Hergün Kimya sanayiinin İlk adımı U Yazan: Muhittin Birgen - zmitte yeni t ikanın temeli atıl-| dı. Bu, bir diğer taraftan da kâğıd sanayiini miyetle sanayii alâkadar eden bir madde imal edecektir. İptidat n mebzu- le© memlekette veud olan bir kimya istihsalinin bu suretle meydana gelmesi çok güzel bir şeydir. İnşallah fabrika yakın zamanda meydana gelir ve işle - meğe başlar. Kimya sanayiinin bugünkü dünyada kazandığı chemmiyeti ayrıca izaha lü - zum olmamakla beraber bir gazeteci kim- yagerliğinin müsaadesi nisbetinde birkaç kelime söylemekten kendimi alamadım. * Bugünkü kimya sanayiinin ehemmi - için Nasreddin Hocanın (Kaz suyu hikâyesi) en güzel bir misal olur. Hoca, teklifsiz misafirlere ders ver- mek için, sofrasının üstüne sıcak bir su koyup misafirlere ikram etmiş ve bu ga- rib ikram karşısında hayret edenlere de şu basit cevabı vermiş: — Kazın suyunun suyunun suyu! Nasreddin Hocaya göre bir kazdan bir kaç su çıkmasını tasavvür etmek gayet garib bir şeydi. Halbuki zamanımızda kimyagerin eline düşen bir kazdan kaç su çıkıyor. Eğer hoca merhum, başını me- zardan kaldırıp kimya sanaylinin bugün- kü halini görseydi bir kazdan birkaç de- fa su çıkaramadığından dolayı kendisi- nin çok iptidaf bir insan olduğunu anlar ve derin derin teessüfler ederdi. Meselâ, maden kömürü denilen mad - deyi ele alınız. Bugünkü kimya sanayii bundan neler yapmıyor! En güzel ve en sabit renkler bu kara kömürden çıkıyor; bügünkü tıbbın kullandığı en mühim ilâçlar da gene bundan çıkıyor! Alman- yanın o meşhur İ., G. Farben İndustrie müessesesi eline geçirdiği bir kömür par- çasından hatır ve hayale gelmiyen mühim maddeler çıkarmakta en ileri gitmiş bir kimya kuvvetini temsil eder. Meselâ, bizim İstanbulun burnunun di- binde Ağaçlı linyit havzası ise geniş bir servet hazinesidir. Bu servet hazinesi ü- zerinde esaslı bir tedkik yapmış olan bır Alman mütehassısı, bana uzun uzadıya anlattığına göre, İstanbulun elektrik fab- rikasını eline aldı mı, bir yandan bu kö- mürün ihtiva ettiği enerji ile koskoca İs- tanbulun elektriğini bugünkü maliyet #iatının yarısı bir maliyetle temin edi - yor, diğer taraftan da bu kömürün su - yunun suyundan bu memleket için çok lâzım, çok faydalı 20-20 madde çıkarı - araftan milli müdafaayı, umü- | » bir mübalâğa, bir hesab yanlışlığı değildir. Harbden sonra kimya sanayii o kadar ileri gitmiş, harb- den evvel mucize şeklinde eserler yara- tan kimya usulleri o kadar eskimiş ve bunların yerlerine o kadar yenileri çık - mıştır ki on sene evvel, kurulmuş olan bir sistem, bugün artık ekonomük şekil - de kullanılamaz bir müessese olmuştur. * Bugünkü kimya sanayli bu kadar ileri gitmiş ve bu sanayi bakımından Türki - yede de yapılabilecek pek çok şey vardır. 'Türkiyenin ileri gitmi tam manasile modern bir memleket ol: çin bu kim- ya sanayiinin, yer yer, bizim memleke - timizde de kurulması çok lâzımdır. Bil - hassa çok geniş bir linyit servetine sa- hib olan Türkiyede Türkiyenin makine- leşmsi, motörleşrcesi için bu linyit ser » vetinden hesabsız tarzda istifade şekille- ri vardır. Bu istilade bahsinde, meselâ Kütahyada bir santral kurup buradan memleketin birçok yerlerine ve hattâ İs- tanbula cereyan vermek fikri, en basit ve hattâ bir takım mütchassısların ifade - lerine göre, en az ekonomik olan bır fikirdir. Muayyen bir sislemle çalışıldığı zaman, T elin her tarafına tabiat tarafından dağıtılmış olan linyit serve - tinden hatır ve hayale gelmiyecek fay - dalar elde etmek mümkündür. Fakat, biz bu işlerde yeniyiz; bunları ftamam öğreninciye kadar hayli tecrübe görmemiz ve bu esnada da hayli zaman geçmesi lâzım. Şimdilik bir klor fabrika- sının temelini attıksa buna da şükrede- Hm, Daha dün bu memlekette kimya de- mek, basit tahlillerle meşgul olan ekse- riya bütün ilmi kitabda yaşıyan, hattâ Resimli Makale: Bu takdirde kendisini bir hiddet Bir İsviçre dilberinin Geçirdiği macera Kızıl saçlı Madam Hedi Heusser bir Amerikan milyonerile evlenmek sev - dasile İsviçreli kocasından ayrılmış, A- merikalının yanına gitmiş, Ameri her nedense, bu birleşmeyi — münasib görmemiş, doğru yatına gidip saklan - tımanına kapanarak, dışarıya çıkma - mak grevi yapmış, Fakat buna da an- cak 9 gün tahammül edebilmiş. Sonun- da sokağa kendisini dar atmış. Sebe - bini soranlara da: «Çok bekledim. Şimdi de o ayağıma gelsin.» demiştir. Resmimiz, İsviçreli dilberi posta - cıdan gazetelerini alırken gösteriyor. Amerika Dahiliye Nazırını kaçırmak istiyen haydud Geçenlerde Amerikada Alkatros is- minde bir gangster daha yakalandı. Bu korkunç adam Okloama'nın petro tüccarlarından zengin bir adamı k: Ççıran çetenin reisidir. Kaçırma hi sesinden sonra arkadaşlarının birer bi- rer yakalandığını ve mahküm edildiği- ni görünce Amerika Dahiliye Bakan: İkeş'i kaçırmağa karar verm ce de arkadaşlarını affettireceğini san- mıştır. Hapishanede bulünan — meşhur gangsterlerden Alkapone'den para is teyen haydud arzusuna kavuşamamış, Alkapone de vaziyetten hükümeti ha - berdar ettiği için yakalanmıştır. böyle - lâboratuar yüzü görmekten bile mahrum insanlardı. Cumhuriyet nesilleri şimdi bize kim - yagerler yetiştiriyor ve cumhuriyet dev- leti hem lâboratuarlar, hem de fabrika- lar kuruyor. Bu kadarına şükredelim. El- bet, kimya sanayjinin mucizelerin: tifade etmek devrini de göreceğiz. Muhittin Birgen İSTER- İ «Yüreğimiz sızlıyarak görüyortüz ki İSTER Dostlarınızın arasında kızdıkları dakikada akıllarına ve dillerine gelen her şeyi söyliyen birisi var mıdır? tufanından sonra görünüz, eğer gerçekten samimi ise size yaptığından i söyliyecektir. mış. Genç kadın da milyonerin apar - | -| vardır. Bunlardan birincisi çocuk başla- mizde, nim resmi dairelerimizde sancaklar cumartesi akşa- mindan azılıyor ve bütün gece asılı kalıyorlar, SON POBTA «Çabuk kızmak» kaybetmek te öyle mana bağlıdır ve & anlaması 1ıle kabildi ması çok bir saat DAĞ Hergün bir fıkra Ceza vermiyeceğim Kadının biri bulunduğu şehrin ka- dısına gitmiş: ; — Kocam beni çok korkutuyor, bu yüzden rahatım kaçtı. Ne konuşabili- yorum, ne bir yere gidebiliyorum, ne de haklı haksız kocama aksi bir ce- vab veremiyorum. Kadı derhal, erkeği buldurup mah- kemeye getirtmiş.. — Hele şöyle yanıma gel de hesab ver! Demiş, adam yanıma gitmüş, kulağına eğilmiş: — Kartnı nasıl korkuttuğunu bana da öğret, sana hiçbir ceza vermiyece- Çim! kadı N 5ı Dınintar, İki başlı, dört Kollu çocuk Geçen ikinciteşrin ayında Moskovanın bir hastanesinde bir kız çocuğu doğmuş- | tu. İki başı, dört kolu, fakat buna muka-| bil omuzlardan aşağıya bir tek vücudü vardı. Garibeyi muayene eden doktorlar bir değil, fakat yekdiğerine yapışık iki ço - cuğun bahis mevzuu olduğu kanaatine vardılar, Küçük başlardan birine İren, ötekine Galina adı verildi ve Rus tıb âleminin bir yıldızı olan profesör Speranski gari- benin inkişafı seyrini takibe memur e - dildi. Aradan geçen müddet zarfında bu ga- ribe narmal çocuklar şeklinde büyümüş: tür ve küçük başlar kendilerine veri len isimlerle hatib edilince tanır görü bessüm etmektedirler. Şimdiki halde göze çarpan iki nokta rinın âayni zamanda hastalanmaları, ikin- cisi de birinin uykuda iken diğe u: yanık bulunmasidir. Profesör Speranski ile muavinleri şim- |diye kadar fence meçhul bulunan birçok şeyleri, ezcümle uykunun sebeblerini keşfettiklerini söylemektedirler. Bernar Şov ciğer hülâsası yemeğe karar verdi senedenberi yalnız şebze ile Muharrir pek sıhhatli ve sağlam ol- ğu için dokta n tavsiyesini red- ktedir. Fakat tib adamları an İSTER Sebobi basit: Poaz nünü hariçte geçirı sancak çekmiye ne baştan savma bir a İSTER NAN, bazı mücsseseleri - İNAN, adirdir. T e Gülünç olanlar. ve kızdığı dakikada «nefis> kontrolünü bir hastalıkdır ki tedavisi çok uzun zas ıncak insanın ne derece gülünç olduğunu ir. Fakat insanın gülünç olduğunu anla- tedavinin güç olmasının sebebi de budur. | İngiliz aktrisinin I Sultanlığı suya düşt” j £| 64 yaşlarındaki Johore sultanı ile evle- neceği rivayet olan İngiliz kabare yıldız- larından Lydia Hili, İngilter€ye dönmüş- |tür. Vapur Singapurdan ayrilirken fo - toğrafçılara kızan kadın: «Hepinizin çe- nesini kararım!» diye bağırmıştır. Almanyadan kovulan Yahudi icad ettiği topu Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı Kitabcılar, muharrirleri fena kızdırdılar! (Baştarafı Tinci sayfada) düğü eserlere kiymet Buna karşılık 01 — Elimizden geldiği kadar az satıl kat faydası büyük olan eserleri b. hİyOrmuşsun v da dediler ki ki, parı Derken, bazıları da ki olsa kimsenin sırtına “l rirlere baş da söyledikler M. Turhan Tan diyor ki: d ak, İşte cevabları: — Ziya paşanın meşhur ü hatırlı K Helyacıya tablakâr lüzım Ol kâre de iktidar lüzım Kitabcılar bizim tablakârlarımız ise, hele yalarımızı toza, toprağa buluyorlar, renginf kaçırıyol tadını kaybediyorlar, Bunları gülerek söyliyen tarihçi edib clde dNeşti: — Burası, dedi, $akâ tarafı, Sonra sözü yürütlü; — Ciddi konuşarsak, kitabtı e muharri- rin yüzde, kuvve 1 olan göüzler gi bi birbirlerine uygun olmaları icab eder. Hali buki, bizim Babıâli cadı rir şehlâ, ya kitabcı gaç tabcıların vazifelerini (f mam Bir Avrupalı tâbün bastığı kitablara yaz diği tahilli mukaddemelerin eşi bizde vant midir?. Oralarda Kitabeı eline aldığı — eserl benimser, bizde ise kitabci muharriri be « nimser, yani alabildiğine istismar edez, — Kitabcılar kabahati muharrirlerde bu. luyorlar; iyi yazmıyorlar, eserlerine küryı tia tiz değiller diyorlar? . Bu ithamı doğru bulabilmek için muhar« ririn manavdan aşağı düşünce sahibi oldu « ğunu kabul etmek lâzı ir Bir manav kurtlu eriği müşteriye yut « turmak için elinden gelse kurdu yemek VC yahud onun faydalı olduğunu müşteriye kam bul ettirmek ister. Hangi muharrir — çürük fikrini kendinin maskara edileceğini, eseri« nin de maskara olacağım bile bile kitab hür line kor? Basılan eserlerin ayni kıymette olduklaa rını sannetmek elbette saçmadır. Fakat biz. de en aşağı eser en yüksek kitabemın insa« h Fransızlara sattı İngiliz gazetelerine göre Fransada tay- yare bücumlarına karşı kullanılacak ye- ni sistem bir top İnşa edilmek üzeredir. Bu topun mucidi de Almanyadan kovu- lan bir Yahudidir. Hava kuvvetlerine karşı en mükemmel müdafaa usullerini bulmaya çalışan Fran- İsız mütehassıslar, elde ettikleri netice- den memnun görünüyorlar, Fransanın deadı hakiktdir ve hükümetin müdafaa hazırlanmasına ayırdığı milyonlarca li- topla Yeni topta kullanılacak mermilerin Hbresi 6 ile 7 pus arasındadır. Ateş gür'at leri © kadar fazladır ki yaylım ateşte her hangi bir tayyarenin bu battı yarıp geç mesi imkânsızdır. Bu topun mucidi, gizliden gizliye Fran- sız makamatı ile muhaberede iken AlL- manyadan kovulmuştur. Adam, her tür- lü tehlikeyi göze alarak plânlarını birlik- şasına sarfedilecektir. te getirmeğe muvaffak olmuştur. rında 'şöyle bir anlaşma olmuştur: Şov sebze yemekten ve süt içmek - ten vazgeçecek, buna mukabil doktor - aT da çiy karaciğer — yemesinde ısrar etmiyecekler, bunun yerine muharrir hergün yarım kiloluk ciğer hülâsası yi> ecektir. İNANMA! ar günü o daire tatildir. Odacı tatil gü- ecektir. Pazar sabahı erkenden gelip lüzum var? Cumartesi akşamından o iş, pgarya şeklinde yapılıveriyor.> İNANMAI! radan büyük bir kısmı, bu yeni sistem | fından daha yüksektir. Şâir Yusuf Ziya Akbabacı şair diyor ki: — Harf inkılâbına servetini kurban ver«, İmiş kitabcilar tanıyorum. Kitabcilıkla şer « İvet yapmış tanıdıklarım da var. Ne birinla, muvaffakiyetsizliği, ne öbürünün muralfam kiyeti kitabclığımızın esas vasfı olan (A « İlayl) ha bir şey üüve etmez. Babilli yo « kuşunda Türk neşriyatını henüz (Alaylı) bi İzihniyet idare ediyor. Tâbi alacağı — eserim İicine değil dışına bakmaktadır. Kapağınız üsştündeki isme, imzaya belki de müsveddem nin kâğıdına ve muharririn boyunbağısınaf, Basacallı eseri, ehlivuku! olarak evde kax rısına okutup gözlerinde yaş arayan kitab « jar varmış! Bu bir damla yaş ertesi saball muharririn avucuna damlayacak birkaç paa ranın verilme emridir. Böyle bir zihniyetle ve böyle bir liyakata de idare edilen bir fikir — piyasasında artık hangi vazifeden bahsedebiliriz. ki.. Muharririn artık vazifesini — ya; söyleyen Kitabemin fikrine değil, ığınk cür'etingi ünü artık Avrupa kaplıcala « inlendirecek kadar refaha kavuşam bu vatandaş muvaffakiyetini bir şeye barça ludür; kitabcılığı bir fikir tefeciliği haling koymağt!. Üstünde senelerin emeğini taşıyan bir Şe, ürine otus İlraya sâm rum. * eri kima ir kaçıncı tab'ını idrak ©« den Ahmed Refiğe sıkınlılı bir gününde gee ne o elin ön kurüş —yat ediye ettiğini biler Gene ayni a pattığı eserleri, artık kendi ışmadan girli imi hatırlış T pek çoki beş ltraya Ka« ah — sayaralk, gizli ikinci vi haberleri arasına karışmamış vakayli cür « miyedendir. Amma, yazanın suçu yok mu? Okuyanit suçu yokz mu?. Kabahat bir cepheli olamaz. Günahı Üğü takalm edelim: Alana da, satana da, yazana da., Pikirlerini aldığın muharrirler bu kadali değildir. Gerislini yarın neşredeceğiz. Nusret Safa Coşkun