22 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

22 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Civanna papazın karşısından bir ka; adım geri çekilerek boğuk bir sesle : "Siz.. siz.. siz mi beni seviyorsunuz, monsen: ör? ,, diye mırıldandı. Sonra keskin bir çığlık kopardı, taş döşemelere yuvarlandı — Bunu, ebediyen anlıyamıyacak - sın, Civanna. Yalnız sana şunu bildi -| reyim. Hiç kimse seni sevmiyecek. Se- ni seven kim olursa olsun; o, muhakkak benden' bir darbe yiyecek.. dün, şöval- ye Cem, bugün de, kont dö Şeri. Bun- lar, ayni neticeye mahkümdur. — Anlamıyorum, Monsenyör. Niçin bu adamları mahküm ediyorsunuz? Ne hakla başkalarının haklarına ve vlcdanlarına tahakküm etmek istiyor- sunuz? — Bunu da mı öğrenmek istiyorsun, Civanna? — Evet. — Şu halde.. işte, ilk defa olarak iti- raf ediyorum. Civanna, seni seviyorum. Büyük gök gürültülerinden sonra ha- sil olan sükünet gibi, odayı derin bir süküt kaplamıştı. Civanna, korkunç bir mahlüktan kaçmak istiyormuş gibi, ar- kasındaki duvara daha kuvvetle dayan- mıştı. Titriyen dudaklarının arasından: — Siz.. siz.. siz mi, beni seviyorsu - nuz, Monsenyör? kelimeleri yuvarlan- mıştı. Artık heyecandan çılgın bir hale ge- len rahib, kısılmış dişlerinin arasından vahşi bir sesle homurdanmıştı: — Evet, Civanna, ben.. bu aşk bana, her şeyi unutturdu. Vazifemi, viedanı- mı, hattâ insanlığımı bile unutturdu. Seviyorum seni, en çılgın bir aşkla seviyorum. Ve sana, hiç bir eı'keıini malik olamaması için, vazilemi, hattâ | İnsanlığımı bile, ayaklarımın altına al- | maktan çekinmiyorum. Kısa bir çığlık işitilmişti. Çektiği he- yecana mukavemet edemiyen madma- zel Civanna; oraya, duvarın dibine yı- | üilrvermişti. N o ÖLÜM KULESİ Şiddetli bir kar fırtınası, camları sar- sıyordu. (Şeri) şatosunun sahibi, kont Dublas; şöminenin önünde oturuyor, gözlerini, hafif bir çıtırdı ile yanan o - dunlara dikmiş, elindeki uzun bir de- mirle ateşleri karıştırıyor, rahib Löyo- lanın söylediği sözleri dinliyor, bunla- ra, kısa kısa cevablar veriyordu. Rahib Löyola, papas kıyafetinde de- ğildi. Arkasına, koyu fındıkf — renkte kadife, dar bir — ceket ve pantalan Biymişti. Başındaki küçük şapkadan u- gun bir tüy sarkıyordu. Odada, ağır &- Ür dolaşırken, uzun ve ince — meçi, diz kapaklarının üstüne kadar uzayan çizmelerine çarpıyordu. Odada, hem geziniyor, hem de sözlerine devam edi- yordu: — Madmazeli, bugün biraz daha iyi- leşmiş, buldum. Çok şükür, o hummalı devir geçti. — Evet. — Artık, o saçma sapan sayıklama - lar da, hitama erdi. — Evet. — Fakat, bir kaç gün daha bu vazi - — Şimdi sizden, bazı ricalarda bulu- nacağım. — Emrediniz, Monsenyör. — O serseriyi, (Sen Ogüsten) ma - nastırına bizzat götüreceğim. — Hay hay, — Bu serseri, hıristiyanlık aleyhinde bareket eden bir Türk casusunun a- damı olduğu için, onun muhakemesi ve cezası da bittabi kiliseye âiddir. — Tabil Monsenyör. — O serseriyi manastıra götürürken, €en cesur ve kuvvetli uşaklarınızdan dört kişinin bana refakat etmesi lâzım- dır. weririm, Monsenyör. — Mösyö 1ö kont L Siz, kilisenin sadık bir evlâdısınız. — Şüphesiz Monsenyör — Şimdi, kâhya Baba Morele emir| &İN İEBAİTİAİS| A& — Tabifdir ki, yakında bunun mükâ- fatımmı göreceksiniz. Size, tarikatimi - zin şövalyelik rütbesi verilecektir. — Teşekkür ederim, Monsenyör. — Ayni zamanda düğününüz de, Va- tikan da Jcra edilecektir. Kont, elindeki urun demiri ocağn kenarına bıraktı. Derin bir nazarla ra- hib Löyolaya baktı. Bu nazarlarda, ar- tık uzun zaman avutu'maktan usanan bir adamın hislerini ifade eden garip bir mâna vardı.: — Monsenyört!.. Bu lütufkârlıkları - nızdan bir kaç defadır bahsediyorsu - | muz. Fakat, bunlar, yalnız söylemek - ten ibaret kalıyor. Müsaadenizle artık sorabilir m Bu düğün, ne zaman icra edilecektir? Rahib Löyola, birdenbire kontun önünde durmüş, ellerin! göğsünde ka - vuşturmuştu. Biraz evvelk; hâkimane tavrı, değişmemişti. 'Tannan sesinin bütün ahengi ile, kelimelerin üzerinde | durarak: — Müösyö 1ö kont! Cenabihak - nasıl murad etti ise, öyle olur, demişfi. Kont, başını tekrar ocağa çevirmiş- ti. Üzüntülü bir sesle cevab vermişti: — Ah Monsenyör' Cenabıhakkın mu- radını inkâr ve istihfaf edecek kadar dinsiz bir katolik değilim. Fakat şunu da itiraf edeyim ki, muradı ilâhinin bir an evvel tecelli etmesini arzu et - mekteyim. — Niçin bu kadar sabırsızlanıyorsu- * | nuz, Mösyö 15 kont? Günün Bulmacası 2 — Kısa zaman, memau. $ — Balkanlarda doğan. 4 — Büyük bir yırtıcı kuş, fazla, 6 — Bun'at, müsabaka, 6 — Ebeveyn. 7T — Aşağısı, yapmak, bir âzamın 8 — Su, fazla değti, bal yapar, 9 — Kendini beğenmeklik. 10 — Bir gemdellik tâbiri, kırmızı. YUKARIDAN AŞAĞI: 1 — Askerlikte yarbaydan sonra gelen rüt- be, Hatayda meşhur bir ova. 2 — Beyaz, merak. $ — Bir san'at erbabı, cellâda verilen emir, 4 — Türkiyenin hükümet merkezi, mükem- mel. $ — Bu, rahatsıztık. 6 — Eğlenmek. nota. 1 — Elsanevi bir İranlı kahramanın baba- aının İsmi, köylülerin giydiği kaba kumaş. 8 — Cam, bir isim. 4 — Bir nota, erker. 10 — Zekâvet. BİAİNTAÇLI HO GAESAMEK s|UİC MN (i L JAİDİ - ERE MEARE SÖON POSTA Yazan: A. R. Kont, şaşırmıştı. Âdeta, yarı hiddet- li bir nazarla dik dik rahib Löyolanın yüzüne bakmıştı. — Tuhaf sual Monsenyör. Siz de bi- liyorsunuz ki; madmazel Civanna, ay - lardanberi misafirim sıfatile bu şato- da oturuyor. Bana hiç bir resmi rabıta ile merbut olmıyan bir kadının böylece benim ile başbaşa kalması, acaba doğru bir iş telâkki edilebilir mi? — Kilise, sizin nişanlılık vaziyetini- zi kabul etmiştir. — Fakat nişan, resmi bir bağ sayı- lamaz. — Nişanlınız, sizi seviyor. Kontun yüzü, kıpkırmızı kesilmişti. Başını, bir daha ocaktan tarafa çevir- mişti. Parlryan alevler, gözlerine akset- mişti. İşte o zaman, kont derin derin i- çini çekmiş: — Ah Monsenyör.. işte, ümid etme- diğim, ve edemiyeceğim bir şey varsa, o da madmazel Civannanın bana olan sevgisidir. Demişfi. Ortada, kısa bir süküt geçmişti. Kont, gene eline o uzun demiri alıp ateşleri karıştırırken, ağır ağır sözüne devam etmişti: — Evet.. bundan, © kadar şüpheliyim ki, Moönsenyör... Ona (Fondi)den ka- çırıp buraya getirdiğiniz rünlerde, şö- valye Cem ile © meş'um düellomuz ol- masaydı; belki onun kalbini kazımabi- Tirdim. fArkamn var) Bir doktorun günlük notlarından Veremin sirayeti Bon yıllarda yeremin irsi olduğuna dair bazı doktorların ortaya attıkları noktal nazarlar vardır. Bunlar diyorlar ki: «Ve- rem yalnız pek küçük çocuklara sirayet eder. Büyüklerde ise bu sirayet asla mev- guubahs değildir. Bazı gençlerde birden- bire iafllâk eden bir verem mutlaka ço- €uk Jren yuttufu mikrobların hüsüle ge- tirdiği bir veremdire Pilhakika burada düşünülecek bazı esaslar var. Meselâ ve- remli bir kadının kocası ölünceye kadar başı ucunda kaldığı ve venem imikrobu- nun tesiratına tamamen marüz bulun- duğu halde asla verem olmuyor. Pakat çocukları venem oluyotlar. Ve bu adam zevcesi vefat ettikten sonra yeniden iz- divac ettiği vakit meydana gelen çocuk- der tamamen sülim kalıyorlar. Pilhakika bu Ga tecrübelerle sabittir. Bundan baş- ka hastanelerde müteverrim hastalarla dalma temas eden ve her türlü mülevye- sata maruz kalan hastabakıcıların da verem olmadıkları görülüyor. Bu da cidden düşünülecek diğer bir nok- tadır. Acaba hakikat sirayet tarafında mı? İrsiyet tarafında mı? Bunu ayrıca yazarız. pulm yolaraalarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mükabelesiz kalabilir. Bu gece nöbetei olan eczaneler şunlar- dar: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri). Alamdarda: (E- sadı. Boyazıdda: (Asador). Samatyada; YTeofilos), Eminönünde; (Salih Necatii. Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Hüsa- meddin). Şehremininde: (Nâziım), Şeh- zadebaşında: — (Asafi, Karagümrükte: ÜKemal). Küçükpazarda: — (Necati Ah- med). Bakırköyünde: (HNâh). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl eaddesinde; (Kanzuk). Dalrede: (Bporldis). Tak- 1Güneş). Topçularda: gimde: (Nizameddin). Tarlabaşında: (Ni- had). Şişlide: (Halk), Beşiktaşta: (AlI Riza) Boğurici, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İtlihad). Sarıyerde: (Asaf), Kadıköyünde: (Sıhhat - Rafat). Büyük- adada: (Şinasi Rıza), Heybelide: (Ta- naş). | | Yorgun oldukları için bu Dünkü maçtan Dün Taksim stadyomu pazar olma- masına rağmen oldukça — kalabalıktı. Her iki taraf da siyah beyaz formalar- la sahaya çıktılar. Saat tam 5.13 de oyuna başlandı. Be şiktaş rüzgâra karşı vaziyet almnıştı. Henüz yarım dakika olmuştu ki, Be- şiktaş seri bir akınla basım kalesine in- di. Hakkı müdafilerle çarpıştı. Top Mu zalfere geçti. Sıkı bir şüt ve gol... İlk dakikalarda giren bu gölden son- ra Beşiktaşlılar ağır bir üstünlük gös - termeğe ve Alsancak müdafaası da bo- calamağa başladı. Her iki taraf da kördövüşünü andı - ran bir oyun sistemi — gösteriyorlar. (12 inci dakikada çok güzel bir Beşiktaş ıakmı oldu. Top Şereften Eşrefe, Eş - reftden Hakkıya, ondan da Muzaffere geçti. Fakat netice yok. Bu güzel akın boşa gitti. 23 üncü dakikada Saim Hüsnüyü atlattı. Mehmed Ali kaleden çıkti. İz- mirli mubacim topu kaleye doğru vur- du. Mehmed Ali geri kaçarak plonjon- la topu yakaladı. Beşiktaş müdafaası bozuk oynuyor. Top iki tarafın ayaklarında dolaşırken VAlsancak merkez muhacim! topu kap - tı, sıkı bir şüt: Avut.. — Alsancaklılar Beşiktaşlıların düzensiz oyunlarından istifade edemiyorlar. 30 umcu dakikada top Hakkıya geç- |ti. Sol müdafii Cemili atlattı. Şerefe verdi. Şüt: Gol. Fakat hakem — ofsayd çaldı ve gol sayılmadı. Yarım dakika sonra Beşiktaş yeni bir akına girişti. Sağ müdafil Ali Şere- | diyor. 35 inci dakikada Eşref müsaid şekilde duran Şerefe pasını verdi. O da sağ köşeden Beşiktaşın ikinci golünü İki dakika sonra Şerefin güzel bir wolesini gördük. Ahlar arasında top a- vuta gitti. 42 inci dakikada Şerefin bir şütü ağ lara takıldı. Fakat hakem ofsayd verdi. Hemen arkasından Beşiktaşın yeni bir akını.. Hakkının güzel bir şütü direğe çarparak avuta çıktı. Arkasından bir akın daha. Muzaffer önü başken topu dışarı attı. Devre de 2 - O Beşiktaşlıların lehine bitti. İkinci devre başında Beşiktaşın has- kıtı görünmez oldu. Aksine İzmirliler hâkim oynamağa başladılar. Fakat biraz sonra Beşiktaşlılar ken- sancağın yarı sahasına yerleştiler. gün uzatılmıştır, İsteklilerin ihale günü d375) SPOR | Dün Beşiktaş Alsancağ! 5 -0 mağlüb etti söyliyen İzmirliler : “ Bugün Galatasaraya g. i gelmesek bile beraberliği mutlak sayıyoruz,, diy j .İrın ekserisi talebedir. dilerini topladılar, yavaş yavaş açıl -|mensup 700 kadar V“, dilar. Rüzgârı da arkalarına alarak Al- | Seyyahlar bugün limandan Af7 şuf 14 üncü dakikada Hakkı Muzaffere, (ben vapurile gelen 5 ©o da Şerefe verirken top Alinin -İlimandan ayrılmışlardır. —— aŞ Kadıköy Vakıflar Direktörlüğü Alemdağında (Sultan) çiftliği önündeki çayırın bu seneki 0f diköy Vakıflar Müdürlüğüne müracaat ları. Tübi klarif! mağiübiyete uğradı b ğında kaldı. Fakat Şeref söktü, üçüncü golü attı. /i / Bu kargaşalık nnııındı Mı' bir tekme savurdu. Gürültü zommw“ me bir pas alan Şeref çok güztl T lışla dördüncü gölü attı. Cemil merkez muhacim yerine ZImdmımçmW,f sancağa bir frikik çekildi. Hakkı çeker gibi yaptı. Önü açık olâf H pas verdi. O da rahatcâ - _"'. isteksiz oyunile Beşiktaşın $ değiliz. Yalnız şunu söyliyeliii ııll yaptı. Maç bundan sonra her iki o biyetile bitti. â ) İki takımın oyunu üzerinde ” p Beşiktaş senenin en bozuk nadı.. Alsancaklılar da aymi "”’ y idiler. Takımlar şu şekilde yer alMif pi » Alsancak: Hilmi - Cemil, ÂH "i ver, Rasim, Fethi - Doğan, Sâiffı Basri, Hakkı. ” Beşiktaş: Mehmed Ali - Nuf gy nü - Rıfat, Feyzi, M”-d ğ zaffer, Hakkı, Şeref, E Hakem - Tarık (Söleymaniyt gf Galatasarayla ikinci maçlarım! caklar. Bi mızılıları mağlüp eden f bugün çok çetin bir ka! caklardır. 1 Kafile reisi bize dedi ki: 0!’: İ tmtihanlef ço layısile İstanbula gelemedilef: — | ye” yorgunluğunun tesirile Bq’:r”; şısında bu vaziyete düştük. e« Dün Beşiktaşa mağlüp olaf Hiler bugün gene Taksim latasaraya galib gelmesek bile kalacağımızı mutlak "YIY“W Bugünkü karşılaşmada Yü yaralanarak hd'ıvi görmekte olaf “je Dün şehrimize Alman Milveke vapürile muhtelif lardır. Mumw_;_,a’ u art olan 24/5/938 Salı günü saat (2999)

Bu sayıdan diğer sayfalar: