Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Pa , VA T P A SON POSTA ROMANI Ş . VAZAN *#weü (Her hakkı mahfuzdur) Doktor Bahanın sırtındakı elbıse validenin bahsettiği elbise idi ' .| li n Hastalanmış... Beyin hummasına üŞ, dediler... imf“ Tmasını getirmediler... Bu elbise- hıE'-I-EL gorsemz tanır mısinız? - '. > Fakat hanımefıendı elbise el - ' benziyebilir. Bünu diğerlerinden Tacak bir âlâmet, bir nişane mev - p, muelur" : t“'İlılı bir müddet derin derin dü - ıi Ü, sonra gözleri dölarâk: Evet hatırlıyorum, vardır, dedi. â Niza gelen o faciadan bir gece ev- isesinin eteğini bir yere takıp Şi Bilâhare örücüye — gönder- * Üzere burasını muvakkat dikmiş - f #Bu dikiş yeri nerededir? &. Dün olmuş gibi hatırlıyorum, ar- t""fü, solda... âan Sadüullahın bir işareti üzeri- Serkomiser odadan fırladı. Birkaç 4 sonra geri döndüğü zaman si - da derin bir hayretin izleri gö - ordu_ Rıdvan Sadullaha baktı ve ni kırparak başını salladı. Bu Ha © Mânasını anlayınca bütün vü- ün ürperdiğini hissettim. Demek ' Bahnmn sırtındaki elbise vali - Ş ttığı elbise idi... Fa) mâh Sadullah bir müddet tevak- | İk Ş sonra suallerine devam etti: © Uşak Ahmedin katledildiği odada &b bunnin izlerini bulduk. Katilin Nhç VI şaşırtmak için eski iskarpinle- Biydiği anlaşılıyor. — Bilâhare Ü, ©? da tavan arasında deri bir san- iç“ldt'e ele geçirdik. Herhalde bu is- îhi €ri şimdi kullanmıyorsunuz de- < Vallahi bilmiyorum. Bir çift is - var, Odamda aynalı dolabın ba Girler, Altı aydanberi sokağa çık- N için daha yepyeni duruyorlar. yir bunları söylemiyoruz. Bi- Fnp b"'lldugur.mız iskarpinlerin bir te- __ altı delik. Hatırladınız mı? Bll'az daha tarif ederseniz şuphe- firlarım. *—. ROSan iskarpinler... Üstleri toka- îmdım Geçen sene onları dadı- N "mıştım_ O da bir müddet giydi. “ Van arasına atmış olacak... y Onun ayakları da sizin ayaklarınız Slüğünde midir? 'N ı i.er . Burunlarına kâğıd koyup Böyle eski bir iskarpininiz oldu - » bunların tavan arasında dur- “an ev içinde kimin haberi var- N' söyliyeyim, herkes bilebilir.. d, ATasına çıkan görür... Ben kendi Ülarş YOktan unutmuştum. Hattâ ge- e bir gün Süphi gene bir mâa- l'ine kalkışmıştı. Bir deri par- olmuş Bana eski bir ayak - ll'chud olup olmadığını sordu. mlser bahsin burasında heye - atıldı: Demek Suphi bey size eski bir l hîîm! mevcud olup olmadığını kadl.n peki siz ne cevab verdiniz? “Ühma, — Serkomisere ters ters baktı. î;: Ayakkabıları hatu'lamadwım f N dedim! Cevabını verdi. — | O, * zaman oldu bu iş hanımefen- l Sadullah 'M mç bir husust mânası ve ehemmi- * hâhımefendı, dedi. Biz konüş- Gühar | Tevam edelim. Tabii oğlunuz ; % ölümünden de haberdarsınız? ; t:—;c’tt'iz bir lâkaydi içinde mu - “' eHiilı:;mrum ben on gün evvel... Fakat bu neden lüzum hasıl olduğunu n ai Demek yalnız üzerindeki bahriye | -— Kendisini fazla sevmezdiniz gali- ba?, — Evlâdlarımın içinde en fena'ah - lâklısı o idi. Kardeşlerile çocukluğun- dan ölünceye kadar ihtilâf içinde ya - şadı. Daima onların ve herkesin fena- Lfına çalıştı... Gerçi ! evlâdlarımdan hiç birisini fazla sevmem... Hiç birisin- den evlâd muhahbeti görmedim. Beni tamamen ihmal ettiler. Fakat Baha hep sinden başka idi... Herhalde onu en az sevdim, — Bunun anlattıklarınızdan başka hüususi bir sebebi var mı idi? — Hayır, yoktu... Evlâdlarımın ba- na karşı en soğuk ve en merhametsiz davrananı o idi. * — Kardeşleri de kendisini sevme - mekte sizinle beraberdiler, değil mi? — Öyledir., — Doktor Bahanın ağabeyisi Kenan- la bu evlenme meselesinde de anlaşa- madığına hükmedebilir miyiz? — İyi tahmin etmişsiniz... Baha bu izdivaca tamamen muhalifti.. — Doktorun kardeşleri içinde en faz- la geçinemediği hangisi idi? — Suphi... Onunla yıldızları hiç bir zaman barışmadı, — Oğlunuz Süphinin ahlâkı nasıldır? — Çocuklarımın içinde en iyisi ve en açık kalblisi odur. Biraz fazla sert- liğinden ve kinci olmasından Başka kusuru yoktüur. — Ya Murad? : — Fazla içli bir çocuktur. kendine yaşar... Hastadır. Kadına başka soracak şey kalmamış- t. Rıdvan Sadullah serkomisere baktı. Onun omuzlarını silkip başını sallama- s1 üzerine: Kendi — Hanimefendi, size soracaklarımız şimdilik bu kadar! dedi. Lütfen oda - nızda istirahat ediniz. . Kadın dışarı çıkarken zabıta doktoru elinde çantasile içeri girdi. Hepimizi selâmladıktan -sonra .serkomisere ta - kıldı: — Osman bey sizin bü ölüleriniz bize rahatı İsaram edecekler, galiba?...Dün- denberi tâ İstanbuldan buraya taşinı- yoruz, Acaba bunların daha seyrek öl- meleri mümkün değil mi? Bir teşebbüs etseniz?,.. Serkomiser lâtife edecek halde değil- di, Dalgın dalgın gülümsemekle iktifa etti. Radvan Sadullah sordu: — Cesedi gördünüz mu doktor? — Evet, şimdi yukarıdan geliyorum, efendim. Ölümü şüpheli buldum, Ce- sedi morga kaldırmalıyız. — Yani asılarak ölmemiş değil mi? Daha evvel bağmuşlar, sonra asmışlar... Doktor hayretle duraladı: — Bunu nereden anladınız? (ÂArkası var) Ziraat: Tavuklarım niçin hiç yumurtlamıynrlar (Baş tarafı 7 nci sayfada) öte yanda serbestçe gezinen tavuklar, buldukları yeşillik, kırıntı, tane, kurt gi- bi müuhtelif yeyintilerle, ihtiyaçlarını| tam kararında karşıladıklarından hem zinde kalır, hem de bol-bol yumurtlarlar. Demek ki mesele yem verilmiyenlerin değil, ancak çeşitli beslenenlerin daha ve- rimli olacağı şeklindedir. Yapılan ince hesablarla — anlaşılmıştır ki, muhtelif mevaddı esasiyesi nazarı iti- bara alınarak tertib edilmiş bir kiloluk yem iki buçuk kiloluk safi yeme mua - dildir. Karışık yemin lüzum ve üstünlüğünü canlandırmak için, kaba taslak bir de he- sab yapalım: Bir tavuk yalnız buğdayla beslendiği takdirde yevmiye 100-120 gram kadar yem yiyebilir. Bunun 80-85 gramındaki maddeler, teneffüs, hazım, harek&t gibi kendi faaliyetlerine sarfolunur. Geriye 20-25 gram bir şey kalır değil mi? Bir yumurtanın terkibinde en aşağı 7 gram albomin, 7 gram karbonlu maddeler, 7 gram da kireç ve sirasile daha bir sürü maddeler vardır. Halbuki 20-25 gram buğdayın ihtiva ettiği maddeler araştırı - lırsa bu hesaba göre yarım yumutta yap- mıya bile yetişmiyeceği meydana çıkar. Ve bittabi daha fazla buğday yemeğe muktedir olmadıklarından ya yumurtayı keser, yahud da 2 günde bir yaparlar. Demek oluyor ki, tavuklar mutlak su- rette muhtaç oldukları mevaddı giıdaiye- ye göre tertib edilmiş yemlerle beslen - melidirler ki beklediğimiz canlılığı verimliliği gösterebilsinler. Ahbabım da tavuklarına daima temiz elenmiş buğday yedirecek yerde, bu noktayı göz önüne alarak değişik değişik buğday, yulaf, sof- ra kırıntısı, yonca yeşilliği, mutfak dö- küntüsü, ışkembe barsak, kan, solucan, kepek, kemik kırıntısı, yağsız süt kar - ması velhasıl çeşitli yem verirse, hir gün- de alabildikleri gıdanın hacmi hem ken- dilerini yaşatmıya, hem de yumurta ver- miye kâfi geleceğinden boş yere öfke - lenmiyecektir. İkinci meseleye gelince: e«eHorozları da yedi senelik bir babacan!» diyor. Demek o da artık eti bile yenmiyecek kadar kartlaşmıştır. Halbuki Amerika Tavuk- -| çuluk enstitülerinin yaptıkları uzun tec- rübelere göre, tavuklara katılan horozla- | İzmn yumurtı hasılatı üzerindeki tesiri ve || mühimdir: Ayni soydan olan fakat genç ve kuvvetli bir horoz, gelişi güzel alınmış olan başka horozlara bakarak daha fazla mahsul verdirirler. Bittabi bu nokta yemlenmesi ve yumurta kabiliyeti yerin- de olan bir sürünün yumurtlamıya teş - viki bahsinde düşünülür. Yoksa ıyi seçil- memiş kötü tavuklar zaten beslenmeye değmedikleri gibi bunlar beslenseter de iktısadi değerde yumurta vermekten u - zaktırlar. Bununla beraber tavuk besli - yenlerin hatırında olmalıdır ki: 1 — En çok üç yaşını geçmiyen, genç ve soylu tavuklar. 2 — Çeşitli ve tertipli yemlerle besle- nen, oldukça da serbest gezen tavuklar, 3 — Horozları genç ve kuvvetli olan tavuklar. Bunun aksi olan tavuklardan daha çok yumurtlarlar. Tarımman Zirai müşii[lerinhl bize yazınız, size ce- vab verelim. y Bir doktorun günlük | notlarından Kızamık Kızamık vak'aları büyük bir salgın va- ziyetini göstermemekle beraber sık sık görülüyor. İşte bu yüzden nezleli çocuk- ları mutlaka muhafaza etmek lâzımdır. Bu muhafaza kelimesi hem hasta olan çocukların sıhhatleri ve hem de başka çocuklara sirayet meselesile şiddetle alâ- kadardır. El'an bazı analar çocukları kızamık olan dostlarının evine velevki çocuksuz, yal- nız olsun ziyaretler yapmaktadırlar. Bil- vasıta sirayet gerçi kat'i olarak mevzuu bahsolamazsa da bu hareket doğru de- ğgildir, Her işi olduğu gibi bilhassa sıhhat meselesine taallük eden işlerde çok cid- di, çok mütaassıb olmak gerektir. Kızamık deyip de geçmemeli. Hâd dev- rinde yapabileceği ağır ihtilâtlardan mâ- da hastalık geçtikten sonra bazı çocuk- larda verem hastalığının iİnkişafına se- bebiyet verir. Kızamıklı jocukları hasta- lık esnasında olduğu kadar hastalıktan' sonra da çok büyük bir ihtimam İle bes. lemeğe, takviye etmeğe çalışmalıdır. Cevab İsteyen. okııyııoılmnııın posta ıılıııol!ımılınmıluıdıılı.muı. dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. Tarıhten CA viiBi Ha rİ 1 Sayfa Fd sayfalar (Baş tarafı 9 uncu sayfada) Bihaberken saltanat ihsan eden Per - verdiğür, Gene Bağdadı eder ihsan, mukadder yok mudur? Rüşvet ile cündi islâmı perişan eyledin! İşitilmez mi sanırsın, bu haberler yok mudur? Avni Hakla intikam almağa üdüâdan meğer, Bendei dirin, veziri dinperver yok mu- dur? Bir Ali siyret veziri şimdi serdar eyle- " döm, Hızru peygamber muin olmaz ma, reh- ber yok mudur? Şimdi hâli mi kıyas eylersin, âyüâ âlemi, Ey Muradî, padişahı heft kıîver yok mudur? | Cevab. epeyce”ağırdır. Padişah Hafız Paşayı evvelce palavra atmış olmakla it- ham ediyor. Onun yalnız lâfta eşsiz oldu- ğunu yüzüne vuruyor. Rüşvet aldığını ya- Yurdda snor hareketleri (Başturafı 5 inci sayfada ) reşlerin finali ertesi günü yapılmıştır. 56 ki- loda Behlül Hüseyine dört buçuk dakikada tuşla, 61 kiloda Hamdi Abdullaha yirmi beş saniyede tuşla, 66 kiloda Mehmed, Kâzıma kırk beş saniyede tuşla, Ali, Nureddine dört buçuk dakikada tuşla, 72 kiloda Şevket, İs- maile 13 saniyede tuşla, 79 kiloda Kâmlil, Os- mana üç dakikada tuşla, Kâmil, Osmana üç dakikada gene tuşla, Elvan, İsmalle iki da- kikada tuşla, 87 kiloda Salim, Mehmede yirmi dakikada tuşla mağlüb olmuşlardır. Ağır sık- İlette 98 kiloluk Kastamonulu Murad yüz on kiloluk Çorumlu Hüseyini yedi dakikada tuşla, 66 kiloda Kâzım, Nureddini beş buçuk dakikâda tuşla yenmiştir. İki gün süren güreşlerden sonra 4 ve 5 ha- ziranda Ankaârada yapılacak serbest güreş müsabakalarına girecek güreşciler ayrılmış- tır. Bunlar 56 kiloda Kastamonulu Hüseyin, G1 kiloda Kastamonulu Abdullah, 66 kiloda Bolulu Nureddin, 72 kiloda —Kastamonulu Cemil, 87 kiloda Kastamonulu Salim, Ço- rüumlu Ali, Kastamonulu Osman, Bolulu İz- mail, ağır sıklette Kastamonulu Muraddır. Balıkesir, Bursa, Bilecik, Çanakkale, İzmit bölgeleri arasındaki serbest güreş grup bi- tincilikleri Balıkesir, Bursa ve İzmitin işti- rakile General Ali Hikmet stadında yapılmış- tır. Müsabakalara iştirak eden üç bölge gü- reşcilerinin aldıkları dereceler şöyledir: 56 kiloda: Sezai (İzmit) grup birincisi, Ha- ll (Bursa) ikinci, Ahmed (Balıkesir) üçüncü; 61 kiloda: Ahmed (Balıkesir) grup birincisi, İzzet (İzmit) ikinci; 66 kiloda: Niyazi (İz- mit) grup birincisi, Haydar (Balıkesir) ikin- ci, Nesib (Bursa) üçüncü; 72 kiloda: Mustafa (Balıkesir) grup birincisi, Rahim (Bursa) 1- kinci; 79 kiloda: Hüseyin (Bursa) grup birin- cisi, Mustafa (Balıkesir) ikinci; 87 kiloda: İsmail (Balıkesir) grup birincisi, Enver (İz- mit) ikinci; ağır siklette: Şerif (Balıkesir) rakibsiz grup birincisi oldular. Müsabakalarda Balıkesir güreşelleri dört birincilik, İzmit iki, Bursa bir birincilik al- dılar. Ankara borsası. Açılış- kapanış fiatları 1-6- 938 ÇEKLER FAçılış. — Kapanış Londra 6.2325 6.26 Nev-York 125,9576 — 126, Paris | 3,4975 3,B145 Milâno 6,62765 6,65650 Cenevre 28,6925 — 28,817b5 Amsterdam 69,2775 69,7825 Berlin 50,53765 bBU,76 Brüksel 21,2850 21,38 Atina 1,14 1,1450 Bofya LbA 1.65450 Prag 4,5726 4.39 Madrld 7.60 7,6350 Varşova 23.68765 43.79265 Budapeşte 24.93 2b5.04 | Bükreş 0,9375 0,9425 Belgrad 2,8625 2,8750 Yokohama 36-3075 — 86 4675 Stokholm 32,135 32,2750 Moskovya 23,76265 23 8575 Anadolu şm. © G0 peşin A, Şm. 9 GÜ vadeli Bomonti - Nektar Aslan çimento Merkez Bankası 91 6Ü BÜ iş Bankası 10 60 80 Telefon 8 b0 İttihat ve Değir. 12 1â Şark Değirmeni i1'to 'Terkos 1 İSTİKR zıyor. Başkasını serdar ettiğini de ilâve ediyorsa da Hafız Paşa Bağdad muhasa « rasından pek sonra azledilmiştir. Belki en evvel söylenmesi lâzım olanı en sona bıraktım. Şunu da hatırlatalım ki dördüncü Murad bu manzumelerin ya « zıldığı tarihte henüz on beş yaşında bu- lunuyordu. Daha sonraki vak'aların da gösterdiği veçhile biraz da o devrin icabı olarak çok sert, kan dökücü ve pehlivan yapılı olan dördüncü Muradın bu kadar muntazam, hattâ zamanına göre yüksek fikirleri ihtiva eden manzumeyi on beş yaşında iken yazabilmesi pek uzak bir ih« timaldir. Hiç değilse bunda başkalarının büyük bir payı olduğunu söyliyebiliriz. Sigara içmeleri, padişahı seyretmek ü« zere yol üstüne çıktıkları sırada atının ürkmesi, saray duvarlarına yakın geç - meleri gibi çoğu ehemmyietsiz sebebler yüzünden kırk elli bin kişinin kanına gi- ren dördüncü Murad bu satırları okumuş olsaydı ne yapmazdı! Kadircan Kaflı 6.500.000 mektub (Baştarafı 8 inci satıjada) zünden en fazla mektub alan san'atkâr Bu küçük yıldız haftada 6700-800 mek- tub almaktadır. Cecil de Mille'e hafta- da 8750 mektub gelir. Mektubları ile bizzat meşgul olur. Hiçbir mektubu ce- vabsız bırakmaz. Bing Crosby'nin aldığı mektubların yekünu 8000'i bulmaktadır. Artist perestişkârlarına 1937 senesi zarfında tam 175.000 fotograf gönder- miştir. Warner Brothers müessesesi ayda 60,.000 mektub almaktadır. Bu mües- seseye mensub bulunan san'atkârların başında Kay Francis, Bette Davis, Jo- an Blondell bulunmaktadır... En fazla mektub alan san'atkârların bunlar ol- duğunu sanmayınız... Bu mazhariyet Olivia de Haviland'dadır. Ondan son- ra Anita Louise gelmektedır Sonra sı- rasile: Joan Blondell, Ruby Keeler, Kay Francis, Marie Wilson, Bette Davis yer almaktadır. Forks Stüdyosuna da haftada' 15.000 mektub gelmektedir. En fazla mektub alan yıldızların başında Şirley Teniple, sonra Loretta Young ve Jane Withers gelmektedir. Son altı ay zarfında Sonja Henie'ye gelen mektubların 1265 inde artistin fotin bağlarından bir çlft ıstenılmekte idi... R. K. O. Stüdyosuna ayda ” 35.000 mektub gelmektedir. Bu mektubların çoğu Ginger Rocers'e aiddir. Katharine Hepburn bu stüdyonun belli başlı yıldızı olmasına rağmen: Barbara Stonwyek, Fred Astajre ve Aune Sotherin ondan çok mektub al- maktadırlar. Katharine Hepburn'un almakta oldu- ğu mektubların çoğunu muallimlerin ve doktorların mektubları teşkil etmekte- dir. Columbia Studyosuna mektub gelmektedir. Çoğu güzel yıdız Jean Arthur'a aiddir. Tokatta zelzele Tokad | (Hususi) — Dün gece saat 19 u 50 dakika geçe şiddetli bir zelzele olmuştur. Hasarat yoktur. î Resimli zabıta hikâyemizin hal şekli İngilterede A.A. telefon kulübeleri dai- ma kapalı durur. Buraya girebilmek için ALA. sosyetesinin âzası olmak icab eder, Her A.A, âzasının da bu kuülübelere uya- cak ve yale anahtarlarını andıran birer anahtarı vardır. Halbuki, maktulün eş- yası arasında böyle bir anahtara tesadü! edilememişti. (5 numaralı resim). Bina- enaleyh maktul, kulübeye başka bir kimse tarafından sokulmuş idi. Ve imdadı istiyen de gene bu işi yapan insan ola- caktı; Laskerin A.A, âzasından olduğunu gözünden kaçırmıyan müfettiş (T nu- maralı resme bakınız, otomobilde A.A, işaretini görürsünüz), katil — suçlusunu sıkıştırdı ve katilin, maktulü arabada öl- dürdüğünü, kulübeye soktuğunu, sonra otomobili telgraf direğine sürüp çarptır- dığını, bıı esnada da mııımı üırendl B A n e KEERE YA b T » Ci sevimli ve küçük Shirley Tepmle'dir. ayda 15.000