' 12 Sayfa Ogıammır “Son Posta, nın Hikâyesi AVCI BORU ZİNDT DKDK LNUN )DNL CNUN AAA Onu Nanni diye çağırırdık, asıl ismi me idi, nereden gelmişti. Hiç arayıı | mamıştık. Şeytana külâh giydir lerden bakmış, küçüğümüzden bü: Ze kadar hepimizin kahrını çekm yütmüştü. Bir kere de, ooof!... dediğini | duymamıştık. Sonunda bir çiftlik yanaş- | Oması ile evlendi, bizden çıktı. O kadar Kitrediği halde bir çocuğu bile olmadı. Dadımız Nanni yorulmak nedir — bi- | mezdi. Nedense ona taparcasına bağlan- Omuştık. Biz beş afacanlar Tanrının günü | azim kabahatler işler, vallahi billâhi yap- —madık diye yalanları kıvırdığımız halde, Nanni suçluyu derhal bulur, çıkarır, o “dev pençesine benziyen ellerile bizi bir “güzel pataklar; sonra da bir - öpücükle | gönlümüzü alırdı. | — O zamanlar, çocukluk işte, derdimiz, | günümüz, oradan buradan dığım: kırdığımız dallarla evimizin karşısına Sabet eden çayırda kulübe yapmak, erlik oyunu oynamaktı. Oyunur hararetli bir anında, garib bit boru | sesile olduğumuz yerde zıngadak durur, Oyunumuzu paydos ederdik, boru sesini herede olursak olalım duyardık ve he- Mmen eve seğirtir, merdivenleri - kasırga gibi çıkar, oturma odamıza bomba gibi girer, bizim için hazırlanmış olan kah- Valtı masasına çöker, ha babam atıştırır- pdık. Nar İdan yapılma bir avcı bor fakta bir çiviy Birden kulağımda bir boru sesi çınladı. Tam bu sı: , kardeşimin: — Yahu, Nanniyi merak ediyorum. Ne yapıyı ba şimdi?.. Dediğini duydum. Ona baktım ve: Müt-| — Demek ser Dadımız | dim. boruyu Kardeşim cevab verdi: — Yani benim de kulağıma geldi mi, demek istiy — Öyle — Boş lâf. br uydu. de işittin, öyle asılı dururdu ândi kahvaltısını hazırl. alır, öttürerek biz a leri ç * — Namni senelerce bu boru ile bizi Edi. Her yıl birimiz yuv Di BEC Her yıl birimiz yu — Olabilir. Ama, Nanninin öttürdü © yatısı mekteblerine girdik ve avcı| — — * avcı borusunu duyduğuma yemin —borusu da ötmez oldu. Nanni evlendiği zaman, be uzaklarda bulunuyorduk. Dadımız, çift Üliğimizden beş altı kilometre ötede bir| — — koru nerededir kim b 'bağda oturuyordu. Mektebden çıktık, ııı-* &a m,m”;', öer gibi omuzlarınli kak Oyat kavgasına atıldık. Artık onu sık sik | j Mım“ 0 “göremez olduk. Hattâ ne yapıyor, mes'ud ç (müdür, diye düşünccek vaktimiz bile ol-| —Y'ıif'”“"'d'r,“,; ç dm;wî,r tü “madı. Derken harb patlak verdi KA Y N B 3 4 H- (dan, fakat sanki evvelden sözleşmiş gibi, uy'u—“ğî'ğğ;;“ '”:*qğ:':ıyîîî: a Haa | garaja doğrulduk, otomobilimize atlacık, aa. günün birimde kocasmı Sidüğane | Köye yollandık. Bon, hürafate inanan ta- ç ğ Z günü, | kımından değilim. Değilim ama, avcı bo- disinin de köyde bir eve A S ll sünbi zTi Y nilo l adllğeen Biıtnıza: göldi. için, bir tuhaf olmuştum. Her ne hal ise, ü * köye varınca, postahaneden Nanninin e- — 1919 da yuvamıza, yurdumuza — döne-| vini sorduk. Sanki elimizle koymuş gibi klik. Beş kardoş gitmiş, iki kardeş ge- bulduk. Derin bir heyecanla kapıyı çal- gelmiştik. Harb gayyasından kurhlı»(dık, Açal |bilmenin verdiği buruk zevki tadarak ay- | ledi k gel y kla vakit geçiriyorduk. e böyle tenis oynarken — kardeşi ldiği top, fırladı ve çayıra düştü. İki- de insiyaki bir hareketle tonu bul- ça- | dan ayrılarak bilirim. Bir an birbirimize bakıştık, kardeşim mırıldandı: döş te ni nü taşını , ses veren olmadı. Biraz bek- dm fazla dayana- Tokmağı çevirdi, kapıyı açtı ve içe- daldık yecandan tirtir titrememe rağmen, gözlerimi dört açarak odayı araştırdım Duvarda b m boyaları dökük çer-| pmaya koştuk. Vaktile öyun oynadığımız | çeveli resimleri, bir çiviye asılı duran yairı görünce, çocukluğur hatırımı- | avcxı borusunu gördüm. Bir köşede de a geldi. Olduğumuz yerde kalakaldık.| kahvaltı tepsisi duruyor, ocakta, ibrik keresinde b «Son Postas nım edebi romanı? 24 ÇCÇINARALTI Bürhan Cahid ae — Jale köy kızlarından seçtiği on iki, |ile parçalı ü rında iki küçüğe bir ö z elbiseler yapm eyaz prostelâlar koymu yap kadeh & k | deye indirirken Ja kiret ederek gülür — Buranın en deh şarabla gö bana sürahiyi i: bönesi geçirmiş. O kadar şirin şeyler |zannederim. Bu sabah adam göni 1! Bicaz yetişmiş olsalar tam şık birer | taze getirttim. tıman hizmetcisi olacaklar, Bana kü İncirlikaynak âlemini Ç n büyük söğüd ağaçları altında | hatırlatan Jaleye cevab verdim: Pgüzel bir sofra hazırlanmış. Kadın eli,, — Böyle bir kaynaktan bahsedildi- zeki ve zev i m. Demek bu su oradan geli- aharetl Bayrakdaroğlu atıldı: 5 B 1 Bana yer gösterirken bü-| — Daha gün doğarken adam çıkar- . Geti Hiç şi hİZ AZzİZim, Jale bardağımı doldurdu. ikine ve zekâsına güvendiğini, onun-|, Sürahiyi bırakırken ben aldım ve o- har ettiğini gösteren hareketlerle |'nun ehini doldüurüurken Bayrakdar- . oğluna döndüm: be etmeden içe- karısının konuşu y “Aradan geçen birkaç gün onlara be- | a- İniz? niz sudan içmez mi! İ de şarabımı !ı:ev'mv( aade edii yet olsun ri ile alât ve ede- dikaynağın suyunu Jale ile be- kten zevk almıyan Bayrak- |raber içtik. laroğlu nefis piliç kızartmalarını eleri| Ah bu kadınlar.. ah bu kadın gözle- SON POSTA T DKD ĞA DA AMAD 0 CKKDK KUK DARAAZAAN (1 LE SU z Manninin öttürdüğü bu boru, boynuzdan yapılmış bir avcı borusuydu kaynıyor ve evet, işte tâ kendisi, arlık ihtiyarlamış, beli bükülmüş olan Nanni de ateşin yanında bağdaş kurmuş oturu- yordu. Onun bizi, bizim de kendisini sağ uzdan hangimizin daha çok $ dığını kestiremem. Fakat aradan dar yıllar ge tanıdı Nanni. Keten gibi bembey mesine rağr bize ne kadar gözlerini iğu zaman göründü bize, * Onun tepemden bakışı gözl. ne geldi. Halbuki şimdi, boyu, gö Küçücük buruş zlerim takıldı. Yediğim Ş Fı, tatlı bir his ürpermesi ile b ş Nanni — Benim canımın iç! Si görünce o kadar sevindim ki... dedi, dur- du. çay â hal vardı kendisi ber çalışırken sordu. Askerli; çok sıkinti. çe! sordu. Nanniye cevab verirken, boyaları dö- külmüş çerçeveli iki resmi ortasında duran avcı borusundan gözümü ayırama- dım. Nihayot dayanamıyarak. uzandım, boruyu çividen çıkardım, merakla evirip çevirmeğe başladım. Ağzının ıslak oldu- ğunu hayretle gördüm. Sonra Nanniye dönerek: — Daha hâlâ bunu saklıyorsun Nanni, dedim. Dadım, başını kaldırdı., evet, dedi, Da- ima orada — Artık öttürmüyor musün dadı? AdetA utanır gibi yüzüme bakan Nan- yordu. ağırlamaya dâla atlıyarak sualler mizi nasıl geçirdiğimizi, ip çekmediğimizi — sordu, hiş bir yemek yedim azizim. derseniz ben Şö iye ederim. koltukta oturulmaz, akib etmeğe mecbur oldum. Arkamızdan gelen Jale: — Ömer bey, uzanmak istemezseniz burada bir tavla partisi yapabiliriz. — Emredersiniz hanımefendi. Yalnız endi uyurlarsa rahatsiz etmiye- kdaroğlu homurdanır gibi: — Hayır, hayır, dedi. Keyfinize ba- kınız. tavlayı çak masşaya yerleştirdi. Fakat yer intihab etmişti ki Bayrakdaroğluna |y uzak olmadığımız halde yattığı yerden üzümüzü göremiyecekti. Ne zeki, ne hareketli kadın yarabhbi, Pulları yermleştirirken ellerimiz birbi- rini bulunca gözlerimiz konuşmağa başladı. Korkulu, vahşi bir zevk içindeyim. I — Şartnamesi mucibinca 1000-1600 kilo bergamut esansı pazarlıkla satın alı- nacaktır, TI — Pozarlık 31/V/938 tarihine rastlıyan Salı günü saat 15 de Kabataşta le - vazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. II — Şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şubeden alınabilir. IV — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte 9ç 7,5 güvenme para- larile birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. — <2Z712. Liseler Alım Satım Komisyonundan : Mikdarı Berer kilo İlk te- kilo tahmin B. mineti Kuruş — Lira Kr. a 3T 40 1/6/058 Sal G sast IA d 32 — 258 00 7/6/938 Salı G. saat 14.80 da 224 50 7/6/938 Salı G. saat 15 de Cinsi Eksiltm gün ve saat 5) 355 88 7/6/938 Salı G, saat 1530 da Mangal Köl — 34000 Odun (Gürgen) 1400 çeki 250 ) Odun (Meşe) — 400 300 ) Komisyonumuza bağlı yatılı liselerin Mayıs 939 sonuna kadar ihtiyaçları olan yiyecek ve yakacakları eksiltmeye konmuştur. Bu hususta gerekli durum yuka- rıya yazılmıştır. Eksiltme İstanbul Kültür Direktörlüğü binası içinde Liseler Muhasebecili- ğinde toplanan Liseler Alım, Satım Komisyonunda yapılacaktır. İstekliler İlk teminat makbuzu ve 938 yılı Ticaret Odası vesikalariyle belli gün ve yanlarında gösterilen saatte komisyona gelmeleri, Teminatlar İstanbul Liseler Muhasebeciliğine yatırılacaktır ve şartnameler Li- seler Alım, Satım Komisyonu Sekreterliğinden görülüp öğrenilir, — (2914) 127 50 1/6/938 Salı G, saat 15.45 de D 352 50 7/6/938 Salı G. saat 16 da Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. ağrılarınızı İstanbul Birinci İflâs Memurluğundan: Müflis tütün tüccarı Hacı Hüsey de Nadir masası alacaklılarının toplan * ması 30 mayıs 938 pazartesi günü #a3t onda yapılacağı dünkü gazetelerd. edilmiş ise de idare heyetinin göstet lüzum üzerine toplanma ayni günü |on beşine bırakıldığı Ve alacaklılarlâ müflisin mezkür saatte toplanmaya gtt melteri ilân olunur. — (8000) Şehzadebaşı »FERAN. simemada Bugün matinelerden itibaren 3 şüheser film birden ALÇAKLIK (Myrlam Hopkina) İbretâmiz büyük dram. Bühassa çocuk- larım ve talebelerin görmesi elzemdir. BEYAZ ATLILARIN İNTİKAMI (Jan Vayne) Emasli görülmemiş Amerikan kovboy filmi a8t düm. Öttürüverdim.. ve sizler geldiniz Tekrar sizlere kavuştuğuma öyle sevini” ni, ezile büzüle anlattı: — İnsan ihtiyarlayınca, çocuklaşıyor, yavrum, Bazan öyle garib şeyler yapıyor ki... Bugün, burada oturmuş, ibriğin kaynamasını bekliyordum. Birden sıkıl- dığımı, bunaldığımı anladım. Aklınıdan hep sizler unuz.. ne oldu yavru- cuklara, diye düşünürken, boru gözüme ilişti. Aldım ve uzun uzun baktım.. geç- günleri hatırladım. Sonra, bilmiyo- na: du, boruyu ağzıma gi —a —amar — yorum ki yavrularım..,» dedi YARINKİ NÜSHAMIZDA: Karı değil, baş belâsı! Çeviren: H. Alaz rum, rüm. Üç adım ötede belinde çifte l#“ bancasile yatan adamın bu hareketimi” ze hasıl cevab vereceğini anlatmağ? iyorum, İmkânsızlık, -tehlike -ktf” itda ne yapacağımı tayin edemedi” bu müdhiş dakikada çifilik Kâb- nın yanında bizim korucu Zehir Alİ e bize doğru geldiklerin! görünce ge- niş bir nefes alıyorum, bükülüşü ile ifade iları 0 kadar ateşi izel mahlüku ku- kendimi güç tutuyo- ynak ve çekici kadını zaptetmeğe imkân var mı? Vaziyeti idare etmek için zarları, pulları birbirine karıştırırken yavaşca fısıldıy Jale bu münasebetsiz ziyarete isyâ! leder gibi önümüzdeki masayı. şiddetlt yoak var itince zarlar, pullar birbirine girdi. K” değil O kadar heyecanlıyım ki ancak göz- lerimle cevab verebiliyorum. Ne attığı- mızı, ne oynadığımızı bilmeden gözle- rimiz ve ellerimizle konuşuyoruz. Bayrakdaroğlunun horultusu ağır- laşmıya başladı. le sonu güneşinin kaynamış bir gümüş madenine çevirdi- ği gölde hareket yok, Yalnız ara sıra| esen ince bir rüzgâr üÜzerimizdeki &sö-| ğgüdlerin yapraklarını titretiyor. Jalenin bir çılgınlık yapmasından korkuyorum. Büu histe kadınların he- nla her tehlikeyi göze aldıklarını iğim için ona sükünet verecek işa- retler yapıyorum, Bir an gelâi ki birdenbire iki elini o- muzlarıma koydu. Bir faciadan kaçar gibi geri çekildim. Kaşımla, gözümle, yüzümün bütün ifadesile onu teskin etmeğe çalışıyo- pan gürültü Bayrakdaroğlunu uyandir” mağa kâfi gelmişti. O kollarını açıp 87 rinerek ne olduğunu anlamak için DAf? ni kaldırırken kâhya ve Zekir Ali € yanımıza gelmiş bulunuyorlardı. Zehir Al: beni görünce telâşla ÖtE” İkilere selâm vermeyi de unutarak be' na yaklaştı. Onun bu gelişine manâ ':'IŞ' remediğim için yeni bir endişeye ©" müştüm. Bu korku ile: — Ne var, dedim, neye geldin? Asker gibi iki elini yanına koy! cevab verdi: — Efendim, çiftliği Hasan dayı haber vermek için be' kardı, O kadar şaşırmışım kd: e a . — Ne misafiri, ne münasebet! dedi (Arkası var)