SON POSTA 7 Wa > :N N Müşkül bir vaziyet Nahiye müdürü Süleyman ağa, he men koştu, aralık duran kapıyı kapadı. Büyük bir telâş ile: v — Aman yüzbaşı bey!. İtin, köpeğin olayım. Bağırma. Kulun, kölen olayım. Şuraya bir dakika otur. Soracaklarını, Söyliyeceklerini hep biliyorum. Yerden Böğe kadar hakkın var. Ayaklarınn türabı olayım, Beni dinle. Dinledikten $onra, bana acıyacaksın, Hiç bir kaba- hatim olmadığını. anlıyacak$ın. Otur.. hele ya otur... Müdür, o kadar istirhamkâr bir ta-| Vir almıştı ki; Zeki bey oraya oturup Malemek mecburiyetini » hissetmişti. Müdür, boğulur gibi hırıltılı bir sesle; Sözüne devam: eyl — Ben.. mutasarrıf Ziya paşanın en küçük oğlunun lâlası idim, Her gün kü- çük beyi midilli ile gezmiye götürür getirirdim. Günün birinde kaza ile midilliden düşürdüm. Kafası yarıldı, Paşa, beni kovacaktı, Fakat harımefen- di bana acıdı, «Zavallı adam, aç kalma- 8ın. Bir memuriyete tayin ct» diye Paşaya yalvardı. Benim gibi cahil ada- Mın elinden ne memuriyet gelir?.. Pa- Şa; düşündü, taşındı. «Seni, Durak na- hiyesine müdür göndereyim. Orsda Tatar ağa vardır. Seni, idare eder. Sa- kın sözünden çıkma. Güzel geçin. Eğer hakkında şikâyet duyarsam, azlederim. Aç kalırsın.» dedi. Ve beni müdürlüğe tayin ederek buraya sw Aş bes nim efendim! Şimdi, benim” yerimde sen olsan, ne yaparsın?.. “Yek başıma, yek mızrak olsam, bir şey değil. Ba - şımda, tam dokuz can var. Bunlar; mek İster, aş ister. Şayed "Tatar ağanın emirlerine ilaat etmezsem, önün şikâ- — Ağa... Ben, derhal ata binip, Emin ağanın çiftliğine gideceğim. Ben bu herife, çok iyi bir ders verir « dim, Hattâ bu ders, değil buradakilere, Yıldız sarayındakilere bile kâfi gelir- Diye söylendi. Bereket versin ki, ağa hazretlerinin müzakeresi uzun sürmemişti. En şerir eşkıyalardan oldukları, kıyafetlerinden belli olan, tepeden tırnaklarına kadar silâhlı birkaç kişi, çıkıp gitmişlerdi. Zeki bey, Şeyho'nun delâletile ağa- nn odasına girerken, şiddetli bir hele- cana kapılmıştı, Âdeta, iradesine hâ- kim olamıyacak kadar müvazenesini şaşırmıştı, Tatar ağa, Zeki beyi mütadı olan gü- ler yüzlülükle karşılamış: geldiniz. Şöyle buyurun. Rahat edersi- niz... Kahve mi., çay mı.. yoksa, soğuk bir ayran mı? Emrederseniz, bir nargi- le doldursunlar... Diye diller dökmiye başlamıştı. Bu, öyle bir vaziyet idi ki; havayı birdenbire değiştirmişti. Zeki beyin zihninde tasarladığı sözler, şiddetli bir hararete maruz kalmış, kar gibi eriyi- vermişti. Esasen Tatar ağa, Zeki beyin söz söy- lemesine meydan birakmıyordu. Söz- den söze geçerek lâkırdıyı uzatıyor. böylece, kopması muhtemel olan bir İfırtınanın ilk şiddetini hafifletecek ka- dar kurnazlık ediyordu. HİKÂYE: Kirli eldivenler (Baştarafı 12 inci sayfada) — Ah şu sakat kolum. o olmasa ali — Mösyö Gerard size ne yakit ve nasıl | mallah dünyada ele geçmem. uğradı? Neden şimdiye kadar ortadan! Öbürü baygın yatıyordu. Campion & kayboluşu hakkında bize bir haber ver-| gilip nabzını dinledi; mediniz? — Zavallı Mösyö Gerard, dedi, vaktine — Bunun mühim sesebleri var: Mösyö|de yetişmesek bu kadar gazdan boğulup Gerard şirketin bütün sermayesinin sâ-| gidecekmiş. Aman çabuk bir doktor. hibidir. Arzularında müstebld bir adam- dır. Binaenaleyh biz madunları için onun bir dediğini iki etmek imkânsızdır, Ken- disi on beş senede, ilk defa buraya geli- yordu. Paristeki merkezimizden bize Mösyö Gerardın merasimden hoşlanma- dığı, yalnız yaşamayı sevdiği ve hiçbir işine kimsenin karışmasına tahammül e- demediği yazıldı, onu burada kaldığı müddetçe kendi haline bırakmamız em- redildi, Karşılamaya dahi gitmiyecektik. Biz de emri aynen yerine getirdik, İstas- yona bile gitmedik. Gerard salı günü sa- ât dördü kırk beş geçe yalniz başına çi- kageldi. Kendisine gösterilecek pek kiy- metli bir yakut serimiz vardı. Gelir gel- mez ilk işi onları sormak oldu. Fransızca konuşuyordu ve konuşurken hiçbir şey- le, hattâ karşısındakile bile alâkadar gö- rünmüyordu. Yakutları alınca yarım sâ- at yalnız kalmak istediğini söyledi. Oda- mi bıraktım. Başka odaya geçlim. Bir saat sonra döndüğüm vakit Mösyö Ge- rard gitmişti. Tuhafı neresi, yakutları da beraber götürmüştü, Ne diyeyim. Hepsi kendi malı, Zaten şirketin bütün serma- yesi onun. Dört gündür otele dönmediği için hepimiz telâştayız. Fakat polise ha- ber versek kızar diye susuyorduk. — Mösyö Gerardı ilk defa görüyordu- nuz değil mi? Kızının şu tarifine ilâve e- decek bir şeyiniz var mı? Direktör Madelenin babası hakkında verdiği cevabları gözden geçirdikten son- ra: — Hayır, dedi, benim de söyliyecekle. * Ertesi gün pazardı. Campionla komiser, dünkü muvaffakiyetlerinin neş'esi için- de, birlikte kahvaltı ediyorlardı. Polis hafiyesi; — Ne ise, diyordu, hele şükür adamca- ğız kendine gelebildi. Kızcağızın da gö- zünün yaşı durdu, Bütün plânı kuran aşhanenin sahibi olacak herif... Hem de ne plân kurmuş azizim. Gerardın İngil- tereye geleceğini nereden duyduysa duys muş. Herhalde şirkette bir &damı olsa gerek. Adamcağızın bu şubede tanınma- dığını, yalnız seyahat ettiğini filân iyice öğrenmiş. Daha vapur Fransadan kal karken Garardın kamatasının bitişiğir- deki kamarayı tutmuş. Ona, deniz tuttuk- ça, yardım etmiş. Bu arada ilâç diye w- Yuşturucu şeyler de içirmiş. Vapurdan çıkar çıkmaz onu iyi bir otele götürmek bahanesile, evvelden hazırlattığı otomo- bile bindirmiş. Vapur saat altıda geliyor, Yollar o zaman tenhadır. Kimss şübhe lenmeden rahat rahat aşhaneye geliyor- lar. Zaten Gerard yolda vaktinden evvel uyanırsa yeniden uyuması için her şey hazır, Onu aşhanenin tavan arasına hap- sediyorlar. Sıra şimdi Londra şubesine gidip Gerardın görmek istediği yakutla- nı aşırmaya geliyor, Bunun için de gi nünden evvel yüzü, boyu bosu tıpkı Ge- ruzdı andıran bir Fransız sabıkalı bulun» muştur. Bura şubesinde nasıl olsa şefi yakından tanıyan yok. Vakıâ sabıkalının bir kolu sakattır ama bunu gizlemesini pek iyi bilir, Şirket sahibinin bavulları rim bunlardan ibaret kalacak. Işık otelinde tutulan odaya gönderilir. Burada Camplon söze karıştı Sahte Gerard da, şayed şirketten sorar» — Size bir şey soracağım, hatırlamaya | larsa, otelden (Gerard) in geldiği haber çalışınız ve muhakkak cevab veriniz; | verilsin diye, tutulan odada şöyle bir gö Mösyö Gerard konuşurken ellerile işa-) rünür. Ondan sonra da doğru şirkete gi- retler yapıyor muydu? jder ve bildiğin gibi yakutları alır. Fakat Bu sual ötekiler gibi direktörün de tu.) herif bu umulmadık defineyi başkalarile hafına gitmişti, Gülümsiyerek: bölmeye kıyamaz, Kaçmak ister. Aşhane — Hayır... Pek sakin konuşuyordu, de- | sahibile avenesi de enayi mi?. Derhal di, sağ elinde bastonu, eldivenleri vardı, | hileyi sezer, uydurma Gerard: yeti Üzerine de şuradan azlolunuverir-| — Vay, efendim.. hoş geldiniz. Safa (Arkası var) sem, benim halim nice olur?. Deyip, kesti, ğ Zeki key bütün bu sözleri, kalbinde derin bir eza duyarak dinlemişti. Derin derin içini çekti. — li azizim.. Allah, yardımcın ol- 5 sun. Artık sana kabahat bulmuyorum. | ilân olunur. benim işi olacak?. —— a DUR Hepsine 60 lira bedel tahmin edilen Dolmabahçede Gazhane yokuşunda eski il Süleyman ağa, O “| p4.6, 11-5 ve yeni 22.6 ve 13-5 numaralı binaların kiremid ve ahşab enkazı sa“ km b başını bir İarâfâ| olmak üzere âçık artırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde bükerek kısaca cevab verdi: lebilir, İstekliler 4 lira 50 kuruş ilk teminat makbuz veya mektubile bera- — Beyim! Ağa ile uyuşmaktan bA$*| ber 27/9/938 Salı günü saat 14 buçukta Daimi Eneümende bulunmalıdırlar. ka çare yok. (B) o (6323) — Ağa ile nasıl — Geçen gürkü m krar gerildi Zeki beyin sinirleri, tekrar Be” Aklına, bölük kumandan: Emin EA son sözleri geldi. Bu pervasız ve cür'et- kâr adam, en açık bir Jisan ile netice Ona sö ii & Yi bu senedleri mühürle - — Yaa.. sen, e Miyorsun, öyle mi?.. O halde bu memie- kette yaşıyamazsın. şim sr u halde”... Demek ki; burada yaşamak. o kadar büyük fedakârlıklarla buraya kadar g€- len Leylâyı saadete kavuşturmak İÇİn, bu adamlarla hoş geçinmek. ve O 5© hedleri mühürlemek elzemdi. Nahiye li sözü uzatmanın hiç hir fayda temin etmiyeceğini anlı- yan Zeki bey, derhal oradan çıkarak konağa gitti, ağanın odasına girmek İs tedi, Fakat ağanın (baş mmabeyncilik) İstanbul Belediyesi ları İtfaiyeye şoför ve efrad alınacaktır. Talib olanların şeraiti öğrenmek üzere Pazartesi, Çarşamba, Cuma günleri İtfaiye Müdüriyetine müracaat eylemeleri (8) (6370) uyuşabilirim? eri mühürler” TÜRKİYE Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Sosyetesinden: Paşabahçe Fabrikamız Otomatik Şişe makinelerinde 150 kuruş yevmiye ile çalıştırılmak üzere 5 sanayi mektebi miczunüna ihtiyacımız vardır. Gös- terilecek kabiliyet ve liyakate göre yevmiyeler arttırılacaktır. Taliblerin ellerindeki vesaikle birlikte Gulatada Perşenibepazarı Samur sokağında İş Hanındaki Büromuza müracaatları, Balıkesir Vilâyeti Nafıa Müdürlüğünden: 1 Bürhaniye hükümet konağı ikmali inşaatı kapah sarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 3 — İşin bedeli keşfi 22500 liradır. 3 — Bu işe aid evrak: — Projeler. : pe mesaha cedveli, keşif hülâsa cedveli. Ç — Fenni ve bususi şartname. Nafa yapı işleri fenni ve umumi şartnamesi. EK şartnamesi olup bu evrakı hergün Balıkesir Sel eli cebinde idi. Bunun üstüne direktöre işine dönebi- leceği söylendi. O gider gitmez polis ha- fiyesi, kararını vermiş bir adamın kat'i tavrile yerinden kalktı: — Bön gidiyorum. Bir sââte kalmaz neticeyi telefonla bildiririm. * Hakikaten bir saat sonra komiserin te- lefonu çaldı: — Alle! Ben Camplon... Derhal Wel keen sokağında 39 numaraya geliniz. Üs- tünde kiralık odaları olan kötü bir aşba- ne,. evet, hemen, hemen.. Komiser manalı manalı başını salladı. Welkeen sokağı şehrin en kenar ve ber- bad tarafıydı. Sıra mra kötü dükkânların dizildiği bu sokakta gün geçmezdi ki po- isi beyecana veren bir fevkalâğelik ol- masın. Hele karanlık basınca bu esrarlı çinayetler muhitine polis bile adım at maktan çekinindi. * , Welkeen sokağına o gece arka arkaya üç polis otomobili girdi. İçindekiler 39 numaranın önünde yere indiler. Önde komiserle Campion, arkada sivi! polisler ellerinde tabancalarla iç kapıyı geçtiler. Tam merdiveni çıkıyorlardı. İri yapılı bir kadın önlerini aldı ve âvazı çıktığı kâlar bağırıp içeridekilere «tehlike; yi haber verdi. Bunun üstüne yukarı katta kaçışma sesleri oldu. Polisler önce kadı- ni yakaladılar. Sonra kaçanlardar, aşha- ne sahibini bin güçlükle ele geçirdiler. Campionla komiser doğru tavan arasına çıktılar. Ortahğa tuhaf bir koku yayıl- mıştı. 'Telâşla kilidli iki odanın kapıları- nı kırdılar, İkisinde de birer ot minder vardı ve içlerinde elleri, kolları bağlı bi- rer erkek yatıyordu. Bu iki erkeğin ikisi yınca sahicinin bitişiğindeki odaya tıkar. lar. Yakutların yerini söyletmek için si» kıştırırlar. Biraz daha geciksek atı alan çoktan Üsküdar geçmiş olacaktı, Bere- ket tam vaktinde yetiştik. Yakutların yes m öğrenmek onlardan evvel bize nasih lu. — Peki ama Campion sen asıl işin can alacak noktasını anlıyorsun, Otele uğrı- Yan adamın hakiki Gerard olmadığına nereden hükmettindi. ? — Nereden olacak azizim, o gün ötel- de bulduğum bir çift kirli eldivenden... Baktım, eldivenlerin teki kirli, teki te- miz... Neden? Zaten otele gelen adamın İraş olmaması, banyo almaması, çamaşı" rını değiştirmemesi bana bir şübhe ver- mişti: Acaba bu adam sahiden Mösyö Ge- rard mıydı? Eldivenin tekinin temiz ka- şı onları giyenin bir elini kullanama- dığını, binaenaleyh bir elinin sakat ol duğunu gösteriyordu. Şuraya, buraya do- kunan el temiz kalamaz. Halbuki Made- len, babasının keman galdığın: söylemiş- ti. Tek elli adım keman çalabilir mi? Bundan başka şirket direktörüne, gör- düğü adamı tarif etmesini söylediğimiz vakit Madelenin cevablarma ilâve ede- cek şeyi olmadığını söylemişti. Halbuki © yalancı Gerardı görmüştü. Demek sah- tesi de sahicisi gibi Fransizdı, kır saçh, mavi gözlü, 1,73 boyunda ve tıknazdı. Konuşurken bir elinin hep cebinde o)- ması da 6 elinin sakatlığını teyid eği- yordu. Bütün bunları bir mantık ve muhake- me silsilesile keşfedince, emniyet müdür- liğünün sabıkalılar histesinden yalancı Gerardın kim olduğunu, kimlerle düşüp kalktığını bulmak zor olmadı. vazifesini ifa eden Şeyho, karşısına Skarak; a — Yüz , Aşiretlerden bir kaç Misafir. sr e ri bir mese- müzakere ediyorlar. Siz, bele şu © daya buyurun, Dedi, Zeki beyi, başka bir odaya sevketti, - Zeki bey odada yalnız kalır kalmaz, pike ile gezinmeye başlıyarak kendi kendine: Vay gidi za) avuşu, Vay- Ronkoca Kir ki halde, «Ün huzuruna teşrifatla giriyorüm... , Leylâ. ortada, sen olmamalıydın. leri genel E — Bayındırlık işleri ge" Nafıa Müdürlüğünde görebilirler. 4 — Eksiltme hükümet konağını ı da yapılacağından İs vermeleri. Ğ; 5 — İsteklilerin ye Malsandığına yatırdıklarına 26/Eiy101/938 Larihinde Pazartesi günü saat 15 de Bürhaniye da kaymakamlık odasında kurulu Nafia Kemisyonu huzurun- | Komiser derhal teklilerin zarfları bündan bir saat evvel mezkür komisyona rüp yakalattı. bu işe aid 1637 lira 50 kuruşluk muvakkat teminatı Bürhani- dair makbuz veya bu mikdarda şayanı kabul le asgari 8500 liralık yapı işini bir defada muvaffakiyetle bas banka mektubu ir Nafıa Müdürlüğünden tasdikli sehliyet vesikasını ve şardığına dair Balı icaret Odası vesikası ize ye 2490 numaralı kanunun 6 — Postada nı kapalı teklif mektublarını ihtiva &len zarfa koymaları hükümleri dafresinde tanzim ve imza etmiş en gün ve saatte Eksiltme Komisyonunu müracaatları lâzımdır. olarak munyson Ee lacak gecikmeler kabul eğilmez. — (6121) YARINKİ NÜSHAMIZDA: | de şişmanca, ikisi de bir boyda ve kır saç- h idiler, Yalnız birinin kolu takma idi. bu tahta Kolluya çözdü- Herif homurdanıyordu: Seni seviyorum Çeviren: İsmet Hulüsi Haydarpaşa Lisesi Direktörlüğünden: Okulumuzda leyli ve nebari talebe kaydına devam edilmektedir. Leyli talebe. nin kaydı mektebin açılacağı 3 Birinciteşrin 1938 tarihine kadar devam ede « cektir. o «60öö> T. C. Ziraat Bankası İstanbul Şubesinden: Lise derecesinde tahsil görmüş İyi fransızca bilen 5 memur alınacaktır. Talib- “lerin şeraiti öğrenmek üzere Bankamıza müracaatları. 464263 e a eya PA PM MM MM ge