“Son Posta,, nın Hikâyesi ANA - OĞUL yatımıda çok feci hikâyeler dinle dim, çok fena sahneler karşısında kaldım, fakat şimdiye kadar beni bu kadar altüst | eden bir vak'aya şahid olmadım. Evet, barbettim, harbin bütün tüyler ürpertici fecaatini yakından gördüm, — kendi aileme mensub birkaç kişinin a| hastalıkları asnasında başucunda bulu — dum, onların ölümle boğazboğaza pence- leştiklerini alnımdan terler akarak sey- — rettim, birkaç defa da gene kendi yakın- — darımdan olan kimselere haştaneye, a- Mmeliyat salonuna kadar refakat etlim, fakat bütün bunlar geçen gün şahid ol- — duğüm vak'a kudar bana tesir etmedi. Yoksa ben mi ihtiyarladım? Benim si- ; Nirlerim mi gevşedi? Bundan yirmi sene evvel ayni vaziyete düşsem bu kadar mü- teessir olmiyacak miydim? — Belki de.. Yıllar insanları maddi ve manevi öyle hırpalıyor, öyle yıpratıyor, öyle zayıf dü- O Şürüyor ki... O gün Aksarayda tramvaya binmiştim. Sıcak, bunaltıcı bir gündü. Herkesin yü- zü bir felâket bekliyormuş gibi muztarin, ç herkesin ağzı serit bir nefesi içine sok- / mak istiyormuş gibi aralık, herkesin göz- leri sıcaktan mahmurlaşmış, kolları iki — yana yorgun bir halde sarkmıştı. — Tramvay kalabaliktı. Terli vücudlar — dan çikan ekşimtrak bir buğu, rüzgâr ol- ğ madığı için vagondan dışarı çıkamıyarak — her dakika daha ağırlaşıyor, tahammül — edilmez bir hal alıyordu. — İstaribul tramvaylarında oturmak her kula nasib olmıyan bir nimet olduğu hal- | de, her nasılsa, iki kişilik kanapelerden g birinde boş bir yer bulmuştum. Yanım- ğ da, kucağındaki zayıf çocuğunu tulan Ya- kince fakat üstü başı temiz bir kadın var- —dı. Yavrusunu kollarile sarışından, onun — cilız omuzlarını okşamasından, cama dayanan alnını elile tutmasından yavru- geuğun hasta olduğunu anlamıştım. Esâ- sen bunu anlamak güç bir şey de değil- — dk. soluk mavi bir gömlek altından o- muz kemikleri sipsivri dışarı — fırlamış, — boynu, siyah saçlı başını taşıyamıyacak ğ mtan bir limon rengini almıştı. - Konuşuyorlardı: Anne, doktor artık arsada top oyna. | — Mama izin verdi mi? Hayır oğlum, daha birkaç gün yata: — caksın, Sana yumurta, külbastı yedirece- - Bim. —— Gene kıpındamadan, /— yatacağım? — — Evet çocuğum. Masum ve mütevekkil bir boyun bü- ’lı.ı . Şimdi ana söylüyor: arka üslü mü “kadar incelmiş *yanakları, çürümeğe yüz| Kadına bakıyordum. Yüzünün bütün çizgileri derin bir uztırah ifadı yordu. Gözleri bütün şefkat kuvvetile hasta ço- cuğuna takılmış, onun saçlarını tel tel okşuyor, elini onun alamda ve göz kapak- larında dolaşlırıyor. O kadar sade kendi inde, sade kendi hayatında yaşıyan bir hali var ki bir saniye olsun başını çevirip etrafına göz gezdirmiyor. tramvaya gitip çıkanlarla meşgül olmuyor. Hasta çocuk gözlerini açtı: — Yoruldum amne. — Biraz da şu koluma yat çocuğum. Şimdi ngln'ın yüzünü tamamile görü- yordum: Gözler çukura kaçmış, göz ka- 'pakları şoffaf bir tül gibi incelmiş, bu- run sivrilmiş, kollar kırık birer oyuncak | gevşekliğile vücudünün iki - tarafından sarkmış. Ana, çocuğunun gözleri açıldıkca gü-| lümsemeğe çalışıyor, fakat onun bakış larından uzak kaldiğı dakika yüzüniün manası acılaşıyor, rengi daha söluyor, ba- Şşı-uzun bir yorgunluktan dinlenmek isti- yormuş gibi omuzuna doğru düşüyordü. Bu ana ile oğulun halleri bana pek do- kunmuştu. Bilâ ihtiyar onlarla alâkadar oluyordum. Tesadüfen ben de Köprü üs- tünde ineceğim için beraber yerimizden kalklık ve kadın çocuğunu elinden tuta- rak önde, ben de arkalarında tramvay- dan indik. İşte tüyler ürpertici facla o zaman, bır saniye içinde oldu ve hiç kimse bunun ö- nüne geçemedi. Hasta çocuk tramvaydan iner inmez, bilinmez nasıl gizli bir kuvvetin tesirile birden canlanıvermiş gibi anasının elin- den kurtularak karşı tarafa geçmek iste- di ve koşarken öteden gelen bir otomobi- lin tekerlekleri altında kaldı. Ne zavallı ana, ne de onun yanında du- ran ben bu şimşck çabukluğile geçen vak'aya mani olamamıştık. Kadıncağızla hemen ayni saniyede otamobile doğru a- üldik. Halk birikmiş, polisler koşmuş, tramvaylar durmuş, bir mahşer kalaba- lığı birdenbire ortalığa dökülüvermişti. Bu kalabalığı yarıp geçmek isteyen bi. çare anaya yardım etmek için onu kolun« dan tutmuştum. Tam arabanın yanıns geldiğimiz vakit elimden kurtuldu ve yü- X:u koyun yere uzanarak tekerleklerin al- |tına girmek için çabalamağa başladı. Ev- — — Süana iskelede bir simidle bir çiko- - İata alayım Sacid, vapurda yersin. — — Hayır anne, canım istemiyör, Üskü- / dardan alırız. — — Köprüye daha çok vakit var, sen i |öylo koluma dayanıp biraz dinlen yav- rum — Gene mütevekkil bir boyun eğiş... BABA-OĞUL ğ | YAZAN: SUAD DERVİŞ Hukuku bırakıp iktısad fakültesine iklısad fakültesinden çıkan ilk mezua- |— lara hemen memuriyet hazırmış diye duymüştu. Ür, serpilir. — Kimisi söğüd gibi dik duramaz.. kimisi yetiş- N o — Feriha kızkardeşinin — arkadaşları i- çinde iki tane de İzmirli kız görmüştü. / Birisi İzmirin en eski ailelerinden biri- mne mensuptu. İnce bir kızdı. S: _ıüıe benziyordu. Yumuşaktı, t Mücadeleci değildi. On sekizinci, dokuzuncu asrın ideal bir genç kızi ola- bilirdi. Yirminci asırda, İstanbul versitesinde tıp tahsil ediyordu. Va bu lahsil onu biraz ürkütüyordu da.. Selma idi ismi.. nabilir... di e ssıt bir allesi içinde, bedbaht — ve /— geçimsiz bir evde büyümüştü. Onu kü- A yaşında leyli mekteblerde yetiş - işlerdi. Bunun için o.. kendi işini kendi gören, hayatta her işi becerebi- n bir insan olmuştu, bulunan evine gitmişti. bu son haftalarda üniversite açılmadan evvel biraz da İstanbulda eğlenmek için Jönmüştü İnsan tablati de türlü türlüdür. Ki- — geçişinin sebebi de bu idi. Yeni açılan |misi iyi ve kuvvetli — köklü bir selvi, ir kavak gibi hiç bir destek istemeden bir salkım mek için gül fidanı gibi destek, çubuk ister... Kimisi ancak bir sarmaşık gibi başkasına sarılarak yükseklere tırma- Fatma tek başına doğrulan, belini dik tutabilen insanlardandı. Ve işte bunim için de neş'esi, hayala emniyeti, anun- la mücadeleye kudreti ve cesareti var- Feriha Halidi de, işte Gülerin bu ar- Selmayı herkes |kadaşları içinde fakal hepsinden dahâ k seviyordu. Sesinin ahengi tatlıydı. '30( tanımışlı. Çünkü Halid.. imtihan- Fatma da İzmirli idi. İzmirin muta- |larını muvaffakiyetle ve ikmalsiz ver- diği için... Tatillerde bemen dışarda Ve ikmal imtihanlarının yaklaşlığı YKDti KPĞER TC ARAAMDA HAĞi Dü AA NLN ADGA YAK AAA KD Yazare - Muazzez Tahsin Berkarid NNESEBHİZ velâ ne yapmak istediğini anlıyamamış- tım, Ben de eğildim ve tekrar kolun çektim. O sırada yavrucuk kanlar içinde baygın bir halde otomobilin altından çı- karılmıştı. — Bak çocuj da pek ağır değil... Kadın yerinden kalktı, Bir saniye anla- mıyan gözlerle çocuğuna ve etrafına baktıktan gonra kulakları tırmalıyan kes- kin bir kahkaha ile uzun uzun güldü: — Çocuğum ölür mü hiç? Ölür hiç? Elbette ki ölmez... ÖO büyük adam olacak, paşa olacak benim oğlum. Sıkı kalabalık yarılmış, yüzlerden kur- kuya, telâşa benziyen kararsız bir rüzgâr esmişti, Zavallı çılgın ana bu sefer bana döndü, sinirli ellerile yakama sarıldı: | — Bir daha söyle bakayım.. öldü mü İdedin? Ölecek mi dedin? Bir defa daha 1 söyle bakayım”? Alimallah senin şu çeneni |ikiye ayırırım ben, anliyor musun? Kadının ellerini tuttum : — Yök canım, çocuğun sağ diyorum. Bak işte otomobil geldi, onu hastaneye götürecekler, yaralarını saracaklar he- men iyileşecek. Elleri gevşedi, bacakları gevşedi, kal- dıirimin üzerine oturarak başını avuçları içersine aldı, — Kalk yürü... Çocuğunla beraber hastaneye gidelim. — Hayır, artık sırtüstü yatmak yok. Ona yumurta ve külbastı yedireceğim, et suyu İçireceğim, ondan sonra da atsada komşu çocuklarla oynıyacak, Talihsiz kadın tamamile çırdırmıştı, Polisler halkı dağıttılar ve cankurtaran arabası yaralı çocuğu götürürken polis- ler de çıldızan ve çırpınan anayı kolun- dan tutup bir olomobile bindirdiler, Bu mechul ana ve oğulun âkıbetlerini öğrenmek için o günden sonra birkaç de- fa hastaneye ve tımarhaneye telefon et- tim. İsimlerini bilmediğim bu zavallılar- dan bir haber almak kabil olamadı. sağ.. hamdolün yarası YARINKİ NÜSHAMIZDA: Unutulan hatıralar Çeviren: Faik Beremen L Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe almabilir. Halid tahsilinin sonuna — ermekte olmasına rağmen yüzde yüz çocuk kal- mış, temiz ve neş'eli bir gençti. Çocuk olduğu için kendisini olgun ve mükemmel zannediyordu. Kendi gençliğinin caşkun atılma kabiliyetleri- ni şuurlu, muhakemeli — ve mant:ki 'birer hareket zannediyordu. Çok ateşli bir genç. Her şeye çabuk parlıyordu. İçi hüsnü niyet dolu idi, bir şeyler yapmak istiyordu. Herkese ve bayata karşı kendini borclu hissediyor- du, Fakat bu borcu nasıl ödeyebilece - ğini henüz kesliremiyordu. ,Ğümıdı İnce bir profili, iyi bir atlet vücudü gibi dar kalçalı, çökük karınlı, geniş omuzlu, geniş göğüslü bir vücu- dü vardı. Saçları sarıydı. Gözleri sim- siyah$ı. Enerjik bakışlı, bu siyah göz- lerin kendi Üüzerinde müessir oldu - gunu Güler anlamıştı. Bütün muhitine hükmetmek, onları idare etmek kabiliyetinde olan Güler, Halidin bulunduğu mecliste birdenbi re şiliniveriyor ve kendisini onun ida- | resine tezkediyordu. Daha doğrusu onun karşısında duy- duğu şaşkınlık içinde ne göyliyeceğini şaşırıyor, âdeta, konuşamıyordu bile... Ve bü şaşkınlığını, içinin bu karma- karışıklığın: o anlamasın diye herkese karşi her kadın nasıl güzel görünmeğe gayret ederse o, onun yanında yüzünü, mü | 50,000 lira kazanan 24937 Sanları ( 84 ) rakamlarile biten lul-l tün numaralar onda bir itibarile ikişer lira amorti alacaklardır. e Dünkü keşidede on beş bin liralık ik- | ramiyenin sonu 37 ile nihayet bulduğun- dan ve büugün de elli bin lira çıkan numara da gene 37 İle nihayetlendiğin- den nizamname mucibince dolabdan ye- iniden numara çekilerek sonu 84 ile niha- yetlenen numaralara amorti isabet et- miştir. 3,000 lira kazananlar 23827 1,000 lira kazananlar 17381 35745 500 lira kazananlar 1848 — 575 — 355 27237 131 1344 11590 20814 36035 — 5062 17409 — 2750 23414 37581 29776 33315 10700 — 30908 9034T 23973 194938 18661 17570 11727 3715 200 lira kazananlar 32290 17943 17039 12531 12086 38541 21617 14917 16185 26233 6486 35639 24606 20288 24651 38900 20349 38972 HU46 (00 lira kazananlar 25023 25326 20039 6199 10557 24126 23475 26379 17032 18267 11524 20219 20567 — 781 30610 15940 30605 14791 1657 32019 97713 332932 31072 13942 - 19542 2397 33190 35856| | 30664 10534 38336 11504 37256 3808 - 35520 24610 14576 — 6704 10667 16269 6430 - 16039 40 lira kazananlar 22304 19221 37218 15359 15858 14081 4939 15550 19175 19856 20816 — 2331 12282 4608 14549 22405 27680 30861 38927 13201 — 1111 14524 36747 28931 35219 399249 6606 24458 5798 — 5662 29663 1340 10888 10103 27708 15214 1124 15339 24118 30781 37851 24457 15815 19678 31316 6422 39565 31968 6572 28153 21951 22047 16951 12623 00931 34507 34110 18365 14069 - 20039 çirkin yapacak mimikler yapıyor, vücu dünü çirkin gösterecek pozlar alıyor, onâa karşı arkadaş, bir erkek kadar ar- kadaş, fakat kaba ve sevimsiz oluyordu. Bir cümle ile: Ona kadınlığının, genç kızlığının en mübhem bir ifadesini bi- le vermiyordu. Bunu vermekten hicab 25590 30058 39088 duyuyordu. Halbuki Güler kendi — zama- nımın — bütün kızları ve — kadınları Bgibi ufak bir flörtten, bir erkeğe hoş görünmekten çekinecek tabiatte değil- di. Bütün arkadaşlığına rağmen her er- kekle konuşurken yüzündeki manala- tın, güzel gülümsemesinin latlı olması- na hiç de tenkid edilemiyecek bir kadın sevki tabitliğile dikkat ediyordu. Halidin Gülerden hoşlandığına bir işaret yoktu, Öteki kız arkadaşlarile olduğu gibi Gülerle de çok samimi ve terbiyeli idi. Fakat onun Gülere İkarşı değil bütün üniversite muhitin- |deki kızlara karşı en ufak — bir meyil gösterdiği görünmemişti. Bu muhit içinde hiç bir gönül mace- rası ve yaramazlığı tanılmıyordu. Ar- kadaşları onun yaşlıca bir dul kadınla birlikte yaşadığını söylüyorlardı. O - nun: «En aşağı kırk beşinde bir sevgili- si vara diyorlardı. Fakat kimse bu sev- giliy muydu? O da malüm değildi, |19853 21643 38965 15930 31895 38670 4337 37650 33328 13425 5743 33897 5504 1213 18176 BB44 11951 34769 21 11004 26226 37877 8002 35227 25474 1337$ 39571 24137 11950 31378 8341 16448 9472 13163 37891 2695 32848 24803 87019 22427 24530 817 31660 18172 21040 5846 12197 n8 394052 11576 1ASTL 39979 28085 20808 72 16662 13945 37401 27950 9633 2402 25711 12597 17689 Tayyare Piyangosu 25 inci tertibin “3 ,, üncü keşidesi bugün bitti. Kazanan numaraları aşağıdaki sütunlarda bulacaksınız 26107 21465 14926 38762 23542 24284 34799 1184 12230 16142 20168 11721 2T53 30 lira kazananlar 10687 29495 35082 20644 10659 - 12158 20121 2005 32133 28573 12588 33671 36983 19017 3216 — 2822 17670 19033 19090 3788 21336 21217 14768 12295 11249 13603 19909 19980 2341 11873 12676 13329 6526 28532 — 6235 34984 80140 — 9793 20444 26068 20642 — 2372 33287 16024 — 9TT 2376 24734 — 4306 19039 33155 S1TTİ — 3958 — 7380 20155 30716 22586 18950 22471 10582 18936 32469 — 8651 15731 — 2228 209130 — 3383 31801 21936 30827 39576 22662 1237 21262 14159 8 25574 24599 21081 23920 — SOT 14251 29880 — 9629 30473 8138 23771 15240 32679 18488 — 7007 18128 4783 24069 30085 16635 39856 3018 — 2912 23269 158318 1402 10439 21424 21414 19249 2387 4658 12607 70 27210 — 9329 18476 20462 22505 32511 11888 96T1 4001 — 8142 28384 38006 13992 12846 — 8313 — 936 — 5680 14685 — 3001 17954 28801 22082 82639 12403 18053 17907 30865 37181 25212 11087 10408 — 7103 24838 12116 27900 15414 1467 36178 17313 22522 37901 26808 14027 26760 97103 — 3274 20729 24604 13708 12344 15434 2223 'TSTL 22439 30343 34332 19817 35281 3204 2! Illl Iıralık mükâfat 10598 — 9118 27666 7"60 71!9 zmu 27259 — 6902 21110 38821 12455 34008 11342 39139 — 103 3868541 32378 17282 32018 1832 140051 48834 32800 25888 15464 — 4019 18107 1718 34819 12539 30654 38228 21260 19592 24322 36597 12028 Keşideden sonra dolabdan yeniden 40 numara çekilmiş ve yirmi bin liralık mü- kâfat şu 40 numara arasında beşer yüz lira olarak taksim edilmiştir: 10,000 liralık mükâfat En son çekilen (21168 ) numara da on bin liralık mükâfatı kazanmıştır. Fakat onün pek genç kadınlardan ve bilhassa genç kızlardın hoşlanmadığı muhakkaktı. v Hattâ Güler onu ablasına takdim et- tiği zaman gözlerinin tuhaf bir şekilde parladığını görmüştü. Feriha yanlarından ayrıldığı vakit gülank koluna kolunu geçirerek kula- ğıina eğilmiş: — Ayol senin ne güzel bir ablan var- mış, demişti. Ne harikulâde bir kadın... Nerede idi 0? — Bergamada idi. Ben çocukken ev- lenmiş, oraya gitmiş, yüzünü bile ha- tırlamıyor gibi idim, Yeni geldi. — Sen çocukken mi? diye gülmüş - tü. Ama yaptın hal., Bu kadar genç bir kadın sen çacukken evlenebilir mi? — Ablam benim kırkından farzladır, — İmkânı yok... Güler'in rengi kızarmıştı. — Yalan mı söyliyeceğim? — Yanılıyorsundur, — İnsan ablasının yaşında yanıır mı? — Yanilır tabil... Ablan senin yirmi sekizinde yok... O gündenberi Güler Ferihaya karşı bir parça daha düşman olmuştu... Evet ablasına karşı hissettiği soğukluğun görmemişti. Hakikaten mevcud|en baştaki sebeblerinden biri de mu - hakkak bu idi. (Arkası ver) —.