AA İSTANBUL SOKAĞI at kat üstüne yükselmiş büyük bir apartımanın kapısında 1938 modeli lüks bir otomobil duruyordu. A- partımanın kapışı açıldı, Dünyanın en mantosu içinde genç bir kadın kapıdan çıktı, Oto- iyi terzisine yaptırdığı yeni mobile bindi. Otomobil hareket etti, * Köy evinin penceresimlen bir köylü kadın başını uzattı. Açık kapıdan avlu. ya sarı bir inek girmişti. Köylü kadm çocuklar bu gölcüklerin etrafına birik lar. * yanıbaşına geldi, bakracı yere koydu. | tasına devrilecek, z İneği sağmıya başladı. * Asfalt yaya kaldırımının üzerinde te-| Bütün bunları ben gördüm; ve gördü- miz giydirilmiş sarişin bir çocuk üç te -İ ğüm gibi yazdım. Fakat bütün bunları kerlekli bisikleti ile ilerliyor. Yanıbaşın- | görmek için şehir şehir, köy köy, dolaş- tığımı zannetmeyin! Hattâ bir şehirde mahalle mahalle bile dolaşmış değilim. Sabahleyin yağan yağmur, toprak so-| İstanbul sokaklarından birine girdim. Ve da beyazlı mürebbiyesi var. * * Sayın kariim, kağın ötesinde berisinde gölcükler husule | 9 sokakta tam elli adım yürüdüm. getirmiş. Ayakları çıplak, elbiseleri eski İsmet Hulâsi | Bunları biliyor mu idiniz? | Diş üzerindeki çizgilerden insanın yaşı anlaşılabilir Ağaç maktala. rındaki çizgilerin adedi, o ağacın ya- gını gösterdiği gi - bi, insan ve hay - van dişlerinde gö- rülen mikrosko » pik çizgiler de bu dişlerin, fiziki ta - rihini anlatır. Yapılan araştırmalara göre, bir dişte bir çizgi, dört günde vücud bulmakta, renkleri ve kalınlıkları da, diş sahibinin yaşı ilerledikçe değişmektedir e Pirinç üzerine mektub yazan Hindli Dostlarından bi- Fine orijinal bir mektub yollamak istiyen bir Hindi bu mektubunu bir Amerikalılar ve manzara seyretmek ihtiyacı Amerikan ga - kaydediyorlar: Boston ile Nev. york arasında bir- birini takib eden iki kuvvetli “hu susi otomobilden K AE N ni 3 biri, bir ara durur. Yol vardır. Arkadaki ve birinci otomobili idare eden araba sa - otomobilin sahibi arabasından iner hibine sorar: — Lâstiğiniz mi patladı? — Hayır. — Benrininiz mi kalmadı? — Hayır. — Motörünüz mü bozuldu? — Bayır, her şey yolunda. — Öyleyse neye duruyorsunuz! — Manzarayı seyrediyorum. Yol genişleyip de ikinci otomobil bi « rinciyi arkada bıraktıktan sonra, ilk po- lis karakoluna şu müracantta bulunmuş- tur: «Arkadaki otomobilde bir deli vardır. Nazarı dikkatinizi celbederim> Meğer bu Amerikalı manzara seyretmek için bir tek dakikanın dahi sarfedilemiyeceği ka- paatinde bulunan bir kimse imiş. Memurlarına papaz Hayatı yaşatmak İsteyen müessese! (Üç nokta) rümuzile mektub gün- deren bir okuyucum; bir bayanla ev- lenmek niyetinde imiş. Fakat: — Şimdi, diyor, çalıştığım mücsse- se, bugün için evlenmeme mânidir, 'Bu itibarla, evlenebilmek için, beş, al- ta sene beklemem lâzım. Halbuki, © zamana kadar çağım geçecek, izdivaç hayatında beklediğim, umduğum, ta- hayyül ettiğim saadeti, zevki, keyfi bulamıyacağım, Siz ne dersiniz? İşimden, gücümden atılmayı göze alıp evleneyim mi? * Okuyucularıma daima, bir kâhin olmadığımı yazarım ve onlardan, va- Ziyetlerini, bir hüküm verebilmemi kolaylaştırabilecek bir sarahatle bil Fakat buna rağmen, içlerinden bir çokları, bana, halledilmez mua“ deleleri andıran mektublar gönder- mekten maalesef vazgeçmezler, (Üç nokta) rümüzile mektub gönde- ren okuyucum da bunlardan birisidir. Düşünün bir kere: “ «— Çalıştığım «müesseses, bugün için izdivacıma mânidir. Halbuki, beş altı sene sonra evlenirsem çağım ge- gecek!» Diyor, Bu satırları okuyunca, insanin aklı- Dâ şu sual tabil olarak gelmiyor mu” — Bu delikanlının çalıştığı müesse- se nedir? Sonra, bu delikanlı kaç yaşındadır ki, bugün yarın, gençlik ve izdivaç ça- ğımın geçmesinden korkar? Benim, bu suallere cevab alamadan evvel, bu okuyucuma bir çare göslere- bilmeme, faydalı olabilmeme imkân var imi? Bir doktor anlatıyordu: Bazı kimselerde, doktorlar hakkın- da acaib bir zihniyet varmış: Hastalı- Za teşhis koyabilmek için sualler 80- ran hekimleri cahil sayarlarmış. Ve: — Sorup soruşturunca herkes ar- Jar. Marifet, hastalığı, hiç sual sorma- dan şıp diye anlamaktadır! derlermiş. Bu zihniyetten müşteki olan hekim: — Halbuki, diyordu, bir hastaya hiç #ual sormadan teşhis koyabilmek, an- cak baytarların bâşarabilecekleri bir marifettir. Gönül işlerinde teşhis koyabilmek te, ayni derecede güçtür. Bu itibarla, naçiz tecrübelerimden istifade etmek isteyen teveccühkâr okuyucularımın, çare düşünebilmemi kolaylaştırmala- rını ye derdlerini anlaşılabilecek bir sarahatle izah etmelerini isterim! TEYZE Belli ki şu ev en aşağı iki asırdan arta kalmış. Sokağa doğru eğik bir vaziyette duruyor. Ve daha eğilmemesi için uzun bir sırıkla desteğe alınmış, fakat bir meüd- det sonra bu destek te kâfi gelmiyecek. Ömrü tabiisini çoktan bitirmiş olan ev elinde bakracı avluda göründü. İneğin İtaş ve toprak yığını hâlinde, sokağın ör- Garib NA MI EE İL LL İN 4 Haberler mişler. Gazete kâğıdlarından yaptıkları) Londrada büyük bir mali kayıkları bunların içlerinde yüzdürüyor- (Cite) den bir manzara Londra, (Mayıs) — Londra şehrinin Cite denilen ticarethaneler semtinin or- ta yerinde muazzam bir bina vardır ki cumartesi gününün öğle zamanından pâ- zartesi sabahına kadar bomboştur. He- nüz hüviyeti anlaşılamıyan hırsızlar bu fırsattan istifade ederek binaya girmiş- ler, ve hayrete şayan bif meharetle iki Üç tanesi müstesna ölmek üzere bütün kasaları kırmışlar, bütün yazıhaneleri açmışlardır, fakat bütün bu emek neti- cesinde hırsızların ellerine geçen para sadece 10 Jiradan ibarettir. Horsızlar uğradıkları hayal sukutunun acısmı çikarmak için kasaların içinde buldukları bütün vesikaları yakasışlar, yazıhaneleri de tahrib etmişlerdir. » Londrada bir hırsız nasıl meydana çıkar ? Londra (Mayıs) — Mıstr Hill isminde yirmi beş yaşında bir genç dere kena - rından geçiyordu. Bir otomobilin Som « merest civarında suya düşmüş olduğunu gördü. Bir kadın ile iki erkek boğulmak üzereydiler. Mistr Hill tereddüd etme - den atlıyarak kadını kurtardı. Biçare $0- i) uktan tirtir titriyordu. Mistr Hill ken- di paltosunu kadınn omuzlarına örttü, diğer yolcular serbest kalınca kendi ken- dilerine sahile çıkmaya muvalfak oldu lar. Hâdisenin önüne geçilmiş görünü - yordu. Fakat mesele polis kömiserliğinde çatallaştı. Zira Mistr Hill tarafından ka- dının omuzuna atılmış olan ceplerinde bir kaç tane mücevher bu - lunmuştu ve Mistr Hill bu mücevherlerin nereden geldiğini bir türlü söylemek iş - temiyordu. Zira kadını kurtararak bir kahraman heline gelmeden on dakika evvel onları çalmıştı. * Avusturyadan kaçanların vaziyeti Nevyork (L'intrao) — General More- ley bugün söylediği bir nutukta Hitler rejiminin teessüsünü müteakip Avustür- yadan kaçan mülteciletin vaziyetine te- mas ederek: — Amerikanın insani sebeblerden do- layı, bu mültecilerden bir kısmına ken- di topraklarında yer vermeyi reddedemi- yeceğini söylemiş, bu mukâddemeyi mü- teakip te şunu söylemiştir: — Fakat biliyoruz ki bu mültecilerin çoğu maddeten ve manen bitkin, âli, mariz insanlardır. Bunlar Amerikada yerleşecek olurlarsa kendilerinden do- ğacak çocuklar da kendileri gibi olacak- tır. Amerika için iyi asker yetiştiremez- ler. Şu halde bunlara muhaceret vizesi vermeden evyel akimleştirme âmeliyesi tatbik edilmelidir. müesseseyi soyan hırsızlar yalrız 10 lira ele geçirdiler paltönun | (li bir yerinde açmağa çalışan Niyazi - mahsus mevkiden fırladı dise olmuştur. Hidiseyi yapan Kadiköy iskelesin - de karısı Behiceyi öldüren, bu yüzden muhakeme altına alman sabık Cadde - bostan iskelesi memuru Rifattır. Mahkemede suçlunun bacanağı şa- hid olarak dinlenilmiş, hâdise etrafın- da şunları anlatmıştır: — Rıfat, ailemiz içine, para ümid e- derek girmişti. Umduğunu elde edeme- yince, karısı ile geçimsizliğe (başladı. Hergün karısını dövmeğe kalkar, ta - bamca ile tehdid ederdi. Esasen kendi- si ailemize bir bavul eşya ile gelmişti. Hâdise günü 11,45 vapuru ile ailece İstanbula bayramlaşmağa (gitmiştik. Dönüşte ben Haydarpaşada indim. Hâ- diseyi sonra haber aldım. Suçlu, şahid ailevi bahislerden bah- settiği sırada, birdenbire heyecana ka- pılmış, bir hamlede maznun mevkiin - den İleri atilarak, şahidi tokatlamağa İve küfretmeğe başlamıştır. Derhal jandarmalar yetişerek, suç- İuyu yakalamışlar, mahkeme salonun- daki hâdisenin doğurduğu korku ve he- yecan da yatışmış, sükünet avdet et - miştir, Bu hâdiseyi müteakib, duruşma tek- rar sükünetle devam etmiştir. Bilâhare dinlenen şahidlerden polis memuru Mehmed de vak'ayı şöyle an- Tatmıştır: — Karakolda yazı yazıyordum. Üç el tabanca sesi duydum. Dışarı koştum. Polis Muhtar, maznuünu yakalamış, ge- tiriyordu. Bir sübayla, bir kadın da ya- İralı bir kadını, otomobile bindiriyor - ! Bursada oturan Tirilyalı Hüseyin ta rafından Kasımpaşada bakkal Niyazi namma birkaç sandık yumurta gönde- rilmiştir. Bu sandıkları dükkânın giz - İnin bu hareketini şüpheli gören komşu lsrından birisi meseleden zabıtayı ha - berdar etmiştir. Bunun üzerine dükkâ- na ân; bir baskın yapılmış ve yumurta sandıklarına istif edilmiş ve üzeri ör - tülmüş 40.000 kaçak köylü sigarası meydana çıkarılmıştır. Niyazi evraki - le beraber Asliye beşinci ceza mahke - mesine gönderilmiş sandıklarm mürse- linin bulunması için Bursa zabıtası da meseleden haberdar edilmiştir. Bir tramvay bir arabayı parçaladı Valman İsmailin idaresindeki 24 nu- maâralı iramvay arabası (Kadıköyüne giderken önden giden ve sürücü Kema- lin idaresinde bulunan (23 numaralı tek atlı yük arabasına çarpmış, sraba tamamen parçalanmış ve beygir de s- ğır surette yaralanmıştır. Beyoğlunda bir hırsız yakalandı Beyoğlunda Nane sokağında Mari - kaya aid 18 numaralı evin kapısını maymuncukla açmak suretile içeri gi- ren sabıkalılardan İsmail evdeki eğya- y toplayıp sırtına yüklenmiş ve tam dışarı çıkacağı sırada bekçi (tarafın -'mış ve hırsızı yakalamıştır. Bacahsızın maskaralıkları : Güvercinlerin hücumu ğ Ağırcezada bir hâdise Karısını öldürmekten suçlu bir genç maznunlara şahidi tokatlamıya başladı Dün Ağırceza mahkemesinde bir hâ|lardı. Ben, onlarla birlikte, Poliste : Şehir işleri: ğ 40 bin kaçak köylü sigarası — | Hamallar, sandalcılar, arabacılf. yakalandı bir örnek elbise giyecekler ve hâkimlere izahat veren yaralıği Nümune: hastanesine götürdüm. Hastanede ilk tedavi > yapıld. Bi yandan da ifadelerini aldım, Yaralı Bö hice, ifadesinde: ? «— Kocamla aramızda bir boşaniMiğ davası var. Bunun için, beni vurğiği dedi. “ Sonradan kız kardeşi olduğunu Z Jadığım, diğer kadın da, ifadesinde şu «— İstanbuldan dönüyorduk. ise ları söyledi: lede tramvaya binerken, kardeşimin cası Lâz Rıfat geldi. Kardeşimi kolü dan çekti. O da: — Seninle benim bir alâkam dedi. Sonra, Rıfat tabancasını çekti W kardeşimin arkasından üç el attı.» Şahidlerden sonra, omüddei: gi. Sadettin mütaleâsını serdederek, suğ Tunun mahkeme huzurunda yaptığı kin ve cür'etkâr hareketten dolayı, miştir, ii Suçlu vekili ise, müvekkilinde bir gayritabitlik olduğunu (iddia M verilmesini taleb etmiştir, Mahkeme bu hususun tabibi ve suçl 5 mahkeme huzurundaki hareke dolayı takibat icrası için müddelumü miliğe verilmesine karar vermiş, diğ&” etmiştir. ? Suçlu gerek mahkemede, gereki için, Üç jandarma ve adliye jandar> kumandanı Kamber onbaşı tarafında kında icab eden takibatın icrasını müşahede altma almması için, i marifetile sarulmasına unu gahidlerin celbi için duruşmayı GE koridorda yeni bir hâdise çıkarmams. muhafaza altında bulundurulmuştuğ uğ Belediye İktısad Müdürlüğüne KAY yıdlı bilümum hamallara başlarında VW göğüslerinde numaraları yazlı Y nasak elbiseler yaptırılacaktır. Bu Bö susta tedkikler yapılmaktadır. Yakın da ayni mecburiyet sandaleı ve arâX cılara da teşmil olunacaktır. - Et fiatları # Nisan ve Mayıs aylarında İstan” la koyun müvaridatı geçen seneki pi aylara nazaran yirmi bin baş tazlad.. Aybaşına kadar etler toptan ve pef# kende bugünkü fiat üzerinden sata gelecek ay içinde toplanacak tarife a misyonu lüzum görürse fiatlarda we dilât yapacaktır. Ni Askerlik işleri: i Yedek Sübaylar yoklaması > Sarıyer Askerlik Şubesinden! Yedek senelik Haziranın yoklamaları rine gününden 30 uncu günü akşamın dar yapılacaktır. Bu müddetten evvel veya sonra biat. yahud yazı He müracaat Şenler Kine atları muteber olmadığından bu karıda 1076 sayılı"kanunun tayin ettiği 7 ve müddet zarfında müracaatları Jâzımdı”” dan görülmüştür. Yakayı ele vErECİii #ini bisseden hırsız eşyaları atıp KÜ. mak istemişse de bekçi peşini çi ae 2. va? EY A öm