Tarihi tedkikler : Istanbulda * On sekizinci asrın başlarında yangınlar defa Cibaliden başlamış, Kocamusi müş, binlerce afleyi sokak ortasında küçük Dayud ağa adında bi Yazan: Kadir! teşkilâtı nas * tafapaşaya kadar olan bırakmıştı. 0 risi tulumba icad etti. bağendi ve derhal faaliyet geçti. ilk itfaiye ıl kuruldu? müdhiş bir hal almıştı ki bir yerleri silip süpür- sırada Fransızdan dönme Nevşehirli İbrahim Paşa © Gderece 'can Kaflı K İstanbulun tarihe karışan Zelzeleden korkan İstanbullular evle- rini ahşab yapmağa başlamışlardı. lî»î caman kanaklar, muhteşem saraylar bi- le kârgir değildi. Bunların bıkîyelfnne bugün de Boğaziçinde, yahud eskiden- beri yanmamış olan bazı kenar köşe mü- aslarız. h.'lli'ı:ııkı::ılrı zelzelenin sebeb olduğu fa- ciaların önüne geçilmişti. Fakat bu sefer başka- bir felâket başlamıştı: Yangın... Daradık sakakların üstünde birbirile öpüşerek yükselen cumbalı çatılı evler, birbirine bitişik olan koca konaklar kü- çük bir ateş parçasile kolay kolay tutu- y gur; kupkuru bazan çıralı olan tahta- lar cayır cayır yanar; her tarafı saran ve yanardağ gibi harlıyan ateş kısa bir za- manda birçok evleri, bütün bir mahalle- yi, hattâ mahalleleri kasıp hvururd'._ı. Bu ateş önünde don gömlekle kendileri- ni sokağa atanlar bahtiyar sayılırdı. He- le elbiselerini ve bir iki kapkaçak ve bir döşek kaçırırsa en büyük saadet olurdu. On sekizinci asrın başlarında yangın- lar o derece müdhiş bir hal almıştı ki bir Gefasında Cibaliden hıçlımlş.Xocımui tafapaşaya kadar olan yerleri silip si- pürmüş, binlerce aileyi aç ve çıplak so- kak ortasında bırakmıştı. Bu yangınları evlere su mı;rd:.nm söndürmeye çalışırlardı. Tutuşan yerlere kırbalarla dökülen su- lar çok zaman ateşi büsbütün çoğaltmak- tan başka işe yaramazdı. Yahud ateşin önüne raslıyan ve henüz tutuşmamış - lan evlerden bir kaçını yıkmak ı&n::]:î lirdi. Fakat bu usul de pek az zan Z da faydalı olurdu. Çok defa yııııııl:1 Sönmesi çAllahın inayeti> ne bağlı ka- hrdı. ” Nevşehirli damad İbrahim Paşa impa- Tatorluğu sulha kavuşturduktan — sonra halkın da rahatına çalışıyordu. Yangın felâketine karşı gösterdiği alâka gerçek- ten kuvvetliydi. Yangın çıktığı zaman Bece yatağında bile haber alsa kalkar ve oraya koşardı. Bu maksadla gecelerini buldaki sarayında geçirdiği oluyar; Orada kalmadığı zamanlarda yangın .P]' duğu takdirde bakmak üzere başka biri- İ nöbetçi bırakırdı. y O sırada, Fransızdan dönme küçük Da- | vud ağa adında bir adam tulumba bylw-' ahim P: rdiler. Paşa bunun | 'tcrübeıırs:ı:e”b:ıürau ve çok sevindi.| Bu sayede İstanbul yangınlarının önüne Beçeceğini umuyordu. Çünkü yangınlar- da sakalar ancak kendilerinin sokulabil- | dikleri yerlere yani ateşin kenarlarına | BU atabiliyorlardı. Tulumba vasıtasile da- ha ilerilere, suyun ortasına kadar su gik- Mak mümkün olacaktı. Nevşehirli İbrahim Paşa tulumbalar- dan birçok yaptırdı. Fakat bunları ras- €ele adamlara vererek başı bozuk bir hâlde kullanmaktan büyük ve mümkün #Olduğu kadar fayda görülemiyeceğini kestirmişti. Bunun için İstanbulda bir *itfaiye teşkilâtı» yapmayı düşündü. Bu büyükyangınlarına aid bir hatıra: Çrrağan sarayı yanarken hususta üçüncü Ahmede yazdığı bir telhiste, tikrini şöyle anlatıyordu: «Şehri İstanbulda bazı vakitlerde bi- kazaillâhi taalâ ihrak zuhur eyledikçe geskin ve itfası için bu defa icad olunan tulumba bir iki defa tecrübe olunup &- zim faydası müşahede olunmağın - iba- dullahı zarar ve hasaretten sıyanet ve şehri dahi tahribden savnıl himayete ve- sile olur halet olmağla hini iktizada isti- mal olunmak üzere bir surete ifrağı em- ri müstahsen olup lâkin ocaklardan bi- SUN POSLTA AZAZS AA “Madeleine Carroll,, ile “Fred Me. Murray,, film çevirecekler SA Madeleine Carroll Uzun müddettenberi Nevyork radyo - sunda konserler vermekte olan meşhur sinema yıldızı Madelelmne Carroll Ame - rikanın genç san'atkârlarından Fred Me. Murray ile birlikte büyük bir film çevi- recektir. Filmin ismi: (Cafe Society) dir. * İsa Miranda Holivudda yenı bir film çevirecek Son çevirmiş olduğu (Nina Petrovna- nın yalanı) filmi ile büyük bir şöhret ka- zanmış olan İtalyan sinema yıldızı İsa Miranda bir senedenberi Hollywoodda bulunmaktadır. Pek yakında (Hotel İmperlal) adında bir film çevirecektir. Sessiz film zamanında (Hotel İmpe - rial) bir defa daha çevrilmiş idi. Baş vo- ü maruf san'atkâr Pola Negri yapmıştı. Geçen sene bu filmin yeniden çevril - mesi kararlaştırıldığı vakit baş rol Mar- len Ditrih'e teklif edilmişti. Marlen bu rine verilmek lâzım gelse san'atı istima- linde ademi maharetlerinden nâşi bir işe rolü kendi şöhreti ile mütenasib bulmi - yaramayıp Mmemulümüz olan fayda hu-;Yârak reddeylemişti. sule gelmiyeceği melhuz olmakla gene Bu san'atkârın reddi üzerine rol kuv- fil'asıl tulumbayı icad eden Davud nam | vetli sinema san'atkârlarından Margaret kimsenin mMarifetile verilecek nizamları | Sullavan'a teklif edilmiş ve teklif kabul mufassal ve meşru bir suret olup defter- | “İunmuştu. dar efendi kullarına ilâm- ettirmekle| Henüz ilk sahneler çevrilirken san'at- manzuri hümayunları olmak üzere mer-| kârın kolu kırılmıştı. Film de yarıda kal- ful rikâbı şevket nisabı cihandârileri kı-| Mıştı. Şimdi İtalyan yıldızı İsa Miranda İçe lınmıştır.> bu filmi baştan çevirecektir Mektubun bundan sonraki - kısmının * manası şudur: «Bu işin sizin hükümdarlık zamanı- pızda yapılan eserlerin en nadir ve gü-| zellerinden ve ileride şükranla hatırla- | nacak olanlardan bulunması şöyle dur- sün yeniden masrafı da icab ettirmiye- cektir. Maaşlar ocaklılardan artmış olan'W para ile ödenecek, muayyen gelirimiz a| zâlmıyacak ve senede bin iki yüz kurüş- la yapılabilecektir.» Üçüncü Ahmed de veziri ve sevgili da- madı Nevşehirli İbrahim Paşa gibi İs- tanbul yangınlarına üzülürdü. Vezirinin mektubunu okuduğu zaman büyük - hir sevinç duydu. Bu işin herhalde başanıl- masını istiyordu. Hattâ bu mevzu üzerin- de kafasıni da yormuş, bazı fikirler e- dinmişti. Vezirinden gelen mektubun sol başında bir &çıklık vardı. Oraya şu satır. ları yazdı: *Tulumba icadı mühim bir eser olup duayi hayre bais olacağı emri mukar- rerı;xr, Tulumbacı başı — Azapkapısında olmayıp İstanbul yakasında olması sü- hulet görünür. Karşı yakaların ihrakı tez defolup güçlük yoktur. Eğer tersane için ol tarafta bulunmıl;nmmünaılh görül- üş il ne kem değildir.» m:ışö:y.lîrîcve hicret senesile 1132 de İsş- tanbulda ilk itfaiye teşkilâti - kuruldu. Bünlar yangınların tamamile önüne ge- mediler. » Yarım asır evvel Avrupa üsülünde it- faiye teşkilâti yapılmış, bu teşkilât or- duya bağlı bulunmuştu. Başlarında da «Ziçni Paşa» adında bir Macar vardı. Bu- nunla beraber her mahallenin de tulum- bacıları, tulumbacı koğuşları, tulumbacı kahveleri eksik değildi. Bunlar yangın haberi alınır alınmaz tulumbaları omuz- hyarak koşarlardı. Çok zaman yangın söndürelim diye yağmacılık yaptıkları oluyordu. 1908 den sonra bile İstanbulda <Aksaray yangını» gibi felâketler olmuş- (Devamı 10 ncu sayjada) Sinemaya dair bir istatistik Almanyada yapılan en son İstatistik- lere nazaran 1 şubat 1938 tarihinde Al - manyada açık bulunan sinemaların ade- di: 6446 idi. Yerlerin adedi: 2.013.706 idi. 1937-1938 sinema mevsiminde sinema - lara giden halkın sayısı 430,000,000 a ba- ğ ölmuştur. * Küçük sinema haberleri 'Tanınmış sahne vazılarından Korda (Dört tüy) adında bir film çevirmek üze- re Sudana gitmek üzeredir. Filmin da - hili manzaraları Pariste hazırlanmıştır. * Fransada bu hafta (Bir kadımın göl- gesinde) adında bir film çevrilmeğe baş- Tanacaktır. * Ann Miller ile Sally Cilers pek ya- kında (Miracle Racket) adında bir film çevireceklerdir. Sally Cilers uzun sene- lerdenberi film çevirmemiş olduğundan sinema hayatına yeniden dahil olması Hollywoodda bir hâdise teşkil etmiştir. v Ruben Mamulyanın çevireceği yeni filmin ismi ( Masaşusette bir cinayet) tir. * Joan Crawford, Margaret Sullavan, Neloyn Duglas, Robert Young, yakında (The Shining hour) adında bir film çe « vireceklerdir. * Amerikan sinema prodüktörleri ta- rafından geçen sene ihmal edilmiş olan san'atkâr Georges Bancroft (That Cer - tain Age) adında bir film çevirecektir. Partöneri güzel yıldız Deanne Durbin o- lacaktır. * Robert Taylor, pek yakında (Stand up ahd fight) adında büyük bir film çe - virecektir. Partöneri Wallace Beery'dir. Renkli ©- larak çekilecek olan bu filmin harici manzaraları Kaliforniada çevrilecektir, sibni li d ei Boi e isün ve Belçika Avrupada umum; bir harbin patlak verişi, uzun zamandır bu ihtilâfı tabrik edenlerle mücadeleye girişmiş olanlar için, beklenmmedik bir hâdise oldu. Bunun içindir ki harb başlangıcı her cebhede kendini tam bir görüş ve düşünüş yanlış- lığı halinde gösterdi. Tedbirsizce — silâh altına alınan efradı terhis edememek yü- zünden cebhelere yığmak gibi kayıdsız- lıklar ve hatalar hep birbirini takib etti. Hele istihbarat ve casusluk kısmındaki yanlışlıklar daha aylarla, yıllarla ev- velindenberi işlenegelmişti. Bunlardan bazılarının tesiri hattâ tarihe geçti. Hazırlıksız öç Fransızlar, Alsas Loreni geri almak 1- çin kırk yıldır öç besledikleri halde bü- yük harbe beklenmedik bir hücum karşı- sında kalmış gibi girdiler, Çüşkü: - 7,5 kak hafif sahra topları istisna edilirse - hiçbir hazırlık yapmamışlardı. Fransa gibi büyük bir devletin bunca zamandır «kaçınılmaz» saydığı bir harbe, onun bü- tün zaruri icablarına göz yumarak, giri- Şi, ne garib şey değil mi? Askeri hazırlığı bu halde olan Fransanın gizli teşkilâtı da - bütün dikkatini Alman casusluğu ü- zerinde toplamak - yüzünden » Dreyfüs Bibi, Picguart gibi masumları hapse, menfaya, mahva sürüklüyar- du. Bu halile Fransa, cihan harbine adetâ «Alman zaferi» ne yardım etmek üÜzere giriyor gibi idi. İstihbarât şefleri, Alman ordusunun ancak harekete geçen kışmını — hesaba katmışlardı. Hattâ «Almanların ihtiyat kuvvetlerini de cebheye - topliyacakları ihtimalini düşünerek yaptıkları -hesab bile hakiki Alman kuvvetinin ancak ya- rısını bulabilmişti.» Halbuki 1906 da Alman genel kurmay başkanlığına, meşhür Graf Sehlieffen'in yerine Von Moltke geçtiği vakit, Alman ordusuna dokuz fırka ilâve edilmişti. Bu hüdiseden büyük harbe kadar geçen sekiz sene içinde Fransızların geçmiş hatala- rını düzeltmeleri pek mümkündü. Buna rağmen Fransa gizli teşkilâtı hatasında devam etti. Nihayet ayni hataya General (Joffre) da düştü. Joffre'un meşhur (plân - 20) si bu yan- lış hesablar üzerine kurulmuştu. Bu plâ- nın hezimete uğramasının ve muharebe meydanında değiştirilmesinin bir sebebi de budur. Belçikaya gelince: Orada (1912) denbe- ri istihbarat işlerine pek az tahsisat ay- rılıyordu, Binaenaleyh görülen iş de bu masrafa uygundu. Brükselâaki — salâhi- yettar mahaâfil 1914 de Avrupadaki ger- ginliğin bir harbe doğru gittiğini görünce vaziyetin vahametini anladılar, Hiçbir bitaraflık — muahedesinin, — Almanları Sehlieffen plânını tatbikten vazgeçire- miyeceği şübhesizdi. Ortada bir de Al- manyanın yeni silâhlar icad ettiğine dair Tivayet çalkalanıyordu. Gerçi Liej, Na- mur, Anvers gibi müstahkem —mevkiler vaktile Almanların (21) lik, Fransızların (22) lik toplarına karşı «zaptolunmaz ka- leler» sayılıyorlardı ama Japonlar (Port- | Arthur) da (28) lik top hıllınmıglırdı.' Almanların bundan daha yeni bir şeyler icad etmiş olması ihtimali Belçika ordü- su şeflerinin huzurunu kaçırdı. Bunun üstüne derhal Avusturyaya, Almanyaya birkaç casus salındı. Bunlar Krupp fabrikasının s#on — modellerini, Skodanın havan toplarını gördüler —ve memleketlerine şu sarih kanaatle dön- düler; Alman - Avusturya ordusu yeni harbde Japon muhasara toplarının bir buçuk misli büyüklükte toplar kullana- caktı. Hattâ casuslardan birinin bu (42) lik topların en ufak teferrüatına kadar tam ve sarih bir tarifini Betirdiği de söylen- mektedir. Yazık ki bütün bunların Bel- çika istihkâmlarının yenilenmesine hiç bir faydası olmadı. Alâkadar makamlar bu yeniliğin hem <pek geç kalmış oldu- Runu, hem de «pek pahalır ya malolaca- Bını ileri sürdüler. Eski istihkâmlar düş- manın yeni silâhı karşısında olduğu gibi bırakıldı. Orduyu idare edenlerin mane- ıı— CASUSLUK Tarihinden birkaç yapra Büyük harbde Fransız Sayfa 8 — casusluğ yere Mataharinin 1916 da Fransızlar tarajından alınan bir resmi may dairesi bu kötü haberlere ehemmi- yet veriyor gibi görünmek bile istemedi. Ludendorf, (Liej) e giriyor Belçika kalelerini kendi talihlerine terketmek, bu yolda işlenebilecek hata- ların en büyüğüydü. Liej o halile bile -Belçikaya girdikten sonra yayılıp cenu- ba sarkan Fransız - İngiliz kuvvetlerini vuracak olan general Von Kluck ve ge- neral Von Bulow idaresindeki Alman ordularına karşı koydu. Liej, dört demiryolunun koruyucusu vaziyetinde idi. Almanlarsa harekete girişir girişmez bu demriyollarını ele ge- çirmek mecburiyetinde idiler, Binaen- aleyh bu hayati noktayı zaptetmek için bisikletli ve motörlü kıl'aları ve topçusile birlikte altı piyade livası, yıllardır, hare- kelte bhazır vaziyette tutulmakta — idiler, Bütün bunlar Belçikalı casuslar tarafın- dan Brükselde alâkadar makamlara bil. dirilmişti. Buna rağmen Liej olduğu gibi bırakıldı. 1914 de Liej üstüne ilk yürüyen Alman kuvvetlerine general Vaon Emmich ku- manda ediyardu. En mükemmel surette organize edilmiş Alman orduları için bile haftalara muhtac olan bu ileri hareketi Von Emmich kuvvetleri için bir gün ve saat meselesi idi. Düşman orduları Von Emmichin hücumundan ancak Üüç hafta sonra harekete geçmiş bulunacaklardı. Bütün bunlar Sehlieffen'ın — kurduğu ve Moltke'nin tâdil ettiği şaheser plân dahilinde oluyordu. Fakat tatbiki ârizaya uğradı. Eğer Liej, günün (htiyacına biraz olsun uydurulmuş olsa, Belçika büdcesi en mübrem zarüretlerin karşısında bir parçacık genişlemek alastikıyetini Bgöste- rebilse idi Alman muvaffakiyeti suya dü- şecekti. Sehlieffen plânına göre Von Emmich idaresindeki altı liva 1914, 14 ağustos ge- cesi bitaraf Belçika devletine tecavüz et- mek üzere hududa yollandı. Fakat bu ilk sürpriz darbesi düşünüldüğü gibi başa- rılamadı. Uzun zamandır bu maksadla yetiştirilmiş olan Alman hücum kıt'aları bocaladı. Liej kaleleri teslim olmadı. Ge- ce karanlığında bir karışıklıktır başladı. Düşman kaleleri arasında sıkışıp kaldık- larını hisseden kıtaat şaşkınlıktan «yol- larını kaybettiler. Nerede ise bir felâkete sürükleneceklerdi.> İşte tam bu hercümerç içinde cenah- lardan birinden, ismi ve harikülüde kud- reti yakında bütün dünyaya yayılacak olan Prusyalı bir zabit ortaya atıldı, As- ker ve sivil bütün Almanların manevi- yatını yükseltti. Bu kahraman zabitin iş- mi Erick Von Ludendorfi'tu. Alman er- kânıharbiyesinin en parlak zabitlerin- dendi. Ancak «fikirlerinde fazla ısrar ve inadı görüldüğü için Berlindeki büro iş- lerinden - muayyen vaktinden bir yıl ön- ce - kıl'aya sevki münasib görülmüştü.» Bu kıt'a şimdi bozguna Uğramış, felâ. kete gidiyordu. Harbin dahz başında böyle bir hezimet yalnız bozulan kuüvve- viyatı bozulmasın diye hattâ genel kur- te değil, bütün Alman plânma fena bir (Devamı 10 ncu sayfada)