28 Huziran —— «Son Posta» nın aşk ve macera roma! SÖON POSTA Yazan: Vedad Ürfi Prensin hususi otomobilinde Hizmetçi kız kahvemi getirmiş. Ca-| nım bir şeyler istemiyor. İsrar etti. Ha- tir için bir yudum aldım. Babam da u- yanmamı bekliyormuş. — Her sabah bir haberle geliya - rum... dedi. Prens Nâzım Âbad yarın hareket ediyormuş. Son gecenlin bir kaç saatini birlikte geçirmek ve veda- laşmak üzere akşama «Düborry» lo - kantasında buluşmamızı istemiş! Titredim. Zavallı babacıj le aramızda geçen şeylerin farkında bi- le değil. Küçücük bir şey sezseydi canı- nın sıkıntısından ne yapacağını rırdı. —Mektub mu aldınız?. dedim. — Hayır... Sabah sabah doktor gel- di, söyledi. İşin hoş tarafı... Bu gece Haritiye Bakanlığında bir süvare var- miş. Prens özür dilemiş. Bizde bir kaç saat geçirmeği tercih etmiş!. Bunu, ailemize karşı samimi bir sev- Bi eseri sanan babam ne kadar da ya- mılıyordu. Tecrübesiz de olsam çocuk değilim. Prens, bu son daveti sırf benim için yapıyor. Yalnızca buluşmak üzere ve- istemedi, böyle bir bahane buldu. Ba- Da bir şeyler açmak istediği, nçzlnmı- dığı, bir fırsat beklediği muhakkak. | Gururlu bir adamın o nisbette de mah- | cup olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Akşam 19 da doktor geldi. Prens bususi otomabilile bizi doğru Şanzeli- zeye götürdü. «Düberry» nin alt kat salonlarına indik. Geçen gün bu kısmı | görmemiştik. Merdivenleri de, bölme- leri de lüks vapurları andırıyor. Pen- ceresiz olmasına rağmen yukarı kattan çok havalı güzel bir yuva!... Sola döndük. Uzun bir salon. İlerde, köşedeki masanın başında prens oturu- yor. Geniş bir koltuğa yaslanmış. Ya—' nında hususi sekreteri. — Daha biz bize olmak için bodruma inmeği tercih ettim!. Diye güldü. — Ama ne bodrum!. bir yuvalar güzeli! — Tenha ve az gürültülüdür. Garsonlar, prense yaranabilmek için dört yandan masamızı sardılar, Bir karınca faaliyeti var. Bir ara, mânalı mânalı: — Parisi iyi gezebiliyor musunuz? dedi. — Mümkün olduğu kâdar, prens!.. — En çok neresini beğendiniz?., — Her yanmı!.. — Ben, Paristen az öteki ormanları, her yerine tercih ederimi. Titredim. Belki de farketti. — Ya siz?.. — Ben det. — Bu cevabı alacağımdan emindim!. Soğukkanlılığımı nasıl muhafaza e- debildiğime ben de şaştım. Bir sosyete- de prens, başkalarına sezdirmek iste - mediği bir şeyi ima süretile anlatmak- ta ne usta idi. Maksadı, hiç şüphesiz benden bu cevabı almaktı. Bir gün önce Bramızda geçen bir hâdisenin alevleri benüz sönmemişti. Bunları coşturmak- ta ne mâna vardı. Masadakiler bu mü- bahaseyi ne kadar da tabil bulmuşlar- Tam müânasile »» diye söze katıldı. Paris or- manlarında çeklei bir hususiyet vardır. Parisli, onları çok sever, tam bir or- mancıdır!'.. Zavallı babam da anlar anlamaz lâfa karıştı: — Parise gelince de artık ormanlar- da vaktimj kaybetmem ya!,. Orman her yerde bulunur, ama Paris başka yerde tadılamaz!, Doktor işi alaya vurdu: — Nerenin çapkını bol ise o yerin or« manı kıymet alır!. Prens ilâve etti: Bayan Nerminin — bahasının fikrini ben de kabul edemiyeceğim!.. Bir şebirde kalabalık ve gürültü ne ka- dar artarsa o şehir balkı baş dinlendir- mek ihtiyacını o nisbette duyar. Mede- siniz, Bu sima bana hiç niyet merkezlerinde yorulan insan, ten- ha köşelerde samimiyet bulur!.. Bu sözü söylerken, prensin gözlerin- de, gene çapkınlara has bir ustalıkla bana doğru süzülen gizli bir gülümse- menin izlerini iyi gördüm, Doktor: Değdi, Sizin bu fikirde bu- yet tabiâ bulurum!,. Talih, İ'm atın bütün zevklerini talmak imkâ- Joinı size armağanlamış. Nüfuz sahibi- ıginsiniz, her şey sizin!.. llnya- tı sizin kadar tatsaydım, şehirlerin gü- rültülerine belki ben de bu kadar âşık olmuzdım!. Prens mânal: güldü: — Hayatı tatmak sözüle kasdetmek istediğiniz, acaba çöllerin issız derin- Tiklerinde geçen bir ömür mü? Haykırdım: — Çöl derinliklerinde mi?.. Ne kadar da şakacısınız!.. Baktı, baktı... Yeniden gülümse - İmekle beraber gözleri, sanki uzun bir mazinin batıralarına gömüldü: — Ömrümün belki yarısını çölde ge- çirdim!.. — İyi ki bir «Şehülarab» olmadınız!. — Daha açıkçası; yanlış doğmuşum, bayan!.. — Ne gibi?.. Birdenbire kadehini kaldırdı: — İçelim!.. Belli. Sözü değiştirmek istemişti. Bunun farkına varmıyan Rühsar, sö- ze atıldı: — Çöl, dedikleri kadar güzel mi?., Prens: | — Yer yüzünün en tesirli bir manza- rası belki oradadır. Ne bin bir gece | masallarınin ihtişamları, ne Mısırın — Ptens!.. nmaniızı te yabancı gelmiyordu dünkü şaşaaları bu ilâhi manzarayı sö- nük bırakabilir. Fir'avunlardaki ulühi- yetin mirasları sanki bu kum taneleri- nin üzerine serpilmiştir. Titredim. Sebeb tek kelime idi; Fir'a- vunla, Kendimi tutamıyarak: — Fir'avunlar çok mu büyük insan- lardı?.. Diye haykırdım, Birdenbire kaşları çatıldı, dikkatle yüzüme baktı. Onu çok ilgilendiren bir noktaya dokunulmuş gibiydi. — Firavunlar!.. Dedi, bir rüyaya dalmışcasına il etti: — Fir'avunlar, insanlığın en bi sırlarını taşıyan birer anahtar idiler, Sırası geldiği vakit anlatırım. Mevzu uzundur ve burası yeri değildir!. Bu sözü söylerken prensin gözlerin- de adetâ bir hiddet sezdim. Neden?.. Anlıyamadım. Yanılmış — mıydım?... Bilmiyorum. Muhakkak olan bir şey| vardı: Baştan savmak istemişti, Sırası | geldiği vakit anlatırım!.. Ertesi gün gi- diyordu. Bir daha nerede birbirimizin yüzünü görebilecektik!.. Nüzım Âbad, çölü seviyor, konuşulduğunu istemiyordu. Hindli zengin, Fir'avunlara tapıyor, ama Fir'avunların bahsinden her ne - dense korkarcasına uzak kalmak isti- yordu. çölden Yemekten sonra, prensin, küçük bir otomobil gezintisi yapmak teklifi, her- kes tarafından kıvançla karşılandı. Şampanyanın tüssüleri kafaları iyiden iyiye sarmıştı. (Arkası var) Kartalda Kızılay haftası Kartalda Kızılay haftası devam etmektedir. Bu münasebetle müsamere - îıw verilmiş, merasim yapılmıştır, Resmimizde Kartalda yapılan Kızılay me- )Fasiminden iki safha görülmektedir. Sayfa 13 Af kanunu (Baş tarafı I inci sayjada) zı değişiklikleri tahlil eden izahat ta vardır. Mazbata, Türkiyenin büyük harbden sonraki halini, nasıl parçalannıak istendi- ğini tasvirle başlamaktadır. Bundan sonra milli mücadelenin doğuşunu hikâye et- mekte, hain sultanla onun yardakcıları- nın memleketi ne şekilde bir felâkete sü- rüklediklerini, bünu müteakip bir takım sefillerin menfi ve muzir icraata nasıl vasıta olduklarını, istiklâl mahkemeleri- nin neden kurulduğunu anlatmaktadır. Mazbatada bundan sonra deniliyor ki: «Kuvvetli esaslara istinad eden rejimin muhalifi ve hattâ haini olanlardan Tür- kiye Cumhuriyetinin bir endişesi kalma- dığı haklı olarak iddia olunabilir. Cidal sırasında kurtuluş ve istiklâl maksadlarına engel olanları kahir kud- retile ezen ve bugün kurduğu Cumhuri- yetile on beş senedir bahsedilen tedbir- leri kanunlarile, nizamlarile, - tesisatile yerleştiren Türk milleti bu maksadlara vüsil olmak yolunda fazilet ve fedakâr- lık gösterenleri kahraman olarak nasıl takdir etmişse mahdud bir zümreyi ce- hil gaflet ve kötü itiyad ve telkinler te- siri altında şerefli vazifeleri idrak ede- memiş olan bedbahtlara ve bilhassa ara- mızda yaşamakta ve bütün millet efradı gibi Cumhuriyetin nimetlerinden müste- fid olan bunların evlâdları ve akrabaları için karabetlerinin bir şaibe olarak hi- cab hissi altında duydukları manevi 1z- tırabdan kurtarmak şefkatini bökleme- lerine karşı da lütufkârlıkta bulunmanın hiçbir mahzuru tasavvur edilmediğinden Kemalist Türkiyenin büyüklüğü ve yük- sekliğinin bir âtıfet eseri ve âlcenabana bir mürüvveti sayılan bu af için hükü- metin telhis edilen mucib sebebler lâyi- hasındaki düşüncelerine encümen işti- rak ile tanzim edilen lâyihayı kabule şa- yyan görmüştür.> Lâyiha maddelerinin tahlili Encümen lâyihanın birinci maddesini İstiklâl mahkemesi kararile mahküm e- dilmiş olanlara aid affı tesbit edilen ka- yıdlarla tasvib ederek olduğu gibi ka- bul etmiştir. Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci babında yazılı cürümlerin mah- kümlarile maznunlarının affiı hakkındaki ikinci maddeyi hükümetle mutabık ka- larak yerinde bulmamış ve lâyihadan çı- karmıştır. Lâyihanın üçüncü maddesinde İstiklâ! mahkemesi mahkümları hakkında kabul edilen affın hâkimler ve memurin ka- nunlarına göre yapılan inzibati müame- lelerle ihraç, tard veya askerlikten nis- betlerinin kesilmesi suretile alâkası kal- mıyanlara şamil olmamasını musib gör- müş ve affa aid olan bu lâyihanın kanu- niyet kesbederek mer'iyete geçtiktenk sonra böyle bir hüküm mevcud olmadığı halde doğabilecek birçok müşküllere meydan vermemek için lüzumlu bir ka- yıd olduğuna kanaat hâsıl eylemiş ve bu düşünce ile askerlikle alâkası kalmıyan- lar hakkındaki hükümlerin de sarih ©- larak maddede yer almasmı tensib etmiş ve ©o suretle ikinci maddeyi kaleme al- mıştır. Encümenin tertibine göre lâyihanın ü- çüncü maddesi Lozan muâhedenamesinin umumi af beyannamesine ilişik protoko- lünde bahsedilen 150 kişilik listede isim- leri yazılı şahısların da affolunduklarını göstermektedir. Bu maddede de hükümet teklif. veç- hile affa mazhar olanların sekiz sene müddetle maaşlı veya ücretli âmme hiz- metlerinde kullanılamıyacaklarına dair olan kaydın lüzumlu olduğunu encümen de kabul ve tasvib etmiş ve ancak âmme hizmetlerinin maaşlı veya ücretli olarak madde bendinde gösterilmesi maksadı tamamile temin edemiyeceğinden bu hiz- metlerde kullanılamamak kaydının daha Barih ifade edilmesi için Türk Ceza Ka- nunutun 20 nci maddesile diğer kanun- larda yazılı âmme hizmetlerine atıf su- retile maddede de tadil yapılmıştır. 'Teklif lâyihasının altıncı maddesinde yazılı olup yabancılar hakkında Dahili- ye Vekâletinin haiz olduğu teb'id ve te- baüd salâhiyetinin affa nail olan İstiklâl mahkemesi mahkümlarile 150 liklerden gösterecekleri hareketleri itibarile salâh kesbettiklerinde şübhe edilenler için de tatbik edilmesini isabetli bir tedbir te- lâkki eden encümen bu hükmü lâyihanın dördüncü maddesi olarak aynen kabul etmiştir. Yüzelliliklerin Türk tabiivetinden 18- Lâyihanın encümende aldığı şekil (Baş tarafı 1 inci sayfada) melelere aakerlikten tard, ihrac ve — nisbotlerinin — kesilmesi — su- retile — alâkasmı — kalmıyanlara dü ir olan kararlara affın şümulü yok - bur. MADDE $ — Lozanda akdolunan 24 - VZ - 1923 tarihli umumi beyan- name protokolünde —mevzuubahs yüz elli köşilik listede isimleri yazılı şahiş- lar affolunmuşlardır. Şu kadar ki bu gahislara mesbuk — memuriyetlerinden dolayı tekald maaşı tahsis edilmez ve bu şahıslar kanunun mer'iyete girdiği tarihten itibaren sekiz sene müddetle 'Türk ceza kanununun 20 'nci mağde &ile diğer kanunlara göre âmme hiz -« metlerinden sayılan işlerde kullanıla- mazlar ve bulunamazlar, Bu kanunun mer'iyetinden — evvel 1064 sayılı kanunun — hükümlerinden doğan bütün hukuki netice ve mua « meleler mahfuzdur. MADDE 4 — Birinci ve — üçüncü maddelerde yazılı afdan müstefid o - lan eşhaş hakında 2 Mart 1381 tarih- N kanunun beşinci maddesi hükmü tatbik olunabilir. MADDE ? — 25 Eylâl 13399 tarih ve $A7 ve 26 Mayıs 1926 tarih ve 8öd sa- yılı kanunlara göre teşekkül etmiş o- lan Hey'eti Mahausalarca haklarında bir daha Devlet hizmetlerinde istih - dam edilmemelerine karar verilen eş- hasın ve 24 Mayıs 1928 tarih ve 1280 sayılı kanunla Âli karar hey'eti ve 26 Teşrinlevvel 1933 tarih ve 2330 sayılı kanunun 12 'nel maddesi mucibince Devlet Şürası Mülkiye Dairesi taraf- larından tedkik ve tasdik edilenler de dahil olmak üzere cozaları affedil - miştir. Ancak bu suretle affa mazhar'c - lanlar bu kanunun mer'iyetinden iti- baren iki sene müddetle maaşlı me - mür olarak istihdam edilemezler. MADDE & — 28 Mayıs 1927 tarih ve 1004 sayılı kanun mülgadır. MADDE © — Bu kanun neşri tari - hinden muteberdir. MADDE 10 — Bu kanunun hüküm- lerini lcraya İcra Vekilleri memurdur. katı ve Türkiyede temellük ve tevarüs hakları olmadığına dair olan 1064 sayılı kanun bu lâyiha ile ilga olunmaktu ise de bu tarihe kadar yapılmış olan muamele- lerin mahfuz tutularak aftan istifade c denlerin mülkiyet ve mirascılık iddıala- rile bir hak ileri sürerek kat'ileşmiş ma- hiyette sayılması zaruri olan bir takım muamelelerin bozulmasına ve — böylece birçok müşküllerin zuhuruna ve mer'i kanunla iktisab edilen hakların ihlâl ve« ya tenkis edilmesine meydan vermemek maksadile encümen maddenin sonuna İ- lâve ettiği bir fıkra ile adı geçen kan nun tatbiki sebebile doğmuş olan hukuki netayiç ve muamelâtın mahfuz olduğunu kayıd ve tesbit etmiştir. Teklif lâyihasının 7 nci maddesinde sa» yılan kanunlarla teşkil edilmiş olan he- yeti mahsusalarca devlet hizmetlerinde istihdam edilmemelerine ve Âli karar heyetile 2330 sayılı kanuna göre Devler Şürası Mülkiye dairesince —alâkaliların itirazları üzerine tedkik ve tasdik edilen- ler de dahil olmak üzere karar verilenle- rin de affına mütedair olan ve iki sene müddet bu afdan müstefid olacakların maaşlı memur olarak kultanılmıyacak- Jarına dair olan kayıdla madde encüme ce aynen kabul edilerek lâyihaya beşinci madde olarak alınmıştır. Encümenin tertibine göre lâyihanın 6, 7 ve 8 nci maddeleri hükümet teklifinin 8, 9 ve 10 uncu maddeleri aynen alınarak kabul olunmuştur.> Hamamcılar cemiyeti idare hey'eti istifa etti Kırkçeşmte suyunun yerine hamam- lara alınan şehir suyunun fiatını tes - bit etmek üzere belediye ile yapılan te masları müsbet bir neticeye vardıra - madığından Hamamcılar Cemiyeti İd: re hey'eti istifa etmiştir. Bu idare hey- etinin yerine yedek âzadan mürekkeb idare hey" en_ş_eçccckhr Cemal SahirOperetı Bu gece Kasımpaşada Perşembe Beylerbeyinde RAMPA yeni operet Sahir caz konseri 2 Temmuz Cumartesiden ilibaren bek- lenilen en büyük operet AŞK RESMİGECİDİ