' eni çorap mıklnılerl pnnm-' “yormuş. Bu makihelerle yapı- | lacak çoraplar o kadar ince olacaklarmış | ki giyenlerin ayaklarında çorap var mi yok mu, anlaşılamıyacakmış. Bu elle tutulmıyacak, gözle görülmi- yecek çoraplar, bana eski bir hikâyeyi hatırlattı: * İki adam bir gün bir memlekete git- mişler. Memleketin hükümdarını — gör- müşler: — Biz, demişler, öyle bir kumaş yap- masını biliyoruz ki. bu kumaşı yalnız akıllı insanlar görebilirler. Abdallar gö- remezler, Hükümdar hemen emir vermiş: — Bana bu kumaştan yapınız. Tezgâh kurulmuş, iki adam-çalışmağa başlamışlar. Vezirlerini toplamış, kuma- şın hasıl yapıldığını görmiye gitmiş. Boş| bir tezgâhtan başka bir şey görememiş.. adamlar sormuşlar: — Nasıl efendimiz, kumaşı beğendiniz mi? Hükümdar, kendine abdal mek için: — Fevkalâde! Demiş. Vezirler de kumaşı görmemiş- ler ama, abdal oldukları anlaşılmasın di- ye onlar da hükümdarı tasdik etmişler: — Fevkalâlde güzel bir kumaş. Nihayet kumaşın dokunulması bitmiş. Gene ; kumaşı kesmişler, dikmişler ve hükümdara giydirmişler. Hükürmdar aynanın karşısına geçmiş, kendini çırıl çıplak görmüş ama abdal ol- duğunu meydana vurmamak için — Güzel oldu, yakıştı! Demiş, etrafındakiler de görmemişler ama, onlar da ayni şeyi tekrarlamışlar: — Güzel oldu, yakıştı! dedirtme- Davullar çıluımış, halka hükümdarın giydiği elbisenin vasıfları ilân - edilmiş. |Hükümdar, sokağa çıkmış, onu çıplak |görenler çıplak gördüklerini söyliyeme- mişler: — Ne güzel kumaş, hükümdara da ne yakıştı. Demişler, * Kadınların giyecekleri çoraplarla, hü- kümdarın giydiği elbise arasında ne fark var ki!.. Kadınlar dükkünlara gidecekler: — Yeni çoraplardan çıkarın. Diyecekler. Elle tutulmıyan, gözle gö- rülmiyen çorapları elle tutmak, gözle gör- mek istiyecekler. — Buyurun bakın! Görmiyecekler, bir şey anlamıyacak- biraz da abdal nazarile bakıldığı için: — Fevkalâde! Deyip alacaklar, ayaklarına giyocek- ler.. bakacaklar. Gerçi çoraplı mı, çorap- sız mı olduklarını ayırd edemiyecekler ama gene: — Ne yakıştı! Demekten kendilerini alamıyacaklar. Sokağa çıkacaklar.. görenler tereddüd e- decekler: — Acaba çaraplı mreçorapsız mı? Düşünecekler: — Göze görünmiyen çoraplar giydik- lerini haber almıştık. necekler: «Buna ne lüzum Demek akıllarından geçecekse de, ken- dilerine modadan anlamıyor, zevksiz, bu- dala denilmemesi için: — Bu çoraplar kadınlara çok yakıştı. Diyecekler. İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz ? —| Demiryolları ve lıırolıot lıolıyuğı Çok iyi yapılmış bir yol Üüzerinde bir tonluk bir cis- mi harekete getir- mek için 12 kile - gram kuvvet Vâ - & zımdır. Fena bir yolda kuvvet mik- darı 100 kilogra - ma çıkarılmak gerektir. Ray üstünde ise bir tonluk bir cismi 3 kiloğramlık kuvvet harekete getirmiye kâfidir. Demiryolları, enerji iktısadi bakımından bu sebeble faydalıdır. Genç kız tipleri Anlaşılan 2 Ağustos tarihli nüs - hada mektubu çıkan — delikanlının hayalinde yaşattığı kadın tipi «Züm- tüd Anka» kuşu olmıyacak ki, iste - nilen bütün şartların kendisinde mevcud olduğunu söyliyen bir genç kızdan bir mektup alıyorum. İmzasının ilk barfleri Y. Diyor ki: | — Esmerim, 2 — Gözlerim ve kaşlarım kırı— dır ve herkesin nazarı dikkatini cel- veder, 3 — Vücudüm mütenasibtir. 4 — Boyum 1,59 dur, 5 — Sıhhatim yerindedir. 6 — Tahsilim ortadır ve bir mü - sesesede daktilo olarak çalışmakta - ım. Ş 7 — Çocukları çok severim. 8 — Gezintilerin, tiyatro ve sine- manın pek müptelâsı değilim. 9 — Ev işi bilirim. 10 — Kıskanç değilim. Yalnız yaşım 23 dür. Bu saydık- larımı gazetenizde neşreder misiniz? e Ö. dür. Şartlar arasında maddi vaziye « tin sönüklüğü üzerinde duranlar o- fabilir, Fakat ben daha ziyade onun- eu maddenin fazlalığını mühim bu- Yumurtlıyan - yılan Bir cins yılan yumurtlıyarak yav rular. Bu yumur - talar, üçte bir nis- betinde kendi ken- dilerine büyürler, J Sanra içindeki yav ru, açık havaya çıktıktan — sonra kendi kendine düşeri bir diş vasıtasile yumurtanın kabuğunu delerek dışarı çı- kar. Bu yavru, bir kaç gün hiç bir şey ye- meden büyüyebilir. furum, maamafih münakaşa etmi - yelim, e Fakat 2 Ağustos tarihli nüshada çıkan mektubun üzerinde duran sa- dece Bayan Y. Ö değil, bir genç kız daha var ki adının ilk harfleri M. Ü. dür. Bu okuyucum haiz olduğu va « Bıfları birer madde halinde -sırala - mamış, bir iki cümlenin içinde sa - yıyor. Hoşuma gitli, samimi görün- dü, onun için bunu da aynen nakle- deceğim: — Yaşım 20, Uzun boylu, bahk et li, yeşil gözlü, uzun saçlıyım. Tahsi- lim orta, ayrıca san'at mektebi me - zunuyum. Hiç bir arzum ve hissim iptilâ derecesinde değildir. Sıhhatli- yim, olana kanaat edecek kadar fe- ragati nefis sahibiyim. Hiç bir men- faat gözetmeden olduğu — gibi açık konuşan bir insanım, — yalnız daha besmele demeden maddi manevt sı- kıntı içine gömülmeyi istemem, bu- nunla beraber kim bilir bir gün her- hangi bir sıkıntıya düşersem iztırab- larımı içimde saklamasını — bilirim. En mühim arzum eğri bacaklı ve a- ğir nefesli ile karşılaşmamaktır! Her iki mektuba da herhangi bir mütalea ilâve etmiyeceğim, TEYZE lar ama modaya uymak istemiyenlere | “ Sus ,, ile yolculuk Deniz ticaret filomuzun en yeni gemisinin ilk seferinden intıbalar Bir müddet övvel, Mevlânekapı dışarısın- da Tepebağında bir cinayet olmuş, 18 ya - pında Ahmed izminde bir çocuk, on yedi ya- gında Babahaddini bıçakla sırtından yara - lyarak öldürmüştü. Katil Ahmedin muha - kemesine ağırceza mahkemesinde dün de - vam edilmiş, şahidler dinlenmiştir. Ahme - Gin baroca tayin edilen vekili gelmediği hal- de, Ahmed davaya devam edilmesini iste - miştir. Evvelâ, Ahmedin arkadaşlarından Mecid Hamindeki bir genç şahlâ olarak dinlenmiş- tir. Ve gunları söylemiştir: — ©O gün pazardı. Top oyruyarak Çirpıci- dan Gönüyorduk. Yanımda — bu Ahmedle Mehmed isminde diğer bir arkadaşım var- dı. Önümüze üç, dört çocuk çıktı. Geçerken, bunlardan biri «Beş kuruş vereyim o tupu satar misın?» dedi. Ahmed de: «Ben yüz pü- Ta vereyim de git Tahtakaleden top alla de- d Ben, benim olduğu için topu alıp yürü- düm. Arkamdâan koşarak Ahmed geldi. <Bi - risini vardum.. kaçi» dedi. Kaçtık. Kimi vur- duğunu bilmiyorum. Sonra bizi polisler ya- kaladılar. Sabahaddini eskiden tanımam, Buçlu, arkadaşının bu ifadesini kabul &t- memişlir. Katil Ahmedle beraber — olan — arkadaşı Mhmed de şahid olarak dinlenmiş gşunları söylemiştir: — Mecld ve Ahmedle beraber top öyü- - maktan dönüyorduk. Yolda çocuklar: «To - pu satar mısın?> dediler. Ahmed — küfretti, Küçük çocuklardan biri gidip ağabeysini ça- dardı. Ağabeysi olan maktul Sabahaddin ge- lip Ahmedi tokatlamağa başladı. Ahmedin BSabahaddini nasıl vurduğunu — gürmedim. Yalnız, kadınların bağırmasından dirini vur- duğunu anladım. Bundan sonra, maktul Sabahaddinin ha- lası Naciye şahid olarak dinlenmiştir. Na - ciye de şunları söylemiştir: — Tepebağında ağabeyimin evine misa - fir gitmiştim, Sabahaddin, annesi ve ben o- dada oturuyorduk. Sokakta çocukların kav- ga etülklerini çığlıklarından anladık, Saba - haddin Sşağı Iİndi. Ben de pencer-ten — ba - kayordum. Sabahaddin bu Ahmec. iHti. Dö- nüp Mehmedin üzerine yürüdü. — Bu sırada Ahmed Tabahaddinin arkasına vurdu. Güm- leğinin stüme kan çıktı. Ben pencereden: «Oğlum Sabahaddin, vuruldun.. yanında- kini tut!» diye bağırdım. Sadahaddin yere yıkıldı. Ahmed kaçtı. Kaçarken — elinde bir şey gördüm. Fakat, bıçak miydı, değil miy- di, bilmem. Yalnız, BSabahaddinin — beyaz gömleği kıpkıml kan olmuştu. Ahmed, Naciyenin bu ifadesini Babahnd- dinin halası olduğu için kabul etmiyeceğini söylemiştir. Bundan sonra, Sabahaddinin altı yaşın - dak! kardeşi Seyfi dinlenmiş, — küçük şahid de: «Sus> Bandırma iskelesi önlerinde yardu. «O topu beş kuruğa — verir misiniz?» dedim. Ahmed bana ayıb lâflar söyledi. Ağa- beyimi çağırdım. Ağabeyim Ahmede bir to- kat vurdu. Ondan sonra Mehmedin üzerine doğru yürüdü. O aralık Ahmed — ağabeyimi bıçakla vurdu ve kaçlı. Ahmed, Seyfinin şahadetini de şöyle red- detmiştir: — O gırada bu çocuk orada yoktu. Buna evde öğretmiş olacaklar. Kabul etmem. Bundan sonra, geftn celsede vak'ayı an- latmaktan istinkâf ederek hafl celse tale - binde bulunan mazmun — kalkmiş ve çöyle demiştir: — Geçen sefer, ben dişarıda dürürken bir çok adamlar gelip karşıdan bana yumruk ti dodknmi&qtlçu klar Bandırmadan ayrılış rafımdan dağıldılar; ben de kaçtım. Baba - çaç — — — e ——— — ——— — e S Bacaksızın maskaralıkları : Plâjda 'Mevlânekapıda top oyunu yüzünden işlenen cinayet Dinlenen ;ahi;iler 16 yaşındaki Ahmedin Sabahaddini çakı ile nasıl oldurdugunu anlattılar — Karşıdan üç kişi top oynıyarak geli -| Katil mahkemede haddin bu sırada vurulmuş — olacak, Nasıl vurduğumu bilmiyorum. Butdan sonra, muhakeme şahidlerin din- lenmesi için başka güne talik edilmiştir. Motörden kavun çalan Yaşar mahküm oldu Ömer isminde birine ald Yemiş iakele « sinde bağlı duran kavun yüklü motörden, Yaşar isminde birisi, kaşla göz arasında bİr kavun çalarak gıvışmış, bunu gören Öme - tin tayfalarından biri de Yaşarın — peşine düşmüştür. Yaşar bir ikl sokak dolaştıktan sonra bir köşe başına çökmüş, kavunu kos- miş, yemeğe başlamıştır. Daha Yaşarın bo- ğazından üçüncü lokma geçmeden, Ömerlü tayfası da, bir polisle başı ucuna dikilmali tir. Yaşar, suçunu iİnkâra mahal bulama - maş, İtiraf etmiştir. Yaşar, dün, Sultanah < Ted ikinci sulh ceza mahkemesine veril « miştir. Suçlu, hâdiseyl göyle anlatmıştır — Hastaneden çıkalı birkaç gün oldu. AÇ işsiz ve parasızdun. Motörde irl iri [ı'ı gördüm.. canım çekti. Bir tantı yürüdüm., kestim.. yemeğe vakit kalmadı.. yakaladılar. Bari — yiyebilseydim, — yüreğim yanmıyataktı. Hâkim Salâhaddin Demirelli Yaşarın su- çunu kendi itirafile de sabit görmüş, Ya: bir ay hapse mahküm etmiş fakat s:%: olmadığından bu cezasını tecil etmiştir. Kasap çırağı Ganiyi yaralıyan Şerif tevkif edildi Evvelki akşam Sirkecide Ankara cadde “ sinde kasap Ali Rızanın dükkünında çalı - şan Şerif ile Alacahamamda kasap — çırağı Ganl arasında ölr kavga çıkmış, Şerif Gant- yi İki yerinden ağır surette yaralamıştı. e- rifin dün Sultanahmed ikinci sulh ceza mahi kemesinde sorgusu yapılmıştır. Şimdiye ka- İdar kavganın malüm olmıyan şekil ve sebe- bini Şerif şöyle anlatmıştır: — eGani dün gece dükküna geldi. Öte « den beriden konuştuk. Bir aralık, bir et me- selesinden bana çatmağa başladı. Ben de bas na ne söylüyorsun? Ustana söyle, — dedim. Kızdı. Beni yakalamak için bıçaklar durani masaya abandı, kalk git, ne yapıyorsun dö“ dim, çıkıp gitti. İki saat sonra polisler gel” di ve Ganiyi yaralamışsın diye beni yaka “ dadılar, Onu ben yaralamadım, belki masa* ya yaslandığı zaman biçak batmıştır.» Hâkim Salkhaddin Demirelli bu ifadeyl dtmlnanbahş bulmamış, Şerifin tevkifine VE mubakemesinla mevkulfen devamına karâf vermiştir. Kadın yüzünden bir yaralama vak'asi Fenerde Şehid Muhtar sokağında 25 nü” matalı evde oturan Ahmed oğlu — Nafi il& | Hamam sokağında 58 numaralı evde mu *| kim Küzim oğlu İzmali arasında kadın yü“ günden çıkan bir kaygada İsmail Natiyi bi çakla böğüründen yaralamıştır. Yaralı te ” davi altına alınmış, suçlu yakalanmıştır.