Birinciteşrin SÖN_POBTA 25 sene sonraki Türkiye | Fransızlar İngiliz nasıl olacak ? Doktor Fethi'mif Merey ve General Hali Vin cevabları x Türk Hekimleri Dostlak uı_Ydl'- dım Cemiyeti Umumi Kâtibi Dr. Fethi Erden, sualime: — Meşrutiyet ile Memlekette istib- fi dad yıkıldı; fakal fikir hareketi nax mıana bir şey ya- pilamadı, — cevabi- nı verdi. Balkan muhare« besi ile 1914-191â harbi her türlü i« lori — hamlelerine harbini k ve yalnız, tehlikeye düşen vata- tımızi kurtarmağa uğraştık. Türkiyenin asıl inkişafı 1923 den yani Cumhuriyetin ilânından itibaren başlar. Bu devre yükselme ve ilerleme zamanı diyebiliriz. Fakat henüz çok yeni olan Cumhuriyet ıejınımi eski kafalarda tamamen temer- küz ettirmenin ne kadar güç olduğu her- çe malümdur kanaatindeyim. Buna Tağmen, değil bizim, hattâ ecnebilerin bile hayranlığını mucib olacak derecede hamleler yapıldı, velüd bir inkılâb seyri içinde fevkalâdelikler yaratıldı. Yalnız, ben, bunları da kâfi görmüyo- Fum, Bundan sonra, fikir ve zihniyet üzerin- de tekâmüle gitmesi icab eden bir Tür- kiyenin lüzumuna kailim. Neden derseniz, Cumhuriyetin başlan- Bıcından bugüne kadar, inkılâbın içinde Tol almış bazı elemanlar bile hep eski zihniyette yaşamış bulunan kimzelerdir. Nesil değişmeden eski zihniyet bakiye- Terini tamamen ortadan kaldırmağa im- kân yoktur. lece; imhu * sinden feyiz ve ilham alan bir nesil iş ba- Sr! iyetin külütür ye Şina gelmiş ola tin, nkılâbın bü , memleketin Istikbali için, mua- SiT telâkki ve terakkilere nazaran geri kaldığımız sahalarda eserler vücüde ge- tirmek işini tamamen başaracaktır. O zaman yani 1963 senesindeki Türkı- kalâde ilerlemiş bir —memleket asımı alacaktır. , sualinize verilecek cevabın e- Unlar, görüşüme nazaran, teferrüat ka- ilindendir. Dava, anlatmış olduğum hniyet inkılâbının başarılmasıdır. ve Müvaffakiyet te buna vabestedir. x Avukdt Salâhaddin Arif Merey | sahibine bir tazminat vermeğe bile mec-| kaüd aylıklarından bir şey ayıı İbur edilememektedir. | | diyor kiş — 25 sene sonra “Bün — üzerinda Şalışılar ve tama- Men tatbik mevki- | koanmak — iste- lI_En inkılâb pren. Sipleri — tahakkuk #tmiş — bulunacak- tır. n Bilhassa medeni kanunumuzla borg lar, ticaret ve icra llâs kanunları içe timaf bünyemize daha uygun bir şekle| konulacaktır. —Adli — teşkilât — daha Seri çalışacaklır. 23 sene sonra ummu- | Yorum ki üç ay sonraya talik edilen bir CAVa celsesine tesadüf olunsun! ÂAyni za- înnndı 1963 senesine kadar bugün inşası Yasavvur olunan ve maalosef Dakaşaları henüz bitmiyen adliy ".)4 mlanmış bulunur da hak ve adaletin Gödiyet ve yüksekliği ile mütenasib bir içinde çalışmak imkânını buluruz. Diğer sahalara gelince: Şübhe yok ki Karek kültür, gerek san'at meselelerinde ük terakkilere şahid olacağız. 1963 sine kadar okuma, yazma bülmiyen adaşın kalmıyacağını, orta — ve k tahsil müesseselerinin — ihtiyaca Cevab verecek bir hale geleceğini düşü- lın)'orum_ sası bundan ibarettir. Bu hu- , yani, fikri, ilmi, bedil, iktısadi ve | ” .Ziraf ve sınaf hususlarda da bugünkü vaziyetimiz ile kıyas kabul etmiyecek gdar ileri gidileceğine kaniim. Hem umu- mi refah seviyesinin yükselmesi, hem de hükümetin çizdiği programlarla vatanı- mızın uzak köşelerinde bile büyük bir endüstri faaliyetine şahld olacağız. Bu meyanda deniz ticaret filamuzun tonajının artacağını ve yeni gemilerle asrileştirileceğini tahmin ediyorum. Bu suretle kara yollarının - gerek şimendi- fer, gerek asfalt, gerek şose - deniz yol- larına bağlanması temin olunacak ve zi- raatin ıslahı sayesinde artar müşterile- rimizin malları emniyet ve sür'atle gön- derilecektir. Sözlerime nihayet vermeden önce, ku- rulan demir ve çelik fabrikalarile Tür- kiyenin motorize edileceğini de söyliye- ceğim, XI General Halil sert ve yüksek bir sesle şu cevabı verdi: — 25 sene sonra 25 milyon nüfuslu, kâmilen milli vahdetine sahib, birinci haftada 25 milyonluk bir ordu çıkarta - bilen, bu orduyu uzun bir harbde besli - yebilecek olan bir Türkiye tasavvur e - derim. Ayni zamanda bu ordunun silâh ve cebhanesi kâmilen yurdun içinde kuru - lacak fabrikalarla temin olunacaktır, | Memleketimizde nakil vasıtaları o de- rece tekemmül edecektir ki herhangi bir! cebhede bu ordunun üçte iki mevcudu üç hafta zarfında tecemmüünü tamamlı- yabilecektir. — Askeri bakımdan fikrinizi öğrenniiş oluyoruz. Diğer hususlar hakkındaki, meselâ kültür sahasındaki düşünceleri- nizi de söylemenizi rica etsem, sayın ge- neralim. — Ordu, esasen memleketin umumi mektebi sayılır. Orduya cahil g , bil. gili gider. Orduda gençlik, y. değil, kudretli bir karakter de kazanır. Binaenaleyh, 25 sene sonraki Türkiyo * | kolu bükülmez bir Türkiye o'acaktır! Sabih Alaçam llazillıdsmla;u kayıd'arı düzeltiliyor Nazilli (Hususi) — Anadoluda köylü-| konu nün çok müşkülât çektiği işlerden biri € (arazi tapusu) işleridir. Birkaç defa tek- rarladığımız gibi tapasuzluk ve — satılan ir arazinin ileride bilâ kayıd ve şart dö- kusu adetâ arazi.üzerindeki ta sarruf emniyetini tehlikeye düşürmek- tedir. Yirmi beş sene evvel satılmış olan bir bahçe veya tarla hiçbir engelle kar- şılaşmadan dönülebilmekte, elde bir se- İnedden ve hattâ sağlam verilmiş bir söz- den başka bir emare olmadığından; sat:$- tan dönen açıkgözler yirmi senelik mal Köylerde arazinin tapu kayıdları çok eskilerin üzerinde olduğundan tapu çı- kartmak çok uzun emeklere ve büyük masraflara mütevakkıftır. Şimdiye kadar hep intikal yaptırmanın masraf ve m külâtından korkularak senedle satış ya- mlagelmiştir ve bu sebeble kayıdlar ka- ışmıştır. Yeni alım satım yapanlar da tapu çıkartırken aylarca beklemekte ve fazla masrafa mecbur kalmaktadırlar. Memlekette arazi alışverişini kolaylaştır- 'mık. vatandaşları zorluktan kurtarmak için tapu işlerindeki bu kırtasi muamelâ- tın kısaltılması lâzımdır. Eski kayıdların üzerinden de bir inkılâb silindiri geçire- rek köylünün eline bugünkü tasarrufla- rı üzerinden birer tapu kâğıdı verip kır- | tasi bir temizlik yapılmalıdır. Hükümet birkaç yıl önce seyyar tapu heyetleri çıkararak köylünün arazi ve emlâkini mahallinde tedkik edip köy şe- hadetnamoleri ile bugünkü sahibleri üze- rine tapuya bağlamak çarelerini düş ku ve tatbiki büyük bir zarurettir. Bun- lar yapılıncıya kadar tapusuz ve senedle satılan bir yerin Üzerinden üç sene ge- çince dönülememesi keyfiyetinin de te- min edilmesi lâzımdır. « | Londralı bir yavru, başvekâlet N- | niyet okuyoruz. müştü. Bu tasavvurun sür'alle tahakkı- | «essecumu Başvekiline bir ev hediye edecekler İngiliz gazetelerinde gördük: İngiliz başvekiline sulhü kurtardığı için o kadar çok telgraf, o kadar çok mek- tub gelmiş ki posta idaresi bunların sev- ki için hususi bir servis açmak mecburi- yetinde kalmış... Sonra başvekilin zevcesine o kadar çok çiçek buketi yollanmış ki başvekâiet dai- resinde bunları koyabilecek yer kalma - miş.. Fakat İngiliz başvekilini ihata eden şükran ve minnet dalgaları valnız İngil- terenin içine ve müstemlekelerine mün- hasır değil. Bir Fransız gazetesi: — İngiliz başvekiline bir hediye vere- lim, fikrini ortaya attı. Bu hediye ne olabilir? Başvekil dere kenarlarını sever, balık avlamak, kendisinin başlıca eğlencesidir. Ve Fransanın dere kenarlarından bi - rinde bahçe içinde minimini bir ev satın alıp anahtarlarını tapusile birlikte Çem- berlayne yollamak fikri gâalebe etti. Der- hal bir iane listesi hazırlandı. Parisli meslekdaşımız son nüshasında haber veriyor: — İane listesine verilen paranın ye - veriyor 24 saat içinde 100,000 frangı bul - muştur, Fakat hediyeyi yalmız İngiliz başve - kiline mi vermeli? -Suvar okuyucularına soruyor: — Fransız başvekiline de bir hediye vermek icab etse neyi tercih ederdimiz? | pi İşte bu suali işiten bir posta müvezzii- nin sözü: — Ben bir harb malülüyüm. Daha kim bilir kaç kişi malâl kalmaktan kurtarıl - dı, teklif ediyorum, bütün malüller te - nlar, toplanacak paranın yekünu İle bir hedi- ye alınsın. İşte diğer bir cevab: — Ben bir harb yetimiyim, yetiml:ğin ne olduğunu bilirim, ve benim gibi bin- lerce kişiyi yetim kalmaktan kurtarana şükran borcumuz vardır, cevet, evet bir hediye alalım. * Bu sütunlarda bir resim görüyorsunuz: Küçük bir çocuk sabahleyin erkenden İn- giliz başvekâlet dairesinin önüne gel - Miştir, elinde bir mektub var, başvekllin karısına verecek, İçinde ne yazılı oldu - Bunu bilmiyoruz, fakat tahmin edebili - Yim — Kendisini yetim kalmak tehlikesin- den koruduğu için Çemberlayne teşek- kürlerini arzedecektir. Nitekim başvekil zevcesile birlikte so- kağa çıkıyor, Çocuk mektubunu uzat - mıştır; her üçünün yüzünde de memnu- Çorap encümeni toplanacak Çorap Koton encümeni, — bugün de Milli Sanayi Birliğinde toplanacak, ve Bu cihet arazinin işlenmesi ve imarı | teşkili mukarrer olan kooperatif hazır- ve tasarruf emniyeti üzerinde büyük|lıkları üzerinde görüşmeler yapacak - faydalar doğuracaktır. tir. Yazan: Vaifi Rıza Zobu İrana niçin gittim, diye soran okuyuculara cevab Tanranın kapılarından biri Ben diyorum ki: Karagöz ve orta oyu- nu Uzakşarkta doğmuştur.. Avrupaya da oradan geçmiştir.. hıristiyan ve islâm di- ni mensublarının ayrı zevkleri bu oyun- ları başka başka şekillere sokmuş. Fakat esas ana duvarını bozamamıştır.. Şark musikisi için de buna yakın şey- ler düşünüyorum. Meselâ: Şarklıların, yani hepimizin kullandığımız musikiye, hiç birimiz başlı başına sahib çıkamayız, Arab, İran, Türk, Çin, Japon musikisi di- ye, birbirinden ayrı membalara malik bir musiki yoktur.. hepimizin benimseyip kullandığı bir «Şark mı sis — vardır.. Çini de, Japonu da, Türk'ü, İranı, Arabı da bu musikinin sahibidir. Hepimizin kul- landığı, ayni kaynaktan, fakat ayrı yol- lardan gelmiş; binaenaleyh çeşnide fark etmiştir.. bunda da muhitin ve iklim çok tesiri olmuştur.. karlı dağlardan, ce- d kapısında | hennem gibi çöllere kadar giden nağme- saatlerce bekledikten sonra dışarı çıkan | ler, tabiatirn esiri olmuş: Uzalmış, kısal- başvekile yazdığı teşekkür mektubunu | mış, hızlanmış, ağırlaşmış.. k millet. lerinin bugünkü milli musikilerini din- lerken insan onların nasıl bir ana ve bir babadan çıktığını açıkça anlıyor.. arala- rındaki fark: Kardeşlerin giyim, kuşam, ve zevk değişikliğidir.. beş karde; Ayni kandan ve özdendirler. Amma biri şık, biri günepe, beriki zeki, öteki &bdal.. Şark musikisinde de bu farklar bariz r surette görünür.. | İftiharla söyler ve iddin ederim ki: Bu | şark musikisinin en mütekâmili, san'at | noktaşından en üstünü bizim musikimiz- | dir. Osmanlı Türklerinin yaptığını hiçbir | kavim yapamamıştır.. esası bir olan, fa- kat eline geçirdiği tohumu binbir aşiıe ıslah edip erişilmez bir san'at haline so- Kınalıadanın Elektriğinden Bir şikâyet Okuyucumuz avukat — Alkiyoyadis Gençüsta yazıyor: Kınalıadanın güzellik ve temizliğini kirleten, ağaçlarını kavurup kurutan ve abalinin sıhhatini tahrib eden elek- trikten, bütün adamız halkı bizarı Bilhassa İskele başında bulunan M tör civarının hali ve kavrulmuş ağaç- ların perişan vaziyeti cidden acınacak bir haldedir. Alâkadarların nazarı dikkatini cel - betmenizi rica ederim. * Ham bakır fiatları neden düşmedi? Okuyucularımızdan Lâleli Cumhu - riyet caddesinde Yakub Kaya yazı - yor: Hükümet müteaddid ham maddeler moyanında ham bakırı da gümrük ros- karak harikalar meydana gelirenler: IL riler, Dodeler, Bekir ağalar, Tellâlzade lerdir.. tereddüdsüz söylerim ki: <Şark musikisi» Türklere medyundur. Önu en şerefli mevkie çıkaran Türkler olmuştur. * Şark musikisi ilk nerede başgöster- miştir?, Bunu bilmiyorum, Bilgim, bunu iddia edebilecek kadar kuvvetli değil.. bu mühim işin tedkikile, Türk musikisi- nin iki üç üstadı uğraşıyor.. yalnız - bir şey aklıma geliyor. Diyorum ki: Herhal- de bu san'at, şarkın en eski kavminden çıkmıştır.. şarkta en eski ve eskiliği nis. betinde de en kuvvetl ki kavimise musikimizin tohumu da © kavmin arasında filiz vermiştir.. bu mi- rası, öyle zannediyorum ki, ancak Türk- le, Çin paylaşmağa kalkabilir. Bunu da kabul ettikten sonra şöyle de düşünebi: liriz: üre sahib han- Eğer Çin tarihlerinin kayıdlarına göre, milâddan iki bin sene evvel Çinin şima- lindeki «Hung-Yu>, yani şu, Avrupalıla- rın Hunlar, şarklıların da Koyunlular dedikleri Türkler Çine demirciliğ', çini- kapkacak tmalini soktularsa, bu varlıklı ve san'ar bir.milletin ini ve oyunlarını da Çine götüre i akla yakın gelmez mi?, * İranın sabık Hamburg general konsolo su, birkaç sene evvel Almanyada, müzik festivalinde bulunmuş ... Konserl veren san'atkârlar, müzeden çıkardıkları eski âletlerle, en eski Alman havalarını çak mışlar.. dostum dedi ki: (Devamı 10 nca sayfada) kâr minden muaf tuttuğu halde ham ba « kır tüccarları yeni tarife üzerinden gümrüksüz getirmekte oldukları ba « kırları da hâlâ eski piyasa fiatına sat- maktadırlar, Arada beher kilo başına 20 kuruş gibi büyük bir fark ne oluyor? Bu vaziyet karşısında Anadolu tüc- carları fiatların düşmesini lemek- te ve İstanbul bakı: ucuzlamasına intizaren mal çekmemektedir. Bundan İstanbul bakıl t Tır olmaktar kadar merciin n: derim, Biga sokakları pislik içinde Bigada Ali Kattrctoğlu yazıyor: Kasabamızın sokakları pislik içinide- dir. Kaldırımlar tamirsizlik ve bakım- sızlık yüzünden birer çukur halini a3le maktadır. Alâkadar makamların naza- rı dikkatini celbetmenizi rica ederim.