SÖON POSTA # Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda $ darağacı altında biten memuriyet hayatı: I'I—»,ı Devlet kapısında elli yıl ; Kabahat Hayır Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım B el GA yana dürila CA YASK İ Ronya mektubcusu şair Mehmed Nazım Bey beni oldunuz mu? Ancak bir defa bay hâkim, D da yedi sene evvel! .» — Ondan sonra hiç mahke- Meye gelmediniz mi? — Dün gene seni bir kadının peşi sıra giderken gördüm, U- tanmıyor musun? — Ne yapayım babacığım, so- kakta benim peşime düşüp gel- görünce: “Gel bakalım, küçük mektubcu.. İnşallah İi büyük mektubcu da olursun! ,, diye karşılamıştı H — Mendili düşürdüm, Teselli Yaşlı kadın söyle- — Yirmi yaş dişim Ağrıyor! Yanımda — oturan kulağıma eğildi: İki polis denize ba- 'orlardı. Meraklı Sokuldu — Denizde ne arı- İki boksör ve iki seyirci Apartımanda Serseriler arasında: — Şimdi neredesin? — Nişatlaşında büyük bir apartıman- da yatıp kalkıyorum. — n — Apaftımanın temellerini yeni kaz- Güzel kadına, çirkin bir kadını sordu- lar: — Falanca hanım ne yapıyor? Güzel Kadın gülerek cevab verdi: — O Eiker — Karıcığım korkma, ben burada- — Bak, bak, bak. — Ne var? «— Bir kaza ms oldu? - Erkekler aratında onun kadar güzel giyüneni görmedim. koyuyorlar. sına söyledi: Bay Tetti: eanlı mı? Ebe — İki tane birden! Baba — Birini mi seçeceğim? Ne olur Çirkin kadın koca- — Kadın — güzelliği geçici bir şeydir. Kocas: başını Bal- uşağına em- — Yarım koyun al <— Bvet, yüzme müallimi denize düştü, onu kurtarmaya Sonra ilâve etti: — Şimdi, bir bacağınızı öteki baca- ğinızin Üstüne atınız. Bu suretle «tabili» masayı biraz daha yükseltmiş, ve bu |derece eğilmekten kurtulmuş olursu- nuz.. Ben, vali paşanın huzurunda ayak a- yak üstüne atmaktan sıkılıyordum. Bu itirazımı, yüzümün kızarışından ve tereddüdümden anlıyan vali paşa: — Haydi, haydi... dedi... Elinizdeki iş, ne şekilde oturduğunuz takdirde daha kolay, daha çabuk görülecekse, © şekilde oturunuz. Vazifeyi kolaylaş- tırmak, ve sür'atlendirmek için yapı- lan hareketler edebe, terbiyeye muha- lif görülemez. Bu sözlerin verdiği cesaretle, valinin tavsiye ettiği şekli aldım. Paşa, iki rutmak için, paşanın rikdanına (|) u- zandım. Paşa: — Yook... dedi... O olmaz... Defter- lerde kum kullanılmaz. Çünkü kum, (D Rıkdan, eski yazı takımlarının teler- rüzlından olan ve içine kum konulan tuzluk gibi delikli hokkanın adıdır. 'Tavşancıldan Ekrem imzasile gu mek- tubu aldık: e— Yurda kiraz ve üzüm yetiştiren Tavşancıl köyünün bir müstaha'liyim. Birkaç gün işlerim icabı İstanbul meyva haline uğradım ve hal muavininin bütün Bergileri dolaştığını ve kiratlarda kurd a- radığını, kurdlu kirazlardan da bir hayli- sini müsadere ettiğini gördüm. Hat mua- wini bir küfeyi muayene ederken eline tesadüfen bir kurdlu kiraz geçti mi hemen © küfeyi müsadere ediyordu. Bittabi vazi- fesini yaptığı muhakkak... Yalnız bon şu birkaç noktaya işaret etmek istiyorum Meyvaların hepsinde kendine mahsuz bir kurd hassası vardır ve bunlarla esaslı bir mücadele lâzımdır. Kirazı ağaçtan topliıyan köylü bunun hepsinin kurdlu o- lup olmadığını bilmez. Şehirliler bu mey- vayı yıkadıktan şonra birer birer gözden geçirerek yemelidir. Yahud Ziraat Veklâ- leti bu kurdların tmhası için bir çare bul- mâalh, bu da mümkün olmadığı takdirde memlekette bu mahsulün yetiştirilmesine müsaade edilmemelidir. İkinci bir mosele dâha var: Eğer meyva balinde hergün kü- telerin muayene edilmesi mutlaka lâzim ise, alfiıkadarlar bu işl hal açılmadan ev- vel yapmalıdırlar. Çünkü hal açıldıztan sotıra faaliyete geçmek güç olmakta ve bu yüzden köylü ve manavlar çok müşkü- iât çekmektedirler. Diğer taraftan kabzımallardan imha e- Vali paşanan söylediği şekilde oturdum ve defteri dizlerime aldım defteri açık bırakır, o esnada başka bir işle meşgul olursunuz!. Ben, hesab işlerinden hiç hoşlanmam, kabul ettiğim vazifenin hesabla alâka- sı olacağını, aklıma bile getirmemiş - tim. Bu itibarla, işe rakamla başlamak, beni biraz üzmüş, hayal kırıklığına uğ- rar gibi olmuştum. Bereket versin ki, yapmak mecburiyetinde kaldığım he- sablar, göz korkutacak derecede karı- şık ve büyük değildi. Paşa, defterleri, arzusuna muvafık şekilde tutabileceğime kanaat getirdik» den sonra, yaveri çağırdı, ve ona: — Şimdi, dedi, bu defterleri, Hazım beyin matbaadaki odasına gönderiniz!, Ve bana dönüp ilâve etti: — Siz de, matbaada bir işiniz kalma- dığı zamanlar, daima mektubcu beyin — Bu da bir teşel- ladı: masrafı, nezareti altında deftere geçirt- yın_ıııdı oturacaksınız. Biz kendisile ir. — Ne olur bir kere | tikten sonra; görüştük. ü e Di de senin yanından| — Şimdi, dedi, bunları, yevmiye det- Bu talimat, beni h_ıylı sevindirmişti. b ü İterine de yazacaksınız!. Çünkü mektubcu, şair Mehmed Nazım * MStye | ©O zamanlar, ne sabit mürekeb, ne de|bey idi (2) ve Niğdeden gönderdiğim * papyebuvar — (kurutma kâğıdı) kulla-|yazıları, beni teşvik etmek için gazete Merak Canlı mı ? nılmıyordu. Bu jitibarla ben, yazıyı ku-|ye basan bu zata karşı gıyaben derin bir hürmetim ve sevgim vardı. O ayni zamanda, matbaanın ve gazetenin na- zırıydı. Her nüshada, manzum, mensur yazıları intişar ederdi. Bu itibarla, ga- ? gel! sayfalar arasında kalır. Bu suretle, ne- |zetenin daimi muharrirlerinden sayı « a Uşak düşündü: İticede cildleri bozar!. Buna mâni ol-|lırdı. Binaenaleyh, onunla dalma te -« — Boğülmüş birini! — Koyun kesilmiş mak için, yazılar kuruyuncaya kadar, | mas edeceğim, irfan ve zekâsından çok a No ites yarıyar mi olacak? —Yoksa| —— ——— müstefid olacağım muhakkaktı. (Devamı 13 ncü sayfada) Gölcükte Dentz fabrikaları ustalarından Demire: — Yunanistan ve istasyonunu orta dale ga 409 metrede aramanız Ikamdır. Neş- riyat hakkında sarih malümat yoktur. e Ceyve istasyonunda — firinci - Müstara — «Köy salması» bir köyün beledi Ihti. yaclarını karşılaması için köy ihtiyar beyetinin tarhına salâhiyettar olduğu bir paradır, kanunldir, binsenaleyh siz- den alınması aykırı bir şey sayılmaz. Ahmed Çam, N. Arda ve Fehmiye Kırk- geçide: — Gayrimübadiller meselesi — Meclisto de mümakaşa — edilmiştir. Önütmüsdeki çalışma yılında bu meselenin tam olarak halledilmesi bekleniyor. e Gönende Nusret Baysana: — Rumeli tahvilleri 1$ senedenberi çe- kilmiyor. e Nazlllide M. Barışa: Sizden Mmeselenin yalnız bir tarafını dinledik. Diğer cebhesl nedir, bilmiyoruz. Ayni zamanda mektubunuzda sarih adres ve isminiz yok. Binnenaleyh mevzuu bah- setliğiniz meseleyi simdi neşredemiyece- giz —ii — Hayır. miyor ki.. kabahat onlarda., — Yedi senedir ne iş görü- Yordunuz? M , — Hapishanede idim, Değilim * ; — Hasta mısın? Acınacak Öyle sanıyordum ama de- 7’ | — Elli bin lira kaybetmiş bir ğilmişim.. V| — Nasıl anladın. — Başımda bir ağırlık hisse- i Hayır, bir piyango bileti — Karımı böyle mi görüyorsunuzz. diyordum; tartıldım, dün ne ka- Hit Almıştım. İkramiye isabet et- Evet azidim aynen böyle.. dar geldimse gene o kadar gel- j Medi — Ne mutlu size!. dim! ; mıya başladılar, : Meyıvalarınuzı ı:;ı;'ı; :ı:ııâıln ırdıyo-v;'lrrnnııı;m alınımak- ğ Kurddan ne zaman e | Kurt ? Okuyucularımızın sorgularına | Umacı t urlaracağız SA .