Büyük bir. ormanda, kocaman, kor- kunç bir kapları yaşıyordu. Bu kaplanın, ihtiyar olduğu halde, sıv- Ti dişleri çok kuvvetli pençeleri — vardı. Bütün öteki kaplanları, ve yırtıcı hay-| mwanları korkutm . Ayni zamanda çok kurnazdı da, Binbir hile ile avlarını yâ- işkence İle öldürür, sonra kadar yer, bitirirdi. O ka- ki kendisinden daha iri, li olan kaplanları, aslanları dar yırtıcı iâ daha iecrü bile ürkütüp yaşadığı ormandan kaçır- | maştı. Artık istediği gibi yaşıyordu. En gü- zel, en lezzetli avlar yalnız kendisint ka- lıyordu. O hiç acele etmeden, başka biri- sinin yakalıyacağını düşünmeden ormatı- daki bütün hayvanları tuzağa düşürüp parçalıyordu. O kadar da oburdu ki bütün günün'ü bu zavallı hayvanları yakalamakla geçi- riyordu. İçlerinde biraz cesaretli olanlar başla- yını ahp başka ormanlara amma, ormandan dışarı bir adım atmıfa cesareti olmıyanlar da vardı. Bu zavallı- lar günlerini, korkunç kaplanın midesi- ne ne zaman İneceklerini düşünmekle geçiriyorlardı. Aradan az bir zaman geçtikten sonra ©bur kaplan koca ormanda pek dişe do- kunur bir şey kalmadığını gördü. Yalnız bir çift tilki onun ağzımı sulan- dırıyordu, Bu tilkiler çok genç ve iri idi- ler. Herhalde pek lezzetli Fakat ikisi de o kadar kurnazdılar ki ih- tiyar kaplanın pençesine düşmeye hiç niyetleri yok gibiydi. Kaplan günlerce düşündü, taşındı. binbir hileyle bir sürü tuzak kurdu, her seferinde de genç tilki- leri elinden kaçırdı. O tilkileri aldatıp yanlarına sokulmak isterken onlar onu atlatıp sıvışıyorlardı. Artık kendi ken- ya, bunadığına hükmetmeye başlamıştı. Epey bir zaman daha bazı u- fak teflek, cılız, sgıska hayvanları beğazlı- yarak karnmı doyurduüktan sonra sabrı tükendi. Ne yapıp yapacak bu iki tilkiy! yakalıyacaktı. Bir sabah erkenden kalktı, armanı dört döndü, bakmadığı delik, başını sok- madığı aralık bırakmadı. Nihayet akşa- ma doöğru iki tilkinin yuvasını keşfetti. BEYAZDI, Necati pencerenin önünde oturmuş, pencere kenarına mürekkeb şişesini- koymuş, arkadaşına mektub yazıyordu. Bunun farkında olmıyan borazancı etrafında birkaç kişi birikince hemen borazanı ağzına aldı. kaçmışlardı | olıcakl.ırdı.! O kadar yorulmuş, acıkmıştı ki hiçbir kurnazlık düşünüp vakil geçirekk hali yoktu. Sivri burunlarını çalıların arasın- dan çıkarmış, parlak gözleriyle kendisine lkilere gürledi: ! Ne cesaretle beni günler- €6 Oyaladmız, beklettiniz. Bir de üstelik bugün bu kadar yordunuz. Yerin dil saklansanız sizi gene bulurdum. Çabuk, çabuk buraya gelin bakalım. | Tilkiler birbirlerine bakıştılar, Titre dılar: İş kötü, ne yapacağız? Dur aklıma bir şey geldi. Tilkilerden biri gözünü kırplı, yanın- dakine arkamdan gel diyerek çalıların a: rasından biraz ortaya çıktı. bir kuyu olduğu için hirden üzerlerine Jatılmasına imkân yoktu. Kurnaz tilki yerlere kadar eğilerek kaplanı selümlarken söze başladı: Asaletmeab, hiddetlenmeyiniz. bekle için kabahati bize bulm: Jnız. Sizin asil midenize inmenin için bir şeref olduğunu biliyoruz, fakat, Sizi İşte onun eline düşmekten korktuğumuz için meydana çıkamıyorduk. Hem o ka- dar korkunç bir şey ki onu görseniz mu- hakkak siz bile korkardınız. Bu sözler üzerine kaplan homurdandı: kaplan dahâ mı var? Ne cesaretle buraya gelmiş? Ben mi ondan korkacağım. Ça- lbuk bana öonun nerede olduğunu göster! Çabuk! Tilki gülümsedi: — Korkmazsanız kuyunun Kınız, Kaplan kuyunun içine bakınca kosko- eaman bir kaplan gördü. Kendisi gibi o da givri dişlerini çıkarmış hırlıyordu. İh- tiyar kaplan büyük bir hiddetle kuyu- nun içindeki rakibinin üzerine atıldı. Etrafa sular fışkırdı, sonra bir homurtu işidildi. İki Hlki kuyunun başına geldiler, İnce burunlarını kuyudan içeri uzatıp sa- kin sakin korkunç düşmanlarının boğu- huşunu seyrettiler. içine ba- * ** <- K ÇA U ÜG İ g Bu sirada bir fakir borazancı bora- zanı elinde Necatinin penceresi altına geldi. — Burada börazanımı çalarım, dedi. Ve olanca hızile üfledi. Fakat o anda borazandaki mürekkeb fıskiyeden fır- lar gibi havaya fırladı. diler. Fısıltı halinde konuşmağa başla- | Kaplan ile iki tilki arasında kocaman | bizim | ormanda kocaman bir kaplan daha var.| — Ne, ne? Ormanda benden başka bir | SİMSİYAH OLDU SON POSTA , Canımız sıkıldı- ği ve bilhassa uy- |kumuz geldiği z manlarda esmneriz. Neden esnediğimi- zi hiç merak etti- niz mi? Bunu me- İrak etmişler, ted- |kik etmişler ve sebebini bulmuşlar, Kanımızdaki oksijenin eksildiği manlarda esnermişiz! Za * Penceresiz bina Resmini gördüğünüz bu bina Pansil- pinin garabeti hiçbir penceresi olmaması ve sun'i surette aydınlatılıp havalandırıl- masındadır. * Denizlerin derinliği “Deniz kuyüları- nın derinliği yer- yüzündeki dağla- Tin — yüksekliğin- den fazla midir? Bunun cevabım vermek biraz güç, çünkü dağları göz- le görebiliyor, öl- |çebiliyoruz ama deniz kuyularını göre- miyoruz. Bunlar ancak tesadüf olarak meydana çıkıyor, Son zamanlarda yapı- lan bazi sada tecrübeleri ile çok derin zündeki dağ- ların en yükseği Himalayalardaki Everst tepesi 9000 metreyi bulmuyor. Halbuki son defa bulunan, Mariannes adaları ci- kuyular bulundu. Dünya varındaki, bir deniz kuyusunun derinliği 9636 metredir. Necati onun borazan çalacağını anla- mıştı. Bir oyun yapmak istedi. Mürek- keb şişesindeki mürekkebi borazana boşalttı. KSB Ve Necati beyazken, simsiyah kesil- di. Borazancının etrafında toplananlar bu hale kahkahayla gülmekten ken- vanyanın (Herskey) şehrindedir. Bu ya-| 4 AÖ ON — Yıldız, sen buralardasın ha.. — Ya teyzeciğim, ben de sana rast- -| geldiğime çok sevindim, göreceğim gel- mişti, — Fındık, gel gel, şemsiyeyi ver! — Nihayet zorla ağzından alabildin! Eh artık şemsiyemi açar, yağmurda 18- Janmaktan kurtulurum. Yeni Bilmecemiz Bu resimdeki kızın babası bir oduncu İ di. Hergün ormanda odun keserdi. Öğle- yin yiyeceklerini de her öğle vakti kızı ormana — götürürdü. Gene yiyecekleri kol- tuğuna koymuş yola çıkmıştı, fakat hir- denbire korktu. Res- me bakın, kızın kork tuğu çeyi bulun ve resimdeki yerine işâ- Tet edip bize gönde- rin. Bir kişiye bir kol saati, diğer yüz kişl- ye de Son Postanın küçük okuyucuları i- çin yaplırdığı güzel ve kiymetli hediye- lerden vereceğiz. He- diyeler arasında yeni — e — Teyze bu güzel köpek senin mi? — Benim ya, şemsiyoni ağzına ver, AAA U Ü — Haydi Fındık haydi, şemsiyeyi — Fındığın ağzından şemsiyeyi al- dık ama gene işe yaramadı. Çünkü gemsiyede hayır kalmamış. Bir kol saati veriyoruz gelen oyuncaklar ve elişi eIbümleri de vardır. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür, bilmece cevabını bize günder« diğiniz zarfın üzerine «Bilmece» kelime sini ve bilmecenin gazetede çıktığı tarihi