Hergün Artık bu Kadarı kâfi! Yazan: Muhittin Birgen ir çok mülletler Fransanın asır - Tardanberi komşuluğunu yap - mışlardır. Onlar Fransızları, belki İn - gilizler kadar değil, fakat herkesten iyi tamırlar. Bizden çok iyi tanıdıkları Mü- hakkaktir. Biz Fransayı, kitabdan, ve, en fenası, onların kendi kitablarından ta- nırız. Ediblerinin, tarihçilerinin, filozof- larının ellerinden çıkmış eserlerle, yani idealist bir zümrenin dillerile tamırız. Bunlar, bize bir buçuk asra yakın bir zamandanberi, insani haklar ve yüksek prensipler namına söz söyliyen bir mil - letin en yumuşak ve parlak renkler için- de gülümsiyen çehresini tasvir etmişler- dir. Biz Fransayı, uzaktan ve kitabdan yalzız bu çehtesile tatırız. Onların içine gönderdiğimiz gençler de Fransayı mek- tebde, hoca karşısında ve ayni zamanda genç ve zahiri manzaraya kolay aldanır tecrübesiz gözlerle görürler ve öyle ta- nırlar. Halbuki onun komşuları öyle değildir. Onlar, azırlardanberi Fransayı pek güzel tanırlar. Bunun için bu komşulardan bi- rinin bir halk sözü şöyle der: «Bir Fran- sız gömleğinin kirini bile veremez!» e - vet, Fransız vermeği sevmez; çünkü se- vemez. Eğer her alan insan için bir verici bulunmak lâzım gelseydi, belki de Fran- sız lüğatinde <vermek» kelimesi bile ol- mazdı. * Bunun içindir ki bir çokları Fransız « lardan hiç bir şey istemediler; istemeği düşünmeğe bile lüzum görmeksizin sade- ce aldılar. Onlar Fransızların evermez: olduklarını biliyorlardı. İstedikleri veya istiyecekleri şeyler, onların en tabli hak- ları da olsa, insanlığın en tabil ve en be- geri haklarım bile teşkil etse, Fransız - ların vermiyeceklerini biliyorlardı. On- lar Fransanın karşısına geçip «ben in - Ban olarak, Avrupanın en medeni ve en çok nüfuslu bir milleti olarak müdafaa hakkımı isterim!» deselerdi, Fransa onun elindeki zorla imzalatılmış olan muahe- deyi gösterip esen bu haktan kendin vaz- Beçtin!» diyecekti. Onlar, bunu bildik - leri için istemediler. Sadece silâhlanma kararını verdiler. Bütün bunların karşısında Fransa iki gün bağırıp çağırdı, yeni yeni paktlar yaptı ve nihayet, bugün olduğu gibi, İn- Bilterenin koltuğunun altına sığınıp harbden evvelkinden daha yalnız bir ha- yata avdet etti. $ * Onlar böyle yaptı; biz de aksini yap - tık. Milletler Cemiyetine, hiç değilse bu gemiyetin efikrine>, «prensibine>» hürmet ederek tabil ve makul bir takım hakları, sâlmak» yolundan değil, dstemek> yo- lundan gittik. Düşünmedik ki Fransa ver- mez. Hasis Fransa, gözü doymaz Fransa, bu aç gözlü müstemlekeci memleket ve- remezdi. Biz bunu anlıyamadık mı; yok- sa Milletler Cemiyeti fikrine Hizumundan fazla bağlanmak gibi bir safdillik mi gös- terdik? Bilmiyorum. Fakat, her halde ters yoldan gittik, Ters yoldan gitmenin <ezasını da işte şimdi, iki seneye yakın bir zamandanberi beyhude uğraşmış ol - makla çekiyoruz. Fransanın Hatayda »ne işi var? Bir Türk memleketinde hâlâ Tunuslu, Faslı "Tomboktolu askerlerin dolaşmasına ne lüzüm var? Neden dolayı Hatayda jan - darma kumandanları Ermeni, pölis mü- dürleri Ermeni, bilmem ne müdürü de katolik papazlarının uşakları olsun? Biz buna neden razı olalım? Şimdiye kadar mneden tahammül ettik? Kuvvetimiz mi yoktur? Fransadan mı korktuk? Hıyu.; Milletler Cemiyetine, hiç olmazsa fikir | ve prensip halinde hürmet etmek İste -| öik.- | Bu hürmet fikri fena değildi. İki sene- | dir bunu yapmakla artık vazilemizi ifa etmiş ve sabrımızı da tüketmiş bulunu- | yoruz. Artık bu kadarı kâfidir. Artık bu | işin bundan fazlasına tahammül yoktur. | Fransa Hatayda oturdukça ve günden güne yerleştikçe bizim için rahat yüzü görmeğe imkân kalmamıştır. * “Fransanın hududlarımıza — hiyanetkâr Mmaksacdlarla sokulmakta olduğunu bilmi- 'yor değiliz. Fransanın Hatayda ve Elce- zirede takib ettiği maksadlardan — gafil Geçmiş nesillerde erkek kadına sadece zürriyetin! idame Ve zevkini temin edecek bir vasıta diye bakardı, yeni nesil kadında eski neslin aradığını aramakla de yardımcı sıfatını bulmaya lüzüum gördü. Resimli Makale : SON POSTA beraber üstelik bir a Eski kadın, yeni kadın — Eski noslin kadım tahsiline ehemmiyet vermemesinin se- bebi onu sadece bir vastta olarak görmesiydi, bugünkü nes- in kadın tahsiline erkek tahsili derecesinde ehemmiyet ver- mesinin sebebi ise onu müsavi kuvvet olarak görmeye baş- lamış olmasıdır. Negüs'ün torunu Rekor Peşinde Haile Selâste, Milletler Cemjyetinde davasını müdafaa eder dururken, torunu, okuduğu kolejin senelik atletizm müsa- bakalarında, küçükler 100 yarde koşu - sunda birinci gelmiştir. Bir felâket yüzünden gelen saadet Nevyorkta, röntgen tedavisi gören bir genç kız saçları dökülüp kel olunca, mah- kemeye baş vurmuş, mahkeme de uzun celselerden sonra, röntgen mütlehassısı - M? — İnsan saçı, hele bir genç kız başında güzelliğinin tacıdır, bir kıymettir. Dola- yısile, röntgen mütehassısını 80 bin Türk lirası tazminat ödemeğe malıküm ediyo- rum... Ve bu mikdar da tayin edilen en mütevazi bir meblâğı ifade eder» diye bir-hüküm vermiştir. Bunun üzerine daha şimdiden kel kıza, sayısız izdivaç teklifleri yağmıya başla « mıştır. bulunmuyoruz. Hatay Türklerindir, El - cezire de Suriye Arablarının vilüyetidir. Buralarda günden güne artan bir sa - rahatle karşımıza dikilen hiyanet çehre- sini daha fazla görmeğe ne tahammül, ne de covaz vardır. Bugün karşımızda çeh- re olarak gördüğümüz bu hiyanet, yarın silâh olacaktır. Beruttaki fesad ocağının bir gün evvel dağıtılması lâzımdır! Bir taraltan Hataylı kardeşlerimizin hayat ve saadetleri için ve bir kere de Anadolunun emniyet ve selâmeti namı- na, hilekâr insanların Suriye ve Hatay - daki harb.sonu fesadı mutlaka fiilen tas- fiye edilmelidir! Muhittin Birgen ı'"'""""""”"'""""'""""""""'1 Hergün bir fıkra Bir sigara da ben alayım Şehir tiyatrosu aktörlerinin çevir « dikleri bir füm, huzusi davetlilere gösteriliyordu. Fitlmin bir sahnesin * ? de Hazım sigara paketini cebinden gçıkarıyor, karşısındakine bir sigara veriiyordu. Filmin bu sahnesi göste - rilirken sinema salonunda — Hazımın tam yanında oturan ona döndü: Döviz kaçakçıları gümrük memurla- rının köntrolünden kurtulmak için her gün yeni yeni çareler icad etmektedir. Pragda —tutulan — garip bir — yolcu- nun bulduğu çare keşfedilen — usullerin en yenilerindendir. Badenbach civarından sık sık hüdü- du geçerek Almanyaya giden bu zat se- yahatinin ber defasında yanına bir ke. se kâğıdı portakal alır. Kendisini yolda hep bu meyva ile beslerdi. Fakat bir gün portakal kapuklarını atmıyarak kese kâğıdının içinde itina ile muhafa- Za edişi nazarı dikkati celbetti ve anla- şıldı ki adam bir kısım portakalların içini oyarak banknot deposu haline ge- tirmiştir. Kaçakçılığı da bu suretle yap- maktadır. Mısırda yeni tarihi eserler bulunuyor Amerikada Yale üniversitesi prole- sörlerinden doktor Millar — Burrows, bundan üç bin yıl evvel, Hazreti Sü - leymanın geçtiği limanın bulunduğu - nu ve kazılmaya başlandığını ilân Ve tebliğ etmiştir. Doktorun emri altında çalışan, A - merikan Şark taharriyat şubesi tâle - besi, Kızıl denizle Şark — sahillerinde Akvaba'da bir kum yığıniı — kazmışlar, yedinci ve sekizinci asır arasında ame- Jelerin bakır erittikleri binaları bul - muşlardır. Bu arada ipler, bakır leva- zımat, sepetler, kap kacak meydana çıkmıştır. Londrada bir Milyonerin oğlu Kayboldu Yukarıda resmini gördüğünüz çocuk bir milyonerin oğlu olup sekiz yaşında - dır, Bir haftadanberi kayıptır. Polis, ka- çırıldığına hükmetmiş; fakat bütün a - raştırmalara rağmen işe yarıyacak bir iz bulamadığından, nihayet halka göyle bir ilân vermek mecburiyetinde kalmış- tır: «Bu çocuk bir hafta evvel kaybolmuş. Bir cumartesi günü de bir adamla a0 - kakta giderken görüldüğü tesbit edilmiş- tir. Her göreni, polise haber vermeğe da- vet ediyoruz.» Londra halkı, müdhiş heyecan içinde bulunmakta, ikinci bir Lindberg hiödise- sinin olmasından korkmaktadır. Hatırladığınız gibi bundan bir kaç se- ne evvel, meşhur tayyareci Lindbergin çocuğu kaçırılmış, uzun ar: n sonra, evinin civarında bir hendekte ö - lüsü bulunmuştu. Katil ele geçirilememiş, gonunda Hauptman isminde bir haydu- dün, çocuğu kaçıran çetenin - elebaşısı olduğu anlaşılarak katil idama mahküm edilmiştir, Milânoda yirmi dört milyon muz sarfedilyor Son yıllar içinde İtalyada muz istih- lâki dört beş misli artmıştır. Yalnız Mi- lâno havalisinin bir senede sarfettiği muz 24 milyondur. İtalyaya muz mun- hasıran İtalyan Afrikasından gelir. 'Ta- nesi takriben 70 paradır. Bu münase - betle şurasını da haber verelim İi mu- zun en ucuz satıldığı yer İngilteredir. En İyisinin ve en büyüğünün peraken- de fiatla tanesi 60 paradır. Muzun en pahalı satıldığı yer ise Türkiyedir. Ta- nes: 20 kuruştur. Aradaki fiat farkı bi- re on beş nisbetindedir. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! ler, aynini yaptırtmak istediler, fakat kumaş bir gün içinde Bir arkadaşımız anlattı: «Geçen gün münhasıran yerli kumaş yeni desende mahdud mikdarda dokunmuş bir kumaş gel mişti. Haber verdiler, gidip baktım, hoşuma gitti. Bir kos- tümlük aldım. Elbiseyi arkamda gören İSTER İNAN, satan bir mağazaya arkadaşlar beğentlis | hyordu.» İSTER toptan satılarak bitmişti, satın alan yeri öğrendik, birlikte gittik. Aradığımız kumaş gerçekten orada idi ve İngiliz damgası altında hakikf fiatının bir misli fazlasına satı- İNANMA! ailer |kilisesinde da ruhuna dualar okund Sözün Kısası Çarşaf ve Fransız edibleri E. Talu ; ransa gibi, edebiyatın kemiyet itibarile fazla verimli ulv_lw yerde edibler için taze mevzu bulmarımi me kadar güç olacağını elbette tahmin e- dersiniz. Bu zorluk karşısında, bazı Fran«s Bız edibleri, halk üzerindeki ezeli cazi * besi dolayısile şarkın esrarlı hayatındâl ilham almayı ötedenberi âdet edinmiş * lerdir. Volter'in Mehmedi, Korney'in Beya * zıdı, Monteskiyö'nün Acem mektubları, —| Viktor Hügo'nun oryantallarile <Asırlar — efsanesi> nin bazi parçaları da dahil olk — duğu balde Piyer Loti le onun Muslu'sur ? İKlod Farer'in Yaveleri hep bu zihniye- |tin mahsulleridir. Ö Senelerce, Osmanlı imparatorluğunun — #cz ve meskeneti karşısında bu yük * sek (!) fikir adamları bizim zayallılığı * — mızla eğlendiler ve eğlendirdiler. » ve acısı da şudur ki; bizim içimizden G€ — bu kepazeliklere bayılanlar oldu. O vakitler, bu tezyif ve teşhire isyan edecek, mükabele edecek kudretimiğ yoktu. İçin için kırılır, üzülür, yaralanIYa Ve susardık. Günün birinde eski âciz idar reyi yıktık, tezyif Ve teşhire mevzu olü* cak maskaralıkları ortadan — kaldırdılı — Medeniyelin Ön safına geçtik. Lâkill Fransız ediblerinin küstahlığı durmadik Boğaziçi kıyılarından kalkan eskiliklefi — gülünç manzaralar, aciz, tevekkül kazat — ya mza, meskenet.. garib kıyafetler.. köle — ne Adetler.. bir tulüat kumpanyasının ai sesuar dolabına intikal eder gibi, Franst — edebiyatınım mevzu dolabının raflarınt — göçtü. Ve arada bir, bunları tazeliyerek ortaya çıkarıyorlar, j Bu kabilden olmak üzere, Maks Defü — adında bir çelebi «çarşaf> mevzuunu l6 — alarak bir perdelik manzüm bir tiyatr — piyesi yazmış. ü Edebiyata yeltenen kimselerin dünyü — ahvalinin seyrine az çok vâkıf olmalar? — lazımdır. Hele eserlerine yabancı — bİf memleketin dekorlarını, örf ve âdotle * rini mevzu yapmak istedikleri zaman 0ü* |lar hakkında bir azıcık sahih malümüât — edinmeleri şarttır. Bay Dero bu hakikatten tegafil eder rek, bizi hâlâ Loti'nin teşhir ettiği geff millet zannediyor. Onun kafasında Türl — tosyetesinin inkılâbına dair zerre kadâf — bilgi yoktur. O, hâlâ Türk kadınını çarşaf giyer, KA lın peçe örter ve kafes ardında yaşar D liyor.. ğ Mazurdur. Cih&nın hürriyetine öna * — yak olan Fransada, kadın, hâlâ kanlii — nazarında ve medeni haklar itibarile ©7 — kekten dun mevkide bulunursa dül! esir Türk kadını yörinde saymaz mu? İşte, milli gururlarını yenip de nazâf” © ldrını biraz Ötelere uzatmak külfetif? katlanmıyan Fransız dostlarımızın YÜ * rüttükleri muhakeme budur. İ Fakat kendilerine — tavsiye «Çarşaf» tehlikeli şeydir. Bilhassa © M ş zua dokunmasınlar, dolaşıverirler gontalk y vvelâ öldüğü için merasi yapılıyor, sonradan düğünü oluyor Habeşistan — muharebesi — esmnasındi — muharebi ç j 305 inci siyah gömlekliler Silvio Meloni şiddetli bir esnasında köybolmuştü. hakkük görülüyordu. Hatırası sine bir madalye verildi ve için xyöyünün Halbuki Siltio-Meloni geçeri güD g;f gelmiştir. Meğer esir düşmüş fmiş. 5: 0 —— di evlenmiştir. Düğünü de mhun“u»d;' tirahati için dua edilen yi Mıştır. İstatistik üumum _üı!ü" ' lüğünün grafikleri K Ankara 21 (Huıuıı)—hzıaak“_”’ A gl müdülüğü genel nüfus sayımı poticeli' Ç tini harita ve grafikler balinde ğ bir alböm bastızmaktadır.