“ rünmek niçin? O buraya karısı ile bir- “Son Posta, nın Hikâyesi YİRMİ BEŞ SENE SONRA Yazan: Muazzez Tahsin Berkand «yıll Bahçeden Semra'nın neş'eli gesi yük- selmişti: — Anne... Anne... Bayan Nezihe pancurları iterek balko- na çıktı. Bulutsuz, rüzgârsiz, masmavi bir yaz günü.. deniz ve gök lekesiz... — Ne istiyorsun kızım? Genç Kız başını kaldırarak annesine iü ik, — Saat dörde geldi, daha kalkmadın. Bayan Nezihe tatlı bakışlarile kızım süzüyordu. Mavi gök altında ve bahçe- nin yeşillikleri arasında o büsbütün daha genç ve mes'ud görünüyordu. — Acelen ne Semra? Saat beş buçuk- ta gelecek değiller mi? — Evet ama onlar gelmeden evvel bir defa daha-ortalığı gözden geçirelim di- yorum. Bâyan Nezihe kızının maksadını anla- dığı için bu sefer neş'eli bir kahkahayı zaptedemedi. — Anlaşıldı, senin için içine sığmıyor kızım, yoksa onları Kabul etmek için köy evinde fazla bir hazırlığa ihtiyaç olma- dığını sen de benim kadar bilirsin. Yapı- Iacak her şey yapılmıştır. Kızımı ben- den istemek için gelecek misafirlere bah- çemiz açıktır, buyursunlar... Semranın dalgalı kumral saçlarına, kolsuz çiçekli esvabina tatlı tatlı baktık- tan sonra ilâve etti; — Maamafih, yarım saata varmaz aşa- Eda olacağım yavrum... Sen çiçekleri sulamasinı Ayşeye tembih et. Köy evinde misafir ağırlıyacak bir şeyimiz yok; hiç olmazsa onlara bu sıcak günde biraz se- rinlik verebilelim. Odasına girdiği zaman Bayan Nezihe bir iki dakika dalgın durdu, sonra dola- bının kapısını açtı. Kendi kendisine: — Hangi esvabımı giysem?.. diye dü- şürüyordu. Başımın içinde bir şimşek çaktı: — Ona bâlâ ihtiyarlamadığımı göster. mek için bana çok yaraşan şu emprime İistanı giysem nasl olur? Fakat birdenbire gözleri buğulandı; kizini evlendirmek üzere olduğunu ha- tırladı ve kararını verdi: — Hayır, olduğumdan dah; genç gö- Mkte, benden kızımı istemek için geli- yor; kim bilir, belki de artık benim kim olduğumu bile unutmuştur... Yirmi beş sene geçti... İ Evet yirmi beş sene... Bayan Nezihe düz beyaz esvabmı giymiş, saçlarını ay- na karşısında düzeltirken şimdi yirmi beş sene evveli düşünüyordu. O zanlan yirmi yaşında idi. vücudünde, kalbinde ve yüzünde genç yaşının bütün neş'e ve| #aadetini taşıyordu. tıpkı bugünkü Sem- ra gibi... Komşu köşkü iki yaz arka ar- kaya doktor Cevdet Paşalar tutmuş ve Nezihe ile Suzd iki yaz çılgın bir aşkla) işimi: i, Ne tatlı günler ——” «Son Postas nın edebi romanı: SON POSTA Yorgun bir sesle: «Ben yirmi beş senelik yoldan geliyorum! diye marıldandı geçirmişler, ne bulunmaz şaatlar yaşa- mışlardı. O günlerin tatlı hatırası uzun zaman, Nezihenin kalbinden silinememiş, hattâ evlendikten sonra bile ufak sebeb- lerle vakit vakit canlanmıştı. Hele bah- çenin iki köşk arasındaki geniş gölgeli çınarı altında oturduğu zaman, seneler- le sonra bile, yeşil gözlü Suadı hatırlar, onun; — Senin yanında ve şu güzellik kar- şısında ebediyen mes'ud yaşiyabilirim, diyen kalm sesini duyuyormuş gibi ür- perirdi. Sonra.. senelerle sonra bir gün, dün- yada biricik bağlantısı, sevgili Semra'sı ona: — Anne, demişti, ben bir genç mühen- disle sevişiyorum.. evlenmeğe karar ver- dik. bir hafta sonra ennesile babası ge- Mp beni senden resmen istiyecekler... Kalbi ve bütün ruhu uzun yalnızlık| senelerinin, genç dul mes'uliyetinin ge- tirdiği acılarla dolu olarak hayatta yal- niz Semra'sım, onun saadetini düşünmüş, onun sevgisini her şeyden üstün tutmuş- tu, Onun evlenme çağına gelmiş olması birdenbire varlığını sevinçle doldürmüş ve büyük bir sevgi ve merakla sormuştu: nesidir? Bana biraz ondan ve ailesinden bahseder misin? — Ekremle bu kış klüpte rastladık ve seviştik anne... Çok temiz, kibar ve ter- biyeli bir genç... Babası da memleketin tanınmış doktorlarından Bay Suad Cev- det. — Suad Cevdet mi? — Evet, Cevdet Paşanın oğlu. Hayat ne tuhaf ve acib tesadüflerle do- ludur... Yirmi beş sene evvelin Suadı bugün oğlunu kızile evlendirmek istiyen bir baba olarak karşısına çıkâcaktır ve yirmi beş sene evvelin Nezihesi de şimdi bir dul kadından başka bir şey değildi. Bayan Nezihe, içinde isimsiz bir acı duyarak aynaya baktı: — Ne kadar değiştim... Gözlerimin et- rafında ince çizgiler, ağzımın iki yanın- 21 ÇCINARALTI Öyle kadınlar tanırım ki genç, zen-! gin ve yakışıklı kocalarını suratsız, kart ve içtima! mevkii düşük erkeklerle al-! Bürhan Cahid AM miye düşman olurlar. Çünkü bu er- kekler, gönüllerinden taşan ümid ve hülya âlemini kapatmışlardır. Onları datırlar.. bunu izah etmek için kadın | paralarının kuvveti ile şık bir otomobil ruhiyatını bilmek ve tahlil etmek lâ- zım. Bazı kadınlar doğuşta yarım dişi, tamı dişi doğuyorlar, Yarım dişiler içli, heyecanlı, gönüllü oluyorlar. Tam di- şiler, et, ve sinir kadını oldukları için cemiyetteki mevkileri ne olursa olsun yalnız adali zevklerile yaşıyor- lar. Böyle bir kadın için aşk sadece âdslenin taharrüş ve (o takallusundan ibarettir. Jâle bunlardan değil, Fakat içli, gö- nüllü takımdan da değil. O bir sınıf kadınlardan ki genç kız- hklarında kafaları tatlı hülyalarla dol- muş, hayata girince bu hayalleri birer birer kaybetmiş. Bir zaman ö ha- yalleri bulmak için uğraşmış ve niha- yet bütün çabalamalarına rağmen ha - yatta birer oyuncak olduklarını anir yarak küsmüşlerdir. Bu kadınlar ken- dilerini para kuvvetile, mevki, şöhret güzel bir radyo alır gibi âdeta satın al- mışlardır. Güzellikleri, dişilikleri böyle bir alış verişe vasıta olunca ruhları is- yan eder, Vücudlerine tasarruf eden erkekleri aldatmak için kendilerini haklı görürler, Çünkü o erkek hislerine cevab veren erkek değildir. İşte Jâle de bu sınıf kadınlardan., Daha ilk gördüğüm gün gözlerinde Parlıyan ışık kalbinin bu tarâflarını o kadar aydınlamıştı ki bugünkü neti - ceyi bir hafta evvel keşfelmekte gecik- memiştim. 'Tesadüflerin ne garip cilveleri var. o Bugün Kestanelik günü. Hasan dayıya gözükmeden köşkten fırladım. Yanaşmalara pek uzaklarda olmıyacağımı söyliyerek kır atı mah - muzladım. Kestaneliğe geldiğim zaman Sıdıka nüfuzu ile elde eden erkeklere istemiye | orada idi. da, çektiğim acıların izleri var. Çok şü- kür ki vücudüm pek yıpranmış değil, ha- lâ narin ve genç hatlarını muhafaza €- diyor; yoksa ben bugün yirmi beş sene evvel beni sevmiş olan bir adamın kar- şısına ihtiyar bir kadın olarak çıkmak- tan utanacaktım. * Semra birdenbire telâşlanan sesile: — Geliyorlar... dedi. Bayan Nezihe, başını elindeki işinden kaldırarak şişman bir çiftin ağaçlar ara- sından eve doğru gelmekte olduğunu gördü ve bilâihtiyar: — Ne kadar ihtiyarlamış.. karısı da ne çirkin... diye düşünmekten kendisini menedemedi. Yarım sast sonra kahveler içilmiş, ni- şan meselesi görüşülmeğe başlamıştı. Suad Cevdet şimdi kalın ve tatlı sesile Neziheye çocuklarından, onların müşte- İrek hayatlarından, müstakbel saadetle- rinden bahsediyor, gençlerin birbirlerini sevdiklerini söyl onlan memek için bir sebeb görmediğini ileri | sürüyor, Neziheden Semrayı oğluna ver- mesini rica ediyordu. Bu seste yirmi beş sene evvelki genç kıza ebedi bir aşk ve sazdet vödeden tat-| lı heyecan vardı. O kadar ki, gözlerini| kapasalar, Suad ve Nezihe kendilerini mehtablı bir gecede çınar ağacının altın- da elele, başbaşa bulacaklardı. Bayan Nezihe yavaş yavaş başının döndüğünü, kulaklarının uğuldadığını duyuyordu. Semra kaynanasile kainbabasının elle- rini öperken o, gözlerinden akan yaşları göstermemek için oradan uzaklaştı. x Suad Cevdet başını vagonun pence- resinden dışarıya bırakmış, gözlerini ka- pamış, içinin düşüncelerine dalmıştı. Ka- rısının sesi onu çok uzaklardan çağırdı. — Ne oldun? Hasta mısın? Rengin pek soluk, — Hasta değilim, yorgunum yavrum. mişti, Oraya benim için geldiği halde bunu bir tesadüfe vermiş gibi beni görünce öyle bir hayret edişi var ki bu bir be- İyaz gül kadar temiz kızı sevmemek ka» İbil değil. Ömrü salon kadınlarının iğ- İreti, hilekâr, entrikalı"aşkları arasında geçen bir adam için tabiatin bu bâkir mahlüku öyle enteresan ki! İki ellerinden tutup alnından öptüm. Ne sürmesi, ne allığı, ne korsası olmı- yan bu dipdiri, taptaze genç kız eski Ekol Holânda ressamlarının yarattık- ları melek resimlerine benziyor. Hani orman içerisinde, berrak su başlarında, yarı çıplak, omuzlarına beyaz kanad- Jar iliştirilmiş mâsum yüzlü melek re- simleri vardır. İşte onlar gibi. Hislerini . ifade edecek kelimeleri, cümleleri bulup çıkaramadığı için ar- zularını tam bir itaatle anlatan bu gü- zel mahlüku birkaç gün evvel sığındığı" mız yeşil mâbede kadar götürdüm. Yer, gök ve biz. Bu taze vücudlu genç kız öyle yu- muşak bir kalb taşıyor ki. İçimde bu kıza karşı geribbir düşkünlük var, Seviyor muyum, hoşla- nıyor muyum, yoksa ona karşı yalnız bir erkek duygusu mu besliyorum., onu sevmek için anlamak lâzım.. bu masum köy kızını anlamak için onun gibi dü- Bu sabah hem erken, hem yalnız gel- İşünmek, onun gibi duymak lâzım. Eksiltmeys konulan Iş; «1.964.863» lira «86» kuruştur. iile yapılacaktır. şartnamesi, fenni şartname ve projeyi dürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeye görebilmek için isteklilerin «60.696, liralık muvakkat temnist vermesi ve «500» bin liralık Nafia Su işlerini veya buna muadil nafia işle! taahhüd edip muvaffakiyetle bitirdiğine fenni kabiliyeti olduğuna dair Nafia* Ve kâletinden alınmış müteahhidlik ves” kası ibraz etmesi, isteklilerin teklif mektublarını ikinci m bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde verme” leri lâzımdır. sız olarak verilmektedir. «3051» Mudanya Postaları Y/MAYIS/1938 Pazartesinden iti- bâren Mudanya hattında yaz tarife- sinin tatbilcine başlanacaktır. Posta- lar Mudanyadan Cumartesinden maâ- da hergün saat 830 da ve İstanbul. dan Cumartesi ve Pazardan mada hergün saat 16,30 da kalkacaklardır. Cumartesi postaları Mudanyadan sa- at 15 de ve İstanbuldan saat 14 de kalkacaklardır. Pazar Tenezzüh Postası İstanbuldan Pazar günleri sâat 8.30 da kalkacak vapur Armutluya uğri- yarak 11,))0 da Mudanyaya varıp Gemliğe Ridecek ve Gemlikten dö: nerek saat 19 da Mudanyadan kalkıp Armutluya uğrıyarak 21,50 de İstan- bula gelecek ve saat 22.20 de tekrar Mudanya ve Gemliğe dönecektir. İs- tanbula 21,50 de gelecek bu postanın şehir dahili vapur ve tren iltikası te- min edilmiştir. Mudanya postaları Karaköy rıhtumından kalkacaklar- dır. İşbu postalara ad her türlü ko- laylık ve teferrüatı ihtiva eden risa- İeler acentalarımızdan ve AKAY İş- letmesi ve ŞİRKETİ HAYRİYE gi- şelerinden tedarik edilebilir. (2946) kadar yarım saat bile yürümedik. Bay Suad karısının yüzüne onu gör- miyen gözlerle baktı ve sonra dudakla- rının arasından; — Ben yirmi beş senelik yoldan geli- Ondan hoşlandığıma şübhe yok.. fa- kat bu zevkin hududunu tayin etmek müşkül, yoluma Jale çıkmasaydı bu kız belki de benim için emsalsiz bir eğlen- ce olacaktı. Jaleye tesadüfüm onun İ- çin belki bir nimet oldu. Ama bu kız- da, bu durgun, ifadesiz, hareketsiz kız- da beni için için tahrik eden bir halde var. Suallerime o kadar saf cevablar veriyor, hareketlerime o kadar masum hareketlerle mukabele ediyor ki koşu- ma gidiyor. Ona takılmak için dedim ki: — Zehir Ali senin nişanlınmış, öyle mi Sıdıka? Yuvarlak omuzlarını kaldırdı: — Öyle diyorlar ama ben istemiyo- rum ki onu! — Peki, nişan olmadınız mı? — Hayır. — Baban söz vermiş ona! — Beni çok isteyen vardı. Zehir Ali de istedi. O isteyince başkaları korktu» lar. — Neden? — Bilmem, Zehir Aliden çekinirler. — Sen kimseyi sevmedin mi hiç? Yanaklarını pençe pençe kızartan bu sualime cevab vermeden önüne baktı. — Meselâ Zehir Aliyi sevmedin mi? — Onunla konuşmadım kil Nafıa Vekâletinden: 1 — Bergamada Bakırçay ovası ve nehir ıslahatı ameliyatı, keşif bedeli 2 — Eksiltme: 8/6/938 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 15 te Nafia Ve” kâleti Sular Umum Müdürlüğü Su Eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf üsU” 3 — İstekliler: Eksiltme gartnemesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel Postada olan gecikmeler kabul edilmez. lm m iğ İİ, Devlet Demiryotları va limanları işletmesi Umum idaresi itânlar! Beher metre mikâbı 45 lira muhammen bedelle 5,00>x0,11—0.12yx0.05 eb's © dında 2300 adet beyaz çam kalas açık eksiltme usulilye 9/6/9338 Perşembe günü” saat 15,30 da Sirkecide 9 uncu İşletme Komisyonunda satım alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin e 7,5 nisbetinde teminat mektubları ve nizami V€ #ikalariyle Komisyona müracaatları lâzımdır. Şartnameler Komisyondan pss# «50» lira mukabilinde Sular Umum Mü” ve bu kabil naf'a işlerini başarmakis dede yazılı sastteğ 413433 «2647» MAFSAL AĞRILARI | Çok müdhiş anlar geçi” tir. Fakat bir tek kaş* GRİPİN almakla, bütün i şiddetine rağmen româ | tizma : ağrısını çabu sindirmek kabildir. Çünkü husust bir tertible yapı | GRİPİN kaşeleri en muannid * kısa zamanda geçirir. ağrilsi nızı, acılarımızı defeder. Icabında BÜ Hızır gibi imdadımıza yetişir, de 3 kaşe alınabilir. İsmine KİPİ Taklidlerinden sakınınız. Ve Gi çi yerine başka bir marka verirlers€ detle reddediniz. YARINKİ NÜSHAMIZDA: İki inayet Çeviren: İsmet Hul — — Köyüe başka erkekle konuş mı? — Hiçi — Zehir Ali ile evlenmek misin? İ Bu sakin ve ifadesiz kız pre i başını kaldırdı. Dikkatle yüzü ti. Onun mavi bir gök gibi gözlerinde ilk defa garib yle çaktığını görüyordum. Ne yordu? Bu altın saçlı baş neler düşünü, du. Frenkler durgun sular deri eye derler, Bu ifadesiz, hareketsi” gö cansız görünen gözler buu bakışle iy sir anlatmak istediler.» aramızdâ ren süküt bu muammayı 4 Onu söyletmek için dedim ki: — Sen sevilecek'bir mahiük dika. Seni sevecek erkek d€ değil olur. Erkeğini mes'ud edersi? ii p Altın başı omuzuma düşü ham, işlenmemiş ve içlenmenii yu kun hislerini ifade eden öYİ hareketleri var ki! Tam bir teslimiyetiğ çepç KE vermeğe hazır bu gö yağ S zın önünde kendimi o kader dum. meğe başladım ki dayanan" tekrar tekrar alnmden deği” — Sen Sevilmeye terim, (AK gs ai mıya lâyık bir kızsm ni mes'ud görmek İs!