ZORAKİ TEMİZLİK ve misafirler gelmişti. Evin| girdi. Terlemişti. Elile terini sildi. 'Torba bayanı misafirlerine çay ves kâğıdını açtı. Bir avuç şeker aldı. Şeker- recekti. Evde şeker yoktu. Hizmetçiyi şe- | HEe koydu. ker alması için bakkala gönderdi. — Bakkal bir kila şeker ver! Bakkal, tenekeden şişeye — zeytinyağı Sinema ve tiyatro arasındaki dava nasıl halledildi ? Yazan: İsmet Hulüsi Hurafe kadar, din kadar, insanlık ka- dar eski bir maziye sahib olan tiyatro birçok tekâmül safbaları geçirdikten sonra nihayet bugünkü hale gelebilmiş- Bir ev tellâlı uzaktan gösterdiği evi satmış Müşteri 200 lira kapora verdikten sonra tellâlın ortadan kaybolduğunu görünce dolandırıldığını anladı Mühim bir dolandırıcılık hüdisesi * Evin bayanı, salondaki masanın üzeri- ne kar gibi bir peçete örttü. Çay fincan- izli yti larını kendi elile dizdi. Hizmetçi tepsi boşaltıyordu, işine devam etti. Zeytinya- | ğ z Ş a ğın boşalması bitti. Elini kirli bir beze| İle göründü. Tepsida çay vardı, süt vardı, ildi. Daha evvel gelen bir müştetiye paı-' bir tabak bisküvi vardı-ve şeker dolu şe- Kürükçüye tanıtan da, dükkânda çalı - tırma kesti. — Haydi bakkal bekliyorum, bir kilo şeker istemiştim. — Veriyorum, Bakkal sağ elinin şehadet parmağile baş parmağını ağrına götürdü. Tükrük- ledi, tükrüklü parmaklarını torba kâğıd dizisine uzattı. Bir torba kâğıd kopardı. Yağlı, pastırmalı, tükrüklü ellerini şeker sandığına daldırdı. Şekerleri avuçladı. Torba kâğıda döldurdu, tarttı: —Aİ Avuçladığı şekerlerden bir kaçımı yere düşürmüştü. Onları yerden topladı, Tek- rar sandığa attı. * Hizmetçi koşa koşa eve geldi, mutfağa L Bunları biliyor mu idiniz? — | kerlik vardı. Evin bayanı bütün bunları masaya koydu. Misafirlerine: — Buyurun! Dedi, Misafirler masaya geldiler, Misatirlerden birine sordu: — Kaç şeker? — Üç şeker! Evin bayanının elleri bembeyaz ve ter- | ini şekerliğe uzatsa, oradan er alsa, fincana koysa, en titiz in- san bile iğrenmeyi aklından geçiremezdi. Fakat buna rağmen evin bayanı ellerini | şekerliğe uzatmadı. Bir tabak içinde du- ran şeker maşasını aldı, şekerleri maşa ile birer birer tutup misafirin çay finca- nına koydu. İsmet Hulüsi U. Fakat gene tiyatro için tam manasile mütekâmil denilemezdi. Sahnede her şe- i imkânsızdı. Sahnede bir gemi Bir yangın çıkamazdı. Atlar kouşamazlardı. Ve nihayet bülün bunlar yapılsa bile sun'iliği belli olurdu. Sinema icad edildi. Tiyatro sahnesine giremiyenler sinema perdesine girebili- yordu. Sinema perdesinde hayatta olabi- lecek hemen her şeyi göstermek müm- kündü. Fakat gene bir eksiklik vardı. Perdede ışıklı gölgeler konuşamıyorlardı. Bu pandomima tiyatrosunun eşhasını ko- nuşturmak lâzımdı. Bunun için senelerce uğraştılar ve nihayet muvaffak oldular. Sinemaya ses ve söz konuldu. Sesli sinema başlı başıma bir yenilikti. Ve bu yenilik doğrudan doğruya tiyatro- ya rakib bir cebhe almıştı. Tiyatro ese- Ti tiyatzo sahnesinin dar çerçeveşinden filmin geniş ihatalı bünyesine girebile- cekti. Ve her tiyatro eseri, tiyatronun sun'iliği belli dekorundan, aksesuarından sıyrılmış bir halde tabif bir dekoör, tabii bir aksesuarla gösterilecekli. etrafında müddeiumumilikçe — yapıl - makla olan tahkikat neticeye varmış- tır, | Davacı Mehmed Eminin iddiasına göre, hâdisenin mahiyeti şudur; Celâ- leddin isminde bir komisyoncu kendi - sine müracaat etmiş ve: — Sana, ucuz fiatla bir ev satın a - lalım, demiştir. Mehmed Emin de bu teklifi mem - nuniyetle kabul etmiş, birfikte Tarla - başında bir kahveye gitmişlerdir. Ora- da Panayot ve Klanti isimlerinde iki tellâl ile buluşmuşlar, — hep birlikte kahveden çıkmışlardır. Panayot Meh - med Emine dışardan bir ev göstermiş, Celâleddin de, Mehmed Emine: — Bu evi sana 500 Jiraya satın ala - bilirim, demiştir. Bir iki güne kadar iş olup biter. Yalmız, ev sahibine kapora olarak vermek üzere, 200 lira kapora lâzmm. Daha içini görmemekle — beraber, koskoca eve 500 lira mukabilinde ma- şan çıraklardan, Zühtü isminde biri - dir. Hacı Bekir, dükkânın bütün müs- tahdemleri beyaz gömlek giydiklerin - den, palronun yeğenini bir gün Züh - tüye benzeterek, ona yeni — muska ar vermiştir. Hâdise de, bu suretle ortaya T;hkı'.ka( neticesinde suçu sabit gö rülen 75 yaşındaki büyücü Asliye ceza mMüahkemesine verilmiştir. Gülhane parkında soyulan Marikanın mücevherleri bulunc'u Bundan bir müddet evvel Marika isminde ihtiyar bir kadın Gülhane par- kında genç âşıkının delâlelile soyul - müş, elinden çantası ve mücevheralı alınmıştı. » Ö zamandanberi yapılan araştır - malara rağmen bu mücevherat elde e- dilemediğinden suç tekemmül edeme- miş ve suçlular hakkında cezaf hü - |kümler tatbik edilmemişti. Zabıta uzun zamandanberi yaplığı $ Hindistanın müdafza masrafı ı İlk gemi kazası * lik olmak sevinci ie, Emin derhal 200 / azaştırmada, Gülhane parkında bir a - ğ Tüğütüre, “Tiler Buharla işliyen Bu düşünce ile hareket edenler, tiyat-|lira çıkarıp Celâleddine vermiştir. Er-|ğacın “th kadına aid yüzük ve bi - a igeinilerin Uğcadığı ro eserlerini filme çektiler, Fakat bu film |tesi günü, tekrar buluşmak üzere, ay -|lezik vesair mücevheratı — bulmuştur. distanı — müdafaa SK K 190 ĞN gz ler hiç de muvaffak sayılmadı. Çünkü en| rılmışlardır. Bunlara İbrahim ve Mustafa adında i- ! yolunda — epeyce Srüşlür T DANe güzel tiyatro eseri filme çekildiği zaman| Fakat, Celâleddin bir daha orlada |ki şahsın kadını soyanlardan — alarak masraflara girmek tedir. Bu hususta 1938-30 - büdeesine 33,885,000 — İngiliz Hirası tahsisat kon- muştur. — Hindis- tanda vazife gören bir askerin masra- fı, İngilteredeki as- kerinkinden — üç dört misli fazladır. Hindistanda 57 bin İngiliz askeri bulunur. Evlenme bahsihde Birkaç düşünce Akhisarda oturan Bay «Sr tahsil görmemiş olmasına Trağmen yüksek dan 50 yolcusile kalkan Regent ge- misi, yolda fırtına- ya tutulmuş, rüz- gör borusunu üçür muş ve ahşab tek- ne de ateş almıştır. İradesini kaybetmi- yen gemi kaptanı, yolcuları geminin bi- ricik sandalına bindirerek uzaklaştırmış | ve tekneyi de sahile yaklaştırarak oturt- müştur. Yolcuların hepsi kurtulmuş, fakat ge mi harab olmuştur. hiçbir mana ifade etmiyordu. Sebeb şuy- du: Güzel tiyatro eseri, sahnede temsilinde biçbir güçlük olmıyan eserdi. Bu eseri filme alınca sahne hariçine çıkılıyor, sah- nede güzel olan, sahne haricine çıkarılın- ca güzelliğini kaybediyordu. Sahnede muvaffak olan birçok kıymetli tiyatroların filme çekilmesi münekkidle- ri isyan ettirdi. Sinemacılara karşı aloş püskürdüler.. sinemacılar da artık bu iş- den vazgeçtiler. Onların vazgeçmelerine sebeb, münekkidlerin gayızlarından zi- yade yaptıklarını kendilerinin de, halkın da beğenmemiş olmalarıydı. * Gerek sessiz ve gerek sesli sinemada, edebi eserlerin, ramanların filme çekil- nu bir genç kızla mes'ud olabilir mi - yim? 4 — Genç kızın 15 ile 17 arasındaki mi, yoksa 18-25 arasında olanı mı be- nim için daha uygundur? moleri de iyi neticeler vermedi. Güzel ro- man fena film oluyordu. Buna birçak mi- sal bulunabilir. Fakat ben son yapılan filmlerden bir misal söyliyeyim. Erih Maria Remark'ın «Garb cebhesinde sü- künet berdevamdır isimli eseri bütün dünyada beğenilmişti. Eser haddizatmda canlı, ve çok hareketli idi. Filme çekti- görünmemiş, Emin de dolandırıldığım anlıyarak, zabıtaya müracaat etmiş - tir. Müddeiumumilikte yapılan tahki - kat sırasında, suçlu Celâleddin: — Vâkia, o gün Mehmed Emine bir ev gösterdik. Fakat, 200 Hrasını falan almadım, demiştir. Tahkikat neticesinde toplanan de - |Zilîer suçu sabil gösterecek şekilde gö- rülmüştür. Hakkımda iddianame tan - zim edilen suçlu tecziyesi talebile As- liye ceza mahkemesine verilmiştir. 75 yaşında bir üfürükcü yakalandı 75 yaşında bir üfürükcülük suçlu- su yakalanarak, Vmüddeiıımıunmğe ve- rilmiştir, İddiaya göre, suçlu Hacı Bekir Ak- sarayda Yusufun tatlıcı dükkânına git- miş ve Yusufun ortağı bulunan Nebiye ismindeki kadın, ortağı ile #ralarında daimi bir geçimsizlik olduğundan, Ha- cı Bekire bir muska yapmasını söyle - miştir. Bekir, 250 kuruş ücret muka - sakladıkları anlaşılarak, — her ikisi de yakalanmış ve adliyeye sevkedilmiş - Terdir. İbrahim ve Mustafanın dün üçüncü sulh cezada duruşmaları yapılmış ve suçları sabit görülerek tevkif edilmiş- lerdir. Dükkân komşusunu yaralıyan elbiseci mahküm oldu Bitpazarında elbisecilik Yapan Si - lih, dün bir müşteriye pantalon sat - makta olan elbiseci Kemali — bıçakla baldırından yaralamıştır. Dün üçüncü sulh cezada duruşması yapılan Salih i- le Kemalin aralarında rekabet yüzün- den eski bir münaferet mevcud oldu- ğu ve Salihin dört ay evvel — Kemali döverek bu sebebden mahküm olduğu anlaşılmıştır. Bugün de Salihin suçu sabit görü - lerek bir âay beş gün hapsine karar ve- rilmiş ve tevkif edilmiştir. Müteferrik : b muntazam mütalea ile bilgisini arttır- * ler. Film'enezin yaptığı sükseyi 'yapame İbilinde bu Talabi: kallll etmlstir. Der > H makta olan münevver bir gençür. — Okuyutumun tereddüdlerini haklı | |dı. Bunun sebebini senaryoya, rejisöre |hal bir muska yapmış, sonra da birçok Bugün otokarla 35 seyyah gelecek İ Bunu bana yolladığı mektubdan, der- — börmeli: atfedenler oldu. Fakat haksızdılar. Eser | okunmuş yumurta vermiş ve: _P"ıM'"_"* turist kumpanyasına | dini anlatırken takib ettiği muhake - Ayda 46 lira.. hareketli ölmasile birlikte hisli idi. Bu- aid modern bir otokarla, bugün, şehri- me silsilesine bakarak anlıyorum. Ya- zısına şu başlangıç ile başlıyor: — &28 yaşındayım. Elime ayda safi olarak 46 lira geçiyor. Bu maaştan gayri hiç bir varidatım, malım, mül. küm, ve mekânım, ev eşyam ve birik- ü am yoktur. mı:):;ıyı. musiki dinlemeyi, bazan toplu yaşamayı, bazan da tabiatle baş- başa kalmayı severim.> Bu satırlar bizi okuyucumun hüvi « yetini bir dereceye kadar anlamak içim kâfidir. Şimdi de istediklerini anlatalım, di- yor ki: $ — Yakın zamana kadar evlenmeyi istemiyordum. fakat son günlerde ne olursa olsun evlenmenin büyük — bir ihtiyaç olduğunu anladım, durmadlan kendime bir eş arıyorum. Fakat bu, biraz güç: Başkasının gözile ve zev - kile seçemem, sevebileceğim genç kızt bizzat bulabilmekliğim, konuşarak, ât- laşarak seçebilmekliğim ise imkân ha- ricinde © halde sizden soruyorum: 1 — Böyle çırıl çıplak bir vaziyette yalnız maaşıma güvenerek evlenmek- liğim doğru mu? 2 — Müstakbel eşimi sadece bir kaç defa karşıdan görmekle hakkında bir hüküm verebilir miyim? 39 — Ben orta mekteb mezunuyum, muntazam mmetoğ dahilinde bilgimi? arttıramıyorsam da gazete ve mecmua- ları takib ediyorum. İlk mekteb mezü- Yeni kurulmuş bir aile için pek az görülür, hattğ Akhisar gibi geçim sevi- yesi nisbeten ucuz bir memlekette ol- sa dahi.. Alelhusus bu paranın bir kıs- mu ev kirası ile döşemeden, givinme - den, yol ücretine varıncıya kadar ya -« pılacak zaruri masrafların itfasına gi- decektir. Geriye ne kalır ve kalanla nasıl geçinilir? Tayin etmek güç değil- dir, Bu noktada okuyucuma biraz daha sabretmesini, biraz daha hazırlanma - sını tavsiye etmeli. Bu bakımdan sual lerinin geriye kalanlarına cevab ver - mek lüzumsuz olacak, fakat gene söy- liyeyim: Bir erkek olsaydım, müstakbel eşi- mi seçmek için yalnız bir kaç defa kar- şıdan görmeyi kâfi saymazdım. Sima- dan ruha intikal ederek karakteri ta- yin edebilenlerin olduğu söylenir. Fa- kat benco isabet ihtimall yüzde $0 yi geçmez. Bu takdirde bu, bir kumar - dir. Kumarı ise sevmem, hiç oyna - Madım. İrfan seviyesine gelince, ilk mektebi bitirmiş bir kız irfan sahasında büs - bütün yaya kalmış sayılmaz, bilhassa gazete ve mecmua okutmak — suretile kafasının genişletilmesi mümkündür. En nihayet yaş meselesi kaleyor: Bunda da kat'i bir hudud çizilmiş de - Bildir, fakat yaş farkının 5 ile 10 ara - sında olması müreccahtır. TEYZE nu filmde, yazıda olduğu gibi anlatmak imkânsızdı. *Yarahı arkadaşlarına çizme — götüren askerlerin arkadaşlarının ayaklarının ke- silmiş olduğunu öğrendikleri zaman çiz- meyi geri almaları» sahnesi eserde ne kadar ince ise filmde o kadar kaba ve o kadar hissiz görünüyordu. Velhasıl sinema ne romandı. ne liyat- roydu, doğrudan doğruya sinemaydı. Ti- yatro, roman, öna maddei iptidaiye ola- mıyorlardı. Fakat bir mevzu, bir hikâye her ne ise filme çekilecek bir esas Tâzım- dı. Bu esas senarya oldu. Senaryo rornan değildir, tiyatro değildir. Büsbütün ayrı — Bunları, dükkânın köşelerine sak- la, demiştir. Birkaç gün sonra bir ikinci muska daha getiren üfürükçü, bu sefer de şu tavsiyede bulunmuştur: Bu muskanin yarısı bir ağaç kü - tüğü altanda, diğer yarısı da denizde yakılacak. Bu ziyaretler devam etmeğe başla - mıştır. Arada vasıta olan, Nebiyeyi ü- mize, Fransız ve Belçikalı 35 şeyyah ge- lecektir. Paristen gelen bu seyyahlar, İ- yan transit yelu tarikile, seyahatlerini Tahrana kadar temdid edeceklerdir. Yarından itibaren, devlet dairelerinde yeni mesal saatleri usulünün — tatbıkine başlanacaktır. Yeni mesai saâtleri sabah- leyin saat dokuzda başlıyacak, öğleyin on ikiden on üçe kadar bir saat yemek tatili ——— — bir şeydir, Ve onun muharriri roman | yapılacak, on üçten on altıya kadar tek- müuharririnden; tiyatro muharririnden | rar çalışılacak ve on altıda devair tatil daha başka türlü gören, daha başka tür- | edilecektir. Bu usul eylülün on beşine Ki düşünen, daha başka türlü yazan Dir|kadar tatbik olunacak, eylülün on beşit- muharrirdir. İsmet Hulüsi Bacaksızın maskaralıkları : den sonra, geçen seneki kış mesai saatle- Trinin tatbikine başlanacaktır. Aşırılan dondurma