26 Ağustos Pazarlık kalkarken Tekine 17,5 kuruş istediği karpuzun çiftini 7,5 kuruşa veren seyyar satıcılarla “fiatı yedi liradır,, dediği iskar- pini 3 Hraya bırakan dükkâncılar arasında birkaç saat/ Yazan: Suad Derviş Sebzevatçının sesi sokağın köşesinden duyuluyor. — Damates!.. Fasulye!.. Asma kabak!.. Kemer patlıcan!.. Bu ges sokağın içinde ötmeğe başlayın- ca... Her pencereden bir kadın başı be - hiriyor... Ben de penceremde olduğum için kom- guları seyrediyorum. Karşı evin alt katındaki esmerce bir bayan soruyor: — Domates kaça!.. Aşağıdan sebzevatçı Arnavud şivesile cevab veriyor: — Otuz kuruş. Karşı evin bayanı bütün vücudile sıç- rıyor. — A... A... Sen çıldırmışsın galiba!.. Ve pencereden başını geri çekerken sebzevatçı bağırıyor. — Peki sen kaç veriyorsun? — Hiç domates bu zamanda otuz kuru- ga olur mu? — Yerli amma!.. — İsterse Parisli olsun!... Çıldırdın mı? — Peki canım sen ne veriyorsun? — Pazarda çift okka yedi buçuk... Sebzevatçı hayvanının dizginini yaka » hyor, öne doğru çekiyor, yürümeğe başlı- yor, Fazla ileriye gittiğini anlıyan bayan Şimdi pencereden sesleniyor: — Peki sen kaça veriyorsun? — Yirmi beş. Bu defa bayan başını pencereden çe- kiyor, mı?.. — İstemem... — On yedi buçuk... — Ben daha çıldırmadım... — Poki işte on beş... — Canım istemem diyorum.. Pencereden tamamile çekiliyor. Fakat bıyıkları cingöz bir kedi bıyığı gibi dik dik duran Arnavud sebzevatçı yerinde duruyor. — Bayan!.. Bayan!.. Bak buraya.. on iki buçuğa veriyarum, — İstemem. « Ona ne dersin? — Beş kuruşa.. — Olmaz. Sebzevatçı yürüyor, gidiş pek kat'i, ba- Jan pencereden sesleniyor: — Yedi buçuk veririm.. verir misin? Yirmiye veriyorum. Diyeceğin var — Haydi senin hatırın için vereyim, senin siftahın uğurludur, denedim. Kaç kilo tartamı, Vesaire vesalre.. * Hâlâ penceredeyim. Şimdi gene cadde- den sokağa bir araba saptı, içi karpuz dolu... Kara, ufak tefek, kasketini kulak- larının üstüne indirmiş, dışarlıklı —bir genç. Gırtlağını parçalar gibi bağırıyor: — Karpuz kurabiye.. kurabiye karpuz!, Aşağıdaki pembe apartımanın üçüncü katının saçları permanantlı, tırnakları manikürlü hizmetçisi edalı edalı sesleni- yor: — Karpuzcu!.. Öteki kendi setine hayran, çağırıldığını duymuyor bile., — Karpuzcu... — Efendim. — Karpuzlar kaça?. — Yirmi kuruş.. on beş kuruş. — Hangisi yirmi kuruş?.. — Nah şu!.. Yirmi kuruş.. nah bu da on — Yirmilik dediğini on beşe verirsen alırım. — On yedi buçuğa veririm alır mısın? — Çıkar iki tane yukarı. Karpuzcu tekrar arabasınin başına ge- lince, sarı apartımanın ikinci katındaki şişman madamın daima askın çehresi pencereden görünüyor: — Karpuzcu... — Efendim. — Kaça karpuz? — Şimdi yirmiden verdik... Bunlar da on beşe, Haydi canım, yirmiden karpuz olur mu?.. — Ya kaçtan olur? | — Çifti yedi buçuk. — Madam, bayan., insanı günaha sok - ma.. hiç böyle karpuzun çiftini sana ye- di buçuğa verirler mi?. — Ben alıyorum. SÖON POSTA ee P PK S “Melek,, ve “ipek,, / sinemalarında bu sene göreceğimiz filmler Sinema mevsiminin açılmasına — bir şey kalmadı... Sinemalar hazırlıklarına faaliye le devam etmektedirler... Bu sene şehrimizde sinema — haya! hayli canlı olacağı ümtd edilmektedir. — Her sene olduğu vechile (Melek) ve (İ - pek) sinemaları müdüriyeti Amerika ve Av- rupa prodüksiyonlarının en mühimlerini, en üzellerini büyük bir titizlikle seçmiştir. Fümler meyanında üç tane Türkçe film de vardır. Bunlar şehrimizde — (İpek film) stüdyolarında çevrilmiş ve çevrilmekte bu » lunmuştur. İsimleri şunlardır. 1 — Aynaroz kadısı, 2 — Bir kavuk devrildi. 3 — Kıskançlık. Türkçeye edüble» etürilen filmlerin sa « yısı on beşi bulacaktır. (Melek) — ve (İnek) sinemalarında gösterilecek filmlerin isimleri ile filmlerde rol almış olan san'atkârlari a- sağıda bildiriyoruz: 1 — Kontes Valevska: Charles Böyer » Greta Garbo, 2 - Marle Antolnette: Norma Sheatör - Tuton Power, 9 - Kasırga: Dorot- hy Lamour - John — Hali, & « Marko Polo: Gary Cooper - Sigrid Güre, 5 - Benarita Je- anette Macdonald - Nelson Eddy, G - Ayna- roa kadısı: Şehir tiyatrosu san'atkârları, T- Kaukançlık: Muhsin Ertuğrul, 8 - Lorel Har- di İsviçrede: Laurel ve Hardy, 9 - 8 Ahbab çavuşlar operada: Maka Brothers, 10 - 3 ah bab çavuşlar anaforcu: Maks Brothers, l1 - Profesör: Harold Lloyd, 12 - Şikago yangını: Tyrone Power - Alice Faye, 13 - Tarzanın intikamı; Glenn Morris » Eleanor Holm, 14 - Süreyg kahalı: Tyrone — Power « Loretta Yung, Anna Bolla, 15 - Verter: Annle Ver - nay - Plerre Richard — Wilm, 18 - Manon: Martha Eggert, 17 - Rosali: Eleanor Powell- Nelson Eddy, 18 - Cehennem: Madeleine Car roli - Henry Fonda, 19 - Kır çiçeği: Shirley Temple, 20 - Jozet: Simone Simon - Don A- meche, 21 - Kutub yıldızı: Bonja Henle - Ric hard Greene, 22 - Büyük şehir: Spencer Tra- €y - Luise Rainer, 23 - Gençlik: Robert Tay- dlor - Maureen O'Sullivan, 24 - İsyan bayra- Bı: Barrş Barnes - Sophle Stemart. 25 - Bo- kak çiçeği: Lloyd Nolan - Eviyn Brent, Ma- rie Carlisle, 28 - M. Moto Ringte: Peler Lor- re, 27 - Taçlı Canavar: Harry Baur - Plerre Renocir, Colette Darfewli, 28 - Maltızın evi: n — ÖOn yedi buçük. — Olmaz... — Ön beşe verelim. — Olmaz... — Şu küçükler.. on Yki buçuğa olur. — Vazgeçtim almıyacağım, — Madam, bayan yapma... Büyükleri on iki buçuktan vereyim. — Olmaz diyorum. — On kuruş ta vermez misin?.. — Vermem. — Küçüklere yedi buçuk? — Almıyacağım. — Küçüklerin teki beş kuruşa, — İstemem, — Madam, bayan gidiyorum, artin. Şişman komşum omuzlarını silkiyor, — Dört kuruş ver de al. — Küçükleri hiç istemem. — Büyüğün çiftine on beş kuruy — Çifti yedi buçuk. Allahım ne inad!.. — Beş kuruş tekine ver, — Almiyacağım. — Haydi gel al.. mahvettin beni.. çifti yedi buçuğa yumurta mıydı bu?.. Amma inat ettin.. Her zamanki müşterimsin vereceğim. Karpuzcu biraz evvel bir tanesini on yedi buçuğa sattığı karpuzun çiftini ye- di buçuğa veriyor. * İstanbulda bir kurduracıya girdim. Ar- kadaşım fes rengi süedden bir ayakkabı beğendi. Fiatını sorduk. — Yedi lira. Dediler. Penceremde öğrendiğim der- $i tatbik ettim: — Allah.. Allah, dedim, İstanbulda hiç yedi liraya iskarpin var mı şimdi? Ya kaç para verirsiniz? — İki buçuk, Daima ecnebi memleketlerinde dola - şan arkadaşım kolumu çimdikledi, ku - lağıma: — Ne yapıyorsun.. gçıldırdın mı?, Ayıb diye fısıldadı. Ona: — Sen karışma dedim ve pazarlığa de- vam ettim. Kunduracı müdhiş asabi görünüyordu: — Aman bayanım.. iki buçuk lira.. böy- le bir kundura için... Bu fiata terlik bile Vivlane Romance - Plerre Rengir, 20 - Harb esirleri: Jean Gabin - Dita Parlo - Erich van Stroheim, 90 - Barones ve uşağı: Annabella- Willlam Powell, 81 - Adrlenne Lecouvreur: “Yvonne Pritempt - Pierre Presnay, 32 - Taş bebek: Joan Crawford - Spencer Traey, 33 - Sahra bekçileri: Charles Vanel - J. P. Au « mont, 354 - Dansing meleği: Simone Simon, 35 - Son gangster: Edward Robinson - James Steward, 36 - Kanatlı İnsanlar: Fred Mac Murray - Rey Milland, 37 - Fena yol: Dani- elle Darrleux, 38 - Sevda yolları: 30 - Bü » yÜk ateş: Charles Laughton. 40 - Şanghay ataşler içinde: Dolöres del Rio - June Lang, $1 - Yaşanacak son Üç ay: Prederik March- Carole Lambard, 42 - Serseriler kralı: Ro « nald Colmann - Frances — Dee, 43 - Şahane çılgınlıklar: Bdgar Bergens - Adolphe Men- Jou, 44 - Manuella: Dorothy Lamour - Ray Milland, 45 - Büt kardeşler: Henry Garat - Meg Lemonnter - Lüclen Barroux, 46 - Ka- ganova: Benjamino Gigli, 47 - Üç arkadaş « lar: R. Taylor. Margaret Bullivan, 48 - Al - tın mabut: Müreille Ballin - Dantel Lecourto- is, 40 - Kadın hapishanesi: Annle Ducaux - Cörinne Luchalre, 50 - Brodway yıldım: Shir ley Temple, S1 - Kadın oyunları: - Loretta Youtur - Warner Baxler, 52 - Bernabe: Fer- nadel, 58 - Çapkının maceraları: Tominy Kelli - May Robson, 54 - Artistler ve model: Jack Benney - Gali Patriek, 55 - Dört nö - betçiler: Laoretta Young - Richard Groene, 56 - Anaların günahı: Cladys Georges - War ren Willima, 57 - Haydudun oğlu: Vallace « Vinginla Bruce, 58 - Napollo gece - leri: Gladys Swarthout - Jean Klopura, 69 « 'Tatlı günah: Robert Taylor « Jean Harlow.. VB Viğen (Son Posta) Melek ve İpek sinemalarına muvaffakiyetler diler.. #e0aL0AASEDENULEENANELEAAAKEAESANASEAAERESAREAETEEEAADAĞ Sayfa 9 İNEMR | Manisa üîüm bayramı çok güzel geçti * * Üzüm şarkısı söylenip oyunlar oynanırken bayramın sayın bir misa- firi ayağa fırladı ve köy delikanlıl arı arasına katıldı. Köy çocuklarına bile parmak ısırtacak kadar ustalıkla çok güzel zeybek oynuyordu. | Herkes şehir elbiseleri altında tam bir köy ruhu ve neş'esi taşıyan bu misafirin kim olduğunu birbirine sorarken nihayet mesele anla- şıldı: Misafir, tam bir halk adamı Saracoğlu Manisa (Husust) — Eğenin üzüm bayramı, dünyanın en güzel üzümünü yetiştiren Manisada kutlulandı. O Ma- nisada ki, Kaliforniyalılar en iyi üzü - mü anlatırken — «Manisa test grapes» derler. Sahne cidden güzeldir. Yedisinden yetmişine kadar yollara dökülen köy - lüler, yaylılarına yerleşerek daha ak - şamdan şehre inmişlerdi. Arabalar yeşilliklerle, — çiçeklerle süslenmişti. Köylü kızları ve delikanlıları en yeni elbiselerini giymişlerdi. Her köy, kendi üzümünü, üzüm bay ramında daha çok tanıtmak ve sevdir - mek, için akla gelmiyen buluşlarla ça lışmıştı. Çobanisa'lılar bu sene müutla- ka birinciliği kazanmak için bir sürpriz. hazırlamışlardı. Çobanisanın —meşhur çekirdeksizlerini büyük — bir itina ile toplıyarak henüz formülünü ifşa etme dikleri bir şekilde aşılamışlar ve nefis bir koku vermişlerdi. Çobanisanın ko- kulu üzümleri, inci bakışlı Çobanisalı kızların kucaklarında çok güzel mâna alıyordu. Üzüm sergisi-büyük bir muvaffa - kiyetle devam ederek ve üzüm küme - leri gözlerimizi okşarken kulaklarımız- da köy kızlarının cidden güzel okuduk- ları Üzüm şarkısını işittik. Lisana ge - den üzümler genç kızları ve delikanlı « ları coşturduğu bir sırada, bayramın çok sayın bir misafirinin ayağa kalk - tıldığını gördük. Bu genç — adam, köy gçocuklarına bile parmak ısırtan bir us- talıkla enfes bir zeybek oyununa baş - lamişti. Köy çocuklarında büyük bir merak vardı. Şehir elbiseleri altında tam bir köy - ruhu ve neş'esile aşka gelerek, bu kadar güzel zeybek — oyunu oynayan genç adam kimdir diye... Size zeybek oyunu oynuyan çevik hareketli zatın a- dıni verebilirim! «Adliye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu.» Kü Karsta 5 yaşında Bir çocuğu boğdular Karsdan yazılıyor: Ardahan kazası- nın Haçuvan köyünde feci bir vak'a ol- muştur; Serdar oğullarından Kadir oğ- lu Sürmelinin tahminen beş yaşların - daki oğlu Cemili aynı köyden Hasan İoğlu Halil ve kardeşi Gazi kendilerine aid değirmenin su ambarına — atarak boğmuşlardır. Hâdise etrafında tahki - kat yapılmaktadır. Görünmez kaza Beşiktaşda Haşimbey fırınında — çalışan Ayvaz oğlu Rasim, fırının bahçesinde bir du var dibindo uyumakta iken duvardan düşen büyücek bir taşla başından ağır ve tehlikeli bir surette yaralanmış. Yaralı cankurtaran otomobili ile baygiın — ve ifadeye gayrimuk- tedir bir halde Beyoğlu hastanesine kaldı - alamazsınız. (Devamı 10 ncu sayfada) rılmıştır. Hâdise etrafında zabıta tahkikata devam etmektedir. Ş ee Manisalı yavrular misafirlerine üzüm taşıyorlar tığını ve köy delikanlıları arasına ka -|. . olan Adliye Vekilimiz Şükrü idi., Celâl Bayar ve Manisanin dünyaca meşhur üzümü Bu güzel hareket önünde davulcu ve zurnacının bile coştukları nazardan kaçmamiştı. Manisa üzüm —bayramını yapıyor, bol bol üzüm sarfediliyor, köy kızları ve köy delikanlıları oynâarken bir halk adamı olan Adliye Vekilimiz de onlatla birlikte oynuyaor ve neş'e « lerine neş'e katıyordu. Geceyi daha büyük bir neş'e içinde geçirdik. Halkevi bahçesinde her köy için ayrı bir masa kurulmuştu. Köylü- ler hep bir arada yemeklerini yiyince, verilen gardenpartide bulundular, Gar denpartide köylünün hoşlandığı içki ne şampanya, ne de viskiydi. Neş'elenen köylülerimiz ayran ve üzüm suyu içe- rek neş'elerine neş'e kattılar. Ayran içerek coştular ve böyle bir hava içine de sabahı getirdiler. Adnan Bilget Sanayi umum müdürü esnaf hastanesini gezdi İstanbul esnaf cemiyetleri hastanesi- nin açılış töreni 30 ağustos salı günü ya- Tpılacaktır. Hastane için 8200 liraya bir röntgen makinesi satın alınmıştır. Güm- rüğe gelmiş olan bu makine bugünlerde yerine konacaktır. Esnaf hastanesinde ay rıca bir diş muayenehanesi de tesis cdi- lecektir. Şehrimizde bulunmakta olan sanayı umum müdürü Reşad dün küçük san'ât- lar müdürü ve sanayi müfettişleri ile be. raber esnaf cemiyetleri merkezini ve es. naf hastanesini ziyaret etmiş ve muhte- lif işler üzerinde esnaf cemiyetleri mü. messilinden izahat ıllıqh_r_ Nevyork sergisi komiseri Ankaraya gitti Nevyork sergisi Türkiye komiseri Bay Suad Şakir dün Ankar: Bgitmiştir. Bay Suad Şakir Ankarada sergi hazırlıkları etrafında alâkadarlara izahat verdikten sonra yarın şehrimize dönecek ve pazat günü Nevyoyka hareket edecektir.