14 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

14 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* NB .“11'" TATIN o V — uukıddubol.l n yaşadığına Itikad a, diye üzerine butta nteesir olmasın diye k su dökerler. Hindistanda altın mabedin ' Mntsassıb Hindular, bu heyktli ederler. Onün için kışın üşümesi niyo Örter, yazın da sıcaktan Mi üzerine kovalarla soğul BON POSTA Milâddan evvel Çinde yaşayaa Yu » En - Şu kabilelerinde yemek kaplarının u ile yıkâamam günak gayılır, — buslar dalma — paçayra veya otlarla temizlenirdi İncil ülkesi: İngiltere İngilterede riko, 5 Cennet, Krem bahçesi yapılan dint bir haritaya göre altı Ce- Efrayim — üçer Bündan 400 sene evvel Fanama Bazübadelmevt mehatı kökünden aö h küldükten yfa 9 ğ 5 #ene #cüra yüniden çiçek yeşerir ve giçek bir İspazyel ktürdü ve 1S2U de, geçti 4 Mısir ve vardır. Ninive, Zion dağı, Ararat, lanedir k Paaama yarım Kralınıa kım, Ferdinamdın . karı Almanca öğreni Avusturya Kralı birinci Marin Azn / tek bir kelime m 17 wene Kraliçelik yaptı ederek, 19 sene, durdu. — Yeni bir geçmek istediği vaman, böyle Slüm tivayekleri çıkarmak bu çetecinin üdeti idi _Tîrlhien “sayfalar: Eski diplomat ve devlet adamlarına göre bugünkü siyaset dünyası Cemil Topuzlunun fikri Eski Nazır ve Şehre İ ise nasıl gittiğini Temal essilleri tarafın devletlerin müm a Eski nafia nazırı ve dıremın;ı C:u a Topuzlu ile karşı karşıya oturup aa lerimi sıralayınca doktar bir an düş . Sonra: ” dü—Şa(;ımııı öyle sorgularınız var ki... dedi. Vakıl ben gazetecileri severim. On- Jarın arzularını her zaman yerine g mek isterim. Fakat siz, vehleten cevab verilemiyecek kadar wyçln olan mevzulara temas edi; Bana. tabe ba müteallik şeyler sorunuz, bildiğim kadar söylerim. Şehre ışıüuaıı_ık_ı—ym sorunuz, KeZâ... Çünkü biri mesleğim, dıı. iğeri de sevdiğim ve mı—gıul old)ııum"hır taha. Lâkin bugünkü diplamasi hak! ı:- da, mazi ile halin ıııuhyesn!ge ::;..- mak üzere, fikir beyan etmek _ıl;ı t yazmak kadar kolay olmasa ımk a Siyasi bir etüd yapmak istersek, v mi harbin Avrupa muvı_ızrıen_neımi_ hattı fâsil teşkil ettiğini ıoıcceğızırn"sı 1918 muharebesinden sonra, dİP DŞ iki unsurun mücadele safhalarına ır'z ı;ıı olmaktadır, kapaatindeyim. Hn_r- .ı:ı- şöyle bir göz atacak olursak, AMT nın, İtalyanm, Bulgaristanın ve çe ristanın her bakımdan büyük ıırnr:ü_ uğradıklarını göreceğiz. Fakat Hıca vi tani hesaba katmıyorum. yakü kımi dıyacak ne yeri kalmıştır, H€ ne de takatı! Fakat başta Alm mak üzere İtalya ve Bulgaristan bağırıyor, terter tepiniyorlar. Bu ÜS deve let muahedelerin tadilini istiyorlar, kay- bettiklerinin telâfisini istiyorlar, Ketdi: lerinden zorla alındığını idâla eyledikle Ti haklarının iadesini istiyorları. — VS7 hasıl istiyorlar, istiyorlar! İngiltere, Fransa, Lehistan, Yugoslav- ya ve Yunanistan ise, : larını, tehdidlerini duymamak gstiyor- lar, Her iki tarafın da istekleri Vâr ama bunlar birbirinin muarizi, muhalifi. Size, vaziyeti bir teşbih ile anla'a * yım. Ortada güzel bir gato var. Bir kISIM devletler bu «güzel gato» yü tatlı uı!ı yk yorlar. Aç kalanlar da feryadı Veriyor- lar, Meselâ, Fransa, kâfi derecede döy- muştur. Şimdi yalnız mngumkkzlermın fmarile meşgul. —Nitekim Alsas-Laren meselesini de bertaraf etti. Artık Fransâ için taarruza geçmek sebebi hıhr.ımııî- tır. ÖOnun jesti ancak tedafilf olabilir, hazmı teshil maksadile... İngiltere _de ay- ni vaziyettedir. Zannetmiyorum ki Rus- ya da bugün emperyalist alsun... — Fakat îm;nyı. İtalya ve Bulgaristan bu halde mi ya? Hitlerle başını ku“ldırın Almanya, müstemlekelerim d'—mu’îima: lekelerim diye feryad ediyor. İ-.ulâ'll e beşistanı aldı ama doymadı. Alf lenizin Gaha bazı sahil mıntakalarında gözü var. Ya Bulgaristan, bu kabına sığmıyan yar anların bu feryad-| yol mini, “harbden sonra Tevfik ve Fransa Hariciye Nezaretinde galib dannasıl kabul edildiklerini anlatıyor Bay Cemil Topuzlu ramaz Balkan devletciği ise Akdenize .N- mek, Trakyanın bir kısmını almak- için eline geçecekmiş gibil - fırsat kol.: Jayıp dürüyor. Size bir doktor tâbiri kul- Janayım: Bu üç-devlet (Almanya, İtalya, Buıgaıisnn) sivilcenin başımı koparmak fikrindeler! İleride harb olursa belki bu yüzden çıkacak! Yani dünyanın rahat - ganki yüzü ıörebl'ımul için bu üç devletin ya 'haritsi âlem> den yok olması, yahud da emellerinin yerine getirilmesi Tâzım. İş- te, bugünün diplomatları, bu iki zıddı te- kie imkân bulabilirlerse ne âlâ... Yoksa, yukındı da söylediğim veçhile, sivilce- nin büşi... — Anlıyörum, kopacak, demiştiniz. I- te şimdi size sormak istediğim ikinci su- alime, yani bizi bekliyen atinin harb mi, iksa sulh mü olacağına temasş ediyorsu- nuz. Bü husustaki fikriniz? — Kanaatimce herkes çok telâş edi- yor. Bence, 20 seneden evvel harb lella— ;,..ı_ Belki aldanıyorum. Fakat ;omy, rum ki harbin önüne geçmek için hem çalışanlar çok, hem cehdleri fazla, !?ıı fikrimi ısrarla söylüyorum. Vakâ, görü- ten tehlike alâmetlerine karşı hazırlatıl mıyor değil. Lâkin, bütün C:Pıu,mı.""'m' bütün milletlerin, harbin müdhiş âkıbet- lerinden korkmadığını mi zannediyorsu- nuz? Bu, o kadar bariz bir. hakikat ki gömıcmek için, kör olmak Jâzım. — Bugünkü diplomatları kâfi dşrru-— de enerjik bulmıyanlar, muasır politika- nın aksamasını «kahtı rical» e atfedenler var, — Bu, boş lâftır. — Bir şey daha sormaklığıma müsaa- denizi rica edeceğim. Avrupa, biliyorsu- nuz, tekrar gizli diplomasi usulüne dön- dü. Sizce bunun zararları ne olabilir? — BSuallerinize, reel bir mantıkla ce- Paşanın riyasetindeki vab vermek lüzim. Zararlı olsun olma- sın, diplomasi gizli kalmağa mahküm- dur. Açık siyaset müsbet netice veremer. Çünkü diplomaside aleniyet yo — Şu halde Milletler Cemiyetinin if- lâsını siz de kabul ediyorsunuz? — BSiyasi bir nezaket! için, bunu buna sormamanızı tc! deceğim. “Eski nafıa nazırı ve çehremini ki kanaatini kâfi derecede vuzuhla söy- lemiş oluyardu. — Emredersiniz, dedim ve hayatında- ki en heyecanlı hatıralarını anlatmala- rını - bilmukabele - temenni ettim. — Eski bir yarayı tazelediniz. şükür ki artık o kara günlerden uzağız, cevabını verdi. Umumi harb sotu idi. Sadrazam Tevfik Paşa merhumun riyaseti altında teşkil olunan murahhaslar heyetinde - is- temiyerek kabul ettiğim nafıa nezareti ühdemde bulundüğü için - ben de var- dım. Parise gittik. Kedorseyin (Fransa hariciye nezareti) kabul salonuna girdik. Layd Core, Lord Gürzon, Klemanso ve Baire hep orada idiler, Biz, dört arkadaştık: Tevfik Paşa, © zamanki dahiliye nazırı Ahmed Reşid bey, maarif nazırı ve ben. İmtihan edi- len talebeler gibi, bizi, kürsüye benziyen bir yere çıkartıp oturttular. Yalnız bura- da şu noktayı söylemek İâzım., Alman murahhasları da ayni adamlar tarafım- dan ayni salonda kabul edilmiş, Fakat onlar içeri girdiği zaman kimse ayağa kalkmamış! Bize karşı bu nezaketsizlik yapılmadı: Ayağa kalktılar, oturduk, o- turdular? Ne fayda ki sözlerinin hülâsası şu Idi: «Harbe girmek ve Çanakkaleyi kapat- makla, müuharebenin uzamasına sebebi- yet verdiniz. Bundan dolayı, muahedeyi, maalesef ağır şartlarla teklif etmek mec- buriyetinde kaldık. Maddeleri harfiyen kabul etmenizi istiyoruz.» Biz, bunu biliyorduk. Yani şeklin mü- zakere değil, ancak tebliğ safhasını gös- tereceğini önceden tahmin etmemiş de- ğildik. Buna rağmen, Tevlik Paşa mer- hur e konan evrakâ bakakaldı, Te- essüründen: — Tedkik edip cevab verelim, bile di- yemedi. Zavallının vücudü zangır zangır titriyordu. İşte bu esnada itilâf devletleri murahhasları arasında bulunan Venite- losla Nubar Paşanın beşuş — çehrelerini gördüm, Adetâ her ikisinin de gözlerinin içi gülüyordu. Muahedenin mahiyetini bildiğim ve bir kelimesinin bile değişti- rilemiyeceğini işittiğim içın, bu haile de- koru esnasında Tevfik Paşanın teessürile (Devam; 15 inci sayfada) Cemil 'Topuzlu, yukarıki cümlesile bu husüsta- Simonidis onlara doğru yürüyerek: Olimp ovasında büyük bir kalahalık vardı. Gerideki mermer direkli beyaz mabedlerin, yer yer serpilmiş gibi durar. | mermer heykellerin önünde, kürsülerdi nlerce insan dalgalanıyordu. Belleri -| | paçavralar ış olan çatlak 8- yaklı bronz renkli esi erden; beyaz hi- lenalarını ve zarif sandallarını giymiş o- 'lan büyük devlet adamlarile şair — ve san'atkârlara kadar her sınıf halk bulu- nuyordu. Bu seferki oyunlara iştirak edenler a- rasında bjlhassa iki delikanlı göze çarpı- yorlardı. Bunlar iki kardeş idiler. Ger- Bgin adaleleri, yanık derileri ve sevimli yüzlerile seyirdilerin şimdiden sefrgile- rini kazanmışlardı. Öyle ki herkes onla- rın zaferlerini istiyordu. Eğer böyle |olmazsa üzülecek gibiydiler. | — Şairler, heykeltraşlar, müzisyenler bü- tün dikkat kesilmişlerdi. Çünkü zaferi kazanacak olanlar için gürler söyjlene- cek; onların beykelleri yapılacak ve on- lar namma şarkılar bestelenecekti, Koşularda iki kardeş birinci geldiler, Sıçramalarda onları geçen buluna- madı. Diskleri diğerlerinden daha uzağa at- tılar, Mızrak atışlarında ayni muvaffakiyeti gösterdiler. Güreşte rakiblerini birer birer serdiler. Alkışlar Olimp ovasının - enginlerine |yayılıyor; Olimp dağının beyaz tepesine kadar yükseliyordu. İki kardeşin hep Heykeller içi yere Resmimiz İngiltere Güzel San'atlar A kestrasınm iştirakile tertib ettiği suvare Davetlilerinin ekserisi heykeltraş olan heykeller dekoru arasında verilmiştir, mek için ağzını açtı. Fakat o anda arkasında müdhiş bir gürültü oldu; sanki yer sarsıldı. İçinden çıktığı mermer bina yıkılmıştı. Yazan: Kadircan Kaflı Simonidis'in şiirini ödeyen mitoloji kahramanları #/ .& Şair kapıdan çıktı. Birax ileride gerçekten birbirine benziyen iki genç vardı. Kılıklarından da yabancı oldukları belli oluyordu. Şair uKimsiniz, ne istiyorsunuz?» de- böyle beraber ve ayni kuvvette oluşları herhangi bir adamın tek başına kazan- dığı muvaffakiyetlerden daha çok slâka |uyandırıyardu. Sıra yumruk kavgasına ve sonra aras ba yarışlarına gelmişti. Sonuncusu hep« sinden heyecanlı ve meraklı sayılıyordu. Yumruk kavgası epeyce çetin oldu. A- Yaba yarışlarım seyrederken binlerce se- yireinin nefesleri tıkanmış gibiydi. İlâ kardeş bunları da kazandılar ve biraz önce ağızları açık ve başları arabaların istikametinde uzanıp dönen halk, ansızın boşanan bir sel gibi köpürdü. İki kardeş başlarında defne dalından birer taç olduğu halde şeref geçidini yap« tılar. Şair Simonidis te seyircilerin arasında bulunuyordu. Egenin küçük adalarından birinde doğan bu adam otuz yaşında Ati-, naya gelmiş arada Apollon bayramların- da söylediği şirlerle şöhret kazanmıştı. Hipark anu himaye etmiş, şair az zaman- da büyük muvaffakiyetler göstermişti. Olimp oyunlarını kazanar iki kardeş için birçok şairler bir takım şiirler yaz« mışlardı. Fakat onlar Simonidisin yaz- masını istiyorlardı, çünkü onun yazıları eşsizdi. Halbuki Stmonidis parasız şiir yazmazdı. Şairle konuşuldu ve pazarlık netice- sinde uyuşularak bir şiir ısşmarlandı, Simonidis o zamana kadar çok oyun« lar görmüştü. Fakat oyunları kazananlam rin onun ruhu üzerinde yaptığı tesirler (Devamı 10 ncu sayfada) n verilen bir konser kademisinin, İngiliz topçu hassa glayı ore den bir intıbat tesbit ediyor. bu suvare, resimde görüldüğü gibi bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: