14 Sayfa Sön Posta'nın tarih! tefrikası: 34 a» KŞ HD POYRAZ ALi SON POSTA Yazan: A. R. Gece yarısının sessizliğinde, manastırın dehlizlerinde devriye gezen iki rahibden biri birdenbire durdu, arkadaşının koluna sarılarak, parmağile karşı taraftaki kilisenin penceresini gösterdi. Heyecanlı bir sesle: “ Bak! ,, dedi Rahibler, meş'aleleri yakmışlar, el- lerine birer sopa almışlar, avlunun her tarafını altüst eden hayvanları bin müş- külât ile birbirinden ayırdıktan sonra, yorgun düşerek yataklarına uzanmış- lardı. Ahırcı rahib biraderler, başrahibin karşısına sıralanmışlard. Per Mişel, Öfke ile söze başlamıştı: — Manastırın sükünetini ihlâl eden böyle bir hâdiseye sebebiyet verdiğiniz- den dolayı her birinizi yüzer gün oru- ca, beher gün de hiner kere Sent Ogüs- ten duası okumıya mahküm ediyorum. Ahırcı rahib biraderlerinden biri, itiraz etmiye cesaret göstermişti: — Müuhterem peder!.. Emrinize itaat vazifemizdir. Ancak şu var ki; bu hâ- disede, benim zerre kadar günahım yok... Ben, domuzların yemlerini ver- dikten sonra hepsini ahıra kapadım, Kapıyı mükemmelen kilidledim. Anah- tarı da kapının yanına astım. — E.. domuzlar, nereden çıkmışlar?. — Kapıdan... Kapalı kapıdan nasıl çıkarlar? — Kapilar, kapalı değildi. İkisi de ardına kadar açıktı. Öküzlerin ahırına memur olan rahib birader de söze karışmıştı: — Garib şey... tıbkı, benim ahırım gibi ...Ben de, öküzlerin yemlerini ye- dirip sularını içirdikten sonra, kapıları kilidlemiş, anahtarı yerine asmıştım. Halbuki şimdi, hayvanları koynuya gittiğimiz zaman,; iki kanadını da açık bulduk. Danaların, atların, merkeblerin, kü- meslerin memurları da ayni sözleri tek- rar etmişlerdi. Başrahib şaşırmıştı. Sakalını tutarak düşünmeye başlamıştı. Bu hâdiseyi tef- sir edecek hiçbir şey bulamamıştı... Fa- kat; vaziyeti süküt ile geçiştirmek de olamazdı. Birdenbire yerinden fırladı: — Hikmet, esrarına karışmak haddi- miz olmıyan, bir hikmet!. Bu da, sahi- bimiz ve hâmimiz olan mübarek Sent Ogüstenin bir mucizesi sayılabilir. İlk verdiğim cezayı ref'ediyorum. Fakat, yarın bütün rahib biraderler, yüz defa BSent Ogüsten duasını okuyacaklar! Ge- ceniz, hayrolsun!.. Rahibler, esrarına karışmak müm- kün olmıyan bu hikmetin ne olduğunu düşünmeye lüzum bile görmemişlerdi. 'Yüz gün oruçtan kurtuldukları - için büyük bir sevinç içindelerdi. Bunlar, hücrelerine dönerlerken, Ö- Tüm kulesinin pencerelerinden biri ka- panmıştı. İçeri çekilen Antuvan, gürül- tülü bir kahkaha atmışt. * Ertesi gün, vaiz rahib birader, dün geceki hayrete şayan hâdise hakkında bir vâz verdi. Ve bunda da; başrahibin (Esrarına karışmak haddimiz olmıyan hikmet) -sözlerini tefsir etti. Ve bunu, manastırın sahib ve hâmisi olan Sent Ogüstenin bir irşadı olmak suretile i- zah eyledi. Bâtıl itikadlarla dımağ ve muhake - meleri körleşmiş olan rahibler, bu ma- nevi irşadın ne olabileceğini düşüne dü- şüne, o gece de muayyen vakitte hücre- lerine çekilmişlerdi. Manastır, gene derin bir sükün için- de idi. Meydanda devriye gezen nöbet- el rahiblerden başka, hiç kimse kalma- mıştı. Onlar da, dün geceki hâdisenin verdiği korku ile, birbirlerine sokularak devriye geziyorlardı. Vakit, gece yarısını bir hayli geçmiş- ti. Büyük dehlizden, hücreler dairesine bunlardan birinin gözü, karşı taraftaki kilisenin pencerelerine ilişmişti. Titreye titreye arkadaşının koluna sarılarak; parmağile o pencereleri gös- termiş: — Bak... Demişti. Başını çevirip bakar bakmaz, öteki rahib de heyecana kapılmış: »e ğ ” < UON — Ne oluyor?.. Diye, kekelemişti. — Kilisenin mumları yanıyor! b — Halbuki, dua zamanına henüz iki saaât var. — Mumları kim yaktı? — Kilise mumcusu rahib birader, ol- masın? — Sent Oğüsten hakkı için yemin e- derim ki, o rahib birader şu anda.de- rin bir uykudadır. — Şu halde, ne olabilir?., — Bilmem ki.. — Ne yapalım?.. — Onu da bilmiyorum. — Muhterem pedere haber verelim. — Ondan evvol yapacağımız bir şey var, — Ne?.. — Kiliseye gidelim ...Belki, mummcu rahib birader, vaktini şaşırmıştır. — Dün geceki hâdiseden sonra, ben buna cesaret edemem. — E.. ne yapacağız?.. — Buldum, mumcu rahib biraderin hücresine gidelim. Eğer.onu orada bu- lamazsak, korkacak bir şey yoktur. O zaman kiliseye gider; vaktin henüz er- ken olduğunu ihtar ederiz. — Olur mu?... — Olur. İki nöbetci rahib, eteklerini savura savura doğruca mumcu rahib birade- rin hücresine gitmişler, onun; saman döşeği üzerinde, bir tesbih böceği gibi yusyuvarlak bir halde uyuduğunu gö- rünce, daha büyük bir korku ve hayret hissetmişlerdi. — Uyuyor! — Evet.. uyuyor! — Uyandıralım! — Niçin?.. — Soralım.. belki, mumları yaktık- tan sonra tekrar yatıp uyumuş olabi- lir. — Bu da muhtemel... Sent Ogüstenin dün akşamki muci- zesi şerefine bu akşam şarabı biraz faz- laca kaçırmış olan mumcu rahib bira- deri uyandırmak pek kolay olmamıştı. Kendisini uyandıran şeytanlara kü- fürler savuran mumcu rahib birader: — Ne istiyorsunuz benden?.. Diye bağırmıştı. Nöbetci biraderler, ellerile onun ağ- zını kapamışlar; ve homurdanmışlar - di: — Birader!. Biraz yavaş... Manastıri velveleye verme... Yalnız bir sual so- racağız. — Bir sual için adam uyandırmak olur mu?. Yaptığınız bu hareket, ma- nastır nizamnamesinin uyku — faslına muhaliftir. (Arkası var) Günün Bulmacası Hİ AA L p & © O y OHU $UW S SOLDAN SAĞA: 1 — İki üç kişilik koltak - arımın yaptığı. 2 — Küçük Asya - bir nota, $ — Para konulan dolap - fazla yağmur- dan husıl olan dereler, 4 — Aralamak maştarından emri hazır - Akar su , & — Tuharri et - bir şeyin altı. 6 — Bir başkası - açık olarak. ? — Tenemüh gemisi - terbiye, & — Beygir - oyun oaynanan — kemik - Tağım. 9 — Şehir dişi - kabile, 10 — Bafa sürmek. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Biyah « yürümiye yarıyan uzuv. — Zaman . rahat olanların söyledikleri. & — Şarkılarda tekrar edilen — kasım-bir nota, 6 — Şehrin deniz ortasındaki aayfiye yer- leri, 8 — Suyu alındıktan sonra geri kalan « uzun kulaklı. 6 — Bir göz rengi - çocuğa bakan kadın. — Arzı. 8 — Bahane - Emmek mastarından emri hazır. 9 — Bravo » kabile, 10 — Bir devre ismini veren çiçek - arzu. Z.5'y's 6 Y B* Y6 , İSTANBUL 2 Haziran 1938 Perşembe Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk mosikisi. 1250: Hayva- dis. 13.0$: Plâkla Türk musikasi. 13.30: Muh- Akşamı neşriyatı: 1830: Plâkla dans müsikisi. 1845: Kım- | Türkiye - Romanya atletizm müsabakaları niçin yapılmadı ? Mayısın son haftasında Ankarada icrası kararlaşh" bu karşılaşma gayrı muayyen bir tarihe nhlnl" atletizme yeni bir darbe vurulmuş oldu Yazan: Ömer Besim Atletizm federasyonu bu mevsim|için kaybolunmuş bir sene olıl*' zarfında yapılacak Tesmi ve hususi|dedebiliriz!. hazrlmışı. Alestne'har aei z İstanbul güreş takifl bugün Ankaraya gidif şekilde tanzim edilmiş olan bu progra- mun başında, Romanyalılarla yapılacak Pazara seçmelerde kas? nanlarla karşı!aşad' 4 beynelmilel müsabakalar gelmekte idi. Fakat, mayısın son haftası Ankarada yapılacağını bildiğimiz bu müsabaka bugünlerde yapılmadığına göre belki de mevsimin daha uzak bir tarihine a- tıldı. Bizde atletizmin en hızlı başladığı mevsim ilkbahardır. Baharla beraber piste çıkan atletler, uzun kış ayların- daki ataletlerini gidermek için baharda pek büyük bir heves ve iştiha ile ha- zırlanmış bulunurlar. Atletler kadar idareciler ve merak- lılar için de cazib olan bu mevsimde ya- pılan müsabakalar hem büyük bir alâ- ka toplar, hem de, pist üzerinde taze bir halde olan atletlerin parlak derece- lerile geçer. İki hafta evvel Ankarada yapılan üç şehir atletizm müsabakalarında alınan yüksek dereceler buna en açık bir mi- saldir. Sıcaklarla beraber deniz mevsi- minin fazla rağbet gördüğü bir sırada pist üzerine gözlerimizi çevirecek olur- sak, baharda sahada gözükenlerin dört- te birine tesadüf etmek imkânsudır, Temmuz ve ağustos gibi en sıcak ay- lar, her ne kadar atletirm mevsimi İse de, bizde tamamile kendini atletizme 'da yapılacaktır. verenler mahdud olduğu için mevsim! Greko Rumen'e olduğu gibi başındaki kadroya ve dolayısile taze ve |güreşe de büyük bir yer ı.—ermdıw ilk heveslilere devamlı bir surette 1d- 'J1yan federasyon bu müsnbsıkl man ettirmek mümkün değildir. memleketin muhtelif yerlerli Son senelerde bu sporu daha ziyade|reşciler davet etmiş, yaptığı mekteblilerin yapmış olmalarını atle-|den sonra kazananları İst. tizm lehine kaydetmek lâzım gelir. Fa- İcileri ile karşılaştırmayı ki de kat bu gençlerin mühim bir kısmının |mışlır.Milli takım ghreşdlerm' imtihanlar ve askeri kamplar dolayısile |kil eden İstanbul takımı bugüf zaruri olarak sahadan uzaklaşmış ol- |raya hareket edecektir. İstanbul pıu,çıwğ beşi & WW eı!lıuuldl 'l Güreş federasyonunun EW hemmiyetle başlayıp mu #l sonuna getirmeğe çalıştığı M reş müsabakaları pazar günü lay Haftamı: Konferans: Dr. Fethi (Kızılayın | Maları, pisti, Üç beş meraklının husus! yardımları). 19: Plükla dana mualkisi. 19.15: | gayretine bırakmaktadır. Spor musahabeleri: Eşref Şefik. 19.35: Borsa Bu mahzur ötedenberi nazarı itiba- Tamşvar yarın Şeref Fenerbahçe ve BeyoğıM: haberleri. 20: Sadi Hoşses ve arkadaşıarı ta- rafından Türk müusikişi ve halk yarkıları, 2045: Hava raporu. 2048: Ömer Rıza tara- fından arabca söylev. 21: Radife Neydik ve arkadaşları tarafından Türk musiklal ve halk garkıları, (saat Ayarı). 2146: Orkestra, 2215: Ajans haberleri. 22.30: Plüâkla sololar, opera ve oöperet parçaları. 22.50: Bon haber. ler ve ertesi günün programı. Bugünkü program 12.30: Karışık plâk meşriyatı, 12.50: Ptâk: 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 13.15: Dahl- N ve harici haberler, Akşam meşriyatı: 1830: Pidkla dans musikisi. 19.15; Türk musikisi ve balk şarkıları (Makbule Çakar ve arkadaşları). 20: Saat Ayarı ve araboa neşriyat. 20.15: Radyofonik temslil (Gençler Orupu tarafından). 21: Konferans: Selim Bırri. Tarcan, Ordu Baylavı. 2115: Btüdyo salon orkestrası. 22: Ajans haberleri. 22.1$: Yarınki program ve İstiklâl marşı. ee ssaeserase eee nn senennn Nöbetci eczaneler Bu gece nöbetel olan eczaneler yun - lardır: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda; (Bş- ref Neş'et), Beyazıdda: (Belkis), Bama| yada: Rıdvan), Eminönünde: (Ben şa - sön), Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Pener- de: (Emllyadi), Şehremininde: (Hamdl), Şehzadebaşında; ( Üniversile ), Kara . gümrükte: (Arif), Küçükpazarda: (Hu- Tüsl, Bakırköyünde: (İstepân). Beyoğlu cihetindekiler: İstikli) caddesinde: (Kanzuk), OCala - tada: (İsmet), Taksimde: (Nizameddin), Kurtuluşta: (Necdet), Yenişebirde: (Pa- runakyan), Bostanbaşında: ( İtimad ), Beşiktaşta: (Nall Halid). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sarıyarde: (Nuri), Kadıköyünde: ( Büyük, Üçler ), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Heybelide: (Tanaşl. ra alınmadığı için dalma mahdud kad- rosunun esiri olan atletizm, seneler- denberi takib ettiği tabil seyirden kur- tulamadı. maç yapan ve ikisinde de 5oB Romanyanın Tamşvar takım! g olarak Beşiktaşla bir anlaşma tır, 6 d , bakası ve buna benzer bir iki müsaba- | edeceklerdir. .d v beti kolaylıkla bulduğunu görecektik. | kaç senedenberi Fransada tabilyetine girmek kararını Atletizm federasyonunun belki de| Yarın Şeref stadında saat zarurt bir takım sebebler dolayısile ge- | taş takımı ile karşılaşacak olan ri bıraktığı Romanya - Türkiye müsa- |ler, öbür gün memleketlerint ka mayıs ve haziran ayları içinde ya- pılmış olsaydı, üzerine titrenmesi lâ-| Ayrupanın en meşhur zım gelen atletizmin lâyık olduğu rağ- Avusturyanın meşhur Kajecisi M Buvııihnımıvıhıbıııcıddlvıı-m::ım.ıv:mnımn gel saslı müsabakalarla geçmiş olur, sıcak- | tiından sonra Avrupanın Wıl”' lar yüzünden pistten uzaklaşmış bulu- en meşhur kalecisi olan Rudi '4 nanlar da az çok tatmin edilirdi. müddet evvel de vatandağı Yordağ 1937-38 mevsimini de yeni atletler İkilde hareket etmişti. " . I Sehmeling - Joe Louis maç A Dünya ağır sıklet boks birinciliği için 22 haziranda Amerik” :;:ı/ bir maç yapılacaktır. Maç maruf Alman Max Sehmeling ile AMf Joe Louis arasında cereyan edecektir. Yukarıdaki resim iki