2 Sayla SON POSTAa İkinciteşrin 13 Gençlik Atasına olan bağlılığını rahundan taşan bir ıztırab çağlayanı halinde tekrar gösterdi Binlerce yüksek tahsil genci dün bir tek kalb, bir tek dimağ, bir tek şuur ve bir tek ağız halinde onu duydu, onu düşündü, onu konuştu, onun için ağladı Dün yüksek tahsil gençliği Atasına o- lan bağlılığını ruhunun en derin köşe - lerinden fışkıran bir ıztırab çağlıyanı halinde bir kere daha gösterdi. Üniver - site konferans salonunu, oradan taşarak bahçeyi, bahçeden aşarak sokağı doldu - zan binlerce yüksek tahsil genci bir tek kalb, bir tek şuur, bir tek dimağ, bir tek &ğız halinde onun için çarptı, onu duy- du, onu düşündü, onu konuştu; onun için ağladı. Iztırabın bu kadar asilleşip vakurlaştığı hiç bir zaman ve hiç bir yer- de görülmemiştir. Bu öyle bir toplantı idi ki salanun atmosferini anlatabilmek için kalem dile gelmek mucizesini gös - terse gene aczinden utanır. Atatürk dün kendisi için dövünen, kendinden geçerek, kızıllaşmış gözlerile hıçkıra hıçkıra and içen, eserinin emanetçilerini görmek, işit- mek imkâünına sahib olsaydı, en büyük eserini onlara emanet etmekle ne kadar et ettiğini anlar, ebediyetin sırrına işen sebeblerini bu bağlılızta arardı, Sa'on doldu, taştı, bahçe doldu, amadı sokak mahşere benzedi, sığmadı Saat 9. Toplantı dokuzda başlıyacak. Saat yedide koca salon tıklım tıklım doluydu. Atası için coşmak, ıztırabını yal- nız göz yaşile dindiremet için Atası « nın ismini haykırmak, zalim ölüme söz- den yumruğunu sallamak için genç Üni- versiteliler sabah karanlığı gelmiş, ka « pılar açılmadan salonun önünde yığılmış. Tardı, Salan doldu, taştı, bahçe doldu, âl- 1, sokak mahşere benzedi, sığmadı. izca insan kaynaşıyor şu on metre bbalık yerde, Fakat çıt yok. Uyuyan| bir kimseyi uyandırmaktan korkan çe - kingen yürüyüş. Duyulmasından korku - bir sır tevdi eder gibi konuşuş. Yüz- gözler şiş. Atatürk nesli Atasını anacak. Türk ve ecnebi bütün profesörler, do - çentler, asistanlar, bütün talebe, bu genç kütleye katılmaktan kendini alamıyan vatandaşlar. Mübalâğasız bir rakam söy- Tiyebilirim: On bin kişi dinliyor, Rektör Cemil Bilsel ağır ağır, gözleri memli, rengi uçuk kürsüye geliyor. Ayaktayız. Beş dakika Atatürk kâbe . *inin manevi huzurunda tükü: ediyoruz, Zaten biz onun önünde ne konuşabiliriz maktan daha ifadeli, er onun kürsünün Ü: en ihtiyar tarihle yaşıt, en genç ve en dinç resminde. Atatürk sen de ölecek miydin “Yüreğimiz hergün daha fazla kanayor va sızlayor ,, Rektör konuşuyür, kelimelet hançere- sinin boğmaklarında boğula boğula çıkı- yorlar ağzından: Salon doldu, taştı, bahçe doldu, almadı, sokak mahşere benzedi, sığmadı. Arkadaşlar, Atatürkü kaybettiğimizin üçüncü gü - nündeyiz. Bu acile üçüncü defa olarak Ü- niversitede toplanıyoruz. Yüreğimiz bu acile her gün daha fazla acıyor, daha fazla sızlıyor. Şarktan garba, şimalden cenuba bütün memleketler; Türkün duyduğu acıyı, onun büyüklüğü ile nun büyüklüğ! daha çok anlıyacaktır. Onun tarihte kalacak en büyük vasfı «Büyük Kurtarıcı, Büyük Kurucu» olma vasfıdır. Karanlık ve ümldsiz günlerde kurtuluş yolunu gösteren ve onu millete ulaştıran Atatürktür. İstiklâl ve Gazi Mustafa Kemal adı tarih durdukça bir- birini tamamlıyacaklardır. Her. safhası bir harika olan hayatında Atatürk büyük işleri yaparken hiç bir güçlük önünde dönmiyen ve yılmıyan bir azimle çalıştı. Bu azim kendisinde daima zinde kaldı, Büyük Ölünün mahnev! şahsıyeti karşı- sında bir kere daha hürmetle eğilelim. Rektörden sonra kürsüyü Edebiyat Fa- kültesi doçentlerinden Enver Ziya Ka » ral işgal etti, Enver Ziya Atatürkün eski hayatına ve Türk inkılâbındaki hayatına temas ederek Büyük Dâhinin siyast ta - rihimizde yaptığı büyük değişiklikleri te- barüz ettirdi. Üçüncü olarak kürsüye Hokuk Faküil - tesi medeniye doçenli ve ecnebi diller geçtikçe dünya mektebi müdür muavini Hıfzı Veldet geldi. « Sönen, fakat ziyası ebediyen bize gelmekte devam edecek olan bir yıldız ,, Genç döçent zaman zaman tecssürün - den titriyen sesile söylevine şöyle baş - ladı: Sizlere hepimiztin göz yaşı döktüğü bu yaslı günde Atatürkün zaferle dolu olan hayat ve menkibelerinden bahsede - İcek değilim. Bunları yaşlılar yaşadı, genç- lor duydu ve ruhlarına nakşetti; çocuklar ezberledi. Fezanın uçsuz bucaksız derinliklerinde öyle büyük ve muhteşem yıldızlar var - dır ki, bunların cismi şaşmaz, tabiat ka - nunlarının tesirile sönseler bile ezelden gelen ışıkları bizi ebede kadar aydınla - tır. Atatürk te Türk fezasının böyle mu- azzam bir yıldızıdır. Zalim tablat onun cismini elimizden aldı. Fakat onun nurlu ışığımı vatanımızı ebede kadar aydınla- tacaktır. İleride Atatürkün büyük deha ve eseri, uzaktan bakıldıkça ihtişamı ar- |tan muazzam bir âbide gibi, nazarlarda daha büğük bir vuzuhla canlanacaktır. Büyük milletimizin en büyük vasıfların- dan birisi de onun vakarlı, temkin ve soğukkanlılığıdır. Bu temkin ve soğuk - kanlılığın en azametli misalini bize Ata. türk verdi. O, vatanın Cihan Harbinden sonra uğradığı büyük felâket karşısında en büyük acıyı duydu. Fakat bir an bile l menfaatinin ön safta geldiğini izah etti Ve nihayet Atatürkün memleketimize bediye ettiği büyük eserlerden birinin de sıcak havası içinde gençliğin kaynaştığı İstanbul Üniversitesi olduğunu söyledi ve Atatürkün vecizelerinden: «En büyük ihtiyacımız çalışmaktır, zi- ra istikbal çalışkan ve imanlı insavnlara imev'uddur» vecizesini zikrederek gençli: ğin durmadan, yorulmadan çalışma ka - rarını ÂAtatürk'in rarnevi buzurunda bir kere daha tekid etti. Sözlerini hürmetle eğilere* bitirdi. “ İlu Mustafa Kemalden- fani olanı öldü, fakat öteki ebediyen yaşayacak ,. Hıfa Veldeti Hukuk Fakültesi fikd haklar profesörü doktor Yavuz Abadan ti kib etti. Doktor Yavuz çok heyecanlı ve Çok müteessirdi. Sözleri gırtlağında dü- ğümlene düğümlene, titriyen bir sesle u- mumi teessürü arttıran nutkuna başladı. — 'Nirk milletinin büyük -iyaına bütün dünya ve tarihin ortak olduğumu söyledi ve «yalnız kendi milleti için değil, insan- lığın mukadderatı için de çarpmaktan bir an geri durmıyan büyük ve âlicenab bir kalb durdu. Bu kalb, kabli hükümlerden ykurtularak asil ve temiz hislerle tut: |muş bir ahlâk idealizminin, fikrin hâl şaşırmadı ve büyük eserini başardı. miyetine dayanan bir ilim aşkının in « Türk gençliği de aonun ufülü karşısinda |şanda en tabil ve en kuvvetli, en esaslı acıların en zalimini hissetti. Fakat şaşır-| duyguyu teşkil eden yurd sevgisinin yas madı. Gençliğin yaslı gözlerinden akan |tağı ve kaynağı idir dedikten sonra: her damla göz yaşında yalnız tcessür de-| .— Atatürkün büyük ve ölmez eseri 0- ğiü, Atatürkün eserini muhafaza etme'lyan Türk cümbhuriyetine içte ve dıştâ hususunda yaptığı yeminin yeni bir bür- | et hâkimiyetinin tesisi yolundan na- hanı”saklıdır.» sıl gidildiğini, Büyük Şefin millete gü - Hıfzı Veldet bundan sonra Atatürkün İ yenç ve inancının bütün başarılarına fe- 'Türk içtimat bünyesinde yapmış olduğu | yiz veren esası teşkil ettiğini izal ü inkılâblara geçti ve bunların başında zih-| ... Onun milletine bu güvehci ve tü * niyet, kafa inkılâbının, karakter ve seci-|kenmez aşkıdır ki dedi, bugün on sekiz ye inkılâbının bulunduğunu, eskiden | milyonu sızlıyan bir tek kalb haliyıde 0- memleketimizde âmme menfasti diye bir| nun aziz hatırası önünde toplamış bulu < mefhum yokken, bugün millet ve âmme (Devamı 4 üncü sayfada) Kelimeler hançere boğmaklarında boğula boğula çıkıyor, Rıçkırıklar arasırıdü | kayboluyorlar. , ——— —— -<-————