y—enin en k MT HU Za p Ka üçük adamlarından en büyük adamına mektublar TBaştarafı 1 inci sayfada) a — Hatay işine bu kadar mı sevindiniz? | diyorum. 2 AT İçlerinden bir tanesi... Kara gözlü, in- ©e yüzlü bir kız: — Sevinmez olur muyuz?.. Atatürkü- müz orada Türkleri de yabancıların bo - yunduruğundan kurtardı. diyor. — Peki böyle teşekkür mektubu yaz- mak nereden aklınıza geldi? diyorum. Hanginiz bunu ötekilere söyledi?. İçlerinde çelimsiz bir erkek çocuğu: — Hepimizin birden aklına geldi diyor. Gazetelerde Hataylıların çektiklerini 0 - kuduk. Şimdi de yaptıkları bayramları görüyoruz. Hepimiz görüyoruz... ü seviniyoruz, Sonra aramızda konuşuyo - Tuz. — Ne konuşuyorsunuz? — Bu Atatürk çok büyük adam dtyo - ruz. O olmasaydı, Hataylılar istiklâle ka- vuşmazdı... İşte aklımıza mektub yazmak böyle geliyor. Bir başkası, biraz sabırsızca bir deli- kanlı: İ — Bayan muharrir, diyor, kuzum bu mektubları basacak mısınız, basmıyacak musınız?.. Basacaksanız bırakalım büta- ya, basmıyacaksanız bir başka gazeteye götürelim, Eğer o da basmazsa posta yok mu, posta ile gönderirir. Kendisine hem teşekküir ediyoruz, hem de söyliyecek sö- Zzümüz var,... ' Büyük bir ciddiyetle konuşan enerjik delikanlıya dönüyorum: — Basarız diyorum, telâş etme! Yalmı, işin ne olduğunu anlıyalım. l — Anlaşılacak iş yok. Biz hepimiz bu | sizin mahallenizin çocuklarıyız.. Hep a7- kadaşız... Hatay kurtulunca aramızda ko- nuştuk. Atatürke mektub yazalım, ona bem teşekkür edelim, hera ondan bazı şeyler istiyelim, dedik, Küçü y TacAk B RNE A prniyadi cak kahramanlıklar yapan Büyük Ata - türk elbette bizim istediğimizi de ya - par... İ: len haberi olursa, ön- lar da olüverir. — Sizin istedikleriniz nelerdir? Herkesi susturan enerjik çocuk: — Bayan muharrir, al şu mektubları, oku, anlarsın diyor. Ve büyük bir azametle birbirinin eşi olan kâğıdlara kurşun kalemile kargacık burgacık yazılarla yazılmış bir mektub ınını önüme seriyor. ’ıîiımlntıyln bir tanesini açıyorum ve okuyorum. b Sevgili Atatürkümüze, m,f' başlıyan mektub şöyle devam edik cüröleyi dü - yor. deyi ve (Ben ibareyi, ifadeyi K g zeltmeden olduğu gibi onu riyorum.) «Sevgili Atatürk size Hata: çok teşekkür ederiz, Siz bizim Sınız. Siz olmasaydınız, bİZ Hataylılar çok seviniyorlar, istiklâle ka- vuştular. Bayram bile yapıyorlar. D Size çok ricam var, bu da: Sizin î'::h sazın içini görmek, kırk dokuzuncu TÜ tebin bahçesini büyütmek. Büyüdüğü zaman ta i olmaktır. Ç KAT Vecihi Özbek Kırk dokuzuncu ilk okul beşinci sınıf yi aldığınıza babamız - olmaz- Diğer mektublar da hemen, hemen Büun- | y ların bir eşi, kırk dokuzuncu ilk okul be- şinci sınıftan Hüsnü Demiralp '"'“"':: taşıyan bir mektubda gene bu aklının ve dilinin yettiği kedar Atatürke teşekkürlerini yolladıktan sonra şu di - leklerde bulunuyor: Bizim oturduğumu” civarlarda kışın çok çamurlu, yazın çok tozlu sokaklar var, © b“"lu.' baksınlar. Mektebim çok güzeldir. fAk9 bir yanlışı var. Bahçesi çok küçüktür. Emrediniz büyütsünler.. Ben de büyüdü- ğüm zaman uçak zabiti olayım.» Kırk ikinci ilk okul dördüncü BN Bâki Ulutaş gene ayni t a rar ettikten sonra Atatürkten Floryada- ki köşklerini gezmek için müsaade İsti - yor. Bir başkası da şöyle bir mektub yazmı$ «Ulu Önderimiz Hataydaki kördetle - Timizi kurtardığınız için size nasıl ta - şekkür edeceğimizi bilmiyoruz. ”";,'İ tatlı haberi alır olmaz sevincimden K Tedim. Aklıma bu aa ştey gelmedi. Bütün eski paM"’““’;" Tinde birer Atatürk olsaydı, şimdi bi dünyada ay ve yıldızımız alan gibi PAT- Küçücük bir dileğim: 4 Bütün yıl okuduğumuzu yaz tatilinde unutmamak için yazlık bır okulun açıl- m::'rk gördüncü ilk mekteb mezunu Ke- nan - soy adını okuyamadım. Büyük or- dumuzun Hataya girişinden duyduğu se- yinci ve bunu başarana karğı duyduğu şükranı arkadaşları gibi basit ve çocuk bir lisanla fakat ne güzel ifade ediyor. Bu küçük te bundan sonra Atatürkün mem- leketin bir çok yerlerinde Çocuk Esirge- me Kurumu şubelerinin açılması lğı em- retmesini Tica ediyor: «Ve ellerinizden bıhıtı!m:n erek mektubunu bitiryior. ?k.iıd ilk mektebden Zeki Güler de ay- â şeyleri yazdıktan sonra Atatürke: «Ya- :dııın yerleri görmeğe çok meraklı - ’î;ı yazıyor. Ve böyle yazarak'ondan bu istiyor galiba!. Kırk dördüncü mekteb beşinci sınıftan Semahat Gülser de şu mektubu yazıyor: u:mk ve istiklâllerine kavuşturarak bi- zim içimizde bin şükran uyandırdınız. Bu kadar samandanberi esaret altında ya - pyan kardeşlerimizi — kurtardığınız. için çok teşekkür ederiz, Atatüirkümüzün her zaman sağlığını dileriz. Ulu Başkanımız bizi de subayların içine katıştırmak için kız sübay okulu açılmasını emretmenizi rica ederim. Saygılarımı sunarım. Semahat Gülser Kırk dördüncü beş Ve gene kırk dördüncü okulun me - zunlarından Nadide Pakova da ayni te - şekkürleri yazdıktan sonra mektubunu şöyle bitiriyor: «Ben büyüdüğüm vakit sübay olup 'Türk yurdunu korumak istiyorum. Bu - nun için de kız sübay okulu açılmasını di- Tiyorum. Siz olmıyacak gibi görümen, ak- hhma gelmiyen şeylerin hepsini büşürdı « Türk kızlarınt da bu şerejfe ulaştırı - saygılar.> Diyor. Ben bu mektubları gözder — geçirirken gçocuklar dikkatle yüzümü süzüyorlar. — Bu kadar çok mektubla, böyle di - leklerle Atatürkü rahatsız etmek doğru müu? diyorum. Onun bin türlü başka ve mühim işleri var. Küçük delikanlı: «Sen ne anlarsın de- mek istiyen» bir bakışla yüzüme bakı - yor: Kısa ve kat'i bir ifade fle: : —- Bazacak mısınız, basmıyacak misı - nız?.. diyor. Biz karar verdik, bu mek - tubları ona yollıyacağız... Siz basmaz - sanız posta ile yollarız... Yazılarımız gü- zel değil, okumak için Atatürk yorula - cak, öona kıyamıyoruz! O okursa bütün is- tediklerimizi yapar... Onun yapamıyacağı şey yoktur... Hem de hepimizi düşünür. Hepimizin babasıdır." — Elçiye zeval yök diyorum. Mektub- larınızı basarız. * Evde bu mektubları tasnif ederken an- nesile beraber bize misafir gelen üç ya - şeadaki küçük Aynura; — Aynur diyorum, bak bir takım ço - çuklar geldi, Atatürke mektub yolluyor- lar, diyorum, Sen de bir şey yazmak iste- mez misin?.. Senden de selâm koyalım Wt Küçük patikleri içindeki ayaklarını ar- sız arşız kanapeye vurarak: — Selâm yazma diyör, ben ona dargı - m:.mu © kadar ciddi bir tavırla söylü - yor ki, hep gülüyoruz: ğ — Neden dargınsın, Aynur? diyorum. — Ben onu çok seviyorum. Her gün yesmini öpüyorum -da bir kere bizim evi- mize gelmedi. Bana elma getirmedi. — Neden Atatürkü çok seviyorsun? di- yorum. )ogünl gözleri hayret doluyor: — Atatürk elbette, diyor, Atatürk se - vilmez mi? ç Evet bütün Türk çocukları bir insiyak halinde onu seviyorlar, Tıpkı, analarını, babalarını sevdikleri gibi... Küçük Aynur büyük bir hayretle: — Atatürk sevilmez mi? Diye sorarken bu sevginin canlı bir sem bolü aa Bendğlunu düşünürken, o hâlâ: — Seviyorum, seviyorum ama bize gel- meden barışmam. Selâm yazma diyor'. Suad Derviş ond bir. konferansı toplanıyor (Baştarafı 1 inci sayjada) esaslarının kurulmasını temin maksadjle alâkadar nezaretler erkânından müte - şekkil hususi bir komisyon tarafından yapılan tedkikler hayli ilerlemiştir. Komisyonun tavsiyesi üzerine Londra- | dir: da bir konferansın toplanması derpiş e- gilmektedir. Bu konferansa Türkiye ta -| müdafaa plânlarının esrarına vâkıf bu - rafından kiymetli bir iklisader — oları | lundukları meydana çıkarılmıştır. Casvs- Başvekil Celâl Bayarın, Romanya mali- ye nazırı Kostantineskonun, Macar baş- | Viktoryadan Pariste vekili İmredinin, Çekoslovakya başvekili | derilen iki valizle ortaya atılmıştır. Va - Hodzanın, Yugoslavya başvekili Stoyadi-| lizler muhafaza altına alınmıştır. Bu va- noviçin ve Yunanistan başvekili Metak -| lizlerde, bir dünya harbine kolaylıkla se - sasın davet edileceği söylenmektedir. İngiliz başvekili Çemberlaynin riyase-| idi. ti altında toplanması muhtemel olan bu konferansta, hariciye nazırı Bene Fran- sayı temsil edecektir. İngiltere yeni anlaşmalar yapacak Londra 13 (Hususi) — Salâhiyet'ar mahfellerden alınan haberlere göre, hü -| miş olan Alman casusluk teşkilâtına men kümet, orta ve cenubi Avrupa devletle- rile iki taraflı iktısadi anlaşmalar yap - mağı derpiş etmektedir. Bu anlaşmalar, son dela Türkiye ile aktedilen anlaşmanın benzeri olacaktır. Hükümetin bu tasavvuru, Almanyanın Balkan devletlerile olan iktısadi müna - sebetlerini zayıflatmağı kat'iyyen istih (İngiltereye ısmarlanacak harb gemile- daf etmemektedir. Hani ya spor mertlik, cenlilmenlik ve kadirşinaslık aşılardı ? (Baş tarafı 1 inci sayfada) duğunu gördüğüm yerde sıyah bir levha üzerinde şöyle bir yazı vardı: «Beşiktaş jimnastik klübü stadı>, Şerefin ismini taşıyan levhayı gönül - lerinden kopan bir sevgi ile stadın kapısıl na yerleştirenler, bugün, titremeden, kendilerine o sahayı nihayet canını ve - rerek temin eden, hattâ Beşiktaşı spor çerçevesi içine sokan eski arkadaşlarının ruhunun karşısında muazzab olmadan, kalblerile verdikleri ismi ellerile yok et- tiler. Mütareke seneleri gelinciye kadar Beşiktaşın futbolü var mı idi, yok mu idi belli bile değildi. O devirde birinci ligde Galatasaray, Fe- nerbahçe, Altınordu, Anadolu, Süley - maniye İdman Yurdu klübleri bulunu- yordu. Bugün şıyan Beşiktaş ikinci ligde kendi yağile kavrular silik bir klübdü. Nişantaşlar, Darüşşafakalar, Vefalar arasında bile kendini gösteremiyordu. İşte o Beşiktaşı, bugünkü Beşiktaş ya- pan merhum Şerefti. Teşkilâtta vazife aldı. Klübünü birinci Diğe sokmak için uğraştı, didindi ve mu- vaffak ta oldu. Şeret gözünü hiç bir şeyden esirgemi - yen bir idareci idi. Takımımnı birinci lige sokmuş, muhtelit takımlara oyuncu ver- miş, ve bugünkü Beşiktaşın sahasını da, mevkini de hazırlamakta arkadaşlarına önayak olmuştu... 1912 Stokholm olimpiyadında Fran - saya 5000 metre koşuyu kazandıran meş- huür atlet Jan Bouen, 1914 de patlıyan harbin ilk kurbanı ölı - ştur. Şimdi Pariste Jan Bouen namında bir stadyom vardır. Her sene Jan Boyen ku- pası namile bir takım resmi müsabakalar tertib edilir. Beşiktaşlılar kendileri için canını vermiş olan Şerefin ismini bir yı- Bın toprak ve bir taş parçası üzerinde bi- le çok gördüler. Hani; spor merdlik, centilmenlik, ka - dirşinaslık aşılar ve güya öğretirdi? Stadın kapısından Şerefin ismini kal- dırmak için şerefli bir karar verdiklerini sananlar bunun aksin! ne güzel isbat et- miş oldular Sarışın kadınla çocukları nasıl öldürüldü? (Baş tarafı 1 inci sayfada) ğim, kadın ve çocukların - cesedlerinin Malatyada toprak altından çıkarıldığını dünkü nüshamızda yazmıştık. Dün emniyet müdürlüğüne gelen bir telgrafa nazaran cesedler, Ali Rızanva e- vinin toprak zeminli bir odası içinde bir metre derinliğindeki bir çukur içinden çıkarılmışlardır. Çocukların iple boğul- duklarına dair bazı emareler mevcud ol- makla beraber daha henüz ölümlerinin kat'i şekli tesbit edilememiştir. Bugün, yarın, Malatyadan gelecek olan raporda Yanolanın ve çocukların ne şekilde öl « kan | (Baştarafı 1 inci sayfjada) ı Tarını yazmakta ve şu tafsilâtı vermekte- Ecnebi casusların, İngiliz ve Fransız ların faaliyetle bulundukları haberi, Wk, Saqtur garına gön- bebiyet verecek vesikalar bulunmakta İngiltere de, Amerika da meydana çı - karılan geniş casus teşkilâtının merkezi olmuştur. Fransız polisinin iddissına göre, İngi- Hz başvekâletinin yakınlarında yerleş - sub 18 kişi de yakalanmıştır. Fransız em- iııgil_îerçyç yeni harb gemileri sipariş ediliyor (Baştarafı 1 inci sayfada) Ti için temaslar yapacak olan Milli Müdafa Vekâleti Deniz Müsteşarı Al- bay Said Halman ve Deniz Fen Şubesi Müdürü Yarbay Rıza Yener dün gece Semplon ekspresile Berline hareket et- mişlerdir. Sirkeci istasyonunda deniz kamutanı ve birçok sübaylar tarafın- dân uğurlanan deniz müsteşarı Albay Said Halman, trenin hareketinden ev- vel kendisile görüşen bir muharririmi- ze seyahati etrafında şunları söylemiş- tir: «— Almanyaya ismarladığımız 2 de- nizaltı gemisinin 23 temmuzda yapıla- cak olan denize indirilme merasiminde hazır bulunmak üzere Berline gidiyo- ruz. Berlinden sonra Londraya gidecek ve yeni ısmarlanacak harb gemileri i- Casuslar İngiliz ve Fransız müdafaa - plânlarını elde etmişler | niyeti umumiyesi, gizli servis Ile birlikte, — Nevyork müddetumumisine verilmek ü « ** İzere bir rapor hazırlamıştır. Ve bu ra « porları İfigiltere hükümeti muhakkak sür — Tette ve er geç mütalea etmelidir. Z ü Mahuâ valizler, şimdi gümrük müdü . riyetinde ayrı bir odada ve sıkı bir mu- 4 hafaza altında bulundurulmaktadır. K Paris polisi, valizlerin sahibi oldukle- — rını beyan eden kadınla erkeği tesbit ei — miştir. Yakalanmaları da gün meselesi « — dir. Bunların Londrayı — terketmedikleri — muhakkaktır. Kadınla erkek, izlerini kaye — betmek için Londranın büyük otellerin « — den birinde oturduklarını söyliyerek pos lise yanlış adres vermişlerdir. ve otele — müracaat eden polislere, bu isimde —hiç :ı_k' Müşterinin gelmediği cevabı verilmiş- — ir, z> izmir turistik şehir — olabilir mi, olamaz mı? (Baştarafı 1 inci sayfada) 5 le muharririni çok iyi tanırım. İzmiri — tanıdığını da - biliyorum. Makaleden, memlekette uzun müddet yaşamak, ta- — Tamak için kâfi olmadığını, tedkik lâ- zım olduğunu anladım. di «İzmirin turistik bir şehir olamaması — sebebleri harabisidir» deniliyor. Fakat — İzmirin Cumhuriyet devri içinde yara- — larını tedavi etmekte ve sür'atle umtas — na kavuşmakta olduğu nazarı dikkate alınmıyor, İzmirin bazı kırlarının ağaçsız olma- g, telâfi edilemiyecek kusur değildir. İzmirin müsaid iklimi, ağaç yetiştir.. mekte rekabet kabul etmez. Nitekim birkaç senedenberi Kadifekaleden baş- lanarak sessiz ve sadasız bir ağaçlanma — programı tatbik edilmektedir. Ve iki |çin tedkikler yapacağız. Yarbay Zeki üç sene içinde bunun feyizli neticele. — Işın, Yarbay Sadık, inşaiye yüzbaşısı rini herkes görecektir. Ata ve Cemi) Ersu birkaç gün sonra| İzmiri sıcak memleket saymak îşin;—' bareket ederek Londrada bize iltihak | gelince; bu bilbassa İzmirde ikamet et- edeceklerdir. Seyahatimizin ne kadar | miş olanların söyliyebileceği söz değile süreceği belli değildir.» Jimnastik Klübü ismini ta-|Beşiktaşlılar diyorlar ki: “Hayır, dir. Çünkü İzmirin kışı oldukca kuve vetlidir ve kendisini hissettirdiği gü ler vardır. lııııymnlırlıılbıüllfm? Her memleketin ve meselâ İ.nınbu—'- (Baştarafı 1 inci sayfada) Tun veya Avrupa şehirlerinin yaz mev- — timiz olan ekadir bilir» likle taban taba- |siminde geçirdikleri üç şiddetli sıcalt na zıddır. Daha açık konuşalım: Türkiyenin belli başlı klüblerinden, ve disiplinli çalışma- ları ile sevdiğimiz spor yurdlarından Be- şiktaş klübünün yeni heyeti idaresi, spor tarihimizde eşine rastlanmıyan, bir ka- rar vermiş bulunuyar, Bir karar ki, ebe- diyyen Beşiktaş klübünün sicilinde, kap- kara bir leke gibi duracak. Bu karar nedir?.. Yüreğimiz sızlıya sız- lhya hemen haber verelim ki, bu karar, klübü uğruna canını feda eden, (Beşik - taş) ın siyah - beyaz rengini bütün Tür- kiyeye tanıtan ve bu uğurda klübüne bir de kendi ismile yâdolunur stad temin e- den hakiki ve temiz sporcu Şerefin ismi- ni bu staddan silmek fecaatidir.. Havsalam almıyor, mantığım kabul et- miyor. Beşiktaş idare heyetini teşkil e - den gençler, hangi zihniyetin tesiri altın- da ve nasıl olur da viedanları sızlamadan en küçük bir azab bile duymadan, kılla- Ti bile kıpırdamadan «Şeref stadı olma - sın!> diye rey verebilirler?. (Şeref stadı) babalarının hâs mülkü, oraya şerefli ismi konan, (Şeref) ecir u- şakları mıdır ki, parmaklarının ucu İle o levhayı yerinden kaldırmak cesaretini gösteriyor ve acı bir kadir bilmemezlik, saygı duymamazlık ile böyle bir işe gi- rişiyorlar?, * Beşiktaşın hâlis evlâdları bu karardan ziyadesile müteessirdirler. Yıllardır mü- essesenin başkanlığını yapmıç olan Ab - dülkadir bile klübünden ayrılmak mec - buriyetinde kalmıştır. Konuştuğum Be - şiktaşlılar, izzeti nefislerine, haysiyetle - rine en ağır darbeyi yemiş, cemiyel hu- zurunda en büyük kabahati işlemiş suçlu- lar gibi başları önde, kısık sesleri ile: — Hayır, biz böyle bir günahı işliyeme- yiz, bunu yapanlar bizden değildirler'. diye çırpınıyarlar. PN b Hakikat meydandadır: Beşiktaş idare dürüldüğüne dair kat'i malümatın bil - | beyeti, yanlış bir zihniyetin tesirile, yan- Girildceğine ihtimal verilmektedir. Çd AF GK B lış bir yola sapmuş bulunuyor. En büyük gün sayılabilir. İzmirde de bunlar ni- — hayet onu geçmez. Aradaki fark, İzm rin sıcak memleket olmasına kâfi mi< — dir? İzmirden daha sıcak olan Yunanis- — tanın, İtalyanın, ve Cenubi Fransanın — turist memleketi olmalarına itiraz edil- miyor da hinterlândında yalnız en n hurları yirmi beşi geçen antikiteli gibi büyük hazineler ve çok şairane yaylâlar ve bakir ormanlar, en güzel ve muhtelif şifa hassaları mücerreb kaynaklar yattığı halde İzmire bu maz« hariyetin kıskanılmasını hayretle kare şıladım.» Amerikalı tayyareci bu akşam Nevyorkta — Moskova 13 (Hususi) — Bu sâbah Yas Kkutzka vâsıl olan Amerikalı — tay I Hughes kısa bir tevakkuftan sonra teke rar yola çıkmıştır. Tayyare şimdi Alas kaya doğru uçmaktadır. Hava şartlarının fena olmasına rağ men Hughes yoluna devam — edecektli Kendisinin yarın akşam Nevyorka mü « vasalatı beklenmektedir. YEğİ Nevyork 13 (A.A.) — Anadirden ha « Teket eden Hughes saat 21 de Fairbanksa dan 830 mil mesafede ve Behreng boğae zını geçmek Üzere bulunuyordu. Ve telsizde her şeyin yolunda- gittiğini bil - " X Ş * meziyet, hatayı anlamak ve kabul otm tir. Onun için, bu kararı verenler, yap - tıkları hatayı bir an evvel kabul edip mizliyecek olurlarsa, merdlik gene on Ja kalacaktır. — Anlamadım. Fakat hatamı da dü zelttim.. demek, küçüklük değil!, bilâki nefis ferağatinin, asaletin en büyüğüdür, — Baylar, Şeref stadı, hep o şerefli ismile kalmalıdır. Başka türlü olmasına Ç yoktur, * N b