Sıra ile > Genç kızlar arasında: eğ »— Sana iki talib birden çık- a i Bağ. İşi * »— Evet, fakat hâlâ bir karar b İİ : weremedim. 3 NE 7 — Hangisine varacağına değil i EM Mi mi? ğ WI Ti * — Evvelâ hangisine, sonra İsi il tn pi hangisine varacağıma! > ih ZI Bilmiyor Lİ Erkek karısına kızmıştı: ! »- Gene terziye iki elbise 1$- “marlamışsın, benim iflâs ettiği- mü bilmiyor musun? — Biliyorum ama, terzim he- > Kad, karyolamın altına biri sak tatmış; — ” ayaklarını Uyku hapı — Geceleri hiç uyku uyuyâ- mıyorum. — Neye? — İki yüz liraya ihtiyacım var, bulamıyorum da... — Ben bir çaresini bulurum. — İki yüz lira vereceksin ha! — Hayır, bir uyku hapı vere- ceğim. Yedim Anne, çocuğuna sordu: — Elmayı yemeden soydun mu? — Soydum anneciğim. — Kabukları ne yaptın? — Yedim anneciğim! — Siz alır mısınız? «— Köpeğiniz bu gece üç koyunu par palamış. g| , »— Çok fena, köpeği satmaktan başka|kj' Zare yok. — Evet! «— Siz alır mısınız, çok sadık ve 1 yarar bir köpektir. * Eyvah Meşhur terzinin yeni işcisi, meşhur terziye koştu: — Kapının yanında asılı olan bütün mantoları sattım. Kokacakmış Avcı; Balıkpazarındaki av hayvam sa- tan dükkânlardan birinden bir tavşan almış, evine getirmişti. Karısı tavşana baktı, kokladı: — Bugün bu tavşanı vurduğuna iyi et- mişsin, dedi, bir gün daha kalsaymış, ko- kacakrıs, * Koku Lokantada müşteri, garsonu çağırdı: — Şu bilteğe baksana, kokmuş. — Affedersiniz bay. yanıldınız? —ınr — Burnunuza gelen koku, yanınızda“ « — Eyvah! — Aynanın kar- — Gözlerinin bi-|, : ; — Neye? Kl e 4 yaz miyob oldu ki masadaki bayın yediği balığın koku- — Oraya asılı olan mantolar, b , ğ in | sudur. mantomla, işcilerin mantolarıydı. yorsun? m haberi: e — Güzelleşme - W e : * kağ k — Biraz miyol e yan a mu, karısın gör- Otopsi Sinemaya cak değilim yal. © Gözüm zaman ben ; ! Çocuğa söylediler: — Desene öm- oyn (gözlerinin Kadın kocasından gikiyer etti: İ — Uslu olursan cennete gidersin, yâ-| rün oldukça soka- (o kör olduğuna hük-| — Her zaman beni zehirliyor. tamaz olursan da cehenneme!.. ğa çıkmıyacaksın. metmiştim. Kocası ayağa kalktı, bağırdı: Çocuk sordu: — Ya sinemaya gitmek için ne olmam Mektublar — Kocanız otomobille bir Avrupa se- yahatine çıkmıştı, kendisinden mektub aldınız mı? — Evet, iki mektub aldım.. birini has- taneden yazmıştı, öbürünü de hapisha- neden! * Meşguliyet Uşak kapıyı açtı, misafir; — Bayı görmek istiyorum. Dedi, Uşak cevab verdi: — Çalışma odasında meşguldür, kim- seyi kabul etmiyor. — Meşgul mü, ne yapıyor? — Bayanı dövüyor. * Zeki Genç erkek, sevdiği genç kızın gözle- inin içine baktı gere e gece, dedi, rüyamda size sizin- ie evlenmek istediğimi söyledim, acaba bu neye delâlet eder? Genç kız rüyayı tabir etti: — Siz uyuduğunuz zamanlarda, uya - — Mayomu mu getirdiler?. — Hayır bir mektub olucak, küçük bir zarf. — İyi ya, mayom o zarfın içindedir. e Ke a e a Sebebi Otomubilli, otomobilinin bir yanın kırmızıya, bir yanını maviye boyat Maştı. Neye böyle boyattın? Diyenlere, sebebini söyledi: — Bir kaza yaparsam şahidler ifade verirlerken otomobilin renginde uyu” imasınlar, şehadetleri bu yüzden 1edİ” dilsin diye! — Bir boksöre mek: .— Bir kere kızdım, adan beni gözetliyordun he: — Bu sabah gene kapın e kapıları kapi — Ayfedersiniz boğan, 3 dye ei , #ub yazdığını düşününce bu kadar sert hitab etmemeliydin. harfini bile değiştirmem. yalmız altına imza atmyeyım, — Yalan söylüyor, yalan söylediğinin. meydana çıkması için derbal ona otopsi yapılmasını istiyorum. Kadın — (Telefon tamircilerine) Kö- peğimden mi korktunuz. merak et- nık olduğunuz zamanlardan daha zeki| meyin wermaz, İmkân yok Aç, toka rastladı: — Sizi ziyaret etmek isterdim, ne vakıt geleyim? Tok vakti söyledi: — Öğle yemeğinden sonra gelin.. Aç boynunu büktü: — Öğle yemeğinden sonra imkân yok. — Neye? — Ben öğle yemeği hiç yemem de. ? N evvel eski tertib kovanları Yazan: «Çınarlı kahvede bir masayı çevre- lemiş, dereden-tepeden konuşuyorduk. Bir aralık iddialı bir mübahaseye giri- şildi. Mevzu en çok, benimle yeni ta- nıdığım bir köylüyü ilgilendirdiği için nihayet ikimiz karşılıklı kaldık. O bil- diğinde ısrar ediyor, ben de kendi bil- diğimle iknaa uğraşıyordum. Nihayet köyün öğretmeni araya girerek mese- leyi bir şekle bağladı ve: « — Eğer siz kaybederseniz dedi. Hep. birlikte bir dandurma yeriz. O kaybederse size bir teneke bal borçlu olsun!» Etraftakiler hayhayı bastırırken köy- lünün, birden yüzü değişti: « — Bal lâfını etmeyin dedi, iki yıl- dır dirhem aldığım yok. Kovanları gü- ve saralıberi, köydeki adım kapkara oldu.» Sonradan öğrendim ki muhatabım a- rılarının çokluğu, balının bolluğu ile tanınmış bir tarımmanmış. Fakat ata- sından kalan eski kovanlarını, bugü- nün fenni kovanlarile değiştirmediği için nihayet her eski arıcının uğrıyaca- jı âkibete düşmüş; kovanlarını gömeç kurdu sararak hepsini bir bir söndür- miye başlamış. ğ Başkaları için de dikkate değer olan bu bahsi bir defa da şu satırlarımla eşe- lemeği münasip gördüm: Gömeç kurdu, eski arıcılığın başbe- lâsıdır. Kovanları sardı mı ondan kür- tulmak için yapılacak ilk iş, ya arı bes- lemekten vaz geçmek yahud da eski kovanların yerine fennilerini edinmek» tir. Anadoluda her yıl eski tertip ko- sönüp gitmektedir. Eğer pek uygun - suz olan bu eski kovanları bugünün fenni kovanlarile değiştirebilmiş ol - sak, bal ve mum hasılâtından aldığı- mız para, en aşağı şimdikinin on misli olurdu. Ama bu, ergeç olacaktır. Trak- yada başlıyan fenni arıcılık hareketi, bu olacak işin muvaffak ve en verimli bir örneği olmuştur. Bir adı da «Mum güvesi» olan bu böcü, tıpkı.yün güvesi gibidir. Bir yo- lunu bulup kovana giren kelebekleri, kıyıya köşeye attıkları yumurtaların- dan tez vükitte yüzlerce kurd peyda &- derler. Bu kurdlar, bütün hayatları imtidadınca petekler içinde açtıkları yollarda yaşar ve mütemadiyen mum yiyerek geçinirler. En kuvvetli kovan- larda bile arılar bu kurdları öldürmiye | imkân bulamazlar. Çünkü onlar daima galerilerde gizlidirler. Gerek yumur!- layıp yavru çıkarmak, gerek bal dol- durmak için mesken tutunduramıyan zavallı arılar, günden güne azalır ve ni- hayet ya kışı geçiremiyecek bir hale düşer yahud da kovanı terkedip kaçar» lar (Güve oğulu—) böylece gömec kurd ları arıcının başına bir belâ, arılığa da en büyük bir musibet olurlar. Fakat bu acıklı âkıbet yalnız eski kovanlara mukadderdir. Çünkü bu ko- vanlarda mum güvesini ayıklamak, ondan kurtulmak için gereken tedbir- leri yapmıya imkân yoktur. Halbuki oynak çerçeveli yeni usul kovanlarda mum kurdu hiç de korkulacak bir ha- şere değildir. Böyle kovanları her za- man açarak muayene etmek, kurd sar- mışsa temizlemek mümkün olduğu gi- bi, petekleri yeni bir kovana nakledip kurdlu kovanı kükürd tütsüsüne tabi tutmak mümkündür, Tütsü ile, kaynar su İle temizlenen kovanda bittabi bir şey kalmaz. Peteklerin yavrulu olan- ları elle, yavrulu olmıyanları da gene boğucu bir gazla (kükürd veya sülfür dö karbon) tütsüsü ile temizlenir, Diğer taraftan mum kurdu sebebile zayıflamış olan kovanları birleştirmek icab ettiğinden yeni usulde buna da çare bulunur. Anaları ölüp yetim kalan kovanların bü hali, kolaylıkla keşif ve gene kalaylıkla tatmin edilir. Buna benzer türlü işlerin hiç birini eski ko- vanlardan binlercesi, sırf bu: yüzden | ——— Arıkovanlarının tehlikeli düşmanı: Gömeç kurdu Arıların binbir emekle meydana getirdiği petekleri, insafsızca yeyip kemiren ve tahrib eden bu kurdlardan kurtulmak için, her şeyden bugünün fenni kovanlarile Tarımman vanda yapmıya imkân olmadığından mum güvesi ile başa çıkmak da kabil olmaz. O takdirde ilk söylediğim gibi ya işden vazgeçmek, yahud da fenni arıcılığa (bismillah) demek gerek olur. Eski kovanlarla arıcılık yapan oku- yucularıma son sözüm şudur: Bir gün siz de bu felâkete uğramak istemezseniz, dün aldığınız bal ve mum hasılâtını yarın beş on misli fazlasile elde etmek isterseniz, durma- dan eski kovanlarınızı yenilerile değiş- tirmeğe başlayınız, bunun için baştan katlanacağınız az bir masraf sonradan elinize fazlasile geçecektir. Halka kokmuş pastırma yediren biri yakalandı Kasımpaşada Sıdkı Canveren (o isminde bir seyyar paslırına satıcısının, halka kok - muş pastırma sattığı tesbit edilmiştir. Pas- tırmaların, adliye tabibinin raporu (ile de bozuk olduğu anlaşılmış, suçlu o hakkında müddetumumilikçe takibata geçilmiştir. Bir amele elini makineye kaptırdı (Cumhuriyet) gazetesinin makine daire- sinde çalışan Ahmed elini makineye kap - termaş, sal elinin serçe parmağı kesilmiştir. Ahmed kazanın makinist Hilminin dikka; - Sizliği eseri olduğunu iddia etmiştir. Zabıta tahkikata başlamıştır. Papazın aşkı Bu genç kız Kolombo'lıdır. Orada bir mağazada tezgâhtardır, Mezuniye - tini geçirmek üzere seyahat (eden bir papaz, Kolomboya uğramış, bu kızın bulunduğu mağazaya girerek bir gey satın almak istemiş, tezgâhta kızı gö- rünce hemen vurulmuş, bir saat sonra kendisine izdivaç teklifinde bulunmuş, kızın muvafakati üzerine de o aksam nikâhını kendi elile kıymış, tek başls- dığı seyahati yeni kapısile birlikte bi » tirmiştir. Rİ