlara gitmişti. Yazık sana vefasız erkek; senin Semi- hanın matemini bu kadarcık az bir za- man tutacağını bilseydim seni hiç sev- mez, seni okşamaz, seni beslemezdim. Güvercinin birl öldü, öteki vefasız u zaklara, kim bilir nerelere gitti; faks ben her sabah şafakla beraber uyanıya ve kaybettiğim sevgili karıma ağlıyorum. na öyle geldi ki onda, teselli kabul etmi- bir titizlik vardı. İlk defa olarak vücudü, tüyleri altında, sertleşmişti. Yoksa bana ma öyle geldi? Ben de Semihayı ebediyen selli kabul etmemiş, etrafımda beni ok- şuyor gibi saran kimselerden vahşi bir ürkeklikle kaçmıştım. Zavallı erkek küş, sen de mi dişini kaybetmiştin? Ertesi sabah onu gene di- şisinin yanında gördüm. Ölü koşu pence- remden kaldırtmağa cesaret edememiş- tim. Fakat üçüncü gün erkek edi YARINKİ NÜSHAMIZDA: Yol arkadaşım Yazan: İbrahim Hoyi L vekkeli dememişler: Mârı sermâdide- —105—|ye rabbim güneş göstermesin!! Yerinden usulcacık kımıldadı, kalk- tı analığının vanına sokuldüu. Kula - ı|ğına eğilerek, âdeta fısıltı halinde: — Sende, demek oluyor ki sipsi var, öyle mi anne hanım? dedi. — Hu! — Uçlan da bir çekiştirevereyim. AL 'Takvor görmesin! — Görse de, ben onu atlatırım. Sen hiç merak etme! Aralarında gizli bir ittifak hasıl ol muştü. Kocakarı buruşuk elini koynu- na soktu; bir yığın tülbendin araların- dan fakfon bir tabaka çıkardı, arkası - ha götürüp, evlâdlığına teslim etti. Torik bunu alır almaz, davrandı. E- kini belli etmiyerek, ambarı teftiş edi- yörmuş gibi yaptı ve en nihayet, tam sandığın önüne gelince, — içine girip çöktü. Kalın bir sigara sarmış, tatlı tatlı tellendiriyordu. Ancak bu zevki uzun rmedi, Hiç bir taraftan menfesi bu - Tunmiyan ambarda biriken — dumanı, yukarıdaki kapak boru — gibi çekmeğe başlamıstı. Masmavi, upuzun . bir sü « tun halinde, bu duman, dosdoğru nö * betçinin burnuna gidiyordu. Herif a « şağıya eğilip, bağırdı: — Hev! Kirn içiyor orada sigara?! 'Torik dalga geçiyordu. Duymadı. Fokat oturduğu yerde küskün küski Mıştı. Lâkin nerede içecekti? Nefer, yu- karıda, kapağın ya- nubaşında - dikilmiş, arada bir içeriye bir. nazar — atfediyordu. — Bakma! fyçimlb de nâmahrem - var! diyecek olsa, heri - fe anlatamıyacağın - dan kat'ınazar, böy- le bu vaziyette, an- latmış olsa da, din- letemiyecekti. N Etrafa göz gez - dirince aradığı ça - Teyi buldu: Amiba - Tın en uzak bir kâ - Şşesinde yarı devril- Mmiş, kocaman bir boş sandık — duru - yordü. Oraya girip, kimseye sezdirme - den nefeslenecekti. Gelgelelim, acaba kocakarıdaki tütün tekmil cemâate ki- fayet edecek ini idi? Takvoru iskartaya geviş gelirmekte olan Takvor — kalktı, çıkarmak kolaydı. O, yüzüne hırlayın - gi ancasına bir haz ile, sandığın ca mutlaka siner, fazla üstüne — düş - |içi. Toriğ: dürttü: mezdi. Lâkin Gurabi efendi zavallısı-| -— İşittin? Sana deor! nı da mahrum etmek hangi insaniyete| — Kim, ne diyormuüş bana? sığardı? — Cigarayı hangınız içoorsanız deyi Deminden, sigâra bulmaktan ümidi- | sival edoor. ni kesen Torik mütevekkilâne boynu -| — Oyala keratayı! Ben iki nefes da* nu bükmüş, oturuyorken, şimdi ken -|ha çekevim, söndürürüm, disine bu zevki temin eden hemcinsini| — Sen bilirsin, amma, başina iş a * bile kafese koymayı, tütününün hep - Çarsın, sini değilse bile, önemli —bir kısmımı| — Bir şeycik olmaz. Hem bize, bu * elinden almayı aklından geçiriyordu. |rada cigara iİçmenin yasak — olduğunu Adem evlâdı böyledir! Ümidsizken | kirmse söylemedi. : (Arkası var) kuzu, ilmid barlavınca kurt kesilir Te-