SON POSTA Sayfa 8 C- v seim | | — Akdenizde deniz harbi mağa en elverişli silâh iliz-İtalyan harbinde Akdenizde büyük gemilerin çarpıştığını Tp iki rakibin muazzam gemilerinin sulhü muhafazaya olacağız. Elverir ki rekabet muayyen haddi geçmesin! yap Gerçi müstakbel bir İng görmiyeceğiz. Fakat b devam edeceklerine şahi bu d mühim sebebleril- SD 'çıdıkl iktısadi müva- süren harb Büyük den bir tanesi dün: Lak zenesizlik idi. Fakat çol : Ş in yür senelerine rağmen bu ınuvun:eğ tıştığını değil alevlendiğini görüyoruz. Her halde bugün dünya, sulh veya mü- mihrakını a bu deniz, asırlardanberi kor- mücadelelerine sahne alınuş deniz tarihini yıımışv.u_z ç milletlerin tuttuğu siyasi yolu münakaşa etmek değildir. Ancak bazı istatistiklere istinad ederek, bir d(»-w nizci gözile Akdenizin kıymetini tebarüz ettirmek istiyorum. Coğrafi durum Malüm olduğu üzere Akdeniz üç k_ıı- anın birleştiği bir sahadadır. Bu kıt'a- Jardan biri sanayileşmiş, diğeri sanayi- Jeşme mücadelesinde ve üçüncüsü de müstemleke halinde yaşamaktadır. B'ıın— dan dolayı bu üç kıt'a arasında ::bşı o larak bir didişme mevcuddur. Bu didiş- me hem şarklılarla garblilar arasında ve hem de garblıların kendi aralarında his- m;iılı:ân bu denizde bir İngiltere - İtalya rekabelini seziyoruz. Bu rekabetin dere- cesini anlamak için Akdenizden bir sene içinde gelen geçen gemileri kaydetmek icab eder. 1936 senesinde Süveyş'den gemi ıııvıınıhr"_;mı dir, Esasen san ve deniz ve dünyanın Maksadım şu kadar adedi — Mecmuti ton 11.091.000 2.156.000 1.755.000 1.274.000 950.000 344.000 İngiltere İtalya Almanya Holanda Fransa Norveç Amerika Danimarka kkati en Zi ğ giltere ve İtalya celbetmektedir. o îaa:- bu memleketlerin'neden gdolayı bu £ “w—u gemi guıdu'dlkl.erini tedkik etmek faydı h olur. 'ati ğ giltere için hayati n erek İ.ıırilwnniıı kdeniz “yolları İni bi::iîn;ğâdir. Bununla beraber gkm, Uıaiş.ırx ve Hindistana .gîdm cıııw a| Yolun Akdenizden geçmeıı(ve gşr.î" ghe Takta bulunan Ve Hayfaya 'mrn h A EĞŞ Şiz ee B n Bulunmağa sevketmiştir. ağk DÜ Harbinde İngiltere Süvey$ VE * (fırıa mk'ı kapıyarak ticaret geınılcrm_ı B-u— buürnundan dolaştırır den.memmmms[_ hun yegâne faydası İtalyan dor.an' N fi Akdenizde hapsetmek, onları ı.)ı ;1 €tmek ve İngiliz ticaret hatların su.h_ a Olduğu gibi, idame etmektir. Fakat bu İŞİ Yapmanın ne dereceye kadar kabil fıldı:ı— ü anlamak için Akdeniz ve Ümid Tnu yolları arasında bir mukayes? Yapmak kâfidir, Ben bu mukayeseyi bir tedvel hâlinde okuyucularıma arzedece- Si ilaşammn eet ÜÜÜ tadil ederek kudretlerini artırdıkları gemilerinden: Cavaor ühim mevkilere giden gemilerin Bü- Ği yeya- Ümidburnundan - gittik- NOK C kadar mesafe katettikleri lerine göre ne yazılmıştır. Mesafeler İngiltereden ölçülmüştür. hi di 10945 48.34 Deniz mili 10304 4525 10146 3850 113712 3838 Singapur 7948 11934 3486 Hong-Kong — SK0T 12.803 3486 Bu cedvel bize müstakbel bir harbde, şayed Akdeniz yolu kapanırsa, İngiliz gemilerinin ne kadar fazla mesafe kate-, deceklerini gösterir. Meselâ Kalkütaya Süveyş yolundan 15 günde gidildiği halde Ümid burnundan 27 günde gidilmekte- dir, Aradaki (12) gün İngiltere ticareti için büyük bir ziyandır. Eğer xidlg Re- len gemilerin sür'ati az olursa bu müddot daha çoğalır. İngiltere buü fenalıklara rağmen Ümldburnu yolunu tercih eder- se ticaret gemisi mikdarını ©6 45 çcfğılt- malıdır. Bu- zaruret karşısında İngiltere il i düşünebilir: ık'l ıî—ı lçdıür:lsnkbeî“bir harbde bitaraflar- dün gemi almak veya kiralamak. 2 — Akdenizden feragat etmemek, Ak- denizde kuvvetli bulunmak ve ticaret yollarının emniyetini kuvvetle temin ci- 6lli 6889 6208 1540 Abadana Bombay Kolombo Kalküta » » » » » mek. Bunlardan birinci hal pek varid görüle- mez. Çünkü hiçbir bitaraf, bu kadar çok gemiyi İngiltere emrine tahsis edemez. Elinde bu kadar fazla gemi de yoktur ki... O hulde? İngiltere menfaatinin ve mevcudiyeti- nin korunmâsı için, her şeye rağmen, Akdenizde bir hükimiyet tesis etmelidir. İtalya menfaati İtalya için bu deniz daha ziyade ehom- miyetlidir. Çünkü ana vatanda iptidai maddeleri olmiyan bu memleket deniz yollarına tamamile mühtac bir haldedir. ©O bu yolların einniyetini temin edemerse ne müstemlekeletinden istifade edebilir ve ne de yaşıyabilir. Bu yolların emniyeti nasştl temin edi- lebilir? Bu sualin iki cebbesi vardır. Ge- rek siyaseten ve gerekse askeri bakımdan tedkike muhtae olan bu mevzu çok ge- niştir. Yalnız tebarüz ettirmek istediğim nokta Akdenizin, İngilizlerden fazla ola- rak, İtalyanlar için mühim oluşudur. Menfaatlerin çarpışması Eğer bu iki devletin menfaatleri çar- pışmamış olsa dünyada Akdeniz mesele- si olmaz. Lâkin gerek Mussolininin Ak- denize sahib çıkması ve gerekse eski İn- iliz nazırı (Eden) in bu denizi talan yollarının mihrakı addetmesi aar a Kingi bir rekabetin mevcud dt- HK nu anlatıyor. Bu rekabeti en ziyade î;xî;iyen nokta mutaarrızların şarka Bu işi hangi silâ” halledecektir? Büyük harb bitir e ve Büyük harbi takib eden seneler 4e hava ve denizaltı silâhinın memleret müdafaasında ideal olduğuna dair Lirçok makaleler çıktı. Ben bu fikre iştirak etmekle beraber, raz daha ileri gideceğim. Şöyle düşünü- yorum: Karada olsun, denizde olsun düşman ne kadar uzaktan karşılanırsa istihsal e- dilecek muvaffakiyet o kadar büyük olur, Karada, düşmanı tuzağa düşürecek bir- çok yerler vardır; binaenaleyh düşmanın |muayyen hatta kadar çekilmesinde mah- zur olmıyabilir. Fakat açık denizlerde mesele büsbütün değişir. Düşmanı kendi limanı ağzında karşılamakla en iyi işi yapmış ölyrüz. t ©O halde en ideal şekil düşmanı nakli- ye gemilerine bindirmemektir. Bu da nasıl olur? Büyük gemi yapmakla düş- manın gözünü daha gulh devrelerinde korkutmakla... İşte İtalyanın büyük gemi yapmasında- ki asıl maksad da budur. O yaptığı sek- sen denizaltı gemisi ile düşman ticaret yolları üzerinde müessir olabileceklir. Fakat kan dökmeden emeline muvaffak olmak ancak büyük gemi yapmakla ka- bildir. Birçok kimseler büyük gemilerin mas- raflarından şikâyet ederler. Gerçi mas- rafların büyüklüğü inkâr edilemez bir hakikattir. Fakat buna rağmmen masraf- lara katlanmak, memleketlerde - sulhun muhafazası bakımından lâzım — görülür. (Hazır ol cenge, ister isen sulhü salâh) sözü unutulmamalıdır. Denizde cenge, sa- dece büyük gemi yapmakla hazır olunur. Çünkü büyük gemiler deniz kuvvetleri- nin temelini teşkil ederler. Denize çık- mak isteyen her memleket programına iki zırhlı koymalı, ondan sonra istediği silâhı yapmalıdır. Aksi halde o bahriye- nin, temelsiz evlerden farkı kalmaz; en ufak bir zelzele veya sarsıntı o muazzam addedilen binayı yıkar. İşte Akdenizin büyük deniz devletleri yukardanberi sıralanan dersleri tama- men hazmetmiş bulunuyorlar, Almanlar, binlerce muarıza rağmen, büyük gemi yapmakta ısrar eden Amiral (Tirpiç) e bugün dua etmektedirler. İngilizler de büyük gemiler hakkındaki an'enevi fi- kirlerinden caymış değillerdir. Gerçi müstakbel bir İngiliz - İtalyan harbinde Akdenizde büyük gemilerin muharcbe yaptığını görmiyeceğiz. Fakat ne de ol- sa gerek İngiltere ve gerekse İtalyanın o muazzam gemileri bu iki rakib arasında sulhu muhafazaya yarıyacaktır. Elverir ki rekabet muyyen bir hududu geçme- gin... Edirnede Turing Klüp bürosu Bölrnede Trakya Turing Klüb şubesi tara- fından yöni bir büro açılarak faaliyele ge- girilmiştir. i idir. Onların fi- 4 mmak istemeleridir. ?(.'ğru—u:îp:ıklan üslerden, propıgnndı. wm:: 've domnmalırdııı belli olmak- ları Bim, Aşağıdaki cedvelde Uzakşarktaki tadır. Şehrin en işlek eaddesinde olan bu büro gelip geçen seyyahlarla mağı kolaylaştıracaktır. K ZE Yazan; Halid Fransada bu sene Akademi şiir mü - /geçenlerde yazdığım bir müsahabemde tim, Bu defa ayni mevzu üzerinde dura - cak değilim. Yalnız Ülkü mecmuasının İson nüshasında okuduğum iki manzu - meden, bilhassa, mısra güzelliği ile «kül», «bütün>» güzelliği anasındaki farkları ve nisbetleri çıkarmağa çalışacağım. Birisi Sıtkı Akozan, diğeri Kâzım Erdin na - minda iki yeni imza taşıyan bu iki man- zumede hem şiir güzelliğini, hem o gü - zelliği bozan kusurları buluyoruz. Sıtkı Akozan'ın «İhtiyar» sernameli çii- ri şu iki güzel kıt'a ile başlıyor: Kim bilir vaktile ne kadar şendin, Belki her derneğin bülbülü sendin... Şimdi neden böyle susup tükendin? Yosmalar sazında ozan iken sen? Niçin şekva olmuş dudağında ses, Boğulmuş göğsünde inliyen nefes? İlham engininde dalgalan da, es, Gönül deryasında tufan iken sen... İnce bir halk edebiyatı motifi ile ö - yülmüş olan bu şiirin üçüncü kıt'ası da nefis! Dördüncü şöyle böyle! Fakat sa - dece bir beyit halinde bırakılmış olan şu bitişine bakınız: Ne yazık ki sen de erken kocadın, Dolaşır dillerde «ihtiyar> adın... Doğru değil mi? Hiç bir şiiriyeti olmı- yan bu beyte ne lüzum var? Son darbeyi wururken falso yapan mızrab gibi burada ahenksizlik birinci kusur, düpedüz ve rengsiz lâkırdı ikinci kusurdur. Bu final bana Tevfik Fikretin kedisinden bahset- tiği meşhur Zerrişte şiirini hatırlattı. Müsaadenizle o şiirin son mısralarını si- ze de hatırlatayım: we Sevdiklerimin ben, Hepsinde bu tırnakları, hepsinde bu hali, Hepsinde bu hırçen kedi simasını gör- düm.. Bir ömr-sü cihanın bütün ezvakını sürdüm.. Görüyoruz ki bu manzumede de fikir, şairin <«sevdiklerinin hepsinde bu hırçın kedi simasını görmesi» ile bitip düğüm - lenmiştir. Öyle iken, yani yukarıdanberi gelen tedainin sonunda fikir neticelendiği halde bununla iktifa etmiyerek, «Bir «ömr-ü cahimin bütün ezvakını gürdüm> demek, Fikret gibi, bir şaire yakışmıya » cak bir zevksizliktir. İşte bunun gibi, Sıtkı Akozan'ın manzumesi de ayni ku - surla illetlidir; Güzel güzel ve dimdik yo- lunda yürüyen bir adamın - birdenbire belkemiği sakatlanmış gibi yürümesi ve bu son adımı ile beraber kaldırım üstüne yıkılması neyse, bir manzumenin de böy- le sonunda ayağını sürçmesi de ona ben- zer bir şeydir. Esasen fikir ve duygu mahsülü bütün eserlerde, aşağı yukarı 'bütün edebi nevilerde sözün bittiği yerde durmasını bilmek başlıca hüner değil midir? Hattâ değil bir hikâyenin sonun- da, bir romanın bir bab bitişinde, bir pi- yesin bir perde kapanışında hep ayni kuvvetli tesiri ararız. Oradan ötesini dü- şünmek okuyanın, gören ve seyredenin hakkıdır. Ülküde okuduğum. öteki şiir, Küzım Erdin imzasını «Teselli, sernamesini ta- şıyor, İşte başlangıçtaki ilk kıt'ası: İpek tüller içinde; gençliğin ilk rüyası, Ve güzel sakşısında filizlenen tomurcuk, Kalbin ürperişleri saadet vediası, Engini tşık dolu ve durgun sanan ço - cuk, «Vedla> kelimesinin kafiye zaruretile pek Arab kamusu kokan tatsızlığına rağ- men ne güzel ve ne içten ahenkli bir kıt'a! Şimdi ikinci kıt'ayı bırakarak bu şiirin de son kıt'asını okuyalım: Senelerce bekleyiş.. ah belirmiyen gölge, Bir mendil gibi artık kumsalda unu - tuluş, Dilde tekrarlanan dün, bu kirpiklerde nem ve, Nihayet bir söğüdün gölgesinde du - Yuluş. Bu kıt'ada da ince bir hissin çok şa - mimi hayallerle ifadesini buluyoruz, Bil- kâfatını kazanan fantazist şair vc—:'ılosile)sşbi artık kumsalda unutuluş! Ve İYAT — | İki şiirin mısralarından doğan hakikat Fahri Ozansoy hassa ikinci mısraın hüznü,, bir mendil son gan, ha bir teselli ile sona erdi « muhtelif şiir telâkkilerinden bahsetmiş-|ren yumuşaklığı: bir söğüdün gölgesinde duruluş! İşte bu şiirin bitişi, fiktin bir mantıkla sona erişidir. Fazla bir mısra değil, bir tek kelime bile şüphesiz ki bu zevki bozardı. Fakat kıt'anın zayıf yer « lerini de işaret etmek lâzım.. Önce ilk mısraın ortasındaki «ah» kelimesi.. Sonra baştan sonuna kadar üçüncü mısraın sa- katlığı, ahenksizliği... Bilhassa «d> harfe lerinin kulakta uyandırdığı şamata: Dil- de tekrarlanan dün!.. Buna mukabil, bu üçüncü mısraim s0- nunda birinci mısradaki «gölge» ye ka » fiye teşkil eden «ve> kelimesi dördüncü mısraa iyi bir geçişle boğlanmış. Yalnız burada da, «kirpikler e» kelimesinin dört hecesinden sonra «<nem> le «vc» kes limelerinin tek hecesi ahenk tüulmuüyor. Unutmadan şunu da söyliyeyim: —Şair, öyle sanırım, Fransız ştirlerini de olduk- ça tanıyor, Nasıl ki bu «ve>» kafiyesi Jan Moreas'ın meşhur bir şiirindeki harfi tarifinin muvaffakiyetli kafi: hatırlatabilir: Parmi les marronniers, parmi lez, Lilas blans, les lilas violets. Hâsılı bu müsahabeme netice verir « ken, şiir dilinin ahenksizliğe hiç taham- mülü olmadığı kadar, diğer edebi nevi- lerdeki gibi kül halinde güzellik mefhu- mundan da uzaklaşamıyacağını tekrarla- Tım. Bilhassa bir şiire başlayış kadar bi- tiriş te çok mühim bir noktadır. Bunu ih« mal etmek en güzel eserleri bile kıy « metten düşürebilir. İyi şair, sözün biltiği yerde sazı elin- den bırakmasını bilendir. Halid Kütübhane hademesi olan kadın üniversitede meccanen okuyacak tam «less esİni İşsiz kalan bir Boyacının karısı- olan ve üç senedir Malden umumi! kütübhane- sinin hademeliğini yapan bu İngiliz ka- dını rühiyat imtihanlarına girerek, yaz- dığı: «İzdivaç ve aile tezi> ile müsabaka- yı kazanmış ve istediği üniversitede mec- gcanen okumak bakkını kazanmıştır, Termede şiddetli yağmurlar 'Terme (Hususi) — İki gün evvel ka- zamızda şiddetli yağmurlar yağmış, ge- len seller kasabayı ikiye ayınan Terme gayı üzerindeki köprüyü yıkmıştır. Yeni yapılmakta olan betonarme köprünün tezgâhlarımı sular basmış ve yıkmıştır. Dere üzerinden şimdilik ka- yıklarla geçilmektedir.