| | <— * Birimciteşrin ae Di A aa e Z ASKERLİK BAHiSLERİi | SÖON POSTAa Sayfa 9 Münihmütarekesinden sonra dünya vaziyetine bakış Filistinde, İspanyada ve Çindeki harbler ne zaman bitecek,ne netice verecekler? Yazan ; General H. Emir Erkilet Münih konferansının gönüllere verdi- Bi açıklıktan istifade için biraz da dün- Yanın Öte taraflarında ne olup bittiğine bakalım; filvaki gergin bir Çekoslovak- ya meşelesi halinde kendini açığı vuran Orta Avrupa Alman davasının, bilhassa son üç dört hafta zarfında, doğurduğu tehlikeler ve heyecanlar biribirini 0 ka- dar büyük bir hızla velyetti ve fikir ve dimağları o kadar bürüdü ki başka vak'a ve başka davalarla uğraşmaya kimsede hal kalmamıştı. Münih konferansı bazı hakları yerine getirerek bir Avrupa ve belki de bir ci- han harbini manetmiş idi. Fakat işte İs- panya iç harbi, iki seneden fazla bir za- mandanberi, bütün fecaatlerile devam etmekte ve bir buçuk yaşına varmak ü- zere bulunan Çin - Japon silâhlı ihtilâfı da uzayıp gitmektedir. Biri, Atlas Okya- nusunun sıcak sularınım aşındırdığı Av- rupanın cenub batı köşesinde, diğeri bü- yük dış denizin kemirdiği doğu Asyanın Çin illerinde, iki adsız fakat yaman harb, bu suretle, hergün binlerle can ve ocük #öndürür ve binlerle medeniyet eserleri- ni yakıp yıkarken, yanı başımızdaki Fi- listinde, gene iki yıldır, fecaat ve şidde- tini hergün biraz daha arttıran diğer bir iç veya müstemleke harbinin belirdiğini Börüyoruz. Filistinde Cenub sınırlarımızdan yalnız 400 Km,, takriben Çatalcadan Ankaraya kadar Ö- tede ve tamam dört asır hükmümüzde kaldıktan sonra, 20 yıl evvel büyük har- bin galiblerine terke mecbur olduğumuz 0 kara bahtlı diyarın merkezi olan Ku- düsten gelen 2 birinciteşrin tarihli bir telgraf Şafam ve Ramalakta İngiliz kıl'a- ları ile âsiler arasında Iki çarpışmada â- #İlerden (yani Arablardan) en az 52 ki- şinin, İn, bir polis zabitinin öl- düğünü ve 2 İngiliz askerinin yaralandı- Bi ve haftanın tatil günlerinde karı- Şiklıklar yüzünden ayrıca 70 kişinin öl- düğünü haber veriyor ve diğer bir tel- Braf ta, Filistinin eylâl ayı zayiat bilân- Çosunu bildiriyordu: 246 sı Arab - (âsi) Olmak üzere 350 ölü ve 1749 yaralı ve İn- Bilizlerden de (asker ve polis) 8 ölü ile 86 yaralı. Bundan sonra da bir Arab çe- tesinin Tabariyeyi basarak burada 411 veyahud 114 Yahudi öldürüldüğünü Hay- fada patlıyan bir bombadan birkaç Ara- :'"'L'e't* olduğunu ilâh. gazetelerde oku- Filistinin bizim için bugün haiz olduğu ehemmiyet yalnız hissi ve tarihi olmakla kalmaz. Doğu Akdenizin ayni sularının yaladığı Hayfa kıyıları İskenderundan Yalnız 255 mil ötededir. Bundan başka bu eyalet komşumuz Suriyenin öbür yanın- da ve dost Mısırla aramızda bulunmak fadır. Bu sebeble burada sükün ve istik Tarın bir an evvel teessüs etmesi ile alâ- kalı olmamaklığımız mümkün olamaz. Fakat Arab ve Yahudi menfaatlerinin telifi kabil olmuyan bu memlekette sükün acaba nasmıl tesis ölunabilecek?!. Bir Yandan bakılırsa Filistin Arablarının is- tokleri haklıdır. Onlar, kendi yurdlarına Yahudi muhaceretinin ve Arab toprak- larının Yahudilere salılmasının menini istiyorlar. Filvaki, 1918 de Filistinde yal- İmz 100.000 kadar Yahudi varken 1937 de| 1300000 den ibaret umum nüfusun 390,000 ini Yahudiler teşkil ediyor ve Yahudi eline geçen ziraate elverişli ara- zinin yekânu 157000 Km. murabbama | baliğ oluyordu. Yahudiler para ve teknik sahibi olduklarından iktısad cihetile de| Filistine hâkim olmuya va bütün ticaret ve sanayii ellerine geçirmeye başlamış- lardı. İşte bu hallerden ve memleketin büyük bir sür'atle ellerinden çıkmakta olduğunu görmekten endişelenen tin Arabları 1936 Senesi ilkbaharında baş- larının çaresine bakmıya karar vererek Yahudi göçünün derhal durdurulmasını | istediler. Fakat mandater hükümet olan| İngiltere Filistin Arablarının bu islekiç- rini is'af edemezdi; çünkü, 2 teşrinisani 1917 tarihli Balfor beyannamesi ile Filis- tinde bir Yahudi yurdu kurmayı taaht etmişti, Ayni zamanda doğu Akdeniz sa- hillerinin ve bilhassa, Irak petrolünü Ak denize akıtan borunun nihayetlendiği, Hayfanın, İngiliz dananmasının bu mü- him merkezinin emin ve dost olmıyanı el- terde bulunması İngiliz imparatorluğu müdafaa siyasetine ve yakım doğu İngiliz | sevkulceyşine uyamazdı. Bu sebeble Bal- | for beyannamesi ile yapılan taahhüdü yerine getirmek mutlak lâzımdı. Ancak Filistin Arablarının muhalefeti filliyata intikal ederek Yahudilere olan tasallut ve taaddileri fazla bir şiddet bu- lunca Filistinin Arablarla Yahudiler ara- sında taksimi mevzuu bah$oldu ve bu- güân İngilterenin üzerinde durduğu san hal tarzı budur. Fakat Filistin Arabları bunu da kat'iyen kabul etmiyerek muha- lefet ve isyanlarını sön dereceye çıkar- dılar ve İngilizlere de taarruza başladılar, Filistinde Arab ve Yahüdi menafiini te- Jif etmenin imkânsızlığı bu suretle de an- laşıldıktan sonra o halde İngilterenin Fi- listinde sükün ve asayişi nasıl lemin ede- ceği ve Filistin çıkmazından nasıl çıka- gağı sorulabilir?. İngilizlerin Filistinde, takviye edilmiş polis teşkilâtı ile, tatbik ettikleri tedib usulü Mmütedildir. Fakat bunun sökmiyeceği anlaşıldığından ve İngilterenin Yahudilere karşı olan taah- İhüdünden dönmiyeceği de aşikâr bulun- |duğundan o halde, daha şiddetli ve daha İşümullü bir tedbir ve tedtb usulü tathi- kinden başka bir çare olmadığı kendili- ginden anlaşılır. Bu hesaboa, Filistinde |sükün ve emniyetin tesisi, şu veya bu tu- retle, neticede bir emri vaki olsa da bu, hem az bir zaman zarfında olamıyacak ve hem de ancak Filistinin bilhassa şi- mal ve sahil bölgelerinde epey bir hara- biyete bedel olacaktır, spanyada İspanyada dahi yakında bir barış te- zain #etmek ümidi yoktur. Burada, muha- rebe vaziyeti, 2 ay evveline nazaran, bü- gün Frankocular lehine ilerlemiş sayıla- maz, Bilâkis, hükümetçilerin geçen tem- muzun son haftasında Eber nehrinin gar- sür'atle ilerlemelari, harbi nasyonalist- ler hesabına geri vurmuştur. Çünkü ge- neral Franko, ordusunun ve İspanyol ve İtalyan topçusunun ve tanklarının en mühim kısımlarını, 80 kadar bombardı- man ve 150 de avcı ve harb tayyaresi ile beraber, Gandeza bölgesinde — topladığı ve iki aydanberi hükümetçilerin Eher garbına geçirdikleri Katalonyalı fırkalar gene en şiddetli ve kanlı taarruzlarda bu- lunduğu halde hükümetçilerin buradaki Pinel - Fayon cebhesini Gatdezanın do- gusunda nehre doğru bizaz çökertmekten başka bir muvaffakiyet elde edememiş- Bu gidişle, hükümetçileri Eber neh- İrinin balısından tekrar doğusuna atmak için daha epey bir zaman istiyecektir. Çünkü bu bölgede arazi çok çetin ve ke- siktir. Bir tepe, bir siper veya bir dereyi almak ve aşmak için birçok. hazırlıktan sonra burasını yüzlerce top ve uçak ile dövmek ve sonra binlerle hafif ve ağır makineli tüfek himayesinde tanklarla i- İlerlemek ve nihayet küçük ve mahalli bir muvaffakiyet elde etmek için insan ve malzemece çok ağır telefata katlan- mak icab etmektedir. Hülâsa bu bölgede iki aydanberi süren müharebe her iki ta- raf ve bilhassa nasyonalistler için bir yıpratma savaşından başka bir şey de- gildir. Dar bir cebhede yapılan bu gibi savaşlardan ise hiçbir kat'i netice alhına- mıyacağına göre bu cihetten harbe bir son verilemiyeceği aşikârdır. Teruel ile deniz arasındaki mıntakada dahi iki aydır, mahalli taarruz ve mukabil taarruzlar neticesi her iki ta- rafta ancak pek ufak hareket ve tashih- ler olmak ve Saguntonun 17 Km. kadar şimalinde, sahilde bir noktadan başlıya- rak Sierra de Spadan'ın şimal kısmında şimale doğru bir kavis çizdikten sonra Viverden ve Sierra de Javalambra üze- rinden Tertelin cenub doğusu yakınına giden nasyonalist cebhe hattı hemen he- men iki ay evvelki vaziyetini muhafaza etmiştir. Millicilerin, tommuzun son haftasında Estromador mıntakasında yaptıkları ta- arruz da hükümetçilerin Portekiz hudu- duna doğru en çok yaklaşan Don Benito çıkıntısını kesmek ve nihayet yeni bir mukavemet ve müdafaa tertibatı karşı- sında Mohedas - Valdecabellero - Cape- za del Busy umumi hattında duraklamak ile neticelenmişti. İspanyadaki genel muharebe vaziyeti tek bir kelime ile hülâsa edilmek icab ederse umum! bir tıkanıklığa uğramış denilebilir. Bu sebeble gerek nosyonalist ve gerek halkçı tarafın işin içinden nasıl çıkacağı ve İspanyada barışın nihayet na- gil ve ne zaman temin olunabileceği ge- ne sorulabilir?. Fakat bunlara kat'i cevab kimse veremez! Çünkü İspanyada muhea- rebe edilen arazinin sarp ve dağlık olma- * seri ve kat'i neticeli harekâta müsaade etmamekte ve her hareket nihayet yeni bir mukavemet ve müdafaa hattı karşı- sında duraklâmaktadır. Hasım partilerin uzlaşması ihtimali de varid görülmemek- tedir. Çünkü İspanya barbi bir iç harbdir bına ansızın geçerek Gandezaya — kadar | ve siyasi ve askeri olmaktan ziyade mü- fekkirevidir. Arada çok kan akmıs ve —a | Yurddan röportajlar Masal olan Harput Eski vilâyet merkezinde 3-4 bin hane var. Fakat bunların ancak 500 ü meskünmuş... Diğer ev'erin Harputtan Doğu illerinde tariht bir şehir, 17 nci asır şövalyeleri çekilince kartal yuvala- tana mosken olan tepelerde bütün haşme- tini kaybetmiş, nahiyeleşmiş, âciz durü- 'yor. Kerpiç evleri bomboş, sokaklarında kimseler gözükmüyor. Bir zamanlar do- lup taşan dükkânlarını şimdi tahta ke- penkler örtmüş. Herkes Elâzığ vilâyeti- nin inkişafından ne kadar memnuniyet- le bahsediyorsa, tarihi Harputun da her- gün biraz daha zavallılaşmasından o ka- dar müteessir... Bir zamanlar, Elâzığ ovasından Harpu- ta kıvrıla kıvrıla çıkan şosede arabalar- dan, küfeli katırlardan, hattâ deve ker- vanlarından — geçilmezmiş. — Harputun mümbit bahçelerinde yetişen — sebzeler, meyvalar aşağıya indirilir, sağa sola sevk edilirmiş, şimdi, Harputa, pazar günleri, akar suların yanında ağaçların gölgesin- de neş'elenmek istiyenlerin kafileleri gi- diyor. Çomağını omuzuna vurarak şöseyi arşınlıyanların yerine, iki tane ilkmek- teb yavrusu, hergün Elâzığa inip duru- yorlar, Yılankavi yol tenha ve fakir, O yavrulardan biri: — Koşar adım gidersek yol tam — bir saat çekiyor, diyor. Bazan bir ahbab ara-| basına rastgelirsek o zaman keyfimiz ye- rine geliyor. Akşamın alaca karanlığında Harputtan Elâzığa bakınız... Dünyada az gördüğü- nüz bir renk armanisi göreceksiniz. Gü- neşin sararttığı ovaların yer yer yeşillik- lerine, mor dağların gölgeleri vurunca, öyle mat bir renk oluyor ki, bulundu- nuz, tepe size daha yüksek geliyor, ve — eski — Harputün — kurulduğu, taş yığınlarından aşağıya bakınca, başı- nız dönüyor, Harputlular, kazak olurlarmış, hakları var, ben bile orada birkaç saat kalınca, tabiatin, haşmetine kendimi kaptırdım, kendimi tablatin üzerinde hissettim, Bana izahat veren yavru haklı idi: — Burada kimse hastalık bilmez, her- kes babayiğittir diyordu. Gözünüzü yumunuz!. Hayalinizde es- ki bir kurunuvusta sitesi canlandırınız, kalesi, mevkli, hep dövüş ve savaş fikrin- den mülhem... Eski vilâyet merkezi Harputta üç dört bin hane var. Fakat bunun ancak beş yü- zü meskünmuş. Diğer hane balkı hep E- lâzığa hicret etmişler. Elâzığ büyümüş, balkı hep Elâzığa hicret etmişler... O1T Heafzara | genişlemiş, şarkın hakikaten Mr zaacisiğe Tesi olmuşken, Harput, Ermenilerden kalma bir kilise ile kaleşinin üzerine tit. râyerek, mazisinin büyüklüğü ile öğü- nüyoör. Az daha unutuyordum, Harputun bir |de meşhur Arab babası var. Daha Elâzığda iken işitiyorduk. Bir evin bodrumunda yeşil bir sandukanın içinde Arab baba yatıyor. Hem de nasıl biltiyor musunuz? Hemen asırlara yaklaşan ölümüne rağ- men tırnakları ve etleri ile... Kireçli a- raziye gömülen nâşların çürümedikleri- ni çok işitmiştik. Fakat Arab baba, sene- lerdenberi, bir yığın sertleşmiş et ve kes mik yığını, bir mumya kurusu halinde sandukasında yalıyor. Anahtar, bodru«s mun anahtarı nahiyenin fenerlerin! ya- kan adamda... O hiç yorulmadan, nadir ziyaretçileri bekliyor. Herkes, bu Arab baba gırrının mahiyetini öğrenmeğe ça- lışıyor. Sizinle beraber bu mumyayı sey: redenlerin yüzüne bakıyorsunuz... Hepx İsinin nazarlarında ayni ibhamı, <Acaba İne ola» sualini okuyorsunuz. Zavallı Arab babanın kafasını da güve desinden ayırmışlar, kafa tası zavak- |lnın omuzlarının üzerinde yatıyor. Os nun hakkında da birbirini tutmıyan çeşid çeşid efsaneler var... | Bir gün kuraklık olmuş, sema, nimeti- ni esirgemiş, Harput halkı beklemiş, bek: lemiş, sabrı tükenmiş, ellerini semaya açmış yalvarmış, dua etmiş, fakat hiçbiri fayda vermemiş, bunun üzerine, birisi a- tılmış: — Arab babanın kafasını fırlatıp nehe re atalım, yağmur yağar demiş... Bir rivayete nazaran bunu yapmışlar, gnun için şimdiki kuru kafa iğreti imiş. Diğer bir rivayete nazaran daha büyük bir günah işliyeceklerini anlıyarak der- hal kafa tasını yerine koymuşlar... Elâzığ modern Türkiye Cumhuriyetinin modern bir şehri olmağa yüz tuttukça ta- rihi kilisesinden başka bir şey kalmıyan Harput bir gün toprak yüzünden kitab- lara intikal edecek. Türk münevveri, bir zamanlar bulutlarla yarışan, sarı yüzlü, yalçın, aksi çohreli Harput sitesinden bahsederlerken, bir varmış, bir yokmuş diyecekler... Evet okuyucular, Harput bir varmış... Bir yökmuş!.. C. B. partiler biribirine sonuna kadar — kasde karar vermiştir. Harbi kızdırıp uzatan bir âmil de şüb- terakki etmiş değildir. Niponların şimdi- ki sevkulceyşi bedefleri şgübhesiz, Çin or- dularının en büyük kısmının etrafında hesiz yabancı yardım ve müdıhıluidir.îwl”'"mll oldukları Hankaudur, Fakat Bu olmasa, belki harb, bir tarafın ve ağ- Çin mareşalı, hükümetin merkezini bu- lebi ihtimal nasyonalistlerin kat'i galebe- si ile, çoktan bitecek ve memleket harb felâketinden kurtulmuş olacaktı. Bu- günkü harb vaziyoti karşısında serdolu- nabilecek yegâne mütalca, general Fran- konun, hükümetçileri Gandeza bölgesin- den Eber nehrinin doğusuna tamamile geri atmadıkça herhangi ehemmiyetli ve kat'i mahiyetli yeni bir harekete giriş- mek imkânına malik olmayışı ve binaen- aleyh İspanya harbinin daha uzun bir müddet devam edeceğidir. Çinde Çinde de harb vaziyeti, Japonların ge- çen 19 mayısta kazanmış oldukları Hsüc- how zaferinden, yani 4,5 aydanberi fazla , radan garba naklettiği için bizzat Hans kau baş ehemmiyetini kaybetmiştir. E- ğer Japonlar Çin ordusunu burada imha edebilirler ise ancak 0 zaman Hankau zaferi büyük ve kat'i bir neticeyi halz o- labilir. Yoksa eğer Çin ordusu buradan da kurtularak Mavi ırmak boyunca ba- tıya gitmiye muvaffak olursa Çinde harb daha çok uzıyacak demektir. Japon ordularının büyük kısmı aylar- danberi, Mavi nehir boyunca, göl ve ba- taklıklar arasından ve bilhassa kuvvetli deniz ve hava filolarının himayesinde, Hankau'ya yaklaşmaya ve bu mühim as- keri merkezin cenubla olan demiryolu ve hava irtibatını kesmeğe çabalamakta- dır. Hankau'nun cenubla, yani Kanton (Devamı 10 ncu sayfada)