— götür.Işık gazinosu» durürken — resim| «Kardeşler şirketinin sahibi...» Bu şir- ğ |ketin Avrupanın daha birçok şehirlerin- — «İşık> mı? Ama yaptın Felisite? | de şubeleri vardır. Mesela hakikaten ga- U —-a aa “Son Posta,, nın Hikâyesi KİRLİ ELD suvs r Ü İVENLER : LA NII MA YOUKAAMKANAD IKUK Kü İ? EEZceden çeviren: Neyyir pumaaltirz Genç kız israr ediyordu: — — Kuzum dayıcığım kırk yılda bir gezmeye çıkardın. Bari istediğim — yere sergisinde ne yapayım? (eIşık» senin gibi genç kızların hoşlana- cağı bir yer değil ki... Kibar fakat dur- gun bir yer... Genç kız dediğinden dönmüyordu. Da- | ki yı ister istemez bir taksi tuttu. — Bugün muhakkak bir - şeytanlığın İzülmesi icab eden bir muamma sezmiştı. — Elmas tüccarı imiş galiba.. çok, çok zenginmiş.. — Hal Desene şü mMeşhur Gerard. rib... Dayıyı bir düşünce almıştı. Londranın | Campion adındaki bu pek kurnaz ve ze- i hafiyesi yeğeninin anlattıklarında çö- — İyi ki beni kurnazlıkla buraya ka- — yyar... Yoksa boş yere böyle tenha bir ©-| dar getirdin Felisite. Bu işde mutlaka bir — tel bahçesine gitmekle bu kadar ısrar et-| bit yeniği var. Sen burada dur. Bu otelin -— Mezdin. Doğru söyle bakalım ne var? | husust hafiyesi arkadaşımdır. Ben gidip Yoksa orada bir şeyini mi kaybettin? — |onu göreyim. On dakikaya kalmaz döne- Felisite bu sözlere ancaz otel bahçesi-| şim, e girip: bir masaya yerleştikleri vakit| O6 dakıka» dediği zaman bir buçuk vevab verdi: saati buldu. Çünkü; Campion sade arka- — — Ben değil, arkadaşım Madelen bu-! 4, | gnrm(îıc kaîman'î:. odu. Mös; Tada babasını kaybetti. Gerardın tuttuğu daireyi açmaya — da — Babasını mı? Hayırdır inşallah, kös- yocbur etmişti. Gerard bu odaya şöyle koca baba nasıl kaybolurmuş? |bir uğramış, hiçbir şeya el sürmemiş, iki — İşte ben de onu metrak ödiyorum /bavulunun konulduğu yeri görmüş, son- — ya... Biliyorsun Mağelen Pransızdır. Bü'ra hemen çıkıp gitmişti. Camplon bavul. — gene benimle beraber İngiliz mektebini ları açtırdı. İçlerinden temiz çamaşır ve bitirdi. Mektebde iken yakından tanış- elbiselerden başka hiçbit şey çıkma- tıkları bir İngiliz ailenin yanında kalı- / dı. Yalnız kâğıd sepetinde gri pamuklu- yordu. Onların delikanlı oğullarile se- |dan kirli bir çift eldiven bulundu. Lon- — vişti. İki tarafın büyükleri buna önce drada dört gün kalacağı halde yanında gok itiraz ettiler ama nihayet Londrada |sekiz kat temiz çamaşır, üç kat elbise, /— buluşup bu meseleyi neticeye bağlama- bir yığın yakalık kravat, hattâ bir de is- — yya karar verdiler. Madelenin annesi yok- 'lemeli kirli torbacığı gelirmeyi unutmu- — tur. Babası güya salı günü Londraya ge- | yan bir adamın bir gün, bir gece tren yolculuğundan sonra indiği otelde ban- yo almaması, traş olmaması. hattâ değil İecek, bu oötele inecekti. Oğlanın annesi- — |e babası da başka bir şehirden gelecek- lerdi. Bugün de belki nişan yapılacaktı. | çamaşırını, yakalığını bile değiştirmeme. Madelen bir haftadır bizde. Salı günü 'gi garib bir şeydi. Sepette bulunan eldi- akşama kadar babasından hiçbir. haber| venlerin de cinsi pek âdiydi. Fakat kibar — alamayınca kalktı, buraya gelip sordu.' yolcular ekseriyetle bu nevi eldivenleri — Otelden «Mister Gerardın sabahleyin 0- / trenlerde elleri kirlenmesin diye giyer, — tele indiğini, fakat hemen sokağa çıktığı- | sonra, atarlardı. Maâmafih zeki polis ha- Hi» söylemişler. Madelen bir kâğid ya-|fiyesi onlarda bir gayri tabitlik bulmuş — zıp birakmış. Babasından bugüne kadar | olacak ki alıp cebine koydu. hiçbir cevab alamadı. Bu sabah ta gelip| Yeğeninin yanına dönünce — gordu. Ayni cevabı vermişler. Böyle hain| — Felisite, dedi, gördün mit başım ders baba olur mu? Kızcağız iş bozulacak di-| de soktun. Sana şimdi bir iş düşüyor. — ye heyecan içinde. İnsan bir satır yazı| Arkadaşını al. Buraya gelin. Arkadaşımı -— olsun yollamaz mı? Tuhaf: neresi, Mösyğ | görün. Size bir şey gösterecek. Buradan Gerard pek sertmiş ama kızına çok düş-|doğru karakola başkomiserin yanına gi- — künmüş. Öyle iken... din. Ben de orada olacağım. — — Ne iş görüyormuş bu adam? Dayı yeğen ayrıldıktan bir saat sonra Gurabi efendi, bir viski daha doldur- — Mağa yanaşan garsonu bileğinden sım sıkı — yakalamış, yılışık yılışık mi - rılğanıyordu: — Nim sun pey- mâneyi, sâki, ta- mam ettin benil, Derken, İfakat |komiserin odasında buluştular. Madelen de gelmişti. Zavallının beti benzi kül gibi i. Felisite: — Dayıcığım, dedi, söylediğin gibi ge- lirken o arkadaşına uğradık. Bize Mösyö Gerardın otel defterine attığı imzayı gös- terdi. Madelen «Babamın imzası ama eli © kadar titremiş ki, ödüm koptu, hasta olmasın» diyor. Polis hafiyesi: — Telâşa mahal yok, dedi, yalnız siz- den babanıza dair bir iki şey öğrenmek Mecburiyetindeyiz madmazel. İngilizce- yi bir İngiliz gibi konuştuğunuz için otci- den sizi İngiliz zannetmişler ve tabil Mösyö Gerardın kızı olduğunuzau inanma- mışlar, Onün için imzayı evvelce göster- memişler. Siz meydana çıklıktan sonra babanızı bulmak hususundaki işimiz de ; |belki biraz kolaylaşmış sayılır. Şimdi kos miser size bazı sualler soracak, lütfen on- lara cevab veriniz, Komiser cevabları yazdıkça Camplon omuz başından yazılanları düşünceli dü- şünceli süzüyordu. Bu, Mösyö Getardın kısa bir tarili ji Yaş: 61. Boy: 1,78. Saç: Kir. Ağırlık: Bilmiyor, tıknazca: Göz: Gri mavi. Biyik- sız, yüzük filân takmaz. Hiçbir yerinde nişanı yok. — Daha başka bir şey sormak lâzım mı Mister Campion? Polis hafiyesi komiserin bu sözüne doğrudan doğruya cevab vermedi; genç kıza dönerek: — Babanızin hiçbir şeye hususi bir me- rakı yok mudur madmazel Madelen? Diye sordu. — Keman çalmayı pek sever efendim. Hafiye birdenbire şaşalamış gibi idi: — Keman mı sever. Hâjâ çalar mı? — Bvet efendim. Tabii yalnız kendi kondini eğlendirmek için... Bunun üstüne Campion: — Şu halde yapılacak bir şey daha kat- dı bay komiser, dedi, Tütfen «Kardeşler şirketi» direktörünü de çağıralım. Yarım saat sonra büyük bir heyecan içinde karakola gelen şirket direktörile komiser arasında şu muhavere oluyordu: (Devamı 13 ncü sayfada) SON hanım, oturduğu yerde bir iki kere hıçkırdıktan son- - ra, başını yan ta - — rafa eğdi Vücudü iskemleden aşağı — kaydı, ayakları Avni Zormanın iri ba- caklarmın arasına sıkıştı, -Torik bu vaziyeti görünce: — Koca karı oldu! dedi. Şimdi onu Vağona taşımak için küfeyi nereden — bülmalı? Gurabi efendi de saçmalamağa baş- - lamıştı. — Kırk yıllık ehlimi baştan çıkardın, be oğlan! Aferin sana!, Ben bu cenabe- l ağzına ömrüm müddetince ilâç için bir yutum konyak koyduramadım. Kırk — gıllık Kâni olur mu Yani? İşte bal gibi, — Mis gibi oluyor. Mesele, püf tarafını — bulmada,, erbabının eline düşmede. Bu delikanlı elhak erbabmış! Tevekkeli a- bacak.. bacak..ları - mı ver, Vay babası- na, belGu..gurabi - nin sıfatına, hiye - tine bakın: — Pika tağlısı gibi ku..ku- kurulmuş.. Bitdenbire o da sustu, Gözleri kapt- nıverdi.. sızdı. To - rik viski — şişesini garsonun elinden almış, masanın üs - tüne koymuş, bo - yuna kadehini dol - |durup içiyordu. O - |nun âdeti sarhoş ol- dü mu, susmaktı. Meclisin — eyiden eyiye olgunlaştığınığyılışık - ldanıyordu : Gürabt elendi. bir viskâ daha doldurmağa yanaşan garsona bileğizden mmsakı yakılamış, FOSTANIN RPOMAN| İnşaat İlânı Sümerbank Umum Müdürlüğünden: 1 — Karabükte yapılacak mühendis ve memur aparlımanları ile bunlara sid müteferri işler toptan götürü olarak ve kapalı zarf usulile eksiltmeye konul- muştur. İşbu inşaatın muhammten keşif bedeli 483,147 lira 76 kuruştur. 2 — Eksiltme evrakı 25 lira mukabilinde Sümerbank inşaat şubesinden alına- 3 — Eksiltme 28 Eylül 938 Çarşamba günü saat 11 de Ankarada Sümerbank Umum Müdürlüğünde yapılacaktır. 4 — Muvakkat teminat mikdarı 25073 lira 91 kuruştur. 5 — İstekliler teklif evrakı meyanına şimdiye kadar yapmış oldukları bu ka- bil işlere, bunların bedellerine ve hangi bankalarla muamelede bulunduklarına dair vesikalar koyacaklardır. 6 — Teklif mektublarını havi zarflar kapalı olarak ihale günü saat 10 a kadar makbuz mukabilinde Ankarada Sümerbank umumi muhaberat şubesi müdürlü- ğüne teslim olunacaktır. 7T — Posta ile gönderilecek teklifler nihayet ihale saatinden bir saat evveline kadar gelmiş ve zarfın kanun!? şekilde kapatılmış olması lâzımdır. Postada va- ki olabilecek gecikmeler nazarı itibara alınmıyacaktır. 8 — Bu inşaatı batka dilediği müteah hide vermek hakkını muhafâza eder, «&i Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. ER W B İcabında günde 3- kaşe alınabilir. M Edirne Nafıa Müdürlüğünden: Kapalı zarf usulile Eksiltme ilânı 1 — Uzunköprü hükümet konağının 13706 lira 17 kuruşluk bir kısım inşaatı kapalı zari usulile eksiltmey çıkarılmış tır. 2 — Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, husust fenni şartname, bayındır hık işleri genel şartnamesi ve keşif evrakı Edirne Nafıia Müdürlüğünde — görüle- Bi Bu işin ihalesi 30 Eylâl Cuma günü saat 15 de Edirne Nafıa Müdürlüğü odasındaki komisyonda yapılacaktır. Şi 4 — Eksiltmeyoe girebilmek için 1028 liralık teminat vermek. ve aşağıdaki ve- saiki haiz bulunmak lâzımdır. A — 938 senesine ald Ticaret Odası kâğıdı. B — den en az sekiz gün 1 bu işe girebilmek için Nafıa Vekâletin- den veya Edirne Nafıa Müdürlüğünden alınmış ehliyet vesikusı 2490 sayilı ka- nuna göre hazırlanmış teklif mektubları mezkür günde saat 14 de kadar komiş- yon başkanı nafıa müdürüne verilmiş olması lâzımdır. Postada gecikmiş mek- tublar kabul edilmez. — <6445> — | Bu esnada, Toriğin gözü rafları: birindeki boş köşeye ilişti. — Oğlanın bavulu yok! diye bağırdı. kocakarının eşyası da uçmuş! — Etme! — Etmesi yok: Nah,işte! — Trenin içini araştıralım. Belki de yatmak için daha rahat bir yere çekil şlerdir. — Öyle olsa, bavulları ne deyi aldı- lat? Kapının önünde para bekliyen herifi savdılar, ayakta duramıyacak bir hal de olan Gurabi efendiyi oturttular, To- rikle Takvor. katarı boylu boyunca do- laşmağa gittiler. Hiç bir tarafla ne İfa- kat hanımın, ne de Avni Zormanın izi yoktu. İmidi kesip geriye döndüler; Gurabi efendl: — Ne haber? diye sordu. Torik cevab verdi: — Mübarek alsun, beybaba! Anne hanımı kaçırmışlar,. bir şey değil: Man- giz de beraber uçtu! — Sahi mi? Takvar: — He! dedi. Hapı yuttuk! Restöranın birden Kalktılar. Sendeleye sendele -| ye yerlerine dön - meğe hazırlandılar. Metr dotel kendile - rini önledi: — Lütfen hesabı- Nızı görün, mösyo « ler, — Nasıl hesab? — İçtiğiniz. vis - kilerin hesabını, — Onu, biz vere- cek değiliz, — Kimden alaca- ğim? — Bizimle bera - ber bir delikanlı o - yılışktüruyordu hani? O werecek, © kıl yaşta değil, baştadır dememişler. | müşahede eden de - im sun peyinkneyi, eliki, tamasıi ettia beni |.. — Kömparti sabı da enksemizde amarke kaldı.. — Heey, hatun! Havvanın torunu! İşte bir İb |(likanlı, bir müddettenberidir zihninde lis te sen buldun. Kalk; davran! Bir ka- deh de eyalinin elinden iç. İçmez! Öyle ya? şair boşu boşuna dememiş: «Pir elin den bade içmem, zehr olur zira bana!» Piliç gibi çocuğun sunduğu hakikatte zehir dahi olsa, teddetmezsin ama.. İlakat hanım hâlâ o vaziyette, arada bir hıçkırıyor, delikanlının - bacakları — kendi ayaklarını hafifce sıkıştırdıkça, deigalanıyordu. Gurabi efendi susunca, Takvor baş- Tadı: — Zo, köpoğlunun.. işi! Viskidir.. ne b..lür? Er yanımdan şafroş olmuşum. İ Ba..bacağım nerde.. dedir? Ayak..la - kürduğu şeyin tatbiki zamanı geldiğine hükmetti. İfakat hanımın bileğini tu - tup: — Bayan! dedi; rahatsız oldunuz. İs- terseniz içeriye, kompartimana kadar götüreyim de, uzanın, rahat edin.. | Gurabi efendi, delikanlının bu tekli- fin? tasvip etti: — Haydi, git! Zibar. Benden de me- ded umma, Zira benim de hâlim, taka- tim kalmadı.. bir iki tek daha fışkı mı- dır, ne herzedir? Ondan çakıştırıp, ih- van ile muhabbet edeceğim.. Kocakarının davranmıya mecali yok- tu. Avni Zorman, kuvvetli kollarile onu dan, Gurabi efendi mırıldandı: — İlâ cehennemi zümera!. erü li ee Tenha vagon restoranının içinde, masanın başında üç arkadaşın üçü de sızmıştı. Metr dotel kendilerini bir iki saat kadar bu vaziyette bıraktı. Sonra, sofra kurmak zamanı gelince, yanları- na gitti ve önce Takvoru uyandırdı. — Artık kompartimanınıza gidin de, burasını tanzim edelim mösyö! dedi. — Neden? . — Sizler burada iken biz işimizi gö- remeyiz. — Peki! Arkadaşları da uyandıralım. Gurabi efendi daha ayılmamıştı. U- Si e Ramalan . 44 da mı? — Evet, — Peki mösyöl Herif peşlerinde olduğu halde birbir- lerini takiben kompartimana geldiler.. Bamboştu.. şaşırdılar.. hepsinin ağ - zından ayni sözler çıktı: — Yanlış gelmişiz! İçeriye bir göz gezdirdiler. Bavullar yerli yerinde duruyordu, Takvor: — Burasıdır, zo! dedi. Nah, işte be- nim pardesüm! — Pekil! Nerede ya bunlar? — Tuvalete gitmiş olmasın? — Saçmalama, ahpar! Beraber gide- e di bu hâdise etrafında n ediyorlardı: izim hatun böyle ters halt etmez ama, acaba hangi şeylana uydu? — Hangi şeytana uydusu var mı, bey baba? Oğlan, hanım evlâdının dik âlâ- sı, Koca karının papellerine göz koydu; sarhöş etti, kandırdı, bastırdı mantara: Bizim sabıka kitabları bunu da yazar- Ne var ki? Biz enailik edip de bu da gaya düşmiyecektik, — Kardaş! Ne bilirsin? Oğlan, kibarl bir şey görünoorudu., Hiç te fikrim€ gelmemiştir ki böyle bir iş eder deyi. — Zaten bu belâyı başımıza getire de sensin, aslına bakarsan. Herifi viski