Köylü zahiresinin yamn düşmanı : Buğday kurdu * * * Fena yapılı ambarlardan eksik olmıyan bu kurdun zararı pek bü- yüktür. Buğdayı yenmez, ekilmez karşt en esaslı tedbir, fenni şartlara uygun ambarlar yapmak ve zahireyi böyle yerlerde saklamaktır. g Yazan! Yeni yıl buğday —mahsulünün am- bara konulmak üzere bulunduğu şu sıra- da, köylerimizin ekserisinde Üzücü bir derd tazelenir: Bütün bir yıl çalışılarak, nihayet ambara getirilebilmiş olan buğ- dayları, gene kurdlar saracak, gene onu yenmez, ekilmez bir hale getirecekler - dir. Hiç bekletmeden hemen pazara gö - türseler, bu mevsimde piyasadan bir şey kazanmalartima imkân yoktur, Götür - meseler, viran ambarda kurdların istilâ- sına uğrayıp berbad olmaları da muh - temeldir. Belki 0 zaman bugünkü kadar da para etmiyecektir. Buğday kurdundan endişe yemekliğe ayırdıkları kısmı Ööğütmek için değirmenlere koşmuşlardır. Fakat yakmda olan köy değirmeninin suyu ke- silmiştir; uzaktakinin de en aşağı iki gün sıra beklemek zoru vardır. Haydi ye - mekliği öğüttüler; tohumluğu ne yapa- caklar? Tâ gelecek mevsime kadar bunu nasıl saklasınlar? Kimisi çuvalda olur - sa gelmezmiş der, kimisi yıkanmış buğ- daya bir şey olmaz der, kimisi ambarın aralıklarını mayıslamalı der, kimisi ekin ışık görmemelidir, kimisi yığına cılk yu- murta sokmalı velhasıl sayısız ted- birler ortaya dökülür, derde çare araştl- rılır. Fakat kimşe, esas sebebe ve esas çareye temas edemediği için «buğday kurdu>» da her yıl ayni zararları yapar, gider, Buğday kurdu, her şeyden önce buğdayın muhafaza 'edildiği yerle alâ- kadardır. Muhafazalı, havadar ve serin bir ambarı olmıyan her târımman bu teh- Üükeye maruzdur. Çarık - çürük tahta - Jardan yapılmış, girintili - çıkıntılı am- barlar, yahud rastgele seçilmiş bir mer - divenaltı veya buna benzer üstünkörü bir yer; buğdayı saklamaktan ziyade kurdlandırmıya yarar. Onun için her ta- rımman kendine yeter büyüklükte bir ambar yapmayı ülkü edinmelidir. İyi bir ambar için türlü, basit nekler gösterilebilir: A — Ağacı bol olan yerlerde bildiği - miz eski tertibdeki ambarlar ucuza çıkar. Yalnız bunların içini galvanizli saçla kap- Jamayı, üst kısımlarının kapanışımı çok tertibli kurmayı ihmal etmemelidir. B — Bazan boş bir yer odasını da am- bar haline getirmek zaruretinde kalına- bilir. O takdirde bu. yerin rütubelsiz ve havadar olup olmadığına dikkat etmek gerektir. Eğer bu cihetten emin ise ye - rini çimentolayıp, camlarını telörgü, ve tavanını muhkemce kaplatmakla mev - cudu kısmen fennileştirmek lâzım — ve kabildir. C — Meraklı bir tanıdığım evinin ar- ,kaşındaki müsaid bir binanın içine ol - dukça pratik şöyle bir örnek yapmıştı. Önce pencereleri telletmiş, tavanını ye- niletmiş, yerini de çimento ile düzlemiş. Sanra bu yerin ortasına çimentodan sek- sen santim yükseklikte ayaklar yapa - rak, bu ayakların üzerine gene çimento- dan ikl metre irtifamda sandık kibi bir ambar oturtmuş. Her tarafı kapalı olan bu sandığın üstünde demirden üç ka - pak, altında da üç tane sürgülü kapıcık vardı. Bu ambarın içi üç bölük imiş, Bi- rine buğdayını, birine arpasını filân ko- yuyormuş. — Hem ucuza çıktı, hem ra - hat ettim, hem de her türlü böcekten kurtuldum, diyordu. İcab ettikçe — bu meydan yerde de aklarıyor, temizliyor, ölçüyor, dolduruyorum.> Buğday kurdu, kızışık, güve ve ben- zeri gibi zahire zararlılarının önce am- barla alâükadar olduğunu belirttikten sonra (buğday kurdu) nun çaresini ya- zayım: Buğday kurdu »« Calandra Grana - naria ), böcülerin kınhı kanad sınıfın- dan, siyah renkte, 3-4 milimetre uzun - Jukta bir haşeredir. Uzun bir hortumu ve bu hortumu üzerinde iki boynuzu ol- masile pek kolay tanınır. Buğday kurd- ları ambar, değirmen ve fabrikalardaki buğdaylara âriz oldukları zaman pek ça- edenler, ör- bir hale getirir. Buğday kurduna Buğday sitolarından biri zerine yumurta bırakır, Bu yumurtalar- dan çıkan siyah başlı, beyaz vücudlü k çücük kurdlar tanelerin içini yeyip ka - buktan başka bir şey bırakmazlar. Kurd- lar kırk gün zarfında istihâlelerini ik - mal edip, çıkan kâhiller tekrar yumurt - lamıya başlar ve böylece senede tam beş nesil yaparlar, En sonuncu anaçlar ınıkî yumurtlamayıp ambarın pencere, — kapı gibi aralıklarında uyuşuk bir halde kışı geçirirler. Nisan gelince canlanıp — yeni baştan zararlarına başlarlar. Buğday kurdu memleketimizin her ta- rafında vardır. Yukarıda söylediğim fena yapılı ambarlarda çokça bulunur. Temiz bakılan tertibli ambarlarda barınamaz. Bu haşereye karşı en son mücadele usul- İleri şunlardır: | i — Ambarın daima temiz olmasına, | buğdayların vakit vakit kalburdan veya |tarardan geçirilmesine dikkat et 2 — Ambarın kapısını, penceri payıp kükürd tütsüsü yapmak. 3 — Otuz baş sarmısağı iyice ezip, ü - zerine sıcak su dökülerek elde edilecek mahlülü ambarın het tarafına püskür - mek. 4 — (Tetra Klorür dö Karbon) mayilni yığınlar üzerine dökmek. (Bu madde kâtranlı bir tabaka hâsıl ettiğinden, in - tişar eden boğucu gazı altındaki böcek- leri, kurdları bir hafta zarfında öldürür. Yüz kilo buğdaya 10 gram ilâç kâfidir. 250 gramı 60 kuruştur.) 5 — (Paradi Kloro benzin) ismindeti kristal maddeyi yığınlara karıştırmak. (Bu maddenin on gramı yüz kilo buğ - dayı ilâçlamıya yeter. Buğdaylar bir fıçı içinde, azar azar muamele edilirse ilâc:n tesiri daha ziyade artar, böcekleri yıl- dırım gibi öldürür. ka- OkRsford profesi rlerine Ders veren Âlim kapıcı Bu 69 luk ihtiyar, Oksford üniversiti si kapıcısıdır. Fakât ayri bir mesleki da- ha vardır. Kendi kendine yetişmiş olan pratik bir tabiiyatcıdır. Her gece üni- versite profesörlerine tabiiyat konfe- ransları verir. Profesörler de, ertesi gün derslerinde bu konferanslardan hül! lar çıkarırlar, Resmimiz kapıcı pofesörü, ada tavşan- “İlarını muayene ederken gösteriyor. SON POSTA Mümkün değil Hasis evine “uşak alacaktı. İlk gelen Uşak namzedine sors duü: — Islık çalmasını bilir misin? | — Bilirim bayım., — Öyleyse seni ya- nıma alıyorüm. Yalı hız şu gartla, bana içki çıkarmak için manlarda hep — islık mahzene girdiğin za- galacaksın. —1? — Bir yandan 15 - hk çalıp, bir yandan içki içmek mümkün değildir do.. — İsmi? mütereddidim. — Çok zengin bir kadın! — Fakat hem dilsiz, hem de sağır.. — Daha ne Estersin! Mağaza değil Serseri, serserinin başındaki yeni şap- kayı aldın? — «Şafak> dan! — Mağazanın yerini söyle, bon de bir ördü; u şapkan hoşuma gitti, nereden şapka alayım. — Mağaza değil, lokanta! * Hayır — Tam on beş gündür karıma bir tek söz söylemedim. — Dargın mıydın? — Hayır, sözünü kesmek istemedim! * Neye Çocuğa sordular: — Evlerin üstünü neye örterler? — Asansörler gök yüzüne çıkmasın diyel * Tanıştırırım — Karıma bakmakta devam ederseniz pişman olursunuz. — Ne yaparsınız? — Karımla sizi tanıştırırım. Bir şişme şilte almış Adaya gitmişti. Geceyi çamların altında geçirecekti: — Acaba bir rüya mı görüyorum, yoksa şişme şilteyi lüzumundan faz- la ma şişirdim. — Henüz koymadım. «Dinlenex pehlivan: — İşte benim en son şaheserim. Hoparlör Geveze bir kadın bir kitabeı dükkâ - nına girdi: — Bir kitab isterim, dedi, bir arkada- şim iki gün sonra otuz yaşına girecek, ona hediye edeceğim. Pek ucuz bir kitab ol- masın, pek te pahalı olmasın Kitab seçmek te gü Meselâ be- nim kocam ryoman sevmez, edebi eserleri sevmez.. Kitabçı bir kitab uzattı: — Mükemmel bir kitab bayan, dedi, «Bir hoparlör nasıl âyar edilir?» Motosiklet meraklışı karı koca, kah- valtı ediyorlar, Baktırmak için — Dün karınızı tiyatroda gördüm. Za- wallı hasta galiba., mütemadiyen öksü - rTüyordu. — Yok, hasta değil! Dün yeni bir şapka giymişti de.. * Salona alırım Bayan, hizmetçiyi çağırdı: — Gülsüm, sen nişanlını mutfağa alı« yorsun, bu hiç hoşuma gitmiyor. — Teşekkür ederim bayan; mütfağa almam, madem ki hoşunuza gitmiyor. Bundan sonra salona alırım. * Hayvan sevgisi Himayel hayvanat cemiyeti Szasıydı. Sordu: — Biz de hayvanları sever misiniz? — Evet, dedim, bilhassa tavuklara ba- yılırım. Yahnisi, sövüşü güzel olur. la «Venüs düşünüyor» arasında Yaş farkı Yaşlı adam, geng bir kızla evlenmişti, Aranızda yaş farkı çok büyük! Dediler.. Cevab veş di: ! Hayır.. Çünki ben ona baktığım zâ« man kendimi yirmi yaş gençleşmiş hisses diyorum. O da bana bakltığı zaman ken 4 dini yirmi yaş ihti « yarlamış hissediyor., Böylelikle daki yaş farkı aramız « zail — Karıma bir bulaşık yıkama ma- kinesi aldım. Karınızı çok düşünüyorsunuz. Bulaşıkları ben yıkarım da... Hakikat Lokantada balık yiyordu. Garsonu çüe ğırdı: Bu lokantaya bir hafta evvel gel « mediğime yazık olmuş! Dedi, Garson sevindi: — İltifatınıza teşekkür ederiz bayım, — İltifat değil hakikat.. bir hafta ev« vel gelmiş ydım. bu balık taptaze piş- miş olarak önüme getirilecekti. * En fazla Balık avı meraklısı sordu: — Bulığa meraklıyım, acaba en fazla nerede bulabilirim? — Balıkpazarında! * Âdet değil Dilenciye sordular: — Neye sokaklarda dilenirsin? — Evlerin içine girip dilenmek âdet ole mamiş ta onun için! * Siyah mı? Zenci fotoğrf çıkartacaktı, sordu: — Siyah mı olacak, renkli mi? fotoğrafçı — Asansörle inip çıkmaktan canınız sıkılmıyor. mu? Asansör memuru — Bu sunli sabah- tanberi kırktır. işitiyorum, artık ca- aımı sıkmıya başladınız.