| İvan | İ4, komiser odadan fırladı. eki pi SON POSTA ww i iz Derek Hastalanmış... Beyin hummasına dediler. yalnız üzerindeki bahriye getirmediler... Bu elbise- görseniz tanır mısınız? run, benziyebilir. Bünu diğerlerinden #âk bir âlâmet, bir nişane mev - Mudur? | idin bir müddet 'derin derin dü â Sü sonra gözleri dolarak: hi Evet hatırlıyorum, vardır, dedi. za gelen o faciadan bir gece ev- Sibisesinin eteğini bir yere takip Riştı. Bilâhare örücüye gönder- üzere burasını muvakkat dikmiş - ü Ni | 1 Fakat hanımefendi, elbise el Li i ; i li li b, olmuş gibi hatırlıyorum, ar- z Mitafta, solda... Sadullahın bir işareti üzeri- i Birkaç “4 sonra geri döndüğü zaman si - “h,, da derin bir hayretin izleri gö - a Yordu. Rıdvan Sadullaha baktı ve "çini kırparak başını salladı. Bu ei anlayınca bütün vü- N Ürperdiğini hissettim. Demek ri Babanın sırtındaki elbise vali - ii bahsettiği elbise idi... 2 Sadullah bir müddet tevak- e 8onra süallerine devam etti: © | e Usak Ahmedin katledildiği odada Zi #yakkabınıza benziyen bir kadın | bısının izlerini bulduk. Katilin İYI şaşırtmak için eski iskarpinle- Biydiği anlaşılıyor. £ Bilâhare Ti da tavan arasında deri bir san- ele geçirdik. Herhalde bu is- Kileri iğ işi şimdi kullanmıyorsunuz de- i ç Vallahi bilmiyorum. Bir çift is - wn var, Odamda aynalı dolabın . Altı aydanberi sokağa çık- < m için daha yepyeni duruyorlar. Hayır bunları söylemiyoruz. Bi- Ki Palduğumuz iskarpinlerin bir te- © Altı delik. Hatırladınız mı? ti) Biraz daha tarif ederseniz şüphe- © Roğan iskarpinler... Üstleri toka- e Anladım, Geçen sene onları dadı- a miştim. O da bir müddet giydi. İâvan arasına atmış olacak... ys, Nun ayakları da sizin ayaklarınız ği idir? . Burunlarına kâğıd koyup Böyle eski bir iskarpininiz oldu - bunların tavan arasında dur- “an ev içinde kimin haberi var- a a Ne söyliyeyim, herkes bilebilir. ? ana çıkan görür... Ben kendi Eği Çoktan unutmuştum. Hattâ ge- a bir gün Süphi gene bir ma- N tamirine kalkışmıştı. Bir deri pâr- çizim olmuş. Bana eski bir ayak - “8, mevcud olup olmadığını sordu. bahsin burasında heye - Ataldı: Suphi bey size eski bir mevcud olup olmadığını peki siz ne cevab verdiniz? serkomisere ters ters baktı ayakkabıları hatırlamadığım im! Cevabını verdi. oldu bu iş harımefen- on gün evvel... Fakat bu lüzum basıl olduğunu hususi mânası ve ehemmi- hanımefendi, dedi. Biz konuş- devam edelim. Tabii oğlunuz ölümünden de haberdarsınız? bâriz bir Jâkaydi içinde mu - Beri biliyorum. — Kendisini fazla sevmezdiniz gali- ba?, — Evlâdlarımın içinde en fena'ah - lâklısı 6 idi. Kardeşlerile çocukluğun- dan ölünceye kadar ihtilâf içinde ya - şadı. Daima onların ve herkesin fena- ığıra çalıştı... Gerçi ' evlâdlarımdan hiç birisini fazla sevmem... Hiç birisin- den evlâd muhabbeti görmedim. Beni tamamen ihmal ettiler, Fakat Baha hep sinden başka idi... Herhalde onu en az sevdim. — Bunun anlattıklarınızdan başka bususi bir sebebi var m; idi? — Hayır, yoktu... Evlâdlarımın be- bâ karşı en soğuk ve en merhametsiz davrananı o idi. — Kardeşleri de kendisini sevme - mekte sizinle beraberdiler, değil mi? — Öyledir. — Doktor Bahanın ağabeyisi Kenan- la bu evlenme meselesinde de anlaşa- madığına hükmedebilir miyiz? — İyi tahmin etmişsiniz... Baha bu İzdivaca tamamen muhalifti, —Deoktorun kardeşleri içinde en faz- la geçinemediği hangisi idi? — Suphi... Onunla yıldızları hiç bir zaman barışmadı. — Oğlunuz Süphinin ahlâkı nasıldır? — Çocuklarımın içinde en iyisi ve en açık kalblisi odur. Biraz fazla sert- liğinden ve kinci olmasından başka kusuru yoktur. Ziraat: Tavuklarım niçin hiç yumurtlamıyorlar (Baş tarafı 7 nci sayfada) öte yanda serbestçe gezinen tavuklar, buldukları yeşillik, kırıntı, tane, kurt gi- bi muhtelif yeyintilerle, ihtiyaçlarını tam kararında karşıladıklarından hem zinde kalır, hem de bol-bol yumurtlarlar. Demek ki mesele yem verilmiyenlerin değil, ancak çeşitli beslenenlerin daha ve- rimli olacağı şeklindedir. Yapılan ince hesablarla (anlaşılmıştır ki, muhtelif mevaddı esasiyesi nazarı iti- bara alınarak tertib edilmiş bir kiloluk yem, iki buçuk kiloluk safi yeme mua - dildir. Karışık yemin lüzum ve üstünlüğünü canlandırmak için, kaba taslak bir de he- sab yapalım: Bir tavuk yalnız buğdayla beslendiği takdirde yevmiye 100-120 gram kadar yem yiyebilir. Bunun 00-85 gramındaki maddeler. teneffüs, hazım, harekât gibi kendi faaliyetlerine sarfolunur. Geriye 20-25 gram bir şey kalır değil mi? Bir yumurtanın terkibinde en aşağı 7 gram albomin, 7 gram karbonlu maddeler, 7 gram da kireç ve sırasile daha bir sürü maddeler yardır. Halbuki 20-25 gram buğdayın ihtiva ettiği maddeler araştırı » İırsa bu hesaba göre yarım yumutta yap- mıya bile yetişmiyeceği meydana çıkar. Ve bittabi daha fazla buğday yemeğe muktedir olmadıklarından ya yumurtayı keser, yahud da 2 günde bir yaparlar. Demek oluyor ki, tavuklar mutlak su- rette muhtaç oldukları mevaddı gıdaiye- ye göre tertib edilmiş yemlerle beslen - melidirler ki beklediğimiz canlılığı ve verimliliği gösterebilsinler. Ahbabım da tavuklarınâ daima temiz elenmiş buğday yedirecek yerde, bu noktayı göz önüne alarak değişik değişik buğday, yulaf, sof ra kırıntısı, yonca yeşilliği, mutlak dö- küntüsü, işkembe - barsak, kan, solucan, kepek, kemik kırıntısı, yağsız süt kar - ması velhasıl çeşitli yem verirse, bir gün- de glabildikleri gıdanın hacmi hem ken- dilerini yaşatmıya, bem de yumurta ver- miye kâfi geleceğinden boş yere öfke - lenmiyecektir. İkinci meseleye gelince: «Horozları da yeği senelik bir babacan!» diyor. Demek o da artık eti bile yenmiyecek kadar kartlaşmıştır. Halbuki Amerika Tavuk- çüluk enstitülerinin yaptıkları üzun tec rübelere göre, tavuklara katılan horozla- pn yumurta hasılatı üzerindeki tesiri (Her hakkı mahfuzdur) Doktor Bahanın sırtındaki elbise validenin bahsettiği elbise idi — Ya Murad? — Fazla içli bir çocuktur. kendine yaşar... Hastadır. | Kadına başka soracak şey kalmamış- tı. Rıdvan Sadullah serkomisere baktı, Onun omuzlarını silkip başını sallama- sı üzerine; Kendi — Hanımefendi, size soracaklarımız şimdilik bu kadar! dedi. Lütfen oda - nızda istirahat ediniz. Kadın dışarı çıkarken zabıta doktoru elinde çantasile içeri girdi. Hepimizi selâmladıktan sonra .serkomisere ta - Kıldı; — Osman bey sizin bu ölüleriniz bize rahatı İsiram edecekler, galiba?...Dün- denberi tâ İstanbuldan buraya taşini- yoruz. Acaba bunların daha seyrek öl- meleri mümkün değil mi? Bir teşebbüs etseniz?... Serkomiser lâtife edecek halde değil- di. Dalgın dalgın gülümsemekle iktifa etti, Rıdvan Sadullah sordu: — Cesedi gördünüz mu doktor? — Evet, şimdi yukarıdan geliyorum, efendim. Ölümü şüpheli buldum. Ce- sedi morga kaldırmalıyız. — Yani asılarak ölmemiş değil mi? Daha evvel boğmuşlar, sonra asmışlar... | Doktor hayretle duraladı: | — Bunu nereden anladınız? z (Arkas var) mühimdir: Ayni soydan olan fakat genç ve kuvvetli bir horoz, gelişi güzel alınmış olan başka horozlara bakarak daha fazla mahsul verdirirler. Bittabi bu nokta| yemlenmesi ve yumurta kabiliyeti yerin- de olan bir sürünün yumurtlamıya teş - viki bahsinde düşünülür. Yoksa ıyi seçil. memiş kötü tavuklar zaten beslenmeye değmedikleri gibi bunlar beslenseler de iktisadi değerde yumurta vermekten u - zaktırlar. Bununla beraber tavuk besli - yenlerin hatırımda olmalıdır ki: 1 — En çok üç yaşını geçmiyen, genç ve soylu tavuklar, 2 — Çeşitli ve tertipli yemlerle besle- nen, oldukça da serbest gezen tavuklar, 3 — Horozları genç ve kuvvetli olan tavuklar. Bunun aksi olan tavuklardan daha çok yumurtlarlar. 'Tarımman Zirai müşküllerinizi bize yayınız, size ce- vab verelim. ge k Bir doktorun günlük notlarından Kızamık Kızamık vak'aları büyük bir salgın iyetini göstermemekle beraber il görülüyor. İşte bu yüzden nezleli çocük- ları mutlaka muhafaza etmek lâzımdır. Bu muhafaza kelimesi bem hasta olan çocukların sihhatleri ve hem de başka çocuklara sirayel meselesile şiddetle alâ- kadardır. E'an bazı analar çocukları kızamık olan Sayfa 1. - Tarihten sayfalar (Baş tarafı 9 uncu sayfada) Bihaberken saltanat ihsan eden Per - werdiyâr, Gene Bağdadı eder ihsan, mukadder yok mudur? Rüşvet ile cündi islâm perişan eyledin! İşitilmez vi sanırsın, bu haberler yok mudur? Avni Hakla intikam almağa ödöden meğer, Bendei dirin, veziri dinperver yok mu- dur? Bir Ali siyret veziri şimdi serdar eyle- dim, Hızru peygamber muin olmaz mı, reh- ber yok mudur? Şimdi hâli mi kıyas eylersin, âyâ âlemi, Ey Muradi, padişahı hejt kişver yok mudur? Cevab. epeyce”ağırdır. Padişah Hafız Paşayı evvelce palavra atmış olmakla it- ham ediyor. Onun yalnız lâfta eşsiz oldu- ğunu yüzüne vuruyor. Rüşvet aldığını ya- zıyor. Başkasını serdar ettiğini de ilâve ediyorsa da Hafız Paşa Bağdad muhasa » rasından pek sonra azledilmiştir. Belki en evvel söylenmesi lâzım olanı en sona bıraktım. Şunu da hatırlatalım ki dördüncü Murad bu manzumelerin ya - zıldığı tarihte henüz on beş yaşında bus lunuyordu. Daha sonraki vak'aların da gösterdiği veçhile biraz da o devrin icabı olarak çok sert, kan dökücü ve pehlivan yapılı olan dördüncü Muradın bu kadar muntazam, hattâ zamanına göre yüksek fikirleri ihtiva eden manzumeyi on beş yaşında iken yazabilmesi pek uzak bir ih- timaldir. Hiç değilse bunda başkalarının büyük bir payı olduğunu söyliyebiliriz. Sigara içmeleri, padişahı seyretmek Üs zere yol üstüne çıktıkları sırada atının ürkmesi, saray duvarlarına yakın geç * meleri gibi çoğu ehemmyicisiz sebebler yüzünden kırk elli bin kişinin kanına gi- ren dördüncü Murad bu satırları okumuş olsaydı ne yapmazdı! Kadircan Kaflı Yurdda snor hareketleri (Baştarajı 5 inci sayfada ) reşlerin finali ertesi günü yapılmıştır. 56 ki- loda Behlül Hüseyine dört buçuk dakikada tuşla, 81 kiloda Hamdi Abdullaha yirmi beş saniyede tuşla, 68 kiloda Mehmed, Kâzıma kırk beş saniyede tuşla, Ali, Nureddine dört buçuk dakikada taşla, 72 kiloda Şevket, İs- İmalle 13 saniyede tuşla, 79 kiloda Kâmll, Os- mana Üç dakikada tuşla, Kâml, Osmana Üç İdakikada gene tuşla, Elvan, İsmalle iki da- İkikada tuşla, 87 kiloda Salim, Metmede yirmi dakikada tuşla mağldb olmuşlardır. Ağır sık- lette 88 kiloluk Kastamonulu Murad yüz on kiloluk Çorumlu Hüseyini yedi dakikada tuşla, 68 kiloda Kâzım, Nureddini beş buçuk dakikada tuşla yenmiştir. İki gün süren güreşlerden sonra 4 ve 5 ha- ziranda Ankarada yapılacak serbest güreş müsabakalarına girecek güreşciler ayrılmiş- tır. Bunlar 56 kiloda Kastamonulu Hüseyin, 6i kiloda Kastamonulu Abdullah, 46 kiloda Bolulu Nureddin, 72 kiloda Kastamonulu Cemil, 87 kiloda Kastamonulu Sallm, Ço- rumlu Al, Kastamonulu Osman, Bolulu İs- mail, ağır sıklette Kastamonulu Muraddır. Balıkesirde güreş birincilikleri Balıkesir, Bursa, Bilecik, Çunakkale, İzmit bölgeleri arasmdaki serbest güreş grup bi- rincilikleri Bahkesir, Bursa ve İzmitin işti- rakile General Ali Hikmet stadında yapılmış- tır, Müsabakalara iştirak eden üç bölge gü- reşellerinin aldıkları dereceler şöyledir: 56 kiloda: Sezai (İzmit) grup birincisi, Ha- 1) (Bursa) ikinci, Ahmed (Balıkesir) üçüncü; 61 kiloda: Ahmed (Balıkesir) grup birincisi, İzzet (İzmit) ikinci; 66 kiloda: Niyazi (İz- mit) grup birincisi, Haydar (Balıkesir) ikin. ci, Nesib (Bursa) üçüncü; 72 kiloda: Mustafa (Balıkesir) grup birincisi, Rahim (Bursa) i- kinci; 79 kiloda: Hüseyin (Bursa) grup birin- cisi, Mustafa (Balıkesir) ikinci; 87 kiloda: İsmali (Balıkesir) grup "birincisi, Enler tİr- mit) kine; ağır sıklette: Şerif (Balıkesir) rakibsiz grup birincisi oldular. Müsabakalarda Balıkesir güreşcileri dört birincilik, İzmit iki, Bursa bir birincilik al- Ankara borsası Açılış- kapanış fiatları 1-6- 938 dostlarının evine velevki çocuksuz, ye)- nız olsun ziyaretler yapmaktadırlar. Bil vasıta sirayet gerçi kat'i olarak mevzuu bahsolamazsa da bu hareket doğru de Bildir. Her işi olduğu gibi bilhassa sıhhat meselesine taallük eden işlerde çok cid- di, çok mütaassıb olmak gerektir. Kızamık deyip de geçmemeli. Hâd dev- rinde yapabileceği ağır thtilâtlardan mâ- da hastalık geçtikten sonra bazı çocuk- larda verem hastalığının inkişafına s6- bebiyet verir. Kızamıklı jocukları bhasta- hk esnasında olduğu kadar hastalıktan sonra da çok büyük bir ihtimam We bes. lemeğe, takviye etmeğe çalışmalıdır. 5.000.000 mektub (Baştarafı 8 inci saşıfada) zünden en fazla mektub alan san'atkâr sevimli ve küçük Shirley Tepmle'dir. Bu küçük yıldız haftada 6700-8300 mek. tub almaktadır. Cecil de Mille'e hafta» da 8750 mektub gelir. Mektubları ile bizzat meşgul olur. Hiçbir mektubu ce» vabsız bırakmaz. Bing Crosby'nin aldığı mektubların yekünu 8000'i bulmaktadır, Artist perestişkârlarına 1937 senesi zarfında tam 175.000 fotograf gönder- miştir. Warner Brothers müessesesi ayda 60.000 mektub almaktadır. Bu mües- seseye mensub bulunan san'atkârların başında Kay Francis, Bette Davis, J9- an Blondell bulunmaktadır... En fazla mektub «lan san'atkârların bunlar ol- duğunu sanmaymız... Bu mazhâriyet Olivia de Haviland'dadır. Ondan son- ra Anita Louise gelmektedir, Sonra si- rasile; Joan Blondel!, Ruby Keeler, Kay Francis, Marie Wilson, Bette Davis yer simaktadır. Forks Stüdyosuna da haftada 15,000 mektub gelmektedir. En fazla mektub alan yıldızların başında Şirley Tenıple, sonra Loretta Young ve Jane Withers gelmektedir. Son alti ay zarfında Sonja Henie'ye gelen mektubların 1265 inde artistin fotin bağlarından bir çift istenilmekte idi. t R. K. O. Stüdyosuna ayda 35.000 mektub gelmektedir. Bu mektubların çoğu Ginger Rocers'e aiddir, Katharine Hepburn bu stüdyonun belli başlı yıldızı olmasına rağmen: Barbara Stonwyek, Fred Astaire ve Aune Sotherin ondan çok mektub al- maktadırlar. Katharine Hepbumn'un almakta oldu- ğu mektubların çoğunu muallimlerin ve doktorların mektubları teşkil etmekte- dir. Columbia Stüdyosuna ayda 15.000 mektub gelmektedir. Çoğu güzel yıldız Jean Arthur'a alödir. Tokatta zelzele Tokad ! (Hususi) — Dün gece saat 19 u 50 dakika geçe şiddetli bir zelzele olmuştur. Hasarat yoktur. Resimli zabıta hikâyemizin hal şekli İngilterede A.A. telefon kulübeleri dal- ma kapalı durur. Buraya girebilmek için AA. sösyetesinin Azası olmak icab eder. Her AA. âzasinın da bu Kulübelere uya- cak ve yale anahtarlarını andıran birer anahtarı vardır. Halbuki, maktulün eş- yası arasında böyle bir anahtara tesadüf kimse tarafından sokulmuş idi. Ve imdadı istişen de gene bu işi yapan insan ola- caktı. Laskerin A-A. âzasından olduğunu gözünden kaçırmıyan müfettiş (7 nu- maral resme bakınız, otomobilde AA. işaretini görürsünüz), katil (o suçlusunu sıkıştırdı ve katilin, maktulü arabada öl- dürdüğünü, kulübeye soktuğunu, sonra otomobili telgraf direğine sürüp çarptır- dığını, bu esnada da kaçtığını öğrendi.