Ceblerden birinde bir saat zenbereği- ne benziyen bir makine parçası — buldu. Bir kaç saniye tedkik etti, kısa boylu adamın: — Esaslı şey cebindedir ya, cümlesi ile kasdettiği şey şübhe yok ki bu ola- caktı. Drummond zenbereği masanın üze- rine koyarak araştırmalarına devam etti, Bulduğu iki mektubla bir defter ve biraz da ulak paraya inhisar ediyor- du; arkadaşına: yi açmıya tüzum görmiyeceğimizi dik- kati önüne koydum, verliğine müracaat ettim. Aslen İsviç« reli olmasına rağmen bize yardım ede- ecektir. Dün akşam otelin harında ken- disile yaptığımız mülâkalı unutmıya muvalakat etti. — Merd bir adammış. — Buna mukabil şişman adam çe- neyi açar da bizi teşhis ettirerek dere- cede malümat verecek olursa konsolo- sun bize yardım edemiyeceği aşikâr- ihayet vatanse- | — Siz bir şey buldunuz mu? diyelcir. Fakat tevkif edilecek olursak ma- Türkeeye çevirem: Hasmun Uzaklığil konserve kutuları tor hakkında Drummond ile Standişe klüpte ilk malümatı vermiş olan genç, ;ıiıy!üynniu, Sesi güzel değildi. Fakat |emekdar hizmieteisinin biraz ağır olan kulağı alışkındı. Dinlemeden kahvaltı- ya bazırlıyor. | Evin efendisi nihayet eponj bir si- leceğe sarılı alduğu halde döndü: — Bu sabah seşim açık değil mi? — Evet efendim, kaç kadeh brandi iâzım? — Kendinize ne kadar lâzımsa bana Hem hanyo yapıyar, hem do şarkı| Dün işimi bitirmiş çantamı kolluğu- Kara Ali: “Bugünkü güreşi kazanırsam Gek Şeriye meydan okuyacağım!,, diyor Bugün Taksimde Tekirdağlı Babaeskili İbrahimle, Kara Ali Corc Modrinile, Mülâyim Manisalı Halil ile karşılaşıyor. Dinarlı gelirse istediği ile güreşebilecek * mun altına almış, matbaadan çıkmağa hazırlanıyordum. — Merdivenlerde eski Türkiye başpehliyanı Kara Ali ile kar- şılaştırı. Bent kallarımdan tutan Kara Ali: — Bırakmam, söyliyeceklerim — var!. dedi. Gerl döndük ve oturduk. Kara Ali: * — Geçen gün, dedi. Bir gazetede oku- dum. «Bizim başşehlivanlar Cek Şeri de- sordu. — Hayır. — O halde yola koyulabiliriz. Kutu- ları unutmayınız. Cesede, baygan adama ve sandalyede bağlı olana sonuncu bir göz daha attık- tan sonra tek kelime söylemeden oda- * dan çıktı, kapıyı da arkasından çekti. İki İngiliz, birkaç dakika sanra serin gece rüzgürma zevkle teneffüs ediyor- lar ve uzaktan gelen şelâle sesini bir musiki gibi dinliyorlardı. Fundalıkta iskarpinlerini değiştirir- | Terken Kranmer: — Ümid ederim ki bu kâbustan ya- kında sıyrılacağım, diye söylendi, ar- kadaşı hafif bir gülümsemeyi mütes- kib: — Azizim bu ilk işinizden pek mü- kemmel olarak çıkmış bulunuyorsunuz, i. Şimdi mukadderatımız İngiliz konsolosunun elindedir. — Ne münasebet? — Demek istiyorum ki birkaç saat sonra köşkünün sağır hizmetcisi uyan- dığı zaman beklemediği bir manzara karşısında kalacak ve saat ona dağru bütün memleket hâdiseyi duyacaktır. Lenold ile dün geceki muhave- remizden sonra da onun ilk vazifesi bildiklerini zabıtaya söylemek olacak- fır. . ğ — Ben bunu düşünmemiştim. E, şim- di ne yapacağız? — Konsolosu müstesna bir vaziyet önünde bulunduğuna ikna etmiye çalı- şacağız. Eğer polise haber verirse haf- talarca burada kalmıya mecbur olu- ruz. Halbuki beklemek işimize gelmez. Mümkün olduğu kadar sür'atle İngilte- reye dönmeliyiz. — Evet, fakat konsolastan başka şiş- man adam da var, O da gevezelik ede- bilir. — Doğru, yalnız bir intikama hedef olmak korkusu jile dilini tutması da mümkündür. Kendisi için meçhul a- damlarız. İşin esaslı noktası budur. Otellerine döndüler. Drummond: — Benim odama geliniz, bu zenbere- ği yakından muayene edelim, dedi. Sırt çantasından muhtelif eşyayı ç- kardı ve dikiş yüksüğü büyüklüğünde- ki mik'abların.ne işe yaradıklarını der- ha) anladı. Zenbereğin kutru o büyük- lükte idi ki, kutunun içine tıpatıp 'giri- “ yor ve mik'ablara intıbak ediyordu. Drummond: - — Anlaşıldı, dedi. Fakat sonra ne - layor? — Şu oluyor ki benim ayakta dura- cak halim kalmadı, yatağıma gidiyo- rum, merhaba! — Merhaba! Ve Kranmer'in gözlerinde kalan son manzara, Drummond'un zenberek üze- rine eğilmiş olan hayali oldu. Yorgun- luktan bitkindi ve başmı yaslığa kor komaz uyumrıya başladı. e Bir elin omuzuna dokunduğunu duy- duğu zaman Kranmer kendisini tama- men dinlenmiş hissediyordu. Ortahk aydınlanmıştı, gözlerini açtı. Drum- mond yatağın başucunda duruyordu. gidip gördüm, diye haber verdi. Allaha şükür sporcu bir adammış. Bu kadar az medeni bir sa- atte kendisini yatağından kaldırmış almaklığıma rağmen kızmadı. Hikâye- yi A dan Z ye kadar anlattım ve alba- şın katfli hakkında elimizde en küçük “bir. malümat olaavdı. kendisiğe menolam kineyi Londraya yollıyacak, icabında bizzat giderek vak'ayı Jinger Lavsay'a anlatacaktır. Demek ki bu noktadan her Şey yolundadır. Kranmer yatağından atlıyarak traş olmuya kayuldu, bir taraftan da yan bir Bözle arkadaşmın çenesine bakarak: — Galiba usturayı size ödünç vere- ceğim, diyordu, — Hayır dostum, çok zaman var ki sakal bırakırsam ne hale geleceğimi merak ediyordum. - İngilterede - işime yaraması ihtimali çoklur. Ve birden gülmiye başladı: — Epeyce uzun olan meslek haya- |tzmda polis beni iki vak'ada korkuttu, her ikisinde de masumdum. Hatırıma Bgelince haşuma gidiyaor. —— ALGİ İŞ BAŞINDA.. Algi Longvort, hâdisenin ilk günü Londranın şübheli zengini Ceyms Bur- Günün Bulmacası 1 — Yazı şilen - Uzunluk. 2 — Güsterme - Ekin biçen bıçak, $ — Korkup zaklanmak. £ — BSeven - Ceriha, * 5 — Yalan - Dem. € — Baçı kizillaştıran madde - Bir notia. T — Bütün - Bayındırlık. 8 — Kırmızıya benzeyen bir renk. $ — Bir kadın ismi - Kırmızıya benzeyen bir renk. M — Fenalığın — siddi - Valide, YUKARIDAN AŞAĞI: 1 — Dil - İkinel derecede. 2 — Birbirinden aşrı - Bakırları beyazla- tan maden. 3 — Zannederim - Bir nota. & — Ağır başlılık - En iri karz hayvyamı, 5. — Taraf - Sonunz bir «T ilâve editince dalr. 6 — Bir nevi kömür - San'at. T — Küçük. 8 — Ekinlerin başları - Ayı yuvası. 9 — Yayşla atılan - Oruç ayı. 10 — Kuran - Çok iyi. r nilen Amerikalı pehlivanla güreş yapmak da o kadar. Fakat brandi yerine biraz | tan çekiniyorlar'» diye yazıyordu. E, a2 şampanmya olsa daha iyi gitmez mi İçok biz de başpehlivanlardan — sayılırız. — Ben de bu fikirdeyim efendim, işe | Onun için bu benim çok gücüme - gitti #f buluyorum. pıyoru2? — Masanızın üstündek| defterde is-| terahlar gibi. oldurmm ama, tv:ı ııııanlı imi mechul birisi ile Ritzde öğle yeme- | rahatlıyamamıştım. Çünkü Hüseyin bazı başlamadan evvel brandiyi biraz ha- doğrusu.. ama ne yapayım ki Bandırma- | da idim. Cevab veremedim. Ertesi günü | — O halde şampanya! Bugün ne ya-|de Tekirdağlı Hüseyinin sizin gazetede, buna karşı bir cevabını okudum. Biraz| İği yöyeceğiniz yazıl. — Mümkün değil, hem de hatırlamı- yarum, Bu mechul isimli adam kim? — Bilmiyorum. Not benim bulun- madığım bir sırada Bot dore, «Altın çizme» kabaresinde geçirdiğiniz bir ge- cenin ferdasında yazılmış. — Dün gece de oradaydım. Fakat w- mütmadan sorayım: Sönt zamanlarda benim yüzümde beni halka sevimli gösterecek bir değişiklik oldu mu? — Görmedim efendim. (Arkası var) | Son Postanın hikâyesi Kayıkçının intikamı ( Baştarafı 11 inci sayfada ) — Yayrum, dedi, önceden neye küfret- ufaktefek şartlar koşuyordu. Herkesin düşüncesi bir olrmaz, Onun için koştuğu bu şartlardam dolayı Hüseyini kabahatlı bulmam. Her ne ise... Tekirdağlı, kendi- ni temize çıkarmıştı ama bu «korkak» lâ- finin iğneleri benim etimde hâlâ saplı duruyor. Vapurdan çıkınca doğru bura- ya geldim. Şimdi söyliyeceklerimi iyi dinleyin: Benima yarın (bagün) Corc Modrim ile Pgüreşim var, Bir ay evvel bu adamla be- rabere kalmıştım, şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. — Pehlivanlık bu, belli o maz. sAma, yarın bu adamı — yenersem, Cek Şeri ile güreşmeğe hak kazanacağım demektir. Benim, Cek Şeri ile göreşmek için ile- kanaatimce şari koşmak bir peh riye sürecek hiçbir şartımı yoktur. Benlm | Cİdi na Bugün güreşecek üç pehlivammaz: Kara Ali, Tekirdağlı ve Mülâyim 200, 400 ve 4>ç200 metrelik bayrak ya rışları idi. Avusturyalı Göringin iyi bir farm içim. de bulunduğunu isbat eden dünkü mü sabakaları güzel derecelerle bitti. 200 metrede Fikretle yaptığı mücadele koşunun başından sonuna kadar devam etti. 400 metrenin iki yüz metresinde Bere* arkada bırakan Göring rahat bir koşu ile iyi bir derece yaptı. £Xx200 bayrak yarışmda Galatasaray takımı Fikretin başta yaptığı güzel biş koşu ile müsabakayı sıkı bir yariştar sonra kazandı. 1500 metre Recebin, 10.000 metre Ar- taniın hemen hemen yalmz yarış yapma- ları derecelerinin düşük olmasına sebel u. Alman derccefer şühlardir. 100 küçükler: Fethi, Galatasaray 122 yakışmaz. İstedikleri kadar para versin: ler, benim parada da gözüm yok. Eğer para canlısı alsaydım, Anadolunun her medin?. Küfürlerine daha evvel başlıya- caktın!. Önceden küfretseydin neyse. halbuki şimdi küfretmenin ne Taydası » var?. Yolcu ötkeli ötkeli bağırıyordu: — Seni bulacağım, seni mutlaka bula- cağım katil herif!. Bütün polisi ayaklan- diracağım ve seni bulacağım.. Nehirden: — İyi. iyi... Haydi bakalım!, Görürüz. şimdilik elveda!, Sözleri işitildi. Yüksek sesle söylenen bu «Elveda» ke- Himesi uzun müddet havada akisler yap- ta. Yolcu bir müddet durduktan sonra, gt nirli bir kareketle kasketini Başma geçir- di ve bahçelerin koyu yeşillikleri arasın- da kaybaolan şehre doğru sür'atli adım- larla yürümeğe başladı.. Nehirde her şey sessizdi.. şehirde, uzak bir yerde acı acı bir köpek uluyordu.. u- zün karanlık gölgeler toprağın Üzerinde yatıyor, ayın parlak işığı, kavakların sivri duruklarmı gümüş! bir rende bo- yuyordu. Hafif bir rüzgâr esti. Nehir kırışıklık- larla örtüldü. Ağaçların yumuşak hışır- tısı geniş bir dalya halinde rütübetli ve taze havada yayıldı. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Ayrılmak kararı Yazan: Muazzez Tahsin Berkand Nevşehir helediyesi çalışıyor Nevşehir (Hüsust)” — Şehrimiz Be- lediyesinde hummalı bir faaliyet baş- Tamış bulunmaktadır. Şehir işlerinin başında gelen mezbahanm temeli atıl- muştır. Nevşehirin tam artasında da bir Hhalkevi binası yapılmağa başlanmıştır. Bü iki bina da yaz sonunda bitirilmiş alacaktır. Bu arada şehrin gayri murlazam yellarının demir borulara — alınmasını B tarafından yağan güroş tekliflerini ka- bül oderdim. Bazıları <AN İkf sene evvel güreşi bırakmıştı. Parasız kaldı da onun için tekrar güreş yapıyor!» diyorlar. Bu onların kulaklarına da küpe olsun.. Sonra, minder ufakmış, mufakmış, © da bana vız gelir. İsterlerse toprak üze- rinde bile güreşirim. Bunu böylece yazın, benim hiçbir peh- livandan korkmadığımı horkes - bilsin. Bundan sonra da hiç boş durmayacağım. Kış gelince de Avrupaya gideceğim.» Kara Alinin de Cek Şeriden kaçmadı- ği bu suretle meydana çıkıyor. Hayreddin Başkut Bugünkü güreşler Bugün Tuksim stadyomunda yapıla- cak güreşlerin hepal ayrı ayrı ehemmi- yeti haizdir. Kara Ali ile Corc Modrin bundan evvel yaptıkları 45 dakikalık gü- reşte berabere kalmışlardı. Bugünkü gü- Teş O güreşin revanşıdır ve yenişinciye kadar devam edecektir. Tekirdağlı Hüseyin ile Babaeskili İb- rahim geçen hafta Eyübde yaptıkları yağ- h güzeşte berabere kalmışlardı. Bunu bir izzeti nefis meselesi yapan Tekirdağlı Hüseyin, bu sefer İbrahimin pek çabuk işini bitireceğini söylüyor. Acaba yapa-| bilecek mi? Mülâyim ile Manisah Halik İzmirde yaptıkları güreşte berabere kalmışlardı. Bu güreşi görenler Halilin daha muvaf- fakiyetli güreştiğini söylüyorlar. Baka- İkm bu sefer ne yapacaklar? Bundan baş- ka Molla Mehined ile Adapazarlı Arifin ve Pehlivanköylü Mustafa ile Edirneli İsmailtn güreşleri de alâka ile seyredilir /çarpışmalardan olduğu müuhakkaktır. Ayrıca Bu güreşlere Dinarlı Mehmed de davet edilmiştir. Geldiği takdirde ken- disine hangi pehlivanla isterse — onurdla güreşmek hakkı verilecektir. devamı otti ve dün sona erdi. Zifakis Kurtuluş. 100 üçüncü kategori: Cihad, Haydar paşa 114. Merih Fenerbahçe, 100 büyükler: Göring Güneş 11. Fikret Galatasaray. 200 mania: Neriman Haydarpaşa 274 Manakis Kurtuluş. 400 mania: Cemal Galatasaray 62. İste- pan Galatasaray, 200 küçükler: Merih Fenerbahçe 258 Fikret Kasımpaşa, 200 büyükler: Göring 228. Fikret Ga latasaray. 1500 — Receb (Güneş) 4.20. Serkis (Ka- sımpaşa). 10000 — Artan (Beşiktaş) 3544 Hüse Haydarpaşa ikinci, Güneş takımı üçün. cü. Müsabakalar neticesinde 4 puanla Güneş birinci, 51 puanla Galatasaray i- kinci, 23 puanla Haydarpaşa üçüncü ah muştur, Ömer Besim Yal ş İstanbul! yüzme şampiyonası seçmeleri dün Moda havuzunda yapıldı. Birinciliir müsabakaları da 21, 22 ağustosta «Şeref» stadında ,İM< Alman dereceler şunlardır: 200 _—t — Mahmud (Galatasaray) ray) 245. Fuad (Beykoz). 100 >< 200 x< 100 Türk bayrak — Bey- koz takımı 554. Galatasaray takımı 65 Küçükler müsabakası neticeleri şun- lardır: M 200 serbest: İbrakim (Beykoz) birindi seri. | 200 serbest: Mustafa (Galatasaray) İ kinci seri. 4 200 kurbağalama: İstavri (Galatasaray) birinci seri. Musa (Beykoz) ikinci seri. — 4x100 — Mehmed, Mustafa, Kemal küçük Kemal (Galatasaray takımı).