SON POSTA GÜNÜn ve YARINın tarihi: TI | ALTINDAKI ATEŞ Atatürkün başardığı işler diğer devlst Şeflerinin eserlerinden daha büyüktür Wb devletlerinin k ” Te ; Şurasını kabul etmet ÜUN li A LK e Li fakir bir milletin içinden başlarına Seçm'lıe':î' îılîı en derin yoksulluklarla başlamıştı çıkmış yazan: Emrys Jones - Çeviren : İbrahim Hoyi İngiltere ile harbetmek tehlikesi biT * taraf olunca Mustafa Kgmıl_ kabenı G nına yerleştirdi ve ülkesini Y“—*;’z;"fd_' yeni baştan tanzime koyuldu. | 1 etti. Türkiye; cumhuriyet rejimini kabul eti Kendisi de Cumhurbaşkanı oldu. ” 1924 de halifeliği ilga etti. Bunu ynı:;_ bilecek, böyle bir tehlikeyi gözüne alali” Tecek, yegâne adam, Mustafa Kemal 0 bilirdi. Zira Türklerin hepsi islâm O tağıyor, ve — halifeyi PEJ’!W":L berin — vekili — diye —— tanıyor S Halifenin böyle ortadan kalkmasıni *” Taz etmeyişleri, onu müdafaa yolunda i tilâl çıkarmamaları cidden ıı:'nmn:;ıe rettir. Topu topu, Türk gözetel t birisi Ağahan tarafından yazılmış öye iki mektub intişar etti. Ağahan bü 'Lı_ tubunda, halifelik makamına İti bir ihtiram gösterilmesini istiyordu. TUE tafa Kemal, bu mektubun, Türk wY"“_ nalizmini mahvetmek için İngilizler ti ve rafından uydurulduğunu iddia ett a Tagiltalerin VA rejim muhalifi en sami-( yi bir surette istifade edileceğini gös » iddi. ahanın Kavvetli destlarından bict olduğunu MeY- Müstafa Ka ostları bile ipe çekildiler. İ terdi. Mütehassıslara ihtiyacı vardı. Bu- dana koymakla isbat etti. iya ve Almanyada olduğu gi-İnun için de sekiz tane ziraat koleji açtı. Bu suüretle, — izini b Kemal, kendi yaratlığı Halk * Ü dırdığı dint telâkkiler yeri * hırkasından başka diğer bir fırkanın vü-| Pakir köylülere tohum ve ziraat maki- vetli .!'ıısymı.l!xm m-h":â::;m ll!fd bulmasına izin vermedi İse de 1930|neleri dağıttı. Ve daha sonraları da köy- tirdi. Binacnaleyh, Mecliste, * ab'uslar ;'.’ bir Tadih firkasının — çıkmasını | lüye toprağını satın aldırmak, ve bu top- Ogası teklif olunduğu -:llîıliı:' tarihe|koş gördü. Bu bir. deneme - olacaktı.'raktan ne suretle faydalanacağını gös - Müftefikan rey vererek; Fakat deneme iyi netice vermedi. Halk bu| termek suretile, onların minnet ve şük- gömdüler. sarayından | gihi şeylere daha hazırlanmamıştı. Haki- ranlarını kazandı, Halife Vahdeddin, gizlie ni le e D n astafa Kemal, bir diktetör ta| " 'Ticareti ilerletmek lâzımdı. Bunun için kaçtı, ve bir İngiliz gemisile KÖYE G (a B l a tarafından İdare e. de, kilometrelerce demiryolu yaptırdı. Âr selâmete orişti. 1938 a geT dilen modern bir garb devleti yaratmak | kasından, Rusya, İtalya, Romanya — ve K e ücadeleden sonra yap tığı memleket seyahatlerinden birinde Atatürk, Maal Taea L L lam birini söylerken arzusundadır. Yugoslavya ile ticaret anlaşmaları yaptı. Muhalefet fırkası yürümedi, muvaffak | 1980 da da Venizelos ile 500 senelik Türk- için —ülkede — karı-| Yunan mücadelesini sona erdiren bir Ve Mustafa Kemal,| muahede imzaladı. ;, karışıklık Türkiye için hakiki| Mustafa Kemalin veyahud yeni ismile bir tehlike mahiyeti arzedinciye kadar| Atatürkün başardığı işler , Stalin, ini çıkarmadı. Fakat sonunda Mus-| Hitler ve Mussolininin daha !ş:lı ve yü- z çK mal, gene Üülkesinin de -| kından bilinen, ve oldukça büyültülmüş n d:ım ve Gazisi olarak yük-| çalışmalarından ihtimal ki daha büyük, PERe hududlarını — tan-| daha muazzamdır. : "ve hükümet şeklini tayin ettik -| - Şurasını kabul etmek lâzımı ki, Hitler ei ııhh:t : doraatına başladı.| ve Mussolini garb devletlerinin başına ea ”m"ı,' değildi. Herkesin yutacağı | geçmişlerdi. Halbuki, Atatürk köhne, Bu iş VÖ ; dl Mustafa Kemal binbir|kısır bir imparatorluğun medeniyetine hi'mmv. ve hurafelere boğulmuş bir| gömülmüş olan, geri, fakir bir milletin dK$Ü anisaa. bir garb devleti| içinden çıkmış, ve işe en derin yoksul - t k milletini, möodern lıı" line yükıcltcztku- luklarla Wıw. n V z 926 pencere «| Harbdenberi de ülkesini, büyük dev - Tek deri, tramvaylardaki —per - letleri, mülâzemete mecbur edecek dere- derden kalesler hürafeleri cede yükseltmiş bulunan Atstürk, halkı- O yitüzeber eden Türk|na refah getirmiş, fakir ve darlık içinde Cönhürkde, İi mektebleri açtı, ka -| yüzen köylüsünü, Sakarya ımuhanbrs;'rr rreisi, * Va Üa Sıvasta Türk harflerini Mahkemelerine İtalyan | de gösterdiği 0 yubek_ Bsa eu yani ha- '“W*', Ika Mu:t_ öğretirken dınları işe '_î:;“'" İsviçre medeni ka-| kiki mevkiine iletmiş, öz ismini de tarih “uîu::ı:];l Okkayı kökünden atarak | granitlerine bizzat hâkketmiş bulunmak- büyük bir zafer kazangüş olan, | İmen (aa D Sran, Ve Arab harüle-İtadır. Mustafa Kemalin arkadaşı İ alfabe ile değiştirdi. Bütün bu * Türkiyenin komşusu Bulgaristan har- Jerinde |rini, yeni M devletlerile — sulh münki;fee değişikliklerin bepsi hürafelere —aykırı g bulunmak olmak ve gelmekle beraber, Gazi,|bi kaybetmişti. Dolayısile, ülkesi parça- demirden eli ve iradesi ile| Janmış, Romanya Yunanistan, Yugos - lavyaya verilmişti. Türkiye de Mustafa C da vaş bütün bunları zonı çetin bir sa' rüttü. ğ H |D * Kemalinin sayesinde hissesine düşeni al- inız emirler vermekle kalmadı, | mıştı. ren iddialı bir münakaşadan Sonra, Gazi yalı SEYAHAT MEKTUBLARI : 9 Bir köy e— Nerede kalmıştık?. — Hani Mardin beyi «Bapir» demiş ki: Maşallah kızın pek güzel. Amma daha küçük. Bunu kızım gibi sevdim. Onun için kendi elimle evlendireceğim.. Kızın gönlü kimi isterse ona vereceğim.. Haydi şimdi gidin. Zamanı gelince ben size haber veririm.. — Evet, öyle demiş. Amma kâfirin maksadı başka... — Malüm!.. — Kız biraz daha serpilsin. Ondan sonra kendine maledecek. — Eyy, sonra?. »— Bonrası böyle işte.. Ana kız, bu sah- tekâr herifin vüdine inanmışlar, yurd - larına dönüp herkese anlatmışlar.. Bu hayırlı haber aile efradını da sevinçlerle zıplatmıştı.. «Mehi> işten dönmüş ve bu güzel müjdeyi ona da anlatmışlar, hep beraber bayram yapmışlardı.. Aradan altı ay ya geçmiş, yahtd geç- mek üzere idi.. Bir gün, beyin fedaile - rinden bir silâhlı gelip Haço kadımı gör- dü.. — Beyin selâmı var, seni istiyor'.. Dedi... Kadın sevinivermişti. — «Bey> muhakkak soracak: «E, kızm bir kimseyi gözüne kestirdi mi?» diyecekti.. O di <«Evet efendim. Mehi isminde bir deli - kanlıyı seviyor!» diye arzedecekti. Bu düşünce ile bir solukta kendini «Bapir» in huzurunda buldu.. Bir an sonra kadının feryadı dışarıdan duyulmuştu: — Ne dediniz, ne dediniz?., — Aç kulağını dinle! Bir daha söylü - yorum: Bu hafta kızına sıra gelmiştir.. O- nu yarın akşam koynuma alacağım.. Bir hafta sonra bırakırım. O da sevdiğile ev- lenir.. — Peki amma beyim. Hani siz demiş - tiniz ki... — Ne demiştim, biliyorum. Kızını sev- diği adama vereceğim dememiş miydim? — BEvet. — Değişmiş bir şey yok.. Sevdiği ada- ma gene vereceğim.. Amma evvelâ be - nim olacak, sonra onun.. — Amma efendim... — Hööööt!!.. Sen bana karşı mı gelmek istiyorsun? — Hüşü efendimiz. — Hele öyle bir şey yap; vallahi bütün ailenizi kazığa geçirir de ateşte kızartır, sonra köpeklerime yediririm... Bu felâket haberile çocuklarının ya « mına döndüğü zaman kızılca kıyamet kopmüştu.. «Mehi» büyük bir delilik ya- par, kendini mahvettiği gibi, Bayız ağa soyundan da kimseler kalmazdı.. Güzel olduğu kadar da zeki olan, ze - kâsının üstüne çıkacak kadar da cesur 0- lan «Zeri», bu galeyanı büyük bir go - Bukkanlılıkla önleyip onlara dedi ki: — Yarın akşam beyin yanına gidece - Bim.. Fakat siz de burada kalmıyacak - sınız.. Çadırımızı bozun! Hayvanlarımızı bazırlayın! Ve derhal yukarıki tarafa gi- den yola çıkın... Gidin,.. «Mehil» sen beni Sayfa 7 Yazanı Vasfi Rıza Zobu masalının -arkası ve sonu Bey, genç kızın elinde kendi hançerini gördü. Kınındar çekmiş, çadırın bir köşesinde dimdik duruyordu '» aa K Bugünkü Bayburdda bir değirmen O akşam Mardin beyi «Bapir» in çadı- rında fevkalâdelik vardı.. Koyunlar kı « zartılıyor, şarablar hazırlanıyor, yataklar seriliyordu.. Bir sürü atlı bendegân or « tasında sülün gibi bir mahlük, kıvrak bir atın üstünde saltanatla ilerliyordu. Gös renler: «Ben, bey olsam bunun üstüne başka kız almam» diyorlardı.. Alay, çadırın önünde durdu.. Kız, bir cambaz çevikliğile attan atladı.. Sert ve sür'atli adımlarla çadırın kapısındau içe- ri girdi. Beyin eteğini tuttu.. Öpmesi lâ- zmdı., Yapamadı galiba... Bey, kızın gü- zelliğine o kadar dalmıştı ki: Hiç bir şe« yin farkında değildi.. Bendegân, yavaş yavaş çokildiler... Çadırın kapısı kapan- dı.. Kız, ilk ve son sözünü söyledi: — Emrediniz de, çadırın etrafında da kimscler kalmasın.. Kendimi size bırakır« ken, başkalarının kulaklarına ziyafet vere miyelim.. Beyin; nefes gibi ağtından'çıkan emri, herkesin, - sararıp dökülmüş sonbahar yaprakları gibi dağılıp kaybolmasına se« beb oldu.. İlk yudumlarda şarabların iki testişi birden bitmişti.. Bey, ayaklanmış, ye « rinde duramaz olmuştu.. Kara, gür sa » kalının tellerinden akan şarab döküntü- leri yerleri ıslatıyordu.. Kanlı gözleri bir kor halini almıştı... «Eh, artık yeter!..>. diye bağırdı.. «Sarıl bana!.» dedi.. «Zeri> halının üstünde uzanmış gibiydi.. Saldı- racak bir sırtlan gibi, olduğu yerden doğ- rüldü... — Ne duruyorsun bel!. — Seni bekliyorum.. — Ben hazırım işte.. Belindeki hançeri bir köşeye fırlattı.,! Üstünde entari gibi uzun bir gömlek var« dı. Önu sıyırdı, geniş omuzlarından başlı | yan kıllı göğsü meydana çıkmıştı.. Sakalı, | göğsü hizasında kayboluyordu. Çılgın gibi «Zeri>» ye atıldı.. Bir sabun gibi kayan kızın baş sargısı «Bapir» in elinde kal « mıştı.. Dökülen parlak, siyah, uzun saç- lar; onun boynuna bir örtü gibi sarılıyor« du... «Bapir» biliyordu ki: Önun kızarık boynundan aşağısı, yanık - bileklerinden metle bir türlü bağdaşamıyan İngiliz ha> riciye nazırı Gürzan, hoşnudsuzlukla Lo- Tur aat Ankârıı.iık:i evine aç KSN D rak - lâtin barflerini — bizzat i, sonra da ülkesini — yer a ir siyah — tahtada İş Sir Horace Rumbold'a kaldı. ir siy 1923 temmuzunda imzalândı. kına A, B Bu Türkün bir zaferiydi. İtilâf devletle - rinin Sövres muahedesile yapacakları bu- adolu, İs -İyeni imlâyı ögn'ndn i hi t enerjisi, yalmz lt l;hylîlı tükenmedi. Daha görülecek baş- En Ş ük ve iptidai leri vardı. Küçük p ..qunıdldıyor-hbuhiı_ n b ı'::l:d:::::ı.mnyu Yunıîı)ı:, Yuna -| köylü, çiftçi bir milleti, kısmen sınal bir Nistana gönderilmiş, idi. Bunlar, Türk, Yunan harbinin kefaretini ödemişlerdi. İsmet, Lozanda çekişe çekişe pazarlık ededururken, Mustafa Kemal de Türkiye- nin yeni cumhuriyetini kuvvetlendirmek, Meydana getirmekle moşgul oldu. Halk düşmanlarını, millet hainlerini sorguya | İr: gökmek üzere, — mahkemeler — kuruldu. | bir ürki, ci tezgâhları, iradesile Türkiye men:uı.ıı_ ::'î.vnî:, ipek, cam fabrikalaril» uğuldamı- ya başladı, ve k bankalar kuruldu. k dî('mdki bizzat nümünel imtisal olarak, traktörün başına geçti, ve alka, âletle, iptidaf kara . bu müesseseleri finanse e- nin fenni daha, Harbden sonraki ilk senelerde Yugos - etüd|lavya ile Bulgaristan iyi komşuluk ede- yer| memişlerdi. Mâkedonya hâdisesi, Yugos- Ve ak bi hal- | Javyanın başına gaile açmakta bulunmuş- dolaşari C nasıl yazılır, öğretti. | tu. İlkbarb sonrası bağvekili, köylü İstan- İ müuhterem hâkimler, avukatlar | bulislci köylülerin o müdhiş fakrü zaru » İhntiyar, lar millet mekteblerine giderek |retlerine bir nihayet vermeğe çalışarak, ve nazır! diler. Gazinin Şşayanı| Yugoslavya ile bir anlaşma yaptı. Ve bu kültürel inkı- | 1923 de, her türlü güçlükleri ortadan kal- dırmak maksadile bir konferans teşkil et- t. Makedonyalılarla, eski zabitler bir- leşerek İstanbuliskiyi attılar, ve onu kat- derek, bu tasavvura bir son verdiler. ine getirmesi lâzımdı. Gazinin |le millet halno " İntilal lideri, faşist profesör Çankoftu. Üç sene başvekillikte kaldı, ve İstanbuliski- ölümünü takib eden senelerdeki meş- hur terör siyasetini hazırladı, * Kolonel Georgiyef 1984 yılında bir dar- pel hükümet yapınca, utangaç, ve dürüst ne gelecaktir?.. Bonra, Avrupanın en fa- yol üstündeki dere kenarında bekle., Ya- nındaki hayvan çift olsun... Ne vakit ge- leceğim belli değil.. Belki gece yarısı, belki sabaha karşı.. Her halde ortalık ay- dınlanmadan yanındayım... Beyi ikna e- decek ve sana geleceğim.. Sonra yolumuz | nasıl sıyrılıveriyordu.. Arkasını döndü- nerede biterse gider orada yarleşiriz... Devamı 11 inci ) kral Boris, parlâmentoyu kapattı ve bir. kir toprağını, hiç olmazsa orta halli yap- diktatörlük ilân etti. 1990 senesinde de, | mak için ne yapmak lâzımdır?.. Tasavvur Ruvayalist sübaylar, Georgiyefi kaçmı -| ediniz ki, krel Boriştin makam maaşı sae ya mecbur ettiler, nede ancak 18 bin İngiliz Hrasıdır. (76 İki sene sonra da, Yugoslavya ile bir| bin Türk lirası). dostluk muahedesi akteden Bulgaristan, | Bugünkü durumla Bulgaristanın bu suretle harici işlerinden en mühim -| dahili işi pek kolaylıkla halledi mini halletmiş oldu. Bulgaristanın dahili | banzemiyor. Onun için de, Bulgaristan, meselelerinden an mühimmi de şudur: | eski topraklarını geri istiyen Almanlarığ Ülkede demokrasi, veya faşist rejimle -| safına katışmak gibi bir temayül göste- rinden hangişi kurulacak, iktidar mevklii- | riyor. KArkası var) yukarısı bir beyazlık harikasıydı... Barhoş — «Bapir» bir hamle — daha etti. — Eğer — tetik — davranmasaydı, kendini — çadırın dışında — bulacaltı.. Bu torunu yaşındaki «piç» elinin altından