28 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

28 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON POSTA Yezan: A B Araba tam çeşmenin önüne gelmişti ki pusuya yatan askerler, korkunç birer nâra atarak ortaya fırladılar ve kılıçlarını çektiler Köşe —başında dimdik — duran ci udlü, geniş omuzlu, kukulatası ün üstüne kadar inmiş olan bir bu kukulatanın deliklerinden bi- rer kor gibi parlıyan gözlerini arabaya micileri de, birbirlerile konuşuyorlar.. arabayı takip ediyorlardı. Araba, tam çeşmenin önüne gelmiş rını bir kaç dakika dinlendirmek iste- dikerek, omuz başında duran asker kı-|mişti. yafetli bir adama şu erari vermişti: » Hanri!. Yüksek mahkememizin | emrile lokantadan kaldırmak teşebbü- | sünde bulunacağımız dinsiz kadımı, şu #faba ile kaçıracaklar. Burada nafin olamayız. Arabayı takip edeceğiz. Ça- buk, askerlere talimat ver. Birer iki- | arabayı takip etsinler, Dedi. şer e Bunu söyliyen, rahib Löyola, idi. Bu haris ve inadej rahib, Şeri şato- sundanberi, Antuvanla Civannayı ta- etmekte idi. Fondiye geldiği za - man, Anluvan ile Ciyannanın orada olduğunu, ihtiyar ve geveze bahçıvan- dan öğrenmişti. Bu ipucunu yakaladık- tan sonra, büyük bir para vüdederek bir gemi kiralamış, maiyetindeki kırk düvarinin atlarını Fondide birakarak bu gemiye binmiş. Civannayı takihe gü nişti Fakat; <naklettiğimiz veçhile- deniz- de Civannayı ele geçirememişti. Fran- sız gemileri, Antuvan ile Civannayı a- lıp götündükten sonra, o da geminin yelkenlerini açtırarak, © gemilerden bir kaç saat sonra Tulon Himanına gel- orada, kendi tarikatinin teşkilâlı 5 mde, Civannanın Hilâl ve Zam- bak Jokantasında bulunduğunu öğren- mişti. O gece, maiyetindeki askerlerle İo- kantayı basarak Civannayı cebren ora- dan almak istemi Fakat, lokantada bulunan Türk gemicileri, onu bu arzı- suna muyalffak etmemişli. Löyola; Civannanın orada kalacağı- nı zannederek teşebbüsünü ertesi ge- ceye terketmişti. Bunun için de, o as- kerlerin zabiti olan Hanriye emir ve- recekn Fakat işte o sırada Jokantanın kapısına araba gelmiş; rahib Löyola da derhal Hanriye yukırıdıh emri vere- rek harekete geçmişti. « Civannanın bindiği kapalı araba, te- peden tırnaklarına kadar silâhlı Türk gemicilerinin ortasında olduğu halde, ağır ağır şehirden çıkarak, dağ yoluna doğru ilerlemişti. Rabhib Löyola, Civannanın şatoya gö- türüldüğünü hissetti, kısa bir düşünce- den sonra, derhal kararını verdi. Bir Bgölge gibi kendisini takip eden zabite: — Hanri!.. Askerlere emir ver. Bah- çelerin ve tarlaların içindeki yollandan koşa koşa yokuşu tırmansınlar. Şu, gö- rünen şatonun alt tarafında, yolun ü- zerindeki çeşmenin yanında iki taraflı pusu tulsunlar... Biz, uzaktan arabayı takip ödeceğiz. Ve tam araba çeşme-| nin hizasına gelince, onlara bir mendil- le işaret vereceğiz. O zaman birdenbire 'Türk gemicilerinin üzerine atılsınlar.. arabadaki dinsiz kadını, onların elle- rinden alarak şatonun alt tarafından, ormana doğru kaçırsınlar, Dedi Hanri; bu emri, geriden gelen bir kaç askere tebliğ etti. Ve emir, bir kaç da- kika zarfında, bütün askerlere bildi « rildi Bu emri alan askerler, derhal etrafa dağıldılar. Bütün kuvvetlerile koşarak yokuşu tırmandılar, Nefes nefese, çeş- menin etrafında toplanarak ikiye ay- rıldılar. Yolun iki tarafına taksim ol- dular. Hendeklerin içlerine yattılar, e ,Araba, ağır ağır yokuşu tırmanıyor- du. Burada, büyük bir tehlike görmi- yen Antuvan, biraz sonra Civanna ile Şövalyenin nasıl karşılaşacağını düşü nerek atının üstünde dalgm — dalgın | İlerliyordu. 'Tıpkı Antuvan gibi düşünen, ve bu- rada bir hücuma maruz kalacaklarını akıllarından bile geçirmiyen Türk ge- İşte o anda, pusuya yatan askerler, korkunç birer nüra atarak ortaya lTamışlar, kılıçlarım çckormı Türk ge- micilerinin üzerine atılmışlardı. Gafil avlanan gemiciler, uvw].â şaşır- mışlar; etrafa dağıilmışlardı. Fakat; böyle mühim zamanlarda, son derece- de sür'atle kararını vererek vaziyete göre tedbir almakta büyük bir mahare- ti olan Antuvan: Arkadaşlar'.. Arabanın etrafına... göre' .. arabaya kimsenin parma- ğını döokundurmayın.. bana dikkat edin. Diye bağırması Üüzerine, derhal bel-| lerindeki palaları sıyırmışlar; kuşatmışlardı. Antuvan, derhal attan atlamış; sabah güneşinin ilk ışıklarile parhıyan kilıcı- nı sıyırarak askerlerin Üzerine hücu- ma başlamıştı. — Hey, Allahın belâları!. Hey ce - hennem kaçkınları!.. Hepinizi, üçer ü- çer geberteceğim... Sizi, başıma belâ eden o rahibin sırtına yükleterek ce- henneme göndereceğim... Alınız.. bu, bir... Bu, iki... Buuuu, üç... arabayı Acı acı feryadlar, kılıç seslerine ka- Günün Bulmacası #L İ SOLDAN SAĞA: 1 — Yevmiye. t— a ekşi hamur. $ — Gücenmek. 4 — Meramını söyleme-dnir. $ — Riyaziyede üözüre ölçmek için kulla- Bıilan Takain-bir nola-cemi edatı. Cöümerd-bir nota-mabıt edatı. yaparken kullam- &— sını-ıııuı—ıı benser bir venk. 3 —«i işareti-nefaseti bulunan. * — İsim- «ufaklırnın gıddı. $ — Çok şerefii. 6 — Karışıklık. 7 — Doldurma. 8 — Uslu akıllı-yapmak. 9 — Karyola. 10 — Sakii mastar lâhikası-Akciğer-beyaz. Mhııı.ıhkıılnıııııııı_ılmııyıı renkli bir kapak içinde çok zengin mündere- catla intişar etmiştir. rışıyor; Antuvanın savurduğu - kilıç darbelerile yaralanan askerler, yerler- - |de yuvarlanıyordu. Arabacı, bu küçük düzlükte hayvanla- Türk gemicilerinin palaları da boş durmuyordu. Her savruluşta, bunlar da |birer askeri yere deviriyordu. Koşa koşa oraya gelmiş olan rahib |Löyola da kılıcını sıyırmış, ortaya atil- |mıştı. Askerleri teşci ediyor: — On asker.. şu, kuru herifin üzeri- ne... Btrafını alın.. vurun.. en evvel, onu parçalayın... Onu yere serene, yüz ekü... Diye bağırıyordu. On asker, Antuvanın etrafını almış- tı. Hep birden üzerine saldırmışlardı. Zavallı Antuvan, başmın — üstünfle ıslıklar çalan an kılıcın ortasında kal - mıştı. Elindeki uzun kılicı, harikulâde bir sür'afle etrafında çeviriyor, 'bunla- Tın, kendisine inen darbelerini büyük |bir maharetle çeldiriyordu. İ sürmiyeceğini kestirmişti. Ve artik, ö- lüm dakikasımın, pek yaklaştığını his- getmişti. Fakat, hayatını pahalıya sat- mıiya karar vermişti. Tam bu sırada, kulağına Civannanın sesi gelmişti. Civanna, feryad ediyor: — Bütün azizlerin aşkına size yalva- riyorüm, fArkam var) RADYO Bugünkü program İSTANBUL 28 Haziran 1938 Salı Öğle neşriyatı; 1290: Plükla 'Türk musikisi. 1250: Hava- diz. 1305: Plfikla Türk musikisi. 13.30: Muh- telif piâik ada Akşam z 18.30: Plâkla dans muzikisi. 10.1$: Konfe- rana: Şişli Halkevi namına, Ali Riza Koralp, €Terbiye). 1988: Bucam heberleri. 20: Saat Âyarı: Grenviç rasadbanesinden maklen, Ve- Gia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mü- zikisi ve hulk yşarkıları, 2045: Hava raporu. 2048: Ömer Rıza Doğrül tarafından arabon söyler. 21: Cemal Kümil ve arkadağları tara- tından Türk musiklal ve halk şarkıları. 2145: Orkestra. 22.15: Ajans huberleri. 2230: Plük- ta sololar, opera we eperet parçaları. 22.50: Son haberler ve ertesi günün prugramı. Evvelki günkü maraton koşusu münasebetile görüş ve düşüncelerim Yazan : Ömer Besim Fakat, on kilıca birden karşı koymak | münikün değildi. Bu müdafaanın, uzun ' Evvelki günkü maraton koşusundan bir intaba Marmun sahasında yapılan bir mu- barebenin galibiyet haberini Atinaya koşa koşa gelip haber veren asker: «Ka- zandik!» dedikten sonra ölmüş.. Bu askerin Maraton harb yerinden Atınaya kadar koşa koşa gittiği — yol (42) kilometre (195) metredir. 1896 da İskenderiyeli zengin bir Yu nanlının verdiği para ile Fransız baro- nu Piyer de Kubertevin yardımile A - tinanın tarihi mermer sladı jinşa edil - miş ve o sahada birinci olimpiyad o - yunları yapılmıştır. Maraton - Atina yolunda ölen aske- rin yaptığı büyük eforu takdir eden © zamanın idarecileri 1896 da Atina o - limpiyadında ilk defa Maraton yarışı - nı programa koydular. 1896 Atina olâmpiyadının dik Mara- ton birincisi Yunanlı Zaharyadis tam kırk sene sonra 1936 Berlin alimpiya- dında elinde zeylin dalı ve sırtında el- zon elbisesile başı omuzları üzerinde hâlâ dik bir halde Alman Devlet Reisi Hitlerin önünde alkışladık. 42,195 kilometrelik yolu bir çırpıda kaoşmak dile kolaydır. 1920 genesinde Anversde — yapılan olimpiyad müsabakasında Finlandiya - l Kolehimaynen bu müsabakayı iki sa- at otuz iki dakikada koştu. we ANKARA 28 Haziran 1938 Sulı Öğte neşriyatı: 1290: Karışiık glük neşriyatı. YES0: Plük: 'Türk musikisi ve helk şarkdarı. 13.15: Dahlli ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 1430: Plükla dans musikisi. 1645: Türk. musikisi ve halk şarkiları (Semahat ve ar- kadaşları). 20: Baat Gyarı ve arabca negri- ma.ıı:m—mwum Vassaf) ıı.ıl Dwıılıı_ıı.n Ağans huberleri, 2215: Yarmmki program we fOsman), Kadıköyünde: (Moda, Merkez), Büyükadada; (Şinasl Rıra), Heybelide: (Tanaş). Bu mesafe üzerinde en iyi derece bu idi ve senelerce kimse yanaşamadı bile. 1936 Berlin olimpiyağdında hiç u - muülmadik bir Hüdise oldu. Bir Japon edleti bu mesafeyi daha kısa bir za - manda koşmağa muvaffak oldu. Uzun bir idman devresine — ihtiyaç gösteren Maraton koşusu hiç bir vakit genç atletlere tavsiye edilemez. Bu yarıştan çıkan bir atletin idra - |rında bir haftadan ziyade albomine te- sadüf edildiğini Amerikalı mütehas - sıslardan duyduk... Atletizm federasyonu tarafından ter tib edilen pazar günkü Maraton koşt- suna on sekiz atlet girdi, — bunlardan mn biri müsabakayı muhtelif yerlerde terketti. Bir müsabakayı, giren ailet - lerden yarıdan fazlasının terketmiş o> ması, işin güçlüğünü kolayca meydana çikarır. Ben kendi nefsime bu müsabakayı vakitsiz buldum ve bu yarış Balkan o- yunlarına hazırlık için yapıldı — desek iki ay sonra yapılacak Balkan oyunla- rından evvel tam yol üzerinde bir toc- rübeye kalkmak hata olurdu ve rzaten de hata oldu. Uzun sür'at koşularında son sene - lerde en mükemmel bir atleti olan An- karalı Galibi bir bafta sonra Mısırlı - larla yapacağı 800 ve 1500 — metrelik yarışları göz önünde tutmadan Mara - ton gibi harab edici bir yarışa sokmak Macar antrenör Ratkay — için iyi bir not değildir. Bundan başka, Fenerbahçe, Beşik - zaş maçı dolayısile büyük bir kalaba » lik önünde biten yarışda ağzında sala « talık ile stada giren atletlerin halk ü « zerinde masıl bir tesir yaptığını izahs lüzum görmüyorum.. 1924 de Paris, 1928 de Amsterdam, 1936 da Berlin olimpiyadlarında alti Gefa Balkan oyunlarında Maraton ko- şusu seyyettim, ağzında salatalıkla ya- rış bitinen atlete rastgelmedim. Maratonun büyük hususiyeti en u « zun mesafe oluşudur. Eğer bu koşu pro ,paganda için yapıldıysa, böyle propa- ganda olmaz. Antrenör Ratkay herkesin gözüne batan ve kitabda yeri olmıyan bu man- zarayı bir muallim olarak acaba beğen- di mi? Her sporun kendine mahsus bir ta- kaıra hususiyetleri vardır. Haftaymda bir futbolcuya limon vermek Adettir. Fakat Marataon koşusunda yalaktan kana kana su içmek, bir bostandan sa- latalık alıp yollarda yemek âdet de « ğildir. Kana kana içtikleri sudan — dolayı mideleri langur longur öten — ve biraz sonru bu longurtu sancı ile karışık bir ıztırab şeklinde rahatsızlık verdiği i - çin kuvrana kıvrana yarı yolda yarışı terkedenlere müsabaka şartlarmı öğ - reteceğini sandığımız Ratkay dua et « sin ki müsabaka sonunda birkaç atleti bastaneye taşımaktan kurtuldu. Taliht varmış. «Muzaffer olduk» diyen Yunanlı a kerin ölümü, Maraton koşusunun bü - yük tehlikesi için en canlı bir misal - dir. Bu işe esaslı — hazırlık yapmadan girmek, doğru değildir. Faydasından ziyade zararı dokunur. Bisikletle Frarsa turu başlıyor Bisikletle Fransa turu 5 Temmuzda başlayıp 3! temmuzda bitecektir. Bu müsabakaya Belçika, İtalya, Almanya, Framsa, İspanya, İsviçre, Holanda, Lük- semburg takımları yazılmıştır. 90 müsabıkın iştirak — ettiği Fransa turu galibine 900,000 #rank mükâüfat verilecektir. Kartal - Gebze MAaçı Kartal spar klübile, Gebze Halkevi takımları arasında yapılan futbol ma çımı 4-3 Kartal takımı kazanmıştır. Edirne kız öğretmen okulunda veda müsameresi Edirne (Husust) — Kız öğretmen okulunda son sınıf talebeleri tarafın « dan hazırlanan ayrılık müsameresi çok parlak olmuştur. Müsamere erkinlik marşı ile başlamış, Çoban piyesi tem - sil edilmiş, Çağlayan dansı yapılmış, bir komedi ve Çin, zeybek rakısları oy-| nanmış, okuldan ayrılık şarkısile mü samereye nihayet verilmiştir. !

Bu sayıdan diğer sayfalar: